Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

53. Yere Batırma Cezası Ve Azabın Gerçekleştiği Yerlerde Namaz Kılmak

53. Yere Batırma Cezası Ve Azabın Gerçekleştiği Yerlerde Namaz Kılmak


Anlatıldığına göre Hz. Ali, Babîl'in yere batırıldığı bölgelerde namaz kılmayı mekruh kabul ederdi.

433- Abdullah İbn Ömer Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

Azaba uğramış kavimlerin yurdundan ancak ağlayarak geçiniz! Eğer ağlamıyorsanız oradan geçmeyin ki, onların başına gelenler sizin âe başınıza gelmesin.[19]


Açıklama


(Yere Batırma Cezası ve Azabın Gerçekleştiği Yerlerde Namaz Kılmak) Bu ifadeyle bu mekanlarda kılınacak namazın hükmünün ne olduğu kasdedilmiştir. Azabın, yere batırmadan sonra zikredilmesi, umumi bir mananın hususi bir ma­naya atfedilmesinden dolayıdır. Çünkü, yere batırma da azabın bir parçasıdır.

Hattâbî şöyle demiştir: "İlim adamlarından Babil'de namaz kılmayı yasakla­yan kimsenin olduğunu bilmiyorum. Eğer gerçekten Hz. Ali böyle bir şey söyle­mişse, bu bölgede yerleşmeyi kendisi için uygun görmemiş olabilir. Çünkü bizzat o, Babil'de kaldığı zaman içinde, namazlarını kılmıştır. O bu ifadesi ile, meteûmu (namaz kılmayı) söyleyip lâzımı (burada ikamet etmeyi) kasdetmiştir. Belki buraya yerleşme ve bölgeyi vatan edinme yasağı, sadece Hz. Ali'nin şahsına ait olabilir. Bununla kendisini, Irak'ta karşı karşıya kaldığı fitneden sakındırmak istemiştir." Olayın akışı ilk ihtimaie daha uygundur. İkinci tevilin ise uzak bir ihtimal olduğunu gösterir.

(Geçmeyin) Bu yasak, ashâb-ı kiram Rasûlullah ile birlikte Tebük'e giderken, Semud kavminin yurdu el-Hıcr bölgesinden geçerken söy­lenmiştir.

(ancak ağlayarak geçiniz!) Bu ifade ile ağlamanın, sadece bu bölgelerden geçmeye başlarken olduğu kasdedilmemiştir. Aksine geçişin sürdüğü bütün za­man dilimlerinde olması gerektiği bildirilmiştir. Buralarda durulduğu zaman, yine öncelikle geçiş sırasında istenen bu durumun sağlanması gerekir. Allah Resûlü'nün buradan geçerken kesinlikle durmadığı konusu ileride gelecektir.

İbn Battal şöyle demiştir: "Bu hadis, bu tür yerlerde namaz kılmanın mubah olduğuna delalet eder. Çünkü namaz, ağlama ve tazarru yeridir." Öyle anlaşılı­yor ki o bu ifadeleriyle hadisin Hz. Ali'den nakledilen rivayete uygun olmadığına işaret etmiştir. Kanaatime göre, her iki rivayet de, buralarda durulmaması ifade ediyor. Nitekim "Meğâzî Bölümü"nde İmam Buhârî'nin de naklede­ceği gibi bu hadisin sonunda şu ifade yer alır: "Sonra Resûluliah başını eğdi ve vadiyi geçinceye kadar yürüyüşünü hızlandırdı." Allah Resû­lü'nün bu şekilde hareket etmesi, onun bu bölgede namaz kılmadığım gösterir, Hz. Ali'nin Bâbil'in yere batırılan bölgesinde böyle yapmıştır.

(Sizin de başınıza gelmesin!) İmam Buhârî "Peygamberler Bölümü"nde bu hadisi şeklinde rivayet etmiştir. Cümle nahiye/yasak cümlesi oldu­ğundan meczum okunması daha uygundur. Haber anlamında nehiydir. Bu du­rumda bir mudâf takdir edilir. O zaman "başınıza gelmesinden korktuğunuz için" şeklinde bir anlam olur. Söz konusu korku şu şekilde izah edilir: Ağlamak kişiyi düşünmeye ve ibret almaya sevk eder. Bundan dolayı Allah Resulü ashabına, Allah'ın o kafirler hakkında takdir ettiği hususlardan ağlamayı gerektiren halleri tefekkür etmelerini emretmiştir. Allah Teâlâ kendilerini yeryü­zünde hakim kılmasına ve uzun süre onlara imkan tanımasına rağmen Semud kavmi, Allah'ı inkar etmişti. Daha sonra Allah Teâlâ da, onlardan intikamını alıp üzerlerine şiddetli bir azab göndermişti. Hak Teâlâ kalpleri çevirendir. Bu yüz­den mü'min kişi, akıbetinin o inançsızlar gibi olmayacağından emin olamaz. Ayrıca Hz. Peygamber ashabına Semud kavminin Allah'ın verdiği nimetlere karşı nankörlük etmesi ve O'na iman ve itaati gerektirecek hususlarda akıllarını kullanmama sonucunda başına gelenleri düşünmelerini emretmiştir. Kim helak olmuş insanların yurdundan geçer ve onların durumları­na bakarak ağlamayı gerektiren hallerini düşünmezse, aklını kullanmama konu­sunda onlara benzer. Böyle davrananların bu hali, kalplerinin katı olduğuna ve huşûdan yoksun olduklarına delalet eder. Bu durumun onları, helak olan kavim­lerin amelini işlemeye sevk etmesinden ve onlarla aynı akıbeti paylaşmalarından emin olunmaz

İşte bu yorumla, "zalimler için takdir edilen azap, nasıl olur da böylesi -bir zulme bulaşmamış kimselerin başına gelir" şeklinde itiraz edenlere cevap verilmiş olur. Zira biraz önce yaptığımız açıklamaya göre zalim olmadığı halde zalim kim­selerin yaptığı yanlışlıkları idrak etmeyen ve bunlar üzerinde düşünmeyen'kim­senin farkında olmadan zalim olup da onlar gibi azap görmesinden emin olun­maz.

Bu hadiste, kulun daima Allah'ın murakabesi altında bulunduğu bilincinde olması teşvik edilmiş, azaba uğramışların yurdunda oturmak ise yasaklanmıştır. Ayrıca onların mekanlarından geçerken hızlı hareket etmek teşvik edilmiştir. Nitekim şu âyet-i kerime de buna işaret etmektedir: "(Sizden önce) kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz. Onlara nasıl muamele ettiğimiz size apaçık belli oldu.[20]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com