Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

İzah Ve Delillerle İspat Edişi

İzah Ve Delillerle İspat Edişi


Sonuncu ve en büyük Allah elçisi Hz. Muhammet'in en önemli mucizele­rinden birisi de Mi'raç hadisesidir.

Mi'raç hâdisesi Medine göçünden bir yıl önce yani 621 milâdi yılının Recep ayı­nın 27 gecesi vuku bulmuştur. Mi'raç yolculuğu iki önemli kısımdan ibarettir:

a) Kabe avlusundan ya da Peygamberimizin evinden başlayarak Kudüs'teki Meseid-i Aksa'da sona eren yeryüzü yolculuğu.

b) Kudüs'teki Mescid-i Aksa'dan başlayıp yedi kat gökyüzünü bir bir aştıktan sonra hiç bir kulun ulaşamadığı bir yakınlıkta bizzat Ulu Allah'ın huzurunda son bulan gökyüzü yolculuğu.

İnsanların en büyüğü ile Ulu Allah'ın bizzat buluşmasını temin eden bu mukaddes yolculuk kısaca şöyle olmuştur. 621 milâdi yılının Recep ayının 27 gecesi me­leklerin sultanı Cebrail, Peygamber’i Mekke'den alıp “ burak” adını taşıyan bir bi­nek hayvanına bindirmiş ve çok kısa bir süre içinde Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya götürmüştür. İslâm dininin ilk yıllarında kıble merkezi olan bu Mescid'de Peygamber'imiz büyük Peygamberlere imam olmuş ve iki rekâtlık namaz kıldırmıştır.

Bundan sonra Peygamber'imiz yine Cebrail'in kılavuzluğu üe gökyüzü yolculu­ğuna başlamıştır. Bu akıllar üstü ve başka hiç bir kula nasip olmayan yolculuğu sırasında gökyüzünün yedi katını aşmış ve her katta büyük Peygamberlerden biri ile tanışmıştır. Yine bu sırada Cennet ile Cehennem'in içlerini dolduracak kimselerle birlikte görüşmüş ve yolculuğuna devam ederek hudut ağacına (Sıdratül Müntahaya) ulaşmıştır.

Bu noktaya kadar Peygamber'e kılavuzluk eden Cebrail daha ileriye tek adım bile atmaya yetkisi olmadığını belirterek yerinde kalmış ve Allah Resulünü, Tanrı'ya kavuşturucu son adımlarını atmak üzere yalnız bırakmıştır. Bu noktadan son­rası için bir şeyler söylemeye ve yazmaya beşer idraki de ifadesi de aciz ve güç­süzdür. Yalnız şu kadarını belirtebeliriz ki yaratılış sırasında ruhu birincilik sıra­sına sahip olan, ismi göklerde Allah'ın ismi ile yan yana yazılı bulunan ve bütün varlıklara rahmet olarak Allah tarafından insanlığa gönderilen Peygamberler Peygamber'i varlıkların sahibi ile tasvir ve tarifinden tamamen aciz olduğumuz bir buluşmak şerefine kavuşmuş, sessiz sözsüz bir konuşma yapmıştır.

Peygamber bu Ulu yolculuğunu bitirerek Mekke'ye dönünce gezdiklerini ve gördüklerini inanmaya yanaşmamışlardır. Birbiri arkasından gökyüzü katlarını aşa­rak Allah'a kavuşmak şöyle dursun, bu azılı müşriklere göre, bir gece içinde Ku­düs'e varıp dönmek bile altlın kabul edemiyeceği imkânsız bir şeydir. Gerçi daha önce Kudüs'e hie gitmemiş olan Peygumber'e Kudüs hakkında çeşitli somlar ao muşlar ve hayretler içinde grerçeğe uygun cevaplar aldıklarını görmüşlerdir. Ama yine de O'nun doğru sözlüğüne bir türlü inanamıyorlar; hattâ anlattıkları ile ala etmeye kadar işi ileri götürüyorlardı. Bu hava içinde müşriklerden bir gunıp Ebu Bekir'e vararak durumu ve Peygamber'in söylediklerini anlattılar Ve bu konuda n düşündüğünü sordular.

Ebu Bekir'in Allah, Resulünün sözlerine inanmamakta keçiler gibi ayak dire yen müşriklere verdiği cevap eşsiz iman sağlamlığından, beklenebileceği gibi gaye kesindir.

Efendimiz, arşı âlâya vardığında sağ elini sol elinin üs­tüne koyup, kıyamen hacet diledi. Hâk sübhanehu ve Teâlâ hazretleri:

“Ya Ahmet! Ya Muhammed! Benden ne isteyeceksen iste! Benim yanımda hacetin, nedir?” Dediğinde Efendimiz:

“Yarabbi! Senden ümmetime yakınlık dilerim!” Allah celle hazretleri cevaben:

“İzzetim hakkı için ümmetine yakın olmayı ben de is­terim. Kâfirleri cennetime koymam. Rahmetimi ve nimetimi mü'minler için hazırladım. Her kim, benim rızamı isterse, di­lini benim zikrimle süslesin. Bedenini, vücudunu taatımla kocatsın. Ömrünü benim yoluma sarf eylesin. Bana muhabbe­tin nişanı şudur ki, benim sözümden gayrı söz dinlemesin, benim sevgimden başka gönlünde sevgi bulunmasın. Dilinde tek bir, vücudunda kıyam, gözünde benim aşkımla, benim korkumla yaş olsun ki, iki âlemde onlara yakın olurum, şeytanı onlardan irak ederim. Onları ebedî razı olduğum hizmetle­rimde kullanırım. Tevfikim onlara refik olur, dediğinde efendimiz;

“Yarabbi! Ümmetim zaiftir, bunları yapmaya kadiri olamazlar. îlâhi kerem sendedir. Sen Rahman, sen Rahimsin.”

“Ey Habibim! Ben Erhamer-rahimim, padişahım. Kimsenin tâatmdan bana fayda olmadığı gibi, hiçbir âsinin isya­nından da bana zarar yoktur. Beşaret ve müjde olsun şu kim­seye ki, “Eşhedü en lâ ilâheillallah ve eşhedü enne Muhammeden resulullah” dese, rahmetim ona bahşiştir. Rizayı-şerifim ona hil'attır. O kulumun nazarı ebediyyen benim nime­time ve nâzarımadır.”

“Yarab! Şimdi canım safaya erdi. Ruhum, kalbim ra­hat oldu. Gönlüm karar tutup, razı oldum. Yarabbi!” Dediğinde Hak Teâlâ Ekremel-Ekremin hazretleri:

“Ey habibim. Seni razı kılıncaya kadar sana ikram edeceğim.”[95] buyurdu. Cenabı-zül-cemâl hazretleri, Habibi huda efendimize:

“Ey habibim! Sen, bana bütün peygamberlerden sev­gilisin. Ümmetin de, bana bütün ümmetlerden sevgili olduğundan, bütün gök ehlinin ibadetini cem'ettim, adını Namazı koydum; Bu namazı, ümmetine tâat olarak farz eyledim. Se­nin ümmetinden her kim, benim rızam için, bu farzımı yerine getirirse; bütün ibadetlerle bana ibadet etmiş olur. Bu na­maz dinin direğidir. Bu namaz, efendimizin göz nurudur. Bu namaz, Allah cellenin razı olduğu ibadettir.

Ey aşıkı sadık! Eğer AHahı tanıyorsan, Peygambere sevgin ve iymanm var ise, bu namazı kıl, cennete dahil ol!...

Efendimiz, Cehennem bana arz olundu. Ekseri ehlini ka­dınlar, zenginler ve ibadetsizler olarak gördüm. Kadınların ekserisinin ne için enli nâr olduğunu Hz. Cebrail'den sordu­ğumda:

“Kocalarına itaatsizlik edip, getirdikleri nimetlere nankörlük ettiklerinden, zenginler de mallarının şükrünü edâ etmeyip, zekât ve sadakat ile hayır, hasenat yapmadıklarından; İbadet yoksullarının da, ibadet etmeyip hakka âsi ol­duklarından nâra müstehak olduklarını bildirdi.

Leylei-Miracı cümlemiz hakkında kutlu ve mübarek eyle yarabbi! Dualarımızı ravzai-Resûlde kabul olunan dualara ilhak ile bizleri mesrur eyle yarabbiî![96]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com