Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

63. Cami Yapımında Yardımlaşmak

63. Cami Yapımında Yardımlaşmak


"Allah'a ortak koşanlar, kendilerinin kafirliğine bizzat kendileri şahitlik eder­lerken, Allah'ın mescitlerini imar etme yetkileri yoktur. Onlann bütün işleri boşa gitmiştir. Ve onlar ateşte ebedî kalacaklardır. Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve âhiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olma­ları umulanlar bunlardır.[32]

447- İkrime'den şöyle nakledilmiştir: İbn Abbâs bana ve oğlu Ali'ye "Ebu Saîd'e gidip ne dediğini dinleyin" dedi. Biz de kalkıp gittik. Bir de baktık ki, o bir bahçeyi suluyordu. Sonra ridasmı tuttu ve ayaklarını elbisesinin içine sokarak oturdu. Sonra da konuşmaya başladı. Derken lafı, cami yapımına getirdi ve şöyle dedi: "Biz kerpiçleri birer birer, Ammâr ise, ikişer ikişer taşıyordu. Allah

Resulü onu böyle görünce üzerine bulaşan tozu temizlemeye başladı. Bir yandan da, şöyle buyurdu: "Vâh Ammâr'a!.. Onu azgın bir grup öldürecek... Ammâr onîan cennete, onlar da kendisini cehenneme davet ede­cek...'

Bunun üzerine Ammâr 'Fitnelerden Allah'a sığınırım!' dedi.[33]

(Allah'ın mescitlerini) Bu ifade ile secde yapılan veya namaz kılmak için tah­sis edilen yerler kasdedilmiş olabilir, ikinci ihtimale göre, imardan maksat, cami­nin İnşası olabileceği gibi camilerde Allah'ı anmak için bulunmak da olabilir.

(Suluyordu) Bu hadiste, bütün ilmi bir tek kişinin öğrenemeyeceğine işaret vardır. Çünkü İbn Abbâs, ilminin genişliğine rağmen, oğluna gidip Ebu Saîd'den bir şeyler öğrenmesini emretmiştir. Belki de onun, kendisinin bilmediği bir-şeyi bildiğinden haberdardı. Ya da, âli isnada ulaşması için oğlunu ona göndermiş de olabilir. Zira Ebu Saîd çok önceden sahâbî olma şerefine nail olmuş ve Hz. Peygamber'den İbn Abbâs'a göre daha fazla hadis işitmişti.


Bu Hadisten Selef-İ Salihinin Şu Özellikleri Ortaya Çıkar:


1- Tevazu sahibi idiler.

2- Kibirden uzak dururlardı.

3- Birbirlerinin yaşam standartlarına muttali idiler.

4- Faziletli kimselerin üstün yönlerini kabul ederlerdi.

5- İlim öğrencisine lütufkâr davranırlardı.

6- ilim talebesinin ihtiyaçlarını karşılamayı kendi ihtiyaçlarını karşılamaya tercih ederlerdi.

(Sonra ridasını tuttu ve ayaklarını elbisesinin içine sokarak oturdu.) Bu ha­dise göre ilim öğretmek için gerekli hazırlıklar yapılır, fitne ve baskının olduğu dönemlerde hadise saygıdan dolayı hadis rivayet edilmez.

(Ammâr ise, İkişer İkişer taşıyordu) Ammâr kerpicin birini kendi yerine, öte­kini Allah Resûlü'nün yerine taşıyordu, Buna göre hayır işle­rinde meşakkate girmek caizdir. Ayrıca, maslahatların gerektirdiği ölçüde ve cami yapmanın fazileti sebebi ile Öndere saygı gösterip onun yerine iş yapılır.

(Üzerine bulaşan tozu) Burada, Allah yolunda çalışan birine fiilî ve sözlü olarak iyilikte bulunup ona karşı onur verici davranış sergilemek söz konusudur.

Burada Ammâr'ı öldürenler kasdedilmiştir. Nitekim hadisin bu kısmı başka bir senetle "Onu kendisinin cennete davet edeceği azgın bir kitle/ bir grup öldürecek..." şeklinde nakledilmiştir.

Ammâr Sıffin savaşında Hz. Ali'nin yanında yer almıştı. Onu öldürenler ise Muâviye'nin yanında Hz. Ali'ye karşı savaşıyorlardı. Malum olduğu üzere Muâvİye'nin de yanında bazı sahâbîler bulunuyordu. Onların cehenneme davet etmesi nasıl mümkündür?" şeklinde bir itiraz yöneltilecek olursa şu şekilde cevap verilir: "Bazı sahâbîler, cennete davet ettiklerini zannediyorlardı. Onların her biri müctehiddi. Dolayısıyla onlar zanlarına tabi olduklarından dolayı kınanamaz. Buradaki cennete davet etmekten maksat, cennete ulaştıracak vasıtaya davet etmektir. O da, devlet başkanına İtaat etmektir. Benzer şekilde Ammâr da onları, Hz. Ali'ye itaate çağırıyordu. Çünkü o dönemde itaat edilmesi gereken devlet başkanı oydu. Kısacası her iki taraf birbirinin aksine çağrıda bulunuyordu. An­cak onların bu şekilde davranmaları mazur görülür. Çünkü kanaatleri doğrultu­sundaki tevillerine göre böyle davranmışlardı."

İbn Battal Mühelleb'e tabi olarak şöyle demiştir: "Azgın bir grup ifadesi Ha­ricîler hakkında kullanıldığı zaman yerinde bir ifade olur. Nitekim Hz. Ali, ken­dilerini cemaate çağıran Ammâr'ı onlara elçi olarak göndermişti. Ancak bu ifade, ashâb-ı kiramdan herhangi biri için kullanılamaz." Bir çok sarih de bu konuda ona tabî olmuştur. Ancak birkaç açıdan bu görüş tenkit edilir:

1- Haricîler Ammâr'm öldürülmesinden sonra Hz. Ali'ye baş kaldırmışlardır. Bu konuda ilim ehli arasında bir görüş farklılığı sözkonusu değildir. Çünkü hâricîlik, tahkim olayından sonra başlamıştır. Tahkim ise, Sıffîn savaşının sona er­mesinin akabinde gerçekleşmişti. Ammâr ise kesinlikle bu hadiseden önce öldü­rülmüştü. Ölümünden sonra Hz. Ali'nin onu, Haricîlere elçi olarak göndermesi düşünülemez.

2- Hz. Ali'nin Ammâr'ı elçi olarak gönderdiği toplum, Küfe halkıdır. Cemel vakasından önce onu Kufe'ye göndererek Kufelilerden Hz. Âişe ve onunla bir­likte hareket edenlere karşı kendi yanında savaşa girmelerini istemişti. Hz. Âişe ile birlikte hareket eden sahâbîler vardı. Hatta Muâviye'nin yanında yer alan sahâbîlerden daha faziletli olanlar vardı. Dolayısıyla Mühelleb yağmurdan ka­çarken doluya tutulmuştur. Ayrıca onlara Haricîler demek, son derece yanlıştır.

3- O, eksik olan bu rivayette geçtiği üzere hadisi lafzî olarak anlayıp açıkla­mıştır.


Hadisten Çıkan Sonuçlar


1- Hz. Peygamber'İn nübüvvetinin alametlerinden biri dadey. ha ortaya çıkmıştır.

2- Hz. Ali ve Ammâr'ın faziletleri belli olmuştur.

3- Bu rivayet, savaşa girmekle hata ettiğini, isabetli bir karar veremediğini iddia ederek Hz. Ali'ye düşmanca tavır alanlara cevap niteliğindedir.


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com