Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
44. Âlime İnsanların En Bilgilisi Kimdir?" Diye Sorulduğunda Bunu Allah'ın Bilebileceğini Söylemesi Müstehaptır
44. Âlime İnsanların En Bilgilisi Kimdir?" Diye Sorulduğunda Bunu Allah'ın Bilebileceğini Söylemesi Müstehaptır
122- Said İbn Cübeyr şöyle demiştir:
İbn Abbas'a: "Nevf el-Bekkâlî, bilge adamla buluşan Musa'nın İsrailoğullarının peygamberi olan Hz. Musa değil başka bir Musa olduğunu iddia ediyor" dedim:
İbn Abbas Nevf el-Bekkâlî için: "Alîah düşmanı yalan söylemiş. Übey İbn Kâ'b bize Hz. Peygamber'den şunu aktarmıştır: "Hz. Musa İsrailoğullarma konuşma yapmak üzere ayağa kalktı. Kendisine: "En bilgili insan kimdir?" diye soruldu. O da "En bilgili benim" dedi. Allah, bu konudaki bilgiyi kendisine bırakmadığı için Musa'yı azarladı ve ona:"îki denizin birleştiği yerde (bulunan) kullarımdan bir kul senden daha bilgili" diye vahyetti.
Hz. Musa "Ya Rab! Ona nasıl gidebilirim?" diye sordu. Kendisine "bir zenbil içinde bir balık taşı. Onu kaybettiğin yerde o kulu bulacaksın" denildi.
Hz. Musa yanma hizmetçisi Yûşa İbn Nûriu alarak yola düştü. Yanlarında zenbil içinde bir balık taşıyorlardı. Kayanın yanma varınca başlarını koydular ve uyuyakaldılar. Balık zenbilden çıkarak kurtuldu ue denizde iz bırakarak gitti. Denizde böyle bir izin bulunmasına Musa ve hizmetçisi şaşırdılar. Uyandıktan onra o gecenin kalan kısmında ve gündüz yollarına devam ettiler. Sabah olun-a Hz. Musa hizmetçisine "Öğle yemeğimizi getir. Gerçekten bu yolculuğumuzda rir hayli yorulduk" dedi. Hz. Musa, gitmesinin emredildiği yeri geçmeden önce orgunluk duymamıştı. Hizmetçisi "Gördün mü, kayanın dibinde barındığımız aman balığı unutmuşum" dedi. Hz. Musa "İşte aradığımız da buydu" dedi. Bu-lun üzerine kendi izlerine baka baka geriye döndüler. Kayanın yanma geri ge-ince orada elbisesine bürünmüş bir adam gördüler. Musa selâm verdi.
Hızır: "Hayret! Senin bulunduğun bu yerde selâm ne gezer?" dedi.
Musa: "Ben Musa'yım" dedi.
Hızır: "İsrailoğullarının Musa'sı mı?" diye sordu.
Musa: "Evet" dedi. Daha sonra "Sana öğretilen üstün ilimden bana öğreten için sana tabi olayım mı?" diye sordu.
Hızır: "Sen benimle birlikte sabredemezsin. Musa! Bende Allah'ın kendi il-ninden verdiği Öyle bir ilim var ki sen onu bilemezsin. Sende de Allah'ın verdiği ?y/e bir ilim var ki onu da ben bilmem" dedi.
Musa: "Sen inşallah beni sabırlı bulacaksın. Ben senin hiçbir emrine isyan itmeyeceğim" dedi.
Bunun üzerine ikisi deniz sahilinde yürüdüler. Gemileri yoktu. Bir gemi janlarına uğradı. Onları taşıması için gemicilerle konuştular. Gemiciler Hızır'ı kamdılar ue onları ücretsiz olarak gemiye aldılar. O sırada bir serçe gelerek geminin kenarına konup denizden bir iki damla su aldı.
Hızır: "Musa! Benim ilmim ve senin ilmin, bu serçenin denizden aldığı bir yudum kadar bile Allah'ın ilmini eksiltmez" dedi.
Sonra Hızır gemi tahtalarından birini söktü.
Musa: "Adamlar ücretsiz olarak bizi gemiye aldıkları halde sen, içindekileri boğmak için gemilerini mi deliyorsun?" dedi.
Hızır: "Sen benimle birlikte sabredemezsin demedim mi?" dedi.
Musa: "Dalgınlığımdan dolayı beni sorumlu tutup, bana güçlük çıkarma" dedi.
Musa'nın bu ilk itirazı gerçekten de dalgınlık eseri idi. İkisi yolculuklanna devam ettiler. Bir de baktılar ki bir çocuk başka çocuklarla oynuyor. Hızır çocuğun başını eliyle kopardı.
Musa: "Bir cana karşılık olmaksızın günahsız bir canı mı öldürdün?" dedi.
Hızır: "Ben sana benimle birlikte edemezsin demedim mi?" dedi.[126]
İkisi yine yolculuklarına devam ettiler. Nihayet bir köye vannca köy halkından yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındı. Orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular. Hızır eliyle işaret ederek duvarı düzeltti.
Müsâ: "İstesen bu iş için ücret alabilirdin" dedi. Hızır: "İşte bu, ikimizin ayrılacağı zamandır" dedi. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Allah Musa'ya merhamet etsin, isterdik ki biraz daha sabretseydi de ikisinin arasında geçen başka olaylar bize antatılsaydı".
Açıklama
"Allah düşmanı yalan söylemiş" sözü hakkında İbnü't-Tîn şöyle demiştir: "İbn Abbas bu sözü ile Nevf'i Allah'ın korumasından çıkarmak istememiştir. Ancak ilim adamları hak olmayan bir şey duyduklarında kalpleri bundan nefret eder ve insanları bundan engellemek ve sakındırmak için bu tür sözler ederler. Yoksa bu sözün hakikati kasdedilmemiştir".
Yüce Allah'ın Hz. Musa'ya söylediği "O (Hızır) senden daha bilgilidir" sözünden ilk anda Hızır'ın nebi olduğu, hatta risalet ile görevlendirilmiş bir nebi olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü böyle olmasa üst seviyedeki bir kimse, kendisinden daha üst seviyedekine üstün kılınmış olur ki bu, batıl bir görüştür. Hızır'ın peygamber olduğunu gösteren en açık delillerden biri onun yaptığı şeyler hakkında "Ben bunu kendiliğimden yapmadım" sözüdür. Onun peygamber olduğuna inanmak gerekir, ta ki batıl yolda olanlar bunu "Veli, peygamberden üstündür" şeklindeki İddialarına dayanak yapmasınlar. Hâşâ ve kellâ.
Hızırm "Senin bulunduğun bu yerde selâm ne gezer?" sözü "selâmın bilinmediği bu yerde selam ne gezer?" anlamına gelir. Burası küfür ülkesi idi veya onların selamlaşmaları "selâm" sözcüğü İle yapılmıyordu.
Bu, peygamberler ve onlardan daha alt seviyedeki velilerin, Allah'ın kendilerine bildirdiği dışında gaybı bilmediklerini gösterir. Çünkü Hızır tüm gaybı bilseydi, Musa'yı kendisine sormadan bilirdi.
Hızır'ın "Benim ilmim ve senin ilmin, bu serçenin denizden aldığı bir yudum kadar bile Allah'ın ilmini eksiltmez" sözü, Allah'ın ilminden hiçbir şeyi eksiltmez anlama gelir. Bu güzel bir yorum olmakla birlikte daha güzel bir yorum şudur: Şurada Allah'ın ilmi ile kasdedilen Allah'ın bildiği varlıklardır. Çünkü buradaki Hm kelimesinin başına, bir şeyin bir kısırımı ifade eden "min" harfi gelmiştir. Ulah'ın zatında buiunan İlim, ezelî bir sıfat olup parçalanamaz, Allah'ın bilgisine tonu olan şeyier (nesneler ve olaylar) İse bölünebilir.
Kurtubî şöyle demiştir: İbn Cüreyc rivayetinde bu hadis bağlam olarak daha füzel bir anlatım ile ve şüpheden daha uzak bir ifade ile gelmiştir. O rivayette "Allah'ın ilmi yanında benim ve senin ilmin ancak şu serçenin gagası ile ienizden aldığı su kadardır" denilmiştir.