Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
Konu: Cennetin Güzellikleri
Konu: Cennetin Güzellikleri
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennet, (tabaka halinde olan) yüz dereceden (makamdan) oluşmuştur. Her birinin arasındaki mesafe, yerle gök arası kadardır. Cennetin dört büyük ırmağı, en üst tabakadaki firdevs denilen cennet makamından akar. O halde, Allah'dan dilerseniz, arş'ın altında bulunan firdevs cennetini dileyiniz.”[1076]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennete girecek olan kişiler, büyük servete kavuşur, yokluk yüzü görmez, bir güçlükle karşılaşmaz, giydikleri elbise ve gençlikleri asla yıpranıp tükenmez.”[1077]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Benim ümmetimin cennete girecekleri rahmet kapısının genişliği, cinsi güzel bir ata binmiş kimsenin gideceği üç gün-üç gecelik mesafe kadardır. Buna rağmen, o kapıdan girecek olan müminler, öylesine bir izdiham içersinde girecekler ki, nerdeyse omuzları kopar.”[1078]
İslâm ümmeti için, müminlerden başka hiç bir kimsenin gireme yeceği özel bîr kapı vardır. Oradan girecek olan müminler öylesine kala balık olacaklar ki, kapının çok geniş olmasına rağmen gene de, yol bula mayıp birbirlerinin omuzları üstüne çıkacaklar.[1079]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kevser, etrafındaki duvarları altından, suyunun aktığı yer yakuttan, toprağı miskten daha güzel kokulu, suyu baldan tatlı, kardan beyaz olan cennette bir nehirdir.”[1080]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennet köşklerinin duvarlarındaki taştan altın ve gümüşten, harçları kokulu sarı renkli miskten, içindeki çakıl taşlan billûr yakuttan, toprağı zaferandan, olan bir cennete girecek olan kimseler, büyük bir nimete konup asla fakirlik yüzü görmez, orada ebediyyen kalıp ölmez, elbiseleri yıpranmaz, gençlikleri ise tükenmez.”[1081]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Altmış mil yüksekliğinde ve her köşesinde müminin, arkadakilere öndekileri göremiyeceği kadar kalabalık olan sevdiklerinin oturduğu cennet çadırları inciden yapılmıştır.” [1082]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Tuba, cennette öylesine büyük bir ağaçdır ki, gölgesinin kapladığı alan, süratli bir atın yüz senede varacağı bir mesafe uzunluğundadır. Cennet ehlinin elbiseleri onun goncalarından çıkar.”[1083]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Tuba, cennette, yüksekliği ancak Allah tarafından bilinen öylesine bir ağaçdır ki, gölgesinde bir atlının yetmiş sene yürüyebileceği kadar uzun dalları, herbirinin üzerine deve büyüklüğünde kuşların konabileceği kadar kuvvetli mücevherden yaprakları vardır.”[1084]
Tahte: Alt
Gusnin: Dal
Harif: Yaz. (Fakat hadisde yıl anlamında kullanılmıştır.)
Verak: Yaprak
Hulel: Zinetler
Dayr: Kuş
Buht: Deve[1085]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennete ilk girecek olan zümre, ayın ondordü, ikinci girecek olan zümre ise semadaki en parlak yıldızın güzelliğinde olacaktır. Her birinin, bacaklarının ilikleri dıştan görünen ve üzerlerinde yetmiş zinet bulunan ikişer hanımları olacaktır.”[1086]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“En aşağısının bile seksen bin hizmetçisi, yetmiş iki zevcesi olacak olan cennet ehlilerine yakut, zübercan ve billur mücevherlerinden yapılmış Gabiye ve Sena ülkeleri genişliğinde köşkler verilecektir.”[1087]
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, İlliyin (cennetin en yüksek makam)'ı hak etmiş, yüzü en parlak bir yıldız gibi parlayan cennet ehlilerinden birisi, makam bakımından daha aşağı cennet ehlilerine göründüğü zaman, onları bambaşka bir aydınlığa gark eder.”[1088]
Dünyadaki nurların tümü, sevgili peygamberimizin nurudur. Allah'a inanmış, ömür ve hayatını O'nun yoluna adamış, İslâmın yükselmes için, geceli gündüzlü çalışarak kuvvetli iman nuruna sahip olmuş, öldükten sonra da imanı sayesinde yüksek makamlara çıkmış olan bir müminin aşağı makamlardaki müminlere iman nurunu göstermesiyle, o müminle bambaşka bir aydınlığa kavuşurlar. Semada bulunan yıldız ve gezegenle (ışıklı veya ışıksız olsunlar) güneşten aldıkları ışık sayesinde aydınlığa kavuştukları gibi, muhakkak ki, o müminlerde öylesine bir aydınlığa kavuşurlar.[1089]
12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, cennet ehlilerinden bir erkeğe, (dünyada, yüz erkeğe verilmiş yemek, içmek, sehvi ve cinsiyetteki kuvvetin tümü verilir. Küçük ve büyük abdestlerinin yerine misk kokusundan bir ter dökerler. Yedikleri yemeklerden dolayı şişmiş olan karınları da küçülüp tekrar eski halini alır.”[1090]
13- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz cennete giren mümin kişi, makamının yükseldiğini görünce “bu bana nereden verildi.” diye sorar. Ona “dünyada bıraktığın çocuğunun duası sayesinde verildi” diye cevap sunulur.[1091]
Müminler öldükten sonra, dünyada bıraktıkları arasında ancak iki şeyden fayda bulurlar:
a) Cari sadakalar. (Hayatta iken yaptırdığı cami köprü ve çeşme gibi kalıcı eserler.)
b) Ardında bıraktığı salih evlâtlar.
Bunlar ölmüş olan arta ve babalarının ruhlarına dua ve istiğfarda bulunmakla onlara sevap işlerler. Bunun içindir ki, anne ve babalar hayatta iken hak etmedikleri yüksek makamlara ulaşırlar.[1092]
14- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, şehidlerin ruhları, meyvelerinden faydalanmak için yeşil bir kuş gibi cennet ağaçlarının dallarına konarlar.”[1093]
15- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, cennet erkeklerinin hanımları hiç bir kimsenin işitemeyeceği şekilde en güzel bir sesle kocalarına cennet türküleri söylerler.”
16- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennet ehlilerinin ilk olarak yiyecekleri şey, cennet balıklarının akciğeri olacaktır.”[1094]
17- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, yiyip içecek, fakat asla yellenmeyecek, küçük ve büyük abdest bozmayacak, sümkürmeyecek olan cennete girecek müminler, aynı zamanda yedikleri yemeklerden dolayı ağızları geğirmez, abdest bozmaları halinde de misk kokusunda terler dökerler. Onlar, nefeslerini, sizin nefes alıp verdiğiniz grbi değil, “subhanallah velhamdulillah” cümleleriyle alıp verirler.”[1095]
Cennete girecek olan müminler, sayılmayacak kadar çok olan cennetin yiyecek ve meşrubatlarından yiyip içerler, fakat asla tükürüp sümkürmez, abdest bozmaz, yediklerini de miskten daha güzel bir koku olacak olan terleriyle dışarıya çıkaracaklar. Nefeslerini ise la ilahe illallah, subhanallah velhamdulillah” cümeleriyle alıp verirler.[1096]
18- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennete girdiğimde, kenarları inci ve billurdan yapılmış bir nehirle karşılaştım. Elimi suyun aktığı yere koyduğumda sarı renkli misk gibi koktuğunu gördüm. Hz. Cebraile “Bu nedir?" diye sordum. Cebrail ise bana:
“Bu Allah'ın sana cennette bağışladığı kevser nehridir” diye cevap verdi.”[1097]
19- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennetliklerin yüz ve bedenleri tüysüz, gözleri sürmeli, gençlikleri tükenmez, giydikleri ise yıpranmaz olacaktır.”[1098]
Hadisde geçen bazı kelimeler:
Cürud: Tüysüz beden.
Mürd; Sakalsız yüz.
Kühul: Sürmeli gözler.
La Yefna: Bitip tükenmez.
Şebabühum: Gençlik
Vela tebla: Yıpranmaz.
Siyabühum: Elbiseler.[1099]
20- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennet ehlileri, (dünyada iken) başkalarının haklarında iyi sözler söylediği, Cehennem ehlileri ise, aleyhlerinde konuştuğu, kötü sözler söyledikleri kimselerdir.”[1100]
21- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, aşağı makamdaki cennetliler, üst makamdaki köşklerde oturan cennet ehlilerini, dünyada iken semadaki yıldızları gördüğünüz gibi görürler.”
Cennete girecek olan imanlıların mertebeleri birbirinden farklıdır. Ahiretteki makam ve rütbeler, imanlılara, dünyada yaptıkları iyilik ve islâma ettikleri hizmetlere göre verilir.
Günlerden bir gün peygamberimize galip “cennette içi dıştan, dışı dışı içten görünen cennet köşkleri kimindir” diye soran bir arabiye sevgil peygamberimiz “bu yüksek mükâfat ve makamlar, şüphesiz, tatlı, güleryüzlü ve terbiyeli konuşan, geceleyin herkesin uyuduğu zamanlar bile namaz kılıp oruç tutan kimseler içindir” cevabını verdi.[1101]
22- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, deve ve kuşlardan başka hiç bir hayvanın bulunmayacağı cennette, cennet ehlileri birbirlerini yakut taşı gibi bembeyaz develerle ziyaret edecekler.”[1102]
23- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, cennet ehli olan erkeklerin cinsi temasta bulundukları cennet kızları tekrar eski bekârlıklarına dönerler.”[1103]
Cennet kızlarının değerlerini arttıran bakirelikleri, izale edildikten az bir zaman sonra tekrar eski haline döner.[1104]
24- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, (cennetin her köşesinde dolaşıp gezen) cennet nehirlerinin tümü, cennete su, bal, süt ve (sarhoşluk yapmayan) içki denizlerinden akarlar.”[1105]
25- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak iki, dünyada hayvanlarınızın olduğu gibi, cennette her yanı misk kokacak olan istirahatgâhlar olacaktır.”[1106]
26- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, cennette öylesine büyük ağaçlar vardır iki, o ağaçların gölgesinde cinsi güzel süratli atlar, yüz sene koşsalar bile gene sonuna varamazlar.”[1107]
27- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, cennette (müminler için) kimsenin görmediği, işitmediği, hatta kalbinden bile geçirmediği değerli ve bol nimetler hazırlanmıştır.”[1108]
28- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak iki, cennette alışverişin olmadığı, buna karşılık çok sayıda kadın ve erkek resimlerinin bulunduğu ve oraya girecek olan erkeğin veya kadının istediği, beğendiği bir resmin şekline girebileceği bir sokak vardır."[1109]
Hadiste olduğu gibi, cennete girecek olan bir mümin hanımına karşı, hanımı da kendisine karşı dünyada olduğu gibi tek bir şekil ve güzellikte kalmayıp beğendikleri en güzel şekle girebilecekler.[1110]
29- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, cennette sevinç, evleri diye anılan öylesine evler vardır iki, o evlere ancak çocukları sevindirip şenlendirecek müminle girebilecektir.”[1111]
30- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz cennette bir mümin için inciden yapılmış altmış mil uzunluğunda bir çadır vardır ki, o çadırda yalnız o mümini seven aile toplumu olacaktır. Mümin kişi (dilediğinde) oraya girip dolaşır. Fakat oradaki insanlar öylesine kalabalık olacak ki, birbirlerini dahi görmezler.”[1112]
Cennete girecek olan bir mümin, hiç bir zaman yabancılık görmeyecektir. Kendisi için hazırlanmış çadır ve köşke binlerce ahbabları yerleştirilmiştir. Mümin kişi oraya girdiğinde kendisine sevgi ve saygı gösterilerinde bulunurlar.[1113]