Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

«Hadâne Bâbı»

«Hadâne Bâbı»



Hadâne yâhud hidâne : Lügatle, kucağına almak, bağrına başmak ve kuluçka olmak mânâlarına gelir.

Şcrîatte : işini gücünü tedvir hususunda henüz müstakil olmayan çocuğu terbiye etmek ve onu tehlikeden zarardan korumaktır!

Küçük bir çocuk en zarurî İhtiyaçlarını görmekten bile âciz oldu­ğundan Aİlah-ü Zül Celâ! onun her nev'i ihtiyacını giderecek yardımcı­lar hâlkctmiş; ve mal, akid gibi şeyler hususunda babayı; terbiye hu­susunda da anneyi ona velî yapmıştır. Çünkü mal ve akid gibi şeylere baba daha muktedir; terbiye işinde de anne daha müşfik ve daha ma­hirdir. Nitekim Said b. cl-Müscyycb'in rivayet ettiği Hz. Ömer ha­dîsi de bu mânâyı te'yîd eder. Mezkûr rivayete göre : Ömer (R. A.) zevcesini boşamış da oğlunun kime verileceği hususunda Hz. Ebu Bekir'­in huzurunda karısîle dâvaya çıkmışlar. Ebu Bekir (R. A.) çocuğu an­nesine teslim etmiş ve Hz. Ömer'e de :

— Bu çocuk için annesinin tükürüğü senin yanında yiyeceği oğul balından, kovan balından daha hayırlıdır yâ Ömer; demiştir. Bunu bir çok eshâb'ın huzurunda söylemiştir.[901]



1180/934- «Abdullah b. Amr radıydllahü anhümâ'âan rivayet olun­duğuna göre bir kadın :

— Yâ Resûlaüah şüphesiz kî şu oğlum için karnım bir kap, memem su tulumu, sinem de mahfaza idi. Şimdi babası benî boşadı ve beni on­dan çekip almak istedi; demîş. Bunun üzerine Resûlüllah (S.A.V.) :

— Sen kocaya varmadıkça çocuğu almağa daha hak­lısın; buyurmuşlardır.»[902]



Bu hadîsi Ahmed ile Ebu Dâvud rivayet etmişlerdir. Hâkim onu sahînlemiştir.

Hadîs-i şcrîf, çocuğun terbiyesi için annenin daha münâ.sib oldu­ğuna delildir. Filhakika kadın kendisinin bu iş için daha lâyık olduğu­nu gösteren hususiyetler zikretmiş: Peygamber (S.A.V.) de kendisini haklı bularak çocuğu ona vermiştir. Burada hükmü iktiza ederi mâ­nâya tenbih vardır.

Bu hadîsin delâlet ettiği hüküm ittifâkîdir. Hulefâ-i Râşidîn'den Hz. Ebu Bekir'le Ömer (R. Anluımâ )'n\n mezhebi budur. İbni Abbas (R.A.): «Annenin kokusu, döşeği ve harareti çocuk.için tâ büyüyüp de başının çâresine bakıncaya kadar senden daha hayırlıdır» demiştir.

Bu iradîsi Abdilrrezzak (126—211) bir kıssa hakkında tahrîc etmiştir.

Hadîs-i şerîf, anne kocaya varırsa'hadâne hakkının sakıt olaca­ğına da delildir. Cumhur-u ulemâ'mn mezhebi budur. İbni'l-Münzir : «kendisinden hadîs bellediğim bütün ulemâ bunun üzerine ittifak ettiler» demiştir.

îbni Hazım ile başkaları hadâme hakkının kocaya varmakla sakıt olmadığına kaildirler.,Bunların delili : Hz. Enes'in validesi koca-' ya vardığı halde yine onun terbiyesi altında büyümesi ve Hz. Ümmü Seleme (R. Anka) Peygamber (S.A.V.) ile evlendiği halde çocuğunun kendi terbiyesi altında kalması ve diğer buna benzer vak'alardır. îbni Hazm babımızın bu hadîsi hakkında söz edildiğini söyler; ise de bunun doğru olmadığını Humcydî, Îbni'l-Mcdîzd, Buharı, Ahmcd b. Hanbcl ve îbni Rahaveyh gibi hadîs imamlarının bu hadîsle amel etmesi göstermektedir. Binâenaleyh bu gûnâ ta'nlara i'tibâr yoktur.

Îbni'l-Kayyim ise bu hadîs hakkında şunları söylemiştir : «Bu öyle bir hadîstir ki, ulemâ bunda Amr b. Şuayb'a muhtaç kalmış; ve burada onunla istidlal etmekten başka çâre bulamamışlardır. Ha­dîsin merkez-i sikleti Amır'dır. Evlenmekle hadâne hakkının sakıt olacağına bundan başka delâlet eden hadîs yoktur. Dört mezhebin imamları ile daha başkalarının mezhebi budur.»[903]



1181/985- «Ebu Hüreyre radıyallahii anh'den rivayet olunduğuna göre bir kadın gelerek :

— Yâ Resûlâllah, gerçekten kocam oğlumu götürmek istiyor. Hal­buki oğlumun bana faydası dokunmaya başlamıştı; bana Ebu İnebe ku­yusundan su taşıyordu: demiş. Arkasından kocası gelmiş.Derken Pey­gamber (S.A.V.) :

— Ey çocuk! şu baban şu da annen! (Haydi bakalım) hangisini İstersen onun elinden tut; demiş; çocuk hemen an­nesinin eline yapışmış; annesi de onu alıp götürmüştür.»[904]



Bu hadîsi Ahmed ile Dört'ler rivayet etmişlerdir. Tirmizî onu sa-hîhlemiştir.

Hadîsi Îbni'l-Kattan dahî sahîh bulmuştur.

Bu hadîs : çocuk kendisini kayırmaya başladıktan sonra anne ile baba arasında muhayyer bırakılacağına delildir. Ulemâ bu hususta ihtilâf etmişlerdir. Küçük bir cemâat bu hadîsle istidlal ederek çocuğun muhyyer bırakılmasına kail olmuştur. îshak b. Rchavcyh (168—238)'-in mezhebi de budur. Bunlara göre muhayyerlik yedi yaşından baş­lar.

Hanefîler'lc diğer bir takım ulemâ'ya göre. çocuğa muhayyerlik yoktur. Onlarca çocuk zarurî ihtiyaçlarını kendisi görmeğe başlayınca­ya kadar annesinde kalması, kendisini kayırmaya başladıktan sonra oğlanın babasına verilmesi: kızın ise annesinde bırakılması maslahata daha muvafıktır, imam Mâlik de muhayyer bırakılma meselesinde bir dereceye kadar Hanefilef'le beraber ise de ona göre çocuk erkek ol­sun kız olsun annesinin terbiyesinde bırakılır. Bir rivayete göre bunun hududu bülûğ'dur.

Çocuğa muhayyerlik tanımıyanlar : «Kocaya varmadıkça sen çocuğu almağa daha haklisin» hadîsinin umümîlc istidlal eder­ler ve: «Çocuğun ihtiyar etmeğe hakkı olsa annesi ona bakma hususun­da daha haklı olmazdı» derler.

Muhayyerliğe kail olanlardan bazılarına göre : çocuk annesi ile ba­basından hiç birini seçmese, kur'a çektirmeye* lüzum görülmeksizin annesine verilir. Zira hadânc hakkı onundur. Bu hak ondan eoeujîun ili-Uyarı ile intikal ediyordu. Çocuk kimseyi ihtiyar etmeyince asiı üzere kalır.

Bir takımları anne ile baba arasında kur'a çekilmesine taraftar ol­muşlardır. Çünkü kur'a Ebu Hürcyre hadîsinde zikredilmiş ve : Resûlülkh (S.A.V.): — Kur'a çekin! dedi. Fakat adam :

Benimle çocuğun arasına.kim girebilir? deyince Peygamber (S.A.V.) çocuğa :

— Öyle İse hangisini dilersen seç; buyurdular. Çocuk an­nesini seçti. Annesi de onu alarak gitti.» denilmiştir.

Bu hadîsi Bcyhakî tahrîc etmiştir.

Mezkûr hadise göre kur'a, seçme işinden önce olmak lâzım geliyor­sa da Huiefây-ı Râşidîn hazorâtı çocuğun ihtiyarı ile amel ettiklerinden seçme işi kur'adan evvel olmuştur.

Îbni'l-Kayyim (691—751) «el-Hcdyü'n-Ncbcviy» adlı eserinde muhayyer bırakmakla kur'a çekme islerinin ancak çocuğun yararına oldukları zaman nazar-i i'tibâre alınacağını, anne, babadan daha enim ve daha gayretli olursa kur'aya veya gocuğun seçmesine ba-kılmıyacağını söylemekte ve : «Çocuğun aklı zaîftir; o tenbelliği, oyunu tercih eder. Binâenaleyh bu işte kendisine müsâid davrananı seçerse onun seçmesine bakılmaz; ona daha faydalı olanın yanma verilir. Şe-rîatin bundan maadasına ihtimali yoktur. Peygamber (S.A.V.) :

«Yedi yaşında onlara namazı emredin; on yaşına vardık­larında namazı bırakırlarsa onları döğün. Hem onların yataklarım ayırın» buyurmuştur. Allah dahî :

«[905] Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu (cehennem) ateş. (in) den koruyun»

buyuruyor. Meselâ anne çocuku mektebe gönderiyor, yâhud ona Kur'ân öğretiyor, çocuk ise oyunu ve boydaşları ile düşüp kalkmayı tercih edi­yor; babası kendisine ses çıkarmıyorsa çocuğu almaya anne daha lâ­yıktır. Kurada kur'a veya muhayyer bırakma filân olmaz. Aksi halde dahî bövle hareket edilir» demektedir.[906]



1182/986- «Râfi' b. Sinan[907] radıyallahü unh'den rivayet oîunduğu-na göre kendisi müslüman olmuş karısı İse müslüman ofmayı kabul et­memiş. Bunun üzerine Peygamber sallaîlahü aleyhi ve sellem, anne­yi bîr tarafa, babayı da bir tarafa oturtmuş. Çacuğu dahî aralarına oturt­muş, derken çocuk annesine meyledivermiş. Resûlüllah (S.A V.) :

— Yâ Rab buna hidâyet ver; de (yerek duâ et) miş. (Bu se­fer) çocuk hemen babasına meyletmiş. O da onu almış.»[908]



Bu hadîsi Ebu Dâvud ile Nesaî lahrîc etmişlerdir. Hâkim onu sahîhlemiştir.

Şu var ki, tbni'l-Münzir nakle ehil olanların bu hadîsi sabit ka­bul etmediklerini söylemiştir. İsnadında da söz vardır, çünkü onu Abdülhamid b. Cu'jr.r b. Rafi' rivayet etmiştir. Bu zâtı Scvri ile Yahya b. Mam zaîf bulmuşlardır.

Hadîste zikredilen çocuğun kız mı yoksa erkek mi olduğu ihti­laflıdır. Bazıları «bu hadîste çocuğun muhayyer bırakıldığına dâir bir şey yoktur. İhtimal ki muhayyer bırakılacak yaşa henüz varma­mıştı. Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) onu yalnız ebeveyninin arasına oturtmuş ve kendisi hidâyet diliyerek duada bulunmuş. Bu dua bcrekeüyle çocuk babasını seçmiştir.» diyorlar.

Hadîs-i şerifte kâfir anneye do hndâne hakkı olduğuna delil var­dır. Çünkü hakkı olmasa Peygamber (S.A.V.) çocuğu bu kadınla koca­sının arasına oturtmazdı Srvri ile bir çok ulemâ'nın mezhebi bu dur. Fakat bu cevâz gocuğu kâfir yapmaktan emin olmak şartilcdir. Çocuğun kâfir olacağından korkutursa annesine vermek caiz değil­dir.

Cumhur'a göre ise kâfir bir annenin çocuk terbiyesine hakkı yok­tur. Zîrâ mürebbî çocuğu kendi dinine göre yetiştirmeğe çaldır. Bir de Cenâb-ı Hak müslümanlarkı kâfirler arasındaki dostluk alâkasını kes­miş, buna mukabil müminleri birbirlerine velî yapmıştır. Nitekim bu bâbta

«[909] Allah kâfirler İçin elbette mü'mİnîer aleyhine bir yol halketmiyecektir» buyurmuştur.

Cumhur, Râfİ' hadîsinin hüccet teşkil edecek kuvvette olmadığını, olsa bile bunun Kur'ân aycticrîyle neshodildiğini iddia ederler. Kâfir annenin, çocuk terbiye etmesi şöyle dursun Şafiîler'lc Hanbelîler'e ve diğer bazı ulemâ'ya göre müsiüman mürebbiyyenin bile adaleti şart­tır. Vakıa' : bu şr.rt son derece ağır ve riâyet olunması pek büyük güç-lüklçıe yo! açar; diye i'tirâzda bulunanlar olmuşsa da mezkûr zevata göre yine de fâsık kadınlardan mürebbiye olamaz.

Mürebbiyenin âkil, baliğ olması şarttır. Binâenaleyh deli, bunak, ve küçük kızdan mürebbiye olamaz. Çünkü bu sayılanlar kendileri bakıma muhtaçtırlar. îmam Mâlik1 ten gayri mezheb imamlarına göre hür­riyet bile şarttır. Zîrâ cariyenin kendine vilâyeti yoktur, ki başka­sına da velî olabilsin. Hadâne bir nev'i velî olma hakkıdır.

îmam Mâlik'c göre hür bir adamın cariyesinden doğan çocuğu­na satıîıncaya kadar câriye olan annesi bakacaktır. Satılırken artık hak babaya intikal eder. Delili :

«Her kim bir anne ile çocuğunun arasını ayırırsa Allah kıyamet gününde onunla sevdiklerinin arasını ayırır»

hadîs-i şerifi ve emsalidir.

Bu hadisi îmam Ahmcd b. Hanbcl, Tirmizî ve Hâkim, Hz. Ebu Eyyûb'tan rivayet etmişlerdir. Hâkim onu sahih bulmuştur.

Hz. Mâlik'e göre cariyenin bütün kazancı sahibinin malı olursa da hadâııc hakkı bundan müstesnadır.[910]



1183/987- «Bera'b. Âzib ' radıydtlahü anJı'den rivayet olunduğuna göre; Peygamber sallalJalm aleyhi ve scllcm Hamza'nın kızı için tey­zesine verilmesine hükmetmiş ve:

— Teyze anne mesabesindedir; buyurmuştur.»[911]



Bu hadîsi Buharî tahrîc etmiştir. Onu Ahmed, Hz. Ali hadisinden tahrîc etmiştir. O hadîsde Peygamber (S.A.V.) :

— Ki? da.teyzesinin yanında olacak. Çünkü teyze an­nedir; buyurmuştur.

Hadîs-i şerif, teyzeye hadâne hakkının sabit olduğuna delildir. «Teyze anne mesabesindedir» buyurulduğuna göre onun baba­dan ve anne anneden bile ileri gelmesi îcabederse de bunları icmâ' tah­sis etmiştir.

Hanefîler'e göre hadâne hakkı daha ziyâde şefkat ve merhamete istinâd ettiği için dâima anne tarafından aranır. Binâenaleyh çocuğun annesi yoksa, anne.annesine verilir. Bunlar, yukarıya doğru ne kadar çıkarsa çıksınlar diğerlerine yine tercih edilirler. Meselâ çocuğun an­nesinin anne annesi sağ ise çocuk ona verilir. Beri tarafta baba an­nesi sağ ve ötekine nazaran daha genç olduğu halde ona verilmez. Anne annesi yoksa baba annesine verilir. Yalnız îmam Züfer'e göre anne baba bir kız kardeş ile teyze, haba anneye tercih edilir. Çocu­ğun anne veya baba tarafından hiç bir ninesi yoksa sıra kız kar­deşlerine gelir. Bunlardan anne baba bir kız kardeşler diğerlerine tercih edilir; onlar yoksa; çocuk anne bir kız kardeşine verilir; o da yoksa sıra baba bir kız kardeşine gelir. Ancak îmam Muhammed'm Ebu Hanîfe'den bir rivayetine göre teyze, baba bir kız kardeşe tercilı edilir. Daha son fa sıra aynı tcrtib üzere teyzelere; onlar yoksa lı;ılalnra gelir. Fakat hu sayılanlardım hangisi çocuğa yakın akraba olmayan biri ile evlenirse hadâne hakkı sakıt olur. Bundan yalnız nine müstesnadır. Hakkı _şâkıt olanlar ho.şanırlar.sa aynı hakları yi­ne avdet eder. Zira «.mâni' zail oldukta memnu' avdet eder».

Çocuğun kadın akrabası yoksa sıra erkeklere gelir. Bunların da asabe olmak i'tibâriyo en yakın olanı tercih edilir. Çünkü velî ol­mak yakın akrabanın hakkıdır.

Sonra erkek çocuk anne veya ninesinin terbiyesinde yalnız ba­sına yiyip içmeğe, giyinmeğe ve taharetlenmeğe başlayıncaya ka­dar bırakılır. Bundan sonra o erkeklerin ahlâk ve âdabını Öğren­meye muhtaçtır. Bu işe baba daha münâsib olduğundan çocuk ona verilir. Kız çocuğu anne veya ninesinin yanında hayzmı görünceye kadar kalır; daha sonra iffet ve namusunu korumaya sıra gelir ki bu ise baha dahn lâyıktır.

İmam Ahmcd h. Hnnbri'öcn bir rivayete göre çocuğun annesi yoksa sıra baba annesine gelir. Fakat bu kavil zaîf bulunmuştur, İmam Mâlik'den bir rivayete göre : Teyze, baba anneden evlâdır. Delili Hz. Hamza (R. A.)'m kızı hadisesidir. Buharı üe Müslim'in itti-fakm rivayet ettikleri bu kıssü sudur : «Resûîüllah (S.A.V.)'in huzurun­da Ali, Ca'fer-İ Tayyar ve Zeyd b. Harise (R.Anhüm) hazerâtı Hz. Hamia'nın yetim ka.i.n kızını almak için dâva etmişler. Hz. Ali :

— Ben almağa herkesten ziyâde hak sahibiyim; çünkü amca­mın kızıdır; demiş. Hz. Zeyd :

— Benim kardeşimin kızıdır; iddiasında bulunmuş. Hz. Ca'fer de :

— Bu kız benim amcamın kızıdır. Teyzesi de nikâhım altındadır; şeklînde beyanatta bulununca Peygamber (S.A.V.) kızı teyzesine vermiş ve :

— Teyze anne mesabesindedir; buyurmuş. Ali'ye :

— Sen benden ben de sendenim; Ca'fer'e :

— Benim hilkat ve ahlâkıma benzedin; Zeyd'e dahî :

—? Sen bizim kardeşimiz ve meviâmızsın; buyurarak hep­sinin ayrı ayrı gönüllerini taltif etmiştir.» Hz. Zeyd'in iddiası Peyganv' ber (S.A.V.)'in onunla Hamza arasında vaktiyle kardeşlik -akdetmiş olmasındandır. Aynı hadîsi Ebu Dâvud da rivayet eder. Onun riva­yetinde : «Teyze anne demektir» ziyâdesi vardır.

İshale b. Rahcvcyh[912] rivayetinde ise şöyle buyurulmaktadır :

«Sana gelince ey Zeyd, sen bizim kardeşimiz ve meviâ­mızsın. Kız teyzesinin yanında olacak; zîrâ teyze anne-

hnam Buharı (194 — 256) «Kitabii'l-Mct/azi» nin «OmratiVl -Kaza* bahsinde şunları Inhrîc etmiştir: Peygamber (S.A.V.) çıktı. Ak­rabasından hemen Hamza'nın kızı :

— Amca amca! diye çağırarak onun peşine takıldı. Derken onu AIİ aldı; ve elinden tutarak Fâtıme'ye :

— Al bunu amcanın kızıdır; al götür; dedi. Bunun üzerine Ali ile kardeşi Ca'fer ve Zeyd b. Harise bu kız hakkında dâvaya durdular. Ali:

__ Onu ben aldım; o benim amcamın kızıdır; dedi. Ca'fer :

— O benim amcamın kızıdır; teyzesi de kadınımdır; iddiasında bu­lundu. Zeyd dahî :

— Kardeşimin kızıdır; dâvasını ileri sürdü. Nihayet Peygamber (S.A.V.) onun, teyzesine, Ca'fer'İn karısı Esma'ya verilmesine hük­metti.»[913]



1185/988- «Ebu Hüreyre radıyallahü onft'den rivayet olunmuştur. Demiştir ki: Resûiülah salaîlahü aleyhi ve sellem :

— Birinize hizmetçisi yemeğini getirdiği vakit onu kendisi iie beraber (yemeğe) oturtmazsa bir veya iki lokma

bârî Versin; buyurdular.»[914]



Hadîs müttefekun aleyh'tir. Lâfız Buharî'nindir.

Hizmetçi : Erkek, kadın hür ve köleye şâmildir. Emrin zahiri hiz-»metçiyi evin sofrasına oturtmanın; bu olmazsa ona yemeklerden bir iki lokma yedirmenin vücûbuna delâlet ediyor. Bu hadîsten anlaşılıyor ki, hizmetkârına kendi yedilinden yedirmeyi emreden hadîsten murâd : mutlaka beraber yemek veya kendi yediği yemekten onu doyurmak de­ğil; onu yemeğine bir iki lokma ile iştirak ettirmek imiş.

İbni'l-Münzir'in beyânına göre bütün ulemâ, hizmetçiye o yerde emsalinin yediklerinden yedirmenin vâcib olduğunda, katık ve elbi­se meselesinde dahî hükmün bu olacağında müttefiktirler. Yemeği birlikte yemeleri efdâl olmakla beraber vâcib değildir. Binâenaleyh efendisi, yemeğin iyisini kendine ayırabilir.

Bu hadîsin tamamı şöyledir :

ünkü onun pişirip kotarmasına katlanan odûp.» Bun­dan anlaşılıyor ki, bu hak, yemeği pişirmekte emeği geçen hizmetçiye mahsustur. Zîrâ yemekten canı ister. Aynı mânâ, onu taşıyanlarda da mevcud olduğundan hükmde onlar da dahildir.[915]



1186/989- «İbni Ömer radıyallahü anhümâ'âan Peygamber saîlap îahü aleyhi ve sellem'âen işitmiş olmak üzere rivayet edildiğine göre ResÛtüHah (S.A.V.) : .

— Bir kadın ölünceye kadar hapsettiği bir dişi kedi hakkında azâb olunmuş; ve onun sebebiyle cehenneme girmiştir. Kadın onu hapsettiği vakit doyurup sulama-mış; yerin böceklerini yemeye de müsaade etmemiştir; buyurmuşlardır.»[916]



Hadîs müttefekun aleyh'tir.

Musannif bu kadının kim olduğunu tesbit edememiştir. Bir rivayet­te kadın Himyer'li, diğer bir rivayette Benî İsrail'dendir.

Hadîsi şerîf, zulmen kedi öldürmenin haram olduğuna delildir. Ba­zıları kadının kâfir olması ihtimalini ileri sürerek küfründen dolayı azâb görmüş olmasını muhtemel saymışlardır. Onlarca kediden doiayı gördüğü a?.âb öteki azabı sadece arttırmıştır.

Nevcvî (631—676) kadının müslüman olduğunu söylüyor. Bu taktirde cehenneme girmesi bu günahı işlemiş olmasındandır.

Bazıları kadının kâfir olduğunu tasrih etmişlerdir. Aynı hadîsi tmam Beyhakî, Hz. Âişe (R. AnA4/dan rivayet etmiştir. Bu hadîste:

«Küfrü ve zulmü sebebiyle azabı hak etti.» denilmektedir.

Demiri «Şcrhü'l-Minhdc» da şöyle diyor : «Esah olan düşman­lık yapar.sa kedinin öldürülcbilmesidir. Fakat bu şekilde öldürüle­mez.»

Kaadı tyaz kediyi, beş zararlı hayvana katarak, zarar vermedi­ği halde dahî öldürülebileceğine kail olmuştur.

Radîs-i, şerîf mefhum-u muhalefet tarîki ile, kedi, ac. susuz bı-rakümazsa kapanmasında bir beîs olmadığına delâlet eder.[917]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com