Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

«Haccın Sıfatı Babı Ve Mekke'ye Giriş»

«Haccın Sıfatı Babı Ve Mekke'ye Giriş»



Bundan maksad: Menasik-i hac denilen hac ibâdetlerini beyân ve onların tertip üzere keyfiyet-i edâsıdır. Aşağıdaki Câbir hadîsi bu bâb-da lâzım gelen malûmatı vermektedir.[821]



759/605- «Câbîr ibni Abdullah radıyallahü anhüma'dan rivayet olun­muştur, (demiştir ki): Resûlüllah Solîallahü aleyhi ve sellem, Hacca gitti. Biz de onunla beraber (Medine'den) çıktık. Zülhüleyfe'ye vardığı­mı zaman Esma binti Umeys doğurdu. Bunun üzerine Peygamber Saîlaîlahü aleyhi ve sellem (kendisine,) :

— Yıkan da bir elbiseden bağ yap ve ihramlan» dedi. Ve Peygamber Sallallahü aleyhi ve seUem, namazı mescidde kıldı son­ra (devesi) Kasva'ya bindi. Hayvan kendisini Beyda' düzüne çıkarınca Peygamber Sallallahü aleyhi ve sellem, tevhidi gürletti:

— Tekrar tekrar icabet sana Yâ Rabbiü tekrar tek­rar icabet sana... tekrar tekrar icabet sana. Senin için şe­rik yoktur. Tekrar tekrar icabet sana... Şüphesiz hamd-ü ni'met senindir. Mülk de, (senin) senin için şerik yoktur;

(böylece) beyte vardığımızda rüknü istilâm etti. Müteakiben (beytullâh'-ın etrafında) üç defa remel yaptı. Dört defa da yürüdü. Sonra Makam-ı ibrahim'e gelerek (tavaf) namaz (mı) kıldı. Ve (tekrar )rükne dönerek onu istilâm etti. Sonra f ha rem) kapı (sın) dan Safa'ya çıktı Safa'ya yaklaşınca «Şüphesiz kî Safa ile Merve Allah'ın şeâirindendir.» (âyetin)i okudu :

— (sa'ye) Allah'ın başladığından başlıyorum; (dedi) ve hemen Safa'ya çıktı. Beyti görünce kıbleye karşı döndü. Allah'ı birledi ve fekbîr aldı ve:

— Bir Allah'dan başka ilâh yoktur. Vaadini yerine ge­tirdi. (Peygamber) kuluna yardim etti, (Hendek harbinde) yal-nız başına hizipleri bozguna uğrattı; dedi. Sonra bu arada üç defa dua etti. Sonra Safa'dan inerek Merve'ye gitti. Tâ ki ayakları va­dinin ortasında karar kılınca, (bu sefer sa' yaptı. Vâdi'nİn ortasından) çıktığı zaman Merve'ye doğru yürüdü. Merve'de dahi Safa'da yaptığını yaptı.» (Xâbir) müteakiben hadîsin geri kalanım zikretmiştir.

Bu hadîste (şu da vardır) : «Terviye günü gelince ashâb Mina'ya yollandılar. Resûlüüah (S.A.V.) de bindi (yürüdü,). Ve öğleyi, İkindiyi, akşamı, yatsıyı ve sabah namazını orada kıldı. Sonra biraz eğlendi. Tâki güneş doğunca (Müzdelife'yi) geçerek Arafat'a (yakın bir ye­re) geldi. Ve küçük çadırı kendisine Nemire'ye kurulmuş buldu ve hemen oraya indî. Güneş devrildikten sonra Kasva'yı getirmelerini emretti. Hayvanı semerlediler. Bunu müteakip, Batn-ı vâdîye geldi. Ve (orada) nâs'a hutbe okudu. Sonra ezan okudu. Ve ikamet getirdi. Badehu öğleyi kıldı. Sonra İkamet getirerek ikindiyi (Öğle vaktinde) kıldı. Aralarında başka namaz kılmadı. Sonra (hayvanına) bindi ve vakfe yerine geldi.

Devesi kasvanın karnını kayalara doğru çevirdi de, kumdaki yolunu önüne aldı ve kıbleye döndü. Artık tâ güneş kavuşup biraz sarılığı gidin­ceye kadar (orada,) devamlı durdu. Nihayet güneş kayboldu ve (hayva­nı) sürdü. Kasva'nın yedeğini o derece kasmıştı ki hayvanın başı (ade­tâ) semerinin Ön tarafındaki ayak yerine dokunuyordu. Sağ eliyle de-fişâret ederek) :

— Ey nâs! vekar ve sekînetî muhafaza ediniz» diyordu.

Bir kum yığınına geldikçe onun üzerine çıkıncaya kadar hayvanın yede­ğini bîr parça gevşetiyordu. Nihayet Müzdelife'yc geldi. Orada akşam namazı ile yatsıyı bir ezan ve iki İkametle kıldı. Aralarında başka na­maz kılmadı. Sonra fecir doğuncaya kadar uzanıp yattı. Müteakiben sa­bah olduğu anlaşılır anlaşılmaz sabah namazını bîr ezan ve ikametle kıldı. Sonra hayvanına binerek meş'ar-i haram'a geldi' (yine) kıbleye karşı dönerek duâ etti. Tekbîr ve fehlîl getirdi. Ve sabah iyice aydınn lanıncaya kadar (orada) durmakta devam efti. Badehu güneş doğma­dan önce (hayvanını) sürerek Batn-ı Muhassire geldi, (oradaj hayvanı­nı bir parça hızlandırdı. Bundan sonra Cemre-î Kübrâ'ya çıkan orta yolu tuttu. Nihayet ağacın yanındaki cemreye geldi ve oraya yedi taş attı. Her taşı atarken tekbîr getiriyordu. Her taş (bakla tanesi büyük­lüğündeki) hazef taşı kadardı, (taşları) vadinin dibinden attı. Sonra kurban yerine gitti, ve deve boğazladı. Bundan sonra Resûlüllah-Sallaîlahü aleyhi ve sellem, (hayvanına binerek) Beytullâh'a doğru akın etti. Ve Öğleyi Mekke'de kıldı.»[822]



Bu hadîsi uzun uzadıya Müslim rivayet etmiştir.

Bâzı izâhât :: Esma binti Umeys, Hz. Ebu Bekir (R. A.)'m karışı­dır. Doğurduğu çocuk, Muhammed ibni Ebi Bekir (R.A.)'âıv. iüesûlül-lah (S.A.V.)'in bu kadına «bağ yap» buyurmasının mânâsı : «Beline bir kuşak sar, sonra geniş ve uzun bir bezi, akan nifas kanının üzerine tıkamak şartıyla önden ve arkadan o kuşağı bağla» demektir. Bundan sonra ihramlanmasım emretmesi, nifas'ın ihramlanmaya mâni olmadı­ğını gösterir. Doğum hâdisesinden sonra Peygamber (S.A.V.)'in mes-cidde kıldığı namaz: Nevevî'nin Müslim şerhindeki beyânına göre sabah .namazıdır. Fakat İbni Kayyim'in «El-Hedyü-n-Nebevî» adlı eserinde bu namazın öğle namazı olduğu bildirilmektedir. Resûlüllah-(S.A.V.) Zülhüleyfe'de beş vakit namaz kılmış, beşincisi öğle imiş. On­dan sonra yola çıkmışlar.

«Tekrar tekrar icabet sana yâ Rabbi...» diye tercüme edi­len telbiye Resûlüllah (S.A.V.)'in ondan sonra da bugüne kadar müslü-man'ların telbiyesidir. Câhîliyet devrinde araplar'ın telbiyesi şu idi :

«Tekrar tekrar icabet sana yâ Rabbi ,tekrar tekrar icabet sana, tekrar tekrar icabet sana... Senin için şerik yoktur. Ancak bir şerik vardır. O da sana mahsustur. Sen ona ve onun mâlik olduğu her şeye mâliksin...»

Rükün» Kâbe-i Muazzama'nm köşelerinden her biridir. Hacer-î Es-ved'in bulunduğu rükn'e, rükn-ü esved veya rükn-ü yemânî derler.

«İstilâm» öpmek veya elini sürmektir. Hadîsteki «rükn'ü istilâm et­mek» ten murâd da hacer-i esved'i öpmek veya ona elini sürmektir.

Esas itibarıyla tavaf esnasında bu taşı Öpmek îcâp ederse de, kala­balıktan imkân bulamayanların hiç olmazsa el sürmekle istilâm etmek­leri lâzım gelir.

«Remel» yelemek, eşkin yani hızlıca yürümektir. «Bu arada üç defa duâ eJti» ifâdesi zikri geçen duayı tekrarladığına delâlet eder. «Tâkî ayakları vadinin ortasında karar kılınca» cümlesinde Kadı İyâz (476-*— 544) şöyle diyor : «Burada mutlaka zikri lâzım olan bir kelime dü­şürülmüştür ki, o da (remel yaptı) kelimesidir. Filhakika bu kelime Müslim'in bir rivayetinde vardır.»

Hadîsi Câbir (R. A.) tamamen zikretmiş, Musannif ise yalnız lâ­zım olan yerlerini almıştır. «Terviye günü» Zilhicce ayının sekizinci gü­nüdür.

Meş'ar-i Haram» Müzdelife'de ma'ruf bir dağdır. Buna Kuzah dahi denilir.

«Batn-ı Muhassir» Ebrehe ordusunun fillerinin geçmekten âciz kaldığı bir vadidir. Zaten bu isim o münasebetle verilmiştir. «Hayvanını bîr parça hızlandırdı» bundan maksad bir taş atımı yeri hızlıca geçmek­tir. «Orta yolu tuttu» bu yol Arafat'a gittiği yoldan başka bir yoldur. «Ağacın yanındaki cemreye geldi. Burası Mina'nın hudududur, ve ora­dan sayılmaz. «Cemre»1 ufak taşların atılarak toplandığı yer demektir. Oraya bu isim verilmesi, hacıların toplanmasından dır. «Öğleyi Mekke'­de kıldı.» cümlesinde hazf vardır. Mânâ şudur : «Beyt-i şerife geldi ve evvelâ tavâf-ı ifâza'yı yaptı. Sonra öğle namazını kıldı.» Fakat bu ri­vayet İbni Ömer (R. A.) hadîsine muarızdır. Çünkü o hadîste Peygam­ber (S.A.V.)'in kurban bayramı günü Öğleyi Mina'da kıldığı ifâde edili­yor, iki hadîsin arasını bulmak için : «Resûlüllah (S.A.V.) o gün öğle­yi Mekke'de kılmış; sonra ashabı onun arkasında cemâat olrriak fazile­tinden mahrum kalmasınlar diye Mina'da imam olarak tekrar kıldır-mıştır» denilir.

Bu hadîs-i şerifte bâzı ziyâdeler de vardır. Musannif onları hazfe­derek yalnız lâzım olan yerlerini almıştır. Hadîs-i şerif pek çok fayda­ları ve mühim kaideleri ihtiva etmektedir. Kadı îyâz diyor ki: Ulemâ bu hadîsin ihtiva ettiği fıkıh üzerinde söz etmiş ve ondan çok mesâil is-tihbât etmişlerdir. Hattâ tbni Münzir bu hadîs hakkında büyük bir cüz kitap yazmış; bu kitapta yüzelli küsur nev'î fıkıh mes'elesi tahrîc etmiştir. Daha incelense fazla da bulunabilir.»

Resûlüllah (S.A.V.)'in mücmeli beyân eden fiilleri bilittifâk vücûp ifâde ettiği gibi «menâsİkİnİZİ benden alin» hadîs-i şerifi de ay­nı mânâya delâlet eder. Binaenaleyh: «Resûlüllah (S.A.V.)'in hac fiille­rinin hiç biri vücûp ifâde etmez» diyenlere dâvalarını ispat gerekir. Bu hadîsten ibare, işaret veya delâlet suretiyle aşağıdaki hükümler çıkarı­lır:

1— Hayzlı ve nifaslı kadınlara ihrama girmek içnı yıkanmak sün-net'tir. Onlara sünnet olunca başkalarına evleviyetle sünnet olur.

2— Hayzlı ve infaslılar kuşak kullanırlar ve kanın geldiği yeri uzun ve genişçe bir bezle kapayarak, bezin bir ucunu arkadan, diğer ucunu önden olmak üzere beldeki kuşağa bağlarlar.

3— Hayzlı ve nifaslı kadınlar ihrama girebilirler.

4— İhram'a, farz veya nafile bir namazın akabinde girilir. Çünkü Resûlüllah (S.A.V.)'in sabah namazının iki rek'ât farzını kıldıktan sonra ihram'a girdiği rivayet ediliyor.

5— îhram'a giren yüksek sesle telbiye eder. Telbiyeyi Resûlüllah (S.A.V.)'in yaptığı miktarda bırakmak müstâhab ise de, ziyâde edilme­sinde de bir beis yoktur. Zîrâ Hz. Ömer (R. A.) kendinden şunları ilâve ederdi :

«Tekrar tekrar İcabet sana... Ey ni'met ve güzel fazilet sahibi. Sen­den korkarak ve sana can atarak tekrar tekrar icabet sana...» İbni Ömer (R.A.) :

«Tekrar tekrar İcabet sana. Tekrar tekrar is'âd sana... Hayır senin yed-i kudretinde,. Rağbet ve amel sanadır.» cümlesini ilâve eder; Hz.Enes : «Tekrar tekrar icabet sana... Hak olarak hak olarak kulluk ve kölelik olarak...» derdi.

6— Hacının evvelâ tavâf-ı kudum'ü yapmak için Mekke'ye gitme­si gerekir.

7— Tavaftan evvel hacer-i esved'i öpmesi; .sonra tavaf ederek üç şavtında remel ile yürümesi lâzım gelir. Ondan sonra âdi yürüyüşle yürür.

8— Tavafını bitirdikten sonra makam-ı İbrahim'e gelerek : « [823])» «Makam-t İbrahim'i namazgah ittihaz edin» âyet-i kerîmesini okur.

9— Sonra Makam-ı İbrahim'i Beytullâh ile kendi arasına alarak iki rek'ât namaz kılar. Buna tavaf namazı derler ki, ulemâ arasına ta­vaftan sonra bu iki rek'âtın kılınması lüzumu hakkında ihtilâf yoktur. İhtilâf ancak bu namazın sünnet veya vacipolmasındadır.Hanetîler'le Mâlikîler'e göre tavaf namazı vaciptir. Şâfiîler'le Hanbelîler'e göre ise sünnettir. Ulemâ'dan bâzıları bu namazı tavafa tâbi sayarak «Tavaf vacip ise, namaz da vacip, tavaf vacip değilse, iki rek'ât namaz sün-nettir» demişlerdir.

Bu namazın mutlaka makam-ı İbrahim'de kılınıp kılınmaması dahi ihtilaflıdır. Mezhep imamlarına göre : Makarn-ı İbrahim'de kılmak ef-dâl olmakla beraber, vacip değildir. Binaenaleyh başka yerde de kılına-bîlir. Bâzılarına göre makam-ı İbrahim'de kılmak vaciptir. Mezkûr ta­vaf namazında fâtiha'dan sonra ilk rek'âtta kâfirûn, ikincide ihlâs sûre­sinin okunacağı Müslim'in rivayet ettiği bir hadîste beyân buyrulmuştur.

10— Mescİd-i haram'a girerken olduğu gibi, çıkarken de istilâm yapmak meşrudur. îstilâm'ın sünnet olduğunda ulemâ müttefiktir.

11— Tavaftan sonra sa'y yapılır. Buna Safa'dan başlanır ve dağın üzerine çıkarak kıbleye karşı durulur. Orada hadîsimizde geçen duâ üç kere tekrarlanır. Safa iLs Merve arasındaki vadide Remel yani eşkin yürüyüş yapılır. Buna iki mil arası derler.

12— Safa'ya çıkıldığı gibi Merve'ye de çıkılır. Orada da Safa'da olduğu gibi duâ edilir. Bu kadarla da omra tamam olur. Eğer bundan sonra hacı tıraş olur, yahut saçını kısaltırsa, helâl yani, ihram'dan çık­mış olur. Ashâb-i kiram dahi böyle yapmışlardır.

Haccı kıran yapanlar ise, tıraş olmaz, saç kısaltmazlar, onlar ih-ram'da devam ederler. Omra'dan çıkanlar haccetmek isterlerse (8 Zil­hicce) terviye günü tekrar ihrama girerek kıran haccını yapanlarla bir­likte mina'ya çıkarlar. Nitekim Hz. Câbir de böyle ifâde etmiştir. .

13— Bu yerlerde ve yollarda binek gitmek yürümekten efdâldnv Maamâfîh mes'ele yine de ihtilaflıdır. Binek gitmenin efdâliyeti Resû-lullah (S.A.V.)'in fiili ile sabittir.

14— Sünnet olan husus Mina'da beş vakit namaz kılmak ve doku­zuncu geceyi orada geçirmektir.

15— Araîe günü Mina'dan güneş doğduktan sonra çıkmak, sünnettir.

16— Arafat'a güneş devrildikten sonra varmak sünnettir.

17— Arafat'ta öğle ile ikindi birlikte kılınacaktır.

18— Bu iki namazın arasında başka namaz kılınmayacaktır.

19— îmam bu iki namazdan önce hutbe okuyacaktır. Sünnet olan. hutbelerden biri budur.

Câbir hazretleri'nin «sonra binerek durak yerine geldi...» demesi bize bir takım sünnet ve adabı anlatıyor. Şöyle ki:

1— Cem-î takdim denilen mezkûr iki namazdan sonra hemen vakfe yerine gidilir.

2— Hayvan üzerinde vakfe efdâldir.

3— Cebelü-r-Rahme denilen dağın eteğindeki yatkın kayaların üze­rinde durmak daha iyidir. Cebelü'r-Rahms Arafat'ın tam ortasında bir dağdır.

4— Vakfe zamanı kıbleye karşı dönmelidir.

5— Güneş kavuşuncaya k^dar vakfe hâlinde kalmalıdır.

6— Vakfe hâlinde duâ etmelidir. Zîrâ Peygamber (S.A.V.) hayva­nın üzerinde ellerini göğsüne kadar kaldırarak Allah'a duâ etmiş ve ashabına da Arefe gününün duasının en hayırlı duâ olduğunu bildirmiş­tir.

7— Güneş iyice kavuştuktan sonra kemâl-ı sükûnet ve vakarla yo­la revân olmalı; eğer sözüne itaat olunur bir zât ise, yanındakilere va­karlı olmalarım tavsiye etmelidir.

8— Hızlı yüremesin diye hayvanının yularını kasmalı; ancak bir kum yığını geldi mi, onu kolaylıkla aşması için yedeğini bir parça gevşetmelidir.

9— Müzdelife'ye vardıkta oraya inmeli ve aksamla yatsıyı, yatsı zamanında bir ezan, iki ikametle kılmalıdır. Burada iki namazın birden kılınacağında ihtilâf yoktur. Yalnız sebebinde ihtilâf vardır. Bâzıları bu cem'in sebebi nüsük yani hac ibâdetlerinden biri olmasıdır; demiş, di­ğer bâzıları ise seferi olmalarına atfetmiştir.

10— iki namaz arasında başka namaz kılınmaz.

«Sonra fecir doğuncaya kadar uzanıp yattı.» cümlesinde dahi bir takım sünnetler vardır:

1— Müzdelİfe'de gecelemeli. Bunun nüsükten olduğunda ittifak var­dır. İhtilâf vacip olup olmadığındadır.

2— Sabah namazını Müzdelİfe'de kılarak sonra oradan çekilmeli. Ve Meş'âril haram'a gelerek orada vakfe yapmalı ve duâ etmelidir. Orada durmak da menâsiktendir.

3— Sonra oradan, hava iyice aydınlandıktan sonra çekilerek batn-ı Muhassir'e gelinir. Ve orada yürüyüşe hız verilir. Çünkü orası Allah'ın ashâb-ı fil'e gazap ettiği yerdir. Binaenaleyh orada durmak ve eğlen­mek olmaz.

4— Cemretü'l-Akabe'ye geldikte vadinin içine inerek oraya yedi taş atılır. Bunların her biri bakla tanesi büyüklüğünde olup, her birini ^atarken tekbîr getirilir. Buna şeytan taşlamak derler.

5— Bundan sonra kurban kesilen yere gidilir. Deve kurban etmek istiyenler orada boğazlarlar. Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) kendi eliyle (63)


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com