Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
KONU: AMELDE NİFAK
KONU: AMELDE NİFAK
1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah (hadisi kutside) buyuruyor ki: İnsanları yaratan benim. Onların dilleri baldan daha tatlı, kalbleri ise zehirden daha acıdır. Zatıma yemin ederim ki, (yaptıkları kötülüklerden ötürü ) onları hayret içinde bırakacak fitneleri başlarına getireceğim. Yaptığım iyiliklere aldanarak bana cürette mi bulunuyorlar?”[84]
2- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki Hz. Allah, benim rızamı kazanmak gayesiyle, halisane olarak lailahe illah diyenleri cehennem ateşine haram kılmıştır.”[85]
3- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cenab-ı Hak, sığırların, ot otlamak için dilleriyle otları ağızlarıyla topladıkları gibi, ağız yapan lafçıları sevmez.”[86]
4- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cenab-ı Hak, kıyamet günü bilginleri affetmediği konularda mektep görmeyenleri (okuma-yazma bilmeyenleri) affedecektir.”[87]
5- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hakikatte bütün kalpler Allah'ın iki parmağı arasındadır. Onları dilediği yöne çevirebilir.”[88]
6- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ümmetimin hakkında en çok korktuğum sapık devlet adamlarıdır.”[89]
7- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ümmetimin akibeti hususunda en çok korktuğum kimseler, dili ile bilgili ( edebiyatçı) münafıklardır.”[90]
8- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ben ümmetim hakkında ne mü’minden ne de müşrikten korkmam. Çünkü mü'mini imam fenalık yapmaktan, müşrik ise onun küfrü açık olduğundan müslümanlar, ondan sakınırlar. Ama, benim en çok korktuğum münafıklardır, zira onlar göründükleri gibi inanmazlar onlar, sizin iyi gördüğünüz gibi konuşurlar, tasvip etmediğiniz tarzda amel ederler, sizi dilleriyle aldatırlar.”[91]
Allahü Teala İçin Ameli Tanımak: Allahü Teala’nın, kendisine bir takım işleri emir ve bir kısım şeyleri de yasak ettiğini kulun bilmesidir. Allahü Teala’nın yapmasını emreylediği şeylere Taat, yasak ettikleri ise Ma'sıyyet, ya'nî günahdır. Allahü Teala gerek emrinin yapılmasında, gerek yasaklarından sakınmada kula ihlas üzere olmağı Kur'an-ı kerim ve sünnet-i seniyyenin yolundan gitmeği, hidayet ve doğru yolu istemeği emreylemiştir. Bunun için her işi yaparken, kulun kalbinde Allahü Teala’dan gayrisi olmamalıdır. Kul görünen günahları terk edip, gizli ve kalbe ait günahlardan sakınmayanlardan da olmamalıdır. Çünkü kalbe ait ve görünmeyen günahlar, günahların aslı ve anasıdır. Çünkü Allahü Teala aşikar günahları terk edip, kalbe ait günahları terk etmeyenlere mağfireti va'detmedi. Bunun için kul, bozuk rüyyet ve sakat irade ile zahirî ibadetlerle uğraşmamalıdır. Bu halde onun taatinin hepsi, günaha döner de, bedenin zahmeti, arzuların azlığı, şehvet ve lezzetleri terkle beraber, dünya ve ahiret cezasına çarpılır. Dünya ve ahirette zarar eder. Ancak taatini ihlas, takva ve vera'la ve niyyetini sıdk ile süslemeli, iradesini muhasebe ile korumalıdır. Kulun kasdı, doğru niyyeti istemek, azmi de söz. hareket ve hallerinin hepsinde taate ve günahlardan yüz çevirmeğe başlayıp, ihlas ve tevhidi istemesidir. Böylece ameli tanımak elde edildiği gibi, niyyeti tanımak, bilmek de sabit olur. Kul için layık olan şeytanın onu aldatmasından, tuzağına düşürmesinden, hile ve aldatmasına tutkun eylemesinden sakınmalıdır. Çünkü şeytanın kulların kalbinde yayılmış, açılmış bir takım alet ve vasıtaları leziz kutuları vardır. Cahil onu nur ve yakîn zanneder. Halbuki onlar şübhe ve zulmettiler. İblis kula taatten yüz kapı açar, onunla kulu en aşağı dereceye düşürmek, onunla amelini mahvetmek ister. Kaçının! Sakının! Çok sakının! Ey mü'minsen onun tuzak ve çeşit çeşit hile ve desiselerinden çok sakın! İnsan Kur'an-ı kerîmi öğrendiği gibi, şeytanın hilelerini de öğrenebilirse öğrenmelidir. Allahü Teala kula böyle emreylemiştir. Bunun için kul günah dan sakındığı gibi, Hakka taatte de şeytanın aldatma ve hilelerinden kaçınmalıdır. Eğer kulun kalbine bir şey gelirse, yahut nefsi onu bir şey'e çağırır veya bir şekilde tahrik ederse, hakikatini bilmek, ilmi olmadan o işte acele etmeyip, dikkatli davranmalı, mecburen alimlere başvurmalı, Allahü Teala’yı, emir ve yasaklarını bilen fakîhler ile bir arada bulunmalıdır. Böylece fakîhler onlara doğru yolu göstermelidir. Kalbine gelen şey'i kendilerine bildirmelidir. Kulun Allah için halis olan ameli bilmeden, çok namaz kılmak, oruç tutmak ve çok nafile ibadetler yapmağa aldanmaması lazımdır. Kul, kendi fi'lini nefsini, rabbini ve düşmanını tanımakla beraber görürse, fi'li düzgün ve sahîh olur. Bu halat kul ilim ve fıkha varis olur.
9- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, ümmetim hakkında en çok korktuğum şey şirktir. Yani, Allah'a ortak koşmaktır. Bununla, sizin güneşe, aya veya puta tapacağını söylemek istemiyorum. Fakat Allah' tan başkasına ibadet edeceğinizi ve gizli şehevi arzularınıza tapacağınızı söylüyorum.”[92]
10- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ümmetimden bazı kimseler dine ait fıkhi bilgilerle mücehhez olacaklar ve Kur'an-ı Kerimi okuyacaklar, bu kimseler, kendi zuurnlarınca şöyle diyeceklerdir: Biz amirlerin yanına yaklaşalım, hem dünyalık nasibimizi onlardan alırız, hem de onları dinimize döndürürüz. Ancak durum hiç de onların zan ve tahminleri gibi çıkmayacaktır. Çünkü: Çalıdan, dikenden başka bir şey kopmadığı gibi, ümeraya yaklaşmaktan da hatadan başka bir şey elde edilmeyecektir.”[93]
11- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennet ehlinden bir kısmı ( ahirette ) cehennem ehlinden bir takım kimselerin halini görürler ve onlara neden cehenneme girdiklerini ve and olsun ki, biz cennete sizden öğrendiklerimizle girdik, derler. Cehennemdekiler de: Biz de söylerdik ama kendimiz amel etmezdik, diye cevap verirler.”[94]
12- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kulun kalbinde gizlediği kombinezona göre, ulu Allah kıyamet günü ona bir elbise giydirir; kalbinde taşıdığı inanç iyi ise, iyi bir gömlek, kötü ise kötü bir gömlek giydirilir.”[95]
13- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, halkı Allah'ın hoşuna gitmeyen ( Haram ve günah olan ) şeyler ile memnun etmeye çalışırsa yüce mevla onu insanlara terk eder. Her kim de Allah'ın razı olduğu yaptığından dolayı (cahil) kimseleri kızdırırsa Ulu Allah’ın insanlardan gelecek eza ve cefaya karşı o kimseyi korumayı üzerine alır.”[96]
14- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İsrail oğulları, ne zaman emri ilahiye imtisali bırakıp tarihleri ile meşgul oldular, hikaye ve efsanelerin tesirinde kaldılar, helak oldular.”[97]
15- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Adem oğlunun kalbi, daldan dala konan güvercin gibidir, günde yedi yön değişir.”[98]
16- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Adem oğlunun kalbinde büyük vadiler ve o vadilerin içinde de dereler vardır. Her kim bu kalbinin muhtelif derelerine (İyi-kötü) dalarsa Allah o kimsenin bu vadilerde ölmesi ile ilgilenmez; kim Allah'a tevekkül ederse Allah ona yeter.”[99]
17- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Adem oğullarının kalplerinin hepsi, Rahman olan Allah'ın parmaklarından, yani kuvvet ve kudretinden iki parmağının arasında bir kalp gibidir; o kalbi istediği tarafa yöneltir.”[100]
18- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kıyamet gününde Allah nezdinde insanların derece bakımından en aşağısı, ahiretini dünya için yok eden kuldur.”[101]
19- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah’ın haram kıldığını işleyenlere karşı, gayret ve hamiyet sahibi olmak imandan, günahkarlara karşı boyun eğmek münafıklıktandır.” Yani: Dini haysiyet ve şahsiyete sahip olup, dini ahkamın tezyif ve tahkirine karşı tepki göstermek imanın alameti olduğu gibi, dine karşı yapılan çirkin davranışlara boyun eğmek, tavizkar davranmak nifak alameti sayılmıştır.”[102]
20- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gadredenlerin, yani: Sözünde durmayarak başkalar mazulm ve haksızlıkta bulunanların, kıyamet gününde onları terzil için bulundukları yere bir bayrak asılır ve bu falan gaddarın alametidir diye yaptığı kötülükler herkese duyurulur.”[103]
21- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölmeden kıyamete kalanlar ve onu görenler en kötülerinizdendir.”[104]