Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

«Akîka Babı»

«Akîka Babı»



Akîka: doğan çocuk için kesilen hayvandır. Islâmın ilk devirlerin­de: akîka, receb'yye ve atîre gibi bir çok kurbanlar kesilirdi. Zilhic­cenin onunda kesilen kurbanın meşru' olmasîle bunların hükmü neshedildi.[355]



1381/1167- ibni Abbas radıyaîlahu anhümâ'Aan rivayet edildiği­ne göre Peygamber sdlldîlahü aleyhi ve seîlem Hasan ile Hüseyin için birer koç kesmiştir.»[356]



Bu hadîsi Ebu Dâvud rivayet etmiştir. İbni Huzeyme, ibnİ Cârud ve Abdülhâk cnu sahihle mislerdir. Lâkin Ebu Hâtİm, mürsel olduğunu tercih eylemiştir. İbni Hibbân, Enes'den bunun benzeri bir hadîs tahrîc etmiştir.

Beyhdkî, Hâkim ve İbni Hibbân'm Hz. Âîşe (R.Anhâ) 'dan tah­rîc ettikleri bir hadîsde Peygamber (S.A.V.) 'in akîka'y doğumun ye­dinci günü kestiği ve çocukların adım koyarak başlarından eziyetin gi­derilmesini emrettiği beyân ediliyor. Yine Beyhakî'nin Hz. Câbir (R.A.) dan tahric ettiği bir hadîsde Resûtüah (S.A.V.)'in Hasan ile Hüseyniçin doğumlarının yedinci günü kurban kestiği ve onları sünnet ettği bil­dirilmektedir Hasan-ı Basrî (21 — 110) hadîsdeki «başlarından.eziy-yetin giderilmesi» ifâdesini başı tıraş etmekle tefsir etmiştir.

Câhiliyyet devrinde araplar akîka'nın kanına bir parça pamuk dal­dırarak doğan çocuğun başına koyarlarmış. Peygamber (S.A.V.) kan yerine halûk denilen kokuya daldırılmasını emir buyurmuşlardır.

Bu hadîsler akîka'nın meşru' olduğuna delâlet ederler Ak&a'nın. meşru' olup olmadığı ulemâ arasında ihtilaflı bir meseledir. Cumhur'a. göre sünnettir. Delilleri İmam Mâlik'in tahrîc ettiği şu hadistir.

«Her kimin çocuğu doğar da onun için kurban kesmek İsterse (bunu) yapsın.»

Dâvud-u Zahirî ile ona tâbi olanlar akîka'nın vâcib olduğuna kaildirler. Bunlar aşağıdaki Hz. Âişe hadîsîle istidlal ederler. O hadîsde Resûlüllah (S.A.V.) kesilmesini emretmiştir: «Emir vücub ifâde eder» diyorlar. Fakat kendilerine «Resûfüüah (S.A.V.)'in Mâlik hadîsinde (kurban kesmek isterse) buyurmuş olması vücub hükmünü de­ğiştirmiştir» diye cevap verilmiştir. Hz. Âişe hadîsinde «yedinci gün» de­nilmesi akîka'nın vaktini tâyine delâlet eder. İleride gelecek Semura (R.A.) hadîsinde akîka'nın yedinci günden evvel ve sonra caiz olmadığı görülecektir. Maamâfih İmam Nevevî yedinci günden evvel de ke­silebileceğini söyler. BeyhaıkVnin. Hz. Enes (R.A.) dan tahrîc ettiği bir hadîsde Peygamber (S.A.V.)'in kendisi için bi'setten sonra akîka kestiği bildiriliyorsa da ayni hadîs için Beyhakî: «münkerdir» demiş, Nevevî ise: «bâtü bir hadîstir» ta'birini kullanmıştır. Basıları akî-karnn yedinci, ondördüncü ve yirmibirinci günlerde kesilebileceğini söylerler. Delilleri : yine BeyhakVmn Abdullah b. Büreyde'den tahrîc ettiği şu hadîsdir ;

«Akîka yedinci, on dördüncü ve yirmi birinci günlerde kesilir»

Hanefîler'e göre akîka'nın mubah olduğu anlaşılıyor. Çünkü İmam Muhammed (135 — 189) onun hakkında: «isteyen keser is­temeyen kesmez.» demiştir. Hattâ «el-Camiu's-Sağîr-» de: «gereker­kek gerekse kız çocukları için akîka kesilmez.» denilmiştir ki; bu­nunla onun mekruh olduğuna bile işaret edilmiştir. Zîrâ akîka zaten bir faziletten ibaretti; fazilet neşredilince kerahetten başka bû şey kalmaz. «el-Mübteğa» nâm eserde şöyle deniliyor: «Velime: dü­ğün yemeği, hurs : doğum yemeği, me'dübe : sünnet daveti, vekîre: bina yemeği, akîka : tıraş yemeği, nakîa : seferden dönüş yemeği vadîme : ta'ziye yemeğidir. Bunların düğün davetinden maada hiç biri sünnet değildir.»[357]



1383/1168- Âişe radıyallahu ar.isa'dan rivayet olunduğuma göre Resûlüllah sallallahü aleyhi ve selh m onlara, oğlan için bir akran iki koyun, kız çocuğu için de bîr koyun kesilmesini emretmiştir.»[358]



Bu hadîsi Tirmizi rivayet etmiş ve sahih lemistir. Bir benzerini de Ahmed'le Dört'ier[359] Ümmü Kürz-i Kâ'biyye'dcn tahric etmişlerdir. Tirmizi hadîs için: «hasen sahihtir» ta'birini kullanmıştır. Hadîs-i şerif deki «MÜkâfİ» kelimesini İmam Ahmed'le Ebu Dâvud: «Birbirine müsavi yâhûd birbirine yarın» diye tefsir etmişlerdir. Hattâbî'ye göre bundan murâd: yaşça ıkran yani biri yaşlı diğeri genç olmanıaktaır.

Hadîs-i şerif, oğlan için kızın iki misli akîka kesileceğine de­lâlet ediyor. İmam Şafiî ile Ebû Sevr, İmam, Ahmed b. Hanbel ve Dâvud-u Zahirî buna kail olmuşlardır. İmam Mâlik, ile bir takım ulemâ'ya göre erkekle kız arasında fark yoktur. Her biri için bir akîka kesilir.

Hadîsde koyunun mutlak zikredilmesi kurbanlıkta aranan şartların akîka'da aranmayacağına delildir: «Aranır» diyenler kıyasla amel et­mişlerdir.[360]



1385/1169- «Semura radıyallahu anh'dan rivayet olunduğuna göre Resûlüllah saîîallahü aleyhi ve sellem:

— Her çocuk akîkasına merhundur. Onun nâmına (doğumunun) yedinci günü (hayvan) kesilir; tıraş edilir ve

adi konulur; buyurmuşlardır.»[361]



Bu hadîsi Ahmed'le Dört'lcr rivayet etmişlerdir. Tirmizî onu sahîhlemiştir.

Hasan'm Hz. Semura'datı is'Uiği ulemâ tarafından bilittifak kabul edilen akîka hadîsi budur. Hasan'dan başkalarının ondan hadîs işitip işitmediği ihtilaflıdır.

HattaU diyor ki: «Her çocuk akîkasına merhundur; ifâdesi hakkında ihtilâf olunmuştur. İmam Ahmed b. Hanbel; ken­disine akîka kesilmeyen bir çocuk küçükken ölürse anne ve babası­na şefaat etmez; mânâsına zâhlb olmuştur» Ayni mânâ Atâ-i Ho-rasânî ile Muhammed b. Mutarrif den de rivayet olunmuştur. Bu iki büyük zât îmam Ahmed'den de öncedirler. Bazıları: «Bu cümleden mu-râd akîka'nın behemehal lâzım olduğunu anlatmakdir. Bundan dola­yı onun çocuğa lüzumu rehnin merhuna olan lüzumuna benzetilmiş­tir.» derler. Bir takımları : murâd: «çocuğun başındaki saçın *eziy-yetine Rierhun olduğunu beyândır. Onun için de hadîsde (ondan ezİyyetî giderin) buyurulmuştur.» demişlerdir. Beyhakî'mn rivaye­tine göre Büreydeti'3-Eslemî şöyle demiştir: «Şüphesiz ki kıyamet gü­nünde insanlar beş vakit namazla yüzleştirildikleri gibi akîka ile de yüzleştirileceklerdir.» Bu rivayet sabit ise: «akîka vaciptir» diyenlere delîl olur.

Hadîsimiz yukarıda geçenler gibi akîka'nın doğumun yedinci günü kesileceğine delâlet ediyor. İmam Mâlik'e göre yedinci günden sonra akîka'nın vakti geçmiş olduğu gibi, ,o gün gelmeden çocuk ölürse sakıt olur.

İmam Şafiî'ye göre çocuğun nafakası kime düşüyorsa akîka'sı-da ona lâzımdır, Hanbelîîer'e göre akîka aletta'yin babaya vaciptir. Ancak baba ölür veya akîka'dan imtina ederse, o zaman başkası ke­ser. Hadîs-i şerîf'de meçhul sîgasîle kesilir» denildiğine göre akîka'-yı çocuğa ecnebî olan birisi de kesebilir. Bu cihet Peygamber (S.A.V.)'-in Hz. Hasan ve Hüseyin (R.Anhümâ) için bizzat kendisinin kesmesîle te'yîd olunmuştur. îmam Ahmed b. HanbeVin Hz. Ebu Râfi'den tah-rîc ettiği bir hadîse göre Fâtıma (R.Anhâ), oğlu Hasan'ı doğurduğu vakit:

— Yâ Resûlüllah! çocuğum için bir akîka kesmeyeyîmmî?» diye sormuş; Peder-i Zîşân'ı :

— Hayır; lâkin.başın. tıraş et ve saçının ağırlığı ka­dar gümüş tasadduk eyle; buyurmuşlardır.

Bu da Hasan (R.A.) için Peygamber (S.A.V.) 'in kestiği akîka'nın kâfi geleceğine delildir. Hz. Fâtıme akîka'dan bahsedince Resûlüflah (S.A.V.) onu menetmiş; sonra bizzat kendisi kesmiş ve Fâtıme (R. Anhâ)'ya. tıraşla gümüş tasadduku işlerini havale etmiştir. Böyle ol­ması-akla daha yakındır. Çünkü Fat-.ıe (R.Anhâ) akîka'nın vakti ©lan yedip.d günden ve Resûlüllah (S.A;V.) henüz akîka'yı kesmeden ön­ce izin istemiş olacaktır. Sem ura hadîsinde: «tıraş edilir» denilmesi doğumun yedinci günü çocuğu.tıraş etmenin meşru' olduğuna delildir. Tıraşın mutlak zikredilmesi kız çocuğunun da tıraş edileceğini göste­rirse de uüemâ kızın tıraş edilmesini mekruh görmüşlerdir. Maamâfîh Ha n be I î ter'den bazıları kerâhat olmadığına kaildirler.

Küpe takmak için kız çocuğunun kulağını delmeye gelince: Bu bâbta İmam Gazali «ihyau'l-Ulûm» da şunları söylemiştir: «Bunda ruhsat görülmüyor. Zîrâ bu elem veren bir yaradır. Böylece yara kısas îcabeder; binâenaleyh ancak kan aldırma ve sünnet gibi mü­him bir ihtiyaçtan dolayı caiz olabilir. Zînet eşyası ile süslenmek mühim değildir. Şu halde bu mesele âdet de olsa haramdır. Onu men'etmck vaciptir. Kulak delmek için ücretle insan tutmak ve iş için ücret almak da haramdır.»

Hanbelîler'in kitaplarında kızların kulaklarım delmek caiz, oğlan­ların kulaklarını delmek mekruhtur.» denilmektedir.

Hanefî kitaplarında «Fetâva-i Kaadı Han» 'da çocukların kulak­larının delinmesinde bir beis olmadığı bildiriliyor. Delil cîarak da câ-hiliyyet zamanında araplarm yapageldıği bu işi Peygamber (S.A.V.)'in men'etmemiş olması gösteriliyor.

Hadîsdeki Tâbirinin yerine bazı rivayetlerde:

denilmişse de doğru değildir. Çünkü bu kelime akîka'nın kanı çocuğun başına sürülür mânâsım ifâde eder. Câhiliyyet devrinde araplar bunu yapardı. Fakat islâmiyet men'etmiştir. Binâenaleyh rivayet râvînin vehminden neş'et etme bir hatadır.

ocuğa güzel bir ad koymak ebeveynin vazifesidir. Zîrâ Peygamber (S.A.V.) 'in çirkin adlardan hoşlanmayarak onları değiştirdiği sahih hadîslerle -sabit olmuştur. Sahîh bir hadîsde «Allah indînde adların en kötüsü bir adama Şâhânşah Melikü'l-Emîâk gibi isimlerin verilmesi» olduğu beyân edilmiş ve :

— Mülk ancak Aflaha mahsustur: buyurulmuştur. Binâenaleyh çirkin isim koymak haramdır. Kaadil kudât ve ondan daha çir­kin olmak üzere Hâkimüthukkâm gibi jsimler koymanın haram oldu­ğunu Evzâî nâssan tasrîh etmiştir.

Çirkin lâkaplar hakkında Zematişerî şöyle diyor: «Filhakika za­manımızda halk pek geniş davranır oldu[362]; o derecede ki adak­lara yüksek lâkablar takmağa başladılar. Tut ki Ö2Ür makbul c!sun, ya dinin dalından haberi olmayanlara: Dinin filânı;[363], diye lâ-kab takmaya ne .diyeyim? vallahi bu yutulur lokma değildir...

Allah'ın en sevdiği isimler, Abdullah, Abdurrahman gibi adlardır. Peygamber isimlerini koymakda hiç bir beis yoktur. Yalnız Yasin, Taha gibi isimleri İmam Mâlik doğru bulmamıştır.

Çocuklara Peygamber (S.A,V.) 'in ismini vermeye gelince: Bu bâb-ta eî-Hars b. Ebî Üsâme'nin «Mvsned-» inde şu hadîs vardır:

Her kimin üç oğlu oiur da bîrinin adını Muhammed koymazsa o kimse muhakkak cahillik etmiştir.» Peygam­berini seven bir müslümana yaraşan evlâdına onun ismini vermektir. İmâm Mâlik hazretleri: «Medînelîlâr'i: bir âiiede Muhâmmed isimli biri bulunsun da o aile efradı en hayırlı rızıkla nzıklandırılmasın ola­maz; derken işittim» demiştir. İbnİ Rüsd, Medîneliler'in bu sözü ya tecrübe ile yâhûd bildikleri bir hadîse istinaden söylediklerine ihtimal vermektedir.

Faîde: Ebu Dâvud ile Tirmizî, Hz. Kasan ve Hüseyn (R.Anhüma) doğdukları vakit kulaklarına Peygamber (S.A.V.) 'in ezan okuduğunu rivayet etmişlerdir. Ayni hadîsi Hâkim dahî rivayet eder. Maksad sağ kulağıdır. Bu cihet timi Sürcm'niîi Hasan b. Alî (R.A.)'dan tahrîc ettiği şu hadîste tasrih buyurulmuştur.

«Bîr kimsenin bir çocuğu doğar da sağ kulağına ezan okur; sol kulağına ikamet getirirse o çocuğa cinnî za­rar vermez.»

Doğan çocuğa hurma yalatmak müstahaptır. Bu hususla Bu~ hârî ile Müslim, Hz. Ebû Musa'dan şu hadîsi tahrî£ etmişlerdir:

«Ebû Mûsâ demiştir ki: bir oğlum dünyaya geldi de Peygamber {S.A.V.) 'e gittim. Resûlüllah (S.A.V.) ona İbrahim adını verdi ve bir hurma çiğnetti; hem ona bereket duasında bulundu.»

Yeni doğan bir çocuğa hurma çiğnetmek, hurmayı veya benzeri bir şeyi cnun ağzına koyarak suyunun mi'desine inmesini te'min etmektir. Bunu Yapacak zâtın ehl-i hayır ve bereketi umulur bir kimse olması gerekir.[364]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com