Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
(139) Kıskançlık
(139) Kıskançlık
296— Cabir (Radiyaüahu anh) anlatıp demiştir ki:
— Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
«— Ey Seleme oğullan! Sizin (kabile reisiniz), büyüğünüz kimdir?
Biz dedik ki :
— Cüdd İbni Kays'dır; bununla beraber onu (mal istifcisi olarak) bahillikle itham ederiz. Hazreti Peygamber:
«— Bahülikten daha zararlı (manevî) bir hastalık hangisidir? Bilâkis şirin (kabile reisiniz) büyüğünüz, Amr İbni'l-Cemûh'dur,» buyurdu.
Amr Îbni'l-Cemûh (daha İslâm'ı kabul etmeden) cahiliyet zamanında putlara tapmırdı ve Resûlüllah (Salialîahü Aleyhi ve Sellem) evlendiği zaman, ondan dolayı ziyafet verirdi.[587]
Malını kıskanan ve onu harcamayan kimse, ne kadar fazla mala sahip olsa da bir kabilenin veya topluluğun büyüğü, önderi ve ulusu olamaz. Cömertliği, kerem ve fazileti yüksek olan kimse, bulunduğu toplum içinde baş ve önder olmaya hak kazantr. Bunun için Peygamber Efendimiz, ileride hal tercümesi bildirilecek olan Cüdd İbni Kays'i malının çokluğuna rağmen bahilliğinden ötürü kabile başı ve büyüğü kabul etmemişler, kerem ve cömertliği ile şöhret bulan Amr ibni'l-Cemûh'u Seleme O ğ u I I a r ı 'na reis tayin etmişlerdir. Bu münasebetle de, mal kıskanmanın en zararlı bir hastalık olduğunu beyan buyurmuşlardır.
Cüdd İbni Kays kimdir? :
Hz. C a b i r 'in dayısı olup, cahiliyet zamanında Seleme Oğulla rı'nın büyüğü idi. Sonra bu kabilenin reisliğini Hz. Peygamber Amr ibni'l-Cemûh'a verdi. Cüdd, Tebük savaşına katılmayıp geri kaldığından nifakla ithamlanmış olup, nihayet güze! bir şekilde tevbe ederek Hz. Osman devrinde vefat ettiği söylenir. Allah ondan razı olsun.
Amr I b nİ'l-Cemuh kimdir? :
Ensar'dan olup, Benî Seleme kabitesindendir. Akabe biatında bulunduktan sonra Bedir ve Uhud savaşlarına katılmış, ancak Uhud savaşında şehid düşerek vefat etmiştir. Eniştesi Abdullah İbni Amr ile bîr mezara gömülmüşlerdir.
Kendisi topal olduğu için, Uhud savaşı gününde ona, bir güçlük yok, sen özürlüsün, savaştan geri kal dendiği zaman, o şöyle cevap verdi :
«— Allah'a yemin ederim ki, ben bu topal ayağımla Cennet'e basmak istiyorum.» Sonra kıbleye dönerek şöyle dua etti :
«— Allah'ım! Bana şehİdliği nasîb et, beni evime boş çevirme.»
Savaş esnasında şehid edilince zevcesi H i n d gelerek kocasını ve yine şehid düşen kardeşi Abdullah ibni Amr'ıbir deveye yükleyerek onları defin yerine götürdü ve her ikisi bir kabre defnedildi. Onun hakkında Resûlüllah şöyle buyurdu :
«— Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim, içinizden öyle er kimseler vardır ki, eğer Allah'a söz verip ahd etseler, Allah onları sözlerinde doğrular. Amr tbnil-Cemûh bunlardan biridir. Gerçekten onu, topal ayağı ile Cennet'e basıyor görüyorum.»
İbni I s h a k 'in anlattığına göre, Amr ibni'l-Cemûh Seleme oğullarının İleri gelenlerinden şeref sahibi bir zat idi. Islâmı kabulünden önce ağaçtan edinmiş olduğu bir putu evinde saklayarak ona tapınırdı. Kendi kabilesi olan Benî Seleme 'den iki genç Islâmı kabul edince —ki, bu iki gençden biri kendi oğlu M u a z ve diğeri de Muaz ibni Cebel idî— bu gençler tapındığı putu aşırıp gece bir çukura atarlardı, Amr sabahleyin onu bulunca yıkar ve temizler, yine yerine koyardı. Bu birkaç defa tekrarlanınca, kılıcını putun boynuna asarak :
«— Eğer sende bir kuvvet varsa, mütecavizlerin hakkından gelirsin,» dedi ve uykuya yattı. Bu defa gençler ölü bir kelb bularak bunu putun boynuna bağlamışlar ve kılıcı almışlar. Sabahleyin putunu bu durumda görünce, hidayete geldi, Islâmı kabul etti ve şu beyti söyledi :
«Allah'a yemin ederim, ey put! Eğer sen İlâh olsaydın, Kelb ile beraber bir çukur ortasında bulunmazdın.»
işte Islâmi kabulünden sonra, kendisinde olan kerem ve cömertlik hasletlerine binaen Hz. Peygamber Cüdd ibni Kays yerine Amr ibni'l-Cemûh'u Seleme oğullarına reis ve seyyid tayin buyurdu. Böylece bahİNİk hastalığının ne kadar zararlı olduğu bir kere daha anlaşılmış oldu. Allah her ikisinden de razı olsun.[588]
297— Rivayet edildiğine göre Muaviye, Muğîre îbni Şu'be'ye bir mektup yazarak Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den duymuş olduğu bir şeyi kendisine bildirmesini istedi. Muğîre de ona şunu yazdı:
«— Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) dedi-kodudan, mal israfından, (lüzumsuz) çok soru sormaktan, hayra engel olup, hakkı olmayan şeyi istemekten, annelere isyan etmekten, kızları diri diri gömmekten men' ederlerdi.»[589]
Bu badîs-i şerifle beş şey yasaklanmış bulunmaktadır:
1— Dedİkodu ki, boşuna ve lüzumsuz söz konuşmaktır. Eğer müslü-manları çekiştirmek ve aleyhlerinde konuşmak tarzında olursa, bunun günahı daha büyüktür ve haramdır. Her ne olursa olsun, boşuna ve faydasız konuşmaları Hz, Peygamber yasaklamıştır. Ya hayırlı şey konuşmalı, yahut susmalıdır. Dedi-koduya alışmak, tenbeiliğe ve laubaliliğe sebebiyet verdiği gibi, cemiyetin ahlâkını bozar, fitne ve fesada götürür.
2— Malı Allah yolu dışında harcamak, haram işlerde kullanmak, ölçüsüz harcamak, saçıp savurmak hepsi malı zayi' etmektir. Hatta aklı başında olmayan ve malı kullanamayan birine mal vermek, koruyamayacak bir kimseye emanet etmek yine israftır ve malı zayi1 etmek demektir. Islâmın hak ölçülerine bağlı olarak yerli yerinde malı esirgemeyip harcamak, Allah'ın emirlerine itaat olur ve bundan sevab kazanılır. Bunun aksine hareket vebali mucib olur, azaba sebep olur. Zamanımızda zarurî ihtiyaçların dışında alabildiğine lüks hayat peşine koşmalar, Allah yolunda harcamaları unutarak veya bunları benimsemeyerek sırf nefsanî arzularını tatmin için yüzbinler ve milyonlar harcayanlar, elbette israfın ve mal ziya'ının en açık bir örneğini vermektedirler. Böyle hareketler cemiyeti felâkete sürükler, anarşi doğurur, ferdler arasındaki kardeşfik bağlarını koparır. Bunun ilâcı, Allah'ın hükümlerine bağlanıp onları yerine getirmektir.
3— Çok soru sormak, yasaklanan şeylerdendir. Bir şeyi zarurî hal olmadıkça fazla irdeleyip derinleştirmeye gitmek güçlük doğurur. Bazan da ihtimallere ve şüphelere sebebiyet verir. Islâmda her şeyi açık ve kesin olmakla beraber, daima kolay tarafı tercih etmek vardır. Güçlüğe ve şüphelere düşürücü sebeplerden biri olan çok sual sormak yasaklanmıştır. Ayrıca boşuna vakit kaybına da sebep olur.
4— Annelere itaat etmemek günahtır. Onlara âsi olmaktan Hz. Peygamber men' etmişlerdir. Kitabın başında, anne ve babaya itaatin ne kadar önemli bîr İş olduğu birçok hadîs-i şeriflerde beyan buyurulmuştu. Burada yalnız annelerin sözü geçmesi, onların durumunun nezaketinden ileri gelmektedir. Anneler çabuk kırılır, çabuk hiddetlenir ve onların çocuk üzerindeki ihtimam halleri sebebiyle hadîs-İ şerîfte münferiden zikredilmişlerdir. Gerçekte bu hükme babalar da dahildir. Aynı şekilde babalara da itaat vacîbdir. Nitekim âyeî-i kerime ve diğer hadîslerle bu husus ifade buyu-rulmaktadır.
5— Cahiliyet âdetlerinden biri olan kız çocukları diri halleri ile gömmek yasaklanmıştır. O zamandaki kötü anlayışa göre, kız çocuklarda uğursuzluk vardı. Bu uğursuzluğu yok etmek için doğan kız çocuklarını öldürmek gerekirdi. İslâm dini, bu kötü âdeti yıkmış ve kızların erkeklerden daha çok korunmaya muhtaç olduklarını ve bunlara iyi ba!