Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

«Emaneten Verilen Şeyler Babı»

«Emaneten Verilen Şeyler Babı»



( Ariyet ; teâvür'den alınma bir İsimdir. Teâvür: elden ele dolaş­mak ve nevbetl eşmektir. Emaneten verilen şeyler dahî elden ele dolaş­tığından onlara bu isim verilmiştir.

Şer'an ârîyet: Bir malın yalnız menfaatini bağışlamaktır. Malı ema­neten veren sahibine muîr; alana: müsteir alınan mala da muâr yâhûd müsîeâr denilir.[246]



911/749- «Semuratü'bnü Cündiib radii/aîîahü anh'tien rivayet edil­miştir. Demiştir kî: Resûlüllah satlallahü aleyhi ve scllem:

— El aldığı şeyden, onu edâ edinceye kadar mes'uldür; buyurdular.»[247]



Bu hadîsi Ahmed ile Dörtler rivayet etmiş; Hâkim de sahîhlemiş-tir.

Hâkim'in sahîhlemesi, Hasanın Semura'den işitmesine mebnîdir; Çünkü hadîsi Hasan, Semura'dan rivayet etmiştir. Hasan'ın Semura'dan İşitip işitmemesi hususunda hadîs hafızlarının üç mezhebi vardır :

1— Mutlak surette işitmiştir. Aliy b. Medînî ile Buharı ve Tir-mizî'nin mezhebi budur.

2— Mutlak surette işitmemiştir, Yahya b. Saîd el-Kattan ile Yahya b. Mâîn ve Ibni Hibbân'm mezhebi budur.

3— Yalnız «Akîka» hadîsini işitmiştir. Ncsâî'nin mezhebi de bu­dur. Bu re'yi Ibni Asâkir de benimsemiştir. Abdülhak ise bunun sahih olduğunu iddia etmiştir.

Hadîs-i Şerif, başkasının milki olan bir şeyi sahibine iade etme­nin vâcib oilduğuna, o şey'i sahibine veya sahibi yerine kaim olan birine teslim etmedikçe mes'ûliyetten kurtuiamıyacağına delildir.

Çiinkü hadiste «te'diye» ta'biri kullanılmıştır. Te'diye ancak bu suretlerden biri ile olur. Hadîs, gasb, vedîa ve ariyet gibi şeylerin hep­sine .şâmildir. Musannifin onu b'urada (ariyet bâbı'nda) zikretmesi, ona da şâmil olduğu içindir. Bu hususta üç knvil vardır :

1— Ariyet mutlak suretti1 ödenir. Hz. İbni Abbas (R.A.) ile Zcyd b. Aliy, Aid, Ahmed b. Hanbel, ishale ve İmam Şafii'nin mezhebi bu­dur. Delilleri bu hadîs ile aşağıda gelecek hadîslerdir.

2— İmam A'zum (İKİ-150) ile diğer bazı ulemâ'ya göre: ariyet ke-filli biic olsa Ödenmez. Çünkü Peygamber (S.A.V.):

«Hıyanet etmiyen müsteîr ile hıyanet etmiyen müstevda'a ödeme yoktur» buyurmuşlardır.

Bu hadîsi Darc Kutnî ile Beyhaki İbni Ömer (R.A.) 'den tahrîc etmiştir, fakat zaîf bulmuşlardır. Onlar hadîsin Şurcyh'e mevkuf olduğunu sahîhlemişlerdir. Müstevda' : emanetçi demektir.

3— Bazılarına göre âriyet'in ödenmesi şart koşulursa ödemek îcâb eder. Bunların delili, iki hadis sonra gelecek «Safvan hadisi» dİr.

Babımızın hadisi ile ekseriya ödetme, hususunda istidlal ederlerse de onda ödemeyi icabedecek bir sarahat yoktur. Zira emaneten alman her şeyi sahibine inde etmek lâzımdır; bu iş yalnız ariyet'e. mahsus de­ğildir. Binâenaleyh ariyetin ödenmesine delil olamaz.[248]



912/750- «Ebu Hüreyre radıyallahü «h/i'den rivayet edilmiştir. De­miştir ki: Resûlüllah sallnllahü aleyhi ve selîcm:

— Emâneti sana emniyet edene ver; sana hıyanet edene sen hıyanet etme; buyurdular.»[249]



Bu hadîsi Ebu Dâvud ile Tirmizi rivayet etmişlerdir, Tirmîzî onu hasen bulmuş; Hâkim sahîhlcmiş; Ebu Hâtîm-i Râzî ise münker ad­detmiştir. Hadîsi hafızlardan bir ce'nâat tahric etmiştir. Bu hadîs ari­yete şâmildir.

Ariyete olduğu gibi vadîa ve sâiroyo de şâmildir; ve emâneti cdâ îcabettiğine delâlet etmektedir. Nitekim:

[250] «Şüphesiz ki Allah size emânetleri ehillerine edâ etmenizi emreu1-^

âyet-i Kerîmesi de aynı mânâya delâlet eder.

Fahr-i Kâinat Efendimizin : «Sana hıyanet edene sen hıya­net etme» buyurması, kötülük edene kötülükle mukabele edîlmiyece-ğine delildir.

Fakat Cumhur-u ulemâ bunu müstehâb mânâsına almışlardır. Çün­kü Teâlâ Hazretlerimin: ([251])

Bir kötülüğün cezası o kötülüğün misli bir fena muameledir» ve kezâ :

[252] «Eğer cezalandıracaksınız size verilen cezanın misli ile cezalandı­rın» buyurması bu muamelenin caiz olduğuna delâlet eder. Ulemâ ara­sında «zafer meselesi» diye meşhur olan mes'ele budur. Bu mes'ele hakkında ulemâ'dan dört kavil rivayet olunur:

1— Kötülük edene kötü muamele etmek caizdir. İmam, Şafiî'den rivayet olunan kavillerin en meşhuru budur. Bu bâbta verilen ce­zanın yapılan kötülük cinsinden olup olmamasına bakılmaz.

2— Kölü muamele ancak verilen ceza ile yapılan kötülük bir cins­ten olduğu zaman caizdir. Zira Teâlâ Hazretleri:

«Size verilen cezanın misli ile cezalandırın» buyurmuştur. Hanefî-ler'le diğer bazı ulemâ'nın re'yi budur

3— Böyle bir muamele ancak hâkimin hükmü ile caiz olur. Çünkü hadîs-i ŞeriCte yasak edilmiştir. Fakat bu re'ye zâhib olanlara: «Hadîs­teki nehî tenzihe hamlolunmuştur». diye cevap verilmiştir.

4— îbni Hazm'e göre kötülük görenin o kötülüğü yapandan hakkını alması farzdır. Aldığı şeyin kendi hakkı cinsinden olup ol­mamasına bakılmaz. Hak sahibi hakkını almak için kötülük edenin ma­lını satar. Şayet hakkını aldıktan sonra geriye bir şey kalırsa onu o şahsa veya veresesine iade eder. Bunu yapmazsa Allah'a âsî olur. Ancak hclâllaşırlar da o şahsı tebric ederse sevap kazanır. Eğer alacalını isbât için beyyinesi yok fakat ortada olacak bir mal varsa o malı alır. Kendisine sorulduğu zammı inkâr eder; hatla yemin istenirse yemin etmesi bile sevab olur. İbni Jîazm: «Şafii ile Ebu Süleyman'ın ve entarin nıezheblerinde bulunan ulema'mn kavilleri de budur» dedikten sonra: «Bize Röre her kim bir zâlimin bir malını bulursa o malı alarak mazlumu ondan kurtarması kendisine farzolur» demekte ve müddeâ-sını isbât için bir çok âyet ve hadîsler zikretmektedir. îbni Hnzm: «Bunu yapmazsa Allah'a asî olur» iddiasını isbât için:

[253] «Hem iyilik ve tekvâ üzerine yardımlasın; günâh ve düşmanlık üzerine yardimlaşmayın» âyet-i kerimesi ile istidlal ediyor, ve; «Maz­lumun hakkım zâlimden alarak sahibine iadeye muktedir olan bir kim­se eğer bu işi yapmazsa o da zâlimlerden biri olur» diyor.

Bundan sonra mevzu-u bahsimiz Ebu Hüreyre hadîsi'ne temas eden îbni Hazm: «Bu hadîsi Talk b. Gunm, Serik'ten ve Kays b. Rebî'den rivayet etmiştir. Halbuki bunların hepsi zaîftîr» demektedir.[254]



913/751- «Ya'lâ b. Ümeyye[255] radîijallahü anh'den rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlüllah sallalîahü aleyhi ve sellem bana :

— Elçilerim sana geldiği vakit kendilerine otuz zırh ver; dedi.

— Yâ Resûlallah kefaletli emânet mi yoksa te'dİyeli emânet mi? dedim.

— Hayır, te'diyeli emânet; buyurdular.»[256]



Bu hadîsi Ahmed, Ebu Dâvud ve Nesâi rivayet ctmiş;/bm Hİbbân da sahîhlcmişür.

Âriyet-i madmûne : hclAk olduğu vakit kıymeti ile ödenen demek­tir, ki hİz hıımı kefaletli emânet diye tereeme ettik.

Âriyet-i müedrlat: Malın aynı movcut ise sahibine te'diyesi icabeden, faka, lelef olmuşsa kıymeti ile Ödenmeyen ariyettir.

Hadîs-i Şerif, ariyetin yalnız ödetmekle ödeneceğine kail olanların delilidir.[257]



914/752- «Safvân b. Ümeyye[258] radnjaUahü rnfı'den rivayet olun­duğuna göre Peygamber snllaJlahü aleyhi ve scllcm Huneyn gününde kendisinden bir takım zırhlar emânet almış; Safvân:

— Bunlar gasıb mı yâ Muhammed? deyince :

— Hayır kefaletli emânet; buyurmuşlardır.»[259]



Bu hadîsi Ebu Dâvud, Ahmed ve Nesâî rivayet etmiş; Hâkim de sahîhlcmişür. Hâkim, İbni Abbas'dan hadîsin zaîf bir şahidini tahrîc etmiştir.

O rivayetle :«Hayir te'diyeli emânet» denilmiştir.

Zırhların sayısı hakkında muhtelif rivayetler varaır. Ebu Da­vud'un rivayetinde bunlar otuz ile kırk arasındadır. Beyhakî'nin ri­vayet ettiği mürsel b


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com