Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
Evlenmede Denklik
Evlenmede Denklik
“Allah'a es koşan kadınlarla iman etmedikçe evlenmeyiniz, İman eden bir cariye hoşunuza giden müşrik bir kadından daha hayırlıdır. İman etmiş bir kadını, iman etmedikçe Allah'a eş koşan erkeklerle evlendirmeyiniz. Mü'min bir köle hoşunuza giden müşrik bir kuldan daha hayırlıdır. Onlar sizi Cehenneme çağırırlar. Allah ise sizi kendi iradesiyle Cennet ve mağfirete çağırmaktadır.”[187] Bu âyette evlenecek olan kadın ve erkek arasında eşitlik ve denklik olması gerektiği ileri sürülmektedir, İslâm hukukunda bu konuda kadının lehine bazı kayıtların var olduğu göze çarpmaktadır. Kadın veya velisi, damat olacak olan erkekte bazı şartlar arayabilir. Denklik ve eşitlik sağlayacak olan bu kayıtların ne olacağı konusu, İslâm âlimlerinin ayrı ayrı görüşler ileriye sürmesine sebep olmuştur.
Mezhepler evlenecek çiftler arasında dindarlık bakımından eşitlik ve denlik bulunmasının gerekli olduğu noktasında görüş birliği etmişlerdir. Bunun dışında bazı görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Meselâ Hanefiler erkeğin soyluluğunun kadından daha üstün olmasını şart koşmuşlardır. Hanefi'lere göre kureyş Arapları kendi aralarında, diğer Araplar yine kendi aralarında, Arapların dışında kalanlar da kendi aralarında denktirler, evlenebilirler. Bir de erkeğin, kadının mehrini (evlenme parasını) verebilecek durumda olması ayrıca onun altı aylık veya bir yıllık nafakasını temin edebilecek malî kudrete sahip olması lâzımdır. Sanatı ve mesleği itibariyle yaşadığı cemiyete göre kadının şeref ve haysiyetine leke düşürecek bir durumda olmaması gerekir.
Şafiilere göre, erkek kadından hasep nesepçe, din ve ahlakça, sanat ve hürriyet (köle olmamak) yönlerinden daha aşağı derecede olmaması icap eder. Hanbeliler de buna yakın bir görüşün sahibidirler.
Maliki'ler bu konuda çok daha serbest düşünmüşler ve görüşlerini de sağlam temellere oturtmuşlardır. Bunlara göre evlenecek olan çiftler arasında denklik, sadece dindarlıkla vücut ve diğer azaların eksiksiz ve kusursuz oluşunda aranır.
Mezheplerin görüşlerine kısaca dokunduktan sonra şimdide bu konuyu daha derinliğine incelemeye koyulalım.
Açıkça anlaşılmaktadır ki iyi kocada aranan vasıflar ve evlenmede denklik hakkında İslâm bilginleri ayrı görüşlerin sahibidirler. Bir kısmına göre evlenmede denklik sadece dinde ve ahlakta aranmalıdır. Nitekim bahsin başında sunduğumuz hadisi şerif de bunu açıkça ifade etmektedir. Çiftler arasında soy eşitliği aramaya dair olan hadisler ise ya doğrudan doğruya uydurulmuş hadislerdir veya zayıf olmaktan kurtulmayan hadislerdir. Soyluluk meselesi dışındaki sanat ve meslek eşitliği zamana ve çevreye göre değişen bir durumdur. Bazı sanatlar vardır ki zaman ve yerine göre aşağı ve geri kabul edildiği halde diğer bir başka zaman ve yere göre ise en değer verilen bir durum arz edebilir.
Soyluluk meselesine gelince dinimiz bunu kökünden reddeder. “Şüphesiz ki sizin Allah katanda en şerefliniz takvaca en ileri olanınızdır” diyen Allah kelâmı insanlar arasındaki üstünlüğün sadece, herkes tarafından elde edimlesi mümkün plan dindarlıkta aranması gerektiğini dile getirmektedir. Yoksa Allah'tan uzaklaştıran bir soyluluğun içi boş bir söz olarak kalmaktan öte ne değeri olabilir? Bu konuda sevgili Peygamberimiz de aşağıdaki şaşmaz sözleriyle bize ışık tutmaktadır:
“İnsanlar tarak dişleri gibi (birbirlerine) eşittir. Hiç bir Arabın Arap olmayana baskın ve üstün tarafı yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.”
“İnsanlar, muhakkak ki Rabbiniz birdir, babanız da birdir. Hepiniz Ademin çocuklarısınız. Âdem de topraktandır. Allah katında en kıymetliniz ona en çok saygı göstereninizdir. Arabın arap olmayana (Allah'a saygı göstermek dışında) hiç bir üstünlüğü yoktur.” Bu mübarek sözlerin gözler önüne serdiği gerçek apaçık meydandadır. Dinimize göre iyi bir kocada aranacak baş vasıf, dindar olmasıdır. Soylu olması, mal ve servet biriktirmiş bulunması yakışıklılığı son plânda kalan hususlardır. Yalnız bunlar da dindarlığına yardımcı olur da lekesiz Allah sistemine sırt çevirmezse böylesine bir kimse iyi bir koca vasfını daha da çok hakk etmiş sayılmalıdır.
Şunu da söyleyelim. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) en meşhur ve en şerefli kabile olarak tanınan Kureyş kabilesinden zeki ve güzel kızı Fatma’yı bir köle âzadlısınıb oğlu olan Üsame ile evlendirmiştir. Ayrıca yine Hz. Peygamber (s.a.s.) devrinde Kureyş'ten Abdurrahman bin Avf'ın kız kardeşi yine bir köle âzadlısı olan Bilâli Habeşî ile evlenmiştir. Ebu Huzeyfe, kardeşinin kızı Fatma’yı kendi kölesi Salime vermiştir. Bütün bunlar şu gerçeği dile getiriyor: Dinimiz sınıf ayırımı ve soy sop gibi katı kalıpları kökünden kazıyıp atarak müslümanları Allah birliğinin potasında eritmek istemektedir.
İlk insan ve ilk Peygamber Hz. Âdem'den günümüze kadar uzanan insanlık tarihi boyunca kıyasıya bir mücadele seyri takip eden ve zamanımızda ise son şiddetine varan Hak-batıl, eğri-doğru-mücadelesinde |hak tavafının büyük kayıplarının başında İslâm ailesi gelmektedir. Bütün bu uzun insanlık tarih çizgisi boyunca İslâm ailesi imanından, gelenek ve göreneklerinden her geçen gün bir şeyler kaybede kaybede bugüne gelmiştir. Günümüzde nerede ise İslâmiyet ile olan bağlarını büsbütün koparacağı günlerin arefesini yaşar gibi görülmektedir.
Bize göre bunun temel sebebi din ve iman zayıflığı, dolayısı ile evlenmelerdeki ölçü ve değerlerin bozukluğudur. Evlenmelere göz önüne getirilen mal ve servet, mevki ve rütbeler, mesûd ve uzun ömürlü sıcak bir aile yuvası kurmanın çıkar yolu değildir. Ama zamanımızda herkes de bunlara göz koymuş ve seçeceği hayat arkadaşında mal veya rütbeden birinin olmasını şart koşmaktadır. Müslüman bir ailenin din terbiyesi almış olan kızı, doktor, mühendis, avukat veya bir fabrikatörle evlenmek için can atmaktadır. Halbuki çoğu zaman bu kalburüstü kişilerin din ve imanları elinden gitmiş, âdeta dinimize yabancılaşmışlardır. Dinî bütün erkekler de yine sırf yukarıda saydığımız dünyalık geçici nimet ve rütbelerin sahibi olan kızlarla hiç de dinlerine bağlı olmadıkları halde, evlenebilmektedirler. Çoğu zaman dindar ana-baba da çocuklarının bu gibi kimselerle evlenmelerine engel olacağı yerde daha da teşvik eder görünmektedirler. Dindar arıyoruz diyerek daima aradıkları, dinine sırt çevirmiş de olsa, zengin damatlardır, Kalıplarıyle kıbleye, fakat kalbleriyle maddeye dönük olan bu insanlar; “Her ümmetin bir fitnesi olmuştur, benim ümmetimin baş fitnesi de mal ve servettir” diyen Peygamber sözünün şümulüne giren bozuk insanlardır. Aslında bu, İslama hem müslümanlardan, hem de dine yabancılaşmış kimselerden yöneltilen iki yönlü bir tecâvüzdür.
Sahabilerden Sahi bin Sa'd es-Sâidi anlatıyor:
Sevgili Peygamberimiz sahabilerle otururken yanlarından birisi geçer. Hazreti Peygamber (s.a.s.) de yanında oturanlardan birine;
“Şu geçen hakkında ne düşünürsün?” diye sorar. Adam da;
“Ey Allah'ın elçisi, o, eşraftan biridir; Kız alınıp verilir, sözü sohbeti dinlenir” diye cevap verdi. Bir müddet sonra bir başkası daha geçti: Peygamberimiz (s.a.s.) yine sorar:
“Bunun hakkında ne düşünürsün?” diye. Adam yine cevap verir:
“Ey Allah'ın elçisi!... Bu adam, fakir müslümanlardan biridir. Ne kız alıp verilir, ne de sözü sohbeti dinlenir.” Bunun üzerine sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Bu, yeryüzü dolusunca öbüründen hayırlıdır.”
Ben, Allah resulünün bildirdiklerinin ötesinde bir gerçek tanımıyorum.
Demek oluyor ki iyi bir kocada soy sop ve endam güzelliği dışında dine ve ahlâka bağlılığı aranmalıdır. Bir de iyi bir kocada, eşine ve çocuklarına bağlılık göstermesi aranan başlıca şartlardandır, işinden döndükten sonra ya kahvehaneye, ya meyhaneye yahut da bilmem nereye giden bir ev erkeğinden, kocalık vazifesini iyi yapıyor, diye söz etmek her halde gerçeğe aykırı düşer. Ve böylesine bir ailede fertlerin birbirine sıkı sıkıya bağlılığı diye de bir şey yoktur. Ana bir tarafa, koca bir tarafa, çocuklar bir tarafa çekerek evin huzursuzluğunu arttırırlar.[188]
Evlenmenin (Nikâhın) Faydaları
Nikâhta beş fayda vardır:
1. Evlâd yetiştirmek.
2. Şehveti teskin etmek.
3. Ev idare etmek.
4. Yakınları çoğaltmak.
5. Nefis mücâhedesi yapmak.[189]