Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

«Mikatlar Babı»

«Mikatlar Babı»



Mevâkit : Mikatın cemidir. Mikat ise : İbâdet için tahdit olunan zaman ve mekândır. Tevkît : Tahdit demektir. Bu bâbda sâri' hazret­lerinin ihram için tahdid buyurduğu yerler görülecektir. Bunların hâ­ricine de hil denilir.[778]



739/588- «İbni Abbas radıyaUahü anhüma'dan rivayet olunduğuna göre. Peygamber SaUaUahü aleyhi ve sellem, Medîneliler İçin Zülhü-leyfe'yi, Şamlılar İçin El-Cühfe'yi, Necid'liler için Karnü'l-Menazİl'I, Yemenliler için Yelemlem'i mikat tâyin etmişlerdir. Bu mîkatlar mez­kûr yerler halkı ile başka yerlerden hac ve omra yapmak istiyerek bu­ralara uğrayanların mikatıdır. Bunlardan daha yakında bulunanlar ol­dukları yerden, hattâ Mekke'liler Mekke'den ihrama girerler.»[779]



Hadîs, Müttefekun aleyh'dir.

Zülhüleyfe : Medîne-i münevvere'ye bir fersah uzaklıkta bulunan bir yerdir. Fahr-i Kâinat (S.A.V.) efendimiz burada ihrama girmişler­dir. Hâlâ bî'rî Ali diye anılan kuyu oradadır. Mekke'ye en uzak mikat bu olup, on konak mesafededir.

Cühfe : Mekke-İ Mükerreme'ye üç konak mesafededir. Hâlen ha-râb bir yer olduğu için şimdi ondan önce gelen Râbiğ'da ihrama girili­yor. Çünkü Râbiğ'da gusül için su da vardır.

Karnü'l-Menâztl : Buna Karnü's-Seâlip'de derler. Mekke'ye iki ko­nak mesafededir.

Yelemlem : Bu da Mekke'ye iki konak mesafede bir yerdir.

işte Resûlüllah (S.A.V.)'in uzaklardan hacca gelenler için tâyin buyurduğu mikatlar bunlardır. Hadîs-i şerifte gösterilen yerler halkın­dan olmayıp da yolu onlardan birine uğrayanların mikatı dahi uğradığı mikattır. Meselâ : Şam'lı bir hacı kendi mikatı olan El-Cüfhe yolunu bırakarak Zül-Hüleyfe'den geçse orada ihrama girmeye mecburdur. Hattâ girmez de Ciihfe'ye ihramsız giderse yolsuzluk etmiş olur ve kendisine kurban kesmek lâzım gelir. Cumhur ulemâ'nın mezhebi bu­dur.

Yalnız Mâlikîler'e göre kendi mikatma kadar ihramsız gitmek ca­izdir. Maamâfîh onlara göre de evlâ olan Zülhüleyfe'de ihrama girmek­tir, îbni Dakikü'l-tyd diyor ki : «Şamlılar için El-Cühfe'dir» buyurması aslında Şam'lı olup da Zülhüleyfe'ye uğrayanlara da uğramayanlara da şâmildir. «Başka yerlerden hac ve omra yapmak istiyerek buralara uğrayanlar» buyrulması dahi, Zülhüleyfe ile diğerlerine uğrayan Şam'lılara şâmildir.

Burada biribirine muâraza eden iki umum vardır. Musannif mer­hum : «Muârazadan kurtulmak şöylece mümkün olur» diyor. «Bu mikatlar bu yerler halkı içindir.» ifâdesi, meselâ : «Medîne-liler için Zülhüleyfedir» ibaresini tefsir eder ve denilir ki : «Medîneli'lerden murâd, Medine'de yaşıyanlarla onların makatının yo­lunda giderek o mikata uğrayanlardır». Bu bâbda Hz. Urve'den şöyle bir hadîs rivayet edilmiştir :

«Peygamber Sdllallahû aleyhi ve sellem, Medînelİ'lere ve oraya uğrayanlara Zülhüleyfe'yi mikat tâyin etti.»

Bundan anlaşıldığına göre EJ-Cühfe, Medine'ye uğramamak şartıyla Şam'lılann mikatıdır.

Mikatlar Kâbe-î Muazzama'yı uzaktan uzağa dört taraftan sarmış­lardır. Binaenaleyh kim ne taraftan gelirse o tarafın mikatmda ihrama girer. Mikatlarla Mekke arasında yaşıyanlann mikatı ise, ihramlandık-ları yerdir. Bu da ya evi, yahut başka bir yer olabilir. «Hattâ Mekke'-liler, Mekke'den ihrama giderler» ibaresi Mekke'Iilerin mikatının Mekke olduğunu göstermektedir. Mekke'lilerden maksad, oralılarla ,orada bu­lunan misafirler ve mücavirlerdir.

Hac ve omra yapmak İstiyerek ....» ta'bîrinden mefhum-u muhalifi ile bâzıları hac ve omra yapmak maksadıyla gitmiyenlere ihramsız gir­menin caiz olduğuna hükmederler. Ve : Mekke'ye her girene ihram vacip olsa, hac ve omra ömürde bir defa farz olur» diyenlerin iddiası hilâfına : «Müteâddid defalar vacip olmaları îcâp eder. İbni Ömer (R.A.) Mekke'ye ihramsız olarak girmiştir» derler.

Hanef İlerle diğer bâzı ulemâ'ya göre, makatları ihramsız geçmek caiz değildir. Ve bu bâbda hacca niyet etmiş olmakla niyetsiz bulunmak arasında fark yoktur. Zîrâ ihramdan maksad Beytullah'i ta'zimdir. Yalnız meşakkat olmamak için hacca niyet etmiyen Mekke 'lilerle, mi-kat içinde yaşıyanlar ihtiyaçlarını görmek maksadıyla ihramsız ola­rak Mekke'ye girip çıkabilirler.

Hanefîlerin delili : îbni Ebi Şeybe'nin, Taberânî'nin, îmâm-ı Şafiî'nin ve diğer zevatın rivayet ettikleri hadîslerdir. Bunların hep­si mantuktur. Mantuk ise mefhumdan evlâdır. «Mekke'liler Mek­ke'den ihrama girerler» cümlesinden Sananı mutlaka zahiri mâ­nâsının mülâhaza edilmesine gayret sarfetmektedir. Hatta Muhibbi Ta-&er$'nin «Ömre -için Mekke'yi mikat sayan tek bir kimse bilmiyorum» sözüne karşı: «tşte Peygamber (S.A.V.) onu mikat tayin etmiştir» diye cevap vermekte ve bu bâbda sözü bir hayli uzatmaktadır. Ezcümle İbni Abbasf ft. A. dan rivayet edilen hadîsleri: «Bunları mevkuf dur. Merfu* hadîsin karşısına duramaz» diyerek reddeder. Bu hadîsler şunlardır :

«Ibnİ Abbas : Ey Mekke'liler (sİzden kim om reyi yap-nuk İsterse, kendisiyle Mekke arasına Batn-i Muhassir'i alsın.»

«Mekke'lilerden kim omra yapmak İsterse, Ten'îm'e çıkar; ve ha­rem! geçer.»

Yine omra yapmak için Te'nim'e çıkmayı îcâp eden ve Buharı ile Müslim'in ittifakla rivayet ettikleri Hz. Âişe (R. anha) hadîsim dahi Sanânî: «Hz. Âİşe'nin gönlünü almak içindir» şeklinde te'vil etmiş ve müddeasım isbat için Tavus'vaı : «Bilmiyorum. Ten'im'den omra ya­panlar me'cur mu, yoksa muazzeb mi olacaklar» dediğini ve «niçin azap görecekler» diye sorulunca : «Çünkü Te'nim'e çıkan Beytullah'i ve tavafı bırakarak dört mil giderken, dört mil de gelirken yürüyeceğine tavaf etseydi, iki yüz tavaf yapmış olurdu. Ve her tavaf ettikçe ecri yü­rüyüş ecrinden daha büyük olurdu» dediğini hikâye ediyor.

Bizce bu tekellüflere lüzum yoktur. Mekke'lilerin mikatı hac için Harem-i şerîf. Omra için ise HîPdir. Bunun için elimizde hem naklî hem de aklî delilimiz vardır. Naklî delilimiz : Resûlüllah (S.A.V.)'in ashâb-ı kirâm'ına hac için Mekke'den ihrama girmelerini emretmiş ol­ması; omra için de Hz. Âişe (R. anha)'nm kardeşine emrederek ona Te'nim'den omra yaptırmasıdır. Te'nîm, Hil'dedir.

Aklî delilimiz şudur: Hacc'uı edası Arafat'ta olur. Arafat, Hil'de­dir. Omra'mn edası ise Harem'de olur. Binaenaleyh gerek haccın, ge­rekse omra'nm edasında birer gûnâ sefer tahakkuk etsin diye omra için Hil'le çıkmak ve Te'nim'in efdâliyeti hakkında eser vârid olduğu için ondan ihrama girmek îcâp etmiştir.

Hz. Tavusun sözüne gelince, bu sefer, tavafın omradan efdal olduğunu anlatmak için sevkedilnıiştir. îmâm-ı Ahmed ibni Hanbel şöyle diyor: «Mekke'de omra yapmayı bâzıları tavaftan efdâl görmüş, bâzıları da Mekke'de oturarak tavaf etmeyi tercih etmişlerdir.»[780]



740/589- «Âişe radıyallahü anha'dan rivayet olunduğuna göre; Pey­gamber Saîlollahü aleyhi ve sellem, Irak'lılar İçin zât-ı Irk'ı inikat tâ­yin etmiştir.»[781]



Bu hadîsi, Ebu Dâvud ile Nesâî rivayet etmişlerdir. Câbir'den riva­yet edilen aslı Müslim'dedir. Şu kadar var ki, râvi bu hadîsin merfu' oîup olmadığında şek etmiştir. Buhârî'nin sahihinde Zât-ı Irk'ı mikat tâyin edenin Ömer olduğu rivayet ediliyor. Ahmed, Ebu Dâvud ve Tir-mizî'nin İbni Abbas (R. A./dan rivayetlerine göre : Peygamber (S. A.V.) şarklılar için el-Akîk'i mikat tâyin buyurmuştur.

Zât-ı Irk dahi Mekke'ye iki konak mesafede bir yerdir.

«râvi şek etmiştir» denilmesi : Sahîh-i Müslim'de Ebu ZÜbeyr*den bu hadîsi Câblr İbnî Abdullah'ın El-Mühelleb'e sorduğunu, onun da : «İşittim zannederim Peygamber (S.A.V.)'e ref'ettİı diyerek ref'ettiğine

cezmetmediğini duyduğu rivayet edildiğindendir.

Buhâri'nin rivayetine göre, Zât-ı Irk'ı mikat tâyin eden Hz. Ömer (i£.4./dır. Şöyle ki Basra ile Küfe fethedildikten sonra müsîümanlar Hz. Ömer'den kendilerine bir mikat tâyin etmelerini istediler. O da on­lara Zât-ı Irk'ı tâyin etti. Artık bunun üzerine müslümanların icmâ'ı vâ­ki oldu. îbni Teymiyye : «Zât-ı Irk'ın mikat tâyin edilmesi bâbındaki nass kuvvetçe diğerleri gibi değildir. Sabit bile olsa, Ömer'in nassa uy­gun olarak ictihâd etmiş olması ihtimalden uzak değildir» diyor.

Şu halde bu hadîs, Hz. Ömer (R. A./ın kulağına varmamışsa da ictihâd etmiş ve içtihadı nass-ı hadîse uygun düşmüş demek oluyor.

Filhakika, hadîs, şüpheden âzâde bir şekilde merfu' olarak ri­vayet edilmiştir. Onu İbni Mâce, îbni Zübeyr yoluyla Hz. Câbîr (R. A./dan; îmâm-t Ahmed ibni Hanbel, merfu' olarak Câbir İbni Abdul­lah ile İbni Ömer hazarâtından rivayet etmişlerdir. Yalnız isnadında Haccac ibni Ertât vardır. Aynı hadîsi Ebu Dâvud, Nesâîj Dâre Kutnî ve başkaları Hz. Âişe (R. anha)'dan şu lâfızlarla rivayet etmişlerdir:

«Peygamber Sallallahü aleyhi ve sellem,\rakfU\ar için Zât-ı Irk'ı mikat tâyin etti.» Âişe hadîsinin isnadı iyidir. Bu hadîsi Hz. Âişe'der.

Abdullah ibni Ahmed dahi rivayet ediyor.

Hadîs, Mekhul ile Ata'dan mürsel olarak rivayet olunmuştur.

İbni Teymiyye (661—728) : «Bu merfu' ceyyit ve hasen hadîsler bu kadar müteaddit ve kimisi müsned, kimisi mürsel olarak çeşit­li yollardan gelmiş olduğuna göre, böyle hadîslerle amel etmek va­cip olur» demiştir.

Hadîsimizin tmâm-ı Ahmed ve arkadaşlarının rivayet ettikleri Meşrık'lıların mikatı hakkındaki kısmına gelince : Bu kısım hakkında her ne kadar İmâm-ı Tirmizî «Hasen» dir demişse de, bunun asıl râ-visi Yezid îbni Ebi Zeyyaf tır ki, hakkında hadîs imamları hayli söz etmişlerdir. îbni Abdil'l-Berr (368—463) : «Ehl-i ilim, Irak'lının ih­ramı Zâf-ı Irk'tan yapıldığı takdirde mikattan ihram sayılacağına icmâ' etmişlerdir» demiştir. Maamâfîh El-Akîk de Zât-ı Irk'dan sayılır ve on­dan daha uzaktır. Bâzılarına göre, eğer bu İbnî Abbas hadîsinin aslı varsa, mensuhtur. Çünkü Zât-ı lırk'ın mikat tâyin edilmesi Haccetü'l-Vedâ'da, Ailahii Zülcelâl dînini tamamladığı zaman olmuştu.

Nitekim Haris b. Amr Sehmi'nin tahrîc ettiği hadîs de buna delâ­let eder. (hadîsin lâfzı şudur) :

«Haris demiştir ki: Peygamber Saîlallahü aleyhi ve seUem'e Mina'-da, yahut Arafat'ta iken geldim. Etrafını insanlar sarmıştı. Haris de­miştir ki: Çöl sakinleri geliyordu; onun yüzünü gördükleri zaman: «Bu mübarek bir yüz» dediler. Haris : «Resûl-ü Ekrem Saîlallahü aleyhi -ve sellem, Zât-ı Irk'ı Irak'lılara mikat tâyin etti; demiştir.»

Bu hadîsi, Ebu Dâvud ile Dâre Kutnî rivayet etmişlerdir.[782]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com