Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
Namazda Huşüun Neticesi
Namazda Huşüun Neticesi
Bilmiş ol ki, anlattığımız şekilde huşu, ta'zîm ve haya gibi bâtını şartlara riâyet ederek yalnız Allah rızâsı için kılınan namazlar, mükâşefe ilminin kapısı demek olan ilâhi nurların kalbde parlamasını temir eder. Yer ve göklerin inceliklerini, rubûbiyyetin sırlarını keşfemez, ne artar ve ne de eksilir. Bunun için Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruluyor:
“Bizden ise her birimiz için muayyen bir makam vardır.”[648]
Insân, terakki bakımından meleklerden ayrılmıştır. O durmadan yükselir ve derece derece Allah'a yaklaşır. Fakat meleklere bu terakki kapısı kapalıdır. Onlann ancak muayyen rütbeleri ve meşgûi olduğu ibâdetler vardır. Ondan ayrılıp başkasına geçemez ve ibâdetten de usanmazlar. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruluyor: “O'nun huzûrundakiler O'na ibâdetten ne çekinirler ve ne de yorgunluk duyarlar. Gece gündüz usanmadan O'nu tesbîh ederler.” [649]
Yüksek derecelerin anahtarı namazdır. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruluyor:
“Mü'minler saadete ermişlerdir. Onlar namazda huşu içindedirler.” [650]
Allahu Teâlâ onları îmândan sonra huşu ile kıldıkları namazları ile medhetmiştir. Sonra yine müflihlerin vasıflarını namaz ile hatmederek :
“Ve onlar ki namazları üzerinde muhafızlık eder, zamanında kılarlar.” [651]
Tevratta şöyle yazar: Ey âdemoğlu; huzurumda namaz kılıp ağlamaktan ağırlanma. Zira, ben, senin kalbine yaklaşan ve gıyaben nurumu müşahede ettiğin bir Allah'ım. İşte namaz kılan zaten kalbindeki fütuhat, yumuşaklık ve gözyaşı Allahu Teâlâ'nın kalbe yaklaşmasındandır. Bu yakınlık mesafe yakınlığı olmadığına göre perdeyi kaldırmakla, rahmet ve hidâyet yakınlığından başka bir şey değildir. Denildi ki, kıyam, kuûd, rükû ve sücûdu bir araya topladığı için iki rekât namaz kılan bir kula her safında on bin melek bulunan on saf melek ona hayran olur. Allahu Teâlâ yüz bin meleğe de mübâhat eder, çünkü Allahu Teâlâ bu ibâdetleri kırk bin meleğe bölmüştür. Bir kısmı kıyamete kadar yalnız kıyamda, diğer bir kısmı yalnız secdededir. Kıyamete kadar, rükû ve sücûd edenler de böyledir. Görülüyor ki Allahu Teâlâ'mn meleklere nasip ettiği yakınlık ve rütbe sabittir, değişmez, ne artar ve ne de eksilir.
“Bizden ise her birimiz için muayyen bir makam vardır.”[652] âyetini okur, "Vallahi Peygamber Efendimiz seni görse sevinirdi" (diğer rivayette seni severdi, diğer rivayette de gülerdi) derdi.
Bir gün İbn Mes'ud ile demirciler çarşısına gitti, orada körüklerin üfürülüp ateşlerin alevlendiğini görünce cehennem ateşini hatırlayarak düşüp bayıldı. İbn Mes'ud namaz vaktine kadar başı ucunda beklediyse de ayılmadığını görünce onu arkasına alarak evine getirdi ve tam 24 saat baygın kaldı, bu suretle beş vakit namazı kayboldu. Başından ayrılmayan İbn Mes'ud "İşte Allah'dan böyle korkulur" demiştir. Yine bu zât:
"Bütün namazlarımda okuduğumdan başka bir şey düşünmem" demiştir.
Amr İbn Abdullah da huşu ile namaz kılanlardan birisidir. Hattâ kendisi namaza durduğu zaman kızı evde tef çalıp kadınlar ile konuştuğu hâlde kendisinin haberi olmazdı. Namazda aklına bir şey gelir mi diye soranlara, evet, Allah huzurunda muhasebe göreceğim gün ile cennetlik veya cehennemlik olacağım korkusu, diye cevâp vermiştir. Bizim hatırımıza gelen dünya işlerinden, sizin aklınıza hiç bir şey gelir mi? Namazda benim aklıma öyle bir şey gelmeden ise süngülerini bana uzanması benim için daha sevimlidir demiştir. Yine bu zât:
“Eğer aradan perde kalksa bile benim (yakînim)de bir değişiklik olmaz” demiştir. Müslim İbn Yesar da bunlardan biridir. Namaz kılarken caminin yıkılan direğinden haberi olmadığını yukarıda söylemiştik. (Basra camilerinden birinde namaz kılarken bir direk, onun arka tarafına yıkıldı ve bir kubbe çöktü. Bu büyük gürültüyü duyanlar camiye koştu, onun bir direk gibi namaz kıldığını gördüler, selâm verdikten sonra geçmiş olsun diyenlere ne oldu diye sorunca, bu yıkılmış direği görmüyor musun? Dediler. Ne zaman yıkıldı? Şimdi namaz kılarken az kaldı üzerine yıkılacaktı, dediklerinde benim bundan haberim yok dedi. Diğer bâzıları:
Namaz âhiret işidir; oraya giren dünya ile alâkasını keser demişlerdir. Yine bir zâta, namazda iken aklına başka bir şey gelir mi? Diye sormaları üzerine değil namazda, namaz haricinde bile aklımdan Allah'dan başka bir şey geçmez diye cevâb vermiştir
Bütün bu haber ve hikâyeler, huzur ve huşûun namazda asıl olduğunu ve gafletle yapılan hareketlerin faydasının az olduğunu bize göstermektedir. Hakikati ancak Allah bilir. Allahu Teâlâ'dan hüsn-ü tevfik dileriz.
Diğer Sözler:
Müslim İbn Yesar’dan rivayet olunduğuna göre, namaz kılacağı zaman, çoluk çocuğuna, siz istediğiniz kadar konuşun. Çünkü ben (huzûr-i İlâhîde) sizi duymam, dermiş. Yine rivayet edildiğine göre bu zât, Basra'da camide namaz kılarken caminin bir tarafı yıkıldı, insanlar gürültüden ne oldu diye camiye koştukları hâlde kendisinin, selâm verinceye kadar bu hâlden haberi bile olmadı. Hazret-i Ali İbn Ebî Tâlib (Kerrema'llahu Vechehu) namaza duracağı vakit benzi sararır ve vücûdu titrerdi.
"Ne oluyorsun? Ya Emîre'l - Mü'minîn?" diye sorduklarında:
"Allahu Teâlâ'nın, yerlere, dağlara ve göklere arzedîb de onlann kabulünden kaçındıkları ve benim boynuma aldığım ilâhî emâneti ödeme zamanı gelmiştir, nasıl korkmıyayım?" diye cevâb verirdi. Hazret-i Hüseyin'in oğlu Hazret-i Ali'den rivayet ediliyor ki abdest alırken rengi solardı. Bunun sebebini sorduklarında:
"Kimin huzuruna çıkmak için Hazırlandığımı bilmiyor musunuz?" diye cevâb verirdi
(Abdullah) İbn Abbas Radiyâllahu Anh'dan rivayet olundu. Dâvûö Aleyhisselâm:
“İlâhi, beytine (cennete) kim girecek ve kimin namazını kabul edeceksin?" diye vâki münâcatı üzerine Allahu Teâlâ:
"Beytime girecek olan ve namazını kabul edeceğim kimseler, benim azametim karşısında tevazu gösteren, (gece ve) gündüzünde beni zikreden, benim rızâm uğrunda kendini şehvetlerinden çeken, açları doyuran, garîblere dost olan, musîbetzedelere acıyan kimselerdir. İşte bu gibilerin nûrları göklerde güneş gibi parlar. Bunların dualarına icabet eder ve isteklerini veririm. Cehaletlerini hilim, gafletlerini zikir, zulmetlerini ise nûr kılarım. Bu gibiler, cennetin en üstün makamı olan "Firdevs' gibidir. Irmakları kurumaz, meyvalan solmaz." buyurmuştur.
Hâtem-i Esam'dan (r.a.) rivayet olundu ki: Kendisine namazından soruldukta:
"Vakit yaklaşınca güzelce abdestimi alır, namaz kılacağım yere gider, orada oturur, aklımı başıma alır, sonra namaz için ayağa kalkarım. Kabe'yi iki kaşım arasına, Sırat'ı ayaklarımın altına, cenneti sağıma, cehennemi soluma alır, Azrail'i tepemde kabul eder ve bu namazı (ömrümün sonu olduğu için) son namazım diye kabul eder, korku ve ümit ile huzûr-ı Rabbü'l Âleminde durur, tahkik ile tekbîr alır, ağır ağır ve mânâsını düşünerek Kur'ân okurum, tevazu ile rükû eder huşu ile secdeye kapanırım. Sağ ayağımı diker sol ayağımı yatırır üzerine otururum, namazımı ihlâs ile kılarım. Ondan sonra da yine kabûî olup olmadığını bilemem korkusunu saklarım." diye cevâb vermiştir.[653]
371- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Bütün fenalık, nankörlük ve münafıklık, Allah namına imanlıları camiye davet eden müezzinin sesini işittiği halde, davetine icabet etmeyen kimsenindir.”[654]
372- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
"Veşşemsi" sûresi gibi, kısa surelerle namazını kıl.[655]
373- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sabah namazını (farz olarak), kuşluk namazını (sünnet olarak) kılmaya devam et. Çünkü bu namazlar, çok tevbe eden seçkin kimselerin namazlarıdır.”[656]
374- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
Farz namazlarının dışında sünnet namazlarınızı evinizde kılınız. Zira, kişinin kılacağı en üstün sünnet namazı, evinde kıldığı namazdır.”[657]
375- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Develerin ki değil,) koyunların (çöllerde ki) istirahatgahlarında namazınızı kılınız.”[658]
376- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Koyunların çöllerde ki iştirahatgahların da namazınızı kıldıktan sonra, sırtlarını okşayıp tozlarını temizleyiniz. Çünkü koyunlar, cennet hayvanlarındandır.”[659]
377- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ameli kötü (fakat imanlı) olan her imamın arkasından namazınızı kılınız. Yine ameli kötü olan (fakat imanlı olarak ölen) her kişinin cenaze namazını kılınız.”[660]