Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

«Mehir Babı»

«Mehir Babı»



Sadak : Mehir demektir. Doğruluk ve samimiyet mânâsına gelen (Sidik) tan alınmıştır. Mehir erkeğin kadına gösterdiği rağbette samî­mi olduğunu bildirdiği için ona bu isim verilmiştir.

Mehir hakkında «nikâh bahsi» nin 830 numaralı Sehl hadîsinde ma'-lûmat verildiği için bunrada sözü uzatmağa lüzum yoktur.

Eski şcrîatlerde mehir, velîlerin hakkı idi. Dinimizde ise kadının şerefini izhâr için erkek tarafından ona verilmek üzere meşru' olun­muştur.[588]



1056/877- «Enes b. Mâiîk rachyattahü anh'den Peygamber sdtlaîla-hü aleyhi vescllcm'den İşitmiş olarak rivayet edildiğine göre Resûlül­lah (S.A.V.).[589] Safiyye'yi âzâd etmiş ve âzâd oluşunu kendisine Mehir yapmıştır.»[590]



Hadîs müttefekun aleyh'tir.

Bu hadîs âzâd etmenin nikâhda mehir olabileceğine delildir. Âzâd keyfiyeti mutlak zikredildiğine göre hangi sözle yapılırsa yapılsın caiz olmak îcâb ederse de mesele fukâhâ arasında ihtilaflıdır.

Âzâd'ın mehir olması dahî ihtilaflıdır. İmam Ahmed b. Hanbel ile diğer bazı ulemâ'ya göre olur. Delilleri bu hadîstir Ulemâ'nm ekse­risine göre olmaz. Onlar bu hadîs karşısında şu cevabı verirler : Pey­gamber (S.A.V.) Safiyye'yi evlenmek şartı ile âzâd etmiştir. Bu suret­le kendi kıymetini Resûlüllah (S.A.V.)'e borçlanmış. O da bu ma'lûm kıymeti kendisine mehir yapmıştır.

Lâkin bu te'vile i'tirâz edilmiş ve gerek hadîsin Müslim'deki ri­vayeti, gerekse Hz. Enes'in sözü ile isbât-i müddeâya çalışılmıştır. Cum-hur-u ulemâ buna mantıkî cevaplar vermişler; derken söz bir hayli uzamisitir. Biz bu münakaşalardan bir fayda mülâhaza edemediğimiz için ninn nakletmiyoruz.[591]



1057/873- «Ebu[592] Selemete'bni Abdirrahman radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir : Peygamber sallallahü aleyhi ve sr](em"m zevcesi Aişeye :

ResûlüJlah sallallahü aleyhi ve sellem'in (evlenirken kadınlarına vermekte olduğu) mehri ne kadardı? diye sordum :

— Zevcelerine (verdiği) mehrî on İki okiyye bir de neşş idi. Neşş nedir bilirmisin? dedi :

— Hayır; dedim:

— Okiyye'nin yarısıdır. Ki olup olacağı beş yüz dirhemdir, işte Resûiüllah Sallallâhü aleyhi ve scllcm'în zevcelerine verdiği mehir bu idi; dedi.»[593]



Bu hadîsi Müslim Hvâyct etmiştir.

Hadîsteki okiyye'den murâd : Hicaz okiyye'sidir ki, kırk dirhem lııt.;u\ Hz. Safiyye'nin, hattâ bir rivayette Hz. Cüveyriye'nin mehri, îm'ul edilmeleridir; diyenlere göre Hz. Âişe'nin bu sözü ekseriyetle hamlolunur. Bunlar Hz. Hadîce (R.A.)'mn mehrinin de bu miktar ol­madığını, Ümmü Habîbe'nin mehrini ise dört bÜKdînâr ve dört bin div hem üzerinden Habeş hükümdarı Necâşî'nin verdiğini söylerler. Fakat Necati'nin verdiği para Resûl-ü Ekrem (S.A.V.)'in emri ilr detfil, ken­di tanırından bir lebrmı' ve Resûlüllah (S.A.V.)e bir ikram idi.

Şâfiîler, bu delillere bakarak mehrin be.şyüz dirhem olmasını müstehâb görmüşlerdir. Mehrin vn az miktarını yukarıda görmüştük; çoğu için bilieniîV hudud yoktur. Teâlâ hazretleri :

[594] O kadınlardan birine ktntar vermiş olsanız...» buyurmuştur.

Kıntar : Bazılarına göre bin iki yüz okiyye alLırîdir. Bazıları. «Km-tar bir öküz derisinin alabileceği altındır» demiş.; bir takımları : «yet­miş bin mıskal» diğerleri «yüz ntıl altındır» iddiasında bulunmuşlardır.

Hz. Ömer (R. A.) mehrin en yükseğini Peygamber (S.A.V.)'İn zev­celerinin mehİrieri kadar yapmak ve Fazlasını Beytü'l-Mâl'e vermek is­temiş, hattâ bu fikrini hutbede söylemişti. Fakat bir kadın :

«âyet-i kerîmesi ile istidlal ederek i'tirazda bulunmuş; bunun üzerine Ömer (R. A.) :

— Sizin hepiniz Ömer'den fakîh; diyerek sözünden dönmüştür.[595]



1058/879- «İbni Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiştir. Demiştir ki : Alî Fatime[596] radıyallahu anhâ ile evlendiği zaman Re­sûlüllah satlalîahil aleyhi ve scllcm kendisine:

— Ona bir şey ver; dedi. Alî :

— Bende bir şey yok; cevabını verdi. Resûl-ü Ekrem (S.A.V.):

— Öyle ise hutamî zırhın nerede? buyurdular.»[597]



Bu hadîsi Ebu Dâvud ile Nesâî rivayet etmişlerdir. Hâkim onu sahîhlcmiştir.

Hadîs-i şerif, zifaftan evvel kadına bir şey vererek hatırını hoş et­menin pek münâsip bir hareket olacağına delildir. Zâten bu cihet halk arasında ma'ruftur.

Bu hadîste Hz. AH (R.A.)'m mezkûr zırhını verip vermediği zikrolunmamıştır. Vâkıâ bazı rivayetlerde ne verdiği ta'yin edilmişse de bu rivayetlerin senedleri yoktur.[598]



1059/880- «Amr b. Şuayb'dan o da babasından o da dedesinden -radıyalîahü anhüm- işitmiş olarak rivayet edildiğine göre dedesi şöyle de­miştir : Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem :

— Hangi kadın nikâh akdinden Önce bir mehir veya bahşiş, yâhtıd çeyiz üzerine nikâh edildi ise o şey kadının­dır, ismet-i nikâhdan sonraki ise kime verildi ise onun­dur. Kişinin kendisinden dolayı en ziyâde ikram edilme­ye lâyık olduğu (insan) kızı yâhûd kız kardeşidir; buyurdu­lar»[599]



Bu hadisi Tirrnizi müstesna, Dörtler'lc Ahmed rivayet etmişlerdir. Hadîs-i şerif, nikâh akdinden önce erkek karısına veya onun babasına yâhud kardeşine bir şey vermeyi teahhüd ederse o şryin zev­cenin olacağına delâlet ediyor. Nikâh kıyılırkcn verilen dahî aynı hür kümdedir. Mcs'elc ihtilaflıdır. İmam Mâlik ile Ömer b. Abd'ûlaziz ve Scvrî buna kail olmuşlardır. Hanefîler'e göre kadından başkası için yapılan şart fâsid değilse icâbı yapılır. Fâsid ise nikâh yine sahihtir. Ayrıca mehir konmamışsa kadına mehr-i misil verilir. İmam Şafiî mehir tesmiye edilmesinin fâsid olduğuna, binâenaleyh kadına mehri misil verileceğine zâhibolmuştur. İmam Malik'e göre : şart, nikâh kıyılırken yapılırsa kadına âid, akidden sonra yapılırsa babaya mahsustur.

«Nihâyctü'l - Müctchid» nâm kitapta şöyle deniliyor: «Fukâhâ-nın ihtilâflarına sebep, bu hususta nikâhı alış verişe benzetmeleri­dir. Onu, bir malı satmak İçin tayin edilen vekilin kendisi için bat şiş şart koşmasına benzetenler : nikâh caiz değildir; demişlerdir Nitekim böyle bir satış da caiz değildir. Nikâhı alış verişe muhalif sayanlar; caiz olmadığını söylemişlerdir.

İmam, Mâlik1 in fark görmesine gelince : Eğer şart akıd esna­sında yapüırsa Mâlik, akdi yapan şahsı kendi menfeati için kadının mehr-i mislini azaltmakla itham etmektedir. Fakat, nikâh kıyıldık­tan ve mehir üzerinde bir anlaşmaya varıldıktan sonra yapılan şart için böyle bir ithamda bulunmamıştır.»

«Nihâyctü'l - Müctehid» den nakledilen izahat burada sona eri­yor.

Evlenirken örf-ü âdet'e uyarak erkeğin gönderdiği yiyecek gibi it­laf edilen şeyler, akid esnasında şart koşulursa mehir : akidden önce verilirse îbaha ve hediyye'dir.[600]



1060/881- «Alkame'den[601], o da İbni Mes'ud radıyallnhü a>th'âen İşitmiş olarak rivayet edildiğine göre İbnİ Mes'ud'a bir kadınla evlenip ona mehîr takdir etmeyen ve kadına dâhil olmadan (cima' etmeden) ölen bir adamın hükmü sorulmuş. İbni Mes'ud :

— O kadma kendi akraba kadınlarının mehri vardır; onlardan ne az olur; ne de çok. Kadına îddef (beklemek) de miras (almak) da var­dır; demiş. Bunun üzerine Ma'kİl[602] b. Sinan-ı Eşcaî ayağa kalkarak:

— Resûlüllah salîallahü aleyhi ve sellem birlerden bir kadın olan Berva' binti Vâşık için senin hükmettiğin gibi hükmetti; demiş; İbni Mes'ud buna sevinmiştir.»

Bu hadisi Ahmed ile Dörtler rivayet etmişlerdir. Tirmîzî onu sahîhlcmiş; bir cemâat de hasen bulmuşlardır.

îbni Hazım ile îbni Mehdi de bunlar arasındadır. îbni Hazm: «İs-nâriı sahih olduğu için hadîse bir diyecek yoktur.» demiştir. Bcyhakî de «rl-Hilnfiyyât» da buna benzer bir şey söylemiştir. İmam Şafiî: bu hadi ki emsalinin sabit olduğu şekilde bilmiyorum» demiş ve şunları ilâve et­miştir : «Berva' hadîsi sübût bulsa ona kail olurdum.» Yine îmam Şafiî, «el-Ümm» adındaki eserinde şöyle demektedir : «Eğer bu hadîs Resûlüllah (S.A.V.)'dcn sabit olsaydı en güzel bir şey olurdu... ilâh...»

Bu hadisi Vahidi (130—207) zaîf bulmuştur. Zîrâ hadîs Medîne'ye Kûfeliler'don gelmiş; fakat Medîne'liler onu tanımamışlardır, Hz. Ali (R. A.)'ın dahî onu reddederek Ma'kİl b. Sinan'ın topuklarına bevleden bir o'rabî olduğunu söylediği rivayet olunur.

Hâkim,, Harmeletü'bnü Yahya'dan şunu rivayet eder : «Harmete: İmam Şafii'nin: Eğer Bervâ binti Vâşık hadîsi sahih ise ona kail olu­rum; dediğini işittim.» demiş. Hâkim buna : «Ben sahihtir diyorum. Haydi bakayım ona kail ol.» mukabelesinde bulunmuştur.

Dârc- Kutnl (306—385) bu hadîs hakkındaki ihtilâfı «chilcU de zikretmiş sonra : «îsnâd i'tibâriyle en münâsibi Kafâde hadîsidir. An­cak o da sahâbînin adını bellememiş» demiştir.

Hadisimiz bir kadına cima' vâki olmadan kocası ölürse mehrinin t;ım olarak verileceğine; şayet nikâh esnasında mehri konuşulmamış-sa ona mehr-i misli verileceğine delildir.

Bu meselede İki kavil vardır;

Birinci kavle göre, bu hadîsle amel edilerek kadma bütün mehri ve­rilir. İbni Mes'ud (R.A.)'m sözü delile muvafık bir içtihattır. Ehu Ha-nîfe ile Ahmcd b. HanbeVin ve diğer bazı ulemâ'nın mezhebi de budur. Yalnız Hanefîler'e göre kocası cimâ'dan evvel boşar veya ölürse yarım mehir verilir.

ikinci kavle göre, kadın yalnız mîras alır. Bu kavil Hz. AH, İbni Ab-bas, İbni Ömer (R. Anhüm) ile İmam Mâlik ve bir kavline göre Şa­fii'nin mezhebidir. Çünkü onlara göre mehir bir ivaz yani karşılık bedelidir. Erkek bu ivazla alınacak şeyi almamıştır. Şu halde alış verişte satılan mal ele geçmedikçe onun karşılığı olan kıymetini vermek nasıl îcabetmiyorsa burada da öyledir. Mezkûr zevat bu hadîs için da­hî : «Çok ta'n edilmiş» derler. Fakat hakikatte o ta'nlar bertaraf edil­miştir. Meselâ Hz. Ali'nin Ma'kil hakkındaki ta'nına : «Bir sahabî ile başka sahabî arasındaki ıztırab hadîse dokunmaz.» diye cevap verilmiş; Medine ulemâ'sının hadisi bilmemesi için de «râvînin adaleti karşısın­da bir ta'n teşkil edemez.» denilmiştir.

Binâenaleyh bu hadîsle istidlal kıyastan evlâdır.[603]



1061/882- «Câbİr b. Abdİllah radtyaîlahü anhümâ'dan rivayet olun­duğuna göre; Peygamber sallalîahü aleyhi ve sellem:

— Eğer bir kimse bir kadının mehri için kavrulmuş un veya kuru hurma verirse muhakkak (kadım kendine) he­lâl kılmıştır; buyurmuşlardır.»[604]



Bu hadîsi Ebu Dâvud tahrîc etmiş ve onun mevkuf olduğunu ter­cih eylediğine işâretde bulunmuştur.

Musannifin «ct-Tclhîs» deki beyânına göre bu hadîsin râvîleri arasında Musa b. Müslim b. Rûman vardır ki, bu zât zaîftir. Hadîs mevkuf olarak da rivayet edilmiştir. Hem mevkufen rivayeti daha kuvvetlidir, binâenaleyh musannıfa gereken âdeti veçhile, hadîsde za'f olduğunu beyân etmekti.

Hadîs-i şerîf, mehrin dirhem ve dinar gibi paraların gayrisinden de olabileceğine delildir. Mehrin en az neden olabildiği hususunda ulemâ"nın kâvîüori kendini Peygamber (S.A.V.)'e hibe eden kadın hadî­sinde görüldü.[605]





1062/883- «Abdullah b. Âmir[606] b. Rebîa'dan o da babası radıyal-anh'den İşitmiş o'arak rivayet edildiğine göre Peygamber sajlajlahü aleyhi ve sellem kadının bîr çift ayakkabı karşılığında nikâh edil­mesini tecviz etmiştir.»[607]



Bu hadîsi Tirmİzî tahrîc etmiş ve .sahihlemiştir. Ama bu bâb'ta kendisine muhalefet edenler olmuştur.

Hadisin lâfzı şöyledir :

«Benî Feiare'den bir kadın bîr çift nalın mukabilinde evlenmiş, bunun üzerine Resûlüllah (S.A.V.):

— Nefsin ile malın mukabilinde bir çift nalına mı razı oldun? demiş. (Kadın):

— Evet, cevabını verince nikâhını tecviz buyurmuştur.»

Hadîs-i Şerif, mehrin kıymeti hâiz her şeyden olabileceğine de­lildir. Bu bâbtaki kavilleri de yukarıda gördük.

Ibni'lKayyim, bu hadîsle ondan evvelkini zikrettikten sonra şunları söylüyor: «Bunlaft1, mehrin en az miktarının takdir edilemiyeceğini tazammum eder; demek ki bir avuç kavrulmuş undan, bir demir yüzükten ve bir çift nalından mehir yapılabilecek ve bununla zevce helâl olacaktır.

Bunlar mehir hususunda pahacılık etmenin mekruh olduğunu da tazammun etmektedir. «Görülüyor ki İbni'l-Kayyim, mehrin en az miktarının mahdud olmadığını isbât için hayli gayret sarfetmektedir. Halbuki bu hadisi Tirmizi her ne kadar sahih de çıkarsa o sa-hîh d< fildir. Çünkü râvîleri arasında Âsim b. UbcydııUah vardır. Ihni Main onun hakkınd: «zaîftir; onunla ihticâc edilmez» demiş, jbni Hibbân: «Hatası fâhis olduğundan terkedildi.» cümlesini sarfetmiştir.[608]



1063/884- «Sehl b. Sa'd radıyallahü anhümâ'dan rivayet olunmuş­tur. Denfüjür ki: Peygamber saîlalîahü aleyhi ve sellem bir adama bir kadtnı demirden bir yüzük mukabilinde tezvîc etti.»[609]



B.u hadîsi Hâkim tahrîc etmiştir. Hadîs, nikâh bahsinin baş taraf­tarında geçen-uzun hadîsin bir kısmıdır.

Mezkûr hadîs, «nikâh bahsi» ndc (1005) sıra numarasn îîo geçmiş­tir. Resûlüllah {S.A.V.) 'in evlenmek istiyen erkekten kadına mehir ol­mak İı/f r-e hiç olmazsa demirden bir yüzük bulmasını istediğini; onu d;t bulamayınca kadına bir miktar Kur'an öğretmesi mukabilinde ni­kâhlarını kıydığını orada görmüştük. Eğer buradaki parçadan murâd o hadîs ise orada demir yüzük bulunmamış ve ondan mehir yapılama­mıştı ki, bize hu bâbta delil olsun. Başka bir hadîs kastcdilmişse muh­temeldir. Fakat bu ihtimal musannifin ifâdesine nazaran uzaktır.

(.-t (1005) sayılı hadîs kastedilmişse şöyle tc'vîl yapmak îcabe-fîcr. «Peygamber (S.A.V.) bir demir yüzükten mehir yapmağa izin ver­miş; fakat bulunup da akid onunla yapılamamıştır.[610]



1064/885- «Ali radıyallahü anh'den rivayet olunmuştur ki:

— Mehir on dirhemden az olmaz; demiştir.»[611]



Bu hadisi Dâre Kutnî mevkuf olarak tahrîc etmiştir. Senedinde söz vardır.

Aynı hadîs, Hz. Câbir'den merfu' olarak da rivayet edilmişse de o rivayet sahih değildir. Bu hadis, yukarıdaki merfu' hadîslere muarızdır.

Senedindeki söz: ravî Mübeşşir b. Ubeyd hekkmdadir. Bu zât içir İmam Ahrned b. Haribel: «Hadîs uydurdu» demiştir.[612]



1064/886- «Ukbetü'bnü Âmir radıyaUahü anh'öen rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlüllah sallallahü aleyhi ve scîlcm;

— Mehrin en hayırlısı en ehven olanıdır; buyurdular.»[613]



Bu hadîsi Ebu Dâvud tahrîc etmiştir. Hâkim onu sahihlemiştir.

Hadis-i Şerif, mehri hafif tutmanın müstehâb olduğuna; pahalı olan mehrin. .;-.âiz olmakla beraber matlup bir şey olmadığına delildir. Yu­karıda,Hz. Ömer (R.A.)'m mohir pahalılığını önlemeye çalıştığını gör­müştük. Hz. Ömer (R. A.)'m bu niyetini anlıyan bir kadın ona: «Bu sa­na kalmamıştır yâ Ömer! Allah feâlâ: onlara altından kıntar verseniz.. ilâh; diyor.» tarzında mukabelede bulunmuş; bunun üzerine Ömer (R.A.): «Bir kadın Ömer'le münakaşa etti ve ona galebe çaldı» demiş­tir.

Bu hadîsi Abdürrczzak tahrîc etmiştir.

Ayt-t-i Kelimedeki «altından» tâbiri İbni Mes'ud kıraatine göredir.

Hadîsin muhtelif lâfızlarla çeşitli tarîkleri vardır. Bunlar hayırlılığm kadındaki bereket mânasına geimesi ihtimalini de taşımaktadırlar. Nitekim bir hadîste: :

«Onların en bereketlisi nafaka cihetinden en ehveni­dir.» buyurulmuştur.[614]



1065/887- «Âişe radıyaUahü anhâ'dan rivayet edildiğine göre Amre bîntil' Cevn Resûlüllah sallaTlahü aleyhi ve sellem'm yanına konuldu­ğu yani onunla evlendiği zaman ondan istiâze etmiş. Bunun üzerine Re­sûlüllah (S.A.V.) «Yemin olsun ki tam sığınağa sığındın buyurmuş; ve hemen onu boşayarak Üsame'ye emir vermiş; o da ka­dına üç elbise ile müt'a vermiştir»[615]



Bu hadîsi îbni Mâce tahrîc etmiştir. İsnadında metruk bir râvî vardır. Kıssanın aslı (Sahih-i Buharı) de Ebu Esîd-İ Saîdî'den rivayet olunmuştur.

Kadının ismi bu hadîste Amre olarak tesbit edilmişse de onun adı ve soyu sülâlesi hakkında pek çok ihtilâflar vardır. Bunlara şer'î bir hü­küm teallûk etmediği için zikrine lüzum görülmemiştir.

Bu kadının Resûlüllah1 sallallahü aleyhi ve scMcm'dcn niçin istiâze «ivaz, kannlık» etdiği dahî ihtilaflıdır. îbni Sa'd'm tahrîc ettiği ri­vayette şöyle deniliyor :

Kadın pek güzelmiş. Peygamber (S.A.V.) onun yanına girince (diğer) kıclınlanna kıskançlık gelmiş, de kadına denilmiş ki: — Peygamber (S.A.V.) 'in yanında bir kadın ancak onun yanına girdiği zaman: sen­den Allah'a sığınırım, demekle mes'ud olur.»

Yine îbni Sa'd'm, Buharî'nin isnadı ile tahrîc ettiği bir riayet de şudur :

«Âişe ile Hafsa, İlk geldiğinde o kadının yanına girmişler; onun sa­çını taramışlar ve kınalamışlar. Bunlardan bin kadına:

— Gerçekten Peygamber (S.A.V.) kadının onun yanına girdiği za­man:Senden Allah'a sığınırım; demesinden hoşlanır; demiş» imiş.

B)tharî haşiyelerinin bazılarında kadının hiie vo hud'a yaptığı kaydedilmiştir. Bu sözleri sarf hud'a için söylemiş ve bundan sonra ken­disine (şakiyye) ismini vermiş. Zahir olan da budur deniliyor.

Hadîs-i Şerîf, cima' etmeden boşanan kadına müL'a vermenin meşru' olduğuna delildir. Mchir konmadan bu şekilde boşanan kadın müt'a vermenin vâeib olduğuna ulemâ'nın ekserisi kaildir. Yalnız îmam Mâ­lik ile Lcys'c göre vâcib değil müstehâbdır.

Cumhur'un delili :

[616] Kadınları cimâ'dan ve kendilerine bîr mehir takdirinden önce boşarsantz sîze bîr günahyoktur. Onlara zengin kendi kudretince, fakir de kendi kudretince olmak üzere müt'a verin.» âyet-i kerîmesidir. Âyet­te müt'a verilmesi emrediliyor. Emir vücûb ifâde eder.

Ebu Bekir Rcyhakl (384 — 458) «Sünen» inde bu bâbta Hz. İbni Abbas'dan şu hadisi tahriç etmiştir:

«Demiştir ki: mess nikâtır; ferîza da mehirdır. (Onlara müt'a ve-tin) âyeti îçin de: Bu kocanın borcudur. Kadının mehir koymadan alır da sonra cimâ'dan önce boşarsa: Allah ona kendi fakirliği veya zengin­liğine göre o kadına müt'a vermesini emretmiştir; İlâh...»

Hz. Peygamber (S.A.V.) "in müt'a verdiği bu kadına mehir tesmiye edilmemiş do olabilir; mehri tesmiye edilmiş olmakla beraber yine bir ihm ve fazilet oimak. üzere Resûlüilah (S.A.V.) tarafından verilmiş olması da mümkündür.

Mehir konmadan, niL İu kıyılıp da zifaftan sonra boşanan kadına müt'a vermenin hükmü ihtilaflıdır. Hz. Alî ve Ömer (R. Anhilmd) ile I mum ye göre yine vâcibtir. Delilleri:

[617] boşanan kadınlara maruf veçhile müt'a vardır» âyet-i kerime-sidir.

Hanefîler'le diğer bazı ulemâ "ya göre ise burada müt'a vermek vâcib değil, yalnız mehri misli verilir. Onlara göre âyetin umumu cirnâ' edilmemiş olmakla tahsis edilmiştir.[618]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com