Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

«Tetavvu' Namazı»

«Tetavvu' Namazı»



Tetavvu' namazından murad : Nafile denilen nan. Nafile lügatta ziyade demektir. Şerîatte ise, farz, vacib ve olmayan bir şeyi yapmaktır. Sünnet ile. nafile arasında umum ve husus-u mutlak vardır. Heı* sünnet nafiledir. Fakat her nafile sünnet değildir.

Şürünbülâlî' (—1069) Dürer haşiyesinde şöyle diyor : utmam Ebu Zeyd dedi ki: Nafile ibadet farzlarda yapılan noksanlığı tamam­lamak için meşru' olmuştur. Zira kul, derecesi ne kadar yükselirse yükselsin, hata ve taksirden hâli değildir. Hatta bir kimse farzı hiç kusursuz kilabilse, sünnetleri terk ettiği için muahaze olunmaz.»

Kıyamet gününde ameller tartılırken, yapılan farz ameller mî-zânı doldurmazsa, onlardan kalan açığın nafilelerle doldurulacağı hadîs-i Şerifle beyan olunmuştur. Bu sebeple" bütün ibadetlerin na­filesi vardır. Bunlar hep arzettif imiz maksada mebnî, meşru olmuş­lardır. Binâenaleyh farz ibâdetleri yapanlar bunlardan da asla gaflet etmemelidirler. Son zamanlarda birçok kimselerin sünnet namazları terk etmek istediklerine bizzat şâhid olmaktayım. Bu zevat sün­netleri bırakıp, onların yerine kaza namazı kılmayı bahane ediyor­lar. Bizce buna asla lüzum yoktur. Çünkü namazı kaza etmekle vâkıâ Allah'a olan borç ödenecektir. Fakat bu sefer sünnetleri terk etmekle Resûlüilah'a karsı yeni borç kapısı açılacaktır.

Malûmdur ki, Teâîâ Hazretleri kendi rızasını Rcsûl-ü Zişan'ımn rı­zasına talik etmiştir. Hal böyle olunca bize düşen hem kaza namazla­rını hem de vakit sünnetlerini kılarak iki tarafı da razı etmeye çalış­maktır.

Bir takımları da nafile Hacca çatıyorlar. Bir adam bir defa hac edip borcunu ödedi mi artık hacca gitmemeli, oraya sarf edeceği pa­rayı memleketin, milletin yararına harcamah imiş. Bizce bu da sakat bir düşüncedir. Çünkü her şeyden evvel bu fikre zâhip olanlar bu noktada dini yıkmak isteyen din düşmanları iie farkına varmadan birleşmiş oluyorlar. Yâni nafile hac için dinimizin düşmanı ne düşünüyor ve söylü­yorsa; dostu da aynı şeyi söylüyor demektir. Bu ise dînini seven bir müsîümana asla yakışmaz.

Saniyen: îş bu dereceye" düşecek olsa, Şârî hazretleri ya bu nafile haccı hiç meşru kılmaz, yahut meşru kılsa bile onu ^on derece sıkı kayd ve şartlara bağlardı. Böyle bir şey bilmiyoruz. Bilâkis bütün eimme-İ kiram defalarca nâfiîe haccetmişler, bizlere de teşvikte bulunmuşlardır.

Sâlisen : Öyle bir zamandayız ki birçok müslümanlar maalesef farz ibadetleri bile bırakmanın çâresini aramaktadırlar. Binaenaleyh böyle bir zamanda biz onların kulaklarını «ibâdetlerinizi yapın» sesleriyle dol­durmak mecburiyetindeyiz. Tâki bunları yapmaktan başka çâre bulun­madığına inanarak ibadete yatışsınlar. Bilâkis kulaklarını şunu yap­mayın, bunu bırakın sedalarıyla okşarsak; beklediklerimiz de geliyor; diye sevinirler ve daha ziyade gevşerler. Fakirler, muhtaçlar vesaire yararına yapılacak hayır işlerine gelince: Bunları mutlaka ibâdetler­den kesmek lazımsa, buna münasip olan ibâdet zekâttır, sadakadır, öşür­dür. Bize öyle gelir ki zengin müslümanlar zekâtlarını tam verseler ze­kât .alacak ehü bulmakta hayli güçlük çekerler. Bizce menedilecek yol hac yolu değil, Avrupa'ya, Amerika'ya daha bilmem nereye götüren sefahat yoludur.

Elhâsıl : Müslüman olan hangi ibadetten kıssam diye düşünmeye cefc, hangisini daha fazla yapsam diye çabahyacaktır.

Bazı fıkıh kitabİarımızda nafilelerin hîkmet-i meşruîyyeti beyan. edilirken, «Şeytanın tamamı kesmek için meşru olmuştur.» tâbiri de kullanılmıştır. Çünkü şeytan daha ziyade mutî kullara musallat olur ve onlara vesvese vererek farz ibadetleri yaptırmamaya çalışır. Bu çabalama karşısında farzdan önce ve sonra, farz olmayan ibadeti bile yapmak elbette onu gayzından çatlatır.[1]



383/279- Rebiatü'bnü Kâ'b - Eslemî Radiyallahu anhden rivayet- edilmiştir. Demiştir ki: Resûlullah {S.A.V.) bana :

— İste, dedi.

— Ben de senden cennette refakatini dilerim dedim.

— Bundan başka (bir istediğin) var mı? dedi.

— Dileğim bundan İbaret, dedim.

— O halde nefsinin muradı için çok nafile kılmakla bana yardım et; buyurdular.[2]



Bu hadîsi, Müslim rivayet etmiştir.

Musannif merhum sücûd kelimesini nafile namaz manasına almış ve hadîs-i Şerifi nafileye delîl getirmiştir. Secdeyi kendi mânasına kul­lanmaktan Musannifi men'eden karîne-i mâniâ, yalnız başına secde etmenin matlûp bir şey olmamasıdır. Zîra Resûlüllah (S.A.V.) namaz­sız secde etmezdi. Sücûd kelimesi farz namaz manasına da gelebilirse de fara namazlar her müslümamn borcu olduğundan burada nafile na­maz mânasına alınmıştır. Zîra Resûlüllah (S.A.V.) Hz. Rebîa'yı umdu­ğuna nail kılacak husûsi bir şeye "îrşad etmek istemişti.

Hadîsteki kelimesi iki türlü okunmuştur. Birincisine göre; hemze ile in ikisi de üstündür. Yani hemze istifham için, da âtıfadır. Bu takdirde mâna şöyle olur.

«Cennetde benimle beraber olmayı istemek pek bü­yük bir şeydir. Buna nail olmak güçtür. Olur ki sana ve­rilmez. Binâenaleyh bununla birlikte başka bir şey de iste;

İkinci kırâatde kelime; şeklinde okunmuştur. «Yahut» de­mektir. Bu takdirde mâna :

«Benimle beraber olmayı bırak da başka bir şey iste. Çünkü o pek güç bir şeydir demek olur.»

Hadîs-i Şerîfte Hz. Rebîa'nin îman-ı kâmil sahibi, mertebelerin ve isteklerin en büyüğünü gözüne kestirecek kadar âli himmet dünyaya ve dünya şehvetlerine metelik vermeyen bir zâhid olduğuna delâlet var­dır. Böyle zât hakkında ise, amellerin en makbulü namaz olacağı için Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) muradına ermesinin ancak çok namaz kılmak­la mümkün olacağını bildirmiştir.

Ebu Bekr-i Beyhakî (384 - 458) münâcâtmda şöyle diyor: «Nefsimin; Rabbisi kendisini yaratalıdanberi ömrü secdede geçse, yine azdır.»[3]



374/280- İbni Ömer Radiyaüahü anhümadan rivayet edilmiştir. Demiş­tir ki: Peygamber Sallaliahü Aleyhi ve Sellem'den on rek'at (namaz) belledim. İki rek'at öğleden evvel, iki rek'at da öğleden sonra, İki rek'at akşam namazından sonra evinde, iki rek'at yatsıdan sonra evinde, iki rek'at da sabah namazından evvel..>>[4]



Mü tef ek un aleyhdir.

Buharı ile Müslim'in bir rivayetinde : «İki rek'at da Cum'adan sonra evinde»,

Müslim'in rivayetinde: «Fecir doğduktan sonra hafif iki rek'attan başka namaz kılmazdı.» denilmektedir.

Akşam, yatsı, ve cum'amn sünnetlerini (evde) diye kayıtladığına göre, diğerlerini mescidde kıldığı anlaşılıyor. Hazretİ Peygamber (S. A.V.) sabah namazının sünnetini de evde kılardı. Hâvinin onu zikretme­mesi herhalde meşhur olduğu için lüzum görmedi ğindendir. Vâkıâ Cum'amn sünneti ile rek'at sayısı oniki oluyorsa da İbni Ömer (R.A.) in «on rek'at belledim» demesi günlük namazlara nazarandır. Müslim'­in yalnız rivayet ettiği hafif iki rek'at, on rek'atta dâhildir. Bu riva­yet, kılınan iki rek'atın hafifliğini, ve fecir doğduktan sonra bunlardan başka nafile kılmaz idiğîni ifade ediyor ki Hanefilerle İmam-% Mâlîk'in (93 -179), Şafiî (150 - 204) nin ve bazı ulemânın mezhebi de budur. Hattâ İmam-% Mâlik'ten bu iki rek'atta yalnız fatihanın okunacağı rivayet edilir. Zira sûre veya âyet zam ederse, hafiflik .tasavvur edilemez. Ulemâdan bazıları Hz. Âişe (R. Anha) nın;

«O kadar çabuk kıldı ki bilmem fatihayı okudu mu» demesine baka­rak «bu iki rek'atta hiçbir şey okumaz; yalnız tekbîr alır; azıcık durur, rükûa gider» diyorlar. Fakat bu kavi merduttur. Çünkü Kz. Âİşe'nin sözü mübalâğa içindir. Fecr doğduktan sonra şu iki rek'attan gayrı na­file kılmak mekruhtur, diyen Hanettlerîn delili bu hadîstir. Sabah nama­zının sünneti İmam-ı Mâlik'ten maada bütün mezhep imamlarına gore son derece müekket bir sünnettir. Hattâ İmam-ı Şam'dan (80 - 150) bir rivayete göre özürsüz oturarak kılınamaz. Onun için va­ciptir diyenler bile olmuştur.

Bu hadîs nafilelerin farz için kılındığına delildir. Nitekim bun-, ların farzlardaki noksanlığı tamamlamak için meşru olduğunu ba­bımızın başında zikretmiştik. İtnam-ı Ahmed bin Hanbeî (164 - 241) Ebu Dâvud, (202 - 275), İbni Mâce (207 - 275) ve Hâkim'in (321 -405) tahric ettikleri Temîm'ed Dâri hadîsinde şöyle buyrulmuştur.:

«Hz. Temim demiştirki: «ResûİülJah SallaUahü Aleyhi ve Selle/n: «Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey na­mazıdır. Eğer onu tamam kıldı ise kendisine tam yazıla­cak; tamam kılmadı ise Allah meleklerine :

«Bakın kulumun bir nafilesini bulursanız onunla far­zını tamamlarsınız; buyuracak; sonra zekât da böyle mua­mele görecek. Sonra bütün ameller buna göre ele alınacak­tır; buyurdular.»[5]



375/281- Âişe radiyaîlahil anhâdan rivayet edilmiştir ki; Peygam­ber Sallaliahü Aleyhi ve Seîle7H öğleden evve! dört, sabahtan önce de iki rek'at (nafile namazı) bırakmazdı.»[6]



Bu hadisi. Buharı rivayet etmiştir.

Hadîs-i Şerif yukarda geçen İbni Ömer hadisine münâfî değildir. Çünkü buradaki ziyâdeyi Hz. Âişe biliyor, İbni Ömer bilmiyor; de­mektir. Ve caizdir ki İbni Ömer hazretlerinin rivayet ettiği iki rek'at burada Hz. Âîşe (R. Anha) nın zikrettiği dört rek'atda dâhil olsun. Çünkü Resûîüllan (S.A.V.) 'in bunları ikişer kılmış elması ve ibni Ömerlin yalnız iki rek'atını görmesi mümkündür. Maamafih o iki rek'atm başka namaz olması ihtimali de vardır. Nitekim Ebû Davudi Tirmizî tbni Mâce ve İbni Hvzeyme (223 - 311) nin rivayet ettikleri Ebu Eyyüb hadisinde şöyle buyrulmuştur:

«Öğle namazından önce aralarında selâm olmamak üzere kılınan dört rek'at namaz İçin gök kapıları açılır.» Taberânî (260-360) nin «El- Evsâf» nâmındaki eserinde rivayet ettiği Enes hadisinde dahi:

«Öğleden evvel kılınan dört rek'at namaz, yatsıdan son­ra kılınan misli gibidir. Yatsıdan sonraki dört rek'at ise Kadir gecesinde kılınan misli gibidir.» buyurulmuşdur. Bu iki hadîs Ibnİ Ömer (R.A.) m rivayet ettiği iki rek'atin Âişe (R. Anha) hadîsîndeki dört rek'attan başka olduğunu te'yid ederler. Şu halde Hz. Peygamber (S.A.V.) öğleden evvel altı rek'at nafile kılmış oluyor. Fa­kat bazan dört, bazan iki kılmış olması da ihtimal dahilindedir. Bu tak­dirde Hi. Âîşe dört kıldığını rivayet etmiş İbni Ömer de iki kıldığını ha­ber vermiş olur.[7]



377/282- «Bu da ondan rivayet edilmiştir. 73. Anha; demiştir ki: Peygamber Sallallahü Aleyhi ve Sellem nafilelerden hiçbirine sabah na­mazının iki rek'atına gösterdiği dikkat ve muhafazadan daha şiddetli­sini göstermezdi.»[8]



Bu hadîs, Müttefekun aleyhtir. Müslim'in rivayetinde:

«Sabahın iki rek'atı dünya ve dünyadaki herşeyden daha hayırlıdır» buyrulmuştur.

Resul ül I ah (S.A.V.) in sabah namazmm iki rek’at sünnetim hazerde olsun, seferde olsun bırakmadığı sabit olmuştur. Bundan dolayıdır ki Hasan-t Basrî (21 - 110) hazretleri vücûbuna kail olmuştur,

Müslimin rivayeti yine Hz. Âişe'den olup, merfû'dur. Bu rivayette zikri geçen dünyadan murad yeryüzüdür. Dünyadaki her şeyden rnaksad da; dünyanın nimetleridir.

Hadîs-i şerif sabah namazının Tünnetini kılmak için terğip ve teşvike delildir. Bu iki rek'atın vacip olmadığı da aynı hadisten anlaşılmakta­dır. Çünkü vacip olsa. terk edildiği zaman azap olunacağı zikredilirdi.[9]



379/283- «Ürnmü'l - Mü'minin Ümmü Habîbe RadiyaUdhü anhâ-dan rivayet edilmiştir. Demiştir ki; Resûlüllah Salîalîahü Aleyhi ve Sellem :

«Bir kimse günü ile gecesinde oniki rek'at namaz kı­larsa, o namazlar sayesinde ona cennette bir ev yapılır» derken İşittim.[10]



Bu hadîsi, Müslim rivayet etmiştir.

Miislm'm mmii Habîbe (R. Anha) dan bir ri\âyetinde nafile kaydı vardır.

Tİrmizi'nin de (Ümmü Hablbe'dçn) buna benzer bir rivayeti var­dır. Bunda «öğleden evvel dört rek'at, Öğleden sonra iki akşam namazından sonra i kî rek'at, yatsıdan sonra ikf rek'at, sabah namazından önce de iki rek'at denilmiştir.

Bejler'in Ümmü Habtbe'den rivayetinde ise, «Bİr kimse öğleden evve* clort, Öğleden sonra da dört rek'at namaz kılmaya devam aderse AHah onu cehenne­me haram kılar» buyurmuştur.

Hadis-i şerifteki «Günü île gsctsî» nden murad: Her gün ve gece­dir. TirmizVnm rivayeti MüsUnı'in rivayetini şerh ve tafsil etmiş­tir. Bu rivayette zikri geçen öğleden önceki dört rek'at Hz. Âîşe hadi­sinde beyan edilen dört rek'attır. Öğleden sonraki iki rek'at ile yatsı­dan sonraki iki rek'at da İbnî Ömer- hadisinde «Evinde kılardı» diye kayıtlanan namazlardır. Sabah namazından önceki iki rek'at ise Hz. Âişe ite İbni Ömer (R. Anhüma) nîn yakarıda gördüğümüz hadîsle­rin de ittifakla rivayet ettikleri namazdır. Hadîsin sonundaki;

«Allah onu cehenneme haram kılar» cümlesinden murad: Cehenneme girmesini meneder demektir. Çünkü haram olan şeyden menediiir .[11]



382/284- «İbni Ömer Radiyallahil anhümâ'âzn rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlütlah Sallallahü Aleyhi ve Sellem :

«Allah ikindiden önce dört rek'at namaz kılana rah­met eylesin» buyurdular.[12]



Bu hadîsi, Ahmed, Ebu Dâvud, ve Tirmîzî rivayet etmiş; Tirmizi Hasen olduğunu da beyan eylemiştir. Onu İbni Huzeyme dahi rivayet etmiş ve sahihlemiştir.

Hadiste zikri geçen dört rek'at şimdiye kadar kaydedilen nafi­leler meyamnda geçmemiştir. Bunları da Tirmizî'nin rivayet ettiği nafilelere katarsak, farzlardan evvel ve sonra kılınan nafile namaz­lar onaltı rek'at oluyor. Bir de ikindiden önce yalnız iki rek'at me­selesi varsa da «Her iki ezan arasında bir namaz vardır» hadîsi ona şâmildir.[13]



383/285-


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com