Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

«Bayram Namazları»

«Bayram Namazları»



Bayram namazları hicretin birinci veya ikinci yılında meşru ol­muştur. Bu namazların sıfatı İmâm-ı Âzam'a. göre vacip, İmameyn ile Imâm-ı Şafiî ve Mâlik'e göre Sünnef-i Müekkede; lmâm-ı Ahmed bin HanbeVe farz-ı kifâyedir. Tafsilât sırası geldikçe verilecektir.[258]



509/383- «Âişe radıyattahü anhâ'den rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlüllah Sallallahü aleyhi ve sellem :

Fitre bayramı nâs'ın iftar ettiği gündür. Kurbân bay­ramı da nâs'm kurban kestikleri gündür» buyurdular.[259]



Bu hadîsi, Tİrmizî rivayet etmiştir.

Tirmizı yukarıki hadîsi rivayet ettikten sonrE,, «Bu ha sen gassp bir hadîstir» demiştir. Bazı ulemâ bu hadîsi : «Fitre bayramı da erue tutmak da cemaatla ve insanların çoğunluğu ile olacak diye tefsir et­mişlerdir.

Hadîs-i şerîf, fitre bayramının sübûtu için cemaata muvafakat et­menin muteber olduğuna delildir. Yalnız başına Şevval hilâlini gören bayram kılamayacak; namaz, iftar ve kurban hususunda hep cemaata tabi olacaktır. Tirmizî (200—279) bu hadîsin benzerini Ebu Hüreyre-(R. A./dan tahrie etmiş ve «hasendir» demiştir. İbnİ AbEıas (R. A.) hadîsi de bu mânâdadır. Kendisine Küreyb : «Muhakkak Şam'lılar ve Muâviye cuma günü Şam'da hilâli görerek oruç tuttular.» demiş. Küreyb bu sözleri jbni Abbas'a ayın sonunda Medine'ye geldiği zaman söyle--miş. İbnİ Abbas «lâkin biz onu cumartesi gecesi gördük. Binaenaleyh. otuzu tamamlayıncaya, yahut hilâli görünceye kadar oruç tutmaya de-mav edeceğiz» mukabelesinde bulunmuş. Küreyb : «Muâviye ve nâsın görmesiyle iktifa etmiyurmusun?» deyince «hayır. Resûlüllah (S.A.V.) bize böyle emretti» cevabını vermiştir.

Hadîsin zahirine bakılırsa, Küreyb de hilâli görenlerdendir.. Ve İbnİ Abbas kendisine orucunu tamamlamasını emretmiş; ona göre ya-kînen bayram olduğunu nazar-ı itibâra almamıştır. Hanefîlerİn mezhe­bi de budur. Yani bir kimse bayram hilâlini yalnız başına görürse, ih­tiyaten iftar etmez. Fakat îmânım Âzam'a. göre bunun mânâsı oruc'a niyet eder demek değildir. Yainız yiyip içmez, o kadar. Oruç'a niyet etmez. Çünkü o gün bayram olduğunu yakinen biliyor. Maamâfih bay­ram olduğunu yüzde yüz biliyorsa gizlice yiyip İçer diyenler de olmuş­tur. İftar etmez diyenlere göre, o gün iftar etse, kaza eder. Ramazan hilâlini yalnız basma gören ise. o gün oruç tutar. Çünkü oruçta ihtiyat, tutmaktadır.

Cumhur ulemâya göre : «Eir kimseye yakînen bildiği ile amel et­mek lâzımdır. Onlar bu hadîsi cr-mâata muhalefet hakkında bir şey bilmediği zamana hamletmişierdir. Yani bir kimse yalnız başına hi­lâli gördüğü halde, yine ne yapacağını bilmiyerek cemaatla birlikte ha­reket etmişse, bu ibâdeti sahihtir» derler. İbni Abbas hadîsini dahi te'vil etmişler ve: «İhtimal ki ihtilâf-ı metali denilen şeye, yani ay m Hicaz ve Şam'da ayrı ayrı zamanlarda doğmasına bakarak Şamlıların görmesini nazar-ı itibâra almamıştır. Yahut hâdiseyi haber veren muh­bir bir kişi olduğundan onun sözüyle amel etmemiştir. Zâten Küreyb'e mutlaka sen de oruç tutacaksın diye emir de etmemiştir. Yalnız Medî-nc'lilerin bu haberle amel edemiyeceklerini bildirmiştir.» derler.[260]



510/384- «Ebu Umeyr[261] ibni Enes b. Mâlik radıyallahü anhünıa' dan. Sahabeden oian amcaianndan şöyle duyduğu rîvâyeî edilmiştir :

Bir kervan gelmiş ve dün hilâli gördüklerine şahadet etmişler. Bunun üzerine Peygamber Sallalîahü aleyhi ve sellem, İftar etmelerini ve sa­bahladıkları vakit namazgahlarına gitmelerini emir buyurmuşlardır.»[262]



Bu hadîsi," Ahmed ile Ebu Dâvud rivayet etmişlerdir. Lâfız Ebu Da­vud'undur. İsnadı sahihtir.

Yukarıdaki hadîsi, Nesâî (215—303) ile İbni Mâce (207—275) tah-ric etmişler, İbni Münzîr (—310), İbni Seken (294—353) ve İbni Hazm (38—56) onu sahîhlemişlerdir. İbni AbdiVi-Berr (368—463)'in: «Ebu Umeyr meçhuldür.» İddiası reddedilmiş ve «hadîsini sahihliyenler onu bilmişlerdir.» denilmiştir.

Hadîs-i şerîf, bayram olduğu, namaz vakti çıktıktan sonra anla­şılırsa, bayram nmzmın ikinci günü kılınabileceğine delildir. Hadîs, namaz vaktine nazaran mutlaktır. Ve günün evvelinden bilinmediği cihetle namazın vakti bakîdir. İmâm-ı Âzam Ebu Hanife (80—150) ile diğer bazı zevatın mezhebi budur. Yalnız İmâm-ı Âzam'a, göre hakikat hâli ancak namaz çıktıktan sonra öğrenmiş olmak şarttır. Bu takdirde sâde ikinci gün bayram namazı cemaatla kaza olunur. Ve dünkü vaktinde kılınır.

Hadîsin zahirine göre bu namaz, edadır. İmâm-ı Mâlik (93-479) bayram namazının asla kaza olunamayacağına kaildir. Şafiî (150—204) den tafsilât rivayet olunur. Yani bayram namazı kazaya kalırsa ne za­man istcnilsc kaza edilebilir. Yalnız zevalden önce kıhmrsa, edâ, ze­valden sonra kıhmrsa kaza olur. Hanbelîlere göre ne zaman istenilirse kaza olunur.

Bu hadî.s-i şerîf, fitre bayramı hakkındadır. Kurban bayramı da buna kıyas olunur.[263]



511/385- «Enes radıyallahü anh'den rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlüllah Sallalîahü aleyhi ve sellem, fitre bayramı günü birkaç hur­ma yemeden sabahleyin (namazgaha) çıkmazdı.»[264]



Bu hadîsi, Buhâri tahric etmiştir. Muallâk bir rivayette -ki onu îmâm-ı Ahmed vasletmiştir- «O hurmaları tek olarak yerdi.» denilmiş­tir.

Buharı muallâk rivayeti de Enes (R. A.)'den talik etmiştir. Tu-karıki hadîsi Buharı tarihinde tahric ettiği gibi, îbni Hİbban (—354) ile Hâkim (321—405) de onu Utbetü'bnü Humeyd'den şu lâfızlarla tahric etmişlerdir:

«Üç veya beş, yahut yedi, veyahut bundan daha az yahut daha çok tek olarak hurma yemeden (çıkmazdı).»

Hadîs-i şerîf, Hz. Peygamber (S.A.V.)'in buna devam ettiğini gös­teriyor. Mühelleb diyor ki: «Namazdan önce bir şey yemekteki hikmet, bayram namazı kılınıncaya kadar oruç tutmak lâzım zân olunmasın diyedir. Galiba Resulü Ekrem (S.A.V.) bu yolu kapamak istemiştir.» Bâzıları : «Orucun farziyetinden sonra iftarın vücûbu meşru olunca, Allah'ın emrine imtisal için iftarın acele yapılması müstehap görülmüş­tür» derler.

îbni Küdame:[265] «Bu günde namazdan önce acele bir şey yeme­nin müstehap olduğu hususunda hilaf bilmiyoruz.» demiştir.

Musannif «Fethü'l-Bârî» de : «Hurma yemenin müstehap oluşu­nun hikmeti, tatlıda orucun zayıflattığı gözü kuvvetlendirme has­sası olduğundandır. Yahut tatlı îman'a muvafıktır; rü'ya onunla tâbir olunur. Ve kalbi rikkate getirir de onun için hurma yemek müstehaptır. Bundan dolayıdır ki, Tabiînden bâzısı mutlak suret­te tatlı ile iftar etmeyi müstehap görmüştür.» diyor. Mühellib: «Hur­maların tek oluşu Allah'ın birliğine işaret içindir. Peygamber (S.A.V.) bütün işlerinde teberrüken böyle hareket ediyordu.» demiştir.[266]



512/386- «İbni Büreyde radıyaUahü anh'den babası radıyallahü anh'm: Resulü!Lah SaUallahü aleyhi ve sellem, fıtra bayramı günü ye­meden çıkmazdı; kurban bayramı günü de namaz kılmadan yemezdi, dediğini işittiği rivayet edilmiştir.»[267]



Bu hadîsi, Ahmed ile Tirmîzî rivayet etmişlerdir, ibni Hibban onu sahîhlemiştir.

îmâm-ı Ahmed'İn rivayetinde Müteaki­ben kurbanından yerdi» ziyâdesi vardır. Aynı hadîsi îbni Mâce (207 —275), Dâre Kutnî (306—385), Hâkim (321—405) ve BeyhaH (384—458) dahi rivayet etmişler; îbni Kattan (—628) onu sahîh-

îemiştir. BeyhaTcî'nin rivayetinde:

«Döndüğü vakit kurbanın kara ciğerinden yerdi» ziyâdesi var­dır. Tirmizî : «Bu bâbda Hz. AIİ ve Hz. Enes (R. Anhün)'den rivayet­ler vardır» diyor Tirmizî bu hadîsi İbni Ömer (R. A.)'dan da rivayet etmiş ise de bu rivayette zaaf vardır.

Hadîs-i şerîf, Fıtra bayramında namazdan Önce, Kurban bayramın­da namazdan sonra bir şey yemenin meşru olduğuna delildir. Kurban­da yemeyi namazdan sonraya bırakmanın hikmeti : Kurban kesmeyi meşru kılmak suretiyle Allahü Zülcelâl kullarına kerametini gösterdiği cihetle, o gün namazdan sonra yapılacak en mühim iş Allah'ın nimet­lerine şükür için onun ziyafetinden yemeye başlamak olmuştur.[268]



513/387- «Ümmü Aliyye[269] radıyallahü anha'dan rivayet edilmiş­tir. Demiştir ki: Bekâr kszları ve hayızhüan bayramlarda ayrı ve müs-îümanların davetini görmek için (namazgaha) çıkarmak için emir al­dık. Hayızhlar ise namazgahtan uzaklaşır.»[270]



Bu hadîsi, Müttefekun aleyh'dir.

Hadîs-i şerîfdc sigâsmm meçhul getirilmesi emir edenin herkesçe malûm olmasındandır. Maâmafih Buhârl'nin bir rivayetinde «kîze Peygamberimiz emir etti» denilerek fail gösterilmistir. (Hayrı ve müslümanlann davetini görmek) den murâd: Hayız-lı olmayanîarm bayram namazının faziletine iştirak etmesidir. Buharı nin rivayetinde bu hadîs şu lâfızladır:

«Kapah bekâr kızları çıkarmaya emir aldık.» yahut «Bekâr kızlarla kapalıları çıkarmaya emir aldık. Hayızhiarsa, namazgahtan uzak­laşırlar.» Müslim'in lâfzı şöyledir :

«Peygamber lalîahü aleyhi ve sellem'l kasdederek, bize bekâr kızlarla kapalıları çıkarmamızı emretti. Hayızlılarin da müslürnanların namazgâhından uzaklaşmalarını emretti.»

Şu halde musannifin zikrettiği hâdis, ikisinin de lâfzına uymamak­tadır. Hadîs-i şerif, bekâr kızların namazgaha çıkarılmalarının lüzu­muna delâlet ediyor. Burada üç kavil vardır :

1— Hz. Ebu Bekir, Ömer ve Ali (R.anhüm)'e göre, bekâr kızla­rı bayram sabahı namazgaha çıkarmak vaciptir. Bunu Ibrti Mâce ile BeyhâkVrân tahric ettikleri İbni Abbas hadîsi de te'yîd eder. Bu hadîs de :

«Resûlüllatı Sallallahü aleyhi ve scllcm-, bayramlarda kadınlarını ve kızlarını çıkarırdı.» denilmektedir ki, Hz. Peygamberin hu işe devam ettiğini gösterir. Hem gençlerle yaşlılar hakkında sarihtir. Keza göste­rişli olanlarla olmayanlara da âmm ve şâmildir.

2— Ulemâdan bir cemaata göre sünnettir.Çıkarma emri nedip içindir. Nitekim çıkarmayı hayrı görsünler ve müslümanlann da­vetini müşahede etsinler diye ta'lîl etmesi mendup olduğuna delildir. Eğer vacip olsaydı böyle demezdi. Ve çıkmaları emre imtisal ve borçlarını ödemek için olurdu. Maâmafih San'ânı'ye göre bu ta'lîl söz götürür. Zîra bazan vacip de, hâîz olduğu faziletle ta'lîl oluna­bilir, hnâm-ı Şdfiî'n'm «El-Ünvm» adlı eserinde gösterişli kadınlarla, ihtiyar nineler arasında fark yapılmış ve Şafiî (150—204) «İhtiyar­larla gösterişsiz kadınların namaza gelmelerini hoş karşılarını. He­le bayramlara gelmelerini pek hoş görürüm.» demiştir.

3— Mensuhtur. Tahavi (238—321): «Bu mes'ele sadr-ı İslâm'da caizdi.Çünkü kadınların cemâati çok göstermek için mescide çıkma­larına ihtiyaç vardı. Böylelikle düşmanı korkutma imkânı hâsıl olurdu. Sonra nesh edildi» diyor. Fakat San'ânî'yç göre İbni Abbas'ın küçük iken kadınların cemaata çıktığım görmesi bu iddiayı defediyor. Çünkü onun görmesi Mekke'nin fethinden sonra idi. İslâmiyet kuvvet bulduğu için kadınların çıkmasına hacet de kalmamıştı. Kczâîîk Ümmü Atîyye'nin Peygamber S.A.V.)'in vefatından bir müddet sonra kadınların cemaata çıkmasına fetva vermesi ve sahabeden bu fetvaya hiçbir muhalefet eden bulunmaması dahi bu davayı defetmektedir. Vakıa Hz. Âışe (R. Anha)'nm şöyle bir sözü vardır :

«Peygamber Sallallahü aleyhi ve sellem, kadınların neler ihdas et-Hğinî görse, onları mutlaka mescİdlerden men ederdi.» demiştir.

Fakat «Sübülü's-Selâm» sahibine göre bu söz kadınların cemaata çıkmalarının haram olduğuna delâlet etmediği gibi, çıkma işinin nesh edildiğine de delâlet etmez. Bilâkis kadınların çıkmaktan men edi-lemiyeceğine delâlet eder. Çünkü Peygamber (S.A.V.) onları men et­memiş, aksine çıkmalarını emretmiştir. Onun emrettiğim bizim men etmeye hakkımız yoktur. San'ânî'nin acâip istidlali burada bitti.

Fakat biz San'ânî merhumun ruhunda af dileyerek arzedelim ki; bu fikirde değiliz. Bizden maksadım, Hanefilerle diğer hak mezhep­lere sâlik olanlardır. Evvelâ Şeyh San'ânîye sorarız. Ümmü'l-Mü' minin Hz. Âişe (R. Anha) ashaptan sayılmazmi idi ki, Ümmü Atiyye' nin fetvasına karşı ashaptan bir kimse ses çıkarmadı diyorsun? Bir su­alimiz .daha var : Hz. Âişe validemizin yukarıda zikrettiğimiz sözü için: «Bu söz bilâkis kadınların cemaata çıkmaktan men edilemiyeceğine de­lâlet eder.» diyorsun. Binaenaleyh Hz. Âîşe (R. Anha)'mn bu sözü: bu­yurun kadınlar; büyüğünüz, küçüğünüz, güzeliniz, çirkininiz yollara dü­şün, camilere gelin demek midir? Âişe-i Sıddîka hazretlerinin ölüleri uyandıracak kudretteki şu feryadını böyle mi anlamak gerekir?

Sen bize akıl fikir ve intibahlar nasip et yâ Rabbi!

insaf buyrulsun, kadın kadındır. Ona Fahr-i Kâinat (S.A.V.) efendimiz boş yere «Kadınlar akıl ve dîni noksan kimselerdir» dememiştir. Baksanıza, daha Resûliil-lah (S.A.V.) dünyadan gider gitmez bozulmaya yüz tutmuşlardır. Şimdi bir de bundan bin küsur sene sonra San'ânî merhum zamanındaki hallerini ve nihayet bugünkü hâllerini düşünelim! Acaba şu halleriyle yine Peygamber {S.A.V.) kadınları sokaklara dökülmeye, camilere git­meye davet eder miydi dersiniz? Biz sözü daha fazla uzatmadan hakîkî ulemânın bu bâbdaki beyanatına geçeceğiz :

Hanefîlerin uEl-Hidâye» nâmmdaki fıkıh kitabında kadınların ce­maata devamları hakkında aynen şöyle denilmektedir : «Kadınların cemaata gelmesi mekruhtur. Yani genç kadınların gelmesi mekruhtur. Çünkü fitneden korkulur. Yaşlı kadınların, sabah, akşam ve yatsıya çık­masında bir beis yoktur. Bu Ebu Hanîfe'ye göre böyledir. İmâmeyii:


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com