Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
Hikaye
Hikaye
Arabinin birisine, Cenab-ı Hakkın varlığını sordular. Şu cevabı verdi:
“Kum üstünde, bir devenin ayak izini görüyoruz. Bıraktığı bu izlerden, oradan bir devenin veya ona benzer herhangi bir diğer hayvanın geçtiğini anlıyoruz da, görebildiğimiz kadar gökyüzünü, yıldızları, dağları, çölleri, denizleri yaratan bunca eserleri gözlerimizin önünde iken, bütün bunların di bir yaratanı olduğunu neden idrak edemiyoruz? Bunları görüp, bildiği halde; yaratanı bilmeyene, onun varlığını, birliğini, kudret ve kuvvetini inkar edene insan denilir mi?”
Madem ki ben varım; o halde beni de var eden bir kuvvet ve kudret sahibi vardır diyen kişi, Hakkın varlığına; vücudunun burhan olduğunu idrak etmiş demektir. Çünkü hiçbir şey kendi kendisine olmaz. Mutlaka onun bir yapıcısı vardır. O da, seksiz ve şüphesiz Allahü Teala’dır.
Kainatta her şey, ama her şey Hakkın varlığına şahid-i adildir. Akıllara hayret ve durgunluk veren şu ayeti, hep birlikte gözden geçirelim:
Birincisi; gökyüzüdür. Güneşi, ayı, yıldızları ve daha göremediğimiz, bilemediğimiz diğer varlıkları ile enginleşen o muhteşem gökyüzünü bir düşününüz; Düşününüz ki, insanoğlu, en yakını olan aya bile henüz nüfuz edememiştir. Buna karşılık, güneş doğuyor, batıyor, ay çıkıyor, kayboluyor. Gündüzler gece, geceler gündüz oluyor. Aylar, mevsimler değişiyor ve bütün bunlar şaşmadan, şaşırmadan tam ve mutlak bir intizam içinde yüzyıllardır aynı düzen içinde cereyan ediyor. Bütün bunları görüyoruz ve biliyoruz,' Yapanı göremiyorsak inkar mı edelim?
İnkar edenler; hakkı değil, kendilerini inkar etmiş olurlar. Akil olan kimseler bir zerreden hatta vasıl olurlar. İnkar değil, ikrar ederler, hayretle bu ilahî sanatı seyrederler. Zaten münkirin inkarı da hakkın varlığını ispattır. Yok, yok olunca var çıkar.
Mü'min, îmanının mükafatını dünya ve ahirette, görür, münkir de inkarının cezasını dünya ve ahirette bulur. Bunun, birincisine ayatı afakiye, ikincisine ayatı Süfliye, üçüncüsüne ayatı Nefsiye derler. Allah Kuran-ı Kerim'inde:
“Deve nasıl halk olundu, sema nasıl ref olundu, dağlar nasıl yüceldiler. arz nasıl döşendi, görmüyorlar mı?” diyor. “Göz verdim, baksınlar ve görsünler. Bunları onlara hatırlat çünkü sen ancak bir hatırlatıcısın.”[26] Görsünler de, benim kudretimi temaşa etsinler. Bana îman edip selamet ve saadet bulsunlar. Burada, benim kudretimi görmeyen bakar gözlü amalar, yarın benim cennat ve cemalimi göremeyecek ve gözleri ama olarak haşr olacaklardır.
Bir göz ki obuaya ibret onun nazarında,
Ol düşmanıdır, sahibinin baş üzerinde.
Şimdi Allah’ın ayetlerini oku ve bil, ona secde et. Evvel o, kadim, evvelî ve ahiri olmayan o, kerîm o, ganî o, mabud o! Yoktuk, var etti. Seni insan halk etti. Akıl ve anlamak verdi, duyurdu. Göz verdi, gösterdi. Çıplaktık, giydirdi. El verdi tutturdu, ayak verdi yürüttü. Ölüydük diriltti. Yine öldürecek, inkar eden var mı?
Ondan korkmayacak mısın? Onu sevmeyecek misin? Ona secde etmeyecek misin? Bir sigara verene teşekkür ediyorsun da, o sigarayı almak için sana eli verene şükür yok mu? Takkeyi verene teşekkür var da, takkeyi giyeceğin başı verene şükür yok mu?
Haceti dünya için, sen varırsm yüz yere.
Haceti ukba için, hiç komazsın yüz yere.