Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

Abdest Babı

Abdest Babı



Vav zamme ile okunursa abdest almak demektir; fetha ile okunursa abdest suyu demek olur. Maamafih masdar manâsına da kullanılır. Abdest almak namazın en büyük şartlarındandır. Buharî ile Müslim'in Merfû'an tahrîc ettikleri şu Ebu HÜreyre hadîsine bakı­nız:

«Hiç şüphe yok ki biriniz abdestini bozduğu vakit abdest almadıkça Allah onun namazını kabul etmez.» :

«Abdest îmanın yarısıdır» hadîsi şerîfî de Sahîh ve sabit bir hadistir. Abdestin farz.olduğunu Cenâb-i Hak şu âyet-i kerîmesiyle beyân buyurmaktadır:

( [117] )«Ey mü'minler, namaza kalkmak istediğiniz zaman yüzlerinizi yı­kayın...» Bu âyet-i kerîme Medine'de nazil olmuşdur.

Ulemâ abdestin Medine'de mi yoksa Mekke'de mi farz olduğu hu­susunda ihtilâf etmişlerdir. Muhakkikler Medine'de nazil olduğuna kail­dirler. Çünkü zıddına delil yoktur. Abdestin faziletleri pek çoktur. Bun­lardan bazılarının İmam-ı Malik (93—179) ve başkalarının Merfu' ola­rak Ebu Hüreyre (R. A./den rivayet ettikleri şu hadîsi şerîf göster­mektedir :

«Müslüman kul yahud mü'min kul abdest alır da yüzünü yıkarsa gözleriyle bakmak suretiyle işlediği her günah yüzünden su ile beraber yahud suyun son damlasıyla birlikte çıkar. Ellerini yıkadığı zaman elieri ile tu­tarak işlediği her günâh su ile beraber yahud suyun son damlasıyla birlikte ellerinden çıkar. Ayaklarını yıkadığı zaman ayaklarının yürümesiyle hasıl olan bütün günah­lar su ile beraber yahud suyun son damlasıylş birlikte çıkar. Tâ ki günahlardan tertemiz çıkıncaya kadar.» Yine îmam-ı Mâlih'in AbdullahiVSunabihî Hazretlerinden rivayet ettiği şu hadîs-i şerîf daha da şümullüdür:

«Abdullah Hazretleri şöyle demiştir : «Filhakika Re sû I-ü Ekrem (S.A.v.) : Mü'min kul Abdest alıp mazmaza yaptı mı bü­tün günahlar ağızdan çıkar. Burnunu atdığı zaman gü­nahlar burnundan çıkar. Yüzünü yıkadığı zaman günah­lar yüzünden çıkar; ta gözlerinin kirpik altlarından bile. Ellerini yıkadığı vakit günahlar ellerinden çıkar; hattâ ellerinin tırnak altlarından bile. Başına mesh ettiği vakit günahlar başından çıkar. Hattâ kulaklarından bile. Ayaklarını yıkadığı zaman günahlar ayaklarından çıkar. Tâ ayak tırnaklarının altından bile. Sonra camie gitme­si ve namazı ona nafile kalır. Buyurdular.» Bu manâ'da daha nice hadîsi şerifler vardır.

Acaba abdest bu ümmetin hususiyetlerinden midir? Bu cihet ihtilâfdır. Muhakkikîn-i uîemâ'ya göre bu ümmetin hususiyetlerinden de­ğildir. Hasaisinden olan yalnız ğurre ve tahcil'dir. Ki bunlar hakkında bu bâbda gelecek 12 nci hadîsde malumat verilecekdir.[118]



36/29- «Ebu Hüreyre rackyallahu anh'den Resûl-ü Ekrem salldl-lahu aleyhi ve sellem'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir.

— Eğer ümmetime meşakkat vereceğimi bilmesem kendilerine her abdest ile beraber misvak tutunmalarını emr ederdim.»[119]



Bu hadîsi; Mâlik, Ahmed, Nesâî tahrîc etmişler; Ibni Huzeyme de sahîhlemiştir. Buhar! bunu ta'lik suretiyle zikir etmişdir.

Hadîs-i Muallak (Bak: Hadîs tstilâhlan; shf: Y).

Bu hadîs-i şerîf Müttefekun Aleyh bir hadîs'dir. tbn-% Mende (—301) «Bunun sahîh olduğuna ittifak vardır» der. Nevevî (631 — 676) de : «Bazı büyükler hata etti ve bu hadîsi Buharı tahrîc etmedi sandı» di­yor. Filhakika Musannif merhum bu zannı vermektedir. Hattâ dikkat edilirse Buharı ile Müslim'den biri onu tahrîc etmemiş sanılır. Hal­buki bu hadîsi şerîf ahkâma umde ve esas teşkil eden hadîslerden­dir. Böyle hadîsleri ise ancak Şeyheyn denilen Buharı ile Müslim'in müttefikan tahrîc etmiş olması îcab eder. Nitekim etmişlerdir. Bu Manâda bir çok Ashab-ı Kirâm'dan bir nice hadîsler rivayet edil­miştir ki îmam-ı Ahmed b. HaribeVin (164—241) Hazreti Ali Kerre-meîlahu veche'den; Tirmizî (200—279)'nin Zeyd b. Hâlid'den rivayet ettikleri hadîslerle, Ümm-ü Habîbe, Abdullah b. Ömer, Sehl b. Sa'd Câbir hadîsleri, Ebu Nuaym (—4O3)'ın rivayet ettiği Enes Hadisi ve Ahmed b. Hanbel ile TirmizVnm rivayet ettikleri Ebu Eyyûb Hadîs­leri, Müslim'de ve Ebu Dâvud'd&ki İbni Abbas ve Hazreti Âişe Hadîs­leri hep bunlardandır:

«Misvakleniniz, çünkü misvak ağzın temizliğidir.» hadîsi misvaklenmeyi emr ediyor. Yalnız bu hadîs Zatf'tir. İbni Mâce'nin (207—275) tahrîc ettiği hadîslerdendir. Maamafih bir çok şâhidleri de vardır. Misvak emrinin sahih olduğuna delâlet eder. Misvak hakkında îmam-ıAhmed (164—241), İbni Huzeyme (223—311), Hâkim. (321—405), Dâre Kutnî (306—385) ve sâirenin tahrîc ettikleri şu hadîs de şâyân-ı dikkattir;

«Şüphe yok ki, misvak tutunmak peygamberlerin sün­netidir. Hem o dinî hasteltlerden ve taharetlerdendir. Kendisi için misvak tutunufan namaz, misvak tutunul-mayandan yetmiş derece daha faziletlidir.» El-Bedrü'l-Münîr adlı eserde şöyle deniliyor: «Misvak hakkında yüzden ziyâde hadîs zikredilmiştir. Şâyân-ı hayrettir ki, bir sünnet hakkında bu ka­dar hadîsler vârid oluyor da onu yine bir çok kimseler hattâ fukaba'-dan bir çoğu terk ediyor. Bu cidden büyük bir haybetdir.»

Sivâk = Lâfzı sinin kesri ile lûgatta hem misvak tutunmağa hem de misvâk'a denir. Istılah'da ise dişlerin sarılığını ve sâireyi gidermek için ağaç kökü veya benzeri bir şeyi dişlerde kullanmakdır. Hazreti Âişe (R. Anha)'nm rivayet ettiği şu hadîs-i şerife ba­kılırsa dişleri düşenlerin bile misvak tutunması Meşru' olmuşdur:

Dedim ki: Yâ Resûlaflah dişleri dökü'en adam misvak tutunacak mı? Evet. Buyurdular. Nasıl yapacak? Dedim. Parmağım ağzına Sokacak buyurdular.»

Misvak tutunmanın hükmü: Cumhur-u ulemâ'ya göre sünnettir. Hat­ta vâcibdir diyenler bile olmuşdur. Sadedinde bulunduğumuz hadîs-i şerîf, vâcib olmadığına delildir. Çünkü bu hadîs-i şerifte: «Meşakkat olacağını bilmesem emrederdim»; buyuruluyor.

Demek ki meşakkat olacağını bildiği için Fahr-i Kâinat Efendimiz (S.A.V.) emretmemişlerdir. Maamafih burada terkedilen emir vücûb için olandır. Yoksa nedb için emr şüphesiz ki sabittir. Hadîs-i Şerîf misvakın vaktini de tâyin ediyor. Her abdest alırken kullanılacak. Bu­nunla beraber her zaman misvâklanmak müstehabdır. Bahusus şu beş yerde şiddetle müstehab olur:

1— Namaz kılınacağı zaman. (İster abdestle kılsın ister teyem­mümle.)

2— Abdest alırken.

3— Kur'an okurken.

4— Uykudan uyandıkta.

5— Ağzın kokusu değişdikde.

îbnü Dakikil-tyd (625—702) diyor ki: «Bundaki yâni namaz kılına­cağı zaman misvak tutunmakdaki sır, Allah'a ibâdet edeceğimiz her hâl u kârda ibâdetin şerefi için tertemiz bulunmamızdır.» Bazılarınca misvak emri; Melek fena kokudan müteessir olmasın diyedir. Çünkü Melek ağzını, okuyan kimsenin ağzına koyar ve pis kokudan eziyet du­yar. Bunu def etmek için misvak meşru' olmuşdur.» Bu tevcih fena değildir.

Hadîs-i Şerifin zahiri mutlakdır. Oruçlu olsun, oruçsuz olsun Mis-vât tutunmak sünnet'dir. İmam-ı Şafiî (150—204) oruçlu bir kimsenin öğleden sonra misvak tutunmasını sünnetden saymaz. Çünkü o zaman misvak tutunmak indallah pek makbul olan huluf'u yani oruçlu ağzm kokusunu giderir. Hasreti Şafiî'ye «misvak huluf'u gidermez. Zira huluf mideden gelir.» Diye cevap verilmişdir. Bazılarına göre misvak yalnız abdest alırken sünnet'tir. Binaenaleyh evvelden abdestli bir kim­senin namaza kalkarken misvak tutunması îcabetmez. Nitekim bu ha-dîsde de «Her abdest aldıkça» deniliyor.

Misvakın makbul olanı Erak ağacından yapılanı ve fazla kuru veya yaş olmayanıdır. Zira kuru olursa diş etlerini zedeler. Fazla yaş olursa matlub temizliği yapamaz.[120]



37/30- «Humrân[121] radıyallahu anh'den rivayet edilmiştir ki, Os­man (R. A.) abdesf suyu İstemiş ve ellerini üç defa yıkamış; sonra ağ­zını çalkalamış; burnuna su çekerek burnunu atmış; sonra yüzünü üç defa yıkamış; sonra sağ elini dirseğe kadar üç defa yıkamış; sonra sol elini de aynı minval üzere yıkamış; sonra başına mesh etmiş. Son­ra sağ ayağını topuklara kadar üç defa yıkamış; sonra sol ayağı da aynı şekilde yıkamış; sonra da: Ben Resûlüllah (S.A.V.)'İ benim şu abdestim gibi abdesf alırken gördüm. Demişdir.»[122]



Hadîs Müttefekun Aleyh'dir.

Bu hadîs-i şerîfde zikri geçen üç defa el yıkama meselesi ulemâ­nın ittifakiyle abdestin sünnetidir. Bir de uykudan uyandıktan sonra elleri üç defa yıkama vardır ki,, o abdestin sünneti değildir. Ve ileride «IstîkâzB hadîsinde gelecekdir. Binaenaleyh bir adam uykudan uyansa da abdest almak istese bu iki hadîsin zahirine göre evvelâ ellerini uy­kudan uyandığı için üç defa yıkar; sonra abdest alacağı için de üç de­fa yıkar. Bununla beraber tedahül olmak yani bir defadan «üç kere yıkamanın iki defa üçer yıkama yerini tutması ihtimali de vardır.

Mazmaza : Suyu ağza alarak ağzı çalkalamak ve sonra ağzından atmakdır. Hazreti Osman Hadîsinde bunun kaç defa yapıldığını beyan edilmişse de Hazreti AH hadîsinde üç defa olduğu gösterilmiştir.

İstinşâk : Suyu nefesle birlikte burunun tâ nihayetine- çekmektir. Istînsâr : Suyu burundan atmakdır.

Mirfak : Dirsek demektir. Abdest âyetinin dirseklerin yıkanması­nı ifâde edip etmemesi bazı ulemâya göre mücmel sayılmış ise de hadîs imamlarından Dâre Kutnî (306 — 385), El - Bezzâr, Taberânl, Tahâvî (238 — 321) gibi zevatın tahrîc ettikleri hadîslerde dirseklerin yıkanacağı beyân edilmiştir. Bu hadîslerin bazısı her nekadar zaîf de olsa mecmû'u ..yine de, birbirini takviye etmektedir. Bundan dolayı-dir ki, îmam-ı Şafiî (150 — 204): «Dirseklerin abdestte yıkanması îcab edeceği hususunda ben bir ihtilâf bilmiyorum» demişdir.

Şimdi bu hadîslerden bir ikisini görelim: Dâre Kutnî'mn Zaîf senedle tahrîc ettiği bu hadîs Câbir b. Abdillah (R. A.) tarafından ri­vayet edilmişdir. Bunda:

«Suyu iki dirseğinin üzerinde döndürüyordu» deniliyor. Bezzâr ile Tdbe~ rânî'nm tahrîc ettikleri Vâİl b. Hucur hadîsinde de:

«İki kolunu tâ dirsekleri geçinceye kadar yıkadı» buyurmuştur. Tahâvî ile Tab.erânî'nin tahrîc ettikleri Sa'lebe Hadîsinde ise:

«Sonra kollarını yıkadı. Hattâ su dirseklerinin üzerine akdi» denilmek­tedir. Binaenaleyh abdest alırken dirsekler yıfeanacaktır. Ulemâ başa mesh meselesinde, de ihtilâf etmişlerdir. Zîra âyeti yine mücmel gör­mektedirler. «Başlarınıza mesh ediniz» demek bütün başınıza mı yoksa bir kısmına mı açık olarak anlaşılamıyor diyorlar. MâÜkîler'le Hanbelî-ler'e göre bütün başa mesh etmek farzdır. Şafİtler bil'akis parmak ucuyla,yapılan meshi bite kâfi görüyorlar. Hanefîler: Başın dörtte biri­ne mesh etmek farzdır; derler. Bazı ulemâya göre ise başın bir kısmı­na mesh ettikden sonra bir kısmını da sarığın veya giydiği serpuşun üzerine tamamlaması îcab eder. Başın tamamına mesh farz değildir diyenler îmam-ı Şafiî'nin tahrîc ettiği «Ata» hadîsiyle istidlal eder ve: Bu hadîs-i şerîf âyetdeki fei ihtimalden birini beyan etmişdir; der­ler. Bu hadîsde: Resûlüllah (S.A.V.) abdest aldı. Ve başından sarığı çıkararak başının ön tarafına mesh etti»; deniliyor. Hadîs; Mürsel'dir. Fakat Hazretî Enes'in rivayetinden Merfu' olarak da gelmişdir. Onun da senedinde meçhul bir ravî varsa da bu da Hazreti Osman (R. A.) hadîsiyle kuvvet bulmuşdur.

Hadîs-i Şerifin bu rivayetinde meshin tekrarı yoktur. Başka riva­yetlerinde onun da tekrarı zikrediliyor.

Kâ'beyn = Topuklar demektir ki; bunlardan maksad ayakların bacağa bitişdiği yerdeki çıkık kemiklerdir. Ekser ulemânın kavli bu olmakla- beraber bazı ulemâya göre ayağın üzerindeki topuğa benzer çıkıntılardır. Bu sebeble mes'elede bir hayli kîl-û kâl olmuştur.

Hadîs-i Şerifin zahiri, âzâlar arasında tertip ifâde eder.Çünkü, âzâlar birbirleri üzerine edatı ile atfedilmişdir.

Bu edat ise tertîb ve gecikme İfâde eder. Yıkanan azanın üç defa yıkanacağı dahi bu hadîsden anlaşılan ahkâmdandır. Ancak tertib mes'elesinde Hanefîler muhalefet etmiş. Ve tertibin vâcib olmadığına kail olmuşlardır. Üç defa yıkamak ise bil icma' vacib değildir.Çünkü Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) her azayı birer defa yıkayarak. Abdest aldı­ğı gibi, ikişer defa yıkayarak da abdest almıştır.

Mazmaza ile Istinşâka gelince : Bazıları bunların vâcib olduğuna zâhib oîmüşdur. Çünkü Resûl-ü Ekrem {S.A.V.) bütün abdestlerinde bunlara devam buyurmuşlardır.

Ebu Davud'un (202—275) sahîh isnad ile rivayet ettiği bir hadîsde mazmaza ile istinşâk emrolunmuşdur. Bazıları da mazmaza ile istin-şâk'ın Sünnet olduğuna kaildir. Bunlar da Ebu Dâvud hadîsiyle istidlal ederler. Ve bu hadîsde abdest tarif edildiği halde mazmaza ile istin­şâk zîkredilmemişdir. Şayet, vâcib olsalardı sair vâcib olan abdest fiilleri gibi bunlar da zikrediîirdi. Binaenaleyh Vâcib değil Sünnet'dir derler. Ve bu bâbdaki emri mendub kabul ederler.[123]



38/31- «Ali[124] radiyallahu anh’den Peygamber (S.A.V.)'İn nasıl abdest aldığı hakkında rivayet edilmişdlr kî: «Başına bir defa mesh etti.» demiştir.[125]



Bu hadîs-i; Ebu Dâvud tahrîc etmiştir. Nesâî ile Tirmizî dahi sa­hih isnad ile tahrîc etmişler;*h.attâ Tirmîzî; «bu bâbda bu hadîs en sa­hîh bir şeydir», demiştir.

Hadîs-i Şerif uzun bir hadîsin bir kısmıdır. Bu hadîsde Hazreii Alî (R. A.) abdestin nasıl alınacağını başdan sona îzah etmişdir. Bu da yu­karı da geçen Hazreti Osman Hadîsinin ifâde ettiği hükmün aynını ifâ­de etmekdedir. Musannif merhum bunu Hazreti Osman hadîsinde tasrih edilmeyen, başa bir defa mesh mes'elesini isbât için getirmiştir. Filvaki bu mes'ele de ihtilaflıdır. Bazıları şâir azanın üç defa yıkan­masına bakarak meshin de üç defa yapılacağına kail olmuş, bu"bâb­da müddealarını isbât için Ebu Dâvud'vaı (202—275)^ tahrîc ettiği Hazreti Osman Hadîsiyle istidlal etmişdir. Ebu Dâvud bu hadisi iki veçhile tahrîc etmiş; bunlardan birini İbni Huzeyme (223—311) sa-hihlemişdir. Eir Sünnetin sabit olması için de bu kadarı kâfidir; diyor­lar. Diğer bazıları mesh üç defa yapılamaz; zira Hazreti Osman Hadîs­leri umumiyetle meshin bir def a yapıldığına delâlet etmektedir; der­ler. Bir de mesh tahfif için meşru' olmuşdur; yıkamağa kıyas edile­mez; zâten meshde aded nazar-ı îtibâre alınırsa yıkamakla mesh ara­sında fark kalmaz; diyorlar.

Yukarıdaki hadîsi Ebu Dâvud altı yoldan tahrîc etmişdir. Ba­zılarında mazmaza ve istinşâk yoktur.[126]



39/32- «Abdullah b. Zeyd b. Âsim[127] radiyallahu anh'öen abdesiin sıfatı hakkında şöyle dediği, rivayet edilmiştir. Resûlüllah saltdttahü aleyhi ve sellem başına mesh etdi ve iki elini Öne ve arkaya hareket etdirdİ.»[128]



Hadîs; Miittefekun Aleyh'dir.

Şeyheyn'in bir rivayetinde lâfız şöyledir: «Başının ön tarafından başladı ve ellerini kafası tarafına doğru götürdü. Sonra onları yine baş­ladığı yere döndürdü.»

Bu hadîs-i şerîf meshin nasıl yapılacağını yani onun sıfatını beyan ediyor.

Bu hususda ulemâ üçe ayrılmışlardır:

1— Mesh ederken yüz tarafından başlayarak geriye kafa tarafına doğru gidilir. Sonra tekrar dönerek başlanılan yere gelinir. Nitekim hadîs-i şerifin son kısmı da bunu ifâde ediyor.

2— Başın arka tarafından başlanır; yüze doğru mesh edilir. Yüze geldi mi tekrar arkaya gidilir.

3— Alından başlanır. Yüze doğru gidilir. Sonra başın arkasına doğru çekilir; sonra yine alına doğru dönülür.[129]



41/33- «Abdullah b. Amr[130] radıyallahu anhümâ'dan abdestin sıfatı 'hakkında şöyle dediği rivayet olunmuşdur: «Sonra başına mesh etdi; ve şehâdet parmaklarını iki kulağına sokdu; baş parmaklarıyla da kulaklarının dışına meshetdi.»[131]



Bu hadîsi;Ebû Dâvud ile Nesâî tahrîc etmişler; İbni Huzeyme de sahîhlemişdir.

Bu hadîs-i şerîf dahi yukarıda geçenler gibi abdestin sıfatını beyan ediyor. Musannif merhumun bunu burada zikretmesi öteki hadîslerde olmayan bir ziyâdeyi isbât etdiği içindir. Bu ziyâde kulakların mesh edilmesidir. Kulakların meshi bir çok hadîslerde zikredilmişdir. Ebû Davud'un (202—275) Mikdam b. Ma'dîkerib ile Rebi'den rivayet etdiği hadîslerle, Dâre Kutnî (306—385)'nin Hazreti Enes'den Hâkim (321 — 405)'in Abdullah b. Zeyd'den rivayet etdikleri hadîsler bu cümledendir. Abdullah b. Zeyd hadîsinde Resûlüllah (S.A.V.)'in kulaklarını başından artan su ile değil de yeni su ile meshetdiği zikredilmektedir. Nitekim ileride bu hadîs-i şerîf gelecektir. Bu hadîs hakkında Beyhakî (384— 458) : «Bu sahîh bir isnaddir.» demişdir. Kulakların yeni su ile mi yoksa başdan artan su ile mi meshedeceği hususu ihtilaflıdır. Biraz ile­ride tafsilâtı gelecektir.[132]



42/34- «Ebû Hiireyre radıyattahü anh'ıfen rivayet edilmiştir. De­miştir kî: Resûîüllah salldllahü aleyhi ve sellem :

Biriniz uykusundan uyandığı zaman üç defa burnu­nu atsın; çünkü şeytan onun burnunda geceler; buyurdular.»[133]

Hadîs, Müttefekun Aleyh'dir.

Burnun yukarısıdır. Bazılarına göre bütün burundur. Ba­zılarına göre ise burnun yukarısmdaki kıkırdak kemiklerdir.

Bu hadîs-î şerifin zahirine göre gece olsun gündüz olsun uykudan uyanan bir kimsenin burnunu atması vâcibdir. Ancak BuharVmn riva­yetinde şöyle buyruluyor:

«Biriniz uykusundan uyandı da abdest almak istedi mi Üç defa burnunu atsın...» Görülüyor ki bu rivayet yukarıdaki mutlak rivayeti kayıdlamışdır.. Buna göre sümkürmek abdest alacağı zaman îcab ediyor, Hadîs-i şerîfdeki «geceler» tâbirinden de uykunun gece uykusu olduğu anlaşılıyor. Bu hadîs, «Abdest alırken yalnız istin-sâr yani burnuna su çekip sonra sümkürmek vâcibdir; mazmaza vâcib değildir» diyenlerin delilidir. Bu kavle zâhib olanlar îmam Ahmed b. Haribel (164—241) ile fukahâdan bir cemaattır. Cumhur-u ulemâ'ya* göre ise istinsâr vâcib değil mendubdur. Zira buradaki emir nedib için­dir. Cumhur-u ulemâ A'rabî hadîsiyle istidlal ederler. Bu hadîs.de Re-sûl-ü Ekrem (S.A.V.) A'rabî'ye :

«Allah sana nasıl emretti ise öyle abdest al!»; buyurmuş ona abdesti bütün şerait ve. erkâniyle tarif etmiş fakat iştinsârı zikir buyurmamışdır. Bir çok hadîslerde bu hal hep böyledir. Maamafih bazı hadîslerde mazmaza ile istinşâk zikir edilmişdir. Bazısında zikir edi­lip bazısında edilmemesi ise mendup olduğuna delildir.

Şeytanın burunda gecelemesine gelince: Kâdi îyâz (476—544)'e gö­re bu sözün hakikat olması da mecaz olması da ihtimâl dahilindedir. Zira burun, koklamak suretile kendisinden kalbe geçilen bir vücûd geçi­didir. Vücûd geçidleri arasında kapaksız olanı hemen hemen yalnız bu­rundur. Bir hadîs-i şerif de:

«Muhakkak şeytan hiç bir kapalı şeyi açamaz»; buyurul-muştur. Esnerken ağzın kapanması, o anjLa içine şeytan girmesin diye emrolunmuşdur. Binaenaleyh şu mütâlaaya göre şeytanın insan bur­nunda gecelemesi hakikatdır. Maamafih bu sözün bir mecaz yani is­tiare olması da ihtimâlden uzak değildir. Çünkü burnun içinde topla-; nan toz toprak orada bir pislik meydana getirir ki, bu pislik istiare suretiyle şeytâna ıtlak edilebilir. Bu iki ihtimâlden birincisi daha za­hirdir.[134]



43/35- «Ebu Hüreyre'den :

«Biriniz uykusundan uyandıkda elini üç defa yıka­madan hemen onu kabın içine daldırmasın, Zîra elinin nerede gecelediğini bilmez.»[135]



Hadîs, Müttefekun Aleyh'dir; lâfız Müslim'indir.

Bu hadîs-i şerîf gece olsun gündüz olsun uykudan kalkan bir kim­senin elini yıkaması îcâb etdiğine delildir. Gece uykusundan uyanan hakkında İmam-ı Ahmed b. Haribel (164 — 241) buna kaildir. Ancak, ta'IİI (yâni; niçin yıkayacağını bildirmesi), gündüz uykusunun da aynı hükmü îcab ettireceği iddiasiyle îmam-ı Ahmed'e itiraz vârîd olur. tmam-t Şafiî (150—204), Mâlik (93—179) ve şâir ulentâ: «Hadîs-i şerifin bir rivayetinde

«Yıkasın» emri nedib için bu hadîsdeki

«Daldırmasın» nehyi de kerahet için gelmişdir.» derler. Çünkü on farca bizzat necis olmayan bir şey yasak edilirse oradaki nehy nedi» bildirir. Bir de Resûlültah (S.A.V.)'in buradaki ta'lüi şek ve şüphe, îras etmektedir. Şek ise burada vücûb iktiza edemez. Çünkü eşyada asıl olan tahâretdir. Uykudan uyanan hakkında kerahet ancak üç defa yıkamakla zail olur. Fakat uyanık bir kimse abdest almak isterse el­lerini yıkamak sadece müstehab olur; yıkamazsa mekruh işlemiş sa­yılmaz.

Cumhur-u uîemâ'ya göre ise bu bâbdaki emir ve nehiy ellerde neca­set bulunması ihtimâlindendir. Şâyed uyanan kimse ellerinin nerede ve nasıl gecelediğini bilirse; Meselâ: Ellerine eldiven giymek suretiyle on­ların temiz kalmasını temin ederse o zaman ellerini su kabına sok­madan evvel yıkamaması mekruh olmaz. Maamafih uykudan uyanana ellerini yıkamak yine de müstehabdır. Bazıları elleri yıkama emri taab-büdîdir. Yâni hikmetine akıl ermeyen şeylerdendir. Binâenaleyh elinin temiz olduğunu bilen ile şüphe eden arasında bu bâbda fark yokdur, derler. Hadîs-i şerîfde «Elini daldırmasın» denildiğine görmek-, ruh olan yalnız elin daldırıl maşıdır. Maşraba, kepçe gibi bir şeyle su­yun alınmasında bu yasak yokdur. Sonra mevz-u bahs olan kabdır. Göl ve havuz gibi şeyler mevzuumuzdan haricdir.[136]



44/36- «Lekiyt bin Sabire[137] radvyallau anh'den rivayet edilmîş-dir. Demişdir ki: ResûlüIIah sallaUahu aleyhi ve sellem:

«Abdesti tastamam al, parmakların arasını hilâlle burnuna su çekmekde mübalağa göster. Ancak oruçlu olursan o başka; buyurdular.»[138]



Bu hadîs-i; Dörtler tahrîc etmişler; İbni Huzeyme sahîhlemişdir. Ebu Davud'um (202 — 275) bir rivayetinde:

«Abdest aldığın vakit mazmaza yap»; buyurulmuşdur.

Bu hadîsi îmam-ı Ahmed b. Hanbel (164 — 241), Şafiî (150 — 204), İbni Cârûd, İbni Hıbban (— 354), Hâkim (321 — 405) ve Beyhakî (384 — 458) de tahrîc etmişler; Tirmisl {200 — 279), Bagavi (426—516) ve îbnil'l - Kattan (— 628) sahîhlemişlerdir.

Hadîs-i şerif altestin tas-tamam alınmasının viicûbuna delildir.

Lûgatta bir şeyi yerli yerine koymak, her azanın hakkını vermektir. Her azaya üçer defa yıkamak isbâğ'dan değildir. Mendub'dur. Üçden ziyâde de yıkanmaz. Abdest alan kimse bir uzvunu iki ini, üç mü yıkadığında şüphelense ikide bırakır. CUveyni (— 434); «üç kere yıkar, bid'at irtikâbı korkusundan dolayı daha fazla yıkamaz» diyor. Vakıa Abdullah b. Ömer (R. AnhümâJ'dan, ayaklarım yedi defa yı­kar idiği rivayet olunmuşsa. da bu bir fî'li sahâbî'dir. Hüccet teşkil et­mez ve üçün üzerine ziyâde etdiği dört sayı necasetten dolayı imişdir; denilir. Hadîs-i şerîf übdest alırken parmakların hilâllenmesi vücûbuna da delâlet ediyor. Bu husus Tirmizî, Ahmed b. Hanbel, İbni Mdce (207—275) ve Hâki m'in tahrîc ettikleri, ayrıca îmam-ı Buharı (194—256) nin de Hasen saydığı İbni Abbas hadîsîyle de sabittir. Parmakların tah­lili, sol elin küçük parmağı ile yapılır ve parmakların en altdakinden başlanır, TahlîPin sol el ile yapılacağına yalnız îmam-ı Gazali {450— 505) kail olmuşdur; Gazali bunu istincâ denilen taharetlenmeye kıyas oderek söylemişdir. Nass-ı Hadîs'de böyle bir kayd yokdur. Ebû Dd-vud (202—275) ile Tirmizl El - Müstevrid b. Şeddâddan şu hadîsi riva­yet etmişlerdir.

«Resûlüllah (S.A.V.)'i abdest aldığı zaman küçük parmağıyla ayak par­maklarının aralarını oğuşdumrken gördüm.» Hadîsi şerîf oruçlu olma­yan için istinşâkda mübalâğa göstermenin lüzumuna delildir. Oruçlu, boğazına su kaçar korkusuyla mübalâğa yapmaz. Bu izahattan anlaşılır ki, mübalâğa vâcib değildir .Çünki vâcib olsa onu terketmek caiz ol­mazdı. Hadîs-i şerifin Ebu Dâvud'ûaki kısmıyla mazmazanın vücû­buna istidlal olunur. Mazmazayı vâcib görmeyenler bu emri nedib için addederler. Nitekim îzahı yukarıda altıncı hadîsde geçti.[139]



46/37- «Osman[140] rodıyaîlau anh'dan rivayet olunduğuna göre; Peygamber saîlaîlahu aleyhi ve sellem abdest alırken sakalını hilâl­lerdi.»[141]



Bu hadîsi; Tirmîri tahrîc etmiş, Ibnî Huzeyme de sahîhlemişdir.

Hadîsi, Hâkim (321—405), Dâre Kutnî (306—385) ve İbni Hİbban (—354) da Âmir b. Şakîk'in rivayetinden tahrîc etmişlerdir. îmam-% Buharı (194—256) Âmir'in hadîsi için «Onun hadîsi Hasen'dir» ; de-mişdir. Hâkim: «Bu hadîsde hiç bir veçhile zayıflık bilmiyoruz», diyor. Maamafih İbni Main (—233) bunu zayıf sayar. Hâkim: bu hadîse, Haz-retî Âişe'den, Enes'den, Hazreti Ali'den ve Ammâr b. Yâsir'den şâhid-Ier rivayet etmişdir. Musannif da Hazreti Ümmii Seleme (R. Ariha) dan, Ebu Eyyüb'den, Ebu Ümâme'den, İbni Ömer'den Câbir'den, İbnî Abbas ve Ebü'd Derdâ hazerâtından şâhidler zikretmiş ve bunların, hepsinin zayıf olduğunu belirtmiş; ancak Hazreti Âîşe Hadîsini istisna etmişdir. Abdullah b. Ahmed (-^ 417) babasından naklen : «Sakalı tahlil babında hiçbir şey yokdur», der. .Hazreti Osman (R. A.)\n bu hadîsi sakal hilâllemenin meşru olduğuna delâlet etmektedir. Bazı­ları bunu vâcib bile sayarlarsa da hadîslerde vücûba delâlet edecek kadar kuvvetli olan yoktur. Hemen hepsi zayıfdırlar.[142]



47/38- «Abdullah b. Zeyd radtydllaJiu anh'den rivayet edilmiştir; demiştir ki: Peygamber satlalîahu aleyhi ve seTlem'e bir müdd'ün üçde ikisi getirildi. Ve koflarını oğuşdurmaya başladı.»[143]



Bu hadîsi; Ahmed tahrîc etmiş ve İbni Huzeyme Sahîhlemişdir.

Müdd: Lûgatta bir ölçekdir ki, okkanın parçalarından iki rıtıl alır. Yahud bir rıtıl bir de üçde bir rıtıl alır. Yahud orta bir insanın elleri ileriye uzatılmış olarak avucunun doluşudur. Zaten ellerin ileriye uzanmış olduğuna bakarak buna müdd denilmiştir.Ebu Davud'un (202—275) Hasen bir isnâd'la tahrîc etdiği Ümm-ü Amare hadîsinde şöyle denilmektedir:

«Resûl-ü Ekrem saUallahu aleyhi ve sellem; içinde bîr müddün üçde ikisi mikdârı su bulunan bir kabd'an abdest aldı.» Bunu Beyhakî (384 —458) de Abdullah b. Zeyd'den rivayet etmişdir. Bir müdd'ün üçde ikisi Hazreti Peygamber (S.A.V.)'in abdest aldığı en az sudur. Vakıa: «Bir müdd'ün üçde biri ile abdest aldı»; rivayeti de vardır, fakat asılsızdır. Ebu Zür'a (—375)'nın Hazreti Âİşe (R.Anha) ile Câbîr (R. A ./dan rivayet ederek sahîhlediği bir hadîsde şöyle denilmektedir:

«ResûMi Ekrem (S.A.V.) bir sâ, ile yıkanır bîr müdd İle abdest alırdı.» Bu bâbda Müslim'in (204—261) Süfeyne'den Ebu Davud'un (202—275) Hazreti Enes'den tahrîc etdikleri şu hadîs-i şerîfde vardır:

«İki rıtıl alan bir kab'dan abdest aldı.» Bu hadîs TirmizVde C200—279) şöyledir:

«Abdeste iki rıtıl kâfidir.»

Bütün bu hadîsler abdest suyunun az harcanmasını ifâde etmekde-dir. Resûl-ü Ekrem (S.A.V.)'in suyu israfdan men etmesi ve ileride ge­lecek bir kavmin abdestte haddi tecâvüz edeceklerini haber vermesi hatırlardadır. Binaenaleyh Şârİ' Hazretlerinin «Yeter» dediği ile iktifa etmeyen israf etmiş olur. İsraf ise haramdır. Bazıları : «Resûl-ü Ek­rem (S.A.V.)'in bu kadar az su ile abdest alması suyu bu mikdarla tah-did değildir. Aşağı yukarı bu kadar az bir su ile abdest aldı demektir. Binâenaleyh o mikdardan az veya çok su ile abdest almak caizdir»; derler. Vakıa bu da güzel bir tevcihdir. Ama ne de olsa Peygamberini seven bir müslümana yaraşan Resûl-ü Ekrem (S.A.V.)'in ahlâkına uy­mağa çalışmaktır.

Bu hadîs-i şerîfde abdest azalarını oğuşdurmanın meşru olduğuna delâlet vardır ki, bu mes'ele ihtilaflıdır. Oğuşdurmak vâcibdir diyen Imam-ı Mâlik (93—179) bu hadîs ile istidlal eder. Değildir diyen Ha-nefîler, Şâfifter ve Hanbelîler ise, «Âyet-İ Kerîme'de yalnız yıkamak zikredilmişdir. Yıkamak demek oğuşdurmak değildir» derler.[144]



48/39- «Abdullah b. Zeyd'den Peygamber sdllallahu aleyhi ve seMem'î kulakları İçin başına aldığı sudan başka su alırken gördüğü ri­vayet olunmuşdur.»[145]



Bu hadîsi; Beyhakî tahrîc etmişdir. Hadîs Müslim'de yine bu yol­dan şu lâfızladır. «Başını ellerinden artandan başka bir su ile meshet-di.» Mahfuz olan da budur.

Çünkü Musannif merhumun «Et - Telhis» nâm eserinde îbn-ü Dakîki'l - İyd (625—702)'den «gördüm» diye rivayet ettiği işte bu mahfuz dediği kısımdır.

Keza Musannifin, îbni Hibban'mn (— 354) sahihinde, Tirmizî (200 — 279)'nin rivayetinde mevcuddur; dediği hep bu kısımdır. Yal­nız Telhîs'de: Bu hadîsi Müslim tahrîc etmişdir; yahut bunu-Müs-Zim'de gördüm demenıişdir. Hal böyle olunca başa mesh etmek için yeni su almak mutlaka lâzım olur. Hadîslerin delâlet ettiği de bu­dur. Beyhakî'nm bu hadîsi, «Kulaklar için yeni su alınır» diyen Şafiî f150—204) Ue Ahmed bin Hanbel'in (164—241) delilidir. Yuka­rılarda geçen hadîslerde hiçbir râvî Hazreti Peygamber (S.A.V.)'in başa mesh için ayrı su aldığını zikretmedi. Maamafih zikretmemek onu yapmadığına delil olamazsa da Sahabeden olan ravîlerin- «Başıyla ku­laklarına bir defa mesnetti» demeleri bu meshin bir su ile olduğunu gösterir. Bir de:

«Kulaklar başdandir»; hadîsi vardır ki, her ne kadar isnadlafın da söz olsa da rivayet yollarının çokluğu birbirini takviye etmişdir. Ba­şıyla- kulaklarına bir defa mesh etdiğini ifâde eden hadîsler çokdur. Ali, Ibni Abbas, Rebî ve Osman Hazeratının rivayet ettikleri bu hadîsler hep kulakları başıyla birlikte bir defada yani bir su ile mesh ettiğini göstermektedirler. Çünkü kulaklar için yeni su alsa idi başı ile kulaklarını bir defada mesh etdi denilemezdi. Kulaklar için başına mesh ettiği sudan başka su aldığını ifâde eden hadîs hakkında söyleni­lecek en akla yakın söz : Kulaklarına yetecek kadar eline su kalmamış-dır da onun için yeni su almıştır; demektir.[146]



49/40- «Ebu Hüreyre radıyattahu anVden rivayet edilmiştir. De-mişdir ki: Resûlüllah salldllahu aleyhi ve sellem'ı :

«Muhakkak Ümmetin Kıyamet Gününde gurralı, (yüzleri nurlu), tahcîlli (Abdest azaları abdest eserinden bem beyaz) gelecekler. Sizden kim gurrasını uzatabilir ise bunu yapsın; derken işittim.[147]



Hadîs, Müttefekun Aleyh'dir. Lâfız Müslim'indir.

Gurralı demektir. Gurra; atın alnındaki beyazlikdır.

Nihâye» nâm eserde «Kıyamet'de yüzlerinin abdest nuruyla bem-beyaz olacağını ifâde etmek istiyor» denilmektedir. ( fr&efi-) : Yine En - Nihâye'de beyân olunduğuna göre bundan mu-rad abdest âzası olari yüzün ve eller ile ayakların beyazlığıdır. İnsanın yüzündeki ve elleriyle ayaklarındaki abdest eserine atın alnında ve ayaklarında görülen beyazlık istiare edilmişdir. Hadîs-i Şerîf'de «Kim gurrasını uzatabilir İse»; deniliyorsa da maksad sâde gurra değil, hem gurra hem tahsildir. Birisini söylemekle Öteki anlaşı-lacağı için zikredilmemişdir. Gurra müennes bir kelime ^olduğu halde müzekker olan tâhcîl bırakıhb da bunun zikrolunması yerinin şerefin-dendir. Zira gurra alındaki beyazlık tahcîl ise ayaklardaki bsyazlıkdır. Maamafih Müslim'in (204—261) bir rivayetinde:

«Gurra ve tahcîlini uzatıversin»; buyurulmak suretiyle her iki­si de zikredilmişdir.

Hadîs-i Şerifin siyakına bakılırsa «Gurrasim kim uzatabilirse» sözü nefs-i hadîs'dendir. Bu söz «Kim isterse» manâsında ve kuvvetinde olduğu için uzatmanın vâcib olmadığına delâlet eder. Zira vâcib olsa idi «Uzatabilirse» demezdi. Çünkü uzatabilmek pek a'lâ mümkündür. Lâkin hadîsin ravîlerinden Nuaym «Bu hadîsin kısmı ResûlüMah (S.A.V.)'in sözümüdür, yoksa Ebu Hüreyre'nin mi bilmiyorum»; demiştir. El-Feth'de: «Bu cümleyi, sayıları onu bu­lan sahabe ravıleri hiç birinin rivayetinde görmediğim giEi'Ebu Hürey­re'den rivayet edenlerden dahi Nuaym'in şu rivayetinden maada biri­nin rivayetinde görmedim»; deniliyor.

Hadîs-i şerîf gurra ve tahcîl'in uzatılmasının meşru olduğuna delil­dir. Bunun ne kadarı müstehab olacağı ulemâ arasında ihtilaflıdır. Ba­zılarına göre ellerde omuza kadar, ayaklarda dize kadar yıkamakla olur. Filhakika bu manâ Hazreti Ebu Hüreyre'den hem rivâyeten hı. dirâyeten naklolunmuştur. Hazreti Abdullah bin Ömer'in de böyle ya-pardığı malumdur. Bazılarına göre ellerde bazularm yarısına, ayaklar­da da baldırların yarısına kadardır. Yüzde gurra'nm uzatılması boğa­zın yanlarına kadar yüzü yıkamakla olur. Bazıları gurra ile tahcîl'i meşru' görmemiş; Ebu Hüreyre hadîsini te'vil ederek: «Bundan murad, abdeste devam etmekdir» demişdir. Fakat bu îtirâz hilâf-ı zahir görülmekde ve; Râvî rivayet etdiğini herkesden daha iyi bilir diyerek red olunmakdadır. Bilhassa Hazreti Ebu Hüreyre'den hem naklen hem de re'yen sabit oldukdan sonra nefiy ve te'vîle hacet kalmaz.

Bu hadîs~i şerifle ve Müslim'in (204—261) merfû' olarak rivayet etdiği:

«Sizden başka kimseye nasîb olmayacak bir sıma» hadîsiy-îe abdestin bu ümmetin hasâisinden olduğuma istidlal edilmişdir. Sima: Alâmet demekdir-. Maamafih abdestin başka ümmetlere de meşru' ol­uğunu ileri sürerek; bu ümmete mahsus olan yalnız gurra ve tahcîl-dir diyenler de vardır.[148]



50/41- «Âişe radıyallahu anhâ'dan rivayet edilmişdir.Demiştîr ki: Peygamber sdllalldhu aleyhi v, sellem'ı ayakkabı giymesinde, taranmasında, temizlenmesinds ve her işinde sağdan başlamak hoşuna gidiyordu.»[149]



Hadîs, Mültefekun Aleyh'dir.

İbn-ü Dafcîki'l - îyd (625—702) hadîs-i şerîfde geçen «Her işinde» tâbiri için «Âmm-ı mahsusdur. Zîra helaya girerken ve mescidden çı­karken soldan başlanır»; diyor. Bazılarında hadîs umumu üzere bakîdir. Ondan tahsis olunan bir şey yokdur. Yâni mutlak suretde her ise sağ­dan başlanır. Bazılarına göre ise ( jli ) ancak yapılması" maksad olan işe denilir. Soldan başlaması müstehab olan fiiller hâdd-i zâtında mak-sud değildir. Binâenaleyh hadîs'de tahsis yokdur. Bu hadîs-i şerîf ta­ranırken, yıkanırken veya traş olurken başın sağ yarısından; keza- ab-dest alırken, yeyip içerken ve sair işleri yaparken sağdan başlamağa delildir. Nevevî f631—676) : «Şer'i Şerifin devamlı kaidesi: îkrâm ve tezyîn babında olan her şeyde sağdan, bunun zıddı olan şeyde de sol­dan başlamanın müstehab oluşudur»; diyor. Abdest hakkındaki hadîs aşağıda gelecekdir. Hadîs-i şerîfden çıkarılan bir istihbab hük.mü «Ho­şuna gidiyordu» tâbirinden alınmaktadır.[150]



51/42- «Ebu Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edilmedir. Demişdir ki: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem :

«Abdest aldığınız vakit sağ taraflarınızdan başlayın» buyurdular.[151]



Bu hadîsi, Dörtler tahrîc etmiş; İbn-i Hüzeyme de sahîhlemişdir. Hadîsi, İmam-% Ahmed (164 — 241), îbn-i Hibban (—354) ve Bey-Kakı (384 — 458) de tahrîc etmişlerdir. Beyhakî'de:

«Giydiğiniz vakit» kaydı da vardır. îbnü'l DaMM'l-lyd (625 — 702) : «Bu hadîs sahîhlenmeğe lâyıkdır» der. Hadîs-i şerîf abdest alır­ken elleri ve ayaklan sağdan başlayarak yıkamağa delildir. Vakıa sağ­dan başlamak yüz ve baş gibi azaya da şâmildir. Ama bu azalar hak­kında kimse bir şey dememiş. Abdesti Öğreten hadîslerde de yüzle ba­şın zikri geçmemişdir. Abdest âyeti mücmeldir. Onu sünnet beyân et-mişdir. Sağdan başlamanın vâdb olup olmadığı ihtilaflıdır. Maamafih evlâ olduğunda şüphe yokdur. Bazılarına göre sağdan başlamak vâcibdir. Delilleri bu hadîsdir. Hadîs-i şerîfde sağdan başlamak emredi­liyor. Emir vücûb içindir. Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) de müddet-i haya­tında hsp sağdan başlamışdır. Hanefîîer'le. bir cemâate göre abdest âzalarının arasında tertibe riâyet vâcib olmadığı gibi sağ ile sol el ve­ya ayak arasında da tertib vâcib değil müstehabdır. Çünkü bu azalar abdest âyetinde birbiri üzerine ile atf edilmişlerdir".mutlak cem' içindir. Tertibe delâlet etmez. Sonra Hazreti AH (KerremdUahu vecheh) abdest alırken soldan başlamış ve : «Ben abdesti tam al­dıktan sonra soldan mı başladım, sağdan mı aldırış etmem» demiş­tir.[152]



52/43- «Muğîre b.'Su'be[153] radıyallahu anh'den rivayet edİl-mişdir ki; Peygamber saTlallahu aleyhi ve sellem abdest almış ve al­nına, sarığın üzerine ve mestlerin üzerine mesh etmiştîr.»[154]



Hadîsi, MüsÜm tâ'hrîc etmişdir.

Bu hadîs-i şerîf, Buharî'de^yokdur. Var diyen vehmetmişdir. Hadîs, abdest alırken sâde alına mesh etmenin caiz olmadığına delildir. îbnü'l -Kayyım (691 — 751) : Resûlüİlah (S.A.V.)'den rivayet olunan hiçbir hadîsde sadece başının bir kısmına meshettiği asla sahîh ve sabit ol-mamışdır»; der. Resûl-ü Ekrem alnına meshettiği zaman sarığın üze­rine o meshi ikmâl ederdi; nitekim sadedinde bulunduğumuz Muğîre hadîsi de bunu ifâde ediyor. Dâre Kutnî (306 — 385), bu hadîsi altmış zâtın rivayet etdiğini söyler. Hanefîyye'ye göre başın dörtte birine mesh etmek kâfidir. Sadece sarığın üzerine meshe Cumhur-u ulemâ kail ol­mamışlardır, îbni Kayyim'e göre Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) bazen ba­şına, bazan sarığının üzerine, bazan da alnı ile birlikde sarığının üze­rine mesh ederdi. Mestler üzerine mesh için ileride müstakil bâb gelecektir.[155]



53/44- «Câbir b. Abdillah radıyaMahu anhümâ'dan Peygamber sdlîallahü aleyhi ve sellem'İn nasıl hacc ettiğine dâir rivayet edllmiş-dir. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem :

«Allah'ın başladığından başlayın»; buyurmuşlardır.[156]



Bu hadîsi; böyle emir lâfzile Nesâî tahrîc etmiştir. Hadîs, Müslim'­de haber lâfzıyladır.

Hadîs-i şerîf, Müslim'de şöyledir :

«Câbir dedi kî: Sonra Peygamber (S.A.V.) kapıdan yâni Ha rem-i Şerif kapısından Safâ'ya doğru çıkdı. Safâ'ya yaklaşınca: «Şüphesiz ki, Safa ve Merve Allah'ın eâirindendir» âyetini okudu, «Al­lah'ın başladığından başlıyoruz» buyurdular.» Yâni başlama işini emir değil, fiil-i müzâri' sîgasıyla ifâde ettiler. Ve Al'ahu Zülcelât Âyef-i Kerîme'de Safâ'dan başladığı için o da sa'ye Safâ'dan başladı. Musannifin bu hadîs-i şerîfi burada getirmesi Allah hangi şey'i evvel zikrederse bizim de fiiliyatta ondan başlamamız îca-b ettiğini anlatmak içindir. Zîra Teâlâ Hazretlerinin Kedâmı hikmetli kelâmdır. O hangi iş evvel yapılacaksa onu evvelâ zikreder. Nitekim Belagatın mukte-zasi da budur. Bundan dolayıdır ki, İmam-ı Sîbeveyh; «Arablar, en mühimmi en evvel zikrederler» der. Burada lâfız âmm'dır. Yâni hadîsdekicümlesindeki kelimesi ism-i mevsûi'dür. İsm-Î mevsûller ise elfâz-ı umum'dandır. Âmm lâfız sebebine inhisar etmez. Binâenaleyh Abdest Âyeti ki :

([157]) Yâni, «Yüzlerinizi ve eiîerînizî dirseklerle beraber yıkayın; başlarınıza mesh edin; ayaklarınızı topuklarla bîrlikde yıkayın»; Âyef-i Ke­rîme'sidir. - Hazret i Peygamberin «Allah'ın başladığından başla­yın» emrine dâhildir. Şu hâlde evvelâ yüzden başlayarak diğer azaları tertib üzere yıkamak îcab eder. Bu bâbda .yukarıda «14» üncü hadîsde izahat verildi.[158]



54/45-


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com