Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

FAYDALI KELİMELER: GİZLİ VE AÇIKTA ALLAH’IN KONTROLÜ

FAYDALI KELİMELER

GİZLİ VE AÇIKTA ALLAH’IN KONTROLÜ


Ebul Abbas Abdullah bin Abbas (r.a)’tan şöyle dediği rivayet edildi: Bir gün peygamber (s.a.v)’in arkasındaydım bana buyurduki: Ey çocuk sana birkaç kelime öğreteceğim: Sen Allah’ı (dinini) koru ki, Allah’ta seni korusun, sen Allah’ı dinini koru ki, Allah’ı karşında bulursun. İstediği zaman Allah’tan iste, yardım dilediğin zaman Allah’tan yardım dile. Bilki ümmet eğer sana bir şeyle fayda vermek üzere toplansa, sana ancak Allah’ın senin lehine yazdığı şey ile fayda verebilirler, ve eğer sana birşey ile zarar vermek üzere toplansa ancak Allah’ın senin aleyhine yazdığı şeyle sana zarar verebilirler. Kalemler kaldırıldı ve ve sahifeler kurudu” Tirmizi rivayet etti ve dedi ki: Hadis hasen, sahihtir. Tirmizi’den başkasının rivayetindede: Allah’ı dinini koru ki, Allah’ı önünde bulasın, sen Allah’ı bollukta bil, Allah’ta seni şiddet anında bilsin, bilki sana isabet etmeyecek olan isabet etmeyecektir, isabet edecek olan şaşmayacaktır, bilki zafer sabırladır, çıkış kapısı sıkıntıyladır, her bir zorlukla beraber kolaylık vardır” (1)

Bu hadisi Tirmizi Haneş es Sana’niden rivayetle tahric etti. Oda İbni Abbas’tan rivayet etti. İmam Ahmed’de yine Haneş’ten diğer iki kopuk isnatla tahric etti. Onun hadisinin lafzı şudur (S: 360) Ey çocuk, veya ey çocuk sana Allah’ın sana fayda vereceği kelimeler öğretmeyeyim mi? Evet öğret, dedim.Buyurduki: Sen Allah’ı bollukta bil, Allah’ta seni şiddet anında bilsin, istediğin zaman Allah’tan iste, yardım dilediğin zaman Allah’tan yardım dile. olacak şeyler hakkıda kalem kurudu (herşey takdir edildi, bitti) eğer yaratıkların tümü Allah’ın hükmetmediği birşey sana fayda vermek isteseler, buna güç yetiremezler. Eğer Allah’ın hükmetmediği bir şeyle sana fayda vermek isteseler, buna güç yetiremezler. Eğer Allah’ın senin aleyhine yamadığı birşeyle sana zarar vermek isteseler, buna güç yetiremezler, bilki hoşlanmadığın şeye sabırda çok hayır vardır, zafer sabırladır, çıkış kapısı sıkıntıyladır, zorlukla beraber kolaylık vardır’

Bu lafız şeyh rahimehullah’ın zikrettiği ve Tirmizi’den başkasına isnat ettiği lafızdan daha tamamdır, şeyhin zikrettiği lafzı Abd bin Humeyd müsnedinde zayıf bir isnatla rivayet etti. Oda Ata’dan Oda ibi Abbas’tan rivayet etti.

Bu hadis ibni Abbas’tan bir çok yollarla rivayet edildi. Oğlu Ali’den kölesi İkrime’den, Ata bin Ebi Rabah’tan, Amr bi Dinar’dan, Ubedullah bin Abdullah, Ebu Müleyke’den ve başkalarından rivayet edildi.

(S: 361) Peygamber (sav)’i bu tavsiyeyi İbni Abbas’a yaptığı, Ali bin Ebi Talib’ten, Ebu said-i Hudri’den, Sehl bin Sa’d’den ve Abdullah bin Cafer’den rivayet edildi. İsnadlarının hepinde zayıflık vardır.

Ukayli hadisin isnatlarını hepsininzayıf olduğnu ve bazısının , bazısından daha düzgün olduğunu zikretti, Her halükarda Tirmizi’nin Haneşyoluyla tahric ettiği hadis güzeldir.

Bu hadis büyük tavsiyeler ve din işlerinden büyük kaideler içeriyor. Hatta bazı alimler dedi ki: Bu hadisi düşündüm, beni dehşete düşürdü, nerdeyse aklımı kaybedecektim, bu hadise cahil kalanlara, ve manasını az anlayanlara yazıklar olsun.

Derim ki: Bunun şerhi için müstakil bir cild yapıldı, biz burda kısaca bazı maksatlarını zikredeceğiz.

Allah’ı muhafaza et” Yani: Hududunu, hukukunu, emir ve yasaklarını muhafaza et.

Bunun muhafaza edilmesi: Emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak, hududu aşmamaktır. Böyle yapan kimse Allah’ın methettiği, Allah’ın hududunu muhafaza eden kimselerdendir. Allah teala buyurduki: (İşte size vadedilen cennet! ki, o Allah’a, yönelen,

(Hadis sahihtir, İmam Ahmed ve Tirmizi tahriç etti, ve güzeldir, dedi.

emirlerini riayet eden, görmediği halde Rahman’dan korkan ve Allah’a yönelmiş bir kalp ile gelen kimselere mahsustur) (1)

(S: 362) Allah’ın emirlerinden korunması gerekenlerin en büyüğünden olan, namazdır. Allah teala onu muhafaza etmeyi emretti ve buyurduki: Namazları ve orta namazı koruyun) (2) onları koruyanları şu kavliyle methetti: (Onlar ki namazların muhafaza ederler. (3) Peygamber (s.a.v) buyurduki: Kim onları muhafaz ederse onu cennete girdirmeye Allah’ın ahdi vardır.”(4)

Diğer bir hadiste de: Kim onları muhafaza ederse onun için kıyamet günü bir nur, bir delil ve kurtuluş olur.”(5)

Temizlikte aynı şekildedir, çünkü o namazın anahtarıdır. Peygamber (sav) buyurdu ki: Abdesti mi mü’minden başkası muhafaza etmez.” (6)

Yeminler de korunması emredilelerdendir. Allah azze ve celle buyurduki: Yeminlerinizi koruyuuz) (7) Çünkü yemini insanlar çok kullanıyor, ve gereğini insanlardan çoğu ihmal ediyor, onları korumuyor. İbni Mesud hadisinde olduğu, gibi, baş ve karnı korumak ta bunlardandır. Allah’tan hakkıyla haya etmek:Başı ve içerdiği şeyi, ve karın ve içerdiği şeyi korumandır.

Bunu İmam Ahmed ve Tirmizi tahric etti. (8)

Baş ve içerdiğini korumaya, işitmeyi, gözü ve dili haramlardan korumakta girer. Karın ve içerdiğini korumak: Kalbin haram kılınanlardan korunmasınıda içerir. (S: 363) Allah teala buyurduki: Bilinizki Allah nefislerinizdekini bilir, Ondan sakınınız) (9) Bütün bunların hepsini Allah teala şu kavlinden topla: Kulak, göz, kalp ve bütün bunlar odan hakkında bilgi bulunulmayan şeyden sorumludur) (10)

Yine karnın koruması haram yiyecek ve içecek girdirilmemesini de içerir.

Allah’ın yasaklarından korunması gerekenlerin en büyüğü : Dil ve ferttir. Ebu Hureyre (r.a) peygamber (sav)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: Kim ki çenesini ve iki ayağı arasındakini korursa cennete girer.” Bunu Hakim tahric etti.

İmam Ahmed Ebu Musa (r.a)’dan peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu tahric etti: İki çenesini ve fercini koruyan cennete girer”

Allah teala gözlerini korunmasını emretti ve koruyanları methetti: (Rasulüm) Mü’min erkeklere şöyle gözlerini haramdan yumsunlar ve ferclerini korusunlar). (11)

Ve buyurduki: Gözlerini koruyan erkekler ve kadınlar, Allah’ı çok zikrede erkekler ve çok zikreden kadınlar var ya; işte Allah bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır). (12)

Ve buyurduki: (Mü’minler kurtuldu, ki onlar namazlarından huşu içindedirler) şu kavle kadar: (S: 364) ki onlar ferçlerini korurlar, eşleri ve sağ ellerinin sahip olduğu (cariyeleri) hariç. Bunlarla ilişkileriden dolayı) kınanmış değillerdir). (13)

Ebu İdris el Havlani dedi ki: Allah teala Adem (A.S)’i yeryüzüne indirdiğide ilk emrettiği şey: Ferci korumaktır, ve buyurduki: ki Onu ancak helalden kullan.

Seni korusun Yani: Kim Allah’ın hudunu korur, haklarına riayet ederse, Allah’ta onu korur, çünkü mükafat amelin cinsine göredir, Allah tealanın buyurduğu gibi: Ahdimi yerin getirinki bende sizin ahdinizi yerine getireyim (14). Ve buyurduki: (Beni zikredin ki, ben de sizi zikredeyim) (15) Ve eğer siz Allah’a dinine yardım ederseniz, Allah’ta size yardım eder) (16)

Allah’ın kulunu muhafaza etmenin iki çeşit şey girer: Birincisi onu dünyevi menfatalerinede

(1) Kaf suresi ayet: 32-33 (2) Bakara, ayet: 238 (3) Merac suresi: ayet: 34 (4) Hadis sahihtir. Ubade bin Samit’ten Malik, Ahmed, Ebu Davud, Nesai, İbni Mace ve İbni Hiban tahric etti. (5) Hadis sahihtir Abdullah bin Amr’dan, Ahmed Darimi ve İbni Hibban tahric etti. (6) Hadis sahihtir, Sevban’dan Ahmed, Darimi, ibni Hibban tahric etti. Hakim dedi ki: Buhari ve Müslim’in şartı üzere sahihtir (7) Maide, ayet: 89 (8) Hadis zayıftır, Ahmed, 235 (10) isra; ayet: 36 (11)Nur, ayet: 30 (12) Ahzab, ayet: 35 (13) Mü’minun, ayet: 1-6 (14) Bakara, ayet: 40 (15) Bakara, ayet: 152 (16) Muhammed suresi, ayet: 7

Korunması, bedenini, ehlini, çocuğunu ve malını koruması gibi. Allah azze ve celle buyurdu ki: (Onun önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu koruyan takipçiler melekler ) vardır (1) İbni Abbas dedi ki: Onlar meleklerdir, onu Allah’ı emriyle korurlar, kader gelince odan ayrılırlar (2) Ali (r.a) dedi ki: Her adamla beraber takdir edilmemiş şeylerden koruyan iki melek vardır, kader gelince kaderle adamı başbaşa bırakırlar, muhakak ki ecel korunmuş bir kalkandır” (3) Mücahid dedi ki: Her kul ile beraber onu cinsinden, insandan, haşerattan koruyan melek vardır, ona gelen herşeye arkana (dön, git) der, ancak Allah’ın izin verdiği şey hariç, o kula isabet eder.” (4)

İmam Ahmed, Ebu Davud ve Nesai İbni Ömer’in şöyle dediğini tahric etti: Rasulullah (sav) sabahlayınca ve akşamlayınca şu duaları terk etmezdi: Allah’ım senden dünya ve ahirette marifet istiyorum, Allah’ım senden dinim, dünyam, ehlim ve malım hususunda af ve afiyet istiyorum, (S: 365) Allah’ım ayıplarımı ört, kortuklarımdan emin kıl, beni önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan ve üstümden koru, senin azametinle altımdan gafil avlanmaktan sana sığınıyorum” (5)

Allah kimi çocukluğumda ve kuvvetli çağıda (gençliğide) korumuşsa, ihtiyarlığında ve kuvvetini zayıfladığı andada koru, ona işitmesiyle , görmesiyle, kuvveti ve aklıyla fayda verir.

Alimlerden biri yüz yaşını aştığı halde aklı ve kuvvetiyle faydalanıyordu, bir gün şiddetli bir sıçrayış yaptı ve bu hususta kınandı. (alimlerden biri) Ve dedi ki: Küçüklüğümüzde bu azalarıma şikayetlerden koruduk, Allah’ta ihtiyarlımızıda korudu.

Bunun aksi olarakta, seleften biri direnen ihtiyar birini görmüş ve demişki: Bu küçüklüğünde Allah’ı Allah’ın hukukunu) zayi etmiş, Allah’ta ihtiyarlığıda onu zayi etti.

Allah kulun salihliği sebebiyle ölümünden sonra zürriyetini de koruyabilir, Allah tealanın şu kavli hakkında denildiği gibi) (O ikisinin babası da salihti) (6) O ikisi anne babalarının salihliği sebebiyle korundular (7) Saidbi Müseyyeb oğluna dedi ki: Senin için senin hakkında korunmak ümidiyle, namazımı fazlalaştıracağım, sonra şu ayeti okudu: O kişinin babası da salihti)

Ömer bin Abdul Aziz dedi ki: Hangi bir mü’min ölse Allah onun arkasından gelenin, ve onun da arkasından geleni (suyunu) korur. İbnil Mükedir dedi ki: Allah salih adam sebebiyle çocuğunu, çocuğunun çocuğunu ve etrafındaki evleri korur, onlar Allah koruması ve örtmesinde devam ederler. (8) Kul ne zaman Allah’a itaatla meşgul olursa Allah’ta onu o halde korur.

(S: 366) İmam Ahmed’in müsnedinde peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet edildi: “Bir kadın evindeydi, müslümanların bir seriyyesi içinde oda çıktı, on iki tane keçici ve eğirip dokuma yaptığı bir demiri verdi. Annesi ve ip eğirip doku yaptığı demiri kaybetti , ve dedi ki: Ya Rabbi senin yolundan çıkanları muhafaza edeceğine sen kefildin, ben keçimi ve ip eğrip, dukuma yaptığım demirimi kaybettim, ben keçi ve ip eğirip dukuma yaptığım demirim için sana çağırıyrum. Dedi ki: Peygamber (s.a.v) kadığı Rabbına şiddetli çağırmasını zikretmeye başladı, rasulluh (s.a.v) buyurduki: O kadını keçisi ve ip eğirip dokuma yaptığı demiri ve onun bir misli daha oldu.

Kim Allah’ı korursa, Allah’ta onu her ezadan korur, peygamber (s.a.v)’in kölesinin gemisine olduğu gibi, onun bindiği gemi kırıldı ve ve adaya çıktı, bir arslan gördü kendisiyle beraber arslan yürüyüp kendisine yol gösterdi, kendisine oralı bildirince, sanki veda eder gibi hımhım etmeye başladı, sonra arslan döndü, (9)

________

(1) Ra’d ayet: 11 (2) Taberi tefsirinde tahric etti. (3) Taberani tahric ettti, adamları güvenilirdir. (4) Taberi tefsirinde tahric etti. (5) Hadis sahihtir, Ahmed, Ebu Davud, Nesai, İbi Mace ve İbni Hibban tahric eti. (6) Kehf suresi, ayet: 82 (7) Bunu İbni Abbas dedi, Taberi tefsirinde,ve İbnil Mübarek rivayet etti. Hakim şeyhaymin şartı üzere doğruladı. (8) Ebuuaym Hilyede, Humeydi ve Abdullah bin El Mübarek Zühd’de tahric etti. (9) Hadis sahihtir, Taberani Kebir’de iyi bir senedle tahric etti, Hakim doğruladı.

İbrahim bin Edhem bir bostanda uyurken yanında ağzında bir nergiz demeti olan olduğu halde görüldü, uyanıncaya kadar, yılan onu korudu.

Bunun aksi de: Kim Allah’ı zayi ederse (kukunu, emir ve yasaklarını) Allah’ta onu zayi eder, onu halkı arasında zayi eder, hatta zarar ve eziyet , faydasını umduğu kendi ehlinden ve başkasından gelir. Seleften birini dediği gibi: Ben Allah’a asi oluyorum, bunu himmetçimin ve hayvanımın ahlakından biliyorum.

Korumanın ikincisi çeşidi ki, o en şerif olanıdır: Allah’ın kulu dini ve imanı hususuda koruması, onu hayatıda saptırıcı şüphelerden korur, ölümü anında onun dini korur ve onu iman üzere öldürür.

(S: 367) Seleften biri dedi ki: Bir adamın ölümü gelince meleğe denir ki: onun başını kokla. Melek derki: Onun başında kuran buluyorum. Kalbini kokla, denilir. Derki: Kalbinde oruç buluyorum. İki ayağını kokla, denilir. İki ayağıda kıyam buluyorum, der. dedi ki: O nefsini korudu, Allah’ta onu korudu.

Sahihhaynde Bera bin Azib’ten rivayet edildi: Peygamber (s.a.v)’ona buyururken şöyle söylemesini emretmiş: Eğer benim canımı alırsan ona acı, onu yaşatırsan salih kullarını koruduğun şeyle onu koru”

Ömer (r.a)’e peygamber (s.a.v) şöyle söylemesini öğretmiş: Allah’ım ayaktayken beni islamla, otururken beni islamla, yatarken beni islamla, koru, benim hakkımda düşman ve hasetçiye uyma (Düşman ve hasetçiyi sevidirme) Bunu İbni Hibban tahric etti.

Şöyle buyuruyordu: Allah’a birşey emanet edilirse, onu korur” Bunu Nesai ve başkası tahric etti.” (1)

(S: 368) Allah dininin hudunu koruyan mü’min adamı korur, dinin bozacak şeyle o kimse arsına, çeşitli koruma şekilleriyle engel koyar, kul bazısını hissetmeyebilir, bazan da ondan hoşlanmayabilir. Yusuf (A.S) hakkında buyurduğu gibi İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu odan uzaklaştırmak için delimizi gösterdik) Şüphesiz O ihlaslı kularımızdadı) (2) Bilinizki Allah kul ile kalbi arasıda girer) ayeti hakkında İbni Abbas dedi ki: Mü’min kul ile ateşe götüren masiyet arasına girer. (3)

Hasan masiyet ehlini zikretti ve dedi ki: Onu Allah’ı küçük gördüler ve onu asi oldular, eğe onu izzetli görselerdi onları muhafaza ederdi.

İbni Mesud dedi ki: Kul ticaretten veya emirilikten birşey yapmaya azmeder de, hatta kendisine kolay kılınır, Allah ona nazar eder ve meleğe derki: Bu işi ondan uzaklaştırın, eğer ona bunu kolay kılsam onu ateşe girdiririm, ve onu o kuldan uzaklaştırır, kul ve şu sözüyle uğursuzluk zann eder. Filan beni geçti, veya filan bana tuzak kurdu. Halbuki o iş Allah’ın ikramından başka bir şey değildir.

Taberani Enes’ten tahric etti. Oda peygamber (s.a.v)’den rivayet ettiki: Allah azze ve celle buyuruki: Kullarımdan imanın ancak fakirliğin düzeltiği kimse vardır eğer ona genişlik zenginik veren bu onu sorar. Ve kullarımdan imamını ancak zenginliğin düzelttiği kimse vardır, eğer onu fakir kılması, bu onu bozar kullarımdan imanını ancak sağlığın düzelttiği kimse vardır, eğer onu hasta kılsam, bu onu bozar. Kullarımdan imanını ancak hastalığın düzelttiği kimse vardır, eğer ona sağlık versem, bu onu bozar. Kullarımdan ibadetten birkapı isteyen vardır,onu ucub girmemesi için, ona engel olurum ben kullarımın kalbini bilişim sebebiyle evirip çeviririm, ben bilen ve herşeyden haberdar olalım” (4)

Allah’ı koru ki, önünde bulasın” sözünün manası: Allah’ın hudunu koruyap, haklarına riayet eden kimse, nereye yönelse her halinde Allah’ı beraberinde bulur.

(1) Hadis sahihtir, İbni Ömer’den Ahmed, Tirmizi, Nesai İbni Mace ve İbni Hibban tahric etti. (2) Yusuf suresi, ayet: 24 (3) Enfal, ayet: 24 (4) Hadis zayıftır, ibni Ebid Dünya, Nuaym Hilye’de tahric etti. Ve dedi ki: Enes’ten rivayet edildi, gariptir.

Allah onu kuşatır, ona yardım eder, ona başarı verir, ve doğru eder, çünkü Allah takva ve ihsan ehliyle beraberdir. Katade dedi ki: Kim Allah’tan korkarsa Allah onunla beraber olur, kiminle Allah beraberise, onunla beraber yenilmez bir topluluk vardır, uyumaz bir koruyucu, şaşmaz bir yol gösteren vardır. (1)

Seleften biri kardeşine yazdıki: Eğer Allah seninle beraberse kimden korkuyorsun? Eğer Allah senin aleyhine ise kimden ümit bekliyorsun? Bu Musa ve Harun için Allah tealanın şu kavlinde zikredilen özel beraberliktir: (Korkmayınız, ben sizinle beraberim, işitiyor ve görüyorum) (2) ve Musa’nın sözü: Uyanık olun benimle beraber Rabim vardır, o beni hidayet edecektir. Bana yol göstecektir) (3) Mağaradayken peygamber (sav)’in Ebu Bekir’e buyurduğu söz de böyledir: Üçüncüleri Allah olan iki kişi hakkına zannın nedir? üzülme Allah bizimledir” (4)

Bu özel beraberlik yardım, destek, korumayı gerektir, şu ayette zikredilen genel beraberlikten farklıdır (genel beraberlik yardım, destek korumayı gerektirmez) Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü O’dur. Beş kişini gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O’dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlar sa bulunsunlar, mutlaka O, onlarla bareberdir) (5) Ve: Allah’tan gizlemezler. Halbuki geceleyin, O’nun razı olmadığı sözü düzüp kurarken, O onlarla beraberdi) (6). Bu beraberlik onların amellerin bilmesini, onları gözetlemesini ve onlara vakıf olmasını gerektirir. Ve bu kullarını korkutmayı gerektirir.

Birinci beraberlik: Kulun korumayı, o kuşatmayı ve onu yarım etmeyi gerektirir. Kim Allah’ın haklarını korursa, her halükarda Allah’ı önünde bulur,onunla ünsiyet kurar, onun sayesinde yaratıklarına muhtaç olmaz. Hadiste olduğu gibi: İmanın e faziletlisi: Her nerde olursa Allah’ın kendisiyle beraber olduğunu bilmesidir”

Bünan el Hammal’dan rivayet edildiki: O tek başına karadan Tebük yolundan gitti ve vahşete düştü, ona gaybtan bir ses geldi: (S:370) Niçin vahşete düşüyorsun, habibin sevdiğin seninle beraber değil mi? (7) Birisine denildik: Yalnız başına vahşete düşmezmisin? dedi ki: Vahşete nasıl düşeyim? O Allah buyuruyorki: Ben beni zikredenin oturma arkadaşıyım”

Diğer birine denildiki: Seni yalnız görüyoruz” dedi ki: Allah’ın kendisiyle beraber olduğu kimse nasıl tek başına olur?” Diğer birine denildiki: Seninle beraber munis dost yok mu? dedi ki: Evet var, denildiki: O nerede? dedi ki: Önümde, seninle, arkamda, sağımda, solumda ve üstümdedir. Şibli şöyleşidir söylüyordu.

Biz gece yolculuğuna çıktığımız zaman, ve sende önümüzdeyken senin zikrin bizim bineklerimize yol gösterici olarak yeter.

Sen Allah’ı bollukta bilki O’da seni şiddet anında bilsin” Yani: Kul Allah’ta korkar ve Allah’ın hududunu muhafaza eder ve genişliği anında haklarına riayet ederse, bu şekilde Allah’ı bilmiş olur, kendisiyel Rabbi arasında özel bir marifet olur. ve Rabbi de onuşiddet anıda bilir, onu bu marifet dolasıyla şiddetlerden sıkıntılardan) kurtarır. Bu kulun Allah’a yakınlığını, Onun sevgisini ve davetine uymayı gerektiren özel bir marifettir. Kulun Rabbini mafireti iki çeşididir:

Birincisi: Genel marifettir. O kabul, tasdik ve iman marietidir. Bu bütü mü’minler için geneldir.

İkincisi: Özel marifettir. Kalbin tamamen Allah’a meylini, ona ünsiyeti. Onun zikiyle mutmain olmasın, ondan haya edilmesini ve odan korkmayı gerektirir. Birisi dedi ki: Dünyanın miskinleri ondan çıktılar onda buluna en güzel şeyi tatmadılar. ona dedi ki: O nedir? dedi ki: Allah’ı bilmektir.”

______

(1) Ebu Nuaym Katade’den Hilye’de tahric etti. (2) Taha, ayet: 46 (3) Şuara, ayet: 62 (4) Buhari, Müslim Ahmet, Tirmizi ve İbni Hibban Enes Bin Malik’ten tahriç etti: (5) Mücadele , ayet: 7 (6) Nisa, ayet: 108 (7) Ebu Nuaym Büna el Bağdadi’den tahric etti.

Ahmed bin Asım el Ataki dedi ki: Mevlamı bilinceye kadar ölmemeyi isterim, bu bilmek onu kabul etme bilmesi değil, fakat onu bildiğim zaman odan haya etme bilmesi olmalıdır.

Allah’ın kulunu bilmesi de iki çeşittir.

Birincisi: Genel bilme, Allah’ın kularının gizledikleri ve açık yaptıklarını bimesidir. (S: 371) Allah teala buyurduki: Biz insanı yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi biliriz) (1) Ve: (O sizi daha topraktan yarattığı zama ve siz annelerinizin karnında bulunduğunuz sırada bile sizi en iyi bilendir) (2)

İkincisi: Özel marifettir. O kulana sevgisini, ona yakınlığını, duasını icabetini ve sıkıntılardan kurtarmasını gerektirir. O peygamber (s.a.v)’in Rabbından hikaye ettiği şu kavliyle işaret ettiği şeydir: Kul, nafilelerle onu sevinceye kadar bana yaklaşmaya devam eder, onu sevdiğim zaman işittiği kulağı, gördüğü gözü, kavradığı eli, yürüdüğü ayağı olurum, eğer benden bir şey isterse muhakkak ona veririm, bana sığınırsa onu korurum” bir rivayetle de: Bana dua ederse ona icabet ederim”

Hasan Haccac’tan kaçınca Habib bin Muhammed’in evine girdi, Habib ona dedi ki: Ey Ebu Said, seninle rabbin arasında ona dua ettipte onlardan seni gizleyen dua yok mu?, eve gir, ve eve girdi, peşinden de polisler girdi ve onu görmediler. Bunu Haccac’a zikretti ve dedi ki: O bilakis evdeyki Allah oların gözlerini kör etti, ve onu görmediler.

Fudayl binİyad Şu’vaneel abide ile biraraya geldi ondan dua etmesini istedi, (Şu’vane) dedi ki: Eyfudayl seninle onun aranda ne var ki, sen dua ettiğin zaman icabet etmiyor?

Fudayl bin İyad hemen bayıldı.

Mar’uf’a denildi ki: Seni ibadete, ölüm ve berzah cennet ve cehennemini hatırlamaya, ne sevk etti? Maruf dedi ki: Bu mülkün hepsi onundur, sen onu bilir sen o sana yeter.

Kim Allah için takva ve taatla bollukta amel ederse, Allah’da onu sıkıntı anında lütuf ile muamele eder. Tirmizi Ebu Hureyre (r.a)’den peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu tahric etti: Kim sıkıntı anında, Allah’ın duasını kabul etmesni istiyorsa, bollukta bol dua etsin” (4)

(S: 372) İbni Ebi Hatim ve Başkası Ebu Yezider Rakkaşi’den tahric etti, oda Enes merfu olara rivayet ettiki: Yunus (A.S) balığın karnında dua edince, melekler dedi ki: Ya Rabbi, bu garip bir beldeden bilinen bir sestir. Allah azze ve celle buyurduki: Bunu bilmiyor musunuz? Dedilerki: O kimdir? Buyurduki: Kulum Yunus’tur. Dedilerki: Seni kulun Yunus’un hala kabul edilmiş ameli ve kabul edilmiş duası yükseliyor mu? Buyurduki: Evet Dedilerki: Senin kulun Yunus’un hala kabul edilmiş ameli ve kabul edilmiş duası yükseliyor mu? Buyurduki: Evet dedilerki: Ya Rabbi genişlik tebeyle yapana merhamet edip, onu beladan kurtarmaz mısın? Buyurduki: Eve, hemen balığa emretti ve balık onu karayaattı. (5)

Dahhak bin Kays dedi ki: Allah’ı bollulkta zikredin ki, O’da sizi darlıkta zikretsin” Yunus (A.S) Allah’ı zikrediyordu, balığın karnına düşünce Allah teala buyurdu ki: Eğer Allah’ tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar, onun karnında kalırdı) (6) Firavun azgın Allah’ın zikrini unutmuştu, boğulurken ben iman ettim, dedi. Allah teala buyurduki: Şimdi mi? Daha önce asi, ve bozgunculardan idin) (7) Selman-ı Farisi dedi ki: Bir adam genişlikte Allah’a çok dua ediyorlar, ve kendisine bir zarar isabet etmişse, melekler deki: Bilinen ses. Ona şefaat ederler. Eğer genişlikte dua etmiyorsa, onu zarar gelince, melekler: Bilinmeyen bir ses, derler ve ona şefaat etmezler.

Adamın biri Ebud Derda’ya Bana tavsiye et, dedi. Bollukta Allah’ı zikret, Allah’ta seni zorlukta zikretsin” dedi, Onu şöyle dediği rivayet edildi: Bolluk gözleride Allah’a dua et ki, umulurki Allah darlık güleride saa icabet eder.

(1) Kaf suresi, ayet: 16 (2) Necm, ayet: 32 (3) İbnil Cevzi bunu Sıfatussafve’de zikretti.(4) Süyuti’ni zikretttiği gibi hadis hasedir. (5) Hasedir isnadı zayıftır, İbni Cerir-i Taberi tefsirinde tahric etti. (6) Saffat suresi, ayet: 143-144 (7) Yunus suresi, ayet: 91, haberi ibni ebi Şeyhe Dahhak’tan tahric etti.

(S: 373) Dünyada insana gelen en şiddetli şeylerden biri ölümdür. Eğer kulun gidişatı hayır üzere değilse ölümden sonrası daha şiddetlidir. Mü’minin sağlığında takva ve salih amellerle ölüm ve sonrasına hazırlanması gerekir. Allah teala buyurduki: (Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun. Çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Allah’ı unutan ve o yüzde de Allah’ın onları kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir) (1)

Allah’ı sıhhatında ve bolluk anında zikreden Allah’a kavuşmak için ölüm ve sorasına hazırlanır.Allah’ta onu sıkıntılar anında zikreder, o anda onunla beraber olur, ona lutfeder, yardım eder ve onu tevhid üzere sabit kılar, böylece Allah kendisinden razı olduğu halde Allah’a kavuşur.

Sıhhatı ve bolluğu anında Allah’ı unutan, ona kavuşmak için hazırlık yapmamış, olur, Allah’da onu sıkıntılar anında unutur, yani ondan yüz çevirir ve onu ihmal eder. Mü’mine ölüm geldiği zaman rabbine iyi zan besle ve Allah’tan bir müjde gelir. Allah’a kavuşmayı sever, fasıkta bunun aksi durum olur.

O vakit mü’min gönderdiği (salih amelden) ve gideceği yerden dolayı sevinir. Tefrit eden pişman olur ve derki: Allah’a karşı aşırı gitmemden dolayı bana yazıklar olsun) Zümer 56) Abdurrahman es Sülemi ölümünden önce dedi ki: Rabbimin asıl ümid etmem, onun için seksen ramazan oruç tuttum? (2) Ebu Bekir bin Ayyaş ölümü anında oğluna dedi ki: Sen babanın her gece kuranı hükmettiği kırk senesini zayi eder mi zanediyorsun? (3)

Ölüm içi örtülmüşken Adem bini yas kur’anı hatim etti, sonra dedi ki: Sana sevgimden dolayı bu yerde bana şefkat etin, seni bu gün için ümid ediyordum ve seni ümid ediyordum, Lai ilahe illalah sonra vefat etti.( 4)

(S:374) Zekeriya bin Adiy sekarata girince ellerini kaldırdı ve dedi ki: Ey Allah’ım muhakak ben sana müştakım (5) Abdussame ez Zahid ölümü anında dedi ki: Kim Allah’tan korkarsa Allah onun içini çıkış kapısı kılar) Ölüm anında sıkıntıdan çıkarır) (7) Ali bin Talha ibni Abbas’tan rivayetle bu ayet hakkında dedi ki: Şüphesiz , rabbımız Allah’tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara korkmayın, üzülmeyin, size vadolunan cennetle sevinin! Derler) (9) dedi ki: Bu şekilde ölürken, kabrinde ve dirilirken müjdelenir. O cennete iken bile müjdenin sevince kalbinden gitmez (10) Sabit el Bünani bu ayet hakkında dedi ki: Bize ulaştı ki: Mü’mi kabrideyken dünyada kendisiyle beraber olan iki melek gelir ve ona: Korkma üzülme derler. Allah, oun korkusunu güvene çevirir, gözünü aydınlatırı, kıyame günü insanlara büyük sıkıntı olan şey dünya yaptığı amelinden dolayı Allah’ın hidayeti sayeside mü’min için göz aydınlığı olur. (11) istediğin zaman Allah’tan iste, yardım talep ettiğin zaman Allah’tan talehet” sözü, Allah tealanın şu kavlinden alımıştır Ancak sana ibade eder, ancak senden yardım dileriz. (12) Çünkü istemek ona dua etmek ve rağbet etmektir, dua da ibadettir. Numan bin Beşir’de peygamber (s.a.v)’den böyle rivayet etti ve şu ayeti okudu: Rabbınız Bana dua edi, size icabet edeyim. buyurdu: (13)

(S: 375) Bunu İmam Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai ve İbni Mace tahric etti.

Tirmizi Enes bin Malik’ten, peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu tahric etti. (Dua ibadetin özüdür.

________

(1) Haşr, ayet: 18- 19 (2) Hatib, tarihinden, Ebu Nuaym Hilye’de Ebu Abdurrahmanes Sülemi’den tahric etti. (Abdullahbi Habib) İmamların kurrasıdır, babası sahabedir, kendisi peygamber (s.a.v)’in hayatında doğdu (3) Hatibi Bağdadi tarihinde tahric etti. (4) Hatib tarihinde etti. (5) Zehebi tezkiretül Huffaz’da zikretti. (6) İbnil Cevzi Sıfatussafve’de zikretti. (7) Ebu Nuaym Hilye’de tahric etti. (8) Taberi tefsirinde zikretti. (9) Fussilet: 30 (107 İbni Ebi Hatim Zeyd’den tahriç etti. İbni Kesi dedi ki: Bu bütün sözleri topluyor, gerçekten güzeldir, ve vakidir (11) İbi Ebi Hatim güzel bir isnadla tahric etti. (12) Fatiha 4 (137 Ğafir, ayet: 60

Bu kelam Allah’tan istenilip, başkasından istenilmemesini, odan yardım talep edilip, başkasınan edilmemesini içerdi. Allah teala kendinde istenilmesini emretti: Allah’ın fazlından isteyiniz (1)

Tirmizi’de ibni Mesud’dan merfuf olarak rivayet edildiki: Allah’ın fazlıdan isteyiniz çünkü Allah istenilmesini sever: Yine oda Ebu Hureyre’den merfu olarak rivayet edildi ki: Kim Allah’tan istemezse, Allah ona gazap: eder. Diğer bir hadistede: Sizden biriniz hacetinin tümününü istesin, hatta ayakkabısının derisi kopsa bile istesin.” (2)

Yaratıklardan istemeden yasak hakkında sahih çok hadis vardır.

Peygamber (sav) ashabından bazısıyla insanlardan hiçbir şey istememeleri üzere biat etti, Ebu Bekir, Ebu Zer, Sevban (r.a) onlardandır. Onlardan birinin elinden değneği, veya devesinin dizgini düşüyordu, hiç kimseden onu kendisine vermesini istemiyolardı. (3)

(S: 376) İbni Ebid dünya Ebu Ubeyde bin Abdullah bin Mesud’dan tahric ettiki: Bir adam peygamber (s.a.v)’e geldi ve dedi ki: Ya rasululah filan oğulları bana baskın düzenleyip oğlumu ve develerimi götürdüler. Peygamber (s.a.v) ona buyurduki: Muhammed ailesi ehli beyt böyle böyledir, onları ne bir müddet ölçü birimi) nede birasa ölçü yiyecekleri vardır. Allah’tan iste. Adam karısına döndü, karısı: Sana ne dedi, dedi. Adam ona haber verdi. Kadı: Sana ne güzel cevab vermiş fazla zaman geçmedi Allah oğlunada develerinide tam olarak geri verdi, adam peygamber (s.a.v)’e geldi ve haber verdi. Peygamber (s.a.v) minbere çıktı, Allah’a hamdü sena etti, insanlara Allah’tan istemelerini ve onu rağbet etmelerini emretti ve şu ayeti okudu: Allah’tan korkan kimseye Allah çıkış kılar ve onu hesap etmediği yeren rızıklandırır) (4)

Sahihaynde peygamber (s.a.v)’den sabittirki: Allah azze ve celle buyuruyorki: Dua eden yokmu, ona icabet edeyim?, isteyen yok mu, ona vereyim? bağışlanma dileyen yok mu, onu bağışlayalım?

Muhamili ve başkası Ebu Hureyre (r.a)’den peygamber (s.a.v)’in şöylebuyurduğunu tahric etti: Allah teala buyurduki: Kimi bana dua etti de ona icabet etmedim? kim istedi de vermedim?, kim benden bağışlanma istedi de bağışlamadım?, ben merhamet edenleri en merhametlisiyim?

Bilki yaratıklar dışında Allah’tan istemek farzdır, çünkü istemekte, isteyen tarafıdan ortaya bir zillet, miskinlik, ihtiyaç koyma ve onda istenilenin bu zararı def etmeye kudredi olduğunu istenileni nail olma, menfaat temin etmeye itiraf etme varır, zillet ve iftikar fakirlik ortaya koyma acak Allah için olur, çükü o ibadetin hakikatadır.

İmam Ahmed dua ediyor ve diyorduki: Allah’ım benim yüzümü başkasına secde etmekten koruduğum gibi, başkasından istemekten de koru. Zararı önlemeye ve menfaati sağlamaya senden başka kimse kadir olamaz. (Allah teala) Buyurduğu gibi eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine odan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse onun keremini geri çevirecek te yoktur) (5) (S: 377) Ve buyurduki: Allah’ın insanlara açacağı herhagi bir rahmeti tutup, hapseden olamaz. Onun tuttuğunu ondan sora sılaverecek te yoktur) (6) Allah itiyaç anında kendiden istenilmesini, kendine rağbet edilmesini, isteme ve duada ısrar edilmesini sever, kendinden istemeyene kızar. Kullarını kendinden istemeye davet eder, mülkünden hiçbir noksan olmaksızın kullarının bütün isteklerini vermeye kadirdir.

Yaratık bunun aksine istenilmekten hoşlanmaz, acizliğinden, fakirliğinden, istenilmemesini sever. Kurallara gelen bir adama Vehb bin Münebih dedi ki: Sana yazıklar olsu, kapısını sana kapayanlara ve sana fakirliğini ortaya koyanlara , senden zengiliğini gizleyenlere geliyorum, gece ve gündüzün yarısında sana kapısını açanı, sana zengiliğini ortaya koyanı ve: Bana dua, sana icabet edeyim, diyeni terk ediyorsun”

_____

(1) Nisa: 32 (2) Tirmizi ve Taberani Enes bin Malik’ten tahric etti, ibni Hibba hadisi doğruladı. (3) Müslim, Ahmed, Ebu Davud, Nesai, İbni Mace ve Taberani kebir’de tahric etti, İbni Hibban doğruladı. (4) Talak ayet: 2 (5)Yuus ayet: 107 (6) Fatır ayet: 2

Tavus Ata’ya dedi ki: Kapısını sana kapatıp önüne perde çekenleden ihtiyaçlarını isteme, kıyamete kadar kapısı açık olan ve sana istemeni emredip icabet edeceğini vadedenden iste. (1)

Yaratıkları dışında Allah’tan yardım istemeye gelince, çünkü kul kendi menfaatlerini temin etmede, zararlarını def etmede acizdir, onu dini ve dünyevi menfaatlerine Allah’tan başka yardım edeni de yoktur, Allah kime yardım etmişse ona yardım olunmuştur, Allah kimi zelil kılmışsa oda zelil kılınmıştır.

Bu La havlevela kuvvete illa billah” sözünün manakının tahkikidir. Çünkü mana: Kulun bir halden bir hale dönmeye ancak Allah’ı yardımıyla güç yetirebilir.

Bu büyük bir kelimedir, cennet hazinelerinde bir hazinedir. Kul emredilenleri yapmada yasakları terk etmede, dünyada kaderine ve ölüm anında ve sonrasında berzahtaki ve kıyamet günündeki felaketlere sabır hususuda Allah’tan yardım istemeye muhtaçtır. Bunlar üzerine yardıma Allah’tan başka kimse güç yetiremez. Bütün bunlarda kim Allah’tan yardım istemeyi gerçekleştirirse, Allah ona yardım eder. Sahih hadiste peygamber (s.a.v) buyurduki: Sana fayda verene hırs göster, Allah’tan yardım iste, aciz olma” (2)Kim Allah’tan yardım istemeyi bırakır da başkasından yardım isterse, Allah onu yardım istediğine havale eder ve o adam zelil olur.

(S: 378) Hasan Ömer bin abdul aziz’e yazdı ki: Allah’tan başkasından yardım dileme, sonra Allah seni ona güvendirir” Selefin birini sözü: Ya Rabbi! Seni bilen nasıl başkasını ümit ediyor, şaşıyorum, seni bilen nasıl başkasından yardım istiyor, şaşıyorum”

Kalemler kaldırıldı ve sahifeler kurudu”Sözü, kaderlerin hepsinin daha önce yapıldığına ve bittiğine kinayedir. Kitabın yazılmı bitince ve kalanlar kaldırılınca ve kalemlerin mürekkebi ve yazılan sahifelerin mürekkebi kurumuş olur, bu kinayelerin en güzel ve belağatlısındandır.

Kitap ve sünnet bugibi manaya delildir. Allah teala buyurduki: Yeryüzünde vukubulan ve sizin başınıza gelen herhang bir musibete yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, birkitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır) (3)

Sahihi Müslim’de Abdullahbi Amr’dan peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet edilir: Allah gökleri ve yeri yaratmadan elli bin sene önce yaratıkların kaderlerini yazdı”

Yine onda Cabir’den rivayet edildi: bir adam dedi ki: Ya rasululalh bu günah niyedir? Kalemlerin kuruduğu ve kaderlerin yapıldığı şey hakkında mıdır? yoksa gelecek hakkında mıdır? Buyurduki: hayır, bilakıs kalemlerin kuruduğu ve takdir edilmiş şeyler hakkındadır. Adam mal ne için yapılıyor?, dedi. Buyurdu ki: Amel işleyiniz, herkese yaratıldığı şey kolay kılınır. Müslim tahric etti. sahihtir.)

(S: 379) Ebu Davud ve Tirmizi ubade binSabit’ten peygamber (sav)’in şöyle buyurduğunu tahric etti: Allah kalemi ilk yarattığıda buyurduki: Yaz o saatte kıyamete kadar olacak şeyi yazdı Hadis sahihtir) Bu manada hadisler çoktur zikri uzundur.

Eğer yaratıkların hepsi Allah’ı takdir etmediği bir şeyle sana fayda vermek isteseler, bua güç yetiremezler, eğer Allah’ın yazmadığı takdir etmediği) bir şeyle sana zarar vermek isteseler buna güç yetiremezler” Bu imam Ahmed’in rivayetidir, yine Tirmizi’de bu manada rivayet eti.

Bundan murad: Dünyada kula isabet edecek olan fayda ve zarar, takdir edilmişti, yaratıkların hepsi gayret etse de kula ancak Allah’ın takdir ettiği isabet edecektir. Kuran ve manaya şu vukubulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, birkitapta yazılmış olmasın.) Ve: (Deki evlerinizde kalmış olsaydıız bile, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar, öldürülüp, düşecekleriyerlere kendiliklerinden çıkıp giderlerdi) (5)

(1) Ebu Nuaym Hilye’de tahric etti. (2) Hadis sahihtir, Ahmed, Müslim İbni Mace,ve Nesai tahric etti. (3) Hadid, ayet: 22 (4) Tevbe: 51 (5) Ali İmran: 154

İmam Ahmed Ebu Derda’dan peygamber (sav)’in şöyle buyurduğunu tahric etti: Her bir şeyin bir hakikatı vardır, Kul kendine isabet edecek şeyin şaşırmayacağını, kendisine isabet etmeyecek olaın, isabet etmeyeceğini bilinceye kadar imanın hakikatını ulaşamaz” (1)

Yine Ebu Davud ve İbni Mace Zeyd binSabit’ten bu manayı tahric etti.

Bilki bütün tavsiyeler bu asıl etrafında dönüyor. Bundan önce ve sonra zikredilenler, bunun kollarıdır, ve buna döner. (S: 380) Kul ancak Allah’ın kendine takdir ettiği hayır, şer, fayda ve zararın isabet edeceğini, yaratıkların hepsinin takdir edilenin zıddına çalışmalarının faydasız olduğunu bilirse, o zamate korkarak Allah’ın zarar veren fayda veren, veren engel olan olduğunu bilir, bu da kulun rabbbini bilmesini ve itaatta onu tek kılmasını, hudunu korumasını gerektirir. Çünkü tapılana ibadet etmekle, menfaatlerin celbi, zararların defi kastedilir, bunun için Allah tapanına fayda ve zarar veremeyen şeylere taatını kimseyi kınamıştır.

Kim Allah’tan başkasının vermediğini, egellemeyediğini, zarar ve fayda elinde olmadığını bilirse, bu ona korku ve ümidi, sevgi ve istemeyi, tazarru ve duayı ve oun taatını yaratıklarıın taatının önüne almayı, onun gazabından sakınmayı, bollukta ve darlıkta müşriklerin aksine olara duaın ona halis kılınmasını gerektirir. Müşrikler sıkıntı anında duayı ona halis kılıyorlar, bolukta onu unutuyorlar ve başkasından fayda umduklarına dua ediyorlardı. Allah teala buyurduki: Deki: öyleyse bana söyler misiniz? Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah’ı bırakıp ta taptıklarınız, O’nun bu rahmetini önleyebilir mi? dedi ki: Bana Allah yeter. Tevekkül edenle, ancak O’na güvenip dayanılar) (2)

Bilki Hoşlanmadığın şeylere sabır da çok hayır vardır” Yani: Kul kendine takdir edilmiş acı verici musibetlere sabrederse onun için çok hayır vardır.

Ğufra’nın kölesi Ömer ve başkasının İbi Abbas’tan rivayetinde ise bu sözden önce diğer bir ziyade vardır, o da eğer Allah’a yakın bir rıza ile amel edebilirsen yap, eğer buna güç yetiremezsen hoşlanmadığın şeye sabırda çok hayır vardır.

Diğer bir rivayette, Ali bin Abdullahbin Abbas’ın babasından rivayetinde ise fakat isnadı zayıftır-bundan sonra diğer bir ziyade daha vardır, o da: Dedim ki: Ey Allah’ın rasulü yakini nasıl yapayım?, buyurduki: Sen yakin kapısını sağlamlaştırdığı zaman sana isabet edecek olan seni şaşırmayacak, sana isabet etmeyecek olan isabet etmeyecek olduğunu bilmendir.”(3)

(S: 381) Bunun manası: Verilen hükme kalbte yakinin hasıl olması, kulun nefsinin kendine isabet edene razı olmasına yardım eder. Kim kaza ve kaderde taktir edilene rıza ile amel etmeye gücü yeterse yapsı, eğer rızaya güc yetmezse muhakkak ki hoşlanılmayan şeye sabırda çok hazır vardır. Şu ikisi musibetlerde kaza ve kaderde ikiderecedir.”

Birinci derece: Buna razı olması, bu gerçekten yüksek bir derecedir. Allah teala buyurduki: kalbini doğruya götürür). (4)

Alkame dedi ki: O adama isabet eden ve Allah’tan geldiğini bildiği ve teslim olup razı olduğu musibettir. Tirmizi Enes’te (r.a) peygamber (sav)’in şöyle buyurduğunu tahric etti: Allah bir kavmi severse onları imtiha eder, kim razı olursa onun için rıza vardır, kim kızarsa onun için de öfke vardır”

Peygamber (sav) duasında şöyle diyordu: Kazadan sonra senden rıza istiyorum.” (5)

Mü’mini kazaya rızaya sevkeden şeylerden biride, peygamber (s.a.v)’in buyurduğu manada imanını gerçekleştirmesidir: Allah’ın mü’mine takdir ettiğinin hepsi onun için hayırdır. ona sevindiricişey isabet etse şükreder, onun için hayır, olur, ona sıkıntı isabet etse sabreder, onun için hayırlı olur. Bu ancak mü’min içindir (6)

_____

(1) Hadis hasendir, Ahmed, ve Taberani Kebir’de tahric etti. Heysemi: Adamları güvenilirdir, dedi. (2) Zümer, ayet: 38 (3) İbni Cerir tefsirinde ibni Abbas’tan tahric etti. (4) Tegabün ayet: 11 (5) Ammar bin Yasir’den Nesai ve Hakim tahric etti, İbni Hibban doğruladı. (6) Hadis sahihtir, suheyb’ten, Ahmed, Müslim, Darimi tahric etti.

Bir adam peygamber (s.a.v)’e geldi ve kendisine çok sir tavsiyede bulunmasını istedi, buyurduki: Allah’ı kazasında itham etmez” (1)

Ebud Derda dedi ki: Bir bir hüküm verdiği zaman ona razı olunmasını sever. İbni Mesud dedi ki: (S: 382) Allah adaleti dolayısıyla çıkış kapısını rıza ve yakin içinde kılmıştır, sıkıntı ve zorluğu kızgınlık ve şüphe içide kılmıştır, razı olan olmuş olan sıkıntı ve seviçten başkasını temenni etmez.” (2) Ömer ve İbni Mesud’dan’da böyle rivaet edildi.

Ömerbin Abdul Aziz dedi ki: Benim için ancak kaza ve kaderde oldu” Kim bir dereceye ulaşırsa yaşamının tümü nimet ve neşe içide olur. Allah teala buyurduki: Kim mü’min olarak, kadın veya erkek salih amel işlerse onu güzel bir hayatla yaşatırız) (3)

Seleften biri dedi ki: Güzel hayat, rıza ve kanaattır”Abdul Vahid bin Zeyd dedi ki: Rıza Allah’ın büyük kapalı, dünyanı cenneti ve abidlerin rahatıdır.”(4) Rıza ehli bazan imtihan edenin hikmetini ve imtihanda kulunu seçmesini mülahaza ediyorlar, bazan da kazaya rızanın sevabını mülahaza ediyorlar ve bu kendilerine verilen hükmün acısını unutturuyor.

Bazan da imtihan edenin büyüklüğünü mülahaza ediyorlar ve bunu müşahede etmekte boğuluyorlar, hatta acıyı bile duymuyorlar.

Buna marifet ve muhabbet ehlinin havası seçkinleri ulaşır, hatta olar kalplerinde sevgililerinden gördüklerine dolayı kendilerine gelen musibetten belki lezzet alırlar, bazısının dediği gibi onlara azabında tatlılık icad etti: Tabiinlerden biri hastalığı anında halinden soruldu ve dedi ki: Ona seviyorum, kendime ve seviyorum. Seriyyi Sekati’ye soruldu ki: Seven belanın elemini duyar mı? Hayır, dedi. Biri dedi ki:

Onun ashabı sende tatlıdır senden uzaklığı yakınlıktır

Sen benim yanımda ruhum gibisin bilakis sen odan daha sevimlisin

Sevgi olarak bana senin sevdiğini sevmem yeter.

İkinci derece: Belaya sabretmektir. Bu da rızaya gücü yetmeyen içindir. (S: 383) Rıza menbud ve müstehab bir fazilettir, sabır ise farzdır, sabır daha çok hayır vardır, ve Allah onu emretmiştir ve sabra çok sevab vadetmiştir. Allah teala buyurduki: Sabredeneri müjdele! O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz, derler. İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır, ve doğru yolu bulanlar da onlardır) (5) Hasan dedi ki: Rıza zordur, fakat sabır mü’minlerin müracaat ettiği bir şeydir.(6)

Rıza ve sabır arasındaki fark: Sabır: Alemin varlığıyla ve onun gitmesini istemekle beraber nefsi kızmaktan önlemek veo nu hapsetmek, azaları sabırsızlık gerektirecek amellerden engelemektir.

Rıza: Kadere karşı göğüs genişliği, elem verici şeyin gitmesini temenni etmeyi terk etmek, elem hissetde rıza onu hafifleştirir. Rıza kuvvetli olursa, daha önce geçtiği gibi elem tamemen gidebilir.

Bilki zafer sabırladır” Bu Allah tealanı şu kavline uygundur. Allah’ın huzuruna varacağına inananlar: Nice az sayıda bir birlik Allah’ın izniyle çok sayıdaki birliği yemiştir.

Allah sabredenlerle beraberdir, dediler) (7) Ve: O halde sizden sabırlı yüz kişi bulursa, iki yüzkişiye galip gelir, ve eğer sizden binkişi olursa Allah’ın izniyle iki binkişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir) (8)

Ömer (r.a) Abese oğuları ihtiyarlarına dedi ki: Siz insanlarla ne ile savaştınız? Dediler ki: Sabırla, hangi kavimle karşılaşmışsak, onların bize sabretikleri gibi olara sabrettik. Seleften biri dedi ki: Hepimiz ölümü ve yaranını acısını sevmeyiz. Fakat biz sabırla üstün geliyoruz” Battal dedik: Kahramanlık: Bir saat sabırdır”

Bu görünen düşmanla cihad hakkındadır, oda kafirlerle cihaddır, Batıni (gizli) düşmanla cihadda bunun gibidir. Oda nefis ve hevadır. (S: 384) O ikisinin cihadı cihadların en

(1) Hadis zayıftır, Ahmed amrbin As’tan tahric etti. İsnadında Rüşdin bin Sa’d var, O zayıftır. (2) İbni ebiddünya tahric etti. (3) Nahl ayet: 97 (4) Taberani Ali (r.a)’den tahric etti, Hakim ibni Abbas’tan doğruladı. (5) Zümer, ayet: 10 (6) Bakara, ayet: 155-15) (7) Bakara: 249 (8) Enfal, ayet: 66

büyüğüdür, peygamber (s.a.v) buyurduki: Mücahid: Allah yolunda nefsiyle cihad edendir.” (1)

Abdullah bin Ömer sorunca buyurduki: Nefsinle başla onunla cihad et, nefsinle başla onunla gazve et (savaş) Bakiyye bin Velid dedi ki: İbrahim bin Edhem bize haber verdi ve dedi ki: Bize güveilir biri, Ali bin ebi Talib’ten rivayette anlattıkı: Sizin ilk önce itiraz edeceğiniz cihad nefislerinizle cihadınızdır” ibrahim bin Ebiable savaştan gele bir kavme dedi ki: Küçük cihaddan döndünüz, büyük cihad hakkında ne yaptınız? Dediler ki: Büyük cihad nedir? dedi ki: Kalb cihadıdır.” (2) Bu Cabir’den merfu olara ta zayıf bir isnatla rivayet edilir. Lafzı: Küçük cihaddan büyük cihada geldiniz. Dediler ki: Büyük cihad nedir? Buyurduki: Kulu hevası ile cihadır.” (3)

Sadbi Sinan’dan O da Enes (r.a)’den peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu rivayet eti: Seni öldürünce seni cennete girdiren ve sen onu öldürüncce senin için nur olan düşmanın değildir, en büyük düşmanın nefsindir” (4)

Ebu Bekir Sıddık halife olarak bıraktıı zaman Ömer’e vasiyetinde dedi ki: Seni ilk sakındırdığım şey nefsindir” Bu cihadda yine sabra muhtaçtır. Kim nefsiyle, hevası ve şeytanla cihada sabrederse, üstün gelir ve zafer onun olur, nefsine sabib olur, izzetli bir padişah olur. Kim bu cihada sabretmezse, mağlub olur, esir düşer, şeytanı ve hevasının elide esir, zelil bir köle olur. Denildiki:

Kul hevasına galip gelmediği zama azizi zelil konumuna getirir.

(S: 385) İbnil Mübarek dedi ki: Kim sabrederse sabredeceği şey ne kadar azdır, kimde sabırsızlık ederse lezzet alacağı şey ne kadar da azdır.

Zafer sabırladır” sözü, iki cihadda da zaferi içeriyor, açık düşmanlı ve gizli düşmanla yapılan cihadı, kim her ikisinde de sabrederse yardım olunur, ve muzaffer olur, kimde bu kisinde sabretmezse düşmanına esir olur veya öldürülür.

Çıkış kapısı sabırladır” Buna Allah teala şu kavli şahiddir: O, insanlar umutlarını kestikten sonra, yağmuru indiren rahmetini her tarafı yayandır. (5) ve peygamber (s.a.v)’in şu hadisi: Rabbimiz kullarının başkası yakınlaşmışkın yağmurdan ümit kesmelerine güldü” Bunu imam Ahmed tahric etti. (6) Bunu oğlu Abdullah’ta uzun bir hadiste rivayet etti, oda da şöyledir. Allah sizin yağmur gündüzü bilir,o sizin şidetli darlık ve ümitsizliğinize bakar sizin için değişikliğin yakınlığını bilir, gülmeye devam eder.” (7) Manası: Allah teala yağmurun kesilmesi anında kullarının, rahmetinin yakın olduğu bir ada ümit kesişlerine şaşırdı.

Allah teala buyurdu ki: Allah dilediği kullarına yağmuru nasip edince, onlar seni severler. Oysa onlar daha önce, üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi) (8) Ve: Nihayet peygamber ümitlerini yitirip te kedilerinin yalana çıkarıldıklarını sandıktan sırada onlara yardımımız gelir) (9)

Allah teala buyurduki: Nihayet peygamber ve beraberindeki mü’minler: Allah’ın yardımı ne zaman! Dediler. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır) (10) (S:386) Yakub (A.S)’dan hikaye ederek buyurduki: O oğluna dedi ki: Ey oğullarım! Gidin ve Yusuf’u ve kardeşini iyice araştırın, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin (11)

Bunun arkasından sonra onların biraraya gelme kıssasını anlattı. Allah teala sıkıntıın nihayet derecesinde peygamberlerinin sıkıntılarından kurtuluşundan nice anlattı, Nuh (a.s)’ın ve beraberindekilerin gemiyle kurtarılması, İbrahim (a.s)’in ateşten kurtarılması, boğazlaması

______

(1) Fedale bin Ubeyd’den, Ahmed, Tirmîzi, Hakim ve İbni Hibban tahric etti ve doğruladı. (2) Mizzi Tebzibül Kemal’de, Zehebi Siyer’de zikretti. (3) Hadis zayıftır, Beyheki zayıf bir senetle Cabir’den tahric etti. Yine Hatib tarih’te zikretti, ibni Hacer dedi ki: Bu dillerde meşhurdur, İbrahim bin Ebi Able’nin sözüdür. (4) Hadis zayıftır, Taberani Ebu Malik el Eşari’den tahric etti. (7) Heysemi dedik: Abdulla bin Ahmed ve Taberani benzerini rivayet etti. Abdullah bin Ahmed yolunun ikisinden biri muttasıldır, adamları da güvenilirdir.(8) Rum suresi, ayet: 48-49 (9) Yusuf, ayet: 110 (10) Bakara: 214 (11) Yusuf, ayet: 87

emrolunan oğlunun koyunla fidye verilip kurtarılması, Musa ve kavminin denizden kurtarılması, düşmanlarının boğulması, Eyyup ve Yunus (a.)’un kıssası, Muhammed (sav)’in düşmalarıyla kıssası ve onlardan kurtuluşu. Mağaradaki kıssası, Bedir günü, Uhud, Ahzab hargi günü Huneyn ve benzeri savaşlarda olduğu gibi.

Muhakkak ki zorlukla beraber kolaylık vardır. Bu Allah tealanın şu kavlinden alınmıştır. Allah zorluktan sonra kolaylık kılacaktır)(1) Ve: Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten zorlukla beraber bir kolaylık vardır. (2)

Bezzar zorluk gelse ve şu deliğe girse, muhakkak kolayık gelir onun yanına gire ve onu çıkaır” Allah azze ve celle şu ayeti idirdi: Elbette zorluğunyanıda bir kolaylık vardır.

Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık vardır) (3).

İbni Cerir Hasan’dan mürsel olarak buna benzerii rivayet etti. Onun hadisinde peygaber (s.a.v) buyurduki: bir zorluk iki kolaylığı yenemez” (4) (S: 387) İbni Ebiddüya İbni Mesud’un şöyle dediğini tahric etti: Eğer zorluk deliğe girerse kolaylık ta gelir onunla beraber girer” Sonra dedi ki: Allah teala buyurduki: Elbette zorluğunu yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık vardır)

Ebuubeyde muhasaraaltına alıdı, Ömer (r.a) Ona yazdı, şöyle diyordu: Kişiye ne kadar da zorluk gelsede Allah sonrasıda bir çıkış kapısıa açılacaktır, muhakkak bir zorluk iki kolaylığı yenemez, Allah teala buyuruyorki: Sabredin! düşman karşısında) sebat gösterin cihad için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah’tan korkunki başarıya erişebilesiniz) (5)

Çıkışın sıkıntıyla, kolaylığın zorlukla birlikte olmasının latifelerinen: Sıkıntı şiddetlenip, büyüdüğü ve nihayet dereceye geldiği zaman, kul yaratıklar tarafından bu sıkıntının kaldırılması noktasında ümidi kesilir ve kalbi tek olarak Allah’ı bağlanın. Bu Allah’a tevekkülün hakikatıdır, bu ihtiyaçların istenildiği en büyük sebeplerdendir. Çünkü Allah kendine güvenenlere kafidir, buyurduğu gibi: Kim Allah’a güvenirse, O ona yeter) (6

Adem bin Ebi İyas tefsirinde İbni İshak’ın şöyle dediğini rivayet etti: Malik el Eşcai peygaber (s.a.v)’e geldi ve ededi ki:Oğlum Avf esir edildi, ona buyurduki: Ona bira an gönder, rasululalh (s.a.v) sana: La havle ve la kuvvete illa billah, sözünü çok söylemeni emrediyor de. Elçi geldi ve haber verdi. Avf La lavheve la kuvvet iilla billah demeye başladı.

Onu tabaklanmamış deri ile bağlamışlrdı. Deri ondan düştü ve Avf çıktı ve oların bir devesini gördü ve bindi, birden kendini bağlayaların sürüsünü gördü ve hayvanlara bağırdı toplantılar. Avf evin kapısına geldi, babası dedi ki: Kabenin Rabbına yemin olsunki Avf! (S:388) Annesi dedi ki: Ah benim kara oğlum, Avf deriden elemduyuyor, şekli değişmişti odan dolayı kararmış baba ve hizmetçi kapıya gittiler bir de ne görsünler avlu develerle dolmuş. Avf babasına kendi ve develerin durumunu anlattı. Babası peygamber(s.a.v)’e geldi ve Avf ve develerin haberini haber veri. Rasululah (s.a.v) ona buyurduki: Sen develerinle nasıl yapıyor sana develeri de öyle kullan” ve şu ayetindi: Kim Allah’tan korkarsa Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder, ve onu beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah’a güvenirse o ona yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.) (7)

Fudayl dedi ki: Vallahi eğer sen yaratıklardan ümit kesen ve onlardan hiçbirşey istemesen, Mevlan sana her istediğini verir” Said bin Salim el Kaddah dedik: Bana ulaştı ki: Musa (A.S)’nın Allah’a bir ihtiyacı vardır, onu istedi ve gecikti dedik: Maşa Allah, birde ne görsün hacceti önünde. Şaşırdı, Allah ona vahyettiki: Sen bilmedin mimaşa Allah sözüyün ihtiyaçlarını talep ettiğin şeyin en faydalı olanıdır.Yine kulun sıkıntı giderilmesi dua ettiği halde gecikince, ümiti kesince nefsine döner ve onu kınar, ve derdiki: Bu senin yüzünden oldueğer sende hayır olsaydı, bana icabet olurdu.

______

(1)Talak, ayet: 7 (2) İnşirah: 5-6 (3) Hadis zayıftır, Bezzar, İbni Ebi Hatim, Taberani Hakim ve Beyheki tahric etti. (4) Hadis mürsel İbni Ceriri Taberi, Hakim Abdurarrazzak ve Beyheki Hasan’dan mürsel olarak tahric etti. (5) Ali İmran: 200, haberi Taberi ve Malik Zeyd bin Eslem’den tahric etti. (6) Talak: 3 (7) Talak: 2-3

Bu kınama bir taattan Allah’a daha sevimlidir. Çünkü kulu mevlayı karşı kırıklığı gerekli kılıyor ve kendisine inen belaya ehil olduğunu, duanı kabulüne ehil olmadığını itarf ediyor, o zaman duanın kabulü ve sıkıntının giderilmesi hız kazanıyor. Çünkü Allah teala kendi için kalbi kırılmış kimselerin yanındadır.

Vehb dedi ki: Bir adam bir zaman Allah’a kulluk etti, sonra Allah’a karşı bir ihtiyacı ortaya çıktı, yetmiş Cumartesi oruç tuttu, her Cumartesi onbir hurma yiyordu, sora Allah’tan hacetini istedi. Allah teala verdi, adam kendi nefsine döndü ve dedi ki: Senden dolayı bana verildi, eğer sende hayır olsaydı ihtiyacın verilirdi. O anda kendisine bir melek indi vededi ki: Ey Adem oğlu senin bu saatın geçmiş ibadetinden daha hayırlıdır, Allah senin ihtiyacını giderdi.

(S: 389) Bunu ibni ebiddünya tahric etti. Mütekaddiminden bazısından bu manada rivayetler vardır.

Belkide devam etmez ve zamanın ısrar ettiği şeyden bir çıkış kapısı olmaz görürsün belki Allah çıkış kapısı veri çünkü onun yaratıklarında her gün bir emri var

Bir zorluk görünürse kolaylık ümit et çünkü Allah zorluğu peşinden kolaylı gelmesine hükmetti.

Ebu Mesud: Ukbe bin Amr el Ensari el Bedri (r.a)’den şöyle dediği rivayet edildi: Rasululah (s.a.v) buyurduki: İnsanların ilk peygamberlik sözünden idrak ettiği şeyleden: Haya etmiyosan istediğiniy ap sözüdür) Bunu Buhari rivayet etti.

Bu hadisi Buhari Mansur bin Mutemir’in Rib’i bin Hiraş rivayetinden tahric ett. Oda Ebu Mesud’dan, Oda peygamber (s.a.v)’den rivayet etti.

Müslimin tahric etmediği izah ediyorum, çünkü bir topluluk rivayet etti ve dedilerki: Rib’iden Huzeyfe’den, Oda peygamber (s.a.v)’den rivayet etti; isnadıda ihtilaf edildi. Fakat hazların çoğu (doğru) söz şöyle diyenlerindir: (S:391) Ebu Mesud’dan rivayet edildi.

Buhari, Ebu Zür’a erRaki, Darekutni ve başkaları böyle diyenlerdendir.

Bunun doğruluğuna şu delildir. Diğer bir vecihle Mesruk, Ebu Mesud’dan rivayet etti.

Bunu Taberaniümmet Tufeyl’den tahric etti. Oda peygamber (s.a.v)’den rivayet etti.

İnsanların ilk peygamberlik sözünde idrak ettiği şeylerde sözü, bu sözün daha önceki peygamberlerin sözlerinden olduğuna işaret ediyor. İlk peygamberlik bu sözü getirdiğine ve ta bu ümmetin evveline kadar ulaştığına işaret ediyor. Bazı rivayetlerde, şöyle buyurdu: İnsanlar ilk peygaberlek sözünden ancak bunu idrak ettiler bildiler) Bunu Ubeyd bin Zenceveyh ve başkası tahric etti.

Haya etmezsen dilediğini yap” Bunun manası hakkında iki görüş var:

Birincisi: Bu istediğini yapması manasıda emir değildir, fakat kınama ve odan yasaklama manasındadır. Bu sözün ehlinin iki yolu vardır:

Birinci yol: Bu tehdid ve vaid kötü bir şey vadetme) manasında emirdir. Manası: Haya olmazsa istediğin yap, Allah onun cezasını verecektir. Allah tealanın şu kavli gibi: dilediğinizi yapın! Şüphesiz O, yaratılarınızı görektir) (1) Ve: Ey Allah’a eş koşanlar) sizde ondan başka dilediğinize tapın) (2) Ve Resululah (s.a.v)’in şu hadisi: Kimisi satıyorsa domuz kasaplığı da yapsın” (3) Yani onu satmak ve yemek için kessin. Bunun misalleri çeşitli, çoktur. Bu bir topluluğu tercih ettiği görüşdür. Ebul Abbas: Sa’leb onlardandır.

(S:392) İkinci Yol: Emirdir, manası haberdir. Manası: Haya etmeyen istediğini yapar, çünkü çirkin şeyleri yapmaya engelolan hayadır,kimde haya olmazsa hertürlü fuhşiyat ve münkerin içine dalar. Peygamber (s.a.v) buyurduki: Kim bana kasten yalan uydurursa cehenemdeki oturacağı yeri hazırsın” (4) Lafzı emir manası haberdir, kim Peygamber (s.a.v)’e yalan uydurursa, ona cehennemde oturacağı yer hazırlanır. Bu Ebu Ubeyd: Kasım binSelam, İbni Kuteybe, Muhammed bin Nasr el Mervezi ve başkalarınnı görüşüdür.



Ebu Davud imam Ahmed’den bu sözü benzer bir söz rivayet etti.

İbni Lehia Ebu Kabil’den, Oda Abdullah bin Amr’dan peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu rivayet eti: Allah bir kula buğz ederse ondan hayayı çeker, ondan hayayı çekince, Allah’ı huzuruna ancak buğz edilmiş olarak çıkar, ve odan emaneti de çeker, emaneti ondan çekince, rahmetide çeker, ondan rahmeti çekince islamın ipini de boynundan çeker, islamın ipini de boyundan çekip halınca, Allah’ın huzuruna inadçı bir şeytan olarak varır”

Bunu Humeyd bin Zenceveyh (5) ve İbni Mace (6) Manası ile İbni Ömer’den merfu olarak tahric etti.

Selmanı Farisi’den şöyle dediği rivayet edildi. Allah bir kulu helak etmeyi istemi odan hayayı çeker onda hayayı çekince ona ancak şiddetli buğzedilmiş olarak kavuşur, o buğzedilmiş olunca ondan emaneti de çeker ve huzuruna hain ve hain kılımış olarak varır”

(1) Fussilet, ayet: 40 (2) Zümer, ayet: 15 (37 Muğire binŞube’den Ahmed, Ebu Davud, İbni Ebi Şeybe, Beyheki ve Mizzi Tehzibül Kemal’de tahic etti, hadis sahihtir. (4) Hadis sahih, mütevatirdir. 75 sahabeden rivayet edildi. Ahmed, Buhari, Müslim, Tirmizi, Nisai ve İbni Mace tahric etti. (5) Hadis zayıftır. (6) Hadis zayıftır, senedinde saidbin Sinan var, o metrüktür.

(S: 393) Hain ve hain kılınmış olunca oda rahmeti çeker, onun huzuruna ancak kaba katı kalbli olarak çıkar, o kaba , katı kalbli olunca boyundan islamın ipini çeker, boynundan islamın ipini çekince ancak huzuruna lanetlenmiş şeytan olarak çıkar.” (1)

İbni Abbas’tan şöyle dediği rivayet edildi: İman ve haya ikisi bir aradadır, haya çekilince diğeri onu takip eder” Buun hepsii Humeydbin Zenceveyh Edeb kitabında tahric etti.

Sahihaynde olduğu gibi peygamber (s.a.v) kardeşini hayadan dolayı kınayan ve şöyle diye bir adama rastladı: Sen utanıyorsun, sanki şöyle diyordu: Sana haya zarar verdi. Rasululullah (sav) buyurduki: onu bırak, çünkü haya imandadır” (2)

Sahihaynda Ebu Hureyre (r.a)’den peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet edildi: Haya imandan bir şubedir.”

Sahiyande İmranbin Husayn’den peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet edildi:

Haya ancak hayır getirir” Müslimin bir rivayetinde de: Hayanın tamamı hayırdır”

İmam ahmed ve Nesai Eşecc el Asari’den şöyle dediğini rivayet etti:(S: 394) Rasulullah (s.a.v) bana buyurduki: Sende iki haslet varki, o ikisini Allah sever, dedim ki: O ikisi nedir? Buyurduki Hilm (ağır başlılık) ve hayadır. Dedim ki: Bu eskiden mi, yoksa yeni mi var? Buyurduki: Eskiden dedim ki: Bei Allah’ın sevdiği iki ahlak üzere kılan Allah’a hamd olsun” (3)

Bilki haya iki çeşittir:

Birincisi kazanılmamış olan, yaratılıştan var olan, Allah’ın verdiği ahlaktır. Bunun için peygamber (s.a.v) buyurduki: Haya ancak hayır getirir” ahlak çirkin şeyleri işlemeye engel olur, değerli ve yüksek ahlaka teşvik eder. Bu itibarla o imanın hasletlerindendir. Ömer (r.a)’den şöyle dediği rivayetedildi: Kim haya ederse, gizlenir, kim gizlenirse, sakınır korkar, kim sakınırsa korunur.

Cerrah bin Abdullah el Hakemi dedi ki: Kırk sene günahları hayadan dolayı terk ettim, sonra bana vera (şiddetli takva ) yetişti)”(4)

İkinci çeşit: Allah’a, Onun büyüklüğünü kullarına yakınlığını, ve onlara vakıf olduğunu bilmekle kazanılan ahlaktır. Bu imanın en yüksek hasletlerindendir, hatta ihsanı enyüksek derecelerindendir.

(S:395) Daha önce geçti ki, peygamber (s.a.v) bir adama buyurduki: Aşiretinden salih bir adamdan haya ettiğin gibi Allah’tan haya et”

İbni Mesud hadisinde şöyle geçiyor: Allah’tan haya etmek, kafa ve içerdiğini, karın ve kapsadığı koruman, ölüm ve belaları hatırlamandır. Kim ahirete isterse dünyayı ve dünya zinetini terk eder, kim bunu yaparsa Allah’tan haya etmiştir. Bunu imam Ahmed ve Tirmizi merfu olarak tahric etti.

Haya Allah’tan gelen nimetleri mütalla edip onu şükürde noksanlığı görmekten de ortaya çıkabilir. Kuldan yaratılıştan var olan ve sonradan kazanılan haya alınırsa onun için çirkin şeyleri işlemeye engel olacak birşey kalmaz, sanki imansız gibi olur. Hasan’ın mürsellerinde peygamber (s.a.v)’den rivayet edildik: Haya ikidir: İmandan bir uç, ve diğeri de aczdir. Herhalde bu Hasan’ın sözündendir.

Bişr binka’b el Adevi’de İmran bin Husayn’a dedi ki: Biz bazı kitaplarda buluyoruz ki: Oda hayadan bazısı Allah için sükünet ve vakardır, ve bazısı da aczdir. İmran kızdı ve dedi ki: Ben sana Rasulullah’tan anlatıyorum, sen ona karşı geliyorsun.

İş İmran (r.a)’ın dediği gibidir, çünkü peygamber (s.a.v)’in kelamında övülen haya ile güzeli işlemeye, çirkini terketmeye teşvik eden ahlak muraddır.

Allah’ın veya kullarının haklarında kusuru gerektiren zayıflık ve acizlik ise hayadan değildir, Allah en iyisini bilir.

(1) Ebu Nuaym Hilye’de Zadan yoluyla tahric etti, o İbni Muayn’nin dediği gibi güvenilirdir. (2) Hadis sahihtir, Buhari, Müslim, Malik, Ahmed, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai veİbni Mace tahric etti. (3) Hadis sahihtir, Ahmed, Nesai, Buhari edeb’te tahric eti. (4) Siyer: 5/190

ikinci ğörüş işinin zahirini göre istediğini yapmasına emirdir manası: (:396) Yapmayı istediğin fiili ne Allah’tan, ne de insanlardan haya edilecek birşey değil, taat fiilerinden güzel ahlak ve edeblerden ise ondan istediğin kadar yap. Bu imamlardan bir toplluğun görüşüdür. Ebu İshak el Mervezi ve Şafii onlardandır.

Buna benzer imam Ahmed’den de hikaye edildi, yine Muhtasar Mesaili ebi Davud’un bazı nüshalarından odan böyle rivayet edildi, Hallal kitabul edeb’te odan rivayet etti.

Seleften biri mürüetten kişilik,ş ahsiyet) soruldu, dedi ki: Açık olarak haya ettiğin bir gizli olarakta yapmamandır”

Peygamber (s.a.v)’in şu hadisi ilerde gelecektir: Günah kalbine geçip te insanların ona vakıf olmasını istemediğin şeydir”

Abdurrazzak Ma’mer’den Oda Ebu ishak’tan Oda Mezeye kabilesinde bir adamdan rivayet etti: Denildiki: Ey Allah’ın rasulü müslüman adama verilen şeyin en üstünü nedir? Buyurduki: Güzel ahlaktı dedi ki: müslüman adama verilen şeyin en şerlisi nedir? Buyurduki: İnsanların toplatı yerinde görülmesini istemediğin şeyi yalnız kaldığın zaman da yapma”

İbni Hibban’ın sahihinde Üsame binŞerik’in şöyle dediği rivayet edildi: Rasulullah (s.a.v) buyurduki: Allah’ın senden hoşlanmadığı bir şeyi yalnız kalınca yapma”

Taberani Ebu Malik el Eşari’den Eşari’den şöyle dediğini tahic etti: Dedim ki ya rasululah iyiliği tamamı nedir? Buyurdu ki: gizlide açığın amelini yapmandır”(1)

(S.397) Yine amires Sükuni’den şöyle dediğini tahric etti: Dedim ki ey Allah’ın rasulü.. ve hadisi zikretti.

Hafız Abdul Ğanibin Said Edebül Muhaddis kitabında Harmele bin Abdullah’ın şöyle dediğini rivayet etti: İlmimi artırmak için peygamber (s.a.v)’e geldim, yanında durdum ve dedimki: Ya rasululalh, bana ne amel yapmamı emredersin? Buyurdu ki: İyiliği yap, kötülükten sakın, bak kavmin sana söylediği kulaklarının duyduğu hayır sözü yanlarından kalkınca yap, bak kavmin sana söylemesinden hoşlanmadığın şeyden kaçın”

dedi ki: Baktımki o ikisi iki şeydir ki, hiçbir şey bırakmamış: İyiyi yapmak, kötüden sakınmak” (2) Bunu İbni Sa’d tabakatında mana ile tahric etti.

Ebu Ubeyd hadisi manası hakkında Cerir’den rivayetle diğer bir görüş daha hikaye etti. Manası: Adamın hayır yapmak isteyip te insanlardan haya edip riyadan korkusundan dolayı terk etmesidir. Diyorki: Haya senin istediğin şeyi yapmaya engel olmasın Hadiste geldiği gbii sen namaz kılarkan şeytan gelipte sen riya yapıyorsun, derse , namazı uzat”

Sonra ebu Ubeyd dedi ki: Bu hadisin ne siyakı ne de lafzıbu tefsire göre gelmez, insanlar da bu manaya yorumlamıyorlar.

Derim ki: Eğer Cerir’in dediği gibi olsaydı hadisin lafzı şöyle olurdu: Haya edinmeyen şeytan haya ettiğin zaman dilediğini yap. Bunun hadisin lafzından ve manasından uzaklığı açıktır, Allah en iyisini bilir.

____

(1) Taberani Kebir’de tahric etti. Heysemi dedi ki: Senedinde Abdurrahman bin Ziyad bin Enum var, O zayıftır, yalanı kastetmemiştir. Diğer adamlarının bazısının zayıflığıyla beraber güvenilir kabul edildi. (2) Buhari ve Edebül Müfredde,ahmed, Tayalisi,ibni Sa’d, Begavi, Harmele bin Abdullah bin Evs’ten tahric etti.


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com