Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
Evlenmek İçin Erkek İle Kadının Görüşmeleri
Evlenmek İçin Erkek İle Kadının Görüşmeleri
Kadın ve erkekten her biri bir yarım dairedir, şu varlık deryasında yüzer durur. Kendisine uygun olan diğer yarım daireyi bulunca onunla birleşir ve böylece tam daire meydana gelmiş olur. İşte bu daire, bir milletin temel müessesesini ve hayatında bel kemiğini teşkil eder.
Bu hayat temelinin iyi atılabilmesi için her şeyden önce sevilen bir hayat arkadaşı arayıp bulmak lâzımdır. Dinimiz müstakbel karı ve kocanın önceden birbirlerini görmelerine izin verir, hatta bunu emreder. Medine’li müslüman kadınlardan (Ensar’dan) biriyle evlenmek istediğini söyleyen Sahabiye Resülullah (s.a.s.):
“Ona baktın mı?” diye sormuş, O da:
“Hayır” deyince şöyle buyurmuştur:
“Git ve ona bak. Çünkü ensar kadınlarının gözlerinde kusurları bulunabilir.” Evlenmek isteyen bir başkasına da Hz. Peygamber (s.a.s.);
“Onu bir veya iki kere görün, çünkü bu, evliliğin devamlı oluşuna vesile olur.” Buyurmuşlardır.
Bilindiği gibi güzellik, çirkinlik umumi değildir, şahıstan şahsa değişen bir hususiyettir. Birinin güzel dediğine bir başkası çirkin diyebilir, çirkin dediğine de güzel diyebilir. Yani çoğu zaman bu mefhumlar insandan insana değişebilir. Bunun için herkes hayat arkadaşı olarak seveceği kimseyi bizzat gidip kendisi görmeli, başkalarının tavsiyelerine kulak asmamalıdır. Bunda isabet vardır.
Ancak şunu söyleyelim ki bu görüşme ölçülü ve sınırlıdır. Çünkü arada hiç bir bağ yoktur. Her iki taraf da birbirine haramdır. Bu görüşmede iki taraf ancak birbirinin yüzünü ve ellerini görebilir. Vücud ve endam belli olmalıdır. Bu kadarı da mahrem olan üçüncü bir şahsın yanında olmalıdır.
Müstakbel eşler birbirinin ahlâkî durumunu, fikri seviyesini öğrenmek istiyorsa (ki bu da çok önemlidir) bu konu komşu ve tanıdıklar vasıtasıyla gerçekleştirilir. Nikâh kıyılmadan bir arada yaşamaları dininize göre yasaktır. Aslında birlikte gezip yaşayarak iki tarafın birbirini yakından tanımasına imkân da yok gibidir. Çünkü böyle zamanlarda herkes gerçek hüviyetini saklayıp nazik ve olgun davranmaya bakacaktır. Bir de buna şehevî heyecanları ekleyiniz, göreceksiniz ki akıldan çok hisler karar vermeye kalkışmıştır. Tabii ki bu da bir ömür boyu birlikte sürdürülecek bir hayatın temel unsurları olan müstakbel karı ve koca için yeterli sayılmasa gerekir.
Şunu bir daha belirtelim. Birbirlerini yakından tanımak için bir süre bir arada gezen genç delikanlı ve genç kız, şehevî arzuların bunaltıcı pençesi altında bulunarak birbirlerini, hiç de anlayamayacakları halde, sevebilirler. Bu yüzden de birbirlerinin kusurlarını bile iyi karşılamaya kalkışabilirler. Nitekim sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) “Bir şeyi sevmen seni kör ve sağır yapar” demekle bu gerçeği dile getirmiştir.
Bu konuda büyük Fransız yazarlarından Moliere (Molyer okunur), de şu sözleri söylemiştir:
“Âşıklar sevdikleri vücudun her şeyini sevimli bulurlar, sevdikleri sevgililerinin kusurlarını bir meziyet kabul ederek onlara hoş ve uygun adlar takmasını bilirler. Artık bir benzi yasemin kadar beyaz, korkunç siyahlığı yapacak kadar tatlı esmer, hilekârı zeki, aptalı iyi kalpli görürler.”
Zamanımızda “sözlü” ve “nişanlı” adı altında birçok genç çiftler görülmektedir. Bunlar geziyor, tozuyor, eğleniyor, zevk ediyor, artık birbirlerinden bıkınca da hemen ayrılıyorlar. Çoğu zaman da bundan zarar gören kız oluyor. Kanunlarımıza göre de nişanlılar evlenmeye zorlanamıyor. Bunlar böylece bir kaç kere tekrar edince başta kızın adı kötüye çıkıyor. Artık o kız ya kötü yola düşecektir, ya da kendisini anlayan bir erkek çıkana kadar dişini sıkıp bekleyecektir. Bunun dışında bir diğer mahzur da şudur ki insanlığa sığar tarafı yoktur. Nişanlı çiftler bir süre gezip tozduktan sonra anlaşamayınca dargın olarak ayrılırlar, birbirlerinin kusurlarını ortaya dökmeye başlalar ve böylece de istikballerini baltalamış olurlar. Bütün bunlar dinimizin şiddette reddettiği ve haram kıldığı hususlardır ve bu anlatılanlar karşısında da reddetmeye hakkı vardır.[185]