Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

«Kurbanlar Babı»

«Kurbanlar Babı»



Edahiy kelimesi üdhiyye'nin cem'idir. Üdhîyye: kuşluk vakti kesi­len hayvandır. Kelime: üdhiyye, idhiyye, dahiyye, dihiyye ve edhât şe­killerinde okunabilir.

Şerîatte üdhiyye: hayvan-ı mahsusu, vakt-i mahsusta ibâdet niyetîle kesmektir. Hayvan-ı mahsustan murâd: koyun, keçi, sığır ve deve gibi şer'an kurban edilmesi caiz olan hayvanlardır. Vakt-i mahsus kur­ban bayramı günleridir.[334]



1372/1159- «Etıes b. Mâlik radıyallahu anh'dan rivayet olunduğuna göre Peygamber salîallahü aleyhi ve sellem İki beyaz renkli boynuzlu koç kurban ederdi. Besmele çeker; tekbîr alır ve ayağını koçların boyunlar; yan taraflarına koyardı.» Bir rivayette : «onları elîle kesdi» denilmiştir.[335]



Hadîs Müttefekun aleyh'dir.

Eir rivâyetde semiz mânâsına

denilmiş; Ebu Avane'nm Sahih'iadelü (En es) rivayetinde «în» ye­rine asa» harfîle buyurulmuştur. Müslim'in bir rivayetinde dedi» cümlesi vardır. Müslim'in Aişe'den rivayet ettği hadîste: «Büyük boynuzlu, kara (bacak) üzerine basar, kara üzerine yatar; kara içinden bakar (bakla) bir koç getirmelerini emretti ve kurban etmesi içîn der­hal koç (kendisine) gctirÜdi. Bunun üzerine Âişeye:

— Yâ Âişe kurban bıçağını getir; dedi. Sonra:

— Bıçağı taşla bile; buyurdular. Âîşe de Öyle yaptı. Sonra bıçağını eldi ;eoçu da tutarak yatırdı; ve kesti. Badehu:

— Bismillah, Yâ Rab! Muhammedden, Âl-i Muham-medden ve Ümmet-i Muhammedden kabul eyle! dedi ve koçu kesti.» denilmektedir.

Ebu Avâne'mn riyâyetindeki «sîn yerine sa harfîle» ifâdesi müdreetir. Bunu ya râvilerden biri yâhûd Ebu Avâne veya Musannif yapmıştır.

Em I ah : Hâlis beyaz demektir. Bazıları: «Beyazına bir parça si­yah karışandır» demiş; bir takımları «beyazına kızıllık karışandır» şek­linde tefsir etmişlerdir.

Bu hadîse imtisâlerf ulemâ kurbanlığın boynuzlu olmasını müstehab görmüşlerdir. Maamâfîh hiç boynuzu olmayan hayvandan kurban kesmeye de cevaz vermişlerdir. Boynuzu kırık hayvandan kurban olup olmayacağı ihtilaflıdır. Cumhur'a göre caizdir. Kurbanlığın emlah ol­ması bilittifak müstehaptır. Nevevî diyor ki : «Ashab-ı kirânv'a göre kurbanlığın en makbulü beyaz olanıdır. Ondan sonra sıra ile: sarı, boz alaca ve kara gelir»

Hz. Âîşe (R.Anhâ) hadîsindeki: «Kara üzerine basar; kara üzerine yatar; kara içinden bakar» ifâdesi: hayvanın ayakları ile karnının ve göz kenarlarının kara- olduğunu anlatmak içindir. «Besmele çeker; tek­bîr a!ır» cümlelerindenki besmele ile tekbîr'i nasıl yaptığını hadîsin rivayeti tefsir etmiştir. Besmele'nin hükmünü yukarıda gördük. Tekbîr yalnız kurbanlara mahsustur. Resûlüllah (S.A.V.)'in ayağını hayvanın boynuna dayaması, keserken kımıldamaması içindir.

Hadîs-i şerif kurbanı kesebilenlerin bizzat kendilerinin kesmesi, mendûb olduğuna delâlet ediyor. Peygamber (S.A.V.) 'in koçu yatıra rak kesmesi, koç ve koyun gibi hayvanların yatırılarak kesilmesinin müs-tehab olduğuna delildir. Çünkü hayvanı sol tarafına yanı üzerine ya­tırarak kesmek hem hayvana eziyet vermez; hem de kesene kolay­lık olur. Bu suretle bıçağı sağ eline olarak sol elîle de hayvanın başım tutmak mümkün olur. Bu hususa icmâ'-ı müslimîn vardır.

Hadîsimiz kuurban ve diğer ibâdetlerin kabulü için duâ etmenin müstehâb olduğuna da delâlet ediyor. Hz. İbrahim ve İsmaîJ a?e?/Ai-messelâm, Kâbe-i Muazzama'yı bina ederken:

«[336] Ey Rabbimiz, (yaptığımızı) bizden kabul eyle çünkü hakkîfe işiten ve bilen ancak sensin» diye duâ etmişlerdir. İbni Mâce, Peygamber (S.A.V.) 'in kurban keserken

[337] Âyetini okuduğunu tahrîc etmiştir.

Fahr-î Kâinat (S.A.V.) Efendîmiz'in :

— Âl-i MuhamrnecTclen ve Ümmet-i Muhammedden kabul eyle! diye duâ etmssi bir kimsenin kesdiği kurbanın sevabı-, na ailesi efradım ortak edebileceğine delâlet eder. Bu.husuşda dahî yu­karıda söz geçmiştir.[338]



1374/1160- «Ebu Hüreyre radıyallahu anh'âan rivayet olunmuştur. Demiştir ki : Resûlüllah sallaîlahii aleyhi ve sellem:

— Bir kimsenin vakti hâli olur da kurban kesmezse sakın bizim namazgahımıza yaklaşmasın; buyurdular.»[339]



Bu hadîsi Ahmed'le İbni Mâce rivayet etmişlerdir. Hâkim onu sa-hîhlemiştir. Lâkin ondan başka imamlar onun mevkuf olduğunu tercih etmişlerdir.

Hadîs-i serî vakti hâli yerinde olan şer'î zenginlere kurban kesme­nin vâcib olduğuna delildir. Çünkü kesmeyenlerin bayram namazı kı­lınan namazgaha yaklaşmakdan men'edilmesi, onların bir vacibi terk ettiklerine delâlet eder. Böylelerine âdeta: «Madem ki siz bu vacibi terkettiniz; o halde namazınızdan da bir fayda hasıl olmaz» denilmiş gibidir.

Mezheb imamları arasında kurban kesmenin vâcib olduğuna kail olan yalnız İmam A'zam Ebu Hanîfe'div. Hz, tmam'm kitabdan delili :

«[340] O halde Rabbın için namaz kıl ve kurban kes» âyet-i kerîmesi-dir. Şöyle ki âyetde kurban kesmek namazla beraber zikredilmiştir: bu ancak kurban bayramı namâzîle kurban kesmek olabilir. Vakıa' nahır kelimesi namazda el bağlamak mânâsına da gelirse de âyet-i kerîme­de nahir emredilmiştir. Emir vücüb ifâde eder. Halbuki namazda- el bağlamak bilîcmâ' vâcib değildir. Binâenaleyh âyetin kurban hakkın­da nazil olduğu tebeyyün eder. Kurban kesmeyi emreden başka hadîs de vardır. Resûlüllah (S.A.V.):

«Kurban kesin zîra o babanız İbrahim'in sünnetidir»

buyurmuştur. Emir vücub ifâde eder. Gün kurbana- izafe edilerek «yevm-i nahır» denilmesi dahî kurban kesmenin vâcib olduğuna delil­dir. Çünkü o günde yapılması lâ büd bir şey olmasa izafet sahih ol­mazdı. İcrası lâ biid, vâcib demektir. Vakıa' Beyhakî'nin tahrîc ettiği bir hadîsde Resûlüllah (S.A.V.):

«Kurban kesmek bana farz kılındı ama size farz kılın­madı» buyurmuşlardır. Fakat bu hadîs ümmete kurban kesmenin farz olmadığını bildiriyor. Hz. îmam'in zâten «farzdır» dediği yok­tur, "îesûliillah (S.A.V.) 'e farz, ümmetine vâdb olabilir ki matlup da budur.

«O sîze sünnettir» hadîsine îmam A'zam tarafından şu te'-ville cevap verilmiştir: «Onun vücubu size sünnetle sabit olmuştur» Sünnetle sabit olan vaciba çok yerlerde sünnet denilmiştir.

Bir rivâyetde îmâmeyn de İmam A'zam'la. beraberdir. Tahâm'nin rivayetine göre İmâmeyn kurbanın sünnet-i müekkede oldu­ğuna kaildirler. Diğer mezheb imamları ile cumhur-u sahabe ve Tâbîin'in mezhebi de budur. Delilleri Beyhakî'nin İbnİ Abbas (R.A.)'dan tahrîc ettiği şu hadîstir.

«Resûlüllah (S.A.V.) :

— Üç şey vardır; bunlar bana farz sîze nafiledir; buyurdu. Kurbanı da bu üç şeyden saydı.» Bunlar az yukarıda zikrettiğimiz: «Kurban kesmek bana farz kılındı; ama size farz kılınmadı» mealindeki Beyhakî hadîsîle ve daha bazı hadîslerle istidlal ederler. Beyhakî, Hz. Ebu Bekir'le Ömer (72. anhümâ) 'mn başkalarına örnek oluruz korkusu ile kurban kesmediklerini İbnî Abbâs (B.A.)'m ise kurban bayramı gelince kölesine iki dirhem vererek : «Bunlarla et al da: İbni Abbas kurban kesti; dîye halka haber ver» der idiğini tahrîc etmiştir. Fakat îmam-ı A'zam, tarafından buna da: «Bu zevat fakirdiler» şeklinde cevap verilmiştir.[341]



1375/1161- [342]«Cündeb b. Süfyan radıyallahu anh'ûan rivayet olun­muştur. Demiştir ki Kurban bayramında Resûlüllah salldllahü aleyhi ve seUem ile beraber bulundum. Cemâate bayram namazını kıldırdık-da kesilmiş koyunlar gördü. Bunun üzerine

— Her kim namazdan önce (kurban) kesdi ise onun ye­rine bîr koyun kessin. Kim kesmedi ise besmele ile (şimdi) kessin; buyurdular.»[343]



Hadîs Müttefekun aleyh'dir.

Bu hadîs kurban kesme zamanının bayram namazından sonra olduğuna delâlet ediyor. Bayram namazından murâd kurban kese­cek kimsenin kıldığı namazdır. İmamın kıldığı namaz da olabilir. Nitekim İmam Mâlik'in mezhebi budur. Ona göre her yerde imam bayram namazını kıldırarak hutbesini okumadan hattâ imam kur­banını kesmeden kurban kesmek caiz değildir.

HanefîleVe göre bayram namazından murâd: kurban kesecek kim­senin namazıdır. Binâenaleyh kendilerine bayram namazı vâcib olma­yan birkaç hanelik köy ve sahra halkı fecir doğdukdan sonra kurbanla­rını kesebilirler. Çünkü kurbanın vakti fecirle başlar.

imamın kurbanını kesip kesmediğine bakılacağını Tahâvî'nin Hz: Câbîr'den rivayet ettiği şu hadîs göstermektedir.

«Peygamber (S.A.V.) Medine'de kurban bayramı günü namazı kıl­dı. Müteakiben bir takım adamlar ilerleyerek, hemen kurbanlarını kes­tiler ve Peygamber (S.A.V.) 'in kurban kestiğini zannettiler. Bunun üze­rine Resûlüliah (S.A.V.) onlara tekrar kurban kesmelerini emir buyur­dular.» Ancak bu hadîsden murâd kurban kesenlerin acele etmemelerini te'mindir. Zîrâ acele etmek vakti girmeden kesmeye müeddî olabilir. Bundan dolayıdır ki bütün hadîslerde kurban kesmek Peygamber (S. A.V.) 'in namazîle takyî'd edilmiştir.

İmam Şafiî ile Dâvud-u Zâhirî'ye göre: kurban kesmenin vakti Yalnız ona göre kurbanı kesmek için evvelâ imamın kesmiş olması §art değildir. Bu kavil Easan-% Basrî, îshak b. Rahuye ve Evzâî'&en de nakledilmiştir.

îmam Şafiî ile Dâvud-u ZâhirVye göre: kurban kesmenin vakti güneş doğduktan sonra bayram namazı kılınıp iki hutbe okuyacak kadar bir zamanın geçmesîle başlar. Kurbanı kesmek için imamın veya kurban kesecek kimsenin bayram namazını kılmış olmaları şart değildir. Kurtubî diyor ki: «Hadîsin zahiri kurban kesmenin namaza' bağlı olduğuna delâlet ediyor. Lâkin Şafiî bayram namazı kılmakla mükellef olmayanların kurban kesmekle memur olduklarını görünce namaz kelimesini namaz vakti mânâsına hamletmiştir.»

îbni Dakiki'l-îd «Her kim namaz kılınmadan Önce kur­ban keserse onun yerine bir başkasını kessin» hadîsi­nin namazdan önceki vakti nazar-ı i'tibâra alma hususunda daha zahir olduğunu lâkin hadîsi zahiri üzerine bırakırsak bayram namazını kıl­madan kesilen kurbanın, kurban yerine geçmemesi iktiza ettiğini ve buna kail olmanın en yerinde bir iş olacağını söylemiştir.

Filvaki' TahâvVnin Hz. Câbİr'den tahrîc ettiği bir hadîsde şöyle denilmektedir.

«Bîr adam Resûlüllah (S.A.V.) (bayram) namaz (in) ı kılmadan kurban kesti. Bunun üzerine Peygamber (S.A.V.) namazdan Önce bîr kimsenin kurban kesmesini nehyetti.» Bu hadîsi îbni Hibbân sahîhlemiştir.

Buraya kadar gördüklerimiz kurban vaktinin îbtidası hakkındadır. Kurban.vaktinin sonuna gelince: Ulemâ bunda dahî ihtilâf etmişlerdir. Hanefîler'le Mâlikîler'e ve Hanbeliler'e göre kurban günleri zilhicce ayının on'undan başlayarak on iki'sinde sona erer; yani kurban kesme müddeti üç gündür; ve efdâl olan ilk gün kesmektir.

Şâfiîler'e göre kurban günleri dörttür. Onlara göre kurban müddeti zilhiccenin on üçünde nihayete erer.

DâvvÂ-u zâMrî ile Tâbiîn'den bazılarına göre yalnız zilhiccenin onuncu günüdür. Fakat Mina'da olanlara üç gün kurban kesmek caiz­dir. Bazıları kurban müddetinin zilhiccenin son gününe kadar devam et­tiğine kail olmuşlardır. «Nihâyetü'l-Müctehîd» nâm kitapda bu ihti­lâfa iki şeyin sebeb olduğu zikrediliyor:

1— Âyetteki «ma'lûm günler» den murâd ne olduğunu ta'yin husu- iMilâfhı Ra7iları «hnnlardan murâd. Zilhiccenin on bîr ve un ikinci günleridir» demişlerdir. Meşhur olan kavil budur. Bir takım­ları : «Ma'lûm günler Zilhiccenin başından on gündür» kanâatinde bulunmu i ardır.

2— Âyet-i kerîmenin zahiren Cübeyr b. Mut'im (R.A.) 'in mefru' alarak rivayet ettiği şu hadîsle muâraza halinde olmasıdır :

«Mekke'nin bütün yolları nahır yeri; teşrik günlerinin hepsi de (kurban) kesme (vakti) dir.» «Âyetteki: ma'lûm günler; den murâd, kurban bayramı günü j[e ondan sonraki İki gündür» diyen­ler bu tefsiri mezkûr hadîse tercih etmiş ve: «bu üç .günden başka hiç bir günde kurban kesilmez» demişlerdir. Âyetle hadîsin aralarını bul­mak isteyenler ise; bunların arasında muâraza olmadığını, zîrâ ha-dîs-i şerifin âyettekinden fazla bir hüküm iktiza ettiğini, halbuki âyet­ten murâd, kurban günlerini tahdîd olmadığını bilâkis hadîsin o gün­leri tahdîd için vârid olduğunu söylemiş; ve «Bayramın dördüncü günü kurban kesmek caizdir; çünkü ma'lûm günlerin teşrik günleri oldu­ğunda hilaf yoktur. Bu günler ba>ram gününü ta'kib eden üç gündür.» demişlerdir.

«Nahır günü bayramın ilk günüdür» diyenler ma'lûm günleri zilhic­cenin ilk on günü diye tefsir edenlerdir. Bunlara göre: madem ki bu on günün içinden yalnız onuncu günde kurban kesilebileceğine icmâ' var­dır. O halde kurban günü ancak o gün olmak îcâbeder. Faide: -«en-Ni-hâye» nâm eserde şöyle deniliyor: «İmam Malik'den rivayet edilen meşhur kavle göre kurban günlerinin gecelerinde kurban kesmek caiz değildir. Diğer mezheb imamlarına göre caizdir.»

Hanefîler'e göre kurban bayramının onbirinci ve on ikinci gecele­rinde kurban kesmek caiz ise de mekruhtur. Çünkü gece karanlığında hatâ etmek ihtimali vardır. Bayram gecesi kurban kesilemez. Zîrâ kurbanın vakti henüz girmemiştir. Zilhiccenin on üçüncü gecesi dahî kesilemez çünkü vakti geçmiştir.[344]



1376/1162- «Berâ b. Âzib radıyallahu anh'a rivayet edilmiştir. Demiştir ki : Resûlüllah saîldllahü aleyhi ve sellem aramızda ayağa kalkarak söyle buyurdular :

— Dört nev't (hayvan) vardır ki, kurban edilmeleri ca­iz değildir. (Bunlar) körlüğü belli olan bir gözü kör, hasta­lığı belli olan hasta, topallığı belli olan topal ve iliği ku­rumuş yaşlı (hayvanlar)dir.[345]



Bu hadîsi Ahmed'le Dörtler rivayet etmişlerdir. Tirmîzî ile İbni Hibbân onu sahîhlemişlerdir.

Hadîsi Hâkim dahî sahîhlemiş ve «Şeyheyriin şartları üzeredir» demiştir. Musannif Hâkim'in sözünü doğru bulmuş ve: «Bu hadîsi Buhârî ile Müslim sahihlerinde tahrîc etmemişler; lâkin hadîs sa­hihtir. Onu Sünen sahipleri sahîh senedlerle tahrîc etmişlerdir. imam Ahmed b. Hanbeî onu hasen bulmuş ve: ne güzel hadîs; de­miştir. Tirmizî dahî onun hasen sahîh olduğunu söylemiş.» demiş­tir.

Hadîs-i şerif, sayılan dört kusurun kurban edilmeye mâ'ni olduğu­na- delildir. Zâhirîler'e göre kurbanlık hayvanda bu dört kusurdan başka hiç bir kusur aranmaz. Çünkü Resûlüllah (S.A.V.) başka kusur sayma­mıştır. Cumhur-u ulemâ'ya göre ise sair bunlar derecesinde veya daha mühim kusurlar bunlara kıyas olunurlar. Mesela iki gJiftİ kör, kulakları kesik, bir gözünün üçte birinden fazlasının kor olması onlara göre kusurdur. «eZ-Baftr» adlı eserde; «gözün üçte biri veya daha azmin körlüğü affedilir. Topallık da öyledir», deniliyor. îmam Şafiî: «Bir koyun topallığından dolayı sürüden geri kalıyorsa onun topallığı bellidir.» diyor.[346]



1377/1163- «Câbîr radıyallahu anadan rivayet olunmuştur. Demiş­tir kî : Resû'üllah sallallahü aleyhi ve sellem:

— Olgunluk yaşına varandan başka hiç bîr hayvanı (kurban) kesmeyin. Ancak vaktiniz yoksa o başka. Bu tak­dirde oyundan bir toklu kesersin; buyurdular.»[347]



Bu hadîsi Müslim rivayet etmiştir.

Müsİnne : ön dişini atmış da büyümüş hükmüne girmiş hayvandır. toyun, keçi bir yaşını, sığır iki yaşını, deve beş yaşını bitirdikten son-sonra müsinne olurlar.

Gezea : tam bir yaşındaki tokludur.

Hadîs-i şerîf, tokludan ancak başkası bulunmadığı zaman kurban olabileceğine delildir. Kaadi lyaz bu hususda icmâ' olduğunu nak­leder. BaEiları icmâ' dâ'vâsının doğru olmadığını çünkü İbnl Ömer (R.A.) ile. Zührî'nin bu kavle muhalif bulunduklarını söylerler. Cum-hur'a göre tokludan kurban olur. Hattâ Hanefîler'e göre anasından farkı olmıyan altı aylık kuzudan da olur. Onlar bu hadîsi İstihbâb mâ­nâsına hamletmişlerdir. Çünkü tokludan kurban olacağını ifâde eden hadîsler vardır. Bunlardan bazılarını İmam Ahmed b. Haribel ve Beyhakî tahrîc etmişlerdir.[348]



1379/1164- «Ali radıyallahıı anh'dan rivayet olunmuştur. Demiş­tir ki : Resûlüllah sdllallahü aleyhi ve sillem bize (kurbanlık ayırırken} göze ve kulağa dikkat etmemizi, bir gözü kör, kulağı önden yarı­larak sarkmış, kulağı arkadan yarılarak sarkmış, kulakları yarılmış ve Ön dişleri düşmüş hayvandan kurban kesmememizi emir buyurdu»[349]



Bu hadîsi Ahmed'le Dört'ler tahrîc etmişlerdir. Tirmîzî ile Hâkim ve İbni Hİbbân onu sahihlemişlerdir.

Sermâ' : ön dişleri düşmüş hayvan demektir. Bazıları: «Hem ön hem avurd dişleri düşmüş hayvandır» derler. Hattâ: «dişleri kökünden kırılan hayvandır» diyenler bile vardır. Dişsiz hayvandan kurban ol­maması iyi yiyemediği içindir. Maamâfîh Hanefîler'e göre dişlerinin ekserisi duran hattâ bir rivayete göre otlayacak kadar dişleri olan hay­vandan kurban olur. Onlara göre:boynuzsuz veya boynuzu kırık, otlaya-bilen delibaş ,semiz olmak şartîle uyuzlu, burma gibi hayvanlardan kur­ban olur. Çünkü bu kusurlar büyük kusur sayılmazlar. Fakat bir kıs­mını az yukarıda gördüğümüz büyük kusurlar affedilmez; yani çok kusurlu hayvanlardan kurban olmaz. Gözleri veya bir gözü yâhûd bir gö­zünün üçte iki mikdarı kör, kesileceği yere gidemeyecek derecede to­pal, yaradüışdan kulaksız, yâhûd kulakları veya bir kulağı yâhûd bir kulağının ekserisi kesik kuyruğunun tamamı veya ekserisi kesik iliği kurumuş hayvanlar çok kusurlu sayılırlar.

Hanefîler'ce bu kusurlardan biri hayvan satın aldıktan sonra mey­dana gelirse sahibine göre hüküm verilir. Sahibi zengin ise o hayvanın yerine başka birini kesmesi icâbeder. Fakir ise o hayvanı kesmesi kâ­fidi.

Son derece zaîf, kulakları kesik, boynuzları kökten kırık hayvanlar­dan kurban olmayacağı müteaddid hadîslerde vârid olmuştur. Ulemâ koyun, keçi, sığır, manda ve deve gibi ev hayvanlarından kurban ola­cağında müttefiktirler. Yalnız hangisinin efdâl olduğunda ihtilâf etmiş­lerdir. Peygamber (S.A.V.) !in koç kesmesine ve koç kesilmesini emir buyurmasına bakılırsa koyun emsinin diğerlerinden efdâl olduğu anla­şılıyor. Maamâfîh koyunu herkes bulabileceği için kolaylık olmak üze­re onu emir buyurmuş olması da bir ihtimaldir. Mezkûr hayvanlardan kurban olmayacağına ittifak vardır. Yalnız yabanî sığır'ın on kişi için geyiğin bir kişi için kurban edilebileceği Hasan b. Sâîih'den rivayet olunduğu gibi Hz. Esma (R.Anhâ)'dan «Resûlüllah (S.A.V.) devrinde atdan kurban kestik» dediği ve keza Hz. Ebu Hüreyre'nin bir horozu kur­ban ettiği bazı rivayetlerde yer almıştır.[350]



1379-a/1165- «Âli b. Ebî Tâfîb radıyaUahu anh'dan rivayet olunmuş­tur. Demiştir ki : Resûlüllah saMollahü aleyhi ve seUem bana devele­rine bakmamı ve onların etlerini derilerini ve çullarını fakirlere taksim etmemi kasaplık hakkı olarak onlardan hiç bîr şey vermememi emir buyurdular.»[351]



Hadîs Müttefekun aleyh'dir.

Bu hadîs, Peygamber (S.A.V.) 'in haccetü'l-vedâ'da kestiği deve­ler hakkındadır. Bu develer Hz. AH (R.A.) 'in Yemen'den getirdiklerîle yüz baş oluyorlardı. Resûlüllah (S.A.V.) kendi elîle 63 deve boğazlamış; bakisini Âlî (R.A.) boğazîamıştı. Nitekim «Hac bahsî» nde görmüştük.

Büdn : Deve, sığır ve koyuna ıtlak edilirse de burada yalnız deve murâddır. Hadîs ve fıkıh kitaplarında hep bu mânâda kullanılmıştır.

Hadîs-i şerîf kesilen develerin etlerîle derilerinin ve çullarının va­rıncaya kadar her şeylerinin tasadduk edileceğine kasab ücreti veril­meyeceğine delâlet ediyor. Zira ücret vermek alış verişe benzer. Hal­buki kurban kesmek hediy hükmündedir. Hedyin ise eti ve derisi sa­tılmaz, kasap ücreti verilmez.

«Nihâyetü'l - Müctehîd» de şöyle_ deniliyor: «Benim bildiğime göre ulemâ kurban etinin satılamayacağında müttefiktirler. Derisi, kıl­ları ve şâire gibi istifade edilen şeyleri hususunda ihtilâf etmişlerdir. Cumhur'a göre bunlardan da istifâde etmek caiz değildir. Hanefîler'e göre elek, kalbur ve postaki gibi şeyler yapılarak istifade edildiği gibi satılarak mukabilinde kullanışlı bir şey alınabilir.[352]



1330/1166- «Câbir b. Abdillâh radıyaMahu anhdan rivayet olun­muştur. Demiştir ki : Resûlültah saltallahü aleyhi ve sellem ile bîr-lİkde Hudeybiye yılında deveyi yedi kişî, sığırı da yedî kişi İçin kesdîk»[353]



Bu hadîsi Müslim rivayet etmiştir.

Hadîs-i şerîf deve ile sığırın ortaklasan yedi kişi için kurban edile­bileceğine delildir. Bu hadîs hediy burbam hakkında vârid olsa da kur-,jtM da ayni hükümdedir. Kurban hakkında ayrıca hadîs c-e vardır. O hv ^.îsi Tirmizî ile Nesai îbni Abbas (R.A.) 'dan şu lâfızlarla rivayet ederler :

«Resûlüllah (S.A.V.) ile seferde beraberdik. Derken kurban bayramı geldi. Bİz kurban için bir sığırda yedi kişi, devede on kişi ortak olduk»

Kurban için bir hayvan bir aile efradının ortak oldukları da rivayet edil­miştir. Bazı ulemâ 'nın mezhebi budur. Şâfiîler'den Nevevî iştirak eden­lerin bir arada veya ayrı ayrı yerlerde bulunmalarîle hepsinin vâcib veya nafile yâhûd bazısının vâcib bazılarının nafile için niyet etme­leri, hattâ bazısının ibâdet diğerlerinin et için kesmeleri arasında hüküm i'tibârîle bir fark olmadığını söyler. İmamAhmeâb. HanbeV-in mezhebi de budur. İmam Mâlik nafileden başka hodiy kurbanında ortaklığın caiz olmayacağına kail olmuş ve : «Hisardan dolayı la­zım gelen kurban bence nafile hed'y sayılır.» demiştir.

Hanefîlcr'e göre yedi kişinin bir sığır veya deveyi ortakhşarak kurban etmeleri caizdir. Yalnız kesenlerin hepsinin müsiüman olman ve hepsinin ibâdet niyetîle kepmeleri şarttır. İçlerinde kâfir bulunur yâhûd bazısı et için keserse, hiç birinin hissesi kurban yerine geçmeL. Yedi kişi için kesilebilen bir hayvan daha az kimseler için evleviyetle caizdir; fakat yediden fazlası için caiz değildir.

îbnü Rüşd (514 — 595) kurbanlarda ysdi kişiden faciasının ortak olamayacağına icnıi' nakletmiştir. Maamâfih Salıîhyen'deki Râfi' b. K.ıdîc hadîsinde: -(Peygamber (S.A V.) bîr deveyi on koyuna muâdil tutft.» denilmiş; ve İbnİ Abbas (R.A.) ile başkalar]ndan, de­venin on kişi için kurban edilebileceği rivayet edilmiş olmasına bakı­lırsa ıcmâJ iddiasının yerinde olmadığı anlaşılır. Bazıları : «Her hal­de İbnü Rüşd bu hadîslere muttali olmamış» diyorlar.

Resûlüllah (S.A.V.) 'in koçu kurban ederken :

— Yâ Rabî Bunu Muhammed i!e Âli Muhammed ve Ümmei-i Muhammed namına kabul et; diye duâ etmesine ba­karak bazıları bir koyunun üç kişiye kâfi geleceğine kail olmuşlardır. Bunlar zâhir-i hadîsin üçten fazlaya bile yeteceğine delâlet ettiğini fakat icmâ'ın bu adedi üçe indirdiğini iddia ederlerse de «Nihâyetül3 - Müctehid» adlı eserde beyân olunduğuna göre icmâ' bilâkis bir ko­yunun ancak bir kişiye yeteceğine mün'akid olmuştur.

Faîde: Kurban kesecek kimsenin hayvanı kırkmaması, tırnaklarını kesmemesi sünnettir. Bu bâbta İmam Müslim, Hz. Ümmii Seleme (R.Anhâ) 'dan şu hadîsi tahrîc etmiştir:

«ResûSüllah (S.A.V.):

— Zilhiccenin onu girer de biriniz kurban kesmek is­terse kurbanlığın kılından ve derisinden hiç bir şeye do­kunmasın; buyurdular.»

Kurban kesen kimsenin kurbanından yemesi ve başkalarına yedir­mesi müstehaptır. Bir çok ulemâ'yu göre kurbanı üçe bölerek üçte birini tasadduk etmeli üçte birini ailesi efradı ile yemeli üçte birini de biriktirmelîdir. Bu hususda Peygamber (S.A.V.) :

«Kurbanlan-nizdan yeyin tasadduk edin ve biriktirin» buyurmuştur. Hadîsi Tirmizî rivayet etmiştir.[354]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com