Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

«Liâim Babı»

«Liâim Babı»



Liâp: Hayırdan, uzaklaştırmak, lanet etmek mânâsına gelen bir mastardır. îftiâl babından semâî olarak gelmiştir.

Şerîatte ise: Hususî bir sebcb ve hususî bir sıfatla karı koca ara­sında cereyan eden lâ'netleşmedîr. Hususî lâ'netleşmcden murâd' bu bâbta görüleceği gibi: yeminlerle te'kîd, Allah'ın gadab ve lâ'neüyle tevsik edilen şehâdetlerdir. ki, bunlar erkek hakkında hadd-i kazîf[749], kadın hakkında hadd-i zina yerini tutarlar.

Liâ'mn şartı : Nikâhın kâim olmasıdır.

Sebebi : Karısını hadd îcabedecek bir sözle suçlandırmaktır.

Rüknü : Ma'ruf lâfızlardır.

Hükmü : Hân yapıldıktan sonra kadının haram olmasıdır. Talâka ehil olan liâna da ehildir.[750]



1127/933- «İbni Ömer radıyallahü anhümâ'dan rivayet olunmuştur. Demiştir ki : Filân, Peygamber (S.A.V.)'e sordu :

— Yâ Resûlallah, ne dersin birimiz karısını kötülük yaparken bul­sa ne yapmalıdır? Konuşsa pek büyük bir şey hakkında lâf etmiş; sussa yine böyle bîr şey hakkında susmuş olur; dedi. Resûlüllah (S.A.V.) ona cevab vermedi. Bundan bir müddet sonra o adam gelerek :

— Sana sordujum şey gerçekten başıma geldi; dedi. Bunun üzerine Allah Nûr süresindeki âyetleri indirdi, ve Resûlüllah (S.A.V.) onları kendisine okudu; ona va'zeffî, hatırlatmada bulundu. Ona, dünya azabı­nın âhiret azabından ehven oHuğunu da hatırlattı. Adam :

— Hayır, seni hak (din) ile gönderen (Allah') a yemin olsun kî, ben onun hakkında yalan söylemedim; dedi. Sonra Peygamber (S.A.V.) kadını çağırdı.' Ona da aynı şekilde nasihat etti. Kadın :

— Hayır, seni hak (din) ile gönderen Allah'a yemin ederim ki bu adam gerçekten yalancıdır; dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (S.A.V.) erkekten (işe) başladı ve erkek Allah'a dört defa şehâdet getirdi. Sonra (bu işi) kadına tekrarlattı. En sonunda aralarını ayırdı.»[751]



Bu hadîsi Müslim rivayet etmiştir.

Hadîs-i şerifteki «filân» dan murâd : ekseri rivayetlere göre Uvey-mir-i Aclânî'dir.

Nûr süresindeki âyetler şunlardır :

«Kanlarına[752] zini isnadında bulunup da kendilerinden başka şâhîdleri olmayanlardan her birinin şehâdeti : «Billahi ben dosdoğru söyleyenler­denim.» diye dört defa şehâdet etmektir. Besincide ; Eğer yalancıfar-dansa Allah'ın Jâ'nctinin kendi üzerine olmasını söyîiyecekfir. Kadından da azabı, dört defa : «Bîllâhİ bu adam muhakkak yalancılardandır» di­ye şehâdet etmesi defeder. Beşincide : Eğer bu adam doğru söyliyen-lerdense Allah'ın gadâbının kendi üzerine olmasını soyliyecektir.»

Ekscr-i rivayete göre mezkûr âyetlerin inmesine sebeb. Hilâl b. Ümeyye ile karısının kıssasıdir. Bu kıssa Uveymİr-İ Aclâni kıssasından evvel cereyan etmiş olup tafsilâtı şudur : İbni Abbas (R. A.)'(hm ri­vayet nlunduĞınıa göre Hilâl b. Ümeyye tarlasından geceleyin gelmiş, lîir de baksn. karısının yanında bir erkek var. Bunu iyice gözleri ile gö­rüp kulakları ile şamatayı duymuş. Fakat sabah oluncaya kadar ona dil uzatmamış. Sabah olunca, Peygamber (S.A.V.}'e giderek hâlini arz-etmiş ve :

— Yâ Resûlallah, ben geceleyin evime geldim; fak.ıt ailemin ya­nında bir adam buldum; olup biteni gözümle gördüm; kulağımla işittim; denıis. ResûlüIIah (S.A.V.) İm haberi pek çirkin bulmuş ve kendisine pek dokunmuş. Derken yukanki âyetler nazil olmuş. Fahr-i Kâinat (S.A.V.)'-«fen vahi hâil geçince Hz, Hilâl'e :

— Müjde ya Hilâl, hakikaten Allah sana bir ferahlık ve kurtuluş yolu hâlketti; demiş. Hilâl :

— Ben zaten Rabbîmden bunu bekliyordum; mukah' iesinde bulun­muş. Hâdelıû Resûlüllah {S.A.V.) :

— Kadına haber gönderin; demiş. Göndermişler ve kadın gelmiş. Peygamber (S.A.V.) ayeti ona da okumuş ve kocası ile her ikie nasihatlerde bulunmuş; kendilerine âhİret azâbmm dünya azabın­dan daha siddcfli olduğunu haber vermiş. Hilâl :

— Vallahi ben onun hakkında doğruyu söyledim; demiş. Kadın :

— Yalan scyledin; mtıkabeles'tıde bulunmuş. Bunun üzerine Peygamber (S.A.V. ):

— Aralarında Hân yapın; buyurmuş. Arkasından Hilâl dört defa :

— Billahi b(m doğru söyliyenlerdenim; diye şehâdet etmiş; sıra beİneiye gelince kendisine :

— Allah'dan kork, çünkü dünya azâbt, âhiret azabından ehvendir; bu şeh.idet muciblir; yani sana azabı îcâbeder; demişler. HMâ! :

— Vallahi Cenâb-ı Hak onun sebebiyle dayak vurdurmadığı gibi âzâb da etmez; diyerek besinci defa dahî sehâdelte bulunmuş; ve ;

— Eğer bu kadına yaptığım zina İsnadında yalanolardansam Al­lah'ın lâ'neli üzerime olsun; demîs.

Bundan sonra kadına sıra gelmiş. Ona:

— Sen de şehâdet et; demişler. O da dört defa :

— Billahi bu adam yalancı'ardandır; diye şehâdet elmiş. Beşinciye sıra gelince kendisine : :

— Allah'tan kork, çünkü dünya azabı âhîret azabından ehvendir; şüphe yok ki, bu şehâdei sana azabı icâbedecek olan mucibedir; demiş­ler. O zaman katim bir parça duraklamış; fakat sonra kendini luparlıyarak ;

— Vallahi ben kavmimi kepaze etmem; diyerek beşinci şehâd Uni yapmış ve :

— Eğer bu adam bana isnâd ettiği mes'elede doğru söylîyenlerdense Allah'ın gazabı benîm üzerime olsun; demiştir.

Bunu müteâkib Resûlüllah (S.A.V.) de onların aralarını ayırmış; ve bu kadının doğuracağı roruihm baba adi ile çağınlmamasını emretmiş; kadına ve çocukuna kimsenin bir isnadda bulunmamasına hüküm bu­yurmuş. Bunlara kim fiil uzafırsa ona hadd vurulacağını i'lân etmiş. Kan koca boşanma ve öH'ım p;ibi bir sebeple birbirinden ayrılmadıkları için kadına nafaka ve mesken verdirmemiş. Doğacak çocuk hakkında da :

— Eğer kadın çocuku, kumral dar çantih, kanbur, çıkık butlu, ince baldırtı doğurursa çocuk Hilâl'den; yok kül renkli, kıvırcık sanlı, kaim baldırlı, tombul ktclı do­ğurursa isnadda bulunulan kimsedendir; buyurmuş. Neticede kadın kül renkli kıvırcık saçlı yani müüeheme benzer bir çocuk doğur­muş. Resûlüllah {S.A.V,) :

— Eğer şu yeminler olmasa idi ben bu kadına yapa­cağımı bildirdim; buyurmuşlar.

îkrutıc (-- İO5)'nin beyânına göre bu çocuk büyüdükte Mısır'a vali olmuş; fakat baba adı ile çaKirıhnıyıırmııs. Hilâl b. Ümeyye îslâmda ilk liân yapan zâMır.

Hilâl kıssasına âid rivayetleri: Bahan, Muslini, F.bu İM'tvıol, AV-.svü ve diğer zevâi rivayet etmişlerdir.

Babımızın hadisi Uveymîr kıssasına aittir. Bu kıssanın müllehemi de Şerik b. Sehmâ'dır. Kıssanın hulâsası da şudur:

Uveymir b. el-Harsî Aclânî, karısının Şerîk b. Sehmâ ile zina etti-tiğirti Resûlüllah (S.A.V.)'e ihbarda bulunmuş. Karısı hâmile bulunu­yormuş. Uveymir çocuğun kendisinden olmadığını iddia etmiş; Pey­gamber (S.A.V.) de karısı i!e onlara Hân yaptırmış. Sonra kadın Şerike benzer bir çocuk doğurmuş; bunu görenler o güne kadar Uveymİr'i if­tira etmekle suçlandırdıklarına pişman olarak kendisini ma'zur gör­müşler. Doğan çocuk iki sene yaşamış, az sonra annesi de ölmüş. Bu hâdiseden sonra Şerik, halkın tamamiyle gözünden düşmüş.

» Hilâl ve Uveymir kıssaları hadîs imamlannca iki ayrı vak'a ola­rak kabul edilirse de Fukâhadan Kemal b. Hümâm (788 — 861) iki vak'amn bir olmasından şüphe etmektedir.

Sadedinde bulunduğumuz Hadîs-i Şerif bir çok mes'elelere şâ­mildir. Bunlardan bazıları şunlardır:

1— Peygamber (S.A.V.) 'in Uveymir (R.A.) 'a cevap vermemesi ulema arasında ayrıca bir moa'ele teşkil etmiştir Ebu Dâvud (202 — 275) 'un rivayetinde Resûlüllah (S.A.V.)'in mes’eleleri düşündüğü, zikredilmektedir. Hattâbî, bundan muradın sorana lüzumu olmıyan mes'eleler olduğunu söyler.

İmam Şafiî diyor ki: «Vahyin nazil olduğu devirde, hakkında bir hüküm inmemiş bulunan mes'eleleri sormak, müslümanları me­şakkate dûçâr eden bir hüküm inmesine sebebolur endişesiyle yasak edilmiştir. Nitekim Teâlâ Hazretleri :

a) «Bir çok şeyleri sormayın.»[753] buyurmaktadır. Sahih bir hadîste dahî :

«İnsanların en ziyâde günahkâr olanı, haram olma­yan bir şeyi sorup da onun sorması sebebiyle o şey haram kılınan kimsedir», fauyurulmaktadır.»

Hattabî (319 — 388) şöyle diyor: «Sual sormayı Allah'ın Kitabında iki şekilde bulduk: Birisi, din babında kendisine ihtiyaç messeden bir şeyi îzâh etmek ve öğretmesini istiyerek sormak; Uincisi de zorluk ve kıl güçlük çıkarmak içindir. Bunlardan birinci ricv'i Kitâbullah mübâh mış; or.u emretmiş ve ona cevap vererek :

b) «Ehl-i ztkre soruverin..»[754]

c) «Senden önceki Kİtâbı okuyanlara bir sorun..»[755] buyurmuş; ve şu âyetlerde de Teâlâ Hazretler! cevap vermiştir.

d) «Sana hilâllerden sual soruyorlar»

«Sana hayızh kadınlardan sual soruyorlar..» Başka bir nev'i e hakkında da:

f) «Sana ruh hakkında sual soruyorlar. Ruh Rabbimin işidir; de.»

g) «Sana kıyametin ne zaman kopacağı hakkında sual soruyorlar. Sen ne bileceksin onu...»

Bu gûnâ suallerin hepsi mekruhtur. Eğer cevabı hakkında sükût edilmişse bu ancak soranı menetmek ve onu azarlamak içindir. Cevab verilmişse o da ceza ve tekdir içindir.

2— Hadîsteki «erkekten başladı» ifâdesinden liâna erkekten başla­nacağı anlaşılıyor. Nitekim cumhur-u ulemâ'nın kavli de budur. Delilleri: Resûlüllah (S.A.V.) 'in Hiiâl'e:

«Beyyineyi getir yoksa sırtına hadd vurulacak..» bu­yurmuş olmasıdır. Krkekten başlaması ondan dayak yemeyi defi irin­dir. Kadından başlasa henüz sübûl bulmamış bir şeyi dvf etmiş olur.

Ebû Hanlfcyo göre liân'a kadından da başlanabilir. Çünkü âyet-î Kerîme erkekten başlamanın lâzım olduğuna delâlet etmiyor. Âyetteki atıf (vav) İle yapılmıştır. (Vav) ise mücerred cemi yani bir araya to|)lamak içindir. Tertip iktizâ etmez.

3— «Sonra aralarını ayırdı» ibaresi, Hânda karı ile kocanın birbir­lerinden ayrılmasının ancak hâkimin ayırmasiyle olacağına delildir. Hanefîler'le diğer bir çok ulemâ'nın mezhebi de budur. Cumhur ise ay­rılmanın bizzat Hânla olduğuna kaildirler. Yalnız erkek İiânı yapar da kadın yapmazsa ayrılmanın yine tahakkuk edip otmiyeceği ihtilaflıdır. İmam Şafii'yo göre ayrılma tahakkuk eder. İmam Ahmrd b. HanbrVo göre etmez ayrılma için iki tarafın Hânı şarttır. Mâlikiler'in meşhur kavli-de budur. Zâhİrüer dahî aynı kavle zâhihdirler. Bunlar Sahih-i Müslim'in bir rivayetine göre Hânın ayırma sayılmış olması ile is­tidlal ederler. Ve derler ki : «Eğer liân yapanların birbirinden ayrıl­ması mutlaka bir hükme muhtaç ise buradaki hüküm en büyük hâkim demek olan Peygamber (S.A.V.) tarafından tenfîz edilmişti". Ha-dîsdeki «aralarını ayırdı» cümlesinin mânâsı ise bu ayırma hükmünü meydana çıkarmak ve şeriatın bu bâbta bu hükmü vermiş olduğunu beyândır. Yoksa karı koca arasındaki ayrıhşma bununla tahakkuk etmez.»

Cumhur nâmına aşağıdaki hadîslerle de istidlal olunuyor: Ebu Dâ-vud, Sehl b. Sa'd dan şu hadîsi tahric etmiştir:

«Sehl: Hân yapanlar hakkında sünnet, araları ayrılmak suretiyle «Jevamadegelmisfir. Sonra ebedîyyen bir araya gelemezler; demiştir.» aynı hadisi az farkla BryhakVdc tahric etmiştir.

«Ali ve İbnî Mes'ud'dan rivayet olunduğuna göre : liân yapanlar arasında sünnet, ebedîyyen bir araya gelmemeleri suretinde devam et­miştir; demişlerdir.»

«Ömer'den rivayet edildğîne göre: liân yapanların araları akılır; bir daha ebediyyen bîr araya gelmezler.»

Naklî delillerin körü körüne zahirine saplanıp kalmayı Kendilerine âdeta şiar edinen Zâhiriler'in nasıl olup da bu hadislerle Hânda ayrılığın, hâlsimin ayırmasiyle değil.nefs-i Hânla olduğuna isti(ilâl ettiklerine akıl erdirmek güçtür. Bizce kendileri için delil getirdikleri bu hadîslerin hiç biri onlara değil, bilâkis muhaliflerine delildir. Çünkü bu hadîslerin 7âhirieri Hânın ayrılık ifâde ettiğini değil bilâkis onun ayrılık demek < İmadığını, ayrılığın sübût bulması için Hancıları bir ayıran lâzım oldu­ğunu gösteriyor.

4— Liân suretiyle vuku" bulan ayrılığın talâk mı yoksa fesih mi olduğu ihtilaflıdır. İmam Şafii, Ahmcd b. IJanbcl ve diğer bazı ze­vat onun fesih olduğuna kaildirler. Delilleri Hân'ın müebbed hörrnet icâbetmesidir. Bu cihetten o radâ' yani süt kardeşlik doîayısiyle ay­rılmaya benzer. Çünkü radâ'daki ayrılma ebedidir.

Ebu. Hamfr. ile Muhammedi göre liân suretiyle vâki' olan ay­rılma bir talâk-ı banidir. Ebû Yusuf'a göre ise ebedî hormettİr.

Hancfîler'in deiîli: Liân'ın ancak zevceye yapılmasıdır. Şu halde o nikâhın nhkâmmdandir; ve talâktır. Fakat fesih öyle değildir. Zîrâ fe-:-ih nikâhın olduğu eibi nikâhdan başkalarının ahkâmından da olabilir. Meselâ kusur sebebiyle satışı bozmak fesihtir.

5— Liândan sonra erkek yalan söylediğini ikrar ile kendini tekzî-İM't.sc karısı İmanı A'z(tm*'A'g'ön> kendisine helâl olur. Hû ki b. cl-Mü-srın/cJ/m mezhebi de budur. Hattâ İbm Müscyyrb: «liân yapan er-Uok kendisini tekzib ederse o kadına tâlib olanlardan biri olmuş olur.-? demiştir. İbni Cübcıjr ise: iddet iqindc iken kocasına iade edi­lir; dıyorJmam 'Şafiî i!e AhmccVc j^öre kadın o adama ebediyyen haram olur.

6— Hilâl b. Umeyye hadisinde Hilâlin, karısına Hz. Peygamber (S.A.V.) 'in huzurunda Şerik b. Schmâ' ile zina isnadında bulunduğu zikredilmektedir. Hadîsi Kim Dûvtıd ve başkaları rivayet etmişler­dir. Mezkûr hadîs.hakkında Hat tabî şöyle diyor: «Bu hadisteki fı­kıh: Bir adam karısına muayyen bir şahısla zina sucu isnad eder de sonra lâneüeşirlerse. liâmn kendisinden hadd-i iskât etmesidir. Kendisine zina isnad edilen adam dolayısıyle zikredilmiş olur, ki buıv.tn hükmü mu'teber değildir. Çünkü Peygamber {S.A.V.), Hilâl b-. Umcyye'ye: «Hüccetini getir; yoksa sırtına hadd vurulacak» diüıi.sii. Kan koca lânctiestiktcn sonra ise Hilâl'e hadd vurmamıştır.

Şerikin kendisini affettiği de hiç bir rivayette görülmemiştir. Şu halde anlaşılıyor ki ona lâzım gelen hadd Mânla sakıt olmuştur.» Bahsimizin başında: «Liân erkek" hakkında hadd-İ kazîf yerini tutar.» dememizin: mânâsı budur. Çünkü zina isnadında bulunan kimse, kendinden zararı defetmek için karısının kiminle zina ettiğini söylemek mecburiyetinde­dir. Yoksa başkasına zarar getirmek niyeti ile kasden isnadda bu­lunmuş değildir. İmam Şafiî'ye göre hadd ancak karısı ile zina eden adamın ismini söylediği zaman sakıt olur. İsmini söylenıezse ken­disine hadd vurulur. İmam A'zam'a göre zina isnad edene hadd lâ­zımdır. Bunu zina isnad ettiği adam istiyecektir. İmam Mâlik'e gö­re erkeğe hadd vurulur; kadına ise liân yapılır.[756]



1128/934- (Yine) ondan - radıydlldhü anh - rivayet edildiğine göre Resûlüllah sallallahil aleyhi ve sellem lânetleşenlere :

— Hesabınız Allah'a aittir; biriniz yalancısınız senin İçin O kadın (' almaya) bir çare yoktur; buyurmuş; Nâm yapan, adam :

— Ya Resûlallah ya (ona verdiğim) malım ne olacak? demiş. Resûlüllah (S.A.V.):

— Eğer onun hakkında doğru söyledi isen o mal ka­dının kendine helâl kıldığın fercine mukabildir. Şayet o-nun hakkında yalan söyledi isen, onu kendisinden almak senin için daha imkânsızdır; buyurmuşlardır.»[757]



Hadis müttefekun aleyh'tir.

«Mahm ne olacak» cümlesinden murâd: kadına verdiği mehirdir. Onu geri alıp alamıyacağını anlamak istemiştir..

Hadîs-i Şerîf, lânetleşen karı kocanın birbirlerinden ayrılacaklarına delildir. Bunlardan birinin yüzde yüz yalan söylediği, onun hesabını Allch'm göreceği, kadına verilen mehirden hiç bir şey geri alınamiya-cağı da bu hadîsin işaret ettiği ahkâmdandır. Çünkü kazfi yapan koca bunda sâdık ise, kadın o mehri o güne kadar kocasını» kendisine helâl kıldığı cima' mukabilinde haketmiştir. Kocası yalan söylemişse kadın yine hak etmiştir. Bu suretle onu kadından geri almak daha da imkânsızdır. Çünkü hakkında yalan söylemekle kocası kadına zulüm et­miştir. Bundan sonra bir de verdiğini geri almağa kalkmak nasıl doğru lbili olabilir.[758]



1129/935- «Enes, radıyallahü anh'öen rivayet olunduğuna göre Peygamber sallallahil aleyhi ve sellem:

— Kadını gözetleyin! Eğer çocuğu ak pak (bîr kusursuz) doğurursa o çocuk kocaşındandır. Şayet onu sürmeli gözlü, kısa boylu doğurursa kendisine isnadda bulundu­ğu şahıstandır; buyurmuşlardır.»[759]



Hadîs müttefekun aleyh'tir.

Buharı ile Müslim'in diğer bir rivayetinde: «Kadın çirkin vasıflı bir çocuk dünyaya getirdi» deniliyor.

Bu bâbtaki.hadislerde doğan çocuk çeşitli sıfatlarla vasıflanmıştır. Meselâ Nesâî'nin rivayetine göre Peygamber (S.A.V.) kadının rahmin­deki ceninin sıfatlarını saydıktan sonra:

«Yâ Rab! Beyân et» demiş; kadın da kocasının itham ettiği adama benzeyen bir çocuk doğurmuştur.

Hadîs-i Şerîf, hâmile kadına liân yapılabileceğine; doğuruncaya ka­dar beklemeye lüzum olmadığına delildir. Cumhur-u ulemâ'nın mezhe­bi de budur,

Hanefîler'den îmam Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve bir rivayet­te îmam A'zam Ebu Hanîfe ile ulemâ'dan h\r cemaata ve İmam Ah-med b. Hanbel'e göre hamileye liân yapı'.amaz. Çünkü kadım ge­be gibi gösteren hâl bir şişkinlik de olabilir; binâenaleyh mücerred zan üzerine liân yapılamaz.

Bu hadîs Hân esnasında erkek, anne rahmindeki çocuğu «benden değildir» diye nefî etmese bile Hânla o çocuğun bu adamdan olmadığına hüküm edileceğine delâlet eder. Zahirîlerin mezhebi budur. Bazı Mâlikîler'le HanbelîlerV göre hamileye liân ancak erkemin Hân esnasında: -rr:ru.tiuıı benden değildir» demesi ile caiz olur. Onlarca çocuğu henüz rl*»^iîi;ıd.in nefyetmek sahihtir; bu takdirde liân dudumdan sonra yapı­lır. Delilleri: imam Mâlik'in Nâfi' vasitasiyle İbnİ Ömer (R.A.) 'den tahric ettiği bir hadîstir. Mezkûr hadise göre Peygamber (S.A.V.) bir adamla hamile olan karısı arasında liân yapmış; doğacak çocuku nef-\. firn'k karı kocanın arasını ay ı'mıs ve çocuğu annesine ilhak etmislir.

F.hıı Hrntıfc'yo göre henüz doğmamış çocuğu nefyetmek ve onun için liân yapmak sahih değildir; binâenaleyh hamile iken liân yapılsa da sonra doğursa çocuk kocasmmdır; hiç bir şekikyc nefî edilemez. Çünkü liân ancak karı koca arasında cereyan eder. Bu çocuk liân esnafında yani nikâh meveud iken anne karnında idi.

f ]a:lisimiz kıyafel ilmiyle amelin caiz olacağına d.ı işaret ediyorsa da Peygamber (S.A.V.) bununla gen k nefî gerekse ishal cihetinde n hüküm veriirrıiyeeefîini; «Eğer şu yeminler olmasaydı ben bu kadı­na yapacağımı bilirdim» hâdîsiyle beyân buyurmuştur.[760]



1130/936- «İbni Abbas radnjaîlahü anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Resûlüllah sallalkthîi aleyhi ve selle m bir adama, beşinci şeha-deti yaparken elini Hancının ağzına koymasını emretmiş; ve :

— Çünkü bu şehâdet mucibedir; buyurmuşlardır.»[761]



Bu hadîsi Ebu Dâvud ile Nesaî rivayet etmişlerdir. Ricali sikadırlar.

Hâdîs-i Şerif, liân esnasında yalan yere yemin eder endişesiyle ye­mini yasak etme hususunda mübalâğa göstermenin hâkime meşru' ol­duğuna delildir. Zîrâ Peygamber (S.A.V.) evvelâ sözle va'zu nasihatte bulunarak men'etmiş; sonra da burada görüldüğü veeihle fi'Ien yasak etmiştir. Kadının ağzına eî koymayı ise kimseye emretmediği anlaşı­lıyor. Yalnız Râfiî (— 627)'nin ifâdesi buna dâir bir îhâmda bu­lunmaktadır.

«Çünkü bu şehâdet mucibedir» cümlesinden murâd: Çün­kü bu şehâdet karı kocanın ayrılmasını yâhud yalan söyliyenin «;âb görmesini îcâbeder; demektir. Bu cümle iîe hadîs, beşinci lâ'netin vâ-cib olduğuna delâlet etmektedir.

Yemin ettirmenin keyfiyetine gelince: Bu hususta Hâkim ve Bnf7ıak':\bn\ Abbas (R.A.) "dan Hilâl b. Ümeyye'ye yemin verdirme hususunda Resulüliah (S.A.V.) "in ona :

«Kendinden başka ilâh olmayan Allah'a yemin ederim ki ben doğrucuyum, diye yemin et» dediğini, bunu dürt defa tekrarladığını rivayet etmişlerdir. Bu hadis uzundur. Hâkim onun iğin: «Buharı nin şartı üzere sahihtir» demiştir.[762]



1131/937- «Sohl b. Sa'd radnjaîlahü anh'den liân yapan karı koca­nın kıssası hakkında rivayet olunmuştur. Demiştir ki:

— Karı koca lânetleşmeyi bitirince, kocası :

— Bu kadını nikâhımda tutsam, onun hakkında yalan söylemiş olu­rum ya Resûlüllah; dedi. Müteakiben kadım Resûlüllah sallallahü aley­hi ve sellem kendisine emretmeden üç defa boşadı.»[763]



Bu hadis müttefekun aleyh'tir.

Hadîs-i Şerif hakkında yukarıda söz geçmiştir. Bu hadîs husu­sunda Sahihe-ıpı'de şu ma'lûmât verilmiştir: Uveymir-i Aclânî, Âsim b. Adiyy'e :

— Ne dersin? Bir adam karısının yanında bîr erkek bulursa onu Öldürürde sîz de öldüreni mi Öldürürsünüz yoksa ne yapar? Şunu benim İçin Resûlüllah (S.A.V.)'e soruver; demiş. Oda sormuş: Resülülîah (S.A.V.) bu sualleri hoş karşılamamış: ayıplamış. Hattâ Resûlüllah (S. A. V.) 'den işittikleri Âsım'ın gücüne bile gii/niş. Sonra mes'cleyi Pey­gamber (S.A.V.)e Uveymir'in kendisi sormuş. Resûlüllah (S.A.V.) :

— Seninle zevcen hakkında (âyet) indi. Haydi git onu getir; demiş. Ve neticede lâ'netlejilişler.Lânetleşmeyi bitirdikten sonra Uveymir:

Bu kadını nikâhımda tutsam, ben onun hakkında yalan söyledim;...; demiş.

Zührî : «B'iı vak'a lânetleşmelere yol olmuştur» diyor. Sehl (R.A.) mezkûr kadının hâmile olduğunu ve sonraları doğurduğu ço­cuğun anesinin adı ile çağırıldığını söylüyor.

Ulemâ Hân âyetlerinin Hilâl b. Ümeyye ile karısı hakkında mı yoksa Uveymîr hakkında veya hor ikisi hakkında birden mi nazil olduğu hu­susunda ihtilâf etmişlerdir. Nevevî her ikisi hakkında indirildiğine taraftar olmuştur.[764]



1132/938- «İbni Abbas radıyallahü anhümâ'dan rivayet olunduğuna UÖre Peygamber saîlallahü aleyhi ve sellem'e bir adam gelerek:

— Karım hiç bir yoklayanın elini reddetmiyor; demiş. Resûlüllah (S.A.V.):

— Onu uzaklaştır; buyurmuş. Adam:

— Nefsimin onu takİbedoceğinlen korkarım; demiş. Resûlüllah (S. A.V.):

— O halde ondan istifade et; buyurmuştur.»

Bu hadîsi Ebu : âvud ile Tlrmİzt ve Bezzar rivayet etmişlerdir. Hâvileri sikadır.

Nesai onu (yine) Ibnî Abbas (R.A.) 'dan gelen başka bir yoldan şu lâfızlarla tahrîc etmiştir: «Resûlüllar (S.A.V.):

— Onu boşa; demiş. Adam :

— Onun ayrılığına sabredemem; mukabelesinde bulunmuş. Peygamber (S.A.V.):

— O halde onu nikâhında tut; buyurmuşlardır.»[765]



İmam Ncvcvî (631 — 676) bu hadîse alelıtlak «sahih» diyiver-miştir. Halbuki İbni'l-Ccvzı (508 — 597) İmam Ahmcd'in: «Bmbâb-ta Peygamber (S.A.V.) 'den hiç bir şey sabit olmuyor: Bu hadîsin aslı yoktur» dediğini rivayet etmiştir. tbni'l-Ccvzi, imam Ahmcd'in bu sözünü ele alarak hadîsi mevz saymıştır. Halbuki kendisi hadîsi sa-hîh isnadla rivayet etmiştir.

Ulemâ: «Karım hiç bir yoklayanın elini reddetmiyor» ifâdesinin tef­sirinde ikiye ayrılmışlardır:

1— Sözün mâ'nası: Kadın kendisi ile zina etmek isteyen kimseyi geri çevirmez; demektir. Ncsaî, Hattabî, İbnü\-Arabi ve diğer bazı ulemâ'nın kavli budur.

2— Bunun inanası: Kadm.kocasımn malını har vurup harman sa­vuruyor; hiç bir isteyeni boş çevirmiyor; demektir. îmmn Ahmrd b. Hanbrl ile Esm'iî'mn kavli budur. İmam Ahmrd: «Kadın fahişelik edip dururken Peygamber (S.A.V.) onu nikâhında tutmasını kocası­na emredecek değildir.» demiştir. Esmaî; bu kavli İslâm ulemâsın­dan nakletmiştir. Hattâ İbni'l-Cevzî birinci kavle zâhîb olanlara redd-ü inkârda bulunmuştur.

Bazıları bu iki kavlin ikisini de beğenmiyerek: «Mânâ, bu ka­dının ahlaken basit olduğunu, yabancılardan pek kaçmadığını an­latmaktır. Yoksa kadın fahişe değildir; erkek ve kadınlardan na­muslu olduğu halde böyleleri pek çoktur» demişlerdir.[766]



1133/939- «Ebu Hüreyre radıyaüahü anh'den rivayet edildiğine göre kendisi Resûlüllah saîlallahü aleyhi ve scllcm\, lânetleşenler âyell indiği zaman:

— Her hangi bir kadın bir kavmin yânına onlardan olmayan birini koyarsa, o kadının Allah indinde hiç bir i'tibârı yoktur. Allah onu cennetine de koymıyacaktır. Hangi adam çocuğunu - yüzüne bakıp dururken - inkâr ederse Allah ondan rahmetini gizler hem onu gelmişlere geçmişlere karşı rezîl eder; derken işîtmiştir.»[767]



Bu hadîsi Ebu Dâvud, Nesaî ve İbnİ Nlâce tahric etmiştir. İbni Hib-ban onu sahîhlcmiştir.

«Yüzüne bakıp dururken» cümlesinden murâd onun kendi çocuğu olduğunu bilmesidir.»

Bu hadîsi yalnız Abdullah b. Yunun rivayet etmiştir. Abdullah bundan başka hadîs rivayet etmemiştir. Hadîsi, Abdullah'ın yalnız başına rivayet ettiğini i'tirâf etmekle beraber Dara Kutnİ dahî ri­vayet etmiştir. Bu bâbta Bczzar'm İbni Ömer (R.A.) 'den tahrîc et­tiği bir hadîs daha varsa da onun da senedinde İbrahim b. Yrzld vardır; bu zât zaîftir. İmam Ahmcd, Mücahid tarîki ile bu hadisin bir benzerini tahrîc etmiştir. Fakat o hadîsi dahî yalnız Vrki' ri­vayet etmiştir.[768]



1133 - a/940- «Ömer radıyallahü anh'den rivayet olunmuştur. De­miştir ki :

— Eğer bir kimse bir çocuğu göz kırpıncaya kadar ikrar ederse bir daha kendisine onu nefî hakkı yoktur.»[769]



Bu hadîsi Beyhakî tahrîc etmiştir. Hadîs hasen olup mevkuftur.

Hadis-i Şerif, çocuğu bir defa ikrar ettikten sonra artık nefî etme­nin sahih olmayacağına delildir ki, bu cihet ittifâkîdir. Fakat onu öğren­dikten sonra nefî etmiyerek susmanın hükmü ihtilaflıdır. Bazılarına gö­re, nefî etmeye hakkı olduğunu bilmeden bile sussa çocuk kendisinin­dir. Çünkü bu hak susmakla bâtıl olur. Diğer bazılarına göre nefye hakkı olduğunu Öğrenirse o zaman nefî edebilir. Zîrâ bilmeden mu­hayyerlik sabit olmaz. Öğrendiği dakikada susarsa çocuk kendisin-dir. Bundan sonra artık nefye imkân yoktur. İmam Şafiî ile bazıla­rına göre öğrendiğinin hemen akabinde nefî eder; gecikirse edemez. Buradaki acele örf-ü âdete göredir. Meselâ elbisesini giymek örfen gecikme sayılmaz.[770]



1133- b/941- «Ebu Hüreyre radıyallahü anh'den rivayet olunduğuna göre bir adam :

— Yâ ResulaNah gerçekten karım siyah bir çocuk doğurdu. (Ne bu­yurursunuz?) demiş. Resûlâllah (S.A.V.):

— Senin develerin varmı? buyurmuşlar:

— Evet; derriş :

— Bunların renkleri nasıldır? demiş. Adam :

__ Kırmızıdır; cevabını vermiş. Peygamber (S.A.V.):

— İçlerinde yağız olanları var mı? demiş:

__ Evet; cevabını almış:

— Peki bu nereden? demiş. Adam:

— İhtimal onu bir damar çek lîştir; demiş. Resûlüllah (S.A.V.)r

— Şu halde ihtimal senin bu çocuğunu da damar çek­miştir; buyurmuşlardır.»[771]



Bu hadîs müftefekun aleyh'tir. Müs'im'in bir rivayetinde: «O adam çocuğu nefye çalışıyormuş» ibaresi vardır. Sonunda: «Kendisine ondan istifâde İçin ruhsat vermedi» demiştir.

Hadîsimizdeki adamın ismi Damdan b. Katâde'dir.

Hattabî diyor ki: .«Bu. adamın sözü şüpheye tâ'rizdir. Galiba çocuğu nefi' etmek istemiş; fakat Peygamber (S.A.V.) çocuğun, nikâha ârd olduğuna hükmetmiş; benzemezliği ve rengi hüküm için delîl saymamış, buna tohumu bir olduğu halde develerde zuhur eden çe­şitli renklerden misal almıştır. Bunda kıyası isbat ve birbirine ben­zeyen iki şeyin aynı hükümde olacaklarını beyân vardır.» Hattabî sözüne devamla şunları da söylüyor: «Hadîste, kinayeli sözlerle h;ifld lâzım gelmediğine kazfitı ancak sarih sözlerle vâcib olacağına delil vardır.»

El-Mühelleb de şunları söylemiştir: «Tâ'riz sual içinse hadd îcabetmez. Hadd ancak yüz yüze gelerek birbirine şetim etmek su-rotiylo yapılan tâ'rizden dolayı lâzım gelir.»

Kurtubî, esmerlikle karalık gibi birbirine yakn renklerden dolayı çocuğu nefyetmenin caiz olmadığında hilaf bulunmadığı gibi cimâ'ı ikrar etmiş de istibra[772] müddeti geçmemişse beyazlıkla siyahlık­tan dolayı da nefyin caiz olmıyacağını söyler. Fakat bu îzâhât onun kendi mezhebine göre olsa gerektir. Zîrâ mes'ele ihtilaflıdır. Şâfiîler'e göre zina karinesi yoksa nefî caiz değildir.

Kadını zina ile itham ettiği erkeğin renginde bir çocuk doğur­makla ithamda bulunmak çocuğu nefî için kâfidir.

Hanbelîler'e göre karine varsa çocuğu nefî mutlak surette caizdir. Hilaf karine bulunmadığı zamandadır.[773]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com