Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
Bâb: Kabir Azabı Hakkında Söylenenler
162- Abdan bize anlatarak şöyle dedi: Babam bana Ebû Şûbe'den,o el-Eş'as'tan, o babasından, o Mesrûk'tan, o Âişe'den (r.anhâ) şöyle dediğini nakletti:
Yahudi bir kadın kendisinden dilenmek için gelmiş ve kabir azabından bahsettikten sonra, "Allah seni kabir azabından korusun" demişti.
Âişe (r.anhâ) Allah ResûhVne (sav) "İnsanlara kabirlerinde azap olunur mu?" diye sordu. Allah Resulü (sav) "Evet, kabir azabı (vardır)" buyurdu.
Hz. Âişe (r.anbâ) şöyle der: Bundan sonra Allah Resûlü'nün (sav) sonunda kabir azabından Allah'a sığınmadığı hiçbir namazını görmedim.
Gunder şunu ekledi: Kabir azabı haktır.[3]
Şerh
el-Eş'Ş" adıyla geçen râvi, îbni Ebi'ş-Şa'sâ Selîm b. el-Esved ei-Muhâribî'dir.
Yahudi bir kadın" ifadesi, başka bir rivayette 'iki Yahudi kadın' olarak geçmektedir. Bu kadınların isimleri tespit edilememiştir. Bu kadın veya kadınlar ona kabir azabından bahsetmişlerdi. Rivâyetlerdeki farklılıklara rağmen, Âişe söylediklerine inanmamış, ancak Allah Resulü (sav) -bir rivayete göre vahiy inmesi sonucu-, başka bir rivayete göre doğrudan doğruya kadının söylediğini teyit ederek kabir azabından Allah'a sığınmıştır.
Kıssanın başka bir rivayetinde, Yahudi bir kadın Hz. Âişe'den (r.anhâ) gördüğü iyiliğe karşılık kendisine "Allah seni kabir azabından korusun" diye dua etmişti. Bunun üzerine Hz. Âişe (r.anhâ) efendimize "Ey Allah Resulü! Kabirde azap var mıdır?" diye sormuş, O da "Kıyamet gününün azabı dışında azap yoktur" diye cevap vermişti. Bu olaydan bir zaman sonra günün ortasında çıkmış ve cemaata olanca sesiyle şöyle nida etmişti: "Ey insanlar!
Kabir azabından Allah'a sığının. Çünkü kabir azabı haktır!" Bu rivayetlerin hepsinde Allah Resûlü'nün (sav) kabir azabının hükmünü Medine'de iken öğrendiği yönünde bir bilgi mevcuttur. Ancak bu su götürür bir bilgidir. Çünkü kabir azabıyla ilgili olarak zikredilen "Sabah akşam azaba arzedilirler" (Mümin, 46) ayet-i kerimesi Mekke döneminde nazil olmuş ayetlerdendir. Bunun tevili ancak şöyle yapılabilir ki Allah Resulü (sav) inkar edenlerin ve müşriklerin kabir azabına maruz kalacakları konusunu bilmesine rağmen, tevhid ehlinin bu azaptan nasipdâr olacaklarını bilmemekteydi. Bilâhare vahiy yoluyla kendisine bildirildi. Hadiste ayrıca kabir azabının bu ümmete mahsus olmadığına dair de delâlet söz konusudur.
"Evet kabir azabı" ifadesi Allah Resûlü'ne (sav) ait olup başka rivayetlerde "haktır" ibaresiyle geçmektedir. Bu ibarenin Gunder tarafından ilâve edilmesi galat olup aslen mevcut olması doğrudur.
Hüküm
Ehli Sünnet inancına göre, kâfirlere ve bazı günahkâr müminlere kabir azabı vardır. Kabir, iman ve salih amel sahipleri için cennet bahçelerinden bir bahçe; kâfirler içinse cehennem çukurlarından bir çukurdur. Kabir hayatının, azap şeklinin mahiyeti hakkında, âlimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Azabın ruha, bedene veya her ikisine birlikte yapılması, sonucu değiştirmez. Çünkü salih amel sahibi insanlar kabirde güzel bir hayat yaşarken, kâfirler, büyük bir ızdrrap içinde olacaklardır. (es-Sâbûnî, Mâtürîdî Akaidi, tere. Bekir Topaloğlu, Ankara 1979, s. 185; Taftazânî, Şerhu 'l-Akaid, s. 251)
Bu vesile ile kabirlerin inşasında dikkatli olunması gerektiğini hatırlatmak isteriz. İslâm âlimleri, kabirlerin kireç ve benzeri malzeme ile yapılmasının, toprağına ilâvede bulunularak yükseltilmesinin, üzerine kubbeli bina yapılmasının, taşına övücü veya kadere sitem edici sözler yazılmasının caiz nadiğı konusunda görüşbirliği içindedir.
Buna karşılık kabrin, yerden bir-iki karış yükselmesi, şeklinin deve hör-rkü gibi olması, kerpiçle yapılması, kabrin baş tarafına bir taş konulması ve ölen kişinin adının yazılmasında bir sakınca görülmemiştir.
Kabrin üstüne kubbe inşa edilerek buranın mabed edinilmesi ise hadisle saklanmıştır.
Ders
Bu hadis-i şeriften çıkarabileceğimiz en mühim ders, kabir azabının biz Müslümanlar için de parolan, hem de yakın bir tehlike olduğunu bilmektir. Boum için her vesilede inancımızı ve yaşantımızı ıslah etmekle meşgu ol-i2İı ve her vesilede kabir azabı görmekten Allah'a sığınmalıyız.
Kabir hayatına girer girmez Mürıker ve Nekir meleklerinin sorgulaması muhatap olacağımız, ve dünye hayatındaki hâl ve tutumumuza göre onla-_t sorularına doğru cevap vereceğimiz veya veremeyeceğimiz kesindir. ab-ı Hak, cümlemizi doğru cevap veren sâlih kullarından eylesin!
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Buhârî, cenâiz/1201-1202, talâk/4918, 4926; Müslim, talâk/2730, 2732, 2735-2736; Tirmizî, talâk/l 16; Nesâî, talâk/3443-3445, 3469, 3475, 3485; Ebû Dâvud, talâk/1954, 2075; İbn Mâce, Talâk/2075; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-Ens3ar/25540-2554I; Mâlik, talâk/1097; Darimî, talâk/2183
[2] Bkz, 160 no.îu hadis-i şerif.
[3] Buhârî, cum'a/986, 988-989, 991, 996, 998, cenâiz/1283, bed'ul-haIk/2964, teftîru'l-K.ur'ân/4258, nikâh/4820, da'avât/5889, eymân/6141; Müslim, küsûf/1499, 1501-1502, 1504-1506; Tirmizî, cum'a/514; Nesâî, küsûf/1453, 1455, 1457-1459; Ebû Dâvud, salât/995, 997; İbn Mâce, ikâmetu's-salât/1253; İbn Hanbel, bakî musnedi'I-Ensâr/22917, 23048, 23133, 23333, 23379, 23432, 23529, 24088, 24148, 24184, 24815; Mâlik, nidâ/398, 400; Dârimî, salât/1486.