Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
Özet II
Özet II
Ey saadet yolcusu!.. Allah rahmetinin yaygınlığını; O'nun merhametinin gazabına baskın çıktığını ve her zerreyi kuşattığını; Allah'ın seni merhametine mazhar olmuş olan islâm ümmetinden eylediğini ve sayısız nimetlere gark ettiğini; kitabı Kur'an'a (Rahman ve rahim, yani dünyada bütün kullarını, âhirette ise sadece mü'min kullarını esirgeyen ve bağışlayan) manâsını taşımakta olan adlarının bulunduğu besmele’yi' başlık attığını; hiç bir aracı olmadan sana gizili-açık sayısız derecede nimetler bahşettiğini düşün.
Diğer yandan rabbimin heybet ve ululuğunun olgunluğunu, gazabına göklerin ve yerin bile dayanamıyacağını; buna karşılık “kendinin gaflet içinde yüzdüğünü ve günahlarının çokluğunu; O'nun ise bütün bu kusur ve eksikliklerine vâkıf olduğunu; akılların idrâk edemeyeceği derecede sevap ve mükâfatlar vereceğini; buna karşılık hatırlanması bile yürekleri durduracak ve parçalayacak derecede azâb vermeğe güçlü olduğunu düşün.
İşte bütün bunları hatırlayarak düşündüğün zaman bir kere rabbinin yaygın lütfuna, bir'kere yakıcı azabına, bir kere eşsiz merhametine, bir kere de günahtan günaha dalan nefsine bakacaksın. Bütün bu düşünüş ve bakışlar seni korku ve umut yoluna sokacaktır. Artık sen dinin şaşmaz ana yoluna girerek gayene ulaşmış durumdasın; lekesiz kurtuluş yolunu tutmuş bir insansın.
Ne nefsinin her isteğine boyun büktüğü halde boş ve saçma bir temenni ile kendilerini avutanlardan; ne de Allah rahmetinin yaygınlığını unutarak büsbütün karamsarlığa tutulanlardansın. Sen başına felâket açacak olan ileri gitmek (ifrat) geri kalmak (tefrit) gibi hareketlerden uzaksın. Sen bunların arasında kalan saadet yolunun şarabını içtin. Bu yolun tadını damaklarında duydun.
Yalnız umut yolu dondurucu soğuğu ile yalnız korku yolu ise kavurucu sıcağı ile üstünde yürüyenleri helake sürükler. Ama sen bu tehlikeli yollara düşmekten kurtuldun. Öyle sanıyorum ki sen, varlıklı, zengin bir kimse olarak lekesiz gayene eriştin. Sağ-salim iki tedavi olmaz hastalığı atlattın. Böylece de maddi - manevî bir şifaya kavuştun.
Ve sen azgın nefsini itaat altına aldın. Kendini gece - gündüz demeden devamlı olarak Allah'ın hizmetine adadın. Bu vadide yol alırken cahilliği, gafilliği bütün varlığiyle ardına attın. Bütün günahlara, tüm kötülüklere sırt çevirdin. Sen, Nevf-ül Bükâli'nin “Cenneti hatirlasan şevkin artar, Cehennemi hatırlarsan uykuların kaçar.” dediği cinsten katıksız bir mü'min oldun.
Sen artık, Allah'ın:
“Gerçekten Peygamberler hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar, umarak ve korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyanlardandır.”[1140] Diye nitelendirdiği/hâlis kullarındansın.
Ey saadet yolunun yılmaz yolcusu!..
Ulu Allah'ın yardımı ile Allah korkusunu gönülde yerleştirmek ve Allah'ın yaygın rahmetinden umut kesmemek geçidini de aştın. Şimdi sfeni bu dünyada da, öte dünyada da nice nice nimetler beklemektedir.
Ulu Allah'tan dileğimiz cümlemizi ve cümle mü'minleri bu pürüzsüz yolda daim eylesin. Çünkü O, esirgeyenlerin en esirgeyicisi, bağışlayanların en bağışlayıcısı, cömertlerin de en cömertidir. O'nun kuvvet ve kudretine son yoktur.[1141]