Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

«Namazda Huşua Teşvik Babı»

«Namazda Huşua Teşvik Babı»



Kamusda huşu: Huıû'dur. Yahut huzua. yakın bir haldir. Ve ikisi de tevazu manâsını ifade eder. Yahut huzû' bedenle; huşu' sesle,, gözle, vakar ve sükûnetle olur. Bazılarına göre huzu' : Kimi kalple kimi sü­kût gibi bedenle olur. Bir takım ulemâya göre ise ikisine de itibar edi­lir Bu ciheti Fahri Bâzî (544 - 606) tefsirinde hikâye etmiştir. Hu-şû'un kalp amellerinden olduğuna Hazretİ Ali fl5.-A.rin şu hadîsi de­lâlet eder:

«HuşÛ 'kalpledir.» Bu hadîsi Hâkim (321 - 405) tahrîc etmiştir. Şu hadîsde aynı davaya delildir:

«Bunun kalbi huşu' bulsa azaları da huşu' bulurdu.» Resulü Ekrem (S.A.V.) istiaze ederken şöyle duâ ederlerdi:

«Huşu' bulmayan kalpten de sana sığınırım.»

Namazda huşûun vacib olup olmadığı ihtilaflıdır. Cumhur-u Ulema­ya göre vâcib değildir. İmam-% Gazali (450 - 505) îhyâü'l - Ulum'da. bu bahisde uzun uzadıya izahatta bulunmuştur .Huşûun vâcib olmadı­ğına icma' bulunduğunu Nevevî iddia etmiştir.[580]



251/186- «Ebû Hüreyre radiyallahü anh'den rivayet edilmiştir. De­miştir ki: Resûlüllah saîîallahü aleyhi ve sellem:

— Kişinin ihtisar yaparak namaz kılmasını yasak etti.»[581]



Bu hadîs, Müttefekun Aleyh'dir. Lâfız Müslim'indir. İhtisarın mâ­nâsı: Elini böğrüne koymaktır.

Hadîs herne kadar Peygamber (S.A.V.)'in yasak ettiğini ihbardan ibaret olup, ne dediğini zikretmemekte ise de yine merfu' hükmünde­dir.

Ellerin böğüre dayanması tek tek de olabilir; ikisi beraber de. Şu kadar var ki, bu tefsire Kâmus'da, istişhad için gösterilen şu ha­dîs muarızdır:

«ihtisarcıların kıyamet gününde yüzlerinde nur olacak.» «Yani geceleyin namaz kılanlar yorulup da ellerini böğürlerine koyduk­ları vakit, demek istiyor.» Eğer bu hadîs sahîh ise kitabımızın hadîsi ile araları şöyle bulunur: Kitabımızın hadîsindeki yasak; yorulma­dan yapanlaradır, denilir; Fakat bu seferde mânâ «En - NiMye» nin tefsirine muhalif düşer. Orada: «Kıyamette ihtisarcıların sâlih amel-' leri ile birlikte gelecekleri ve o amellere dayanacakları ifade edil­mek istenmiştir» deniliyor. Hasıra kelimesi: Kamus'da. şâkile yani uyluk kemiği ile alt iğe kemiği arasıdır. Musannifin yaptığı tefsir ekser ulemânın kavlidir. Bazıları namazda ihtisar, eline bir sopa ala­rak ona dayanmaktır diyorlar. Bir takımları da ihtisar: Sûreyi kı­saltarak sonundan bir veya iki &yet okumaktır, derler. İhtisar rü-kûunu, sücûdunu ve şâir yerlerini kısaltmak suretiyle namazı kısa kesmektir; diyenler de olmuştur. Bunun yasak edilmesinin hikmeti­ni aşağıdaki hadîs beyân edecektir.[582]



251/186- «Buharî'de Âişe radiyallahü avhâ'dan rivayet edilmiştir ki:

— Bu, namazlarında Yahudilerin, yaptığı bir iş oldu­ğundandır.»[583]



Yani namazda ihtisar Yahudilerin yaptığı bir iştir. Bize ise bütün hallerinde onlara benzemek yasak edilmiştir, îşte nehyin hikmeti bu­dur. Yoksa bu şeytan işi imiş ,yahut İblis Cennetten çıkarken elleri böğ­ründe imiş; veya bu, iş büyüklenenlerin işi imiş de onun için bize ya­sak edilmiş gibi sözler buradaki nehyin asla illeti olamaz. Çünkü bu sözlerin hiçbiri tahminden öteye geçmemektedir. îtimada -şayan olan sahabiden nâss olarak bize gelendir. Zira sahabî rivayet ettiği hadîsi herkesten iyi bilir. Hazreti Âişe (R.Anhâ)'mn bu hadîsinin merfû ol­mak ihtimali de vardır. Sonra sahîh hadîs kitabında vâfid olan hadîs başkalarına tercih edilir. Musannif merhumun bu hadîsi huşu' babında getirmesi, ihtisardan nehyedilmesinin illeti huşûa münafi olduğu için­dir, kanaatini vermektedir.[584]



253/187- «Enes radiyallahü an Vden rivayet olunmuştur ki; Resû-lüllah saUaîlahü aleyhi ve sellem :

— Akşam yemeği takdim edildimi, akşam namazını kılmadan önce ondan başlayın; buyurmuşlardır.»[585]



Bu hadîs, Müttefekun Aleyh'dir.

Bazı rivayetlerde namaz tâbiri mutlaktır. îbni Dakiki'l - îyd. (625 — 702) : «MuÜak mukayyede hamlolunur» diyor. Bir rivayette :

«Sizden biriniz oruçlu iken akşam yemeği konursa» duyu­rulmuştur ki, hadîs bununla takyîd edilemez; çünkü Usul-ü Fıkıh'da beyan edildiğine göre, kassın muvafık hükmünü zikretmek takyîd veya tahsis ifâde etmez.

Hadîs-i şerîf akşam yemeği hazır oldukta onu akşam namazından önce yemenin lüzumuna delildir. Cumhur-u Ulemâ bu emri nedib mâ­nâsına- hamletmişlerdir. Yalnız Zahiriyyeye göre vâcibtir. Onlara göre akşam namazı evvel kılınsa bâtıl olur. Sonra hadîs mutlaktır. Binâe­naleyh sofraya oturanlar aç da olsa, tok da olsa; yemeğin bozulacağın­dan korkulsa da, korkulmasa da ve, yemek az da olsa, çok da olsa mut­laka evvelâ ondan başlanacağına delâlet eder.

Hadîsin mânâsı hususunda birçok delilsiz tafsilât vardır. Yemeğin namazdan önce yenmesinin illeti aç bir kimsenin huzuruna gelmekle onun zihnini karıştırmış olacağı içindir ki, bu da namazda huşû'un kal­maması ile neticelenir, illetin bu olduğuna delil ashab-ı Kiramdan ba­zılarının sözleridir. Meselâ: îbni EH Şeyhe (— 234)'nin Ebû Hüreyre ile İbnİ Abbas (R. Anhümâ)'da.n tahrîc ettiği şu hadîs bir delildir:

«Ebu Hüreyre İle İbni Abbas yemek yiyorlarmış; fırında da kebab var­mış. Bu arada müezzin namaz için ikâmet edecek olmuş. Fakat İbni Abbas: Acele etme. Bundan canımız çekip dururken biz kalkmayız; de­miş». Bir rivayette :

«Bize namazımızda arız olmaması için» demiştir. Yine îbni Ebi Şeyhe Hazreti Hasan (R. A.)'den şu hadîsi rivayet ediyor;

«Hazreti Hasan namazdan Önce yemek yemek nefs-İ levvâmeyî giderir; demiştir.» Evet vakit varsa böyledir. Fakat vakit dar olur ve Önce ye­mek yenildiği takdirde akşamın vakti çıkarsa mes'ele ihtilaflıdır. Ba­zıları vakit çıksa bile yine evvelâ yemek yenecektir. Çünkü namazda huşu' yemek yemekle hasıl olur diyorlar. Bunlar namazda huşu' va-cibtir diyenlerdir. Cümhur-u ulemâya göre vakti kaçırmamak için ev­velâ namaz kılınır. -

Bu hadîsde yemeğin hazır olmasının cemaatı terk etmek için bir özür teşkil ettiğine delâlet vardır. Bazılarına göre hadîsde:

«Hemen başlayın» buyrulması; yemek yerken namaz hazır olursa uzatmamaya delâlet eder.

Hazreti İbni Ömer'den sahîh rivayetle sabit olmuştur ki, akşam ye­meği yerken namazda imamın kıraatini işitse bile yemeğini bitirinceye kadar sofradan kalkmazmış. Yemekten başka şeyler de, zihni meşgul edeceği mülâhazası ile yemeğe kıyas olunmuştur.[586]



254/188- «Ebû Zer radiydüahü anft'den rivayet edilmiştir. Demiş­tir ki: Resûlütlah sallallahü aleyhi ve seîlem :

— Biriniz namaza girdi mi artık (yüzünden veya sec­de yerinden) ufak taşları silmesin. Çünkü rahmet onun

yÜZÜne gelir; buyurdular.»[587]



Bu hadîsi, sahîh isnad İle Beşler rivayet etmişlerdir. Ahmed «bir defa, yahut bırak» cümlesini ziyâde etmiştir.

Fakat musannifin buradaki ihtisarı manâyı bozmaktadır. Çünkü îmam-ı Ahmed'in ziyâdesi buradaki hadîse yaptığı zannını veriyor. Ve mânâ şöyle oluyor: «Biriniz namaza başladı mı artık yüzünden ufak taşları bir defa silmesin. Yahut bırak.» Halbuki anlatılmak is­tenilen bu değildir. îmam-ı Ahmed'in (164 — 241) rivayet ettiği hadîs şudur:

«Ebû Zer'den rivayet edi!mistir ki. Peygamber (S.A.V.)'e her şeyi sor­dum. Hattâ ufak taşları (alından) silmeyi bile sordum: «BİT defa, yahut, bırak;» buyurdular» demiştir. Yâni bir defa sil, yahut sil­meyi bırak demek istememişlerdir. Herhalde Musannif bu bâbda oku­yanların hadîsi bildiklerine güvenmiştir. Böyle diyeceğine:

«Ahmed'in bir rivayetinde bir defa silme izni vardır» dese daha açık anlaşılırdı. Hadîs-i şerîf namaza başladıktan sonra yüzünden veya secde yerinden ufak taşları silmenin memnu, olduğuna delil­dir. Namaza girmezden evvel silmek memnu' olmadığına göre, bu işi namaza niyet etmeden yapmalıdır. Ta ki namazda zihnini bunlar meşgul etmesin. Bir rivayette ufak taş yerine toprak zikredilmiştir. Lâkin taş olsun, toprak o!sun ekseriyetle vukuuna bakarak zikre­dilmiştir. Yoksa bunlardan gayri bir şey olursa siisin mânâsına gel­mez. Elhasıl namaz kılarken alına ve yüze yapışan toz toprağa ve çakılı silmek huşu' ve huzû'un bozulmaması için men'edilmiştir. Ni­tekim Musannifin bu hadîsi burada zikretmesi de ayni mânâyı ifa­de ediyor. Yüzü silmekten nehyin illeti; namaz içinde sık sık yüz silinerek namazla ilgisi olmayan işleri yapmak ve bu auretle nama­zı bozmak tehlikesine maruz bırakmak da olabilir, deniliyor. Şâirin nâssan bildirdiği illet: Rahmetin yüze gelmesidir. Binâenaleyh sü­mek suretiyle değiştirilmemelidir. Fakat taşlar yüzü rahatsız edi­yorsa bittabi silmesinde bir beis yoktur.[588]



254/188- «Sahîhaytı'da Muaykîb[589] radiyallahü anh'den fa'lîlsîz olarak bunun benzeri vardır.»[590]



Yani Buharı ile JfüsZim'de bunun gibi bir hadîs vardır. Yalnız onlardaki hadîsde talîl cümlesi olan : yoktur. Ve lâfzı şudur

«Ufak taşları namazda iken silme. Eğer mutlaka yapa­caksan taşları düzeltmek için bir defa.» (Yap).[591]



256/189- «Âİşe radiyaîlahü anhd'dan rivayet edilmiştir.Demiştir kİ: ResûlüMah (S.A.V.)'e namazda bakınmayı sordum:

— O bir kapış'tır. Şeytan onu kulun namazından ka­par; buyurdular.»[592]



Bu hadîsi, Buharî rivayet etmiştir.[593]



256/189- «Tîrmîzî'nin rivayeti -kî onu sahîhlemiştir de :

Tîybî {—743) diyor ki: «Bakınmaya ihtilas demesi şunun içindir : Namaz kılan Rabbine yönelmiştir. Şeytan ise bu yönelmenin elden git­mesi için fırsat kollar. Ve kul bakındı mı hemen onu kapar.»

Hadîs-i §erîf, namazda bakınmanın mekruh olduğuna delildir. Cumhur'un kavli de budur. Yalnız bakımrken göğsün ve boynunun ta­mamının kıbleden dönmemiş olması şarttır. Dönerse namaz bozulur. Kerahetin sebebi ya huşûun zedelenmesi veya bedenîn bir kısmı ile kıb­leden dönmüş olması, yahut da AUah-ii Teâlâya yönelmekten yüz çevirmesidir. Nitekim bu son ihtimali te'kid eden bir hadîsi îmam-ı Ahmed b. Hanbel (164 — 241) ile îbni Mâce (203 — 275) Hazreli EbÛ Zer'den tahrîc etmişlerdir. Hadîs şudur :

«Kul namazında bakınmadıkça Allah kuluna inayet bu­yurmakta devam eder, kul yüzünü çevirdi mi Allah da inayetinden vazgeçer.» B^ hadîsi Ebû Dâvud (202 — 275) ile Nesâî (215 — 303) de tahrîc etmişlerdir.

«Sakın namazda bakınma. Çünkü o helaktir. Eğer mutlaka lazımsa, bari tetavvu'da olsun» şeklindedir. [256/189. Nolu Tirmizİ metni yukarıda geçti o sahifeye bak.] Tirmizî'mn rivayeti dahi Hazreti Âişe (R. AnM^'dandır. Bu ha­dîsde. bakınmaya pek haklı olarak «helak» denilmiştir. Çünkü ibâdetlerin en faziletlesi olan namazı bozuyor. Dinin direğini yıkmadan daha büyük helak olur mu? Ulemâ : Bakınmak, ihtiyaç yoksa mekruhtur. îhtiyaç varsa mubahtır, diyorlar. Delilleri: Hazreti Ebû Bekir (R. A,)'in Pey­gamberimiz (S.A.V.) namaza gelirken öğle namazında bakınmasıdır. ResûlüMah (S.A.V.) ölüm döşeğinden kalkarak mescide çıktığı vakit Ashab-ı Kiram da bakınmışlar ve Resûlüllah kendilerine işaret buyur­muşlardı. Bakınmasalar onun geldiğini bilmezler; işaretini de görmez­lerdi. Hazreti Peygamber kendilerine bir şey dememek suretiyle takrir buyurmuşlardı.[594]



257/190- «Enes radiyalîahü anh'den rivayet edilmiştir. Demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve setlem :

— Biriniz namazda olduğu zaman muhakkak Rabbi ile münacaat etmektedir. Binâenaleyh sakın Önüne ve sa­ğına tükürmesin. Lâkin soluna ayağının altına (tükürSÜn); buyurdular.»[595]



Bu hadîs, Müttefekun Aleyh'tir. Bir rivayette «Yahut ayağının altına» buyrulmuştur.

Önüne ve sağına tükürmekten menedümesinin illet ve sebebi Ebû Hüreyre hadîsinde «sağında bir melek vardır» buyrularak açıklanmıştır.

Bu hadîs-i şerif namazda iken kıble tarafına veya sağına tükürmek­ten nehyediyor. Bu nehy Ebû Hüreyre ve Ebû Said hadîslerinde mutlak­tır. Deniliyor ki: Peygamber (S.A.V. mescidin duvarında tükürük gör­dü. Hemen bir ufak taş alarak onu kazıdı ve:

«Biriniz tükürdüğü zaman sakın yüzünün olduğu tarafa ve sağına tükürmesin; soluna, yahut sol ayağının altına

tükürsün; buyurdular.»

Bu hadîs de, Müttefekun Aleyh'dir.

Nevevî (631 — 676) tükürmenin namazda olsun, dışında olsun ve-keza .mescidde olsun başka yerde olsun mutlak surette memnu, olduğu-na cezmeder. Namazdaki memnuniyetini Enes hadîsi ifâde ediyor. Baş­ka hadîsler kıbleye karşı tükürmeyi mutlak olarak ifâde etmektedirler. Binâenaleyh onlara göre mescidde veya dışında, namazda veya dışın­da tükürmek memnudur. îbni Huzeyme (223 — 311) ile îbni Hibbân. (— 354)'in sahihlerinde Hazreti Huzeyfe'den merfû olarak şu hadîs ri~ vâyet ediliyor:

«Kim k.bleye doğru tü^rürse k.yâmete tük«Kıbleye (tükürülen.) tükürüğün sahibi Kıyamet günün­de tükürük yüzünde olarak diriltilecektir.»

Ebû Dâvud (202 — 275) ile îbni Hibbân, Saib b. HaHâd'dan şu ha­dîsi tahrîc etmişlerdir:

«Bir adam bir kavms imam olmuş ve kıbleye tükürmüştü. Namazdan çıkınca Resûlüllah (S.A.V.); «size namaz kıldırmasın;» buyurdu­lar.» Sağ tarafına tükürmek de kıbleye tükürmek gibidir. Çünkü ondan da mutlak olarak nehyedilmiştir. Abdürrezzak (—211) İbni Mes'ud'-

dan, namaz haricinde dahi tükürmeyi kerih gördüğünü rivayet eder. Muaz b. Cebel (R. A.) de:

«Müslüman olaiıdanberi sağıma hiç tükürmedinı» demiştir. Ömer b. Abdülaziz tükürmekten nehyederdi. Resûlüllah (S.A.V.) ne tarafa ttikürüleceğini :

«Soluna» demek suretiyle beyân ettiği gibi nereye tükürüleceğini :

«Ayağın altı» diye tayin buyurmuşlardır. îmam-ı Ahmed (164 — 241) ile Müslim (204 — 261)'in rivayet ettikleri Enes Hadîsinde :

357 ibaresinden sonra şu ziyâde vardır:

«Bundan sonra cübbesînin kenarını alarak oraya tükürdü ve kenarı kat­ladı da : Yahut işte böyle yapar» buyurdu. Hadîsdeki :

«Yâni ayağının altına» tâbiri camide olmayanlara mahsustur. Camide olanlar mutlaka mendiline veya elbisesine tükürür. Çünkü bîr hadîsde :

«Mescid içine tükürmek günahtır» buyrulmuştur.

Yukarda Resûlüllah (S-A.V.)'in sağ tarafa tükürmeyi men.etmesi­ne sebeb olarak orada bir melek olduğunu beyan ettiğini görmüştük. Buna şu sual vârid olmaktadır: Sağda olduğu gibi, solda da bir melek - vardır. Bu melek işlenen kötülükleri, günahları yazar. Sol tarafa tükürüldüğü takdirde o rahatsız olmazmı? Bu suale şu yolda cevap verilmiş­tir: «Sağa tükürmemek yalnız'sağ taraf meleğine mahsus bir ikram, ve teşriftir». Müfeahhirin-i Ulemâdan bazıları bu suale şöyle cevap vermiş­lerdir: «Namaz bedenen yapılan iyi amellerin temelidir. Binâenaleyh kötülükleri yazan meleğin ona bir dahli yoktur.» Bunların delili İbni Ebî Şeyhe (— 234)'nin Hazreti Huzeyfe'den mevkufen tahrîc ettiği hadîsteki:

«Sağına da tükürmesin. Çünkü sağında iyi ameller kâti­bi Vardır» ifâdesi ile Taberanî'nin (260 — 360) rivayet ettiği Ümâme hadîsindekr:

«Zira o Allah'ın huzuruna sağında bir melek, solunda da şeytanı olduğu halde çıkacaktır» ibâresidir.

Bu hadîs sabit olunsa sol tarafa tüküren şeytanın üzerine tükürmuş oluyor. İhtimal sol taraftaki melek o sırada tükürük isabet et-miyecek şekilde geriye çekilmiş bulunuyor. Yahut namazda sağ ta­rafa meylediyor.[596]



258/191- «(Bu da) ondan. Demiştir ki: Âişe'nİn bir kaygısı vardı. Evinin bir tarafını onunla örtmüş İdi. Peygamber (S.A.V.) kendisine :

«Şu yaygını bizden defet. Çünkü tasvirleri namazım­da bana arız olup duruyor; buyurdular.»[597]



Bu hadîsi, Buharı rivayet etmiştir.[598]



258/191- «Şeyheyn Ebû Cehm'İn Enbicaniyye'si kıssası hakkındaki Âişe hadîsine ittifak etmişlerdir. Bu hadîsde:

«Zira o hamisa[599] beni namazımdan alıkoydu» buyrulmaktadır.[600]



Kiram: İnce çarşaf veya renkli, resimli yaygıdır. Hadîs-i şerif, evde veya namaz kılanın yerde insanı meşgul edecek şeyler varsa gide­rilmesine delildir. Fakat bunların namazı bezacağma dair bir delâlet yoktur. Çünkü ResûîüIIah (S.A.V.)'in namazı iade ettiği rivayet olun­mamıştır. Aşağıdaki hadîs de aynı hükmü ifâde etmektedir.

Hadîs-i şerîfde geçen « II' U » zamiri hamisaya aittir. Daha sonra­ki cümlesindeki zamir de ona aittir. Fakat Musannifin iba­resi Enbicanîyye'ye ait olduğu zannını vermektedir.

Enbicaniyye: Çizgisiz düz kumaşdan yapma elbisedir.

Hamîsa : Çizgili kumaştan yapılan elbisedir.

Bunu Resulü Ekreme Ebî Cehm (R. A.) hediye etmişti. Hazreti Âişe hadîsinin'lâfzı şöyledir:

«Peygamber (S.A.V.) çizgileri olan bîr hamîsa İçinde namaz kıldı, ve çizgilerine şöyle bir baktı. Namazdan çıktıktan sonra : «Benim bu hamîsamı Ebû Cehm'e götürün; Ebû Cehm'in düz kumaş elbisesini bana getirin. Çünkü bu hamîsa demin beni na­mazımdan alıkoydu.» buyurdu. Buradaki lâfız B«7um'nindir. îmam-t Malık (53— 179) «El-Muvatta» da bu hadîsi Hazreti Âişe'den şu lâfızla rivayet ediyor:

Âişe (R.Anhâ) demiştir ki: Ebû Cehm b. Huzeyfe Resûlüllah (S.A.V\)'e çizgili bir hamîsa hedîye etti. Resûlüüah onunla namaza geldi.. Namaz­dan çıkfıktan sonra: «Bu hamîsayı Ebû Cehm'e iade edin» buyurdular. Yine Hazreti Âişe'den bir rivayette :

«Namazda olduğum halde çizgilerine bakıyordum. Kor­karım beni alıkoyacak» buyrulmuştur. îbni Battal (—444) di­yor ki: Rcsûlüllah (S.A.V.)'in Ebû Cehm'den başka elbise istemesi he­diyesini kendisini küçümseyerek iade etmediğini bildirmek içindir».

[Me!n-i Hadîs 257/192 Nolu Hz. Âişe (R.Anhâ) Hadîsine bak.] Hadîs-i şerif, nakış ve resim gibi kalbi meşgul ederek namazdan alıkoyan şeylerin mekruh olduğuna delildir. Yine bu hadîs Resûl-ü Ek­rem'in namazdan alıkoyan şeylerden namazı kurtarmağa şitâb ettiği­ne delâlet ediyor. Tîybî: «Kötülerden geçtim; burada resimlerle za­hiri eşyanın temiz kalplere ve pak ruhlara bile te'siri olduğu bildi­riliyor» demektedir.

Bu hadîsde nakışlı seccadeler üzerinde namaz kılmanın ve mes-cidîeri nakışla süslemenin mekruh olduğuna delâlet vardır.[601]



259/192- «Câbir b. Semura radiyallahü anh'âen rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlüllah sallallajıü aleyhi ve seîlem :

— Ya namazda gözlerini semaya diken kavimler bun­dan kat'i surette vazgeçerler; yahut gözleri kendilerine dönmez; buyurdular.»[602]



Bu hadîsi; MüsMm rivayet etmiştir.[603]



259/192- «Müslim'in Âişe radiyallahü anhâ'Aan rivayetinde Âişe: Resûlüllah saUallahû aleyhi ve sellem'l :

— Yemek huzurunda namaz olmaz; kendisini büyük ve küçük abdestler sıkıştıranın da namazı olmaz; derken işittim, demiştir.»[604]



Semâdan murad: Mutlak surette yukansıdır. Nevevî (631 — 676) Müslim şerhinde: «Bu hadîsde pek te'kitli nehy ve şiddetli tehdit vardır. Bu bâbda icmâ olduğu naklolunur» diyor. Nehy tahrim îcab eder. tbni Hazm (3 — 456) : «Gözlerini yukarıya dikmek namazı bozar demiştir. Kâdi îyaz (476 — 544): «Namazdan gayri dualarda gözleri yu­karıya dikmek hususunda ulemâ ihtilâf etmiş; bir. takımı bunu mekruh görmüş, ekseriyet caiz olduğuna kaildir» diyor.

[Metni hadîs 259/192 Hz. Âişe (R. A.) hadisine bakıla.]

Bu bâbda yukarda üçüncü hadîsde söz geçti ise de buradaki hadîs yemeğin hazır olduğu yerde namaz kılınamiyacağını ifade ediyor. Bir de bu hadîs farz ve nafile bütün namazlara, keza a-ç veya tok herkese âmm ve şâmildir. Oradaki hadîs bundan esahtır. Kendisini yellenmek sıkıştıran da hükümde dahildir. Fakat sıkıştırma olmadan yelleneceği gelmek dahil değildir. Yani bu takdirde namazım kılabilir. Başı sıkı­lan bir kimsenin o hali ile namaz kılması mekruhtur.

Bu kerahat huşûu noksanlaştırdığındandır, diyorlar. Başı sıkılmak­la beraber vakit de daralsa ve çıkacağından korksa, namazı maal ke­rahet sahihtir. Zahirîlere göre bu namaz batıl olur.[605]



261/193- Ebû Hüreyre radtyaUahü anh'dan rivayet edilmiştir ki; Peygamber saUdllahü aleyhi ve seUem :

— Esnemek şeytandandır; biriniz esnedi mi gücü yet­tiği kadar menetsin; buyurmuştur.»[606]



Bu hadîsi; Müslim ve Tîrmizî rivayet etmişlerdir. Tîrmlrf «Na­mazda» kaydını ziyâde etmiştir.

Esnemenin şeytandan oluşu mecazdır. Esnemek midenin fazla dolu bulunmasından ve tenbellikten meydana gelir. Bunlar ise şey­tanın sevdiği şeylerdir. Binâenaleyh ondan gelmiş gibidir. Tirmizî'-nin ziyâdesini de kattıktan sonra hadîsin mânası: «Biriniz namaz­da esnedi mi mümkün olduğu kadar menetsin» demek olur. Maamafih bu halden namaz dışında da korunmağa, çalışmağa bir mani yoktur. Zira mutlak ile mukayyet hükümde birbirine muvafık­tırlar. Tirmigî'nin ziyâdesi Buharî'de de vardır. Buharı ondan sonra şu ziyâdeyi de kaydeder:

«Esnerken» hâ demesin. Çünkü bu ancak şeytandandır; ona güler.»

Bütün bunlar huşûa manî olan şeylerdir. Esniyen elini ağzına koymalıdır. Zira bir hadîs-i şerîfde:

«Biriniz esnedi mi hemen elini ağzına koysun. Çünkü şey­tan esneme İle birlikte girer.» buyrulmuştur. Bu hadîsi; Buha-rîj Müslim, Ahmed ve başkaları tahrîc etmişlerdir.[607]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com