Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

Pisliği Giderme Babı Ve İzah

Pisliği Giderme Babı Ve İzah



27/22- «Enes b. Mâlik radıyallahû anh'den rivayet edilmiştir. Demişdir ki, Resûlüîlah (S.A.V.)'e şaraptan sirke yapılır mı diye so­ruldu. «Hayır» buyurdular.»[99]



Bu hadîsi; Müslim ile Tirmizî tahrîc etmişlerdir. Tirmizî «Hasen -Sahîh» dir; demiştir.

Bu sual, şarap haram kılındıktan sonra sorulmuştur. Sirke yapmakdan maksad da ilâç katmak suretiyle yapılandır. Çünkü «Şarap haram kılındıktan sonra Ebû Talha bazı yetimlere aid kendi nezdinde bulunan şarapdan sirke yapıp yapamiyacağını sordu. Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) kendisine o şarabı dökmesini emretti» mealindeki hadîsi şerif de aynı manâya delâlet etmektedir. Bu hadîs-i şerifi; Ebû Dâvud (202—275) ve Tirmizî (200—279) rivayet etmişlerdir, binaenaleyh şaraba bir şey kat­mak hattâ gölgeden güneşe çıkarmak suretiyle ondan sirke yapmak haramdır. Fakat kendi kendine sirke olursa helâldir. îmam-î/u'nin (150—204) mezhebi budur. Yalnız sirke olmadan evvel içine necaset karışmamak şarttır. Hanefîler'e göre şarap sirke olunca temizlenir. Ve kullanılması helâl olur. Hattâ kab'ı bile temiz olur. Bu bâbda sirke yap­makla kendi kendine sirke olması arasında bir fark yoktur. Üzüm şıra­sına bir fare düşsede çürümeden çıkarılırsa, sonra bu şıra şarap olsa, bu şarap bile sirke yapıldıktan sonra temiz ve helâl olur. Malikîler'e göre de şarap sirke olunca helâldir. Lâkin sirke olmazdan evvel içine necaset karışmamış olması şarttır. îmâm-ı Ahmed b. Hanbeî'in (164—241) mez­hebi de hemen hemen böyledir. Ulemâdan bazılarına göre şarapdan ya­pılan sirke mutlak surette haramdır. Bazılarınca mutlak surette helâl­dir. Amma şarapdan sirke yapan yine de günahkâr olur. Onu dökme­diği için adaleti mecruhdur. Nitekim meâlen naklettiğimiz Ebû Talha hadîsi de buna delâlet eder. Şırayı şarap olmadan sirke haline getir­mek için çeşitli usuller vardır. Meselâ: İçinden sirke boşaltılan bir kab'a şıra konursa asla şarap olmadan sirkeleşiverdiğî gibi şıranın üzerine bir o kadar sirke koymak da aynı neticeyi verir. Hattâ üzüm taneleri bir kaba doldurularak kab'ın ağzı toprakla tıkanırsa yine sirke olur.[100]



28/23- «Bu da ondan (R.A.) rivayet edilmiştir. Demiştir ki: «Biz Hayber Vak'ası gününde iken Resûlüllah (S.A.V.). Ebû Talha'ya em­retti. O da, muhakkak Allah ve Resûl-ü sizleri Eh!î eşeklerin etinden nehy ediyorlar, çünkü o etler necistir; diye nida etti.»[101]



Hadîs, Müttefekun Aleyh'dir.

Hadîsi Şerîfdeki; «Allah ve Resûl-ü sizleri ehlî eşeklerin etinden nehy ediyorlar» cümlesi nazar-ı dikkati celbetmektedir. Filvaki Hazre-tî Peygamber (S.A.V.) bir hatibe:

«Bu kavmin hatibi olan sen ne kötüsün» Buyurmuşlardı.

Buna sebeb de hatibin hutbesinde: Her kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse muhakkak doğruyu buldu. Kim onlara isyan ederse muhakkak saptı» demesi olmuşdu. Buna karşılık Resûl-ü Ekrem: «Kim Allah'a ve Resulüne isyan ederse demeliydin» buyurmuşlardır. Bu­rada ise nehy etdikleri şey'i bizzat kendileri yapıyorlar. Ve iki hadîs birbirlerine muaraza ediyor. Bu itiraza şöyle cevap verilmiştir. Resûl-ü Ekrem (S.A.V.)'in hatibi tesniye sîgası kullanmakdan nehy etmesi Allah ile Resulüne aid zamirleri bir araya getirdiği için değil ,makam îbah ve ıtnabı îcabetdiğindendir .Çünkü hutbe tam îzah ve takrir ye­ridir. Bir de Resûlüllah (S.A.V.) bu iki zamiri bir araya getirebilir; fa­kat başkası getiremez. Zira Rabbisinin Celâl ve Azametini o bilir; baş­kası bilemez; denilmişdir.

Enes hadîsi, BuharVûe şöyledir: «Resûlüllah (S.A.V.)'e birisi gel­di: Ve, eşekler yenildi; dedi. Sonra bir başkası geîdi: Ve, eşekler ye­nildi; dedi. Sonra bir başkası geldi: Ve, eşekler ifna edildi; dedi. Bu­nun üzerine o da, bîr münadî çıkararak; «Muhakkak Allah ve Resûlü sizleri ehlî eşeklerin etlerinden nehy ediyorlar, çün­kü onlar necisdir.» d'Ye "'da etmesini emir buyurdular. Ve hemen çömlekler döküldü; hakikaten bunlarda eşek etleri kaynıyordu.»

Ehlî eşeklerin etlerinden nehiy bir çok hadîslerle sabit olmuştur.

Hz. Ali, İbni Ömer, Câbir b. Abdülah, Ibni Ebî Evfa, Berâ, b. Âzib, Ebû Sa'lebe, Ebû Hüreyre, Irbâd b. Sâriye, Halîd b. eS-Velid, Amr b. Şuayb, Mikdam b. Ma'dikerib ve İbni Abbas Hazerâtmın rivayet ettik­leri hadîsler bunlardandır. Bu hadîslerin hepsi de müslümanların mü-devvenatında sabittir. Ve hepsi ehlî eşek etlerinin haram olduğuna de­lâlet eder. Nitekim birçok Ashab-ı Kiram ile Tabiînin ve onlardan son­raki îslâm büyüklerinin mezhebi de budur. Abdullah b. Abbas (R. A.)} eşek etinin haram olmadığına kaildir. Ulemâdan bazıdan İbni Abbas kavliyle zeml ederler. Bu kavli İmam-ı Mâlik*e de nisbet ederler. İbni Abbas :

«De ki ben bana vahy edilen Kur'an'da haram kılınmış bir şey bulamı­yorum.» Âyet-i Kerîme'sinin umumu ile istidlal eder. Nitekim eşek et­lerinin hükmünü soran bir zâta bu âyet'i okumuştu. Buharı; İbni Ab-bas'ın: «Bilmiyorum Ehlî eşekler nasm yük hayvanları olduğundanmı etleri nehy edildi; yoksa harammı kılındı» dediğini rivayet ediyor. Fa­kat bu kavlin zaifliği aşikârdır. Çünkü nehyde asıl olan illetini bilsek de bilmesek de tahrimdir. İbni Abbas, Ebû Davud'un rivayet ettiği bir hadîs ile de istidlal etmiştir. Bu hadîse göre: «Resûlüllah (S.A.V.)'e Gâîib b. Ebcer ge'miş ve ya Resûlallah bize kıtlık isabet etti; malım içinde çotuğumu çocuğumu beslemek için semiz eşeklerden başka bir şey yokdur. Halbuki sen ehlî eşeklerin etlerini haram kildin? demiş.

Resûlüüah (S.A.V.) ona: «Çoluğuna çocuğuna eşeklerinin se­mizlerinden yedir. Ben onları ancak köy kenarının pis­liklerinden dolayı haram kildim» buyurmuş. Yani pislik yedik-leri için haram kıldım; demek istemiştir.

Fakat buna şöyle cevap verilmişdir. Yukarıda zikir edilen hadîsler bu âyetin umumunu tahsis etmiştir. Bbû Dâvud- (202—275) hadîsi de Muzdarib'tir. Bu hadîs hakkında pek çok ihtilâflar olmuşdur. Sahih olsa bile eşek etlerinin zarurette mubah olacağına hamledilir. Nitekim aynı hadîsde: «Bize kıtlık ve şiddet isabet etdi», denilmesi buna delildir. Mu­sannif merhumun bu iki hadîsi burada necasetler babında zikretmesi haram olan şeyin necis de olması lâzım geldiğindendir. Ve ekser ule­mânın kavli de budur. Maamafih mes'ele ihtilaflıdır, Hak şudurki eşya­da asıl olan temizliktir. Haram olmak necis olma yıistilzam etmez, îpek, altun gibi nice temiz eşya vardırki, kullanılması haramdır. Fakat necis olmak mutlaka haram olmayı istilzam eder. Yani her necis haramdır. Binaenaleyh etinin haram olmasından pis olması da lâzım gel­mez.[102]



29/24- «Amr b. Hârice[103] radıyaîîahu anh'den rivayet edilmiştir. Demişdîr ki: «Resûlüllah (S.A.V.) Mina'da hayvanının üzerinde bize hutbe okudu. Devesinin salyası omuzuma akıyordu.»[104]



Bu hadîsi; Imam-ı Ahmed ile T'rmizî tahrîc etmişler; Tirmizî sahîhlemîştir.

Hadîs-i Şerîf, eti yenilen hayvanın salyasının temizliğine delildir. Ki asıl olan da budur. Bu bâb'da İcma-ı Ümmet de vardır.[105]



30/25- «Âişe[106] radıyallahu anha'dan rivayet edilmiştir. Demişdir ki: «Resûlüllah (S.A.V.) menliyi yıkar; sonra o elbise içinde nama­za çıkardı. Ben yıkamadan hası! olan esere bakıyordum.»[107]



Bu hadîs; Mütfefekun Aleyh'dir.

Müslim'de şöyledir: «Ben onu Resûlüllah (S.A.V.)'in elbisesinden İyice oğuşduruyordum. Bunu müteâkib o elbisenin içinde namaz kılı­yordu.» Müslim'in bir rivayetinde de şu elfazladır: «Menî kuru olursa onu ban tırnağım ile Resûlüllah (S.A.V.)'in elbisesinden kazıyordum.»

Bu hadîs-i şerifi îmam-ı Buharı, Hazreti Âişe'den çeşidli lâfızlarla tahrîc etmişdir. Bunlarda Hazretî Âİşe (R. Anha)'nm menî'yi Resûl-ü Ekrem (S.A.V.)'in elbisesinden yıkadığı belirtilmekte ve ba'zısında:

«Yıkamanın eseri elbisesinde su lekeleri şeklinde idi» denilmekde. Ba­zısında:

«Suyun lekeleri elbisesinde olduğu halde namaza çıkıyordu» diye ifâde buyurulmakda, diğer bazılarında:

«Onda yıkamadan hasıl eser su lekeleri İdi» buyurulmakda, bazılarında:

«Sonra o eseri elbisede leke veya lekeler halinde görürdüm» denilmekte­dir.

Ancak hadîs ulmâsından Bezzâr bu hadîse itirazda bulunmuş ve: «Bu hadîsi Hazretî Âişe'den Süleyman b. Yesâr rivayet etmişdir. Hal­buki Süleyman, Hazreti Âişe'den işitmemiştir.» demiştir. Bu itirazı Bez-zâr'dan önce İmam-Şafiî (150—204) «El-Ümm ismindeki kitabında başkasından hikâye tariîkiyle yapmıştır. Fakat, itiraz reddedilmişdir. Çünkü İmam-% Buharı ile Müslim'in onu sahîh kabul etmeleri, Süley­man'ın Hazreti Âişe'den işittiğine ve hadîsi Merfu, rivayet etmesinin sahîh olduğuna delildir.

Bu hadîs, menî pisdir diyen Hanefiyye ile Mâlikiyye'nin ve bir ri­vayette İmam- Ahmed b. HanbeVm (161—241) delilidir. Bunlara göre yıkamak ancak pislikden dolayı lâzım olur. Bir de menîyi sidik kazurat gibi vücuddari çıkan pis şeylere kıyas ederler. Çünkü bunların hepsi yi­yeceklerden hasıl olur ve bir yere dökülür. Menî'nin çıktığı yoldan da çıkar. Binâenaleyh sair necasetler gibi menî'yi de yıkamak îcab eder. Oğuşdurmakla veya kazımakla temizleneceğini ifâde eden hadîsleri ise te'vil ederler ve: «Bunlardan murad, su ile oğuşdurmakdır»; derler.

Şafİîfer'e göre menî temizdir. Menî'nin temiz olduğuna onlar da ay­nı hadîsle istidlal ederler. Derler ki: Menî'nin yıkanacağını ifâde eden hadîsler, yıkamanın mendub olduğuna hamlolunur. Zîra yıkamak mut­laka 'o şey'in pis olmasını gerekdirmez. Kir ve pas'dan temizlik için yıkamış olabilir. Nitekim, Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) elbiseye bulaşan menî'nin hükmü soruldukta :

«O ancak sümük ve tükürük mesabesindedir»; buyurdular. Şüphesizki menî'yi tükürük ve sümüğe benzetmek cnun temiz olduğuna delildir. Vâkıâ :

«Onu bircapıt veya izhîr denjlen nebatla silmen sana ye­ter» rivayeti de vardır. Fakat bu da menî'nin temiz olduğunu göste­rir. Zîra silme emri pis olduğu için değil elbisenin üzerinde kalacak ofan menî iğrenç bir manzara arzedeceği içindir.

Şâyed menî necis olsaydı o zaman silmek kâfi gelmez, mutlaka yıkamayı emr ederdi. Menî'yi sidik ve kazurat gibi vücuddan çıkan pisliklere benzetmek, nassın karşısında kıyas ile amel etmek olur ki, caiz değildir.»

Maamafih Hanefiyye ile MâMkiyye oğuşdurmak veya kazımakla menî'nin temizlenmesi mes'elesi Hazreti Peygamber (S.A.V.)'e mah-susdur. Çünkü onun fadalâti, yani mübarek vücudunun dışarıya attığı şeyler temizdir, iddiasıyle Şâfiyye'ye cevab verirler. Bahusus Hanefî-ler menî necisdir; demekle beraber bu bâbda iki vecih gösteren hadîs­lerle amel etmiş olmak için menî yaş olursa yıkamak îcab ederse de kuru olursa oğalamak kâfidir derler.[108]



33/26- «Ebû's-Semh[109] radiyallahu anh'den rîvâyet edilmiştir.Demiştîr ki: «Resûlullah (S.A.V.): «Kızın sidiğinden (pislenen bir şey) yıkanır; oğlanmkinden su serpilir;» buyurdular.»[110]



Bu hadîsi; Ebû Dâvud ile Nesâî tahrîc etmiş; Hâkim de sahîhlemişdir.

Hadîs-i Şerifi yine Ebû's Semh Hazretlerinden el-Bezzâr, îbni Mâce (207—275) ve îbni Huzeyme (223—311) gibi hadîs imamları tahrîc etmişlerdir. Onlardaki rivayeti şöyle başlar :

«Dedi ki : Ben Peygamber (S.A.V.)'e hizmet ediyordum. Hazreti Hasan'ı veya Hüseyin'i getirdiler. O da Resûlüllah (S.A.V.)'in göğsüne bevl etli. Ben hemen yıkamağa geldim. Buyurdular kî: «KlZin bev-linclen dolayı yıkanır... ilâ âhir...» Bu hadîsi, îmam-% Ahmed b. Hanbel (164—241), Ebû Dâvud (202—275), îbni Huzeyme, İbni Mâ-ce ve el-Hâkim (321—405) Lübâbe bİnti'I-Hâris'den ve "keza Hazreti Ali b. Ebî Tâlib'den rivayet etmişlerdir. Lübâbe hadîsinde:

«Kızın sidiğinden yıkanır, oğlanın sidiğinden suya dal­dırılır.» buyurulmaktadır.

Hadîsin ravîlerinden Katâde'ye göre bu tafsilât, çocukların henüz anne südüyle beslendikleri zamana âîddir. Yemek yemeğe başladıkları zaman her ikisinin bevli de yıkanır. Bu bâbda fazısı Merfu' bazısı Mev­kuf bir çok hadîsler vardır. Fakat Hafız BeyhaM'nin {384—458) dediği gibi bunlar birbirine katılınca kuvvet bulurlar.

Bu hadîs-i şerîf kız çocuğu ile oğlanın bevl hükmünde bir olmadık­larına delildir. Ancak bu delâlet de süt çocuğu oldukları zamana mah­sustur. Nitekim râvı'nin sözünü yukarıda gördük. Maamafih bu bâbda Merfu, hadîs de vardır. îbni Hibbân'm (—354) Sahihi ile îbni Ebî Şeybe'mn (—234) El-Musannef'inde Îbni Şihab'd&n şöyle rivayet edi­liyor :

«Sünnet, çocuklardan henüz yemek yemeyenlerin bevline su serpmekle cereyan etmiştir.» Bundan maksad, sütden gayrî müstakilen yiyecekle iktifa etmemeleri hâlidir, Ulemâ'nın bu bâbda üç mezhebe ayrıldığını görüyoruz.

1— Hanefîler ile Mâlikîler'e göre çocukların bevli, büyüklerin bevli gibidir. Aralarında bir fark yokdur. Binaenaleyh necisdir. Sair pislikler gibi onları da yıkamak îcab eder. Onlar bu hadîsleri te'vil ederler.

2— Şafiîler'le Hanbelîler'e göre oğlanın sidiğine su serpilir, kızın ki sair necasetler gibi yıkanır. Görülüyor ki Şafiîler'le Hanbeliler bu bâbda tamamiyle sadedinde bulunduğumuz hadîslere uymaktadırlar. Hazret i Ali (R. A.), Ata, El-Hasan ve sâirenin kavli de budur.

3— EvzâVye. göre çocuk erkek olsun kız olsun, sidiğin üzerine su serpmekle yeri temizlenir.

Maamafih temizleme hükmü ne olursa olsun çocuğun sidiği necis­dir. Nitekim ekser ulemânın kavli de budur. Ancak Şarî' Hazretleri te­mizleme hususunda kolaylık ihsan buyurmuştur. Hadîs de geçen tâbirinin şerhinde îmam-ı Nevevî (631—676) şöyle diyor:

sidik isabet eden şey'in üzerine akar dereceyi bulmamak şartıyla çok su dökmekdir. Başka' şeylerde çok su deyince akar de­recede olması ve damlaması şarttır. Sıkmak şart değildir. Ulemânın Muhakkiklerinden İmamü'î-Haremeyn'in (419 - 478) kavli de budur.[111]



34/27- «Esma bint-i Ebî Bekir[112] radıyallahu anhümâ'dan riva­yet edilmiştir ki: Peygamber sotlollahu aleyhi ve sellem elbiseye bu­laşan Hayız Kam hakkında : Onu oğalar; sonra su île (ıslata­rak) parmak uçlarıyla oğuşdurur; sonra yıkar; sonra içinde namaz kılar» buyurmuşlardır.[113]



Hadîs, Müttefekun A'eyh'dir. Aynı Hadîs-i Şerifi îbni Mâce şu lâfızla tahrîc etmiştir:

«Onu su İle oğuşdur ve yıka» îbni Ebî Şeybe'mn rivayetinde şöyledir:

«Onu su ile oğuşdur; yıka ve içinde namaz kıl!» îmam Ahmed b, Hanbel, Ebû Dâvud, Nesaî (215—303), îbni Mâce, îbni Huzeyme (223—311) ve îbni Hibbân'm Ümm-ü Kays Bint-i Mihsan'dan rivayet ettikleri hadîsde Ümm-ü Kays diyor ki: «Resûlüllah (S.A.V.)'e elbiseye bulaşan hayz kanını sordum:

«Onu taşla oğuşdur, su ve sidirle yıka» buyurdular. îbni Kat­tan (—628); «Bu hadîsin isnadı sen derece sahîhdir. Hiç bir illetini bil­miyorum» diyor.

Bu hadîsi şerîf hayz kanının pis olduğuna; onu yıkamanın vücu-buna ve temizleme hususunda mübalağa gösterilerek oğuşturmak, su­ya gark etmek gibi eserini giderecek şeylere tevessül edilmesinin lü­zumuna delildir. Hadîsin zahirine bakılırsa bu zikrolunanlar yapıldık­tan sonra pisliğin eseri bile kalsa başka bir şey yapılmaz; çünkü hadîsde zikre dilnıemişt ir. Hattâ aşağıdaki hadîsde «Eserinin kalması sana zarar etmez» buyurulmuşdur.[114]



35/28- «Ebu Hüreyre radıyallahu an/ıJdent rivayet edilmiştir.De­miştir ki: «Havle, yâ Resûlallah kan çıkmazsa ne yapmalı! dedi :

Sana su yeter; pisliğin eseri sana zarar etmez; buyurdular.»[115]



Bu hadîsi, Tİrmizj tahrîc etmiştir. Senedi Zaîf'tir. Hadîsi, yine Zaîf senedle Beyhakî (384—458) de tahrîc etmişdir. Zaif olmasının sebebi isnadında İbni Lehîa bulunmasıdır. Hadîsin râviyesi Havle'den Murad İbni' Abdilberr (368 — 463)'in «El-İstîab» adlı kitabında beyân et­tiğine göre Havle Bint-i Yesâr'dır. Halbuki îbrahimiVl • Harbî Havle Bint-i Yesâr'dan şu hadîsden başka bir hadîs rivayet edildiğini işitme­dik» diyor. Filhakika Taberanî (260—360) de bu hadîsi «.El-Kebîr»-inde Havle Bint-i Hakimden rivayet etmiştir. Ve isnadı yukarıkinden daha Zaif'tir. Dârimî (181—255) dahi bu -hadîsi Hazreii Âişe'ye Mev­kuf olarak rivayet eder. Lâfzı şöyledir:

«Kadın kanı yıkar da çıkmazsa onu sarıya boyamakla veya za'feranla değiştirsin.» Ebû Dâvud (202—275) dahi ayni hadîsi Hazretİ Âişe'ye Mevkuf olarak rivayet ediyor. Sarı boya veya za'feranla boyanması pisliğin aynını gidermek için değil rengini değiştirmek içindir.

Bu hadîs pisliğin temizlenmesi için eserinin de mutlaka çıkması­nın şart olmadığına delildir. Nitekim Hanefiyye ile Şâfiîyye İmamları­nın mezhebi budur.

Görülüyor ki, bu babın hadîsleri şarab, ehlî eşeklerin eti, menî, ço­cukların bevli ve hayız kanı gibi necasetleri ihtiva ediyor. Musannif merhum «A'rabî'nin mescide bevl etmesi» hadîsiyle, «derinin dibağati» hadîslerini de bu bâb'a koysa daha münasib olurdu.[116]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com