Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
«Cinayetler»
«Cinayetler»
Cinayet: zararlı olan her memnu' fiildir. Bu fiil ba'zen insanın kendine, ba'zen de başkalarına âid olur. Başkalarına yapılan cinayet, ya cana, ya mala yâhud ırza karşı işlenir.
Ona karşı işlenen, ya canın çıkmasına yâhud kol ve bacakların kopmasına veya sakatlanmasına sebep olur. Cana karşı işlenen cinayetin: katil, salb (yani asmak) ve yakmak gibi nev'ileri vardır. Kol ve bacaklara karşı yapılan cinayet dahî kesmek, kırmak ve yaralamak suretlerinden birîle olur.
Mala karşı cinayet : ya gasb ya hıyanet yâhud da hırsızlık suretlerinden birîle olur. Gasb ve hıyanetin ahkâmı yerinde görüldü. Hırsızlığın cezası da hudûd bahsinde gelecektir.
Irza karşı cinayet: ya kazif yâhud gıybet yolu ile olur. Kazfiri cezası hadd vurmaktır. Gıybetin cezası ise uhrevîdir. Cana karşı işlenen ciııayellm Hanefîler beş kısma ayırırlar: Amd, şibh-i amd, hatâ, başka halâ yerine geçen katil ve sebepli ölüm.
1— Amd: Kasul demektir. Bir kimsenin bir İnsanı kılıç gibi parçalayıcı bir âletle kasten vurarak öldürmesine amd'en katil derler. Bunun hükmü : Büyük günah islemiş olmak ve kaatili kı.sâsen öldürmektir. Bu cinayet pek müthiş olduğu için cezasının da ona göre verilmesi, şer-i şerîf muktczâsıdır. Ancak dünyada buna yetecek tam bir cezâ yoktur. Cinayet o kadar büyüktür ki. katili i'dâm etmek dahî ona yeter bir cezâ teşkil edemiyor. Binâenaleyh onun tam cezası âhirele bırakılmış: dünyada kendisinden keffaret bile kabul edilmemiştir. Çünkü keffaret-tc bir cihetten cezâ varsa da diğer cihetten İbâdet olmak keyfiyeti vardır. Böyle tüyler ürpertici bir cinayetin cezasına ise ibâdet karıştmla-maz. Onun tam cezası cehennem olmalıdır. İşte bu cihet aklen böyle okluğu gibi naklen dahî ;
«[918] Her kim bir mü'mini kasten Öldürürse onun cezası ebedî (ye yakın) Cehennemde kalmaktır. Hem Allah ona gadab ve lâ'net efmİştir.» hııyurularak böyle olduğu te'yîd edilmiştir. Resûlüllah (S.A.V.) de :
«İnsan Allah'ın binasıdır; o binayı yıkan mel'undur.» buyurmuştur. Ancak Ölenin mirasçıları katili affeder veya mal mukabilinde onunla sulh yaparlarsa o zaman katil canını kurtarmış olur.
2— Şİbh-i Amd : Kasten yapılana benzeyen katildir, ve öldürmeye -âlet sayılmayan, taş, sopa veya yumruk gibi şeylerle insan öldürmektir. Hükmü: günahkâr olmak, keffaret vermek ve âkile yani yakınları üzerine ağır diyet sayılan yirmi beş adet iki yaşma basmış dişi deve yavrusu vermenin vâcib olmasıdır.
3— Hatâ: Av, yâhud harbederken düşman sanarak bir müslüma-nı öldürmektir. Hükmü: keffaret vermek ve âkilenin diyet ödemesidir. Bunda günah yoktur." Fakat bazılarına göre katil günahı olmasa da günah vardır. Zîrâ atarken dikkatle davranmamıştır.
4— Hatâ yerine geçen katil : Uyurken bir taraftan öbür tarafa dönerek bir insanı öldürmek gibi şeylerdir. Hükmü Hatânın hükmü gibidir.
5— Sebeble katil : Kendi mi İki olmayan bir yere kazdığı kuyunun içine bir insan düşerek ölmek gibidir. Bunun Hükmü: Sadece âkilc-nin diyet ödemesidir.
Görülüyor ki, kısas yalnız kasden insan öldürmede vâcib olmaktadır.
Şimdi biraz da kısası görelim :
Kısas : Lügatte mümâselet, yani benzerlik demektir. Şerîatte ise: Bir kimseye yaptığının mislini yapmaktır. Evet can yerine can alınması mülâhaza edilirse bu benzerliğe akıl ererse de can yerine mal alınmasına yani kaatili öldürmeyip ondan yalnız diyet almak suretiyle yapılan kısasa aklımız ermez; çünkü kısas cismin yok olmasına vesiledir. Mal ise onun devam ve bekasına hizmet eder. Fakat bizim aklımız ermemekle beraber bunrada yine de benzerlik vardır, Usûl-i Fıkıh'ta buna «misl-i gayr-i ma'kul» derler.
İslâmiyet'e 'düşman olanlar onun kısasına da düşmandırlar. Mübarek dînimizi çirkin göstermek için olanca çirkefliklerini ortaya atar; İslâmiyctin sadece meşru1 kılmak değil aynı zamanda bir hayat kaynağı saydığı kısasını bir vahşet tablosu bir gerilik Örneği, iğrenç ve yüz kızartıcı bir şeymiş gibi tasvirinden hiç utanmazlar. Yaptıkları propoğandalarla safdil İnsanları kandırmağa çalışırlar. Bittabi kaç kişi kandırabilirlerse müslümanların umumî nüfusundan o kadar kişi düşülecek ve müslümanların sayısı o nisbette azalacak demektir. Halbuki bu gafiller dünyada î'dâm denilen şey'in henüz kalkmadığını ve kolay kolay da kalkmıyacağını pek alâ bilirler. Bu günün î'dâmlari arasında iple asmak, zehirli gazla boğmak, elektrikle yakmak, kurşunla vurmak gibi bir çok şekiller mevcuttur. Bu saydıklarımız İçinde boynu kılıçla vurmaktan daha güzeli varmıdır? Daha doğrusu Ölüp de diriicn varmı-dır ki, şu Ölüm daha güzel, bu daha çirkin diye bir hükme varılabilsin? Bu vasıtaların her birini aynı zamanda öldürücü farzetsek bizce aralarında hiç bir fark kalmaz. Çünkü hepsinin yaptığı iş aynı iş ve sarf-ettiği zaman aynı zamandır. Bilâkis saydığımız îdâm vasıtalarının bazısı çabuk, bazısı geç öldürürse o zaman birinin ânî Öldürdüğü için fazla zahmet ve ızdırap çektirmediğini diğerininse ânî öldürmeyip bir kaç. saniye veya dakika ızdırap çektirdiğini tasavvur edebiliriz. Eu taktirde ise bcğenilmeyip çirkin görülecek î'dâm şekli, kılıçla yapılan kısas değil, iple boynundan asmak suretiyle yapılanı olmak gerekir.Çünkü kılıçla boynu vurulan adam şüphesiz ki beş on saniye sonra ölür. Halbuki asılan insan dakikalarca can vermeğe çalışır.
Görülüyor ki î'dâm hususunda îsiâmî usulü çirkin görenlerin beğendiği usul hakikaüa hiç de beğenilecek bİr^cy değildir. Kaldı ki bahis mevzuu i'dâmm mânâsı ok.şnmak değil, Ölümü hak etmiş bir muzır şahsı yok etmek demektir. Bilfarz babasını öldürmüş bir canavarın î'dârmnda güzdük aranacağına dehşet ve şiddet aramak; bu sureile bütün canilere bir ders-İ ibrot vermek, cinayetlerin önünü almak nok-ta-i nazarından her halde daha ma'kûl olsa gerektir. İslâmiyet düşmanları ne derse desinler dinimizde kısa.; hem meşru' hem de bir nev'i hayat kaynağıdır. Onun meşru' olduğuna Kitap, Sünnet ve îcmâ'-ı ümmet şahittir. Kitaptan delilimiz :
«[919] Ey müminler sîzin üzerinize kısas farz kılındı...» âyeti kerîmesidir. Sünnetten delili :
«Her kim insan Öldürürse biz de onu Öldürürüz» hadîsi şerifi ile bu bâbta göreceğimiz, hadîslerdir. Hayat kaynağı oluşunu ise:
«[920] sizin hısâsta hayat vardır ey akil sahipleri...» âyet-i kerîmesi ispat Emektedir. Bu gûnâ cemiyetli sözlere edebiyatta î'caz derler. Fahr-i Kâinat (S.A.V.) bunları «CevâmiU'l - Kelim» nâmı ile ifâde buyurmuşlardır. Bu bir kaç kelimelik âyetin mânâsı o kadar şümullüdür ki, yalnız bu âyet üzerinde bir kaç yüz sâhilelik bir eser yazılabilir. Biz bu deryâ'ya dalmadan geçmek mecburiyetindeyiz. Yalnız bu hayat deryasının üzerinden derin nefesler alarak atlayıp geçerken muhterem kari'lerimize bir nefha-i hayat takdim etmeyi boynumuza borç biliriz.
îmdi deriz ki : kısasta hayat vardır. Evet din düşmanlarının çirkin gördüğü kılıçla kelle uçurmakta hayat vardır, çünkü kasten adam öldüren kaatiiin kuş gibi havada uçan kellesini görmek onu müşahade edenlerin kalplerine o derece derin bir tesir icra edecektir ki, bir daha kendileri adam öldürmek şöyle dursun, onun tasavvurundan bile kaçınacaklardır. Bunun tahakkuk ettiğini düşünürsek neticeyi bulmak son derece kolay olur. Zira Öldüren bulunmayınca ölen de bulunamıyaeaktır. Ölen bulunmayınca kısas da bulunmıya-caktır. îşte hayat budur. Bunu bir kan dâvasına tatbik ettiğimizi düşünelim : yıllarca devam edogclen ölümlü dâva birden bire duracaktır. Çünkü: Öldürme sırası bizimdir; diyen taraf, karşı taraftan birini Öldürürse kendi kellesinin kılıçla uçurulacağmı ve bu işin üç beş sone, nihayet ölüme bedel kaydı ile hapiste yatarak günün birinde mutlaka kurtulacağı hülyasına benzemiyeceğini; bilâkis muhakeme biter bitmez hükmün infaz edileceğini düşünürde olduğu yerde mıhlanıp kalır. Bu oklumu, karşı taraf t vurulacak olan insan ölmedi, onu öldürecek olan bu tarafın katili ete ölmedi demektir. İşte âyet-i kerîmenin en kısa mânâsı bu, kısastaki hayatın en veciz medlulü de budur.
Nihayet AMahü Zülcelâl -hâşâ- bizlerden akıl alacak değildir. Onun emirleri, emirlerin en güzeli olduğu gibi nebileri de yasakların en müessiridir.[921]
1187/990- «ibnî Mes'ud radn/aUuhii auh'den rivayet olunmuştur. Demiştir ki: Resûlüllah sallallalıil aleyhi ve wllcm :
— Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim Resûlüllah olduğuma şehâdet eden müslüman bir kimsenin kanı ancak û'c sebeoten biri ile helâl olur: Dul zenpâre olmak, cana karşı canİa mukabele etmek ve dînini bırakıp, cemâati terkeder oln.ak sebeblerinden biri ile; buyurdular.»[922]
Hadîs müttefekun aleyh'tir.
Hadîs-i şerir, müslüman bir kimsenin ancak üç sebepten biri ile Öldürülebileceğine delildir, Hutılanliın birincisi dul zenpâre yani nuılısan olupta yine zina inlen kimsedir. Hunim hakkı recim sureliyle öldürülmektir. İkincisi : cana karşı can, yani kısas suretiyle î'damdır. Dinini terkeden ise İslâmiyetten dönen her mürted i!e irüdât vasıtasına anım ve şâmildir. Böylelcri tekrar İslama avdet etmezlerse öldürülürler.
«Cemâati terkeden» ta'hiri her nevi âsî ve bâgilere şâmildir. Bu hadiste kâfirden imana gelmesini isteyerek kendisi ile mukâtele odiiomiycceğinc, ancak şerrini defi' için mukâtele edilebileceğine isâret vardır: kâfir dînini bırakanlarda dâhildir; y.îrâ o İslâm fırtarı üzerine yaratılmış, lâkin bu fıtratı kendisi terketmi.ştir; diyenler de vardır.[923]
1188/991- «Âişe radıyallahü anhâ'dan Resûlüllah sallallahü aleyhi ve scîîem'ın şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur:
— Bir müslümanın katli ancak üç hasletten biri sebebiyle heîâl olabilir: Ya Muhsan zanîdir de recmedilir. Yâlıud bir müslümanı kasden öldüren adamdır; katledilir. Yâhud'da İsiâmdan çıkıp Allah ve Resulüne karşı harb eden ve binnetice öldürülen veya asılan yâhud o yerden sürgün edilen adamdır».[924]
Bu hadisi Ebû Dâvud ile Nesaî rivayet etmişlerdir. Hâkim onu sahîhlomistir.
Hndîs-i şerif yukarıki hadîsin ifâde ettiğini anlatmaktadır. «İsiâmdan çıkıp» denildikten sonra «Allah ve Resulüne karşı harbeden» buyurulmnsı müslümanhklim çıkan bir kimseye mahsus olan bir hükmü beyân içindir. Böyle bir kimseye muhârib yâhud yol kesici, sâkî derler ki, bunun hükmü ya öldürülmek, ya asılmak yâhud da sürgün edilmektir. Binâenaleyh bu hadîs yukankinden daha ehasstır.
İmam A'zam Ebû Hanîfc'yc g'örc nefî etmekten murâd: hapistir, îmanı Şafiî'ye göre ise nefî : bir beldeden başka beldeye sürj^ün ederek orada da aranması ve o kimsenin de kaçak vaziyeti almasıdır. Bazı'arına göre nefî yalnız kendi beldesinden sürgün etmekle: bir takımlarına göre de hudûc hârici etmekle olur.
Crrek hadisin gerek.se âyetin zahirleri nıüslümanlarııı hükümdarının bu eczalar arasında muhayyer olduğunu muhârib vaziyetteki salısın müslüman veya kâfir olmasının bu bâbta lıie bir te'sîri bulunmadığını gösteriyor. Filhakika İmam Mâlik : «hangi nev'iden olursa olsun yol kesildi mi, miıslümanlarm hükümdarı verilecek ceza hakkında âyetteki şıklaı\!a:ı birini seçmekle serbesttir» diyor.
Hu bâbtaki âyet-i kerime şudur :
»[925] Aflah ve Resulüne karşı harbederek yer yüzünde fesad çıkarmaya c.ılısanların cezası, ancak ve ancak Öldürülmeleri veyâ asılmaları yâlıud elleri İle ayaklarının çaprazlamaya kesilmesi ve yâhud o yerden sürgün edilmeleridir.»
Hanefîfcr'den bazıları İmam Mâlik'm sözüne şu cevabı vermişler-ir : Allah-ü Zülcelâl bu âyeti kerimede ceza nevilerini cinayet nev'i-lf rine karşılık olarak zikretmiştir. Ceza. cinayete £öre artar ve eksilir. Tcâlâ haz/etleri «Bir kötülüğün cezası onun m'sli bir köîülüklür» buyuruyor. Su halde en a£ır bir cinayete karşı en hafif cezayı tatbik yakışmaz. Bunun aksini yapmak da doğru değildir. Binâenaleyh gösterdiği /âhiri muhayyerlikle amel etmek eâiz değildir. Cezalar cinayetlere güre tevzi' edilecektir. Bu taktirde ise dört şekil hâsıl olur. .Şöyle ki :
1— Bir cemâat veya bir kişi yol kesmeğe çıkar da hiç bir icraatta bulunmadan ele geçerse tevbe edinceye kadar hapsolunur.
2— Şâyed bir müslümanın veya zimmînin malını almışlar; ve her birerlerine hırsızlık nisabı mal düşmüşse hepsinin elleri ve ayaklan çaprazlamaya kesilir. Bundan murâd: sağ elle snl ayaktır.
3— Müslümanları veya zİmmîleri öldürmüş fakat mallarını alma-mısiarsa kendileri de öldürülürler. Bu bâbta velilerin afvine bile bakılmaz.
4— IIrm öldürmüş hem de mallarını almışlarsa: ya elleri ayakları çaprazlamaya kesilerek öldürülürler ve asılırlar; yâhud yalnız öldürülür ve asılırlar. Hz. A!i ile İbni Abbas (R. Anhümâymn ve Nvlıai ile Hnid b. Cübcyr hazerâtınm kavilleri bu olduğu gibi Hanefîler'in mezhebi de budur.[926]
1189/992- «Abdullah b. Mes'ud radıyallahü anh'den rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellcm:
— Kıyamet gününde insanlar arasında ilk hüküm kanlar haı