Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
(123) İnsanları Affetmek Ve Bağışlamak
(123) İnsanları Affetmek Ve Bağışlamak
243— Enes (Radiyallahu anh) 'den rivayet edildiğine göre:
Bir Yahudi kadın, Peygamber (SallatlahüAleyhiveSellem)'e zehirlenmiş (ve pişirilmiş) bir koyun getirdi. Peygamber ondan yedi. Sonra kadın yakalanıp getirilince:
«Bunu öldürelim mi?» diye Peygambere soruldu.
Peygamber (Sallallahii Aleyhi ve Sellem):
«Hayır!» dedi.
Enes demiştir ki:
«O zehirli etin tesirini halâ Resûlüllah (Sallallahü Aleyh! ve Selem) in küçük dilinde görür dururum.»[484]
Hakim, Müsledrek'inde Ebu Sa'îd El-Hudrî 'den bu hâdiseyi şöyle anlatmaktadır:
Hayber'de bir Yahudi kadını. Peygamber (Salltülahü Aleyhi ve Sellem)* pişirilmiş bir koyun kediye etti. Bundan yemek için ashab ellerini uzatınca. Peygamber onlara :
«Ellerinizi çekin, zira bu koyunun azalarından biri bana haber veriyor ki, koyun zehirlenmiştir.»
Bunun üzerine kadın çağırtılıp kendisine soruldu :
«— Bu yemeğini zehirledin mi?»
Kadın:
«— Evet, dedi. İstedim ki, eğer yalancı Peygambersen, insanları kurtarayım. Eğer sadık Peygambersen, Allah sana zehirli olduğunu bildirecektir.»
Sonra Hazreti Peygamber :
«Besmele çekerek yiyiniz.» dedi.
Biz de yedik. Hiç birimize zarar vermedi.
Bir rivayete göre de, Bişr ibni'l-Berrâ, Hazreti Peygamberle zehirli etten yiyerek onun tesiri ile öldü. Bunun vefatına sebep olan Yahudi kadın da kısas cezası ile öldürüldü.
Bir rivayete göre de, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), zaman zaman bu zehİrin tesirini kendilerinde hissederlerdi. Bunun tesiri İle de, ayrıca sehadet mertebesine nail olmuşlardır.
Hadîs-i şeriften şu hükümler çıkmaktadır:
1— Müslüman olmıyan bir kimseden (Ehl-i kitabdan} hediye kabul etmek caizdir. Ehl-i kitabın kendi dinleri uyarınca kesmiş oldukları hayvanların etini yemekte beis yoktur.
2— Bir kusur veya günâh işliyenin kusurunu bağışlamak bir fazilettir. Ancak başkasının ölümüne sebebiyet veren bir cinayet olursa, maktulün veresesinin talebi ile kısas yapmak icab eder.[485]
244— (59-s) Abdullah îbni Zübeyr (Radiyallahu anh)'den Minber üzerinde şöyle dediği işitilmiştir;
«Bağışlama yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.» (A'raf Sûresi, Âyet: 190)
Âyeti okuduktan sonra dedi ki;
«Allah'a yemin ederim! Bu âyet-i kerîme ile, insanların ahlâkından en kolayını almaktan başka bir şey ile emredilmemiştir. Allah'a yemin ederim ki, ben insanlarla arkadaşlık ettiğim müddet bunu uygulayacağım, (insanlar için günah olmıyan kolay tarafı tutacağım, onlara iyi muamele edip güçlük çıkarmıyacağım).[486]
A'raf sûresinin 199 uncu âyet-İ kerîmesinde üç hususa işaret buyurulmaktadır :
1— İnsanlara afv ile muamele etmek. Afvın lügat manâsı, bağışlamak, silmek, yok etmektir. Afv kelimesi Cenab-ı Hak'ka nispet edildiği zaman, kullarına azab etmeyişi, onların günâhlarını mahvedişi ve silmesi manâsını taşır. Ayrıca bir şeyin en iyisine, en seçkinine ve enfesine de afv denir. İnsanların afv ile muamele etmesi, hem kendilerine edilen zulmü bağışlamaları, hem de ahlâkın iyi ve kolay tarafını seçerek hemcinsleri ile geçinmeleri ve idare etmeleri demektir. İşte Cenab-ı Hak bize bunu emretmektedir.
2— İkinci husus olarak Allah Tealâ bize ma'rufu (iyilik etmeyi) emretmektedir. Allah Tealânın ve Peygamberinin emirleri gereğince hareket etmek ve bu buyrukları tavsiye edip öğretmek hep maruf olan işlerdir. Her mükellef elinden geldiği kadar öğrenip yaşamak ve başkasına da öğretip tatbikine çalışmak sorumluluğunu taşır. Bu, müminlere dü^en önemli bir vazifedir.
3— Cahillerden yüz çevirmek. Gerçeği kabul etmiyen ve söz dinlsmi-yen inatçı cahillerden hoş ve iyi bir hareketle yüz çevirmek gerekir. Çünkü cahiller sözlerini bilmezler, fesad çıkarmtya sebep olurlar ve ahengi bozarlar. Buna meydan vermemek için sabırla ve yumuşak bir huyla mücadeleyi terk etmek lâzımdır.
Abdullah ibni Zübeyr kimdir? :
Hicret yılında Medine'de doğmuştur. Künyesi Ebu Hubeyb ve E b u Bekir olup, annesi Esma, Hz. Ebu Bekir (Radiyallahu anh)\n kızıdır. Hz. Â i ş e , A b d u I I a h 'm teyzesi oluyor. Küçük yaşta Hz. Peygamber'den hadîs ezberlemiştir. A b d u II a h 'm büyük annesi S a f i y y e de Resûlüllah {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in halasıdır. Cesur, kahraman, güzel söz söyliyen bir hatip ve iyi bir binici İdi.
Muaviye ibni Yezîd'in vefatından sonra Hİcaz, Yemen, Mısır ve Irak dokuz yıl İdaresi altında bulunmuştur. Nihayet H a c c a c 'la aralarında vuku bulan savaşta Abdullah, Mekke'de muhasara edif-di ve H a c c a c tarafından hicretin 74. yılında şehid edildi. Geceleri namazla geçirir ve gündüzleri de oruç tutardı. Allah ondan razı olsun.[487]
245— İbni Abbas'dan rivayet edildiğine göre, dedi ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: «İnsanlara (din işlerini ve vazifelerini) öğretin, kolaylık gösterin ve gftçlük çıkarmayın. Sizden biriniz hiddetlendiği zaman sükût etsin, (konuşmasın).» (ı)[488]
Insanlara, bulundukları durum İcabı, dinden muhtaç bulundukları hükümleri öğretmek ve güçlük çıkarmadan kolaylık göstermek, nefret verecek tutum ve hareketlerden sakınmak, ilim sahiplerine düşen en iyi ve faydalı bir hizmettir. Böyle çalışmaların manevî mükâfatı da çok büyüktür.
Kızgınlık ve hiddet, İnsanı kötülüğe sevk eden fena bir huydur. İntikam hırsı ile kalpteki kanın feveran edişi veya şeytanın dürtmesi ile meydana gelen ve İnsanı sükûn halinden çıkaran bir vasıftır. Bu durumda insan kötü söz söyler, fena iş yapar, hatta cinayet işler. Bunların hepsi kötü ahlâklardır. Çok kere insan istediği şeye kavuşamayınca, arzulan tatmin olmayınca hiddete gelir. Kendinde duyduğu büyüklük onu kızgınlığa götürür. Fakat Allah'ın azamet ve kudretini düşünen ve her an üzerinde olan hakimiyetini bilen bir adamdan nefsin izzeti gider ve böylece hiddetin şerrinden selâmet bulur, önce hiddeti doğuran sebepleri yok etmeğe çalışmalıdır. Yoksa hiddet geldikten sonra, onun zararını önlemek için, konuşmamalıdır. Yine Peygamber Efendimizden varid olmuştur ki :
«Hiddetlenen kimse, Allah'a sığınsın, abdest alsın veya hiddetlendiği çevreyi değiştirsin.»[489]