Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
ZEKÂT VERMENİN CAİZ OLUP OLMADIĞI KİMSELER
ZEKÂT VERMENİN CAİZ OLUP OLMADIĞI KİMSELER
Soru: Zekât kimlere verilmez?
Cevap: Bir kimse zekâtını, fakir bulunan karısına, babasına, dedesine, anasına, ninesine, oğullarına, kızlarına ve torunlarına veremez. Çünkü vermiş olduğu zekâtm faydası, kısmen kendisine dokunmuş oluyor. Halbuki hiçbir şekilde bundan faydalanmaması gerekir.
Soru: Bir kadın, kocasına zekât verebilir mi?
Cevap: İmam-ı Âzam'a göre bir kadın, kocasına zekât veremez. Zira aralarında menfaat birliği vardır. İmam-ı Ebu Yusuf ve Muhammed'e göre ise, verebilir.
Soru: İhtiyacından başka nisap (çoğunluk) miktarı bir mala sahip olan bir kimseye zekât verilebilir mi?
Cevap: Asıl ihtiyacından başka, nisap (çoğunluk) miktarı bir mala sahip olan kimseye zengin sayılacağı için zekât verilemez. Elinde bulunan nisap malı ister para, ister ticaret eşyası ve ister ev olsun, farketmez.
Soru: Zengin bir kimseye bağış olarak sadaka verilebilir mi?
Cevap: Zengin bir kimseye bağış olarak sadaka verilebilir. Bunun içindir ki, vakıfların sadaka kabilinden olan geliri, zengin kimselere helâl bulunmuştur.
Soru: Peygamber (s.a.s.) Efendimizin en yakuı kabilesi olan Ben-i Haşim soyundan gelenlere zekât verilir mi?
Cevap: Ben-i Haşim soyundan gelenlere ve azatlılarına zekât verilemediği gibi, öşür, adak ve kefaret gibi vacip sadakalar da verilemez. Zira zekât ve onun gibi şeyler, insanların mallarının kiri sayılır. Ben-i Haşim'in kadr've şerefi ise bunu kabul edecek mahiyette değildir. Yalnız sadaka, kendilerine verilebilir.
Soru: Kendisine zekât verilen kimse, zekât verildiği an fakir olduğu halde sonra zengin olsa verilen zekât kabul olur mu?
Cevap: Kendisine zekât verilen kimse, zekât verildiği an ehl-i zekât (kendisine zekât verilebilecek kimse) olmalıdır. Bu ehliyetin sonradan yok olması, meselâ; fakir iken zengin olması, daha önce verilen zekâtın kabul olmamasına mani olmaz.
Soru: Zengin bir babanın küçük çouğuna zekât verilebilir mi?
Cevap: Zengin bir babanın küçük çocuğuna zekât verilemez. Çünkü çocuk, babasının maliyle zengin sayılır,
Soru: Zengin bir katlının fakir, yetim ve babası müslüman olan çocuğuna zekât verilebilir mi?
Cevap: Verilir. Çünkü çocuk, annesinin servetiyle zengin sayılamaz.
Soru: Zengin bir şahsın, fakir ve müslüman olan büyük oğluna ve kızına veya fakir bulunan müslüman hanımına zekât verilebilir mi?
Cevap: Zengin bir kimsenin fakir ve müslüman olan büyük oğluna ve kızına veya fakir bulunan müslüman hanımına zekât verilebilir. Çünkü bunlar, büyük olduklarından, birbirlerinin servetiyle zengin sayılmazlar.
Soru: Müslüman olmayanlara zekât verilebilir mi?
Cevap: Zekât, müsülman olmayanlara verilemez. Çünkü bu fakir müslümanların hakkıdır. Bir hadis-i şerifte, “i Zekâtı müslümanların zenginlerinden alıp, fakirlerine yeriniz” buyurulmuştur.
Soru: Müslüman olmayanların da zekât vermeleri gerekir mi? .
Cevap: Müslüman olmayanlar zekât vermek mecburiyetinde değiller. Bu, müslümanlara mahsus dinî bir vazifedir.
Soru: Zekât, akrabalara verilebilir mi?
Cevap: Zekât, müstahak olan akrabalara verilebilir. Zaten zekât verilirken şu sıra gözetilir: Önce erkek kardeşlere, sonra bunların evlâtlarına, sonra amcalara, halalara ve bunların evlâtlarına, sonra dayılara, teyzelere ve bunların evlâtlarına, daha sonra varis olmayan akrabalara vermek iyidir. Bunlardan sonra sıra fakir komşulara ve meslektaşlara gelir.
Soru: Zekâtı, bulunduğu yerdeki fakirlere mi, yoksa başka yerlere mi göndermek iyidir?
Cevap: Zekât, malın bulunduğu yerdeki fakirlere verilmelidir. Sene sonunda başka yerlerdeki fakirlere göndermek mekruhtur. Ancak kendilerine gönderilecek kimseler, akraba olsalar veya malın bulunduğu yerdeki fakirlerden daha muhtaç bulunsalar o zaman göndermekte bir kerahet yoktur.
Fakat zekâtı, daha senesi dolmadan başka yere göndermekte bir mahzur yoktur.
Soru: Bayramlarda, vesaire günlerde muhtaç olan hizmetçilere, çocuklara ve fakir kimselere müjde olarak verilen bahşişler zekât yerine geçer mi?
Cevap: Eğer zekât niyetiyle verilirse bunlara verilen bahşişler zekât yerine geçer.
Soru: Fakir bir çocuğa veya deliye verilen zekâtın sayılabilmesi için ne gerekir?
Cevap: Çocuğun veya delinin velisi veya reisi tarafından teslim alınmalıdır. Aksi halde zekât yerine geçmez.
Fakat fakir olan ahmakın, bulûğa yaklaşmış veya kıymetini bilip aldanmayacak bir yaşta bulunan çocuğun kabul etmesi kâfidir.
Soru: Bir kimse, araştırıp zekâta layık olduğuna kanaat getirerek zekâtını verdiği şahsın sonradan zekâta gerçekten lâyık olduğu anlarsa, durum ne olur?
Cevap: Verilen zekât, muteber olur. Durum anlaşılmaz veya zengin olduğu sonradan meydana çıksa bile, İmam-ı Âzam ve İmam-i Muhammed'e gore; zekât yine yerini bulmuş sayılır.
Soru: Zekâta müstahak olup olmadığı araştırılmadan birine zekât verilebilir mi?
Cevap: Verilebilir. Fakat sonradan zekâta müstahak olmadığı meydana çıkarsa, zekâtı yeniden vermek icabeder. Çünkü araştırmak hususunda kusur etmiştir.
Soru: Zekâta müstahak olduğundan şüphe edilen birisine araştırmadan zekât vermek doğru mudur?
Cevap: Bu malın zekât sayılmaması tehlikesi mevcut olduğundan, böyle durumlarda dikkatli olmak lâzımdır.
Soru: Zekâtın yerine gelmesi için dikkat edilecek hususlar nelerdir?
Cevap: Zekâtın yerine gelmesi için dikkat edilecek üç husus vardır:
1. Zekât olarak verilen malın, fakirin mülküne geçirilmesi,
2. Dolambaçlı yollarla dönüp dolaşarak tekrar verenin cebine girmemesi,
3. Tam mânâsıyle muhtaçlara bir yardım olması.
Soru: Devlete ödenen vergiler zekât yerine geçer mi?
Cevap: Yukarıda zekâtın yerine gelmesi için üç şart saymıştık.
Bu şartlardan birisi, zekâtın fakirlere mülk edilmesiydi. Vergiler devletçe muhtaç kimselere dağıtılmak üzere zekât niyetiyle alınmamaktadır. Vatandaşlardan vergi toplayan devlet, bu paralarla müslim, gayri müslim, zengin-fakir ayırımı yapmaksızın halka çeşitli hizmetler yapmaktadır. Bu âmme hizmetlerinden zengin de faydalandığına göre, vergiyi zekât sayarsa, verilen zekâtın bir kısmını verince, geriye alınmasını caiz görmemiz lâzımdır ki, bu da zekât hükümlerine aykırıdır. Sonra ticaret ve iş adamları devlete ödedikleri vergileri masraf olarak kaydetmekte, ticareti ile meşgul oldukları veya imal ettikleri malların satış fiyatlarına eklemektedirler. Misal olarak, gümrük vergilerini alırsak, ithalâtçı tüccar malım gümrükten geçirirken devlete ödediği vergiyi o malı satarken, fiyatına katarak müşteriden geri almaktadır. Demek ki burada, gümrük vergisini ödeyen, görünüşte her ne kadar ithalâtçı tüccar ise de, gerçekte gümrükten geçen malı satın alıp kullanan müşteridir. Tüccar, aslında kendi kesesinden hiç bir şey ödüyor değildir ki, bunu zekât sayabilelim. İşte bu mahiyeti yüzünden ve fakirin mülkiyetine geçirilmeyip istediği gibi kullanmak üzere devletin erarinu verildiğinden dolayı vergi, zekât yerine geçmez.[818]