Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

Resül-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in Tevazuu

Resül-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in Tevazuu

Resûl-i Ekrem en ustun mevkie sahip olmakla beraber, insanların en mütevazii idi. İbn Amir diyor ki:

“Hac mevsiminde ak bir deve üzerinde herkes arasında, kimseyi sağa sola itip kakmadan, Resûl-i Ek­rem'i de sıradan insanlar gibi cemreler atarken gördüm.” Çullu merke­bine biner, terkisine adam alırdı. Hastalan ziyaret eder, cenazelere ka­tılır, kölelerin bile davetlerine icabet ederdi.

Bir gün Bedevinin biri gelerek Resûl-i Ekrem'den bir şey is­tedi. Resûl-i Ekrem istediğini verince, adama:

“Nasıl memnun oldun mu?” Diye sordu. Adam:

“Hayır, memnun olmadım, iyi bir şey de yapmadın, dedi. Meclisde hazır bulunan müslümanlann canı sıkıldı ve adamı' tekdir için davrandıklarında, Resûl-i Ekrem onlara:

“İlişmeyin”, diye işaret buyurdu. Sonra da meclisten kalkıp hane-i saadetlerine girdi. Bir müddet sonra Bedeviyi çağırtarak, daha bazı ikramlarda bulundu ve:



114- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Peygamber efendimiz, sahabe'i kiramdan birisi ele karşıla­şınca, onun sırtını okşar ve hakkında “hayır dua ederdi.”[614]

115- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Dostları ile karşılaşınca, tokalaşmadan: (el sıkışmadan ön­ce) selam verirdi.”[615]

116- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Resulullah, bir kişinin ismini hatırlayamadı zaman, o kimi­ye ey Allah'ın kulunun oğlu anlamına gelen ( Yabne Abdillah) diye hi­tap ederdi.”[616]

117- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Kur'an'dan rahmet ihtiva eden bir ayet okuduğu zaman Allah'tan rahmet niyaz ederdi, korku ayeti geçtiğin Allah'a sığınır ve Yüce Rabbı tenzih eden bir ayet okuduğu veya okunduğu zaman da Cenab-ı Hakkı tesbih ederdi.”[617]

118- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Ev halkından birisi rahatsızlandığı zaman ona Muavvezeteyni : (Kul, Euzu... sürelerini) okurdu.”[618]

119- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Yürüdüğü zaman sağa, sola ve arkaya dönmeden vakur ola­rak yürürdü.”[619]

120- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Ashabı ile birlikte yürürken ( mağrur hükümdarlara benze­memek ve gurura kapılmamak için ) sahabelerini Önüne alır ve kendi­si onların arkasından yürürdü. Bu suretle melekler onun arkasında yer alarak, zatı ekdasi korurlardı.”[620]



121- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Yürüdüğü zaman hızlı yürürdü, o derece ki, onunla birlikte yürüyenler koştukları halde ona yetişemezlerdi.”[621]



“Şimdi memnun oldun mu?” diye sordu. Bedevi:

“Evet şimdi memnun oldum, sa'yiniz meşkûr olsun,” dedi. Bu­nun üzerine Resûl-i Ekrem:

“Orada çirkin konuştun. Ashabımın sana karşı gönlü kırıldı ve içlerinden sana nefret beslemeğe başladılar. Şimdi bana ifade ettiğin memnuniyeti onların huzurunda da ifade eder misin?”[622]



122- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Uyuduğu zaman solurdu.”[623]

123- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“(Uyuyunca) Gözleri uyurdu, fakat kalbi uyumazdı.”[624]

124- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Uyurken sağ elini yanağının üzerine koyar ve uyumadan önce şöyle derdi: Yarabbi kullarını hesap günü için dirilttiğin gün beni azabından koru.”[625]

125- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Konakladığı yere de öyle namazını kılmadan kalkıp gitmezdi. Oradan ayrılmazdı.”[626]

126- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Seferde bir yere indiği veya normal zamanlarda bir eve uğradığı zaman iki rekat namaz kılmadan oturmazdı.”[627]

127- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Başı sıkılacak bir durum, ya da üzüleceği bir hususla karşılaştığı zaman şöyle duada bulunurdu:

Ya Hayyü Kayyümü Bi Rahmetikî Estegisu: Diri ve her şeye egemen olan Allahım, rahmetine sığınırım.”[628]

128- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Yarım baş ağrısı kendisini yakaladığı zaman, bir veya yarım gün terketmezdi.”[629]

129- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Çok cömert ve merhametli idi. Yanına gelip bir şey isteyen olursa ( varsa ona istediğini verir ) yoksa vereceğini va'd eder ve sözünü tutardı.”[630]

130- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Çok cesur ve çetindi. Tek başına bir ekibe karşı dururdu.”[631]



Şayet bu memnûniyetini onların huzurunda da ifade edersen, sana karşı, duydukları kin ve nefret ortadan kalkar, buyurdu. Adam:

“Evet, onların yanında da aynı şeyi ifade ederim, dedi. Resûl-i Ekrem akşam üzeri veya sabahleyin aynı toplantıya gelerek:

“Bu Bedevi memnun değildi, fakat ona biraz fazla ikramda bulunduğumuz için memnuniyetini ifade etti. Sorun bakalım ne diyor.” Buyurdu. [632]



131- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Yatağı çok hafif, ince idi. Yattığı zaman ( ayaklarını değil) baş tarafına mescide yönelirdi.”[633]

132- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Softan yapılmış, kaba kumaştı.”[634]

133- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Gömleğini bileklerine kadar indirirdi.”[635]

134- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Entarisi topuklarından yukarı idi. Yenleri parmaklarla be­raberdi.”[636]

135- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Cuma ve bayram giysileri ayrı idi.”[637]

136- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Hafif şakalar yapardı.”[638]

137- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

Güler yüzlü ve hoş kokulu nefesli idi.”[639]

138- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Dört kişinin taşıdığı büyük bir kazanı vardı.”[640]

139- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Garra dedikleri ve dört kişimin taşıyabildiği büyük bir ka­zanı vardı. (Yemek kabı vardı.)”[641]

140- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Resulüllah'ın, bir sürme kabı vardı. Her gece her iki gözüne mil sürme çekerdi.”[642]



Adam:

“Evet memnunum, Allah razı olsun, dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem:

“Benimle şu Arabın hali, şöyle bir adamın vaziyetine benzer: Adamın devesi var, deve kendisinden kaçmış, deveyi yakalamak için insanlar devenin peşine düşmüş, fakat insanların hücumu deveyi da­ha uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramıyor.” Bunun üzerine adam:[643]



141- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Biri Bilal'ı Habeşi, diğeri gözleri ama olan Ümmü Mektum olmak üzeri iki müezzini vardı.”[644]

142- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Hizmetçilerine, bir ihtiyacınız var mı, diye sorardı.”[645]

143- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Ben çıplak gezmekten men edildim buyurdu.”[646]

144- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Kimseyi töhmet etmez ve bir başkasının da diğerini ithamı' nı kabul etmezdi.”[647]

145- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Geceleri üzerine başını koyup, uyuduğu yastığının dışı deri içi ise hurma lifinden idi.”[648]

146- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Soğan, sarımsak ve yabani pırasayı yemezdi.”[649]

147- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“(Hayberde kendisine zehirli koyun eti yedirilmesinden son­ra) verilen hediyelerden önce sahibi yemeden kendileri yemezlerdi”[650]

148- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Arkasını bir yere yaslayarak yemek yemez ve beraberinde yürüyenleri arkasına alarak yürümezlerdi.”[651]

149- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Gece uykusundan uyanıp, kalkınca mutlaka dişlerini misva­kı ile temizlerdi.”[652]



Bırakın peşine koşmayın, ben ona sizden daha merhametli olduğum gibi, halini de daha iyi bilirim, dedi ve yerden aldığı bir tutam ot ile devesine huy huy diye seslendi, deve de yavaş yavaş adama yaklaş­tı ve adam deveyi yakalayarak yükünü vurdu ve sırtına bindi. “Şayet ben de o zaman sizi serbest bıraksaydım adamı öldürseydiniz, adam Cehennem'e gidecekti (fakat şimdi adamı kurtarmış olduk),” buyurdu

Hz. Ali'den (r.a.) şöyle demiştir:

“Her hangi bir ihtiyaç için kapusuna gelen dîn kardeşinin yardımına koşmayan ve kendisini bu işe, selahiyettar görmeyen kimseye şaşarım. Sevap ve günah korkusu ol­masa bile, İnsanlık ve güzel ahlak adına yardımına koşmalıdır; zira



150- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Karnını doyuracak kadar hurma bulamadığı sık sık olurdu. Bununla beraber yedeğinde hiç hurması yoktu.”[653]

151- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Kendisinden istenileni verirdi.”[654]

152- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Kendisinden istenilen şeyi varsa muhakkak verir, yoksa da sükut ederdi.”[655]

153- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Sevmediği bir şeyi yapanın yüzüne karşı neden bunu yapıyorsun, diye çıkışmazdı? Bilki, neden bu insanlar böyle yaparlar gi­bi ortaya söz söylerdi.”[656]

154- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Yoksul, zayıf Müslümünların yanına bizzat gider, onların hal ve hatırlarını sorardı. Hastalarını ziyaret eder ve ölümlerinde, ölülerinde hazır bulunurdu.”[657]

155- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Kendisine hurma ikram edildiği zaman, içinde kurt bulunup bulunmadığını iyice araştırır, şayet kurt varsa onu çıkarır sonra yerdi.”[658]

156- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Kendilerine takdim edilen küçük çocukları önce kutlar ve hayır dua eder ve sonra da ezilmiş hurmayı ağızlarına koyardı.”[659]

157- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Misk ve benzeri kokuları yanında bulundurur ve onu başına ve sakalına sürerdi.”[660]

158- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Mübarek sakalının eninden ve uzunluğundan ( makasla ) alırdı.”[661]

159- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Evlenmeyi teşvik ve emrederdi. Kadınlardan ilgiyi kesmeyi ( evlenmemeyi ) şiddetle men ederdi.”[662]

160- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Yüzüğünü sağ eline takardı.”[663]

161- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“( Bazan da ) sol elinin parmağına takardı.”[664]



162- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Mümkün mertebe sağdan başlamayı severdi, Abdest alırken ayakkabısını giyerken ve bütün işlerinde sağdan başlardı.”[665]

163- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Sözü o derece tek tek konuşurdu ki, saymak isteyen sözlerini sayabilirdi.”[666]

164- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Elbiseseni kendisi diker, ayakkabılarını pençeler ve bir erkeğin evinde yapabileceği her işi yapardı.”[667]

165- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Gıda ile tıka basa asla doldurmadığı karnını, sallanmaması için kasığına taş bağlardı.”[668]

166- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Bazan sarığının altına külah giyerdi. Bazan yalnız külah bazan da yalnız sarık giydiği olurdu. Bazan mudarrab denilen yön işi külahını giyer, harp sırasında da ayrı bir külah giyerdi. Çok defa külahı sütre yaparak, arkasında namaz kılardı. Güzel huylarındandı: Silahına, eşyasına ve binek atına isim takmak.”[669]

167- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“İyice anlaşılsın diye cümle ve kelimeleri tekrar ederdi.”[670]

168- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Çirkin adları değiştirirdi.”[671]



kurtuluş yolu budur.” Bunun üzerine adamın biri:

Sen bunu Resûl-i Ekrem'den duydun mu? diye sorunca Hz.Ali:

“Evet duydum. O, bu hususta en hayırlı davranan kimse idi.[672]



169- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“O zatı ekdas, kendisini sevindirecek bir iş, olay ile karşı­laşınca Cenab-ı Hakka şükranı nimet olarak secde ederdi.”[673]

170- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Bir toplumu korkunç bulursa şöyle dua ederdi:

Allahım, onların kötülüklerinden sana sığınırım. Kötülükleri defeden sensin ve sen her şeye galipsin.”[674]

171- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Hanımları ile baş başa kaldığı zaman, insanların en yumuşak huylusu, en keremlisi ve en güler yüzlüsü olurdu.”[675]

172- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Dostlarından birisi üç gün üst üstte meclisinde bulunmazsa bunun sebenini sorardı. O gelmeyen kimse ortalarda yoksa o adamın akibetini araştırırdı. Şayet adam evinde falan ise onu ziyarete, giderdi. Adam hasta ise yanına gidip, geçmiş olsun derdi.”[676]

173- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Oturduğu meclisten kalktığı zaman, orada işlenmesi muh­temel hataların affı için yirmi defa Estahfirullahi, derdi.”[677]

174- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Huzuruna, devletlerden gelen heyetleri kabul ederkenen gü­zel elbiselerini giyer ve etrafında bulunan ashabına da aynı şekilde, temiz ve güzel giyinmelerini emrederdi.”[678]

175- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Seferden döndüğünde ilk olarak, ehli beytinin çocukları ile görüşürdü.”[679]



Hatta Tayy kabilesinin esirleri Resûl-i Ekrem'e arzedildiği zaman, iç­lerinden genç bir kız Resûl-i Ekrem'e:

“Ey Muhammed, ben kabilenin reisi olan Hatem-i Taî'nin kızı Sufane'yim. Babam, hakkı sever, eli altında bulunanlara iyi muame­le eder, esirleri serbest bırakır, açları doyurur, ekmek yedirir, selam verir, ihtiyaç için geleni boş çevirmez, cömertlik ve sahavetiyle meş­hur bir zattır. Benim rezîl ve şefîl olmamı istemezsen, beni serbest bı­rak gideyim, dedi. Resûl-i Ekrem: [680]



176- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Atının adına Müzteciz, devesinin adına Kasvaü, katırı­nın adına Düldül, merkebinin adına Ufeyr, zırhının Zatüfudul kılıcının adı ise Zülfikar idi.”[681]

177- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Yarın için hiç bir mal biriktirmezdi.”[682]

178- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“O üç defa bir sözü söyleyince, artık ona başka bir şey sor­maya mahal kalmazdı.”[683]

179- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Ondan bir şey istenmeye görsün mutlaka isteneni yapardı.”[684]

180- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Hiç bir şeye hayır, olmaz dediği görülmezdi. İstenilen şe­yi yapacaksa evet, derdi. Yapmak istemediği takdirde de susar, cevap vermezdi. (Olmaz demezdi.)”[685]

181- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Yürüdüğü zaman dönüp geriye bakmazdı. Hatta cübbesi bir ağaca takılmış olsa dahi yine dönmezdi ve sahabelerden gelip, cübbesini ağaçtan kurtarırlardı.”[686]

182- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Herkese sevdiği isim veya künle ile çağırılmasını hitap edilmesini isterdi.”[687]

183- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Son sözü şöyle olmuştu.

Yüce Rabbimin hakkı için ben görevimi yaptım. Tebliğ ettim, olmuştu ve sonrada ruhunu teslim etmişti.”[688]

184- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki

“Benim sıfatım: Allah'a çok hamdetmek ve ona dayanmaktır. Sertlik ve katılık değildir. O, kendisine yapılan iyiliklere, iyilikle karşılık verir, ona karşı yapılan kötülüklere daha iyilikle mukabele ederdi.”[689]



“Ey cariye! Bu dediğin doğrudan mü’mininin vasfıdır. Eğer ba­ban müslüman olsaydı, ona rahmetle dua ederdik. Bu kızı serbest bı­rakın çünkü bunun babası ahlakî faziletleri sever. Allahu Teala da gü­zel ahlakı sever.” buyurdu. Tam bu sırada Ebû Burde b. Niyar ayağa kalkarak:

“Ey Allah'ın Resulü, Allahu Teala ahlakî faziletleri sever mi? diye sordu. Resûl-i Ekrem (s.a.v.):

“Nefsimi kudret elinde bulunduran Allah'a yemin olsun ki, Cennet'e ancak huyu güzel olanlar girer,” buyurdu.



Ulu Allah buyuruyor ki:

2- “Andolsun ki, size kendi aranızdan öyle bir Peygamber gelmiştir ki sıkıntıya uğramanız ona çok üzücü ve ağır gelir; kalbi üstünüzde titrer, Mü'minlere karşı esirgeyici ve bağışlayıcıdır. (Sevgili Peygamber'im Muhammed!... Eğer kullar sana ita'at etmekten) yüz çevirirlerse, de ki “bana Allah yeter; ondan başka Allah yoktur; ben ancak O'na| güvenir ve dayanırım. O, büyük Arş'ın sahibidir.”[690]



Ulu Allah buyuruyor ki:

1- “(Sevgili Peygamber'imiz Muhammed!... Kullarıma şunu da anlat). Hani Ulu Allah (gönderdiği) bütün elçilerden söz almış ve onla­ra buyurmuş ki; “şimdi size kitap ve hikmet veriyorum. (Fakat şunu unutmamalısınız ki) size bildirdiklerimi doğrulayan bir elçim arkanızdan geldiği zaman ona inanacak ve onun yardımcısı olacaksınız.”

Daha sonra Ulu Allah Peygamber'lere aramızdaki bu sözleşmeyi te­ker teker kabul ediyor ve gerektirdiği şekilde davranmayı üzerinize alı­yor musunuz?” diye sormuştur.

Bütün Peygamberler Allah'ın buyurduklarına “kabul ediyoruz “di­ye cevap vermişlerdir. Peygamberler bu cevabı üzerine Ulu Allah; “bu sözleşmede sizler biribirinizin şahidi olunuz; ben de sizinle birlikte bu sözleşmenin şahidiyim,” diye buyurmuştur.[691]



Ulu Allah buyuruyor ki:

“Kulu ve en üstün elçisi Hz. Muhammed'i bir gece Mescidi Haram Kabe'den Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya kadar ulaştıran Allah her türlü noksan sıfattan uzaktır. O Mescid-i Aksa ki. Biz onun çevresini verimli ve bereketli kıldık. Peygamber'e (s.a.s.) ayetlerimizin bir kısmım gös­terelim diye (O'nu bu yolculuğa çıkardık) şüphesiz ki, Allah işiten ve görendir.”[692]



Canlılar arasında ruhu en önce yaratılan ve insanlığa sonuncu defa elçi olarak gönderilmiş Hz. Muhammed (s.a.s.) canlı - cansız bütün varlıkları ile kaina­tın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı bir Allah sevgisidir. Bu itibarla çöldekikum tanesinden tutun da, baygın na'melerle kuytu ormanların ağaç dallarında, öten kuş­lara ve günümüzde sayısı üç buçuk milyara varmış insanların yeryüzünün en uzağındaki kişisine kadar her şey varlığını iki dünyanın efendisine borçludur. İşte onun içindir ki, bütün varlıklar O'na derinden saygı beslemekte ve kendi dilleri ile ona sevgi ve minnettarlıklarını ifade etmektedirler. Denebilir ki varlıklar içersinde iki dünyanın efendisine karşı gereken saygıyı en az gösteren insan oğludur. Ne kadar yazık!...

Doğduğu yer Mekke, göç ettiği yer ise Medine'i münevveredir. Ümmeti, Allaha çokça hamdeden, normal ve sade giysiler giyen, etrafını aydınlatan, Kur'anı Kerimi kalplerinde taşıyan, düşmana karşı saf saf durulduğu gibi, namazda saf bağlayan, canını feda ederek şe­hitlik kam ile Allah'a yaklaşan gece ibadet edip, gündüzün arslanlar gibi çalışan insanlardır.[693]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com