Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
«Ribe'n-Nesie'nin Hükmü»
«Ribe'n-Nesie'nin Hükmü»
Ribe'n-nesie'nin haram olduğu hususunda imamlar arasında ihtilâf yoktur. Onun büyük günâhlardan sayıldığı münakaşa götürmez bir hakikattir. Bu cihet Kitab, Sünnet ve lemâ'-i Ümmet'le sabittir.
Kitab'dan delili :
[115] «Halbuki Allah alış verişi helâl, ribâ'yı haram kılmıştır. Artık kîme Rabbİnden bir nasihat gelir de rîbâ'dan vaz geçerse geçmişteki fâîzİ kendine; onun (afvtne ait) hüküm ise Allah'a aittir. Her kim de döner tekrar yaparsa işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedidirler. Allah ribâ'yı mahveder; sadakaları ise arttırır. Hem Allah ve-balli kâfirlerin hîç birini sevmez... Ey îmân edenler! Allah'dan korkun da (hakîki) mümin İseniz ribâ (hesabın) dan kalan bakîyyeyi bırakın. Eğer (bunu) yapmazsanız o halde Allah ve Resulünden (size) bir harb kopacağını bilin. Eğer fevbe ederseniz sermayeniz sizindir. Ne zulüm edersiniz ne de zulmolunursunuz» âyetleridir.
İşte Kitâbullah!... Fâiz'i en şiddetli bir lisanla haram kılıyor. Ondan öyle menediyor ki, Rab'larına inananların ve onun azabından korkanların tüylerini ürpertiyor, Hangi tehdîd Allah-u teâlâ'nın faizcileri kendi aleyhine ayaklanmış, Allah ve Resûl'ünc karşı i'lân-ı harb etmiş saymasında daha şiddetli olabilir?.... Yerde ve gökte kendisini hiç bir şeyin âciz bırakamadığı kaadîr ve kahir Allah'la muharebe eden bu zaîf insanın hali ne olur? Elbette bu yaptığı ile kendisini helak ve hüs-rân'a atmış sayılır.
Bu Âyet-i Kerîme'dcn alınan ribâ'nm mânâsına gelince: anlaşılıyor ki, bu ribâ câhİliyet devrinde araplar arasında malûm olan faizciliktir. Bunu müfcssirler beyân etmişlerdir. Bu zevât'tan bir çoğunun buyanına göre Câhİliyyet devrinde arapiar'dan biri bir kimseye muayyen bir müddet için borçlandı mı va'de gelir gelmez mal sahibi borçluyu bulur; ve ona : «Ya borcunu öde! yâhûd arttır» derdi. Bunun mânâsı : ya borcunu öde yâhûd aramızda âdet olan faiz ile onu bir müddet tc'hir et; demektir. Ziyâde bazen sayıda olurdu. Meselâ bir deveyi va'desi geldikte iki deve vererek Ödemek şartı ile muayyen bir müddet beklerlerdi. Bazen de yaşta olur; bir senelik bir deve yavrusunu va'desi geldiği zaman iki senelik yavru vererek ödemek şartı ile borcu te'cil ederlerdi. Faizciliğin bir nev'i de şöyle olmuştu : Biri diğerine bir müddet için mal verir; ondan her ay muayyen bir miktar alırdı. Va'de gelip de bütün borcu ödeyemezse ma! sahibi yeni bir faizle bir müddet daha beklerdi. İşte bu gün dünyanın her yerinde bankaların umumiyetle yaptıkları faizcilik budur. Allah-u Zülcelâl bunu müsîümanlara ve diğer milletlere haram kılmıştır. Çünkü bunda başı sıkılanları ezmek, insandaki şefkat ve merhamet hislerini söndürmek; dünyâ hayatında yardımlaşma fikrini yok etmek vardır. İnsan, insan olarak her cihetle maddîleşip kardeşine kaaşı merhametsizlik etmemeli; onun muhtaç düştüğü ânı fırsat bilerek kendisini faizin tuzağına düşürmemeli; kalan bir parça canını da böylelikle almamalıdır. Halbuki Allah Teâjâ zenginlere fakirlere vasiyyet etmiş; felâketzede'lerie bîçâreler için ödünç almayı meşru' kılmıştır. Kaldı ki fâiz'de malları faizcilere münhasır bırakmak ve irâdesi zâif olanlara şehvet kapılarını açmak; böylclerin ellerindeki serveti çekip almak gibi pek cok zararlar vardır ki onları burada sayıp dökmeye makam münâsip değildir.
Hâsılı âyet-i kerîme ribc'n-ncsîe'nin haram olduğuna kat'iyyetle delâlet etmektedir. Şu zamanda yüzde hesabı ile yıllık veya aylık fâiz'e verilen mallar da bu kabildendir. Bazılarının bu nev'i faizi caiz göstermek için din'e yaptıkları taarruz her cihetle bikmcU teşrîa ve din'e münâfîdir.
Bir takımları fâiz'in azı helâl olduğuna kaildirler. Onlarca haram olan faiz kat kat fazla alınandır. Delilleri Âl-i İmrân Sûresî'nin şu Âyet-i kerîmesidir :
[116] «Ey îmân edenler : kat kat ribâ'yı yemeyin; Allah'dan sakının ki felah bulaşınız.»
Halbuki bu anlayış düpe düz hatâdır. Çünkü Âyet-i Kerîme'dcn mu-râd : faiz yemekten nefret ettirmek; kat kat alman faiz günün birinde borçlunun bütün malını kaphyarak onu fakir, yoksul düşüreceği ve bu i'âsid muamele yüzünden mahvolup âtıl kalacağı mülâhazası ile faizcilerin nazarı dikkatini çekmektir. Zira bunda, medeniyet nizamlarına ne derece zarar olduğu meydandadır. Hemen hemen hiç bir akıl sahibi yoktur ki, Allah teâlâ'nın üç kat faizi haram kılıp iki veya bir katını mübâh bırakacağını tasavvur etsin. Hele «Eğer tevbe ederseniz sermayeniz sizindir» âyet-i kerîmesini okuduktan sonra aklı başında olan bir insanın bu mânâyı anlamasına imkân kalmaz.[117]
Bir takımlarının «fâide mukabili verilen ödünç, faiz değildir» iddiası da garabet cihcÜ ile yukarıkinden aşağı kalmamaktadır. Vâkıâ fukahâ'dan bazıları ribâ'nın bir akid olduğunu, binâenaleyh onun da şâir akidler gibi mutlaka bir sîgası veya sîga yerini tutacak bir şeyi bulunması lâzım geldiğini söylemişler: hattâ Şâfiîler bu bâb'ta tasrihat-ta bulunmuşlarsa da ayni zevat fâide mukabili verilen Ödünç hakkında: «Başkalarının mallarını bâtıl bir yoldan yemektir» demişlerdir. Çünkü ribâ'nm haram kılınmasına sebep olan karşılıksız ziyâde bunda dahî vardır, mesele yalnız şekil değişikliğinden ibarettir. Hüküm i'tibâriyle aralarında fark yoktur. Ribe'n-nesîe'nin Sünnet'ten delili babımız hadîsleridir.[118]