Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
Haccın Hikmetleri
Haccın Hikmetleri
1. Hac, parlak bir (İslâm) geçmişini hatırlatır, dinî şuuru uyandırır. Çünkü (hac mevsiminde) müslümanlar, mukaddes (kutsal) yerleri (bir, bir) görürler, insanlar için yapılan ilk ve eski evi Beytüllahı, (Kabe'yi) tavaf ederler ve İbrahim Peygamber -Allah'ın salât ve selâmı onun üzerine olsun- zamanında (Arap Yarımadasındaki) en eski (hak) dinin doğuş ve gelişmesini hatırlarlar. (Müslüman hacılar aynı zamanda Peygamberimizin -Allah'ın salât ve selâmı onun üzerine olsun- onun ve İslâm’ın şanını yücelten kahraman (fedakâr) sahabilerinin (küfre kargı mücadele ile dopdolu ömürlerini geçirdikleri) yerleri (ve edebî istirahatgâhlarını) da görürler. Ve bu suretle himmet ve gayretleri coşup şuurları alevlenerek İslama hizmet etmek ve (onun sisler altında kalan) şanlı mazisini diriltmek uğruna (o ilk büyük İslâm mücahitlerinin) olağanüstü (harikulade) çalışmaları gibi güçlüklerine, vatan ve aileden uzak kalmaya katlanarak, dünya ziynet ve güzelliklerin den uzak kalıp eşsiz çalışmalarını gözleriyle görürler.[58]
78- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Binerek hac ibadetini ifa eden hacının altındaki bineğin indirip kaldırarak attığı her adımına karşılık bir sevap vardır. Yaya giden bir hacının ise kaldırarak indirdiği her adımına karşılık yetmiş sevap vardır.”[59]
79- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Aybaşında veya nifazta bulunan kadınlar, ihrama girecek yere geldikleri zaman, gusül ettikten sonra ihrama girip, bütün hac ibadetlerini ifa edebilirler. Fakat kabeye tavaf etmeyi (ve namaz kılmayı) ertelerler. Temizlendikten sonra gusül edip bu iki ibadeti kaza ederler.”[60]
80- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hac, Allah için yapılan öylesine değerli bir ibadettir ki, o yolda harcanan malların karşılığı 700 kat olarak yükselir.”[61]
81- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hac ibadetinin makbule geçmesi arafeye bağlıdır. O halde zülhicce ayının 10. bayram gecesi, şafaktan evvel arafe dağına gidip de vakfe ibadetine yetişen bir kimse, hacca yetişmiş olur. Minada en çok bekleme müddeti üç gündür. Öyleyse acele olarak işini iki gün içinde bitirerek dönen bir kimse için günah olmadığı gibi, gününü tamamlayan bir kimse için de günah yoktur.”[62]
82- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz, Hz. Allah Kabe'nin etrafında tavaf eden imanlı hacılarla iftihar eder.”[63]
83- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz Hz. Allah (c.c.) arafe gecesi, arafe dağında bulunan hacıların faziletlerini meleklere açıklarken şöyle buyuruyor:
"Ey meleklerim. (sırf benim rızam için) tozlu ve perişan kıyafetiyle yorgunluk içersinde arafe dağına gelen hacı olan kullarıma, dikkatle bakınız ve ibret alınız.”[64]
2. Hac, hem günahlardan temizlenmeye, hem de Allah'ın rahmet ve bereketinin kulların üzerine saçılmasına vesiledir. Çünkü (bazı İslâm büyükleri tarafından) denildiğine göre:
“Öyle günahlar vardır ki, onları Arafat'ta duruş ibadeti (vakfe) yapmaktan başka hiç bir ibadet affettiremez.” Peygamber Efendimiz (s.a.s.),
“Kim hac esnasında söz ağızdan çıkarmadan, başka günah da işlemeden hac ibadetini ye getirirse, annesinden doğduğu günkü gibi (bütün günahlardan tertemiz) olur.” buyurmuştur.[65]
84- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz İblis, şeytanların başkanı ve azgınıdır. Şeytanları huzuruna çağırarak hacı (ve Allah yolunda cihat edip ) savaşan müminler için şöyle emir eder. " Ne yaparsanız yapın, bunları doğru yoldan saptırın."[66]
85- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ey müminler. Mekke'ye doğru hac ibadetini yapmak için acele ediniz. Çünkü hiç biriniz hastalık, ihtiyarlık ve ihtiyaç gibi ne gibi engellerle karşılaşacağını (dolayısıyla da kutsal ibadetten mahrum kalacağını ) kestiremez.”[67]
86- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Yemani adlı duvarın üstünde Hz. Allah sema ile yeri yarattığı andan beri bir melek bulunur. Öyleyse o duvarın yanından geçerken şöyle dua ediniz: "El Allah'ım dünyada iyilik, ahirette de iyilik ile dolu bir saadeti bize bağışla." Böyle dediğiniz takdirde o melekte, amin, der.)”[68]
87- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ramazan'da yapılan bir ömre ibadeti, sevap bakımından hac ibadetine eşittir.”[69]
88- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ramazanda yapılan bir ömre ibadeti benimle birlikte (başka birisinin yaptığı) hac ibadetine sevap bakımından eşittir.”[70]
3. Hac, İslâm ülkelerinin çeşitli sanatlarını tanıtan milletlerarası bir sergi, (bir fuar) ticaret için canlı bir pazardır
Hacda mukaddes yerler halkının sağladığı büyük faydalar yanında uzak İslâm ülkelerinden Kabe'ye gelenlerin (de) birçok iktisadî menfaatleri vardır. Çünkü (hac mevsimindeki) bu büyük canlılık (ve hareketlilik halkın) bu beldelerde oturmalarına ve onları bayındır (mamur) hale getirmelerine, oralarda namaz kılmalarına, verdiği nimetlerinden dolayı belli günlerde (hac mevsimindeki) Allah'ın adını anmalarına (O'na şükretmelerine) yardımcı olmaktır. Bu (faydalar) da (büyük) atamız İbrahim (Peygamber)in; -Allah'ın selâmı onun üzerine olsun-[71]
89- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Tek bir ömre ibadeti diğer bir ömre ibadetine kadar, o aradan geçen günahların kefaretidir. Makbule geçen bir hac ibadetinin karşılığı cennettir.”[72]
90- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Dikkatli olun. Sizi (ölüm gibi) meşaketin bulunmadığı bir cihaddan haberdar edeyim mi? "Allah'ın evi olan Kabe'yi ziyaret ederek hac ibadetini yerine getirmektir."[73]
91- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“İki ömre ibadeti, aralarında yapılan her türlü günahların kefaretidir. Hac ibadetinin karşılığı da ancak cennettir. Hacının hac esnasında çektiği teşbihler, okuduğu tehliller, söylediği tekbirlerin karşılığı olarak kendisine cennete kavuşacağına, cehennemden de azad edileceğine dair müjde verilir.”[74]
92- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabeyi tavaf etmek, safa ile Merva’nın arasında koşmak ve çukurlara taşa etmek gibi hareketlerin meşru olmasından gaye, saygı etmek değil, belki Allah'ı anmak ve O'na ibadet etmek için yapılır.”[75]
93- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabe'ye niçin atik (azatlık) ismi verilmiştir. Bunun sebebi Yücelerin Yücesi olan Hz. Allah'ın onu (küfür kirleriyle kirlenmiş ) zalimlerden azat ettiği içindir. Bundan dolayı bu ana kadar hiç bir zalim ve şımarık olan ( devlet adamı ) oraya musallat olup da gelip gelmemiştir.”[76]
94- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabe'nin etrafında yapılan tevaflar, namaz gibidir. Fakat aralarında şu farklar vardır: Tavafta konuşabilirsiniz. ( Fakat namaz da konuşamazsınız.) Tavafta konuşmak isteyen bir kimse (dünya hakkında değil ) ancak dine ait olan faydalı şeyler konuşabilir.[77]
95- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabe'ye yapılan tavaf tıpkı namaz gibidir. Fakat Hz. Allah tavafta konuşmayı mubah kılmıştır. Bu yüzden konuşmak isteyen bir, kimse, ancak faydalı şeyler hakkında konuşabilir.”[78]
97- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Arafe dağının her yanı vakfe ibadetinin yapılacağı bir yerdir Yalnız urdane denilen bir mevki bu hükmün dışındadır. Müzdelifenin her yanı vakfe ibadetinin yapılacağı bir yerdir. Fakat muhassır denilen mevki bu hükmün dışındadır. Münanın her yanı kurban kesilmeye yetkili bir yerdir.”[79] .
98- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabe'yi tavaf ederek yedi kere etrafında tavaf eden ve iki rekat namaz kılan bir kimse, bir köle azad etmiş sayılır.”[80]
99- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabe'yi ziyaret ederek elle kere tavaf eden bir kimse, anasından doğduğu gibi bütün günahlarından arınmış olur”.[81]
100- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) hac ile ömre ibadetinin bir arada yapılmasını nehiy etmiştir.”[82]
101- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“En iyi haç, malını hac esnasında iken harcamak ve tatlı sözler söylemektir.”[83]
102- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kim mescid-i aksad'da hac ve umre ihramına girip hac ibadetini yaparsa, anasından doğduğu gibi, her türlü günahlarından arınmış olur.”[84]
103- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kim dört geceyi ibadetle geçirirse cennete girmeyi hak etmiş olur
a) Terviye, Zülhicee ayının 8. gecesidir.
b) Arefe, Zülhicee ayının 9. gecesidir.
c) Kurban bayramının gecesi,
d) Ramazan bayramının gecesi.” [85]
104- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Maddi durumu iyi olup hac ibadetini yapmak isteyen bir kimse acele etsin. Çünkü hasta olunabilir. Herhangi bir ihtiyaçla karşılanabilir.”[86]
“Allahımız, ben evlâdımın bir kısmını, namazlarım kılabilsinler diye Senin evi (Kabe) nin yanında mahsul vermeyen bir vadiye (Mekke'ye) yerleştirdim. Allah’ımız, bir kısım insanların kalplerini oraya yönelt ve onlara bazı meyveler ihsan et ki, (Sana) şükretsinler” şeklindeki duasının Cenab-ı Allah tarafından kabulünün sonucudur.
4. Hac, hayat okulu, (müslümanlar arasında) yardımlaşma ve bilgi (alış-verişine vesile olan bir) yolculuktur. Kişi, hac yolculuğu (esnası) nda birçok ülkeler, çeşitli milletler görür, onların âdet ve yaşayış tarzlarını yakından müşahede eder, kültür ve hayat tecrübelerini arttıran birçok yeni bilgiler sağlar. Aynı zamanda, din kardeşlerinin muhtaç oldukları hususları öğrenir, gayelerinin gerçekleşmesi ve dileklerinin yerine gelmesi için onlara yardımcı olur. Bunda da bütün müslümanlar arasında (büyük) bir yardımlaşma faydası vardır.
5. Hac, ancak kuvvetli irade sahibi, Allah'ın tevfik, yardım ve kolaylıklar ihsan ediciliğine inanıp sığınan kimseler için başarılabilecek zor, meşakkatli bir ibadettir. Hac, bu meşakkatlimi sayesinde hacmin ahlâkını yumuşatıp güzelleştirir, sertliğini giderir, ona basit şekilde (kıt imkânlarla yaşamayı, alçakgönüllülüğü öğretir, ona sabırlı olmaya, zorluklara katlanmaya alışıktır.
6. Hac, fakir, zengin, rütbeli rütbesiz farkı gözetmeksizin müslümanlar arasında gerçek eşitlik ve kardeşliğin aynasıdır. Çünkü bütün hacılar, dünyadan ve onun süslerinden soyunur, hepsi tek model ve birbirinin benzeri olan kıyafetlere bürünür, hepsi aynı sesle seslenir, (aynı şeyleri söyler) ve hepsi tek kişinin ki imiş gibi, aynı duygularla çarpan, tertemiz bir kalple tek bir Allah'a yalvarır. Hiç kimse, kendini dünyaya ait mevkii ve varlığı yüzünden öbüründen üstün görmez. Ancak takvaca olan farklarına dayanarak, bazılarını diğerlerinden üstün görürler. Çünkü (Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi), “Arab’ın Arap olmayana ancak takva sayesinde bir üstünlüğü olabilir.”
Muhakkak ki bu hususî tek model ihram elbisesi, bütün müslümanlar arasında gerçek bir eşitliğe işaret etmekte olduğu gibi, aynı zamanda insanoğluna bu dünyadan ve onun güzelliklerinden ayrılıp öbür dünyaya yöneldiği ilk durumu (merhaleyi) da hatırlatır. Çünkü kişi, bu dünyadan hac elbisesine (çok) benzeyen (bir) kefenle ayrılmaktadır. Bu ( hal) da kişiyi âhiret İçin iyi ameller yapıp, azık hazırlamaya teşvik eder. (Âyet-i Celîle'de buyurulduğu gibi), “Öbür dünya için azık hazırlayın, azıkların en hayırlısı (ise), takva (Allah korkusu) dur.”
7. Hac, devletlerarası bir kongre, müslüman milletlerini bir araya getiren bir toplantıdır. O, büyük İslâm camiası binasının temel taşlarından biridir. Çünkü hacda çeşitli İslam ülkelerinden her yer ve taraftan gelen milyonlarca kişi (ortak) menfaatlerini görmek ve belli günlerde (hac mevsiminde) Allah'ın adını anmak için toplanır. İslâmiyet, onların kalplerini birleştirmiş, fikirlerini (birbirine) yaklaştırmıştır. Peygamber Efendimizin, “Müminler, birbirine karşı, taşları birbirini destekleyen bir duvar gibidir” hadîsi gereğince, hacılar, hac ibadetini yerine getirmek maksadiyle bir araya geldikleri zaman tanışırlar, sevişirler, birleşirler, müşküllerini çözmek, sözlerini bir etmek, diğer milletlere karşı tek bir saf halinde durmak için birbirlerine yardım ederler. Bu surette ele (milletlerarası görüşmelerde müslümanların) fikir ve teklifleri üstün gelir. Dikkat edelim ki, bugün biz insanlığı, devletlerarası uyuşmazlık (anlaşmazlık) ve müşküllerin çözümünde, (menfaatleri birbirine) zıt, başka başka halk ve milletlerin görüş tarzlarını birbirine yaklaştırmakta kongre ve toplantıların faydasını kavramış görüyoruz, İslâmlığın bundan on dört asır önce bilip geride bıraktığı kongre, ve toplantılarının faydalarını, insanlık âleminin ancak bugün farkına varabilmiş olması, İslâmiyete şeref ve iftihar bakımından kâfidir.
8. Şu âyet-i celîlede açıklandığı gibi, “Cenab-ı Allah Kabe'yi, O beyt-i haramı insanlar için geçim kaynağı kıldığı gibi) aynı zamanda sevap kazanma ve emniyette bulunulacak bir yer kıldı! Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “Ve o vakti hatırlayınız ki, biz Beyt-i Şerifi (Kabe'yi) insanlar için sevap kazanma ve sığınma yeri kıldık.” Harem-i Şerifte yalnız insanlar değil, hayvanlar bile emniyet (güvenlik ve huzur) bulurlar. Bu bakımdan dünyada Harem-i Şerife denk gelebilecek başka hiç bir yer yoktur. Rivayet edildiğine göre, Hattapoğlu Hazret-i Ömer: “Kabe'de babam Hattab'ın katilini elime geçirsem, oradan çıkıncaya kadar ona dokunmam.” demiştir.
9. Hac, Cenab-ı Allah'ın insanlara verdiği nimetlere (karşı bir) şükürdür. Çünkü Cenab-ı Allah, insanlara vücut sağlığı, hastalıklardan selâmet, zarurî ihtiyaçlarının üstünde bol mal ve daha sayılmayacak birçok nimetler vermiştir, öyle olunca kişinin, Cenab-ı Allah'ın evini (Kabe'yi) ziyaret edip, verdiği bu büyük nimetlere karşı gerekli şükrü yerine getirmesi borcudur. O halde hac, ömür boyunca bir defa yapılan bir ibadettir.[87]
105- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hac ile umreyi bir arada yapmak isteyen bir hacı için tek bir tavaf yeterlidir.”[88]
106- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hac ihramına girmiş olan bir kadının yüzünü kapatmasına ve ellerine eldiven geçirmesine lüzum yoktur.”[89]
107- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Medine-i Münevvere harem ve saygı değer bir bölge, sığınmak için de güvenilir bir yerdir.”[90]
108- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Medine-i Münevvere, İslam kubbesi iman ülkesi iyiliklerin evi, hicret toprağı, helal ve haram hükümlerini getiren ayetlerin indiği bir ana merkezidir.”[91]
109- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Takvalık ve iyilik üzerine temelleri atılmış olan bir mescid. Benim, ( Kur'an’ın indiği Medine-i Münevverede ki ) mescidimdir.”[92]