Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
9. Hz Peygamber İn "Kendisine Bir Şey Tebliğ Edilen Nice Kişi, Onu İşitenden Daha İyi Kavrar" Sözü
9. Hz Peygamber İn "Kendisine Bir Şey Tebliğ Edilen Nice Kişi, Onu İşitenden Daha İyi Kavrar" Sözü
67- Ebû Bekre babasından şunu aktarmıştır:
Hz. Peygamber vesvferi devesinin üzerine oturdu, bir kişi de devesinin yularını tutuyordu.
Hz. Peygamber Bu gün hangi gündür?" diye sordu. Biz bu güne başka bir isim vereceğini zannederek sustuk.
Hz. Peygamber ve mi?" dedi.
Biz: "Evet" dedik.
Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki bu gününüzün, bu ayınızın, bu beldenizin haram olması gibi, canlarınız mallarınız, ırz ve namuslarınız aranızda haramdır. Burada olan olmayanlara tebliğ etsin. Burada olan, kendisinden daha iyi kavrayacak birine tebliğ etmiş olabilir.[52]
Açıklama
Konu başlığındaki ifadenin anlamı: "Benden sözümü tebliğ eden nice kimse, o sözü benden işitenden daha iyi anlayacak birine tebliğ etmiş olabilir".
"Bir kişi yularını tutuyordu": Yuları tutmanın sebebi, deve üzerinde olan kişinin sözünü bozacak şekilde devenin hareket etmesini önlemektir.
Kurtubî şöyle demiştir: Hz. Peygamber'in ashabına üç şeyi sorması ve her bir sorudan sonra susması, ashabın bütün varlıklarıyla ona yönelmeleri ve verilen haberin büyüklüğünü hissetmeleri için onları anlamaya hazır hale getirmeyi amaçlar. Nitekim Hz. Peygamber bundan sonra "canlarınız, mallarınız..." diye sözüne devam etmiştir. Bu, söz konusu şeylerin haramlığında mübalağayı İfade eder.
Hz. Peygamber'in Bu gününüzün, bu ayınızın, bu beldenizin haram olması gibi..." şeklindeki ifadesinde yer alan benzetmenin dayanağı, bunu işitenlerin söz konusu şeylerin haramhğını açık olarak bilmeleridir. Çünkü gün, ay ve beldenin haramlıgı onlar tarafından kesin ve açık bir şekilde biliniyordu. Oysa canların, malların, ırz ve namuslann haramlıgı (dokunulmazlığı) ise bu şekilde değildi. Câhiliye devrinde bunlara saldırmayı mubah sayıyorlardı. İslam dini onlara müslümanın can, mal ve namus dokunulmazlığının, söz konusu belde, ay ve günün dokunulmazlığından daha büyük olduğunu öğretmiştir. Kendisine benzetilen şeyin, benzeyenden daha düşük dereceli olduğu ileri sürülerek bu benzetme reddedilemez. Çünkü bu konuşma, islâm dininin hükmünden önce muhatapların alışageldiği durum dikkate alınarak yapılmıştır.
Buhârî ve diğer hadisçilerin konu ile zikrettiği diğer rivayetlerde yer aldığına göre muhataplar her bir soruya Allah ve Resulü daha iyi bilir" diyerek cevap vermişlerdir. Bu onların güzel edebini göstermektedir. Çünkü onlar, kendi bildikleri cevabın Hz. Peygamber'e gizli olmadığını, onun kastının zaten bildikleri bir şeyi haber vermek olmadığını biliyorlardı. Bu 'sebeple rivayet eden kişi "Buna başka bir isim vereceğini zannettik" demiştir. Bu, küllî konuları Şâri'e bırakmanın gerekli olduğunu gösterir. Yine şer'î hakikatleri (sözcüklere dince özel anlamlar yüklenilebileceğini) kabul edenlerin delili de bu hadiste yer almaktadır.
"Canlarınız, mallarınız, namuslarınız haramdır": Yani kanınızı akıtmak, mallarınızı almak ve namuslarınızı kirletmek haramdır.
Burada tebliğ edilmesi istenen söz ya hadiste geçen ifade yahut da bütün hükümlerdir.
Hadiste Yer Alan Bazı Hükümler
Hadiste yukarıda geçenler dışında başka bazı sonuçlar da bulunmaktadır. Bunları şu şekilde gösterebiliriz:
İlim tebliğine teşvik
Ehliyetin tamamlanmasından önce hadis almak (tahammül) caizdir.
Hadisin edası (başkasına aktarılması) için hadisi anlamak şart değildir.
Sonraki dönemlerde, öncekilerden daha anlayışlı kişiler gelebilir. Ancak bunların sayısı azdır.
İbnü'l-Müneyyir, tebliğin gerekçesi olarak söylenen "sonra gelen öncekinden daha anlayışlı olabilir" sözünden, hadisi rivayet eden kişinin hadisle ilgili yorumunun başkasının yorumundan daha öncelikli olmadığı sonucunu çıkarmıştır.
İhtiyaç olduğunda binek hayvanları ayakta beklerken onların sırtında oturmak caizdir. Bu konudaki yasak, zaruret olmadığı halde oturmaya yorulur.
İnsanlara sözünü işittirmek ve kendini göstermek için hutbe yüksek bir yerde okunur.