Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

1. Gusülden Önce Abdest Almak

1. Gusülden Önce Abdest Almak


248- Rasûiullah'm eşi Hz. Âişe'den şöyle nakledilmiştir: "Hz. Peygamber cünüplükten dolayı gusül abdesti aldığı zaman önce ellerini yıkardı. Sonra namaz için abdest alır gibi, abdest alırdı. Sonra parmaklarını suya batırıp, onlarla saç diplerine suyun gitmesini sağlardı. Daha sonra başına üç avuç su dökerdi. En sonunda ise, bütün bedenine su tutardı.[3]


Açıklama


(Gusüiden Önce Abdest Almak) ifadesiyle İmam Buharı, gusülden önce ab­dest almanın müstehab olduğunu ifade etmiştir. İmam Şafiî ei-Ümm'de şöyle demiştir: "Allah Teâlâ gusül abdestini tek başına farz kılmıştır. Bu konuda, gusle başlamadan önce yapılması gereken herhangi bir şeyden bahsetmemiştir. O halde, bir kimse bütün bedenini yıkamak suretiyle gusül abdesti alırsa, bu yeter­lidir. Guslün nasıl alınacağı konusunda, Hz. Âişe'nin anlattıkları tercih edilir.

Gusül abdesti aldığı zaman ifadesi, gusül abdesti almaya başladığı zaman anlamına gelir. Hadiste geçen (cenabetten dolayı) ifadesindeki, harf-i cerri ise, yıkanmanın sebebini anlatır.

Önce ellerini yıkardı. Gusül abdestine başlamadan önce ellerin yıkanması birkaç nedenden dolayı olabilir: Belki ele bulaşan ve pis kabul edilen şeyleri temizlemek gayesiyle yıkanmış olabilir. Ya da uykudan uyanınca, tabii olarak ellerin yıkanması gerektiğinden dolayı yıkamıştır. Bu durumda gusülden önce abdestin olmadığı görüşü ağırlık kazanmaktadır. Ayrıca gusülden önce abdest almanın başlı başına müstakil bir sünnet olma ihtimali vardır. Buna göre gusül abdesti alınca, abdestten sonra bedenin tamamının yıkanması gerekir. Ancak abdest alırken yıkanan organların, gusül sırasında tekrar yıkanmama ihtimali de söz konusudur. Buna göre yıkanan ilk organla birlikte cünüplükten temizlenmek için alınan gusül abdestine niyet etmek gerekir. Abdest organlarının ilk önce yıkanması, onlara verilen Önemden kaynaklanmaktadır. Ayrıca küçük ve büyük tahareti birlikte gerçekleştirme amacı da söz konusudur. Nitekim Şafiiler'den el-Muhtasar adlı eserin şârihi Dâvûdî bu görüştedir. O bu konuda şunları söylemiş­tir: "Gusleden ilk önce sırasına göre, abdest organlarını yıkar. Ancak bunu yaparken, cünüplükten temizlenmek İçin alınan gusül abdestine niyet eder." İbn Battal ise, gusül abdesti alan birinin ayrıca abdest alması gerekmediği konu­sunda İcma olduğunu nakletmiştir. Ancak bu kabul görmemiştir. Çünkü arala­rında Ebu Sevr, Davud ve daha başkalarının da bulunduğu bir grup âlime göre gusül abdesti, hadesten kurtulmak için alınan abdest yerine geçmez.

Onlarh Yani suya batırdığı parmaklanyla. Saç diplerini hilallerdi. Hz. Peygamber gusül abdesti alırken parmaklarıyla başının sağ tarafını ovar ve saç diplerine ininceye kadar buna devam ederdi. Daha sonra aynı şekilde başının sol tarafını parmaklarıyla ovardı.

Kadı İyâz şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'in bu uygulama­sına dayanarak, bazıları gusül abdesti alırken vücuttaki diğer kılların da diplerine su gitsin diye ovulması gerekir kanaatindedir."

Parmaklarla saçı ovma suyun, bütün saçları ıslatmasını ve deriye ulaşmasını sağlar. Suyun başın derisine kadar ulaşmasının ovmakla sağlanması, saçiarın ta­mamının ıslanmasına ve derinin yavaş yavaş suya alışmasına vesile olur. Böy­lece birden su dökünce, meydana gelecek yanma ve üşümelerin önüne geçilmiş olur. Suyun, saç diplerine ulaşmasına mani olacak şekilde keçeleşmiş saçlar hariç, âlimlerin ittifakıyla hilalleme/parmaklarla saçı ovma farz değildir.

(Üç avuç) Hadiste geçen kelimesinin çoğuludur. Bu ifadeden, gusül abdesti alırken, yapılması gereken fiilleri, üç defa yapmanın müstehap olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Nevevî şöyle der: "Bu konuda, Mâverdî hariç diğer âlimler arasında görüş ayrılığı yoktur. Zira sadece Mâverdî, gusülde organları birkaç kez yıkamanın müstehap olmadığı kanaatindedir."

Sonra suyu bütün vücuduna dökerdi Gusül abdesti alırken vücudun ovulmasını şart görmeyenler hadisin bu kısmını delil olarak kullanmışlardır. Ni­tekim bu durum gayet açıktır.

Kadı İyâd, gusülden önce alman abdest, yıkanması gereken azaların birden fazla yıkanmasının gerekliliğiyle ilgili olarak her hangi bir rivayetin olmadığını söylemiştir. Halbuki bu konuda, Nesâi ve Beyhakî'nin Ebu Seleme kanalıyla Hz. Âişe'den naklettikleri ve sahih bir senetle bize ulaşan bir hadis vardır. Hz. Âişe Peygamber Efendimiz'in nasıl gusüi abdesti aldığını tarif ederken şöyle de­miştir: Sonra üç defa ağzım çalkaladı, yine üç defa burnuna su verdi, yüzünü ve ellerini de üç kez yıkadı. Daha sonra başından aşağı üç kere su döktü."

{Bütün bedenine) İfadedeki (45) lafzı ile yapılan pekiştirme Hz. Peygamber'in hadiste geçen hususları yaptıktan sonra bütün bedenini yıkadığını gösterir. Bu da, yukarıda ilk ihtimal olarak belirttiğimiz, gusül abdes-tinden önce abdest almanın başlı başına bir sünnet olduğu görüşünü destekler. Buna göre, gusül abdesti alan, eğer abdesti yok ise abdeste niyet eder. Yoksa alacağı abdest, guslün bir sünneti olur. Bu hadis, gusül abdesti alırken vücudun geri kalan kısmını yıkamadan önce tam olarak abdest almanın müstehap olduğu görüşüne delil kabul edilmiştir. Buna göre ayakların yıkanması, guslün sonuna bırakılmaz. Bu husus, hadisin namaz için abdest alır gibi kısmında gayet açık olarak görülmektedir.

249- Hz. Peygamber'in eşi Meymûne validemizden şöyle nakledilmiştir: "Rasûlullah namaz için abdest alır gibi abdest aldı. Ama ayak-iarını yıkamadı. Avret mahallini ve bu bölgede kalmış olabilen meni kalıntılarını yıkadı. Sonra üzerine su döktü. Daha sonra gusül abdesti aldığı yerden biraz kenara çekilerek ayaklarını yıkadı. İşte Hz. Peygamber cünüplükten dolayı bu şekilde gusül abdesti alırdı.[4]


Açıklama


Namaz için abdest alır gibi abdest aldı Ama ayaklarını yıkamadı) Bu ifade açık bir şekilde gusül abdesti alırken ayakların sona bırakılacağını göstermek­tedir. Bu da yukarıda Hz. Âişe'den nakledilen hadisten ilk etapta anlaşılan manaya aykırı düşer. Ancak bu iki rivayet arasını şu şekilde bulabiliriz: Hz. Âişe'den nakledilen rivayet mecaz olarak değerlendirilebilir. Nitekim yukarıda bundan söz edildi.

Rivayetlerde beliren iki farklı durumdan dolayı ilim adamları arasında görüş farklılıkları olmuştur, şöyle ki: Çoğunluğa göre gusül abdesti alırken ayakların sonra yıkanması müstehaptır. İmam Malik İse meseleye ayrıntılı biçimde yak­laşmıştır. Ona göre abdest alınan yer temiz değilse, ayakların sonra, eğer temiz ise önce yıkanması müstehaptır. Şafiî ekolünde önce mi, yoksa sonra mı yıka­manın daha uygun ve makbul olduğu konusunda İki görüş vardır. Bu hususta İmam Nevevî şöyle demiştir: "En güvenilir, yaygın ve tercih edilen görüşe göre, abdestin tamamlanması gerekir. Zira Hz. Âişe ve Meymûne'den nakledilen riva­yetlerin çoğu bu doğrultudadır." Ayrıca onun şu görüşü nakledilir: "Hz. Âişe ve Meymûne'den nakledilen rivayetlerde bu konuya açıklık getiren her hangi bir bilgi yoktur. Bu husustaki rivayetler 'Namaz için abdest alır gibi abdest aldı' ifa­desinde olduğu gibi ya meseleye muhtemelen delalet etmekte veya biraz Önce geçen Ebu Muâviye hadisinde olduğu gibi ayakların sona bırakıldığına zahiren delalet etmektedir." Bu konuda Kurtubî ise şunları kaydeder: "Ayakların yıkan­masının sona bırakılmasmdaki hikmet, gusüî abdestine abdest organlarıyla baş­layıp abdest organlarıyla bitirme düşüncesidir."

Avret mahallini yıkadı. Hadiste takdim ve tehir vardır. Çünkü avret ma­halli, abdesten önce yıkanır. Bu iki durum hadiste (j ) harfi ile birbirlerine atfe-dilmiştir. Malum olduğu üzere bu harf, tertibi gerektirmez.

(İşte bu şekilde gusül abdesti alırdı) Hadiste geçen bu şekilde ifadesi ile, söz konusu fiillere işaret edilmiştir. Ya da, Hz. Peygamber'in gusül abdestinin tasviri kasdedilmiş olabilir.

İmam Buhârî, Hz. Meymûne validemizden nakledilen bu hadisi, abdeste ara verilebileceğine ve avucuyla (veya maşrabayla) su alan birinin sağ eli İle sol eline su dökmesinin müstehap olduğuna delil getirmiştir. Ayrıca önceki hadiste geçen "ağzını çalkaladı ve burnuna su verdi" ifadesinden hareketle, gusül abdesti alan kimsenin ağzını çalkalayıp burnuna su vermesinin dinî bir temeli olduğu sonucuna varmıştır. Hanefîler söz konusu İfadeye dayanarak, ağza-burna su vermenin farz olduğu görüşüne varmışlardır. "Mücerred amel, ancak bir şeyin farz olması kendisine bağlı olan mücmel bir ifadeyi açıklarsa farza delalet eder. Burada ise böyle bir durum söz konusu değildir.[5] gerekçesi ile onlara İtiraz edilmiştir. Bu itiraz İbn Dakîk el-îd'den gelmiştir. İmam Buhârî, yukarıda işaret edilen hadisin, "elini yere veya duvara sürdü" ifadesine dayanarak gusül abdesti alınırken eli, duvardaki veya yerdeki toprağa sürmenin müstehap olduğu sonu­cuna ulaşmıştır. İbn Dakîk el-Id şöyle demiştir: "Bu hadise göre, necaseti gider-, mek ve gusül abdesti almak için bir kez yıkama ile yetinilebileceği anlaşılır. Zaten asıl olan bir şeyin tekrarlanmamasıdır. Birden fazla yıkama hususunda ise, farklı yorum ve yaklaşımlar vardır." İmam Nevevî ve daha başkalarına göre bir kez yıkamak yeterlidir. Ancak bu hadiste, söz konusu yıkamanın necaseti gidermek için olduğu belirtilmemiştir. Aksine temizlik endişesinden de kaynaklanabilir. Bu durumda bir defa ile yetinilemez.

Elin yere sürülmesi ise, hassasiyetten ileri gelir. Bununla, Buhârî'nin de ifa­de ettiği gibi, ellerin daha da temiz olması hedeflenmiştir.

Bu; hadisi, meninin veya avret mahallindeki ıslaklığın necis olduğuna deli! getirenlerin iddia ve görüşlerinde haklı olduklarını göstermez. Çünkü gusül ab­desti, sadece necaseti gidermek için alınmaz. Ayrıca bu bâbda zikredilen hadiste yer alan rahatsızlık veren kalıntıları ifadesi, meninin necis olduğunu gösterme hususunda yeterli değildir.


Bu Hadisten Çıkarılan Sonuçlar


1- Gusül abdesti alırken farz olan, yıkanması gereken yerlerin bir kez yıka­ması

2- Gusül abdesti alırken normal abdest alıp daha sonra vücudunun geri ka­lan kısmını yıkayanların, abdesti bozan bir durumun gerçekleşmesi hariç dinen abdest alması gerekmez.

3- Güsül abdesti aldıktan sonra ellerdeki sular silkelenir.

4- Aynı şekilde, abdest aldıktan sonra da ellerde kalan su silkelenir.

5- Bîr insanın evinde bile olsa, gusül abdesti alırken avret mahallini kapat­ması müstehaptır.

Bu hadiste bazı faydalı bilgiler tespit edilmiştir. Bunları da, şu şekilde sıra­lamak mümkündür:

1- Gusül ve abdest suyunu hazırlamada başkasından yardım istenebilir. Çünkü Hafs ve diğerlerinin rivayetine göre Hz. Peygamberin eşi "Rasûluüah için gusül abdesti suyu koydum" demiştir.

2- Yine bu ifadeden eşlerin kocalarına hizmet etmesi sonucuna varılır.

3- Sol el ile avret mahallini yıkamak için sağ el ile sol ele su dökülür.

4- Suyu avucuyla almak İsteyenler, avret mahallerinden önce, ellerini yıkamalıdır. Bu şekilde, kirli olma ihtimali bulunan ellerini suya batırmaktan koru­nurlar. Eğer su ibrik gibi bir kapta ise, bu durumda daha uygun olan önce avret mahallinin yıkanmasıdır. Bu sayede, abdest alırken araya fasıla girmesine engel olunur.

Bu hadisin hiçbir rivayetinde, gusülden önce alınacak abdestte, açıkça başın meshedilmesini gösteren herhangi bir ifade yoktur. Malikiler, "gusül sırasında alman abdestte baş meshedilmez, bunun yerine yıkamakla yetinilir" derken buna dayanmışlardır.

Bazıları Ebu Hamza ve başkalarının rivayetine göre, hadiste yer alan Hz. Peygamber'in eşinin "Ona havlu uzattım, fakat almadı" ifadesine dayanarak, gusülden sonra kurulanmanın mekruh olduğu sonucuna varmıştır. Ancak hadis, bu görüş ve iddiaya delil olmaz. Çünkü bu hususta birkaç ihtimal söz konusu olabilir. Mesela mekruh olduğu için değil de, başka bir nedenden dolayı havluyu almamış olabilir. Belki de uzatılan havluyla ilgili bir engel olmuş olabilir. Ya da, Hz. Peygamber acelesi olduğu için kurulanmak istememiştir. Yahut başka bir neden de söz konusu olabilir.

Mühelleb şöyle demiştir: "Muhtemelen Hz. Peygamber suyun bereketi kalsın diye, kendisine uzatılan havluyu reddetmiş olabilir. Teva-zudan dolayı veya havlunun kirli olduğunu, belki de ipekten yapıldığını fark ettiği için kurulanmamış olması da muhtemeldir.."

Bu hadisin Ahmed b. Hanbel ve İsmâilî rivayetinde Ebu Avâne kanalıyla A'meş'ten şöyle nakledilmiştir: "Kurulanma meselesini İbrahim en-Nehâî'ye sor­dum. O da, 'Bunda bir sakınca yoktur. Hz. Peygamber, bunun adet olmasından endişe ettiği için kendisine uzatılan havluyu reddetmiştir.' şeklinde cevap verdi."

Bu rivayetin açıklanması konusunda et-Teymî şöyle demiştir: "Bu hadis, Hz. Peygamber'in, kurulandığını gösterir. Eğer kurulanmasaydı eşi, ona havlu getirmezdi." İbn Dakîk el-Id de şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'in eliyle suyu silkmesi, kurulanmanın mekruh olmadığını gösterir. Çünkü her ikisi de, suyu gidermeye yönelik bir faaliyettir." Nevevî ise şöyle de­miştir: "Bu konuda bizim mezhebimizde beş görüş vardır. Bunların en meşhu­runa göre, kurulanmayı terk etmek müstehaptır. Ancak kurulanmanın mekruh, mubah, müstehap ve yazın mekruh, kışın müstehap olduğuna dair görüşler de vardır." Ayrıca Nevevî bu hadisi, hükmî necasetten temizlenen kimsenin organ­larından dökülen suyun temiz olduğuna delil


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com