Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

«Müsâkat Ve İcâre Babı»

«Müsâkat Ve İcâre Babı»



Müsâkat, müzâra'a ve muhabere kelimelerinin tefsir ve izahında ihtilâf vardır. Bir veçhe göre müzâra'a ile muhabere bir mânâyadırlar. bir veçhe göre başka başka mânâlara gelirler.

Müzâra'a : Çıkan mahsûlün bir kısmını işleyen almak şartı ile yeri ekmek için yapılan akid'dir.

Muhabere de öyle ise de bazılarına göre bunda tohum, ekene aittir.

Müsâkat veya muamele çıkan meyvelerden malûm bir miktar al­mak üzere yapılan bahçıvanlık akdi'dir.

Müzâra'a olsun müsâkat olsun Hanefîler'den îmâm-ı A'eam Ebu Hanifc'ye göre caiz değil; İmam Ebu Yusuf ile Muhammcd'c göre caizdir. Fetva'da onların kavline göredir. Bunlar, bazı kayıd ve şart­larla diğer mezheblere göre de caizdirler.[297]



930/765- «ibni Ömer radıyallahü anhümâ'dan rivayet edildiğine gö­re; Resûlüllah salldllahü aleyhi ve sellem, Haybeatilerle yerden çı­kan meyve ve ekinin bir kısmı (m kendilerine bırakmak) karşılığında müsâkat yapmıştır.»[298]



Hadîs müttcfekun aleyh'tir.

ŞeyJıeyn'in bir rivayetinde: aHayberliler Resûlüllah (S.A.V.)'den çalışmayı üzerlerine almak şartı ile kendilerine meyvelerin yarısını müsâkat ile bırakmasını istediler. Resûlüllah (S.A.V.) :

— Su şartla musâkatı size dilediğimiz müddet bıra­kıyoruz; buyurdular. Bunun üzerine Hayberlİler, Ömer (R. A.) kendi­lerini sürgün edinceye kadar orada karar-£Îr oldular.» denilmektedir; Müslim'in rivayetinde ise: Resûlüllah {S.A.V.) : Hayber yahûdîlerine Hayber hurmalarını ve arazisini, kendi malları ile işletmek ve kendile­rine meyvelerinin yarısı verilmek şartı ile verdi» denilmektedir.

Hadîs-i Şerif, müsâkat ve müzâraa'nın caiz oduğuna delildir. Hz. Ali, Ebu Bekir ve Ömer (R. Anhüm) ile îmam Ahmcd b. Hanbel, îbni lîuzcyme (223—311) ve sair fukâhâ ve muhaddîslerin mezhebi de budur.

Müzâra'a her asırda ve her yerde müsjümanlar arasında yapılagelmişe bir iştir.

Hadîste «Dilediğimiz müddet» buyurulması müsâkat ve müzâra'anm müddeti meçhul bile olsa cevazına delâlet ediyorsa da bu­na yalnız Zâhİrî'Ser kail olmuş; Cumhur-u ulemâ müsâkat ve müzâra'a-yı icâre'ye kıyâs ederek onun meçhul müddetle caiz olamıyacağını ifâ­de etmişlerdir. Cumhur hadîsteki «Dilediğimiz müddet» ta'birini te'viî etmiş ve: «bundan murâd, onlara söz verilen müddettir. Yani : Sizi Hayber'de dilediğimiz bir zaman bırakır; sonra dilediğimiz zaman. Çıkarırız; demektir.Çünkü Hz. Peygamber (S.A.V.), yâhûdüeri, arap yarımadasından çıkarmak niyetinde idi» demişlerdir.[299]



931/766- «Hanzale b. Kays[300] radıyaTlahü anh'âen rivayet olun­muştur. Demiştir ki : Râfi' b. Hadîc'e yeri altın ve gümüş ile kirala­mayı sordum :

— Bundan bir be's yoktur; ancak halk Resûlüllah salldllahü aleyhi ve sellem zamanında su altları ile dere başlan (tarla sahibine âid olmak) ve ekinden de bir şeyler almak şartı ile yer icar ederler de kimi beriki helak olur, öteki kurtulur; kimi de o batar beriki kurtulurdu. Halkın bundan başka bir kira tarzı yoktu. İşte bundan dolayı onu men'ettİ. Am­ma ma'lûm ve garantili bir şey (kiralama) da hiç bir beis yoktur; dedi.»[301]



Bu hadîsi Müslim rivayet etmiştir. Bunda, müttefekun aleyh riva­yetle mücmel bırakılan (yeri kiralamaktan mutlak surette nehî) me­selesini izah vardır.

Hadîsin mazmunu arâzî'yi aiiın ve iimüş'ten muayyen bir miktar ücret mukabilinde kiralamanın sahih olduğuna delildir. Şâir paralarla, kıymeti hâiz şeyler de altın ile fiümüş'e kıyâs olunur. Müzâre'a yerden çıkanın iirte biri veya dörtte biri ile de caizdir. Buna delîl. İfani Ömer hadisi'dir. Müslim'in tahrîc ettiği bu hadîsin metni şudur :

«Ibnî Ömer demiştir ki : Arâzi'nİn Resûlüllah (S.A.V.) zamanında küçük dere kenarları İle ne kadar olduğunu bilmediğim bir parça sama­na kiraya verildiği gerçekten ma'lûmumdur.» Yine Müslim'in rivayetine nazaran İbnİ Ömer (R. A.) arazîsini üçte bire ve dörtte bire kiraya verirmiş. Sonra bundan vaz geçmiş.

Buharı diyor ki : «Kays b. Müslim, Ebu Câ'frr'dcn rivâyeten şöyle dedi : Medine'de hiç bir muhacir ailesi yoktur ki üçte bire ve dörtte bire ekin ekmesin. Ali Sa'd b. MâÜk, İbnİ Mes'ud, Ömer b. Ab-dülnziz, Kaasim, Ur ve, Ebu Bekir sülâlesi, Ömer ve Alt sülâleleri hep müzâra'a yapmışlardır.»

Ibni Ömer (R. A.) hadîsindeki küçük dere kenar; ile Hanzale (İZ. A,) hadîsindeki (su altları ve dere başlan) ta'nirlerinden murâd şu­dur :Araplar tarlayı icar ederken tohumun ekiciye âit olduğunu, su al­tı ve dere boyu gibi münbit yerlerin tarla sahibine, geri kalan yerlerin kiracıya âit olacakın; yâhud su altı yerlerde yetişen mahsulün tarla sahibine, sair yerlerc'ekinin kiracıya âit olduğunu şart koşarlardı. Bun­da aldatma olduğu için İslâmiyet yasak etmiştir.[302]



932/767- «Sabit b. Dahhâk radıyallahü anh'dan rivayet edildiğine gö­re; Resûlüffah salîallahü aleyhi ve sellem müzâra'ayı nehyetmiş üc­retle vermeyi emir buyurmuştur».[303]



Bu hadîsi dahî Müslim rivayet etmiştir.

Müzâra'a ile müâcore'nin yani ücretle vermenin farkı: Müzâra'a-da qalışan, yerden çıkan mahsulün bir kısmını alır. Mücâere'de ise; yeri para ile kiralar. Müslim'in bir rivayetine göre Abdullah j. Ömer (R.A.) erâzîsini kiraya veriyormuş, sonra Râfi' b. Hadîc'in ekinlikleri kiraya vermekten nehyeder iriigini duymuş. Ona tesadüf ettiğindi :

— Ey Hadîc oğlu! Arazîyi kiraya verme hususunda Resûlüllah {S.A.V. )'den ne rivayet ediyorsun? demiş. Râfi' :

— Bedir gazasına iştirak etmiş iki tane amcamdan buralılara riva­yet ederlerken işittiğim şudur : «Resûlüllah (S.A.V.) yeri kiralamaktan nehyetti» dediler: cevabını vermiş. Bunun üzerine Abdullah :

— Vallahi ben Resûlüllah (S.A.V.J devrinde yerin kiraya verîlirdt-ğîni bilmiyordum; demiş.

Budan sonra Hz. Abdullah b. Ömer, olur da Peygamber (S.A.V.) bu bâb'ta yeni bir hüküm isdar etmiş bulunur korkusu ile arazîsini kiraya vermekten vazgeçmiştir.

MÜzâra'adan nehyeden sahîh ve sabit hadîsler vardır. Maamâfîh cevazına delâlet eden hadîsler de az değildir. Bu iki nev'i hadîslerin arası şöyle bulunmuştur. Müzâra'adan nehî, İslâmiyet'in başında idi; çünkü halk muhtaç idiler. Muhacirlerin yeri yoktu. Binâenaleyh Peygam­ber (S.A.V.) Irnsâr'a, onlara yardım lûtfünda bulunmalarını emret­miştir. Müslim'in Hz. Câbir (R. A.)1 dan tahrîc ettiği şu hadîs de bu mânâya delâlet eder : «Câbir (R.A.) demiştir ki: Ensâr'dan bazı kim­selerin fazla arazîleri vardı. Onlar bu arazîyi üçte bire ve dörtte bîre kiraya veriyorlardı. Bunun üzerine Peygamber (S.A.V.) :

— Arazîsi olan ya onu eksin, yâhûcl din kardeşine versin; buna razı olmazsa onu tutsun; buyurdular.»

Sonraları müslümanlarm hâli iyileşince ihtiyaç kalmamış ve ken­dilerine müzâra'a mübâh kılınmıştır. Buna delîl.: müzâra'anın Peygam­ber (S.A.V.) ile Hulefâ-i Râşidîn devirlerinde, yapılmış olmasıdır.

Hat tâbi (319—388) diyor ki : «Mânâyı İbni Abbas iyi anlamış­tır; evet yerden çıkan mahsulün yarısına müzâra'a yapmanın yasak edilmesinden murâd : onu haram kılmak değildir. Bundan maksad: Birbirlerine acıyarak yardımlaşmalarıdır.»

Zeyd b. Sabit[304] (R. A.): «Allah Râfi'i mağfiret buyursun. Valla­hi bu hadîsi ben ondan daha iyi bilirim. Peygamber (S.A.V.)'e Ensâr'-dan yalnız iki adam gelmişti. Bunlar ihtilâf etmişlerdi. Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) de :

— Eğer âdetiniz bu ise bundan böyle ekinlikleri kira­lamayın; buyurdular.» demiştir.

Galiba Hz.- Zeydi: Râfi' hadîsi kesti de, evvelini rivayet etmeden nehyi rivayet etti ve maksadı ihlâl etti; demek isliyor.[305]



933/768- İbni Abbas radıyalîahü anhümâ'dan rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlüllah Sallallahü aleyhi ve sellem, kan aldırdı ve ken­disinden kan alana ücretini verdi. Eğer haram olsaydı vermezdi.»[306]



Bu hadîsi Buharı rivayet etmiştir. İn bir rivayetinde :

«Bîr kerahet olduğunu bilse ona ücret vermezdi» denilmiştir.



Hadîsin lâfzı İbni Abbas (R. A./indir. Bu sözü hor halde : «Kan alana ücret vermek haramdır» diyenlere reddiye olmak üzere söyle­miştir.

Bu hadîsi Müslim de Hz. Enes (R. A./den rivayet etmiştir. Müs­lim'in rivayetine göre Peygamber S.A.V.J'den kan alan zât Ebu Tıybe'-dir. îsmi Naffi'dir. Muhayyisatü'bnü Mes'ud'un kölesi idi. aNikâh bahsis-nde görüleceği veçhile Peygamber (S.A.V.)'den kan alanlardan biri de, Ebu Hind Yesâr'dır. Bu zât Benî Beyâza'nın azadjısı idi.

Kan alana araplar haccâm derler. Haccâm ücreti hakkında ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Hanefiler'le Cumhur'a göre helâldir. Delilleri bu hadîstir. Onlar kan alma san'atı için: «bayağı bir kazanç yolu olmakla tacrabor haram değildir» derler; ve hadîsteki nehyi tenzihe hnmlcder-ler; hattâ bazıları nesih iddiasında bile bulunmuştur. imam Ahmcd b. Hanbel (164—214) iie diğer bir kısım ulemâ'ya göre hür bir kimsenin haccâmlığı san'at edinmesi mekruh; onun ücretini kendi nafakasına snrfetmesi haramdır. Ancak köleleri ile hayvanlarını doyurmak için sarf-edebilir. Delilleri: îmanı Mâlik ilo Alnned'in ve «sünen» sahihlerinin lahrîc ellikleri Muhayyisa hadîsî'dir. Bu hadîse göre Hz. Muhayyisa, Peygamber (S.A.V.)'e haecâm ücretinin helâl olup olmadığını sormuş: Rcsûl-ü Ekrem (S.A.V.) kendisini nehyetmiş. Fakat Muhayyisa ihtiyacı olduğunu söyleyince ;

— Onu develerine alaf yap; buyurmuşlardır. Mezkûr ule­mâ haecâm ücretini köleye mutlak surette mübâh görmüşlerdir.

Hadîs-i Şerifte vücuttan kan çıkarmak sureti ile tedavinin ca­iz olduğuna işaret vardır ki, icmâ'da budur.[307]



934/769- «Râfi' b. Hadîc radıyallahil anh'âen rivayet edilmiştir. De­miştir ki: Resûlüllah Saîlallahü aleyhi ve sellem:

— Haccâm'ın kazancı habistir; buyurdular.»[308]



Bu hadîsi Müslim rivayet etmiştir.

Habîs : tayyîb'in zıttıdır,

Tayyîb : iyi. güzel, helâl mânâlarına geldiğine göre habîs de: kötü, pis ve haram mânâlarınadır. Acaha haccâm'ın kazancı harâmmıdır? îbni Kayyım (691—751)'e göre mezkûr kazanca habîs demek, sa­rımsak ile soğana habîs demek gibidir. Bundan sarımsak soğanın haram olmaları lâzım gelmediği gibi haecâm ücretinin dahî haram olması iktizâ etmez. Filhakika Teâlâ hazretlerinin kıymetsiz mallara (habis) itlâk etmesi buradaki habîs'ten haram mânâsı kastedilmediğine delâlet eder.

Vâkıâ «Haccâm'ın kazancı sühten'dir» mealinde bîr hadîs vardır; amma bu hadîs onu tefsir et­miştir. Ve süht'ten murâd: hoş olmayan; demektir. Resûlülah (S.A.V.)'-in haccâm'a ücret vermesi de bunu teyîd eder.

llmü'l-A'rahî (468—543) diyor ki: «Peygamber (S.A.V.)'in haccâm'a ücret vermesi ile bu hndîs'in arası şöyle bulunur: Ücret vermenin caiz gorüidüğü yer, ma'lmn bir iş için verildiği zamandır; meçhul bir iş için ücret vermek ise memnu'dur».

îlmü'l-Ccvzİ dahî bu mesele hakkında şu mütâlâayı ileri sürüyor: Haccâm'a ücret vermenin keraheti, bu işin hîn-i hâcet'te müslüma-mn müslümana yardım etmesi îcabeden şeylerden olmasındandır. Bundan dolayı ücret alması doğru değildir.[309]



935/770- «Ebu Hüreyre radıyaîlahü anh'den rivayet edilmiştir. De­miştir ki: Resûlüliah Sallaîlahü aleyhi ve sellem:

— Allah azze ve celle buyurdu ki : Üç kişi vardır; kı­yamet gününde bunların hasmı ben olacağım. (Bunların birincisi) benim nâmıma verip de, sonra gadir eden adam; (ikincisi) hür (bir insan) ı satarak parasını yiyen adam; (üçüncüsü de) çırak tutarak kendisinden istifâde ettiği hal­de ücretini vermiyen adamdır; dedi.»[310]



Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.

hadîs-i Şerif, zikri geçen kimselerin kabahatlarının büyüklüğüne, kıyamet gününde mazlum'm yerine onlara Allah'ın hasım olacağına dElâkt ediyor.

«Benîm nâmıma» ta'birinden murâd : Benim ismime yemin eden ve söz voren, yâhud benim ismimle ve meşru' kıldığım dinimle, demektir, (iadir ve zulmün haram okluğu ittifakı bir meseledir. Hür bir insanı sat­mak dahî aynı hükümdedir.

Çırağın hakkını, ücretini, vermemek ise onun malını bâlıl ile ye­mektir.[311]



936/771- «İ bnî Abbas radıyalîahü anhümâ'dan rivayet olunduğuna göre; Resûlüllah Sattallahü aleyhi ve sellem:

— Şüphesiz ki üzerine en haklı ücret aldığınız şey Al­lah'ın- kitabidir; buyurmuşlardır.»[312]



Bu hadîsi Buharı tahrîc etmiştir.

Fakat bu, Ebu Davud'un Hz. Ubâdetü'bnü - Sâmit'ten tahrîc ettiği şu hadîse muarızdır :

«Ben ehl-i Suffa'dan bazt kimselere kitabı ve Kur'ân-ı öğrettim de onlardan bîr adam bana bir yay hediyye etti. Ben :

— Bu yay benim malım değil ki onunla Allah yolunda (ok) atayım; dedim, ve hemen ResûlüMah (S.A.V.)'e gelerek :

— Yâ Resûlüllah! Kendisine kitabı ve Kur'ânt öğrettiğim bir adam bana bir yay hediyye etti. Bu yay benim malım değil ki onunla Allah yol* nda (ok) atayım'; dedim. Resûlüllah (S.A.V.) :

— Eğer- boynuna ateşten bir halka dolanmasını diler­sen onu kabul et; buyurdular.»

Ulemâ hu iki hadîsle amel hususunda ihtilâf etmişlerdir. Cumhur ile İmam Mâlik ve Şafiî'ye göre Kur'ân Öğretmek için ücret almak caiz­dir. Hanefîler'in asl-ı mezhebine göre caiz değilse de mütehhirîn'e gö­re caizdir; ve fetva'da buna göredir. «Caizdir» diyenler ibni Abbas (R.A.) hadîsi İie amel ederler. «Nikâh bahsi» inde görüleceği veçhile Peygamber (S.A.V.)'İn Kur'ân öğretmeyi mehir yapması da, bunu te'-yîd eder. Onlarca Ubâde hadîsi, İbni Abbas hadîsî'ne muânz değildir. Çünkü İbni Abbas hadîsi sahih, Ubâde hadîsî'nin râvileri arasında ise Muglrc b. Ziyâd vardır ki, bu zât hakkında ihtilâf vardır. İmam Ah-med onun hadîsini münker saymıştır. Yine bu hadisin râvi I erinden, biri Etfvcd b. Ra'lcbc'&ıv. Bu zât hakkında dahî söz edilmiştir. Bi­nâenaleyh üâbit bir hadîs olan ibni Abbas hadîsine muâraza edemez. Ubâde hadisi sahîh bile olsa Hz. Ubâde'nin yaptığı ihsanı teberru etti-

ğine, ondan bir ücret beklemediğine hamledilir. Resûlüllah S.A.V.J'in onu men'etmesi sevabının az olacağına mebnîdir.

Ehl-i Soffa'dan ücret almak ise onlara mahsus olmak üzere mek­ruhtur. Zîrâ onlar fakir insanlardı, ekseriyetle zenginlerin sadakaları ile geçinirlerdi. Böyle kimselerden ücret almak elbette doğru değildir.

Hanbelîler'le diğer bazı ulemâ'ya göre Kur'ân-ı Kerîm öğretmek için ücret almak haramdır. Bunlar Ubâde (R.A.) hadîsi ile istidlal ederler. Mezkûr hadîsin zaîf olduğunu bir kaç satır yukarıda gördü isek de BuharVnin bu bâbta istitrad sureti ile zikrettiği rukye (duâ) hadîsi bunır teyîd etmektedir. Ebû Saîd (R. A.)'in rivayet ettiği bu ha­dîse göre : Sahâbe'den biri araplardan birini bir sürü koyun vermek şartı ile okumuş; hem de üzerine üfürerek Fâtİha'yı okumuş. Neticede adam sanki ipten boşanır gibi yürümeye başlayıvermiş; hiç bir illeti kalmamış. Bunun üzerine şart koşulan koyunları vermiş. Vak'ayı Re-sülülfah (S.A.V.)'e haber verince :

«hakîkaten isabet etmişsiniz. (Bunları) taksim edin ve ba­na da sizinle birlikte hisse ayırın» buyurmuşlardır.

Bu kıssayı Buharı her ne kadar öğretmek için ücret alınacağını isbât sadedine getirmemiş de olsa onda yine Kur'ân okuma muka­bilinde ücret alınabileceğine delâlet vardır; ve Ubâde hadîsini teyîd eder. Çünkü Kur'ân'ı öğretmek için okumakla, tedavi için okumak ara­sında bir fark yoktur .

İmam Ahmed b. Haribel, Abdurjahman b, ŞibVden sahîh senedle şu hadîsi rivayet etmiştir :

«Peygamber (S.A.V.) :

— Kur'ân'ı okuyun, ama onun hakkında haddi teca­vüz etmeyin; ondan yüz de çevirmeyin. Geçiminizi onun­la te'min etmeyin; onunla zengin olmak da istemeyin; buyurdular.»

Bu bâb'ta hadîsler çoktur. Hattâ Şcvkânî (1172—1250) : «Bun­ların mecmuu'mı mülâhaza etmek, okumak için ücret almanın caiz olmıyacağı zannını veriyor» demiştir.[313]



937/772- «Ibni Ömer radıyalîahü anhümd'dan rivayet olunmuştur, demiştir ki: Resûlüllah Sallallahü aleyhi ve sellcm:

— Ücretlinin ücretini teri kurumadan verin buyurdu­lar.»[314]



Bu hadîsi İbni Mâce rivayet etmiştir. Bu bâb'ta Ebu Ya'lâ ile Bey-hakî'de Ebu Hüreyre'den; Taberânî'de de Câbİr'den hadîsler vardır. Fakat hepisi zaîftirlor.

Çünkü Ibnİ Ömer hadîsinin râvîleri arasında Şarakıy b. Katâmî ile ondan rivayet eden Muhammed b. Ziyâd vardır. Şarakl on kadar hadîs rivayet etmiştir ki, bunların içinde münker olanları vardır. îbrahimü'î - Harbî onun hakkında: «Şarakî Kûfeli'dir. Hakkında söz edilmiştir, gece muhabbetçisidir» diyerek onun hadîsei olmadığına işaret etmiştir.

Beyhakî ile Ebu Yâ'lâ'nm «Müsncd» inde dahî aynı zevat var­dır. Hattâ Beyhakî hadîsi tahrîc ettikten sonra «Bu hadîs zaîftir» demiştir.[315]



940/773- «Ebu Saîd-i Hudrî radıyalîahü anh'den rivayet edildiğine göre; Peygamber Sallallahü aleyhi ve sellem:

— Her kim çırak tutarsa, hemen ona ücretini bildir­sin; buyurmuşlardır.»[316]



Bu hadîsi Abdürrezzak rivayet etmiştir. Hadîste inkita' vardır. Onu Beyhakî, Ebû Hanîfe tarîkinden vasletmiştir.

Beyhakî : «Bu.hadîsi Ebu Haııife de böylece rivayet etmiştir» demiştir. Hadîsin başka bir vecihle İbni Mes'ud'dan rivayetinin zaîf ol­duğu söylenir.

Bu hadîs ücretle çahşhnhm bir kimsenin ücretinin ne miktar ola­cağım bildirmenin mendûb okluğuna delildir. Çünkü ücret bilinmezse sonunda kavga gürültü çıkabilir.[317]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com