Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
«Namazın Şartları Babı»
«Namazın Şartları Babı»
Şart: Lûgatta alâmet demektir. Kur'an-ı Kerim de bu mânâya kullanılmış ve :
[504] «Kıyametin alâmetleri şüphesiz geldî» buyrulnıuştur.
Fukâha'nin ıstılahına göre ise: «Yokluğundan yokluk lâzım gelen şeydir.» Yani bir şeyin, olabilmesi başka bir şeyin olmasına bağlı bulunmaktır. Ö suretle ki başka şey bulunmazsa o şey de bulunmaz. Meselâ: Namazın sahih olması için abdest şarttır. Binâenaleyh abdest yok ise, namaz da yoktur.[505]
220/158- «Alî b. Talk radiyallahü anh'den rivayet edümişfir Demiştir ki: Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem:
«Biriniz nama2da yellenirse, hemen çekilsin. Ve abdest alsın. Namazı iade etsin.»[506]
Bu hadîsi, Beşler rivayet etmiş ve İbnİ Hibbân sahîhlemiştir.
Musannif Merhumun burada İbni Hibban sahîhlemiştir demesi, sözü kısa kesmek istediğindendir. Yoksa asıl ibare şöyledir: «Bu hadîsi İbni Hibban da tahrîc etmiş ve sahîhlemiştir. Musannifin bu biçim ibarelerine çok rastlanır. İbni Hibban (— 354)'m kendisi tahrîc etmeden başkalarının rivayet ettiği hadîsleri sahîhlemiş olması da ihtimal dâhilinde ise de bu ihtimal uzaktır.
Bu hadîsi İbnü'l-Kattân (— 628) Müslim b. Selâm Hanefî ile illet-lemiştir. Çünkü Müslim, tanınmış bir râvî değildir. Tirmizî (200 — 279) diyor ki: «Buharı Aii b. Talk'm şu bir tek hadîsinden maada hadîs rivayet e.ttiğini bilmiyorum dedi».
Hadîs-i şerîf yellenmenin abdesti bozduğuna delildir ki, bu mes'ele ittifakıdır. Sair abdesti bozan şeyler buna kıyas olunur. Yine bu hadîs yellenmenin namazı da bozduğuna delâlet ediyor. Halbuki «Abdesti Bozan Şeyler Babı» nın sekizinci hadîsinde görüldüğü veçhile namazda aburun kanama-k ve kusmak gibi yellenme hükmünde sayılan şeylerden biri vâki olursa o namaz bozulmaz, üzerine bina edilirdi. Şu halde iki hadîs arasında muâraza olduğu meydana çıkıyor. Hadîslerin her ikisi hakkında da söz edilmiştir. Yalnız bazıları buradaki rivayeti tercih ederler. Çünkü bu rivayet namazın yeniden kılınacağını isbât ediyor. Öteki ise nefyetmektir. Şöyle de denilebilir. Buradaki hadîsi İbni Hibban gibi bir hadîs imamı sahîhlemiştir. Halbuki oradakini sahîh-leyen yoktur. Binâenaleyh sıhhat nokta-i nazarından bu ona tercih edilir.[507]
221/159- «Âişe radiyallahü anhâ'öan rivayet edilmiştir. Demiştir kî: Resûlüüah sallallahü aleyhi ve sellem, bir kimsenin başına (Namazda) kusmak, burun kanaması veya mezi gelirse hemen gitsin abdest alsın; sonra konuşmamak şartîyle namazının üzerine bina etsin» buyurdular.[508]
Bu hadîsi, İbni Mâce rivayet etmiş ve zaîf bulmuştur. Maama-fih İbni Mam (— 233) onu mutemetlerden saymıştır. Hadîs-i şerifi Dâre Kutnî de rivayet etmiş; bir benzerini İbni Ebî Şeybe (— 262) tahrîc etmiştir; Beyhakî ise mürsel olduğunu söylemiş ve: «Sahih olan budur» demiştir.
Ayni hadîsi mevkuf olarak ashab-ı Kiramdan: Ebû Bekir, Ömer, Ali, İbni Ömer, İbni Mes'ud, Selman-ı Farîsî radiyallahü anhüm üe tabiinden: Alkame, Tavus, Salim b. Abdillah, Said b. Cübeyr, Şabı, İbrahim Nehaî, Ât% Mekhul ve Said b. El-Müseyyeb hazeratı rivayet etmişlerdir. Mürsel hadisi Hanefîlerle Cumhur-u Ulemâ'ya g°re hüccetdir. Binâenaleyh onlara göre: Namazda kusma-k, burun kanamak veya mezi gelmek gibi elde olmayan bir sebeble abdesti bozulan bir kimse namazdan çıkarak en yakın yerde abdest alır ve konuşmamak, dünya işleriyle meşgul olmamak şartiyle namazını bıraktığı yerden tamamlar.
Buna husûsi tabiri ile namazın üzerine bina etmek derler. Abdesti bozulurda imam yerine cemaatten birini geçirir. Bunada istihlâf derler. Maamafih böyle yarıda bırakılan namazı yeniden kılmak daha ef-daldir.
İstihîâf : Bazı hususattan birçok sair mezheb imamlarına göre de caiz isede onlara göre yalnız kılınan namazı üzerine bina etmesi caiz değildir. Hattâ Hanefî imamlarından bazıları dahi yalnız kılanın namazını yeniden kılması icab eder derler. Musannif bu hadîsi abdesti bozan şeyler babında da zikretmiştir.[509]
221/160- «Âîşe radiyallahü anhâ'dan rivayet edilmiştir ki. Peygamber sdlîallahü aleyhi ve sellem :
— Allah, hayz görenin namazını ancak baş örtüsü ile kabul eder; buyurmuşlardır.»[510]
Bu hadîsi, Nesâî müstesna olmak üzere Beşler rivayet etmiş, İbni Huzeyme de sahîhlemiştir.
Hadîsi, îmam-ı Ahmed b. Haribel (164 — 241) ile Hâkim (321 -r-405) de rivayet etmişlerdir. Dâre Kutnî (306 — 385) ise illetli bulmuş ve: aMevkuf olması daha doğrudur» demiştir. Onu Hâkim de mürsel olmakla illetlendirir Taberânî (260 — 360) «Es-Sağîr» ile «El-EvsâU-ında bu hadîsi Ebû Katâde'den şu lâfızlarla rivayet eder:
«Cenab-ı Allah ziynetini gizlemedikçe bir kadının hiçbir namazını, başını örtmedikçe de-hayz görme çağına erişen bir kızın namazını kabul etmez.» Buradaki kabul etmemekten murad, namazın sahih olmamasıdır. Bazan kabul edilmekten sevabı olduğu; kabul edilmemekten de sevabı olmadığı kasdedilir. Nitekim şu hadîs de aynı mânâya kullanılmıştır:
«Muhakkak ki Allah kaçak köle ile karnında şarap bulunan kimsenin namazını kabul etmez.»
Hadîs-İ .şerlide zikredilen hayz görenden maksad; âkil baliğ olan mükellef kadındır. «Ancak baş örtüsü İle» buyrulması, kadının baş örtüsü ile Örtülebilecek baş ve boyun gibi yerlerinin örtülmesi vâ-cib olduğuna delildir. Bu bâbda Ebû Davud'un (202 —275) Ümmü Se!e-me (R. Anha) Hazretlerinden rivayet ettiği bir hadîs daha vardır kî aşağıda gelecektir.
Gerek o hadîsden, gerekse bu hadîsden anlaşılan mânâ : Kadının namaz kılarken tepeden tırnağa kadar ertünmesi lüzumudur. Bu delillerde yüzüne âit bir kayıt bulunmadığına göre namazda yüzünü açmak mubahtır. Bazılarına* göre kadının, biri namaza ait, diğeri namaz dışında, olmak: üzere iki nevî avreti vardır. Onlara göre burada zikri geçen avreti namaza mahsus olanıdır.Namaz dışındaki avret mahalli ise yerinde görüleceği üzere bütün bedenidir.[511]
222/161- «Câbir radiyallahü anh'den rivayet olunmuştur kî. Peygamber sallaîlahü aleyhi ve sellem :
«Elbise geniş olursa onunla sarın, yani namazda sarın;» buyurmuştur. Müslim'in rivayetinde :
«İki tarafını birbirine muhalif yap! Eğer dar olursa onu giy;» denilmektedir.[512]
Bu hadîs Mütîefekun Aleyh'dir.[513]
222/161- «Buharı ile Müslim'in Ebû Hüreyre rivayetlerinde «Biriniz omuzlarında bir şey olmaksızın bir elbise içinde namaz kılmasın;» buyurulmuştur.[514]
Hadîs-i serîfde şeklinde iki emir geçiyor. Bunlardan «İltihâf» m mânâsı: Elbisenin bir tarafım giyerek, diğer tarafı ile vücûdu sarmaktır. «İttİzar» ise: Elbiseyi, tamamiyle giymektir.Yine bu hadîsde geçen sözü ravîferden birine ait müdreç bir sözdür. Bunu hadîs-i şerifin kıssasından anlıyoruz. Çünkü Hazreti Câbır (R.A.) şöyle diyor:
Resûlüllah (S.A.V.J'e geldim; namaz kılıyordu. Üzerimde bîr elbise vardı. Hemen ona sarınarak yanı başında namaza durdum. Namazdan çjkhktan sonra (S.A.V.); «Bu gördüğüm sarınma ne idi?» dedi. Elbise îdi dedim: «Eğer geniş ise onunla sarın; dar ise giyin» Buyurdular.» Görülüyor ki hadîs-i şerîf, elbise geniş ise giydikten sonra kenarlarj. ile sarılmak lâzım geleceğini, dar ise sade onu giymek kâfi geleceğini ifade etmektedir. Erkeğin avret mahalli en meşhur kavle göre göbeğinin altından diz kapağına kadardır.
Yukardaki hadîsten anlaşıldığı veçhile elbiâe geniş ise onu kuşak sarar gibi beline dolayıp omuzları açık bırakmamak bilâkis omuzlarına alarak vücudun her tarafını örtmek lâzımdır. Maamafih Cumhur-ıi ulemâ buradaki nehyi tenzih mânasına hamletmişlerdir. Nitekim sarınma emri de onlarca nedip ifade eder.' îmam'i Ahmed b. Hanbel (164— 241) buradaki nehyi vücup mânasına almıştır. Bir rivayette kadir olan elbiseye bürünmezse namazı sahîh değildir... Diğer bir rivayette namazı sahîh, fakat günahkârdır demiştir. Şu halde birinci rivayete göre sarınmayı şart, diğer rivayete göre namazın farzlarından saymış demektir.[515]
224/162- «Ümmü Seleme radiyallahü anhâ'dah rivayet edilmiştir, kî: Kendisi Resûlüllah sallaUahü aleyhi ve seîlem; kadın bir gömlek ve baş örtüsü île çarşafsız olarak namaz kılabilir mi diye sormuş; Resûlüllah sdllaîlahü aleyhi ve seJlem :
— «Evet» gömlek geniş olur da ayaklarının üzerini Örterse (Kılar) buyurmuşlardır.»[516]
Bu hadisi Ebu Dâvud tahrîc etmiştir. İmamlar onun mevkuf olduğunu sahîhlemişlerdir.
Maamafih bu vadide içtihada mecal olmadığından hadîs mevkuf da olsa yine merfû hükmündedir. îmam-ı Mâlik (93—179) ile Ebu Dâvud (202 — 275) bu hadîsi, mevkuf olarak tahrîc etmişlerdir. Hadîsin onlardaki lâfızları Muhammed b. Zeyd Kungiia'âen o da annesinden, annesinin de Ümmü Seleme'ye sormuş olması sureti ile rivayet edilmekte olup şöyledir:
«Ümmü Seleme'ye kadın hangi elbisenin içinde namaz kılacak? diye sordum; o da ayaklarının üstünü kayıp ederse bir geniş gömlek ve baş örtüsü ile kılabilir» dedi.[517]
225/163- «Âmir b. Rebia[518] radiyallahü anh'âan rîvâyel edilmiştir. Demiştir kî: Karanlık bir gecede Resûlüllah (S.A.V.) ile beraberdir. Kıbleyi tâyin hususunda bize şüphe arız oldu. Ve namazı kıldık. Güneş doğunca ne görelim, kıblenin gayrisine doğru kılmışız. Bunun üzerine: «Nereye dönseniz Allah'ın vechi oradadır» âyet-î kerîmesi indi.»[519]
Bu hadîsi Tirmîzî tahrîc etmiş ve zaîf bulmuştur.
Hadîsin zaîf addedilmesi ravîleri arasında Eş'as b. Said'in bulun-masındandır. Bu zât zaîftir. Hadîs-i şerîf karanlık veya bulut gibi bir sebeble kıbleden başka bir tarafa doğru namaz kılana iade lâzım gel-miyeceğine delildir ve bu bâbda mutlaktır. Yani kıbleyi araştırsın, araştırmasın. Ve keza hatasını vakit içinde iken anlasın veya anlamasın: Kıldığı namaz kâfidir. Taberânî'nin (260 — 360) rivayet ettiği Muaz b. Cebel hadîsi de aynı hükmü ifâde etmektedir. Hazret! Muâz şöyle diyor:
«Resûlüllah (S.A.V.)'le bîr seferde bulutlu bîr günde kıbleden başka bîr tarafa doğru namaz kılmışız. Namazımızı bîtirînce güneş açıldı. Biz Yâ Resûlüllah; Kıbleden başka tarafa doğru .kılmışız; dedîk: Muhakkak namazınız hakkıyla beraber Allah'a arzolunmuştur,» buyurdular. Hadîsin ravîleri arasında Ayle vardır ki, bu zâtı lbni Hİbbân sikadan yani mutemedlerden salmıştır. Hadîsin ifâde ettiği hüküm ulemâ arasında ihtilaflıdır. Hanefîlerle Kûfeliler ve îmam-t Şdbî (26 — 104)'ye göre kıbleyi araştırarak kıldı ise namazı sahîh ve kâfidir. Fakat aramadan ve sormadan kıldı da hatasını anladı ise bilicma namazı eniden kılması lâzım gelir. Evet îcma' tamam ise bu hadîsin umumunu tahsis eder. Bazılarına göre taharri ile yani kıbleyi araştırarak kıldı da hatasını vakit çıktıktan sonra anladı ise, namazı tamamdır, îâde lâzım gelmez. Fakat hatasını vakit içinde anlarsa, namazı yeniden kılm&sı icab eder. Bunlar da araştırmayı şart koşmuştur. Çünkü namaz kılanın kıbleye döndüğünü yakinen bilmesi lâzımdır. Şayet yüzde yüz bilemezse, o zaman taharri ile kılması caizdir. Taharri için elinden geleni yapar, yapmazsa ancak kıbleye tesadüf ettiği anlaşıldığı takdirde mazur olur. Ve namazı tamamdır. Tesadüf etmedi ise mazur sayılamaz.
îmam-ı Şafiî (150 — 204)'ye göre hatasını vaktin içinde veya dışında anlaması hükümde bir fark icab etmez. Her iki vecihde de namazı yeniden kılmak icab eder. Çünkü îstikbal-i kıble kat'î olarak farzdır. Seriyye hadîsinde ise zaaf vardır. îmam-ı Şafiî'ye : «Seriyye hadîsi Muaz b. Cebel hadîsi ile kuvvet kazanmıştır. Hattâ Muaz hadîsi yalnız başına hüccettir. Binâenaleyh bu hadîs ile amel olunur» dîye cevap verilir.[520]
226/164- «Ebu Hüreyre radtyallahü anh'den rivayet edilmiştir. Demiştir kî Resûlüllah sallallahü aleyhi ve seîlem:
— Doğu ile batı arası kıbledir; buyurdular.»[521]
Bu hadîsi, Tirmizî rivayet etmiştir.
Musannif merhum bu hadîsi «Et - Telhis» adlı eserinde Tirmizî'nin rivayet ettiğini söyledikten sonra onun için «Hasen sahîh» dediğini zikreder. Burada dahi zikretmeliydi. Filhakika Tirmizî (200 — 279) bu hadîsi iki yoldan rivayet etmiştir. Bunlardan.biri hasendir. Tirmizî rivâyeti sahîhlemiş ve sonra şöyle demiştir: «Maşrikle Mağrip arası kıbledir» hadîsi Peygamber (S.A.V.)'in ashabından birçoğu tarafından rivayet edilmiştir ki, Ömer b. Hattab, Ali b. Ebî talip, lbni Abbas ha zar at ı bunlardandır.»
İbnİ Ömer (R. A.) diyor ki, «Batıyı sağına, doğuyu soluna alırsan ikisinin arası kıbledir. O halde kıbleye karşı döndün demektir.» îbnül Mübarek (—181) Maşrik ile Mağrip arası ehli Maşrik için kıbledir; di.-yor. Bittabi İbni Ömer hazretlerinin tarifi Medine'de ve daha-beride olan memleketler içindir. Yemendekiler için kıble batıyı sola, doğuyu sağa almak suretiyle tâyin edildiği gibi, Hindliler için de batıyı karşısına, doğuyu arkasına almakla tâyin edilir. Yâni her yerin tayini, bulunduğu coğrafî vaziyete göredir.
Hadîs-i şerîf Kabe'nin aynını göremiyenler için kıblenin Kabe. ciheti olduğuna delildir. Ulemâdan birçokları bu hadîsle istidlal ederek bu kavle zâhip olmuşlardır. Çünkü Kabe'yi gören bir kimse için kıble sadece batı ile doğu arasına münhasır değildir. Kabe'yi karşısında görmek şartı ile onun hakkında bütün cihetler müsavidir. Yine bu hadîs iki cihet arasının kıble olduğuna, istikbal-i kıble için Kabe'nin aynının değil, cihetinin şart olduğuna delâlet etmektedir. Kabe'yi gören için mutlaka onun kendine doğru dönmenin vücûbuna dair bu hadîsde bir delâlet yoktur. O başka delillerden anlaşılır.[522]
227/165- «Âmir b. Rebia radıyattahü anft'den rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlüllah (S.A.V.)'i hayvanının üzerinde hayvan kendisini nereye çevirse oraya doğru namaz kılarken gördüm.»[523]
Bu hadîs, Mültefekun Aleyh'dir. Buharı «Başı ile imâ ediyordu. Bunu farz namazda yapmıyordu» cümlesini ziyâde etmiştir.
Bu hadîsin Âmir b. Rebia'dan olan rivayeti Buharî'de:
«Hayvanın üzerinde teşbih ederdi» cümlesi ile başlar. Yine Buharî'mn İbni Ömer'den olan rivayeti ise:
«Hayvanının sırtında teşbih ederdi» şeklindedir. İmam-ı Şafiî (150—204) dahi Hazreti Câbir (R. A./den şu hadîsi rivayet eder:
«Resûiüllah (S.A.V.)'i hayvanının üzerinde nafileleri kılarken gördüm.»
Buharî'nin rivâyetindeki «Başı ile imâ» dan maksad rükû ile secde hâlidir. Hattâ İbni Huzeyme'nin rivayetinde «Secdeleri rükûdan daha fazla eğilerek yapar» idiği zikredilmiştir. Binâenaleyh hadîsi şerîf hayvan üzerinde kıbleye karşı dönmese bile, nafile namazı kılmanın caiz olduğuna delildir. Zahirine bakılırsa hayvanın üzerinde semer ve mî-haffe gibi bir şey bulunsun veya bulunmasın; keza sefer uzun olsun, kısa olsun hüküm birdir. Fakat Câbir hadîsinin bir rivayetinde:
«Kendisinde namaz kısa kılınan sefer» kaydı vardır. Bu kayda bakarak ulemâdan MalîkÜerle bir cemaat; seferin, namazın kısa kılınmasına sebep olan uzak yol olmasını şart koşmuşlardır. Diğer mezhep imamlarına göre uzak yol şart değildir. Kısa yolda da caizdir. Bu kavi Hazreti Enes'den fiilen ve kavlen rivayet edilmiştir. Hadîs-i şerîfde sözü geçen hayvandan murad devedir. Bu hadîs binekli giden hakkındadır. Yaya giden hakkında bunda söz yoktur. Şafiîler binek gidene kıyasla yaya gidene de nafile kılmaya cevaz vermişlerdir. Ancak rükûda, sücûdda mutlaka kıbleye dönmek ve onları tam yapmak şart olduğu gibi, yürümesi de yalnız kıyam ile teşehhüd halinde caizdir. Rükûdan doğrul-dukta yürüyüp yürüyemiyeceği hakkında iki kavi vardır, iki secde arasında ise yürüyemez. Çünkü aralarında oturmak icab eder} demişlerdir.
Hadîsde «Nereye çevirirse» denildiğine bakılırsa İstikbâl-i kıble için ne namazda, ne de namazın başında kıbleye dönmek icab etmezse de aşağıdaki hadîsde îftitâh tekbirini alırken, kıbleye dönmek icab edeceğine delil vardır.[524]
227/165- «Ebu Davud'un Enes hadîsinden olan rivayetinde; «Yola gittiğinde nafile namaz kılmak İsterse, devesini kıbleye çevirir ve tekbir af ir; sonra hayvanının yüzünün olduğu tarafa doğru kılardı» buyrulmaktadır.[525]
Bu hadîs isnadı hasendir.
Binâenaleyh bu ziyâde makbuldür. Ve Enes hadîsi ile amel olunur. Binek hayvanın deve olması şart değildir. Müslim'in {204 — 261) rivayetinde Resûl-ü Ekrem (S.A.V.)'in eşeği üzerinde de namaz kıldığı ifade olunmuştur. Her iki hadîse göre de hayvan üzerinde kılınacak namazın nafile olduğu beyan olunmakta ise de Tirmizî (200 — 279) ile Nesâi (215 —303) rivayetinde: «Resûiüllah (S.A.V.)'in ashabı ile birlikte dar bîr boğaza geldiklerinde üzerleri yağmur altlan çamur bir halde namaz vak(İ oldu. Resû!-ü Ekrem (S.A.V.) müezzine emrederek ezan okuttu, ikâmet getirtti. Sonra hayvanının üzerinde öne geçerek ashaba İmâ İle namaz kıldırdı. Secdeyi rükûdan daha fazla eğilerek yapıyordu.» deniliyor. Tirmizî: «Bu hadîs gariptir» diyor. Fakat Hazreti Enes'in farz namazını fiilen hayvan üzerinde kıldığı da rivayet olunmuştur. Bu hadîsi Abdüîhak sahîhlemiş; Sevrî (95 —161) hasen bulmuş; Beyhakî (384 — 458) zaîf addetmiştir.
Bazıları hayvanın üzerinde « *û£ » bulunur ve kıbleye karşı durursa, üzerinde farz namaz kılınabilir demişlerdir. Fakat gemi gibi yürür halde olursa, içinde bilittifak namaz caizdir. Hayvan durursa Şafİîfere göre; «Farz namazı yine caizdir.» Çünkü onlara göre iplerle bağlı beşik üzerinde farz namaz caiz olduğu gibi, sırtta taşınan karyola üzerinde dahi taşıyan durduğu halde farz kıhnabilic. Hadîs-i şerîfde geçen «Mektube» tâbirinden bütün mükelleflere farz olan namaz kas-dedümiştir. Binâenaleyh ResûlülSah (S.A.V.) hayvanın üzerinde vitir namazı kılıyordu. Vitir ise sade ona farzdı.» diye bir itiraz vârid olamaz. Maamafih mes'ele ihtilaflıdır, tafsilât için fîkih kitablarına müracaat etmelidir. Buradaki tafsilât hadîslerin zahirine göredir.[526]
229/166- «Ebû Sald-i Hudrî radıyaMahü anft'den Peygamber sallal-' lahü aleyhi ve seMem'ın :
— Yerin hepsi mesciddir. Yalnız kabristan ile hamam müstesna; buyurdukları rivayet edilmiştir.[527]
Bu hadîsi, Tirmizî rivayet etmiştir. Hadîsin illeti vardır.
îllete sebeb, vasıl ve irsalinin ihtilaflı olmasıdır. Çünkü Hammâd, Artır b. Yahya'dan, o da .babasından, o da Ebu Said'den işitmiş olmak üzere mevsu! rivayet etmiştir. Fakat Sevrî {95 — 161} Amr b. Yahya'dan, o da babasından, o da Peygamber (S.A.V.)'den mürsel olarak rivayet etmiştir. SevrVnin rivayeti daha doğru ve daha sabittir. Dâre Kutnî (306 — 385): «Mahfuz olan, bu hadîs mürseldir» diyor. Beyhakî (384 — 458), dahî mürsel olmasını tercih ediyor. Hadîs-i şerîf kabristan ile hamamdan maada her yerin namaz kılmak için elverişli olduğuna delildir. Kabristan tâbiri, kabir üzerinde veya kabirlerin arasında kılmaya şâmil olduğu gibi, mü'min veya kâfir kabristanına da âmm ve şâmildir. Mü'min kabristanında hürmet ve ikram için kılınmaz. Kâfir kabristanında ise pisliğinden uzak olmak için namaz caiz değildir. Hamamda" kılınmaması bazılarına göre pis olduğundandır. Şu halde temizlenirse kılınır. Fakat bazılarınca pis olduğundan değil, hadîs-i şerifte istisna edildiği içindir. Binâenaleyh hamamın hali ne olursa olsun içinde.namaz kılmak mekruhtur, îmam-ı Ahmed b. Hanbel (164 — 241) «bu-hadîsle amel ederek hamamda hattâ hamamın üzerinde bile namaz kılmak sahîh değildir» diyor. Cumhur'a göre caiz ise de mekruhtur. Bazı rivayetlerde hamamda namaz kılmaktan menedilmesine sebeb burasının şeytanlar mahalli olduğu ifade edilmiştir. Şu halde teyemmüm babı 137/107. No: lu hadîsde görülen :
«Yer bana mescicl ve temizleyici kılındı» rivayeti kabristan ve hamam ile keza aşağıdaki hadîsde görülecek mezbele, salhane ve yol ortası gibi şeylerle tahsis olunmuştur.[528]
230/167- «Ibni Ömer radıyallahii anh'den rivayet edilmiştir ki : Peygamber (S.A.V.) yedi yerde namaz kılmaktan nehyetmişiir:Mezbebede, salhanede, kabristanda, yol ortasında, hamamda, deve ireklerinde ve Beytüllah'ın üzerinde.»[529]
Bu hadîsi, Tirmizî rivayet etmiş ve zaîf bulmuştur.
Mezbslo: Çöplük demektir. Mattın: Ma'tanın cemidir. Su kenarındaki deve ireğidir.
Tirmizî (200 — 279) bu hadîsi tahrîc ettikten sonra: «İbni Ömer hadîsi o kadar kavî değildir; gerçekten, Zeyd b. Cebire hakkında belleyişi cihetinden söz edilmiştir» demektir. Buharı (194 — 256) Zeyd b. Cebire hakkında: «Metruktür» diyor.
Bazı ulemâya göre bu yerlerde namaz kılmaktan nehyedilmesinin illeti : Kabristanla salhane hakkında pis olmalarıdır. Bazılarına göre yel ortası da bu hükümdedir. Diğer bazılarına göre ise yolda gayrin haK-kı olduğu için yasak edilmiştir. Binâenaleyh yol geniş de olsa, dar da olsa orada namaz sahîh olmaz, nehy umumîdir. Deve irekleri şeytanların sığınağı olduğu için orada namaz kılmak yasaktır. Bu bâbdaki rivayetlerde «Mebâvikku'l - İbil Menâhu'l - İbil, MszâbUu'l İbİİ» tâbirleri geçmekte clup, bunlar develerin çöktüğü yer, deve pisliklerinin atıldığı yer mânâlarına gelir. Ve «ve maâtmu'l - ibil» tâbirinden daha da umumîdirler.
Kabe'nin üzerinde kılmanın yasak edilmesi Kabe'nin havasından çıkacak derece üstünde olduğu zamana mahsustur. Böyle olmazsa, na-mz'Z caizdir. Şu kadar var ki bu ta'lil hadîs-i şerifin mânâsını ibtâl eder görünüyor. Zira Kabe'yi karşısına almayınca «Istikbâl-i kıble» tahakkuk edemiyor. İstlkbâl-i kıble ise şarttır. Bu hadîs sahîh olsa nehy vücûb ifâde eder. Ve mezkûr yerlerin hepsi hakkında hüküm bir olurdu ve hadîsini de tahsis ederdi. Lâkin zait olduğunu görmüş bulunuyoruz. Yalnız rivayetler arasında kabristan ile deve irekleri hakkındakiler sahihtir.
Nitekim aşağıdaki hadîsle Tirmizî'nin Hazreti Ebû Hüreyre'den rivayet ettiği şu hadîs-i şerîf sahihtirler:
«Demiştir ki: «Koyun ağıllarında namaz kılın; deve ireklerinde kılmayın» buyurdu. Tirmizî bu hadîs için hasen sahihtir» diyor. Binâenaleyh bu hadîsler o hadîsi tahsis ederler.[530]
231/168- «Ebu Mersed-i Ganevî[531] radtyriUahü anh'fan rivayet edilmiştir. Demiştir kî; ResûlüNah sallaîlahü aleyhi ve sellem:
— Kabirlere doğru namaz kılmayın; onlarm üzerine de oturmayın; derken işittim.»[532]
Bu hadîsi, Müslim rivayet etmiştir,
Hadîs-i şerîf, kabre karşı namaz kılmanın nehyedildiğini gösteriyor Nitekim kabir üzerinde kılmanın yasak olduğunu germüştük. Kabre karşı ne miktar dönülürse namaz kılmak memnu olduğu beyan edilmemiştir. Binâenaleyh örfen ne miktara «karşı döndü» denilirse, memnu olan da o miktardır. Kabre karsı namaz kılmanın hükmü ihtilaflıdır. Hanefîler'e göre kabir, önünde olursa mekruhtur. Arkasında veya yanlarında bulunursa değildir. Amma kabristanda namaz kılmafc için yer ayrılmışsa orada namaz kılmak ve keza peygamberlerin:kabirlerine karşı namaz kılmak mekruh değildir. Hanbelîlere göre kabristanda namaz kılmak mutlak suretle bâtıldır. Amma" üç mezardan az olan kabristanda kabre karşı olmamak şartı ile namaz kılmak mekruh bile değildir. Kabre karşı olursa mekruhtur. Şafiîlere göre peygamberlerle şühedanın kabirleri müstesna, şâir kabirlere karşı namaz kıl-makfmutlak suretle mekruhtur. Yani kabir namaz kılanın neresine gelirse, gelsin mekruhtur. Maliklere göre necasetten emin olmak şartı ile kabristanda namaz kılmak kerahetsiz. caizdir.
Hadîs-i şerîf kabir üzerine oturmanın da memnu olduğuna delâlet ediyor. Bu bâbda başka hadîsler de vardır. Müslim'in tahrîc ettiği Ebu Hüreyre hadîsi ile kabirlerin üzerine basmanın hükmünü bildiren Câ-bir hadîsi bunlardandır. Ebu Hüreyre hadîsi şudur:
«Biriniz bir kor üzerine oturarak elbisesinin yanması ve (korun) cildine işlemesi kabir üzerinde oturmasından daha hayırlıdır.» Ulemâdan bir cemaat bu hadîse isnad ederek kabir üzerine oturmanın haram olduğuna kail olmuşlardır. îmam-ı Malik'ten (93 —179) bir rivayete göre oturmak ve emsâii, mekruh değildir. Memnu olan kazâ-i hacet için oturmaktır. «El Muvatta» da Hazreti Ali (R. A.^'nin kabir üzerine oturduğunu ve yattığını zikreder. BuharV-de dahi İteni Ömer ve başkalarından buna benzer rivayetler vardır. Diğer mezhep imamlarına göre kabir üzerinde oturmak, uyumak ve yürümek — zaruret hali müstesna — mekruhtur.[533]
232/169- «Ebu Said radtyaJlahü anh'den rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem :
— Bir kimse mescide geldi mi baksın. Eğer ayakka-bıTarında bir eza veya kazer görürse onu silsin ve o ayakkabıları ile namazını kılsın; buyurdular.»[534]
Bu hadîsi, Ebû Dâvud tahrîc etmiş; İbni Huzeyme sahîhlemişîir.
Hadîs-i şerîfdeki ezâ ve kazer lâfızları, pislik- mânasına gelir. Ezâ mı dedi, kazer mi? Ravî burada şüphe etmiştir. Hadisin mevsul veya muttasıl olması ihtilaflıdır. Ebu Hafim (195 — 277) mevsul olmasını tercih etmiştir. Aynı hadîsi, Hâkim (321 — 405) Enes ile İbni Mes'ûd (R. Anhümâ)'dan; Dâre Kutnî (306 — 385) de İbni Abbas ile Abdullah b. Şihhîr'den rivayet etmişlerse de isnadları zaîftir. Bu hadîs, ayakkabı ile namaz kılmanın meşru' olduğuna .ayakkabılarında pislik varsa silmekle temizleneceğine delildir. Zahirine bakılırsa necaset kuru olsun, yaş olsun, silmekle temizlenir. Bu hadîse sebeb, Resûlüllah (S.A.V.) ayakkabı ile namaz kılarken Cibril Aleyhisselâm gelerek, ayakkabısında pislik olduğunu haber vermesidir. Resûl-ii Ekrem hemen ayakkabısını çıkarmış ve namazına devem etmiştir. Yine bu hadisi bilmeden veya unutarak necâsetli ayakkabı veya elbise iie namaz kılan.bir kimsenin namaz içinde o necaseti giderip namazına devam edeceğine delâlet ediyor. Lâkin bu mes'eleler ihtilaflıdır. Tafsilât fıkıh kitaplarındandır. Ayakkabılarının toprakla silmek suretiyle temizleneceğini aşağıdaki hadîs ifade etmektedir.[535]
233/170- «Ebu Hüreyre radvyaVahü anlı'den rivayet edümiştir. De-mişür ki: Resûfüliah sallallahü aleyhi ve sellem:
— Biriniz pislik üzerine mestleri ile bastı mı onların temizleyicisi topraktır; buyurular.»[536]
Bu hadîsi, Ebû Dâvud tahrîc etmiş; İbni Hîbbân da sahîhlemiştir.
Hadîsde mestler misâl olarak zikredilmiştir. Yoksa ayağa giyilen bir şey aynı hükümdedir. Bu hadîsi îbnü's- Seken (294 — 353), Hâkim, (321 — 405) ve Beyhakî (384 — 458} Hazreti Hüreyre'den tahrîc etmişlerdir. Senedi zaîftir. Ebu Dâvud (202 — 275) de Hazreti Âİşe.'den tahrîc etmiştir. Bu bâbda daha başka hadîsler de varsa da hiçbiri zaîf-likten hali değildir. Şu kadar var ki birbirini takviye ederler. Evzâî (78 — 150) ile ibrahim Nehâî (11 — 95) bu hadîsle amel etmişlerdir. Ummii Seleme hadîsi de bu re'yi takviye eder. Bu hadîse göre Hazreti Ümmü Seleme (R. Anhâ) Resûlüllah (S.A.V.)'e sormuş: «Ben eteğimi uzatan bir kadınım; pis yerlerde yürüyorum» demiş. Resulü Ekrem (S.A.V.) kendilerine:
«Ondan sonrası onu paklar» diye cevap vermiştir. Bu hadîsi Ebu Dâvud, Tirmizl (200 — 279) ve tbni Mâve (207 — 275) tahrîc etmişlerdir. Bunun bir benzeri de Ebu Dâvud ile İbni Mâce'nin tahrîc ettikleri su hadîstir:
«Benî Abdil Eşhel kabilesinden bir kadın demiştir kî: Yâ Resûlallah, bizim mescide doğru pis bir yolumuz var. Yağmurumuz yağdığı zaman ne yapalım? dedim:
«Bu yoldan başka ondan daha güzel yok mu? dedi.
Evet dedim.
«İşte bu onunla «temizlenir» buyurdular.»
Hattâbî (— 388): «Bu hadislerin ikisinin de senedinde söz vardır» diyor. İmam-ı Şafiî (150 — 204) ise te'vil ederek: «Bunun mânası yol kuru olup, elbiseye bulaşacak bir şey yoksa demektir» şeklinde mütalâada bulunmuşsa da «Yağmurumuz yağdığı zaman» tâbiri bu te'vile uygun düşmüyor. îmam-ı Mâlik (93 — 179) : «Yerin birbirini paklaması, evvelâ pis yere basıp, sonra kuru ve temiz toprağa basmakla olur. O zaman bir yer diğerini temizler. Fakat pislik bedene veya elbiseye bulaşırsa onu ancak su paklar; icma' da budur.» Demiştir. Bahis mev-zumuz oian Ebû Hüreyre hadîsini İmam-% Beyhak'ı (384 — 458)'nin Ebu'l - Mualla'd&n, onun da babasından, onun da dedesinden rivayet ettiği şu vak'a te'yid eder: Ebu Mualla'mn ceddi diyor ki: Haz-reü Ali (R.A.) ile Cuma namazına gidiyorduk; yürüyordu. Kendisini bir çamurlu su birikintisi mescidden ayırdı. Bunun üzerine hemen ayakkabılarını ve donunu çıkardı. Ben, ver, senin yerine ben taşıyayım yâ Emîre'l - Mü'minin; dedim. Olmaz dedi ve suya daldı. Geçtikten sonra ayakkabılarını ve donunu giydi; sonra cemaata namaz kıldırdı ve ayaklarını yıkamadı.» Bittabi ravî yerdeki çamurlu suyun aynı zamanda pis de olacağını anlatmak istiyor. Çünkü meskûn yerlerde toplanan sular necasetten hâli olmazlar.[537]
234/171- «Muaviye b. Hâkem[538] radıyallahü anh'öen rivayet edilmiştir. Demişlir ki: Resûlüüah sattallahü aleyhi ve selleriz:
— Şüphesiz şu namaz, içinde insanların sözlerinden bir şey (bulunması, söylemesi) salih olmayan'dır. Hemen ancak o, teşbihtir, tekbirdir, Kur'an okumaktır;»[539]
Bu hadîsi, Müslim, rivayet etmiştir.
Hadîs-i şerifin sebebi şudur: Namaz kılarken bir adam aksırmış;
Hazreti Muâviye de ona teşmit yapmış yâni « ^lil^V ».demişti. Eu-nu gören biri namazda Hazreîi SVluâvîye'ye işittirecek ve anlatacak şekilde reddiyede bulundu. Resûlüllah (S.A.V.) de bu hadîs-i şerifi irad buyurdular.
Hadîsteki «Salih olmayan» tâbirinden murad, namazın sahîh olmamasıdır. Şu halde hadîs namazda konuşmanın mutlak surette yâni ister namazı ıslah etmek niyeti ile olsun, namazı bozduğuna delildir. Keza bilmeyerek konuşmanın bozmayacağım, böylesinin mazur olacağını bildiriyor. Çünkü Muâviye'ye namazım iade ettirmemiştir. Elhasıl nam&zda meşru elan insan sözü değil. Kur'an okumak, teşbih ve tekbirdir. Nitekim aşağıdaki hadîs de buna delâlet eder.[540]
235/172- «Zeyd b. Erkam radıyattalıü anh'den rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Biz Peygamber (S.A.V.) zamsnında namazda konuşacak olduk mu, birimiz arkadaşına hacetini söylerdi. Nihayet «namazlara ve bahusus orta namaza dikkat edin, ve Allah'a kunuî ederek namaz kilin.»[541] âyeti indi. Bize de sükut emrolundu. Konuşmak yasak edildi.»[542]
Bu hadîs, Müttefekun Aleyh'dir.
Hadîs-i şsrîfden her ne kadar sadr-ı İsîâmda namazda konuşmanın caiz idiğİ anîâşılryorsa da, bu konuşma meclislerdeki muhabbet gibi değil, ihtiyaca mebnî idi: «Orta-namaz» dan murad ikindidir. Ekser ulemânın kavli bu olduğu gibi icmâ iddia edenler bile vardır.
Nevevî (631 — 676) Müslim şerhinde şöyle diyor: «Bu hadîsde her nevi insan sözlerinin haram kılındığına delil vardır. Ve namazda kenuşmamn haram olduğunu bildiği halde, namazın yararına olmayan veya başı sıkılan birinin kurtarmaya yaramayan yahut benzeri bir şeyden başkası için konuşmanın namazı bozacağına ulemâ ittifak etmiştilerdir.» Bundan sonra Nevevî namaz yararına konuşma bâbmdaki ihtilâfı zikretmiştir. Bu ihtilâf ilerde sehv' secde babında Zülyedeyn hadîsinde görülecektir. Ashab-ı Kiram (R. Anhüm) kunuttan sükut mânâsını anlamışlardır. Filhakika «Kunut» un onbir mânâsı vardır ve bunlardan biri de sükuttur. Demek oluyor ki hususiyle bu mânâyı as-hab ya karine ile anlamışlar; yahut maksadın.bu olduğunu kendilerine Resûlüllah (S.A.V.) açıklamıştır. Namaz kılan başkasına bir şeyi ten-bih etmeye mecbur kalırsa, şer-i şerîf kendisine bir takım lâfızlar mubah kılmıştır. Bu lâfızları aşağıdaki hadîs beyan ediyor.[543]
236/173- «Ebu Hüreyre radıyalîahü anh'den rivayet edilmiştir. Demiştir kî: Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem:
— Teşbih erkeklere, el vurmak da kadınlaradır; buyurdular.»[544]
Bu hadîs, Müttefekun Aleyh'dir. Müslim «namazda» kaydını ziyâde etmiştir.
Zaten hadîs-i şerifin bir rivayetinde:erkeklere, el vurmak da kadınlaradır.» buyrulmuştur. Hadîs-i şerifin siyakından anlaşılan, namaz halidir. Nitekim Müslim'deki ziyâde de bunu gösteriyor. Binâenaleyh bu hadîs-i şerîf namazda bir şey başa geldiği, meselâ : imama yanıldığını tenbih etmek icab ettiği zaman erkeklerin «süb-hanellah» demek suretiyle, kadınların da el çırparak tenbihte bulunmalarının megrû olduğuna delildir. Böylelikle kendisinin namazda olduğunu bildirir. El vurmanın keyfiyeti sağ elinin iki parmağı ile sol elinin avucuna vurmaktır. Cumhur-u ulemâ bu hadîsle amel etmişlerdir. Bazıları tafsilât vermiş: ve «Eğer bu namazda olduğunu bildirmek için ise namazı bozmaz. Fakat başka bir şey için ise namazı bozar» der misler. Hattâ imam âyeti sökemeyip tutulsa ona âyeti hatırlatmağa bile müsaade etmemişlerdir. Delilleri Ebu Davud'un tahrîc ettiği şu hadîstir:
«Yâ Ali namazda imama (âyeti) açma.» Fakat bunlara cevap verilmiş ve: Bbu Dâvud bu hadîsi rivayet ettikten sonra bizzat kendisi zaîf bulmuştur» denilmiştir. Mevzuu bahsimiz oian Ebû Hüreyre hadîsi teşbih ve el çırpmanın meşru olduğuna delâlet etmekle beraber bunların farz olduğunu bildirmiyor. Zira hadîs de emir yoktur. Yalnız bir rivayetinde emir lâfzı ile vârid olmuş ve:
(Namazda) başınıza bir şey gelirse erkekler teşbih etsin, kadınlar el çarpsın» buyrulmuştur. Mesele ihtilaflıdır. Bazıları sünnettir demiş. Diğer bazıları icabı hale göre vâcib, sünnet ve mendub olur demişlerdir.[545]
237/174- «Mutarrîf b. Abdillah b. Şıhhîr[546] radiydüahü anh'den, babasından duymuş olarak rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlüllah (S.A.V.)'İ namaz kılarken gördüm. Göğsünde ağlamaktan tencere fıkırtısı gibi bir fıkırtı vardı.»[547]
Bu hadîsi, (bni Mâce müstesna, Beşler tahrîc etmşitir. İbnî Hibbân da sahîhlemiştir.
Yukarıdaki hadîs-i şerifi İbni Huzeyme (23 — 311) ile Hâkim (321 — 405) de sahîhlemişlerdir. Muslinim tahrîc ettiğini söyleyenler vehmetmişlerdir. Bu hadîsin bir misli de Buhan'de olup, onda: «Hazreiİ Ömer'in sabah namazını ve Yusuf sûresini okuduğu[548] âyetine gelince hıçkırığı işHildiği» beyan olunmaktadır. Bu hadîsi Buharî maktu olarak, Said b. Mansıır ise mevsul olarak tahrîc etmişlerdir. Aynı hadîsi tbnü'l - Münzir (— 236) dahi tahrîc etmiştir.Hatiîs-i şerîf ağlamanın ve ağlarken hıçkırmanın namazı bozmadiğına delildir. İnlemek de buna kıyas olunursa da mes'ele ihtilaflıdır. Tafsilâtı fıkıh kitaplarmdadır.[549]
233/175- «Ali radıyallahü anh'den rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlüllah (S.A.V.)'den bana iki tane kabul saati tahsis edilmişti. Ona geldiğimde namaz kılıyorsa bana öksürürdü.»[550]
Bu hadîsi Nesâî ile İbni Mâce rivayet etmişlerdir. Hadîs-i şerifi İbni Seken (294 — 353) de sahîhlemiştir. Bir zaîf rivayetinde yani öksürük boğazını kazıdı, yerine teşbih etti denilmiştir. Hadîsde geçen medhal kelimesi ismi zamandır. Gelecek zaman demektir.
Bu hadîs, Öksürüğün namazı bozmadığına delildir. Öksürük ve ahlamak, chlamak gibi şeylerin ihtiyaç olduğu takdirde namazı bozmayacağında hemen hemen bütün mezheb imamları müttefiktir. İhtiyaç yokken sırf oyun olsun diye Öksürmenin veya anlayıp ohlamamn namazı bozacağında dahi müttefiktirler. Bundan maada bazı yerlerde birbirinden ayrıldıkları görülür. .
Yukarıki hadîsde her ne kadar ızdırab var denilmişsede, bu iddia doğru değildir. Çünkü (tenahneha) rivayetini İbni Sekeri sahîhlemiştir. (sebbaha) rivayeti ise zaîftir. Binâenaleyh ıztırap dâvası tam ve yerinde değildir. Bilfarz her iki rivayet sabit olmuş olsa yine de aralarını bulmak ve Resûlüllah (S.A.V.) bazan öksürük, bazan da teşbih ederdi» demek mümkündür.[551]
239/176- «İbni Ömer radıydlîahü anh'den rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Bilâi'e Peygamber (S.A.V.) namaz kılarken ensâr ona selâm verdikleri vaki) onlara nasıl selâm reddettiğîni\gördün? dedim. Şöyle yapardı dedi ve avucunu yaydı.»[552]
Bu hadîsi, Ebu Dâvud ile Tirmizî tahrîc etmiş ve Tirmizî sahîhle-miştir. .
Hadîsi İmam-ı Ahmed (164 — 241) Nesâî (215 — 303) ve İbni Mâce (207 — 275) de tahrîc etmişlerdir. Aslı şöyledir:
«Resûlüilah (S.A.V.) Küba'ya çıkmış, orada namaz kılıyor İdî. Ensar çıka geldiler ve ona selâm verdiler. Bllâl'e : Naşı! gördün ilâ ahir...dedim».
Bu hadîsi İmam-ı Ahmed, İbnİ Hİbban (— 354) ve Hâkim (321 — 405) İbnî Ömer'den de rivayet etmişlerdir. Yalnız o.rivayette (Bilâl) yerine (Suheyb) zikredilmiştir. Tirmizî (200 — 279) her iki hadîsin sahih olduğunu söyler.
Hadîs-f şerîf, namaz kılana birisi selâm verirse, işaretle kabul edip, diliyle birşey söylemiyeceğine delildir. Müslim'de Hazreîi Câbîr'den rivayet olunan bir hadîse göre, Resûlüilah (S.A.V.) Câbir'i bir iş peşinde göndermişdi. Hazretî Câbir diyor ki: Sonra ona namaz kılarken yetiştim. Ve selâm verdim. Bana işaret etti. Namazdan çıktıktan sonra beni çağırdı ve: «Sen bana selâm verdin;» dedi. Ve işaretle selâmı almışken yine de özür beyan etti.. «Bu da yukanki hadîsi takviye ve te'yid eder. Vakıa ibni Mes'ud hazretlerinden rivayet edilen bir hadîsde yu-karıkinin aksine olarak Resûlüilah (S.A.V.)'in namaz kılarken İbnİ Mes'ud'un selâmını kabul etmediği, namazdan sonra ona:
«Şüphesiz ki namazda meşguliyet vardır» buyurduğu zikre-düiyorsa da Beyhakî (384 — 458) o hadîsde Resûlüilah (S.A.V.)'in İbni
Mes'ud'a bası ile işaret ettiğini kaydetmektedir. Mes'ele ihtilaflıdır. Bazılarına göre namaz kılan selâm verene işaretle değil, sözle cevap verir. Diğer bazılarına göre; namazdan çıktıkdan sonra selâmını alır. Bir takımları: Verilen selâmı içinden alır; diyorlar. Bir takımları da buradaki hadîse uyarak: İşaretle kabul eder derler. Bu kaviller içinde delile istinad edeni bu son kavil görülüyor. Bazıları işaretle selâm almak müstahaptır. Çünkü Resûlüilah (S.A.V. İbni Mes'ûd'a işaret etm-mîş; bilâkis «namazda meşguliyet vardır» buyurmuştur. Eğer işaret vacip olsa, Resûlüilah (S.A.V.) terk etmezdi demek isterlerse de biraz evvel gördük ki Resûlüilah (S.A.V.) ona işaret etmiştir. Câbir hadisinde Hazreti Peygamberin namazdan, sonra Özür beyan ettiğini de gördük. Namazda konuşmak haram olmasa, selâmı işaretle kabul etmez ve namazda meşguliyet olduğunu söylemezdi. Bu böyle olduğu halde yine de namaz kılarken verilen selâm lâfızla alınır demek hakikaten şaşılacak şeylerdendir. Haneîîlere göre namazda iken verilen selâma hiç cevap verilmez. Bazıları Hanefîlere itiraz ederek : «Bu sözü Resulü Ekrem işaret ile selâm alması reddeder. Zira cevap verilmiyecek olsa, Resûlüilah (S.A.V.) cevap vermez ve ensar-ı kirama da bildirirdi» demişlerse de onlar, da bu itiraza lâzım gelen cevabı vermişlerdir. İşaretin nasıl yapılacağına gelince: Bu hususa dair yalnız İbni Ömer hadîsinde açıklama yapılmışdır. Kâfi derecede açıklamayı İbni Ömer'den rivayet eden Cafer b. Avn yapmış ve elinin içini aşağı, üstünü yukarı çevirerek avucunu yaymış : «Şöyle yapardı» demiştir. Bu hususta bir de Suheyb hadîsi vardır ki> onda işaretin parmakla yapıldığını ravî bildirmiştir. Hasılı Cumhur'a göre namaz kılan, kendisine verilen selâmı ya başı ile, ya eli ile yahut parmağı ile kabul eder. Hazreîi Ebu Hüreyre'den şöyle de bir hadîs rivayet edilmiştir ki:
«Resûlüilah (S.A.V.): Kim namazda anlaşılır bir işaret yaparsa namazını İade etsin; buyurdu. Bu hadîsi Dâre Kutnî (306 — 385 rivayet etmişdir. Ama hadîs «SübülüsseJâm» sahibine göre batıldır. Çünkü Ebû Hüreyre'den rivayet eden Ebû Gatfan meçhul bir adamdır. Biz deriz ki, aynı hadîsi 'Ebû Dâvud'da,, Ebû Hüreyre'den rivayet etmiştir. Onu da îbnv/l - Cevzl, Ebû Gatafan' ve İbni İshak ile il-letlendirmiştir. Lâkin kendisine Ebû Gatafan'm adını Tarîf olduğu, İbni Maln ile Nesâî'nin onu mutemed saydıkları, hattâ Müslim'de hadîsi bulunduğu ihtar olunmuştur, İbni İshak dahi sikadır. İşte namazda iken verilen selâm babında hanefîlerin delili bu hadîstir.[553]
240/177- Ebu Kafâde'den rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlül-lah (S.A.V.) Ümâme binti Zeyneb'İ[554] yüklenmiş olduğu halde namaz kılardı. Secdeye vardı mı onu bırakır, kalktığında tekrar alırdı.»[555]
Bu hadîs, Müttefekun Aleyh'dir. Müslim'de: «Mescidde nâsa imam iken» ziyâdesi vardır.
Hazretİ Peygamber (S.A.V.)'in Ümâme'yi kucağına alarak namaz kılması bir defa vâki olmuştur. Hadîs-i şerîf, namaz kılanın insan olsun, hayvan olsun bir canlıyı üzerinde bulundurmasının namaza zarar vermiyeceğİne delildir. Hadîs mutlak olduğuna göre, zaruret olsa da -olmasa da bu caizdir. Keza kıldığı namaz farz da olsa vacip veya sünnet de olsa; ve kendisi imam da olas yalnız da kılsa caizdir. Müslim'in rivayetinde bu işi imam iken yaptığı tasrih edildiğine göre yalnız kılarken evleviyetle caiz olur. Keza farz kılarken caiz olunca, farzdan gayri namazlarda mes'ele yine evleviyette kalır. Hadîs-i şerîfde çocukların elbise ve bedenlerinin temizliğine de işaret vardır ki, zaten" pislik zahir olmadıkça, asıl olan budur. Yine bu hadîs-i şerîfde çocuğu tutup, kapmakla namazın bozulmayacağına işaret vardır. Çünkü Resû-lüllah Ümâme'yi bırakıp alıyordu. îmam-ı Şafiî (150 — 204) bu kavle zahip olmuştur. Şâir imamlarsa caiz görmemiş; hadîsi te'vil yoluna gitmişlerdir. Ezcümle: Kimi bu iş Hazrefi Peygambere mahsustur, demişler. Kimi Ümâme ona kendiliğinden asılıyordu; Resûl-ü Ekrem onu kendisi almamıştı, demişlerdir. Bazıları zarurete binaen yapılmıştır; derler. Bu hadîs mensuhtur diyenler de vardır. Bu bâbda îbni Dakikîl-ld (625—702) «Şerhü'l - Umde» adlı eserinde sözü bir hayli uzatmıştır.[556]
241/178- «Ebu Hüreyre radıyaîîahü anh'den rivayet edilmiştir. De-mîşür ki: Resûlüllah sallaîlah üdleyhi ve sellem :
— İki siyahı namazda öldürün: Yılanla, akrebi; buyurdular.[557]
Bu hadîsi Dörtler tahrîc etmiş. İbnİ Hibban da sahîhlemiştir.
Hadîs-i şerifin birçok şâhidleri vardır. Araplar yılanla akrebe ne renkte olursa olsun «El - Esvedân» derler. Binâenaleyh siyah renkli olanlarına mahsus zannolunmamalıdır. ZaMr-i hadîs, yılanla akrebi namazda iken öldürmenin vacip olduğuna delâlet ediyorsa da, bazıları bu emir nedp içindir, demişlerdir. Hadîsde bu hayvanları öldürmek için zarurî olan fiilin az olsun, çok olsun namazı bozmayacağına işaret vardır. Ulemâdan bir cemaatın mezhebi de budur. Bazıları ise yılan ve akrep öldürmenin şâir şer'an çok sayılan fiiller gibi namazı bozduğuna kail olmuşlardır. Bir takımı daha başka tafsilât vermiştir. Namazın şartlan babının Hadîsleri 220/158 No. dan 240/177... Numaraya kadar (22) dir.[558]
«Namaz Kılanın Sütresi[559] Babı»
242/179- «Ebu Cüheym[560] radiyallahü anh'fen rivayet edilmiştir kî: Resûlüllah sattattahü aleyhi ve sellem :
— Namaz kılanın önünden geçen, üzerine ne kadar günah olacağını bir bilse, kırk yıl durmak kendisi için onun önünden geçmekten daha hayrılı olurdu; buyurdular.»[561]
Bu hadîs, Müftefekun Aleyh'tir. Lâfız Buharînindir. Bezzar da başka yoldan (kırk yıl) tâbiri vaki olmuştur.
Hadîs-i şerîfde «Ne kadar günah olacağını bir bilse» denilmektedir. Fakat günah tâbiri Müslim'de olmadığı gibi, Buharî'nm de yalnız bazı rivayetlerinde vardır. Ve ravîsi ehl-i ilimden olmamakla itham ve ta'n edilmiştir. Musannif Merhum; Taberl (— 694)'nin bu hadîsi «El - Ahkâm-» adlı eserinde Buharî'ye nisbet etmesini ve keza El - Umde» sahibinin onu Buharı ile Müslim'e nisbet etmesini ayıplaniıştır. Burada aynı vehme kendisi kapılmıştır. Hadîsin Müttefe-kun Aleyh olan rivayetinde (yıl) sözü yoktur. Fakat Bezzâr'm yine Ebu Cüheym'den başka bir tarikle tahrîc ettiği rivayette (kırk yıl) tâbiri vardır.
Hadîs-i şerîf namaz kılanın Önünden geçmek memnu olduğuna delidir. Önünden murad, secde edeceği yer ile ayaklarının arasıdır. Başka türlü izah edenler de1 olmuştur. Önünden geçme mes'elesi her namaza âmm ve şâmildir. Hattâ imam olsun yalnız kılsın hüküm hep birdir. Bazıları imam ile yalnız kılana mahsustur; imamla kılan cemaatin önünden geçmek zarar etmez: Çünkü imamın .sütresi onun da sütresi-dir. Hattâ imamı onun için sütre sayılır; demişlerse de bu söz reddedilmiş ve: Sütre geçenden değil, yalnız namaz kılandan mes'uliyeti kaldırır denilmiştir. Sonra hadîsdeki yasağın zahiri yalnız geçenedir. Namaz kılanın önünde kasden ayakta durana veya oturana değildir. Lâkin burada illet madem ki namaz kılanı şaşırtmaktır. Binâenaleyh bunlar da geçmiş hükmündedirler.[562]
243/180- Aişe rctthyallahü anhâ'dan rivayet edilmiştir.Derpiştir kî: Resû'üliah (S.A.V.)'e Tebük gazasında namaz kılanın sütresî soruldu. «Semerin arka ağscı gibidir» buyurdular.»[563]
Bu hadîsi, Müslim tahrîc etmiştir, Hadîs-i şerîfde namaz kılanı sütre dikmeye teşvik vardır. Sütrenin miktarı dahi gösteriliyor. Semerin arka ağacı bir metrenin aşağı yukarı üçte ikisi kadardır; ve her şeyden olabilir. Ulemâya göre sütre dikmenin hikmeti namaz kılarken ondan ileri bakmamak ve oradan geçenleri menetmektir. Bundan anlaşılır ki sütre yerine yere bir çizgi çizmek kâfi değildir. Vakıa kâfi geleceğini ifade eden bir hadîs vardır. Fakat zaîf ve müzdaribtir. Mamafih İmam-% Ahmed b. Haribel (164 — 241) bu zaîf hadîsle amel ederek, çizgi kâfidir diyor. Aşağıda Musannif da bu hadîsi hasen kabul edecek, müztarip değildir diyecektir. Namaz kılan sütreye yakın durmalı, ondan üç metreden fazla uzaklaşmamalıdır. Sütre için sopa filan bulamazsa taş, toprak, elbise ve sâireden yapar. îmam-ı Nevevî (631 — 676) «Ehl-i ilim sütre ile namaz kılanın arasında secde edecek bir yer kalacak surette ona yakın durmayı müstahab görmüşlerdir.» diyor. Safların dahi birbirine yakın olması müstahabdır. Filvaki' safların sık olması ve bunun hikmeti babında şu hadîs vârid olmuştur;
«Biriniz sütreye karşı namaz kıldığı zaman ona. yaklaşsın ki, şeytan namazını kesmesin.» Bu hadîsi Ebu Dâvud (202 — 275) ve başkaları Sehl b. Ebî Husme'den merfû olarak rivayet etmişlerdir. Aşağıda gelen 245/182 Numaralı hadîs de aynı hükmü ifade eder, Sütrenin en az semerin arka ağacı kadar olacağını aşağıdaki hadîs reddeder.[564]
244/181- «Sebre b. Ma'bed El - Cühenî[565] radıyaUahü anVden rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlüllah saUaîlahü aleyhi ve sellem :
— Biriniz namazda hiç olmazsa bir okla sütrelensin; buyurdular.»[566]
Bu hadîsi, Hâkim tahrîc etmiştir.
Hadîs-i şerîfde sütre kullanmak emrolunuyor. Cumhur-u ulemâ bu emri nedip mânâsına almışlardır. Sütre, dikmenin faydası o namazı hiç bir şeyin kesmemesi içindir. Bunu yukarda gördük. Dikilmezse keseceğini de aşağıda göreceğiz. Hiç olmazsa bir okla buyurulması sütrenin kalın oisun ince olsun kâfi geleceğine delâlet ettiği gibi, onun en az semerin arka ağacı kadar olması lâzım gelmediğine de delildir. Ulemâya göre muhtar olan, sütreyi sağına veya soluna dikerek ona dayanmamaktır.[567]
245/182- «Ebû Zerrî Gıfârî radıyallahü awfc/den rivayet edilmiştir. Demiştir ki: ResûVûV.ah sallallahû aleyhi ve sellem ;
— Müslüman erkeğin namazını, önünde semerin arka.ağacı kadar bir şey olmadığı zaman kadın ile eşek ve kara köpek keser, ilâh âhir... buyurdular.» Bu hadîsde «Kara köpek şeytandır» ifadesi vardır.[568]
Hadîsi, Müslim tahrîc etmiştir.[569]
245/182- «Müslim'de Ebu Hüreyre'den bunun gibi bir hadîs vardır. Yalnız köpek zikredilmemiştİr. Yanî Müslim (204 — 261) Ebû Zerr hadîsine benzer bir hadîsi Ebu Hüreyre'den rîvâyef etmiştir. Fakat o rivayette «Kara köpek» zîkredilmemîştîr, demek istiyorsa da Müslim'deki rivayette de köpek zikredilmemiştir.[570]
Hadîsin Müslim'deki lâfzı şudur: «dedi ki :
«Resûlüllah (S.A.V.): «Namazı kadın ile eşek ve köpek kat' eder.Bundan semerin arka ağacı kadar bir şey korur;
buyurdular.»[571]
245/182- «Ebu Davûd ile Nesâî'de, İbni Abbas'dan bunun gibi bir hadîs vardır. Yalnız sonu zikredilmemiştir. Kadını da hayızlı diye kaydlamîştır.Ebu Davud'un lâfzı şöyledir :
«Namazı hayızlı kadınla köpek kat' eder.»
Hadîsteki «Erkeğin namazını keser» sözünden maksad, onu ifsad eder yahut sevabını azaltır demektir. Sonundaki «el - hadîs» sözü yukarda geçtiği veçhile «hadîsi sen oku, tamamla» demektir. Tamamı şudur:
«Kırmızı, sarı, beyaz dururken, karaya ne oluyor? dedim: «Be birader senin bana sorduğunu ben Resûlüllaha sordum: «Kara köpek şeytandır» buyurdular.» dedi.
Eu hadîsi Tirmİzî (200 — 279), Nesâî (215 — 303) ve İbni Mâce (207 — 275) kimi muhtasar, kimi uzun olarak tahrîc etmişlerdir.
Hadîs-i şerif, önünde sütresi. olmayanın namazını bu sayılanların geçmesinin bozduğuna delildir. Mes'ele ihtilaflıdır. Bazıları namazı kadınla kara köpeğin geçmesi bozar; eşeğin geçmesi bozmaz, demişlerdir. D:lilleri bu bâbda İbni Abbas hazretlerinden rivayet edilen şu hadîsdir:
«İbni Abbas Peygamber (S.A.V.) namaz kılarken bir eşek üzerinde safın Önünden geçmiş; Hazret! Peygamber ne namazı iade etmiş; ne de ashabsna iade emri vermiştir». Hadîs; Şeyheyn (Buharı ile Müslim)
tahrîc etmiş ve buradaki hadisi tahsis ettiğini kabul etmişlerdir. îmam-% Ahmed b. Hanbel (164 — 241) : «Namazı kara köpek kat* eder. Kadınla eşeğin geçmesinden ise içimde bir şey var. Eşek için İbni Abbas hadîsinden dolayı; kadın için de BuharVmn rivayet ettiği Âİşe hadîsi sebebi ile şüpheliyim. Çünkü bu hadîste şöyle deniliyor:
«ResûlüMah (S.A.V.) geceleyin namaz kılar. Âişe de Önüne aykırı yatmış bulunurdu. Binâenaleyh secdeye vardımı Âişe'nin ayaklarını iter; o da onları toplardı. Kalktı mı yine yayardı.» Eğer kadının geçmesi namazı bozacak olsa Hazreti Âişe'nin Resûlüllah (S.A.V.)'in Önüne yatması bazardı,» diyor. Cumhur'u ulemâ namazı bunlardan birinin bozmadığına kail olmuşlar ve hadîsi te'vil i!e maksad, bozulur demek değil, sevabının azaldığını anlatmaktır. Çünkü geçenlerje kalp meşgul olur demişlerdir. Bazıları bu hadîs aşağıda gelen «Ebu Said hadîsi ile nesh-edilmiştir» derler. Namaz kılanın önünden yahudi, hıristiyan, mecusî ve domuzun geçmesi namazı bozardığına dair bir hadîs varid olmuşsa da zaîftir. Bunu Ebu Dâvud (202 — 275) İbni Abbas'dan tahrîc etmiş ve zaîf olduğunu bildirmiştir.
[Metni. Hadîs yukarda 245/182 Nolu klişededir oraya bakıla].
Hadîsi Nesâî'den maada İbni Mâce tahrîc etmiştir. «Musannifsin «yalnız sonu zikredilmemiştir» demekten maksadı. İbni Abbas hadîsînde Müslim'deki Ebu Hüreyre hadîsinin sonu olan cümlesinin bulunmadığını anlatmakdir. Şu halde Musannifin ibaresindelâfzmdaki zamir Ebû Hüreyre hadîsinin sonuna râci oluyor. Halbuki Musannif bu hadîsi lâfzen zikretmedi. Arap dili kaidelerine göre bir zamirin hakkı onu en yakın mercie göndermektir. Binâenaleyh ibaredeki sözünü Ebu Zerr hadîsine irca etmek doğru değildir. Sonra Ebu Dâvud hadîsi aranmış ve lâfzının şöyle olduğu görülmüştür:
«Namazı hayızlı kadınla köpek kat'i eder.» Bu takdirde Musannif ibaresi her ikisine de ihtimallidir. Hattâ Ebu Zerr hadîsine râci olması daha yakın ihtimaldir. Çünkü Ebu Zerr hadîsinin lâfzını zikretmiş; Ebu Hüreyre hadîsinin lâfzını zikretmemiştir.
Kadmı hayızlı olmakla takyîd, mutlaka mukayyed üzerine hamletmeyi iktiza eder. Binâenaleyh yalnız hayızlı kadının geçmesi namazı bozar. Hayızlı olmayanın geçmesi bozmaz. Nitekim bazı rivayetlerde kopeğin kara olması zikredilmemiş; bazılarında edilmiş olduğundan orada da mutlakı mukayyete hamlederek namazı yalnız kara köpeğin geçmesi bozar demişlerdir.
(Mutlak mukayyed bahsi Usul-ü Fıkıh İlmi'nin ihtilâfı mes'elele-rinden biridir. Mutlak, herhangi bir kayıttan azade olan hükümdür. Mukayyed ise, bir kayıtla bağlanan hükümdür. Meselâ; «Namaz kılanın önünden köpeğin geçmesi namazı bozar» denilse bu mutlaktır. Günkü köpeğin ak mı, kara mı ilâ âhir... olacağı beyan edilmemiştir. Fakat «namaz kılanın önünden kara köpeğin geçmesi namazı bozar» dersek bu cümle kara olma-kla mukayyettir. İşte bir hadîsteki iki tane delil bulunur ve bunlardan biri mutlak diğeri mukayyed olursa, Hanefîlere göre iki surette mutlak mukayyede hamledilir. Bunun mânası: Mutlak da mukayyedin hükmünü giyer yani mukayyedin hükmü her ikisine hükmolur. Bu iki suret şunlardır:
1— Bu hadîsde hükümler muhtelif olup. Biri diğerinin takyidini icab ederse:
2— Hüküm ve hadîse bir ıtlak ve takyîd nefsi hükümde olursa mutlak mukayyed üzerine hamlolunur.
Şafillere göre ise: Hüküm bir oldu mu hadîse ne olursa olsun ve keza ıtlak, takyîd ister hükümde isterse sebeb ve şartta bulunsun her halde mutlak mukayyede hamlolunur.[572]
248/183- «Ebû Said-i Hudrî radiyaîlahü anh'den rivayet edilmiştir. Demiştir kî: Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem:
— 'Biriniz kendisini nâsdan siper edecek bir şeye doğru namaz kıldığı zaman biri önünden geçmek isterse onu itsin. Eğer mümanaat ederse, onunla çarpışsın. Çünkü o bir şeytandır; buyurdular.»[573]
Bu hadîs.Müttefekun Aleyh'dir. Bir rivayette: Çünkü onunla beraber şeytan vardır; buyurmuşlardır.
Hadîs-i şerîfin. sonundaki «bir rivayette» denilen kısmı Müslim'&e-
Selftmet Yollan — 21
— 284 —
dir. Fakat Ebu Hüreyre'nin rivayetidir; Musannifin ibaresi bu parçanın Buharı ile Müslim'in ittifakla Ebu Said'den rivayet ettikleri zan-mm veriyorsa da hadîs Buharî'de bulunamamış; Müslim'de de Ebû Hüreyre'nin rivayeti olduğu görülmüştür.
Hadîs, ibaresiyle namaz kılanın, Önünde sütresi olduğu halde yine geçmek ietiyeni iteceğine, mefhüm-u muhalifi ile de sütresi yoksa itemiyeceğine delildir. Kurtubl (^- 671) : «İtmek evvelâ işaretle ve yavaşçacık kakmakla olur. Aldırış etmezse daha şiddetle itilir.» dedikten sonra: «Çarıpışmamn silâhla yapılması lâzım gelmiyeeeği-: ne ulemâ ittifak etmişlerdir. Çünkü çarpışmada namazı bırakarak başka şeyle meşgul olmak, huşuu terk etmek gibi namazın kaidesine muhalefet vardır »diyor. Ulemâdan bazılarına göre hakikaten çarpışır. Bazıları sitem ve lanet etmek gibi şeylerde defeder demiş-lerse de; bu hadîs onların sözünü reddediyor. Hadîsimizin ravîsi Ebu Saİd'in fiili de bu reddi teyid ediyor. Buharî'nin (194 — 256) Ebu Salihl's - Semmân'dan tahrîc ettiği bir hadîsde şöyle deniyor:
t Bir Cuma günü Ebu Said-i Hudri'yİ kendisini nâsdan koruyacak bir şeye doğru namaz kılarken gördüm. Beni Ebi Muayt'dan bir genç önünden geçmek istedi. Ebu Said hemen onu göğsünden iiti. Genç bakındı. Fakat Ebu Saİd'in önünden başka geçecek yer bulamadı. Ve tekrar geçmeye kalkıştı. Ebu Said de kendisini bu sefer evvelkinden daha şiddetle HU. İlâ âhir...» dedi. Bazı ulemâya göre namaz kılan önünden geçeni en sade bir şekilde meneder. Eğer çekilmezse daha şiddetle ve daha şiddetle msneder. Hattâ menederkeh öldürse şer'an bir suç işlemiş olmaz; çünkü sari1 hazretleri onun katlini mubah kılmıştır. Hadîsdeki emir zahiren vücup için de görünse hakikatte nedip içindir. Nevevl (631 — 676): «Fukahadan hiçbirinin bu def vaciptir dediğini bilmiyorum. Bilâkis fukuhamızi bu işin mendup olduğunu açıklamışlardır» diyor. Yalnız zahirler itmenin vücubuna kail olmuşlardır. Hadîsdeki:
«O ancak bir şeytandır» tâbiri, önünden geçmekle namaz kılanın huzurunu bozarak onu şaşırtmak istemesinin şeytan İşi olduğunu anlatmak İçindir. Bu hadîs'de böylelerîne şeytan denilebileceğine delâlet vardır. Nitekim Teâlâ hazretleri:
[574] «İnsan ve Cin şeytanları» buyurmuştur. Bazıları: «Hayır bundan mu-rad namaz kılanın önünden geçmeye şeytan teşvik etti; demektir. Zaten Müslim'in rivâyetindeki; «Çünkü onunla beraber şeytan vardır» tâbiri de bunu gösterir» diyorlar.
Acaba önünden geçen niçin itilecektir? Eu mes'eîe de ihtilaflıdır. Bazılarına göre itmenin hikmeti geçeni günaha sokmamak içindir. Bazılarına göre ise geçerken safda husule gelecek aralığı men etmek içindir. Bu kavi daha makbuldür. Çünkü namaz kılan kimsenin namazım korumaya çalışması, başkasını günaha sokmamağa çalışmaktan daha mühimdir. Mamafih hem geçeni* hem kılanı günaha sokmamak için meşru olmuştur, denilse hiç fena olmaz. Zira her ikisi hakkında da günah olacağını ifade eden hadîsler vardır.
Geçenin günaha girdiğini ifade eden hadîsi babımızın başında gördük. Kılanın günaha girdiğini de Ebu Nuaym (— 403) in Hazretİ Ömer (R.A.)'den tahrîc ettiği şu hadîsden anlıyoruz:
«Namaz kılan Önünden geçmekle namazından nekadar azaldığını bilse ancak kendisini insanlardan siper edecek bir şeye doğru namaz kılardı.» Bu bâbda îbni Ebi Şeybe (—234) de İbni Mes'ud (R. A.)'den şu hadîsi tahrîc etmiştir:
«Namaz kılanın önünden geçmek onun namazının yarısını kat' eder.» Şu iki hadîs her ne kadar mevkuf da olsalar bunlar için merfu hükmü vardır. Yalnız birinci hadîs sütre ile kılan hakkındadır. İkincisi mutlaktır, Fakat birinciye'hamledilir.
Namazını sütre ile kılarken Önünden geçmek kılana bir zarar vermez. Çünkü sütre ile kılarken önünden geçmenin bir zarar vermeyeceği hadîs-i şerif de tasrih edilmiştir. Bu suretle yine de geçeni menetmekle memur olması her halde geçenin irtikap ettiği kötülüğü inkâr için olsa gerektir. Zira bu adam şer'an memnu olan bir işi yapmaktadır. Bunun içindir ki, menetmeye hafiften başlar.[575]
249/184- «Ebu Hüreyre radiyallahü anh'den rîvâyet edilmiştir ki: Resûlüllah sallallahü aleyhi ve settem :
— Biriniz namaz kıldrğı zaman yüzüne karşı bir şey koysun; eğer bulamazsa bir sopa eliksin; o da olmazsa bir çizgi çizsin. Bundan sonra artık önünden geçen ona bir zarar vermez; buyurdular.»[576]
Bu hadîsi, Ahmed ile İbni Mâce tahrîc etmişler ve Ibni Hibban sa-hîhlemişdir. Bunu muzdarip zanneden doğruya isabet edememiştir. Bilâkis o, «hasen» dir.
Hadîsi muzdarip zanneden İbni Salah (577 — 643)'dır. Onu hadîs-i muztaribe misal göstermiştir. Musannif kendisi ile «En-NükeH adlı eserinde münazaa ve münakaşa etmiştir. Hadîsi îmam-t Ahmed b. Hanbel (164 — 241) ile îbnü'l - Medînî (16 1—) de sahîhlemişlerdir. «Muhtasarü's - Sünen-» de şöyle deniliyor : «Süfyan b. Uyeyne: «Bu hadîse hücum edecek bir şey bulamadık» diyor. Hadîs bundan başka veciMe gelmemiştir. İsmail b. Ümeyye, bu hadîsi rivayet ettiği zaman: Elinizde bu hadîse hücum edecek bir şey varım? der idi.» Şafiî bu hadîsin zaîf olduğuna işaret etmiş; Beyhakî (84 — 458) : «Böyle bir hüküm hususunda bu hadisde bir beis yoktur. îngaallahü Teâlâ» demiştir.
Hadîs-i şerîf sütre neden olsa kâfi geleceğine delildir. Yine mMuhtasarü's - Sünen-» de şöyle denilmektedir: «Süfyan b. ZTyeyne Şeriki bize bir cenazede ikindiyi kıldırırken gördüm. Külahını önüne koydu, dedi.» Buharı ile Müsflim'de İbni Ömer (R. A.)'den şu hadîs rivayet olunmuştur:
HHayvanını önüne alır, ona doğru namaz kılardı». Yukarda ikinci ha dîs-de namaz kılan kimsenin sütre bulamadığı zaman hiç olmazsa taş veya topraktan sütre yapması lâzım geldiğini ve îmam-ı Ahmed b. Han-beVm hilâl gibi bir çizgi çizmek yeter dediğini görmüştük. Hadîsteki «bundan sonra artık Önünden geçen ona bir zarar vermez» cümlesinin mefhum-u muhalifi (mefhum-u muhalife kail olanlarca) sütre dikmezse geçenin zarar vereceğine delâlet eder. Fakat bu imam olduğu, yahut yalnız kıldığı zamana mahsustur. Cemaat olursa imamın sütresi yahut bizzat imamın kendisi cemaate sütredir. Bu cihetler dahi yukarda görüldü. îmam-ı Buharî (194 — 256) ile Ebû Dâvud (202 — 275) bu hususa dair birer bâb ayırmışlardır. Taberanî şu hadîsi merfu olarak Hazretî Enes'den «Eî-Evsat» mda rivayet eder:
«İmamın sütresi arkasındakilere de sütredir» Maamafih ha-dîsde zaîflik vardı. Elhasıl sadedinde bulunduğumuz hadîs4 şerîf ovada ve saîr yerlerde sütre dikme hususunda âmmdır. Sahîh hadîslerle sabit olmuştur ki, Resûlüllah (S.A.V.) bir duvara karşı bile namaz kıl-sa kendisi ile duvar arasına koyun geçecek kadar yer bırakırdı. Sütre-ye yakın durmayı emrederdi. Bir ağaca veya sopaya karşı namaza durursa onu ya sağına, ya soluna alır; tam önüne getirmezdi. Seferde harbisini veya sopasanı yere saplar; ona doğru namazım kılardı. Ba-zan da hayvanını karşısına dikerdi. Şafiîler buna kıyasen yere seccade yayarak önünden geçene kendisinin namazda olduğunu bildirmek caizdir derler.[577]
250/185- Ebû Saİd-i Hudr! radiyaîlahü anh'den rivayet edilmiştir. Demtftİr ki: Resûlüllah sallaUahü aleyhi ve seîlem:
— Nama2i hiçbir şey katı' etmez; siz yapabildiğiniz kadar menedin; buyurdular.»[578]
Bu hadîsi; Ebû Dâvud tahrîc etmiştir. Senedinde laaf vardır.
El - Münzirî (_ 656)'nin muhtasarında: «Bu hadîsin isnadında Mücalid vardır. Bu zât Ebû Said b. Ümeyri'l - Hemdâniî Kûfî'dir. Hakkında birçok söz edenler olmuştur» denilmektedir. Maamafih îmam-ı Müslim (204 — 261) Şa'bî'nin (6 — 104) bazı arkadaşları ile birlikte bu zâtın bir hadîsini rivayet etmiştir. Buna benzer bir hadîsi Dâre Kutnl (305 —385, Enes ve Ebû Ümame hazretlerinden rivayet etmiş; Tebaranî (260 — 360) dahi Hazretİ Câbir'den tahrîc eylemiştir. Fakat gerek Dâre Kutnî'nin, gerekse Tebaranî'nin tahrîc ettiği ha-dîsde zaîflik vardır.
Bu Ebû Said hadîsi Ebû Zer hadîsine muarızdır. Çünkü Ebû Zer hadîsinde: Sütre dikmeyenin önünden kadın; eşek ve kara köpek geçerse namazı bozulacağı ifade ediliyordu. Burada ise «namazı hiçbir şey bozmaz» deniliyor. Böylece iki hadîs tearuz edince ulemâ da ihtilâfa düşmüşlerdir. Bazıları aralarını yatıştırmaya çalışarak «Ebû Zer hadîsinden murad namazın bozulması değil, geçenlerle kalp meşgul olacağından namazın noksanlaşmasıdır. Ebû Saîd hadîsinden murad da namazın bozulmamasıdır» derler. Bir takımları buradaki Ebû Said hadîsi Ebû Zer hadîsini neshetmiştir diyorsa da bu kavi zayıftır. Çünkü hadîslerin aralarını bulmak mümkün iken neshe gidilemez. Sonra nesh iddia edebilmek İçin mutlaka hadîslerin tarihini bilmek gerekir. Burada ise hangisi evvel veya sonradır bilinememektedir. Bununla beraber har iîslerin araları bulunamazsa bile yine de yapılacak iş nesh değil, tercihe başvurmaktır. Bu takdirde; Ebû Zer hadîsi tercih edilir. Çünkü onu İmamı Müslim tahrîc etmiştir. Halbuki Ebû Said hadîsinin senedinde saaf vardır.[579]