Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

«(İddet Ve Yas Tutma Babı)»

«(İddet Ve Yas Tutma Babı)»



Iddeî: lügatte saymak demektir. Bazen sayılan şeye de iddet de­nilir.

Şerîatte : Cima' ile veya onun yerini tutan halvetle yâhud ölümle tc'kîd ecilmis bulunan nikâh elden gittikten sonra kadına lâzım gelen bekleme müddetidir.

İdde: Hanefîler'e göre. esas i'tihâriylc üç nev'idir: Hayızlarla, aylar­la ve doğurmakla geçen iddotlcr. Bunların her biri Kitapla sabittir.

[774] Boşenan kadınlar bizzat kendileri üç kur' müddeti beklesinler.»

âyet-İ kerîmesi hayızlarla beklenen iddetin delili olduğu gib'i:

«[775] Sizlerden vefat edip de geride bîr takım zevceler bırakanların zevceleri) bizzat dört ay on gün beklerler» âyeti aylarla 1;eklemenin:

«[776] Hamil sâhiblerinin iddeti ise doğurmalarıdır.» âyet-i kcimesi de doğurmakla iddet beklemenin delilidir, iddetin esas i'tibâriyle ncvı'leri üç olduğu gibi mezkûr nev'iler de üç şeyden biri ile vâcib olurlar. Talâk, vefat ve cima'.

İddet bekliyccek kadınlar: ya hayız görürler ya görmezler. Keza, ya hürdürler yâhûd câriye olurlar. Bu cihetler de nazar-ı i'tibare alı­nınca ortaya sekiz nev'i iddet çıkar. Şimdi bunları da sırahyahm:

1— Hayzını gören bir hür kadın bo.şanırsa üç- hayız müddeti bek­ler.

2— Hayzını görmeyen hür kadın boşanırsa üç ay müddet bekler.

3— Hayzını gören bir câriye boşanırsa iki hayız müddet bekler.

4— Hayzını görmiyen bir câriye boşanırsa bir buçuk ay müddet bekler.

5— Hür bir kadının kocası ölürse dört ay on gün bekler.

6— Cariyenin kocası ölürse iki ay beş gün bekler.

7— Hâmile kadınların iddeti doğrmakla biter.

8— Talâk-ı fârrda kadın iki müddetin uzun olanını bekleyecektir. fhdâd: Lügatte men'etmek demektir. Hıdâd dahî aynı mânâya kul­lanılır.

Şer'an: Kocası ölen veya talâk-ı bâinle boşanan kadınların iddetleri içinde zineti, kokulanmayı, sürme ve kına gibi şeyleri, terk etmeleridir.[777]



1135/942- «Misver b. Mahrame radıyaîlahü anh'den rivayet olun­duğuna göre Eşlem kabilesinden Sübey'a kocasının vefatından bir kaç gece sonra nîfas görmüş ve Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e gelerek kocaya varmak için ondan izin istemiş. Resûlüilah (S.A.V.) kendisine izin vermiş; o da evlenmiştir.»[778]



Bu hadîsi Buharı rivayet etmiştir. Aslı Sahiheyn'dcdir. Bir rivayette lâfzı şöyledir: Sübey.a kocasının vefatından kırk gece sonra doğurmuş­tur.»

Müslim'in bir rivayetinde «Zilhrî dedi ki: bu kadının kan gö­rürken evlenmesinde bir beis görmüyorum. Şu kadar var ki temizle­ninceye kadar kocası ona yaklaşmaz.» denilmiştir.

«Sübey'a (lî.Anhâ) gebe İken kocası Sa'd b. Havle Haccefü'l-Ve-da'ın sonunda Mekke'de vefat etti. Bunun üzerine onu 3enî Abdîddar kabilesinden Ebu's-Senâbil İsminde bir zâf istedi. Hz. Sübey'a ona var­madı. On güne yakm bir zaman bekledikten sonra nîfasını gördü. Bilâ­hare Peygamber (S.A.V.) 'e geldi O da:

— Nikahlan; dedi.»

Hadîs-İ Şerif, kocası ölen hamilenin iddetinin doğurmakla biteceği­ne delildir. Mes'clcde hilaf vardır. Cumhur Sahabe ile dört mezheb imamlarının kavli budur. Bunlar:

«[779] Hâmile kadınların îddeti doğurmalarıdır» âyetinin umumile de istidlal ederler. Derler ki: «Bu âyetin üst tarafı her ne kadar boşanan kadınlar hakkında ise de bu onun umumunu tahsis etmez. Âyetin umu- munun olduğu gibi kaldığına Abdullah b. Ahmed'in «cl-Müsncd» de Übey b. KâVdan rivayet ettiği şu hadîs dahî delildir:

«— Yâ -Resûlallah,(Hamilelerin iddetî doğumlarıdır) âyetinden murâd üç f&'âkla boşananmidir; yoksa kocası ölenmîdir? dedim:

— Hem üç talâkla boşanan hem de kocası Ölendir; buyurdular.r Aynı hadîsi İbni Ccrir, îhni Ebi Hâlim (247 — 327) Dâre Kutnl (306 — 385) ve diğer bazı zevat Hz. Übey'dcn başka tarikle fahrîc etmişlerdir. Bu rivayete nazaran Übeyy (E. A.) şöyle demiştir: «Bu âyet indikten sonra :

— Yâ Hesûlallah, bu âyet müşterekmîdir; mübhem mî? dedim. Resûtüllah (S.A.V.):

— Hangi âyet? d'ye sordu:

— (Hamilelerin iddetİ doğurmalarıdır) âyeti, hem boşananın hem kocası Ölenin iddeti mî? dedim:

— Ev,St; buyurdular.»

ibni Mos'ud (E.A.) 'dan buna kail olduğunu gösteren bir çok ri 'â yotlor vardır. İbni Mcrdövcyh'in rivayetine göre Hz. İbni Mesrud(R.A.)' «Kısa Nisa Sûresi (Sûre-i Talâk) her nev'i iddeti neshetmiştir.(Hamilelerin iddeti doğurmalarıdır) âyeti her boşanan ve kocası ölenin id-detidir. demiştir. îbni Mcrdcvcyh, Ebu Said-İ Hudrî'nin: «Kısa Nisa sûresi (Sure-i Talâk) Bakara Süresindeki âyetten yedi sene sonra İndi» dediğini rivayet ediyor.

Şn/iıryn, Ebu Davud, Tirmizl, Nçsaî, îbni Mâcc, îhni Ccrtr Ib~ ni'l-Münzir ve îbni Mrrdcvryh, Ebu Selemete'bni Abdirrahman'dan şu hadisi tahrîc etmişlerdir; «Demiştir kî: Ben İbnî Abbaş ve Ebu Hüreyre radıyallahü anhüm beraber İdik.Derken bir adam geldi; ve İbnİ Abbas'a :

— Kocasının ölür-ünden kırk gün sonra doğuran bir kadın hakkında bana fetva' ver; bu kadın helâlmidır? dedi. İbni Abbas:

İkİ iddetin sonuncusunu bekler; dedi. Ben:

— (Hamilelerin iddeti doğrmalarıdır.) dedim, ibni Abbas:

— O talâktadır» dedi. Ebu Seleme :

— Ya bir kadının gebeliği bir sene sürerese ne buyurursun? dedi. İbni Abbas yine:

— İki iddetin sonrakisini; diye cevap verdi. Ebu Hüreyre: Ben kar­deşim oğlu ile yani Ebu Seleme ile beraberim; dedi. Bunun üzerine İbini Abbas köîesî Küreyb'i Ümmü Seleme (R.A.) 'ye göndererek, bu bâbta sünnet cereyan edip etmediğini sordu. Ümmü Seleme (R.A.):

— Sübey'atüT-Esiemiyye'nîn kocası Sübey'a hâmile iken Öldürüldü. Sübey'a onun vefatından kırk gün sonra doğurdu. Müteakiben kocaya istendi ve Resûlüllah (S.A.V.) onu evlendirdi; dedi.»

Bu hadîsi Abd. b. Humeyd dahî Ebu Seleme'den tahrîc etmiştir. Onda mes'elenin Hz. Âİşe (R.Anlıâ) 'ya sorulduğu, onun da yukarıdaki cevabı verdiği, yalnız kırk gün yerine onun: «kocasının vefatından bir kaç gün sonra» dediği zikrediliyor.

Bu bâbta rivayetler çoktur; ve umumiyetle âyetin umumu üzere kaldığını gösterirler. Yine bu rivayetler, Bakara âyeti'nin bu âeytle neshedildiğini gösterirler.

Hz. Ömer, Ali ve İbnİ Mes'ud (R. Anhüm)'un mezhebleri de budur. Hattâ Ömer (R.A.):

— Boşanan kadın, kocası henüz karyolasının üzerİndeiken doğursa iddeti biter ve kendisine evlenmek helâl olur» demişti.r. Bakara âyeü'nden murâd:

«[780] Sizlerden vefat ederek zevcelerini bırakanların zevct..-ri b\z-ıâ\ dört ay on gün iddet beklerler» âyct-i kerîmesidir. Onu neshcden âycL ise

«[781] Hamilelerin İddetİ doğurmalarıdır.» âyetidir. Bu iki âyetin bi­rincisi Bakara surcsi'ndc, ikincisi Sûre-İ Talâk'tadır. Yani biri diğerin­den bir vecihle daha umumî bir vecİhle de daha hususîdir.

(Istitrad: Mantık ilminde beyân olunduğuna göre iki şey birbirine nisbet olunduğu zaman aralarında dâima dört nisbetten biri bulunur. Dört nisbet: (hususî ta'biri ile niseb-i erbaa) tebayün, tesâvî, umum ve husus mutlak, umum ve hususu min vecihtir. Meselâ: Akla kara ara­sında dört nisbetten mübayenet yani zıddiyet vardır. İnsanla beşer arasında müsâvaat vardır. İnsanla Peygamber arasında umum ve hu­susu mutlak bulunmaktadır. Çünkü her Peygamber insandır; fakat her insan Peygamber değildir. Sarı ile çiçek arasında da umum ve husus min vecih vardır, Zîrâ bazı saırılar çiçek ve bazı çiçekler sarı olabilir:' Fakat hor sarı, çiçek olmadığı gibi her çiçekte sarı değildir).

Şimdi İki âyetin umum ve husus taraflarını görelim: Birinci âyet mucclrinco dört ay on gün iddet bekleyecek kadınlar, doğurmakla iddet bekleyeceklere bakarak bir cihetle eamdır; çünkü mutlaktır. İkinci âyet ir,o yalnız hâmile kadınlara mahsustur. Bir cihetten de ehastır; yani yalnız kocası ölenlere mahsustur.

İkinci âyet de öyledir. Onda mevzu-u bahis olan kadınlar bir cihetle birinci âycttckilcrdcn camdır. Zîrâ hâmile kadın mutlaktır; kocası öle­ne de boşanana da şâmildir.

Halbuki birinci âyette yalnız kocaları ölen kadınlar zikredilmiştir. Bir cihetle de ehastır. Çünkü bu âeytte yalnız hamilelerin iddeti beyân edildiği halde birinci âyette hâmile olsun olmasın bütün kocası ölmüş kadınların iddeti zikredilmiştir.

Şu halde bu iki âyet arasında sûreten bir münâfât hâsıl olmuş oluyor. îstr bu münâfaatı gidermek için: İkinci âyet birinci âyetin ha­mileler hakkındaki hükmünü neshetmiştir. Artık hamileler dört ay on gün beklemiycceklerdir. Bunların iddeti doğurmakla biter. Fakat hâmile olmayanlar hakkında âyetin umumiyeti yine bakidir.

Bazıları yukardaki iki âyetle de amel etmiş olmak için: İki iddetin sonuncusunu beklemek îcabeder; derler. Bunlara göre kocası öldüğü zaman k;ıdm henüz doıırm;ımıssn onun id«Vi doğurmak!;! bilecek: do­ğurmuş .bulunuyorsa vefat iddı-li olan dört, ay on günü hektiyoevktir. On­lar mes'uliyeUen ancak yakînk? çıkılır: âyetlerin yalnız binle amel et­mek yakın ifâde etmez; diyorlar. Ancak kendilerine: «Sübey'a hadisinin hüküm hususunda nass olduğu hatırlatılmak suretiyle cevap verilmiştir. Bu hadîsi tc'yîd eden hadis ve eserler çoktur.[782]



1136/943- «Âişe radıyallahü anhâ'âan rivayet olunmuştur. Demiştir ki: Berîreye üç hayız iddet beklemesi emrolundu».[783]



Bu hadîsi İbni Mâcc rivayet etmiştir. Râvîleri sikadırlar. Lâkin hadîs ma'lûldür.

Bunu te'yid eden başka hadisler de vardır. Hadîs- Şerif cariyenin, iddetini hurreninkinden az kabul edcnlcrce iddetin kadına göre i'tibâr edileceğine delildir. Erkeğe bakamayacaktır. Çünkü Berîre'nin kocası esah kavle göre köle idi. Berîre âzâd olunmuştu.[784]



1137/944- «Şa'bî'den[785] o da Fâtıme binti Kays radıyallahü anhâ-dan o da Peygamber sallallahü aleyhi ve scllcm'den işitmiş olarak rivayet edildiğine göre üç defa boşanan kadın hakkında Peygamber (S. A.V.) :

— Ona mesken ve nafaka yoktur; buyurmuşlardır.»[786]



Bu hadîsi Müslim rivayet etmiştir.

Hadîs-i .Şrr'f, üç defa boşanan bir kadına nafaka ve mesken veril-"miyeceğine delildir. Lâkin nu's'ele ihtilaflıdır. İbni Abbas, Hamın-ı Batiri, Aid' Şairi ve bir rivayete göre İmam Ahmcd b. Hahbrl, Dd-vııd-ıı Zahirî ile tâbî'leri ve bütün hadîs imamları bu hadîsle istidlal ederek üç defa boşanan kadına nafaka ve mesken verilmiyeccğine kaail olmuşlardır.

Hz. Ömer b. Hattab, Ömer b. Abdülaztz, Iraklılar, Haneîîler, bîr rivayette İmam Sevr'i ve diğer bir çok ulemâ ise ona nafaka ve mes­ken vermenin kocasına vâcib olduğuna zâhib olmuşlardır. Delilleri:

[787] Onlara doğuruncaya kadar nafaka verin» âyeti ile:

«[788] Onları kendi oturduğunuz yerde İskân edin», âyet-i kerîmesidir. Onlar Fâtrma hadîsİ'ni kabul etmezler.

İmam Mâlik, Şafiî, Hz. Âişe ve fukahâ-i seb'a: «Üç defa boşa­nan kadına yalnız nafaka vardiı, mesken verilmez» derler. Bunlar:

«[789] Boşanan kadınlara meta' vardır.» âyctiyle istidlal ederler. Meskene gelince: o vâcib değildir; çünkü «oturduğunuz yerde iskân edin» buyurulması kocalarının olduğu yerde bulunmalarını icübeder. Bu da bittabi ihtilât iktiza eyler. İhtilât ise yalnız talâk-ı ric'îdc olur; diyorlar.

Bunlar Fâtıme binti Kays hadîsine çok ta'nedildiğini, bu ta'nlar muvacehesinde onunla istidlale imkân kalmadığını ileri sürerler. Fâ­tıme (R.Anhâ) hadîsine dört türlü ta'n yapılmıştır:

1— Bunun râvîsi kadındır. Hadîsi takviye edecek iki sâhidi yoktur.

2— Bu rivayet Kur'ân'ın zahirine muhaliftir.

3— Onun evinden çıkması mesken hakkı olmadığı için değil: Koca sının ailesi efradına dili ile eziyyet verdiği içindir.

4— Fâtıme (R.Anhâ) 'nın rivayeti Hz. Ömer (R.A.) 'in rivayeti ile muâraza halindedir.

Fakat bu la'nlara cevab verilmiş ve denilmiştir ki: «Râvînin ka­dın olması zarar etmez; nice sünnetler kadınların rivayeti ile sabit olmuştur; nitekim Siyer kitapları ile Sahâbe-i Kirâm'ın hayatlarını okuyanların ma'lûmudur.»

Hz. Ömsr (R.A.) 'in: «Biz Rabbimizîn kitabını ve Peygamberimi­zin sünnetini, bellediğini veya unuttuğunu bilmediğimiz bir kadının sözü ile bırakamayız.» demesi Fâtıme'nin belleyip bellemediğinde şüphe etti­ği içindir. Yoksa kendisi Hz. Âişe ve Hafsa (R.Anhâ) 'dan müteaddit hadîsler rivayet etmiştir.

Kur'an'a muhalif olması:

«[790] Onları evlerinden çıkarmayın» âyet-i kerîmesine aykırı düştü­ğü içindir. Fakat bazıları: «Bu hadîsle âyetin aralarını bulmak müm­kündür. Bu hadîs âmmın bazı fertlerini tahsis etmiştir» diyorlar.

Fâtıme hadîsinin Hz. Ömer hadîsi ile muârazasma gelince Hz. Ömer (R.A.) 'in yaptığı ziyâdeliği yani Allah'ımızın kitabını ve Peygambe-mizin sünnetini» ibaresini İmam Ahmcd b. Hanbcl inkâr etmiş ve ye­min ederek: «Hanj kitabullah'da üç defa boşanan kadına nafaka ve mes­ken vermenin vâcib olduğu nerede?» diyerek mezkûr ziyâdenin Hz. Ömer'den sahih rivayetle gelmediğini söylemiştir. Bunu Dare Kutnî nakleder.

Hz. Ömer (R.A.)'m: «Peygamber (S.A.V.)'i:

— Üç defa boşanan kadına mesken ye nafaka vardır;

derken işittim.» hadîsini ise İbrahim Nchaî, Hz. Ömer'den rivayet et­miştir. Halbuki İbrahim, hadîsi Hz. Ömer'den işitmemiştir; çünkü ken­disi Hz. Ömer'in vefatından bir kaç sene sonra doğmuştur.

Bazıları: Hz. Fâtıme'nin evinden çıkması kocasının ailesine eziyyet vermesinden ileri gelmiştir; iddiası yabancı bir sözdür; hadîsle alâkası yoktur. O, nafakaya müstehâk olsa Peygamber {S.A.V.) onun nafaka­sını verdirir; dilini tutmaması buna mâni' olmazdı» diyorlar.

Görülüyor ki bu hadîs etrafında münakaşa uzundur. İbni'l-Kayyim «cl-Hcdyü'n Ncbcviy» adlı eserinde onu daha da uzatmış ve bu hadisle amelin eâiz olduğunu isbâta çalışmıştır.[791]



1138/945- «Ümmü Aîıyye radıyallahü anhâ'dan rivayet olduğuna göre Resûlüllah saîlallahü aleyhi ve scttcm:

— Bir kadın kocasına tuttuğu dört ay on gün (yas) müstesna hic bir meyyit için üç günden fazla yas tuta­maz. Astb müstesna hiç bir boyalı elbise giyemez. Sürme çekinemez; koku dahî sürünemez; ancak temizlendiği za-rnan kust ve ezfârdan bir parça müstesna; buyurmuşlardır.»[792]



Hadîs müttefekum aleyh'tir. Buradaki lâfız Müslim'indir Ebu Dâvud ile Nesaî'do «Kinalanamaz» ziyâdesi (aynca) Nesaî'de «tarana-maZ) ziyâdesi vardır.

Asb: Eir ncv'i Yemen kumaşıdır. Bunun ipliği bir araya toplanarak bağlanır; sonra boyanır ve yayılır. Bu suretle bağlanan yerlere boya iş­lemediğinden kumaş alacalı kalır.

Kust : Bir ncv'i güzel buhur veya öd ağacıdır, Ezfâr da onun başka bir ncv'İdir. Hayizdan yıkandıktan sonra pis kokuyu gidermek için ka­nın eserini bunlarla gidermek bazı yerlerde âdettir.

Bu hadîste bir çok mes'eleler vardır ki, bazıları şunlardır :

1— Hadîs-i Şerif. Kadınm anne ve babasının olsun başkalarının ol­sun vefatı dolayısiyle ancak üç gün yas tutmasının caiz, üç günden fazlasının câİz olmadığına, keza kocasının ölümü dolayısiyle dört ay on gün yas tutabileceğine delildir. Yalnız Ebu Dâvud (202 — 275) un mürseller meyanında tahric ettiği Amr b. Şuayb hadîsine göre Pey­gamber (S.A.V.) kadına babası için yedi; başkaları için üç gün yas tut­mağa ruhsat vermiştir. Fakat hadis mürscldir; hucciyeti ihtifâflıdır.

2— Hadîsteki kadın ta'biri mefhum-u muhalifi ile küçük kızı hü­kümden çıkarmıştır. Binâenaleyh ona kocası için.-yas tutmak vâcib ol­madığı gibi kocasından başkaları için üç günden fazla yas tutmaktan da men' edilmez. Hanefîler'le diğer bazı ulemânın mezhebi budur.

Cumhur'a göre ise küçük hitabın umumunda dâhildir. Kadının zİk-mlhnesi ekser-i ahvale göredir. Vâkıâ küçük henüz mükellef değilse de burada teklif onun velisine racî'dir. Küçüğü ziynetlenip süslenmekten o men' edecektir. Nitekim küçüğe iddet de vâcibtir; onun için kocası Ölür ölmez kocaya istenemez.

3— Hadîste «meyyit İçin» denildiğine göre mefhumu muhali­finden boşanan kadınlara yas tutmak îcabetmediği anlaşılır. Talâk-ı ric'îde bu hüküm Utifâlunir. Tn!âk-ı bâin'do ise ihtilAF vardır. Cumhur'a göre yine ihdati îâ/mı değildir. İmanı Şafii, Mâlik ve bir rivayette Ahmcd b. Huubcl bu kavle zâhibdirlor. Runlara göre ihdad, cimâ'a götüren yel kesildiği k;in me.şru' olmuştur. Bu ise ancak kocası öloıı kadında tasavvur olunabilir. Talâk-ı hâinle boşanan bir kadın üç talâkla boşanmamışsa kocasına nikâh edilebilir.

Hanefjier'ie diğer bir takım ulemâ talâk-ı bâin'le boşanan kadına dahî ihdâd lâzımdır. Çünkü ihdâd, nikâh ni'mnti elden gittiğine teessüf için meşru' olmuştur; bu mânâ ise kocası ölende tnlâk-i hâinle boşa­nanda müştereken mevcuttur. Bir do İddet nikâhı haram kılar; o halde nikâha mukaddeme ve sebep olan şeyleri do haram eder.

4— Bu hadis ihdârl'ın vâcib olduğuna değil, helâl olduğuna delâlet çimektedir. Halbuki ekser-i ulemâ onun vâcib olduğuna kaildirler. Bunun sebebi hadîsin Ümmü Seleme hadîsi ile kuvvet bulmuş olmasıdır. Ebu Dâvud ile Nrsaî'nin rivayet ettikleri bu hadîs aşağıda görüle­cektir. Vâkıâ İlmi Kesir onun hakkında: «Senedinde garabet vardır» demişse de yine kendisi İmam ŞâfiVmn Mâlik1 den rivayetine göre onun Ümmu Seleme'den geldiğini söylemiştir. Bu rivayet onun aslı ol­duğuna delâlet eder. Bu bâbta bir de İmam Ahmed'le Ebu Dâvud ve Nesai'nin tahrîc ettikleri şu hadîs vardır:Resylüllah (S.A.V.):

— Kocası Ölen kadın ne usfurlu ve kırmızı boyalı el­bise giyebilir, ne ziynet takınır; o kına da yakınamaz, sür­me de çekinemez; buyurmuşlardır.»

Hâjız bin Kesir: «Bu hadîsin isnadı iyidir.» demişse de Bcyhakî


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com