Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

«Hadd-i Serıkat Babı»

«Hadd-i Serıkat Babı»



Serlkat: Lûgat'de bir şeyi başkasından gizlice almaktır. Türkçede buna hırsızlık denilir.

Şerbt'de dahi ayni manâya gelirse de şer't bir hüküm ifâde edebil­mesi için tarife bazı kayıdlar ilâve edilmiş ve «Serikat, âkil baliğ bir şahsın, gizlice Ur kimsenin korunan ve bozulmayan şeylerden olan on dirhem kıymetindeki malını almasıdır.» denilmiştir.

Bu mikdar mal çalanın hadd-i şer'îsi Hanefller'le TâbHn'den bir cemâate göre sağ elinin bilekden kesilmesidir. İmam Şafii'ye göre hadd-i serîye îcabeden hırsızlık çeyrek dinardır. İmam Mâlik ile İmam Akmed b. BanbeVe göre ya çeyrek dinar, yâhud üç dirhemdir. Hattâ Hasan-t Basri (21—110) ile Dâvud-u ZâMri (202—270» ve HarfclUr'e göre azı veya çoğu tahdld olunmaksızın her malı çalan hır­sızın eli kesilir.

Teali hszrettert malı, can ve ırzı muhafaza için yaratmıştır.

Bunun te'mini İçin de :

[54] Hırsizlık yapan erkek ve kadının ellerini kesiverin..» buyurarak hadd-i şer'î vaz'etmiştir. Hadd-i serikat'ın sünnetten delilleri aşağıda­ki hadîslerdir.[55]



1253/1050- «Aişe radıyallahü anhâ'âan rivayet edilmiştir. Demiştir ki: ResûIiillah saHaUahü aleyhi ve sellem:

— Bir hırsızın eli ancak çeyrek dînâr veya daha yu­karısında kesilir; buyurdular.»[56]



Bu hadîs mütfefekun aleyh'dir. Lâfzı Müslim'indir. Buhari'nin lâfzı şöyledir: «Hırsızın eli çeyrek dînârda ve daha fazlasında kesilir» Ahmed'in bir rivayetinde «Çeyrek dînârda (eli) kesin ama ondan aşağısında kesmeyin» Duyurulmuştur.

imam Ahmed'in rivayeti de Hz. Aişe (R. Anhâ)'dandır.

Hadd-İ serikatın kitâb-ı ilâhi ile sabit olduğuna az yukarıda arzetmiştik. Ancak hırsız ne mikdâr mal çalarsa eli kesileceği âyetde beyân olunmamıştır. Bu sebeble ulemâ ihtilâf etmişler ve ortaya bir kaç me­sele çıkmıştır.

Birinci mesele: Hadd-i serikat için muayyen bir nisâb olup olmadı­ğıdır. Cumhura göre nisâb şarttır. Delilleri buradaki hadîslerdir. Az yukarıda gördüğümüz vecihle Hasan-ı Basri ile Zahirîler ve Hârici­ler nisabın şart olmadığına kaildirler. Çünkü âyet mutlaktır. Bir de Bukârî'de Hz. Ebu Hüreyre'den rivâyeten şu hadîs vardır:

«Allah hırsıza lanet etsin, yumurtayı çalar eli kesilir ipi çalar (yine) eli kesilir.» Fakat kendilerine şöyle cevap verilmiş­tir: «Âyet-i kerîme çalınan şeyle onun mikdarını mutlak olarak ifâde etmiştir. Bu hadîs onu beyân ediyor. Sonra yumurtadan murâd: hakîka­ten yumurta çalmak değil hırsızın ne kadar aşağı duygulu olduğunu ve çaldığı şeyin ne kadar kıymetsiz bulunduğunu göstermektedir. Artık bu kadar kıymetsiz şeyleri çalmağa tenezzül eden elbette yarın kıymetli mallar çalmaya da cür'et eder. Binâenaleyh henüz âdet hâline gelmeden kıymetsiz şeyleri çalmaktan vaz geçmesi için kendisine ayni zamanda bir ihtardır.»

Mezkûr cevabı Hattdbi zikrederse de ondan evvel îbni Kuteybe (—266) aynı cevabı kaydetmiştir. Nisabı şart görmeyenlere şöyle de cevap verilebilir: «Mutlak olan serikat âyeti az mala şâmil oldu­ğu gibi bir tek buğday dânesinede şâmildir. Bu kadar kıymeti az olan bir şey için siz dahî el kesileceğine kail değilsiniz. Binâenaleyh mukabilinde el kesilecek malın en az ne mikdar olacağını ta'yin et­mek şarttır.»

İkinci mesele : Nisabın mikdarıdır. Nisab şart koşan cumhur-u ulemâ bunun mikdarı hususunda ihtilâf etmişler ve ortaya yirmi kadar kavil çıkmıştır. Bunların içinde delile istinâd eden yalnız iki tanesi olup, bunlarda Hanefîler'le Şâfiîler'in kavilleridir. Biz yukarıda bunları da gördük. Mezkûr kavillerin tafsilâtına gelince:

«El kesmeyi îcabeden hırsızlık en az on dirhem veya o kıymetde bir malı çalmaktır» diyen Hanefiter'in delilleri : «Peygamber (S.A.V.) zamanında kaikan'ın fiyatı on dirhemdi» diyen Ibn! Abbas (R. A.) ha-dîsile Buhâri ve Müslim'deki İbni Ömer (R.A.) hadîsi ve emsalleri­dir. Ibnİ Ömer hadisinde Peygamber (S.A.V.) bir kalkan için el kesdt» denilmektedir. Vâk'â bu rivâyetde kalkanın kıymeti üç dirhem ola­rak gösterilmişse de ayni rivayet sahîheyn'deki rivayete muarızdır. Kesilmesi îcabeden bir uzuv hakmda ise âzam! dikkat ve ihtiyatı göstermek gerekir. Bunun için de yüzde yüz bilinen mikdar ile amel edilir ki, o da on dirhemdir. İbntfl Arabî diyorki: «Sii/yan-ı Sevr: hadîs ilminde bu kadar büyük bir âlim olmakla beraber el kesmenin ancak on dirhemde vâcib olacağına zâhib olmuştur. Çünkü gelişi güzel el kesmek bilicmâ haramdır. Ona mubah muamelesi yapabil­mek ancak müttefekun aleyh olan yerde caizdir. On dirhem bütün ulemâ'nın el kesmek için ittifak ettikleri bir mikdardır. Binâenaleyh onunla amel edilir, ihtiyat da budur.»

îmam Şafiî ile Hİcar ulemâ sı'na ve diğer bazılarına göre el kes­menin nisabı çeyrek dînâr altın yâhud üç dirhem gümüştür. Onlar Hz. Âİşe (R. Anhâ) hadîsi ile istidlal ederler. Ve: «Uç dirhemin kıymeti zâten çeyrek dinardır. Çünkü Peygamber (S.A.V.) zamanında on İM dirhem bir dînâr ederdi. Sonraları da öylece devam etmiştir. Onun için diyet gümüş'ten (12000) dirhem altından (1000) dînâr almıştır» derler.

Bir delilleri de aşağıda gelen kalkan hadîsidir. Bu hadîs Peygamber (S.A.V.)*in üç dirhem kıymetinde bir kalkan çalanın elini kesdiğini ifâ­de ediyor, İmam Şafii: «Eğer Üç dirhemin kıymeti çeyrek dinar et­mezse el kesmek vâcibolmaz» demiştir. Hi. Osman (R. A./ın üç dir­hem kıymetinde bir mal, Hz. AH (RA.)ın iki buçuk dirhem kıymetinde Ur çeyrek dinar için el kestikleri rivayet olunmuştur ki; bunlarda Şafii'ye delîl olabilirler.

Üçüncü mesele: «El kesmek için nisab şarttır» diyenler altınla gümüşten başka bir şeyden nisâb ne ile takdir edileceği meselesinde ihtilâf etmişlerdir, İmam rivayet olunan meşhur kavle göre: şâir eşya dirhemle taktir olunur: Yani altınla gümüşün geçer fiyatları değişik olur, meselâ çeyrek dînâr iki dirhem kıymet tutar­sa eşya dirhemle kıymetlendirilir. İmam Şafiî ise: «Eşyayı kıymet­lendirme hususunda asıl olan altındır. Çünkü bütün yer altı cevher­lerinde asıl odur» demiştir.

Utema'dan Ebu Sevr, Evzâi ve Dâvud-u ZâHti, Şafiî'nin kavlini tercih etmişlerdir. İmam Ahmed ise Mdlik'in kavline zâhib olmuştur.[57]



1254/1051- lbni Ömer radıydUahü anhümd'ûan rivayet olunduğuna göre; Peygamber aleyhi ve seMemj kıymeti üç dirhem olan bir kalkan İçin el kesmiştir.»[58]



Hadîs müttefekun aleyh'dir.

Üç dirhemin çeyrek dînâr demek olduğunu yukarıda gördük. İmam Ahmed'in bir rivayetinde :

«Bundan (kıymetçe) daha aşağı olanında el kesmeyin»

Duyurulması da ayni mânâyı te'yîd eder.[59]



1255/1052- «Ebu Hüreyre radtydOahü anVden rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlüllah aleyhi ve sellem:

— Allah hırsıza lanet eylesin. Bir yumurtayı çalar eli kesilir; ipi çalar (yine) eli kesilir; buyurdular.»[60]



Bu hadîs dahî müttefekun alayh'dir.

Hadîsin Zahirilerin delülerinden olduğunu, fakat te'vil edildiğini yukarıda görmüştük. İmam A'me buradaki yumurtayı demirden yumurta; ipi de gemi halatı diye te'vil etmişse de bu te'vil doğru sayılmamıştır. Zira hırsızı tekdir ve ta'yib İçin vârid olmuştur.[61]



1256/1059- Atse radtyaOahu anhâ'ton rivayet edildiğine gör» Re­sûlüllah (S.A.V.) (Üsame'ye) :

— Allah'ın hududundan bir hadd hakkında şefâatmı ediyorsun?: bundan sonra ayağa kalkarak hutbe okumu} ve :

«Ey nâsî sizden Öncekiler ancak ve ancak şu sebeble he­lak olmuşlardır: Aralarından şerefli bîri hırsızlık ederse onu bırakırlar; zaîf olan çalarsa ona haddi tatbik ederler­di. Uâh...» buyurmuşlardır.[62]



Hadîs müfttefekuna leyh'dir.Lâfız Müslim'indir.Müslim'in Alşe (R. Anhâ)'dB.n başka bir yolda gelen rivayetinde Aişa (R. Anhâ) : «Es­kiden kadın bir malı emaneten alır da onu inkâr «derdi. Bunun üzerine Peygamber (S.A.V.) etinin kesilmesini emir buyurdu» demiştir.

Hadîs-i şerifteki hitâb Hx. Ütamet-ü'bnü Zeyd'dir.Buhâri'nin ri­vayetine göre: Bent Manzum kabilesinden hırsızlık eden bir kadın[63] Kureyş'i bir hayli meşgul etmiş. Kendi aralarında konuşurken : «Resulüİlah (S.A.V.) ile kim konuşabilir; onun sevdiği Üsâme'den başka huzuruna çıkmağa kim cesaret edebilir? demişler. Nihayet O da Resûlüllah (S.A.V. )'le konuşmuş. Resulü Ekrem (S.A.V.) kendisine :

— Allahın hududundan bir had hakkında şefâatmı ediyorsun? demiştir.

Hadîsteki istifham inkârîdir. Her halde Üsame (R. A.) hadd-i şer'i hususunda şefaat olmadığını biliyormuş.

Bu hadîsde iki mesele vardır :

1— Hudud-ü şer'i hususunda şefaat yasaktır. Buharı bunun için ayrı bir bâb tahsis etmiştir. Bu hadîsin bazı rivayetleri şefaatin, me­sele mahkemeye aksettikten sonra yasak olduğuna delâlet ediyor. Me­selâ bir rivayette Fahr-i Kainat (S.A.V.), Hz. Üsameye :

— Hİç bir hadd İçin şefaatçi olma, çünkü hudûd bana dayandımı artık bırakılmazlar; buyurmuşlardır. Ebu Dâvud ile Hâkim Hz. İbni Ömer (B. A.)dan şu hadîsi tahrîc etmişlerdir :

«Resûlüllah (S.A.V):

— Eğer bir kimsenin şefaati Allahın hududundan bi­rinin arasına girerse o kimse muhakkak Allahın işinde ona zıd hareket etmiş olur». Bu hadîsi Hâkim sahîhlemiştir. Ayni hadîsin başka rivayetlerini İbni Ebi Şeybe (— 234) Hz. Ibnt Ömer'den mevkufen Taberânî (260—360), Hz. Ebu Hüreyre'den mer-fu' olarak tahrîc etmişlerdir. Dâre KutnVmn Hz. Zübeyr'den mevsul olarak tahrîc ettiği şu hadîs dahî bu cümledendir:

«Dava hâkime varmadıkça şefaat edebilirsiniz. Fakat hâkime varır da hâkim afvederse Allah o hâkimi affet­mez.» «Bu hadîsin Hz. Urvetü'bnü Zübeyr'den bir de mevkuf rivayeti vardır. TdberânVnin tahrîc ettiği bir rivayetin lâfzı da gudur :

«Zübeyr bir hırsıza tesadüf etmiş de ona şeâfattc bulunmak istemi; (kendisine: Dur bakalım dava) hâkime varsın da (öyle şefaat edersin) demişler. Bunun üzerine Hz. Zübeyr :

— (Dava) hâkime vardığı zaman artık Allah şefaat edene de edile­ne de lanet etsin; demiştir». Hadîs imamları bu mevkuf rivayeti daha mu'temed kabul etmişlerdir. îleride «Hz. Safvan (R.A.)'m hırkası» kıssası da gelecektir.

Bütün bu hadîsler, dava hâkime arzedildikten sonra şefaat yapma­nın haram olduğunu isbat hususunda birbirlerini takviye ederler. O halde hâkime vâcib olan vazife hadd-i şer'iyi vurmaktır. Hattâ ulemâ'-dan ibni Abdilberr bu hususta icmâ' bulunduğunu iddia etmiştir. imam Mâlik'ten nakledildiğine göre: başkalarına eziyet vermekle meşhur olan suçlu ile eziyyet vermeyen arasında fark görür, ve: «Eziyyet verene şefaatte bulunmak mutlak suretde caiz değildir. Eziyyet vermeyene davadan Önce şefaat yapılabilir» dermiş.

2— Emaneten kullanmak üzere alman şey inkâr edilirse inkâr edenin elini kesmek vâeibolur. Bu bâbda Nesaî ile Abdürrezzak da hadîsler rivayet etmişlerdir, imam Ahmed b. Haribel ile Zâhİrîler'in mezhebi budur.

ibni DakikVl-ld (625—702) : «İnkâr ettiğini bildiren rivaye­tin çaldığını gösteren rivayet üzerine tercihi anlaşılmadıkça inkâ­ra terettüb eden hüküm sabit olamaz» diyor. Cumhur-u ulemâ'ya göre emaneten alman malı inkâr etmekle, el kesmek vâcibolmaz. Çünkü el kesmeyi emreden âyet hırsız hakkındadır. İnkâr edene «hırsız» denilmez. Ibni'l Kayyım (691—751) cumhur'un kavlini reddederek inkârın, hırsızlık isminde dâhil olduğu iddia etriıişsede kendisine : «İnkârın hırsızlık isminin şümulüne girmesine lügat müsâid değil­dir. Delîle gelince : inkâr edenin eli kesilmesi bu hadîsle sabit ol­muştur» diye cevap verilmiştir.

Cumhur-u ulemâ, Mahzûmiyye hadîsinin Hz. Aişe, Câbir, Urvetû'bnü Zübeyr ve Mes'ud b. Esved tarîklerile «çaldı» lâfzîle vârid olduğunu onu Buhârt ile Müslim'in ve Beyhakî'nin de çalmayı tasrih ederek rtvâ-yetde bulunduklarını söylerler. Böylece onlarca burada hırsızlık tekarrur etmiştir. İnkâr rivayeti el kesmenin inkâr sebebîle olduğuna delâlet etmez. Kadının inkârı kendisine bir âdet olduğu artık herkes onu inkarcı olarak tanıdığı için zikredilmiştir. Yoksa elinin ke­silmesi harsızhğmdan dolayı idi. Bu cevabı Cumhur'un namına Hat-tabî vermiştir. Aşağıdaki hadîs dahî cumhur'un mezhebini te'yîd etmektedir.[64]



1257/1054- «Cabir radtyaüahü anh'dan Peygamber (S.A.V.)'d«ı ifümlş olarak rlvaywt edildiğine gtfre efendimli :

— Hâin, yağmacı ve muhtelisin («İM) kesmek yoktur; buyurmuşlardır.»[65]



Bu hadîsi Ahmed ile Dörf ler rivayet etmiş, Ttrmlit ile tbni Htbban da onu sahîhlemişlerdir.

Cumhur şu mütâlâada bulunuyorlar: Elindeki, emânetten istifâde ettiği şeyi inkâr eden hâindir. Bu kelime her türlü hıyanet yapanlara âmm ve şâmil ise de eli kesilmek sadece aldığı eşyayı inkâr edene mahsustur.

Hadîs-i şerif üzerinde hadis ulemâsının sözleri çoktur..

Hftln : «Aşikâre yapamadığı şeyi kalbinde gizleyen mânâsına ise de burada ondan murâd bir malı sahibinden, gizli olarak onu korur ve hoş tutarmiş gibi görünmekdir» diyorlar.

Yağmacı : Baskın yaparak zorla başkalarının malını alandır.

Muhtelfs : Bir malı kurnazlıkla çalan, yâhud kapıp kaçandır.

Usul-ü fıkıh ilminde hırsız kelimesinin yanında tarrâr ve nebbâş ta'birleri mevzu-u bahis olurlar. Zîrâ csârik» korunan bir malı gizlice alan hırsızdır. Âyet-i kertme'de bunun hükmü elinin kesilmesi olduğu beyân edilmiştir.. Fakat mezkûr hüküm birer nevi hırsız demek olan tarrâr ile nebbâş hakkında hafidir. Zîrâ, tarrâr: yankesici demektir. Bunun hırsızlığı âdi hırsızukdan farklıdır. Adî hırsız bir malı sahibi ya­nında yokken çalar, Tarrâr ise sahibinin huzurunda, fakat onun habe­ri olmadan çalar. Bittabi gözünün Önündeki bir şeyi göstermeden çal­mak büyük bir maharettir. Binâenaleyh yankesiciye «hırsızların us­tası» denilse yeridir. Bu sebeble âdi hırsıza sabit olan hüküm yankesici hakkında evleviyetle sabit olur. NebbAş'a gelince: Nebbâş kefen soyu-cudur. Bunda da bir gûna hırsızlık varsa da ötekiler derecesinde defildir. Çünkü kefen soyucunun hırsızlık yaptığı yer korunan bir yer değildir. Şu halde ona hırsız hükmü verilemez, imam Ebu Yusuf in Şafiî'ye göre ise eli kesilir.

Hadîs-i şerifte zikri geçen muhtelisden murâd ihtimal ki neb-bâş hükmünde olan hırsızdır.

Ulemâ çalman malın korunması hususunda ihtilâf etmişlerdir. İmam Ahmed b. Hanbel ile HAHciler'e ve bazı Zahirilere göre malın korunması şart değildir. Çünkü korunmanın şart olduğuna ldtab ve sün­netten bir delîl yoktur. Sair ulemâ bu hadtsle istidlal ederek korunma­nın şart olduğuna kaildirler. İbni Battal (— 444): «lûgaten hırsız­lığın mânâsında korumak vardır» demiştir.[66]



1258/1055- «Rafl' b. Hadîc radıyallahü anh'dan rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlüllah sdlaUahü aleyhi ve selUnft :

— Meyve ve hurma yağı için el kesmek yoktur; «tor­ken işittim.»[67]



Bu hadîsi bundan evvelki hadîsde rV.ri geçen zevat rivayet etmiş­lerdir.Onu Tîrmtzt ile İbni Hibbân da sahShlemişlerdir.

«Keser» hurmanın iç yağı dedikleri beyaz bir şey üp, sığır dili gi­bi hurmanın ortasından çıkar, araplar bunu yerler.

Meyve'den murâd: henüz abacında bulunan hurma ve sairedir. An­cak yaşma da, kurusuna da şâmildir.

Bu hadîsi ümmet kabul ile telâkki etmiştir. Hadîs meyve ve emsa­lini çalmanın el kesmeyi îcabettirmeyeceğine delildir. Zahirin e bakı­lırsa ağacındaki meyve ile devşirilmişin arasında fark yoktur. Nitekim İmam-ı Âzam Ebu Hanîfe'nin mezhebi de budur. Ona göre yiyecek çalmakla asılları mübâh olan av, odun v ot gibi şeyleri çalmak el kesmeyi îcâbetmez. Meyveler hakkındaki delili bu hadîsdir.

Cumhur-u ulema'ya göre ise her muhafaza edilen malı çalmak el kesmeyi icabeder. Bunlar serîkat âyeti'nin umumuna ve el kesme hu­susunda nisâb bildiren hadîslerle istidlal ederler. Buradaki RftfP hadî­si için tmam Şafiî «MedtnelHer'in âdetleri vecihle vârid olmuştur. Çünkü onlar bahçelerin etrafına duvar yapmazlar; d kesilmemesi de duvar yapmadıkları içindir. Duvar yapsalar, hüküm şâir eşya gibi olur­du» demiştir.[68]



1259/1056- [69]Ebu Ümeyyete'l-Mahzumt radıyallahü anh'den ri­vayet edilmiştir. Demiştir ki: Resûlüllah salaUahü aleyhi ve sellem hırsı ılığını adam akıllı l'tlraf etmiş, fakat yanında mal bulunmamış bir hırsız getirdiler. Resûlüllah salaUahü aleyhi ve sellem ona :

Senin hırsızlık ettiğini zannetmiyorum; dedi. Hırsız:

— Bilâkis) cevabını verdi. Aynı sözü ona İki veya üç defa tek­rarladı. Nihayet emir buyurarak (eli) kesildi; ve adamı getirdiler. Re­sûlüllah (S.A.V.):

— Allaha tevbe ve istiğfar et; dedi. Hırsız :

— Allaha tevbe ve İstiğfar ediyorum; dedi. Bunun. Üzerine Resû­lüllah (S.A.V.) üç defa :

— Allahım bunun tevbesini kabul buyur; dedi.

Bu hadîsi Ebu Dâvud, Ahmed ve Nesaî tahrîc etmişlerdir. Lâfız Ebu Davud'undur. Râvîieri mu'tetneddirler. Ayni hadîsi Hâkim, Ebu Hüreyre (R. A.J'dan tahrîc eylemiş, yalnız onu mânâsı i'tibârile nak­letmiş; ve o adam hakkında : «Resûlülah (S.A.V.) :

— Bunu götürün; elini kesin sonra onu haşlayın; bu­yurdu» demiştir.[70]



Hadîsi Bezzâr dahî (Ebu Hüreyre'den) tahrîc etmiş ve : «İsna­dında beis yoktur» demiştir.

HattâM : t bu hadîsin isnadında söz, vardır; bir hadîsi meçhul biri rivayet ederse o hadis hüccet olmaz; ve onunla hüküm vermek îcâb etmez» diyor. Abdvîhak ise : «İsnadında zikri geçen Ebufl Münzir'den ylruz îshâk b. AbdiUâh b. Ebİ Talhâ hadis rivayet etmiştir; başka rivayet eden yoktur» demektedir.

Hadis-i şerif hâkimin hırsıza inkarı telkin etmesi gerektiğine delil­dir. Rivayete göre Peygamber (S.A.V.) bir hırsıza :

— Çaldlhmi? diye sormuş ve : «hayırde» buyurarak ona inkârı telkinde bulunmuştur. Fakat Râfiî (— 627 ): «ulemâ bu ha* dîsi sahîh bulmadılar» demiş; Gazali dahî : «Hayır de» ifâdesini imamların sahih bulmadığını söylemiştir. Bçyhakî'nm, Ebu'd - Derdi (R.A.ya. mevkuf olarak rivayet ettiği şu hadîs de telkini te'yîd eder:

«Ebu'd - Derda'ya hırsızlık etmiş bir câriye getirmeler. Ebu'd-Derda cariyeye:

— Çaldınmı? diye sormuş ve : «hayır de» şeklinde telkinde bulun­muş; câriye:

Hayır; cevabını vermiş o da kendisine yol vermiştir.» Bu rivayetin bir benzeri de Hz. Ömer (R. 4./dan naklolunmuştur. Telkine delalet eden rivayetler diğer saha be-i klrâm'dan da nakledilmiştir.

Hırsızın ikrarı, hakkında ulemâ ihtilâf etmişlerdir. İmam Ahtned, Ebu Yusuf, Züfer ve diğer bazı zevata göre hırsızlık ikrarla sabit olmak için hırsızın iki defa ikrar etmesi mutlaka lâzımdır. Delilleri bu hadîsdir. Fakat hadisimizde ikrarın ikimi, üçmü yapıldığında râvî tereddüd etmiştir. Binâenaleyh bazıları : «İmam Ahmed ile ta-rafdarlarına ihtiyat olan, ikrarı üç defa şart koşmaları îdi. Halbu­ki onlar bunu yapmadılar» diye i'tirâzda bulunmuşlardır. îmam-ı Âzam, İmam Mühammed, İmam Mâlik, İmam Şafiî ve ekser-i ulemâ şâir ikrarlarda olduğu gibi burada da bir defa i'tirâfın kâfi gelece­ğine kail olmuşlardır.

Hadîsimizin Hâkim tarafından Hz. Ebu Hüreyre'den rivayet edi­len kısmı, kesilen elin dağlanması lüzumuna delâlet ediyor.

Hatim : ateşle dağlamaktır. Dağlamanın hikmeti kam kesmesidir. Zlrâ dağlanmazsa kan dinmeyebilir. Bu ise bittabi ölüm ile neticelenir.

Elin kesilmesi ve kesilen yerin dağlanması için emri hâkim vere­cektir. Kesme ve dağlama ücreti ile ilâç parası BeytirM-mal'den verilir.

Hırsızın eli kesilen kolunu boynuna asmak sünnetdîr. Bunu BeyhakVnin Fadâle b. ubeyd'den tahrîc ettiği şu hâdîsden anlıyoruz.

«Futtle'ye :

— Ne clttrsln hırsızın kolunu boynuna asmak iünnetd«nmldir? sorulmuş :

— Evet. Peygamber (S.A.V.)'in Mr hırsızın elini kesdlğint, sonra emir buyurarak kolunun boynuna asıldığını gördüm; cevabını vermiş­tir.» Buna benzer vak'alar Hz. AH (R.A.)'dan da rivayet olunmuştur.[71]



1261/1057- Abdurrahman b. Avf radtydlîahü anVdan rivayet olun­duğuna flöre; Resûlüllah saüdllahü aleyhi ve sellem :

— Hırsız kendisine had d vurulduğu vakit borçlu kal­maz; buyurmuşlardır.»[72]



Bu hadîsi Nesaî rivayet etmiş; ve onun münkati olduğunu açıkla­mıştır. EBA Hatim ise : «Bu hadîs münkerdir» demiştir.

Hadisi, Nesaî, Mittverb. İbrahim'den o da Abdurrahman b. Avfdan rivayet etmiştir. Halbuki Misver ceddi, Abdurrahman b. Avf'a yetişmemiştir. Nesdî : «Bu hadîs murseldir; sabit değildir» demiş­tir. Bu hadîsi Beyhakî dahî tahrîc etmiş; ve mürsel olmaktan baş­ka illeti de bulunduğunu söylemiştir.

Hadîs-i şerif hırsızın elini kesmek vâcibolduktan sonra artık çaldığı mal elinde telef olsa bile kendisine ödettirilmeyeceğine delâ­let ediyor. Bu bâbta o malı eli kesildikten sonra itlaf etmekle ke­silmeden itlaf arasında bir fark yoktur. Ulemâ'dan bazıları ile îmam-x Â'zam Sbû Hanîfe'nin mezhebinin bu olduğunu kendisinden İmam Ebû Yusuf rivayet etmiştir. İmam-ı Â'zam göre meselenin ta'lîli şöyledi: Bir yerde İki hakkın birletmesi İçtimâi usule muhaliftir. Binâenaleyh burada hırsızın elinin kesilmesi o lala karşı olan mes'uliyetinin de yerini tutar. Bundan dolayıdır ki, elinin kesilmesine sebeb olan malı tekrar çalsa Haneftler'e göre tekrar eli kesilmez. Maam&fİh Ebu Yu­suf & göre yine kesilir. İmam Şâfü'nin mezhebi de budur.

İmam Şafiî, Ahmed b. Hanbeî ve diğer bazı ulemâya göre hır­sız itlaf ettiği malı öder. Hanefller'e göre mal mevcud ise onu sahibine iade eder. ödemenin delili :

«El aldığı şeyi verinceye kadar ondan mesuldür» hadîs-i şerifidir .Şafiller buradaki Abdurrahman hadisini ihticaca elveriş­li görmezler. Kitabdan delilleri :

[73] «Mallarınızı aranızda batıl İle yemeyin..» âyetidir.

Aklî delilleri şudur : Hırsızhkda hem kul hakkı, hem de Allah hak­kı vardır. Bunların ikisini de hırsızdan almak gerekir. Birde çalınan malın aynı duruyorsa bilicmâ' sahibine verilir. Mal mevcud olmadığı zaman da buna kıyasen ödettirilir.[74]



1262/1956- «Abdullah b. Amir b. As radıyallahü anhümâ'dan ResO-Ifillah saüaUahü aleyhi ve seMem'âtn duymuş olarak rivayet göre ŞemKmln dalındaki hurmanın hükmü sorutmu): Peygamber aaUaUahü aleyhi ve sellem:

— İhtiyacı olan bir kimse etek yaymadan ağzı île alır­sa ona bir şey yoktur. Biraz hurma ile (oradan) çıkana Ödeme ve ceza vardır. Eğer hurmayı harmanında topladıkdan sonra kıymeti kalkanın kıymetine varan bîr mikd ar­la oradan çıkarsa ona da kesme cezası vardır; buyurmuş­lardır.»[75]



Bu hadisi Ebtı Dıvud ile Nesai tahric etmişlerdir.Hâkim onu sahîhlemiştir.

«Temr» yaş ve kuru hurma ve keza yaş ve kuru üzüm manâsına gelen cem'iyyetti bir isimdir.

Hadîs-i şerîf aşağıdaki meseleleri ihtiva etmektedir:

1— Muhtaç kalan bir kimse ihtiyacını gidermek için ağzı ile birisi­nin meyvesinden alabilir; bu kendisine mubahtır.

2— Fakat başkasının bahçesinden bir şey alıp götürmek kendisine haramdır. Eğer bağ bozulmadan ve meyveler devşirilmeden bir şey alıp giderse aldığını ödediği gibi kendisine ceza dahî verilir. Bağ bo­zumundan sonra alıp götürürse aldığı şeyler nisabı doldurduğu takdirde eli kesilir.

3— Hadîsde ödenecek şeyle Verilecek ceza hakkında tafsilât veril­memiştir. Fakat Beyhakî'nin rivayetinde bunlar tefsir edilmiş ve Ödeneğin: aldığının iki misli; cezanın da tenkil için dayak vurmak­tan ibaret olduğu açıklanmıştır. Beyhakî'nin rivayet ettiği hadisle mal cezası almanın caiz buğuna istidlal edilmiştir, tmam Şafii es­ki mezhebinden buna kail olmuş; fakat sonra ondan dönmüştür. Hazret-i $â/w'hin : cHiç bir kimseye bir şey için iki kat vergi ko­namaz, ceza ancak bedenlere tatbik edilir; malda ceza olmaz. Bu hüküm neshedilmiştir. Onu nesih eden nâsih de bizzat Resûtüllah (S.A. V.)*in, geceleyin koyunları' başkasının bağım telef eden zâta verdiği ödeme hükmüdür.Zarar ancak kıymeti ile ödenir...» dediği rivayet olunur.

4— El kesmenin vâcib olması için malın korunan mallardan ol­ması şarttır.Bu hüküm şu badisden dahî anlaşılmaktadır:

«Meyveîle, dağın koruduğu koyun içine! kesmek yok­tur. Meyveyi kurutma harmanı, koyunu da ağılı barın­dırırca o takdirde kalkanın kıymetini bulan malda el kes­me vardır». Bu hadîsi Nesaİ tahric etmiştir. Görülüyor ki, malın korunur olması hırsızlığın mefhumunda dâhildir. Onun için aldığı emanete hıyanet ederek onu sahibine iade etmeyene «hırsız» de­mezler. Cumhur-u ulema'mn mezhebi budur.

«Harİsetü'l - cebel» dağın koruduğu şey manasınadır.

Bazıları ona bu mânâyı vererek: «dağ vasıtası ile korunan mal ça-hnirsa el kesilmez» demişlerse de ekser-i ulemâ'ya göre murâd: ağı­lına varamadan karanlık basan koyundur. Hadîse bu mânâyı vermek daha muvafık görülmüştür.[76]



1265/1059- «Safvân b. Umeyye radıydttahü anVdan rlvftyet olundu­ğuna göre; Peygamber saUdtahü,aleyhi ve seJlem, onun cübbesinl ça­lanın elt kesilmesini er.ırettiğl, Safvan da hırsıza şefaatte bulunduğu zaman kendisine:

— Bubisi o adamı bana getirmezden Önce yapsaydına! buyurmuşlardır.»[77]



Bu hadisi Ahmed ile DÖrfler tahrîc etmişlerdir. İbnü'l-Cârûd ile Hakim onu sahîhlemişlerdir.

" Hadîs-i şerifi bir çok yollardan tahrîc etmişlerdir. Bunlardan biri de Tavûs'vn Safvan (R. A./dan rivayet ettiği tarîkdir, îbni Abdü-berr (368—463) bu yolu tercih etmiş; ve söyle demiştir: «Tlvte'un Safvan.'dah işitmiş olması mümkündür. Çünkü kendisi Osman (R. A.)'a yetişmiş ve : Ben Resûtöllah (S.A.V.)'in a*h»b'ından yetmiş şeyhe ye-tişdim; demiştir».

Hadîsin tafsüâtını Beyhakî (384—458) As b. EM Rebâh'dan şu lâfızlarla tr'ırîc etmiştir:

«Atâ b. Ebi Rebah demiştir ki: Bir defa Safvân b. Ümeyye Vadide yatarken bir insan çıka geldi: ve hemen Safvân'nm başının altından Ur cübbe aldı. Müteakiben Safvân onu Peygamber (S.A.V.)e getirdi. Resâlilllah (S.A.V.) derhal elinin kesilmesin! emir buyurdular. (Bu sefer) Safvin :

— Ben onu affediyor ve bağışlıyorum, dedi. Bunun üzerine Resûliilfah (S.A.V.) :

— Onu bana getirmeden önce affetseydin ya! buyur­dular.»

Hadis çeşitli lâfızlarla rivayet edilmiştir. Bunların bazısında hâdi­senin MesctdM Haram'da geçtiği diğerlerinde Medine mescidinde uyur­ken vuku bulduğu kaydediliyor.

Hadîs-i şerif, bir malı sahibi muhafaza ederse kilidli bir yerde bulundurmasa bile o malı çalan hırsızın eli kesileceğine delildir. İmam Şafiî «Safvan'ın cübbesi, üzerine yatmasîle muhafaza olun­muştu» diyor. Şafiî, Hanefi ile MA İtkiler'in mezhebi budur. «Nihâye-tü'l - Müctehid* nâm eserde şöyle deniliyor: «Uyuyan bir kimse bir şeyi kendine yastık yapsa Safvân'ın cübbesi kıssasında vârid olduğu vecihle bu iş o şeyi muhafaza sayılır...» Hanefîlerin adlı kitabında dahî şu satırlar mevcuddur: «Bir kimse mescidde sahibinin yanından bir malını çalsa her ne kadar duvarla çevrilmiş olmasa bile yine eli kesilir. Çünkü mescid mal muhafazası için yapılmamıştır; bi­nâenaleyh mal, mekânla muhafaza edilmiş olmaz...»

Muhafazayı şart koşanlar muhafazanın neden ibaret olacağında ih­tilâf etmişlerdir. Şafltler'le Maltktler'e göre her malın kendine mah­sus muhafazası vardır. Meselâ hayvanların ağılı, altın ve gümüşe mah­faza olamaz. Hanefller'le diğer bazı ulemâya göre içerisinde bîr mal muhafaza edilen şey, başkasına mahfazadır. Çünkü mahfaza: girenin girmesine, çıkanın çıkmasına mâni' olmak için kullanılan şeydir. Böy­le olmazsa ona ne lûgaten ne de şer'an mahfaza denilemez Kâ'be-i Muazzama ile şâir camiler, içlerinde bulunan kendi âlât ve edevatına mahfazadadırlar.

Kabrin kefen için mahfaza sayılıp sayılamayacağında dahî ihtilâf etmişlerdir. ŞâfİHer'le Mâiltkfler'e ve diğer bazı ulemâ'ya göre mah­faza sayılır; ve kefen soyan hırsızın eli kesilir. Hz. AH ve Hz. Aise (R. Anhümâ) ile Sevrî ve İmam Â'zam Ebu Hanîfe'ye göre kabir mahfaza sayılamaz; kefen soyanın da eli kesilmez.

BeytiM - mal'den çalan hırsız hakkında da ihtilâf vardır. Hanefller'­le Şafltler'e ve diğer bazı ulemi'ya göre Beytü'l-mal'den bir şey çalan hırsızın eli kesilmez. Bir rivâyetde Hz. Ömer (B. A.)'a göre eli kesilir. İmam mezhebi de budur.

Ordunun düşmandan aldığı ganîmet mallarından çalanın ise bÜittifak eli kesilmez. Bu meselede, o harbe iştirak etmekle etmemenin dahî farkı yoktur. Çünkü, olabilir kendisine o ganimetten bir ihsan payı ayrılır da ganimete o da iştirak eder.[78]



1264/1060- «CAbfr radıyaîlahü anA'den rivayet olunmuştur. Demiş­tir ki: Peygamber aaUalahü aleyhi ve seUem't bir hırsız getirdiler. Efendimiz :

— Onu Öldürün! buyurdular. Bunun üzerine ashâb :

— YA Resûlaah, bu adam sadece hırsızlık etmlsdlr; dediler. Resûlüllah saîîaîahü aleyhi ve seem:

— Onun elini kesin! dedi ve hemen kesHdl. Sonra o adamı tekrar getirdiler. Resûlüllah sdüalahü aleyhi ve seem:

— Onu Öldürün! buyurdular.(RAvI) vak'anın evvelki glbt ol­duğunu anlaktı. Sonra o adamı üçüncü defa getirdiler.RAvt vak"anın yine evvelki gibi olduğunu anlattı. Sonra adamı dördüncü defa ayni minval üzere getirdiler. 'Bilâhare beşinci defa getirdiler.Resûlüllah alahü aleyhi ve aeem:

— Onu öldürün; buyurdular.[79]



Bu hadisi ESbu DAvud ile Nesat tahric etmişler; fakat Nesil onu mûnker saymış, ve İris b. HAtfb'dan bu hadisin bir benzerini tah­ric etmiştir. ŞAfİt beşinci defada katletmenin neshedildiğini söylemiş­tir.

Hadisin Ebu Ddvud ile Nesat tarafından ittifakla tahrie edilen ilk kısmının tamamı şöyledir :

«Cabtr demiştir ki: Bunun üzerine adamı götürdük ve öldürdük. Sonra onu sürükleyerek bir kuyuya attık; üzerine do tasları attık.»

Nesaî: «Bu hadîs münkerdir. Musab b. Sabit hadîsde râvî değil­dir.» demiştir. Lâkin yine Nesaî'nin el - ffârfe'ten tahrîc ettiği ha­dis buna şâhiddir; diyorlar.

Haris hadîsini Bakim ile Ebu Nuaym'âe tahrîc etmişlerdir. Fa­kat İbni AbdÜberr: «Katil hadîsi münkerdir; aslı yoktur» demiştir. İbni AbdÜberr, Şd/iî'mn nesih iddiasını te'yîd için: «Bu hususta ehl-i ilim arasında ihtilaf yoktur» demiştir. Bazıları ,bunu nesneden:

«Müslüman bir kimsenin kanı ancak üç şeyden birîle helâl olur...» hadîsidir; diyorlar. Bu hadis yukarıda geçmiştir.

Nesaî'nin rivayetinde: «adam, ellerini ve ayaklarını kesdlkten sonra, Hr. Ebu Bekir zamanında beşinci defa tekrar hırsızlık etti. Bu­nun üzerine Ebu Bekir :

— Resulüllah (S.A.V.), bunu öldürün; dediği zaman onun hâlini pek âlâ bilirmiş; dedi. Sonra onu Kureyş'den bir takım gençlere verdi ve;

— Bunu öldürün; dedi. Onlar da hemen öldürdüler» denilmektedir. Nesaî «Bu bâbta hiç bir sahih hadis bilmem» diyor.

Hadis, dört defa hırsızlık eden bir kimsenin bütün el ve ayakları­nın kesileceğine; beşinci defa yine çalarsa artık öldürüleceğine delalet ediyor, tik hırsızlıkta, hırsızın bilicmâ' sağ eli kesilir. Ibnl Mes'ud (R* A.) hazretlerinin âyet-i kerîmeyi :

«Hırsızlık yapan erkek ve kadının sağ ellerini kesin» diye okuması âyetteki mücmel hükmü beyân etmiştir.

İkinci defa çalarsa ekser-l ulemâ'ya göre sol ayağı kesilir. Çünkü sahâbe-l klrâm böyle yapmışlardır. Tâvûs (— 106)'a göre sol el ke­silir; zîrâ sağ ele en yakın odur.

Üçüncü defada sol el, dördüncüde sağ ayak kesilir. Ancak bu cihet ittifâkî değil, Şâfltler'le Mâllkiler'e göredir. DeUUeri Dâre Kutnî'mn Hz. Ebu Hüreyre'den tahrîc ettiği şu hadistir:

Peygamber sdUalahü aleyhi ve seUem hırsız hakkında :

— Eğer çatarsa hemen elini kesin, sonra tekrar ça­larsa ayağını kesin; sonra yine çalarsa elini kesin; sonra yine çalarsa ayağını kesin; buyurmuşlardır.»

Bu hadîsin isnadında Vâktdî vardır. Aynı hadisi îmam Şafii başka bir yolla Hz. Ebu Hüreyre'den merfu' olarak rivayet etmiştir.

Hanefîler'le diğer bir takım ulemâ'ya göre üçüncü defada artık hırsızın eli veya ayağı kesilmeyip sadece habsedilir. Delilleri Beyhaftî'nin Hz. Al! (R. A./dan- rivayet ettiği hadistir. Hz. Al! (R. A.) bir eli ve bir ayağı kesildiği halde tekrar hırsızlık eden biri hakkında ken­disine :

— Bunun sol elini kes; denildiği zaman':

— (Onu da kesersem) bu adam ne İte silinir; ne He yer? demiş; ayağı hakkında dahi :

— Ayağını mı keseyim? sonra ne üzerinde yürür? Gerçekten ben Allah'dan utanırım» demiş; sonra hırsıza dayak vurarak kendisini ebedî hapse atmıştır.

El ve ayağın nereden ' kesileceğine gelince : El, bilekten yanı. el ile kolu birleştiren mafsaldan kesilir. Çünkü en azından el buna denilir. Dâre Kutnî'nia tahrîc ettiği Amir b. Şuayb hadisinden anla­şıldığına göre Peygamber (S.A.V.) dahi kendisine arzedilen bir hırsı­zın elini bilekten kesmiştir. Bu babta müteaddit hadisler vardır.

Imamlye taifesi ile bir rivayette Hz. Al! (R.A.)'a göre parmakla-' rın kökünden kesilir. Fakat parmakları kesilen bir kimseye ne lügatten ne de örfen eli kesik denilmediğinden bu kavil reddedilmiştir. Hz. Atf (R. A./dan bu bâbta rivayetler muhteliftir. Hattâ hırsızın küçük par­mağından orta parmağına kadar üç parmağını kestiği bile rivayet edil­miştir.

Zührî ile ttartetler'e göre tâ omuzdan bütün kol kesilir. Çünkü araplarca hakikatte el budur.

Ayak dahî-topuktaki mafsaldan kesilir. Ki. Att (R. A.,)'dan bir ri­vayete göre kendisi ayağı yandan yani ayağının üzerinde taraz yan tarafına düşen kuş yumurtası şeklindeki tümsekden kesermiş. Imamlye taifesinin mezhebi budur.

Falde : İmam Ahmed, b. Hanbel ile Ebu Dâvvd, Atâ tarîkîle Hi. Alşe (R. Anhâ)'dam gu hadîsi tahrîc etmişlerdir:

«Peygamber saüalahü aleyhi ve seüem hırsızın biri çarşafını çal-dt£ı zaman ona beddua eden Alşe'y :

— Ona beddûâ etmenle onun günahını hafifletme; buyurmuşlardır.Bu hadîs mazlumun bedduası zâlimin günahını ha­fifleteceğine delildir, tmam Ahmed


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com