Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

İmam Nesâî

Adı: Ahmed b. Şu'ayb b. Ali b. Sinan b. Bahr Künyesi: Ebû Abdurrahnıan

Nisbesi: iVesâf Veya Nesevî şeklinde olup doğduğu belde olan Nesâ'dan gelmektedir. Nesâ, Horasan şehirlerindendir.

Doğum tarihi: H. 215 yılıdır.

Sıfatları: Güzel bir fiziğe sahipti. Açık renk tene sahip yüzü kandil gibi nurlu biriydi. Heybetli ve vakur bir görünümü vardı.

Heybet ve vakarının nedenleriyle ilgili olarak şöyle denmiştir: Nesâî, yeme-içmesine, giyim kuşamına ve cinsel hayatına itina gösterirdi. Helal nebîz içer, kendisi için alınıp beslenen tavukları yerdi. Yeşik renkli Nubi hırkaları giyer ve "Gözlerin ferini artır­mak için yeşile bakma ihtiyacını böyle telafi ediyorum" derdi.

Dört hanımı ve iki cariyesi vardı.

Kadılığı: Rivayete göre Mısır ve Humus'ta kadılık görevinde bulunmuş ve bu görevi liyâkatla yerine getirmiştir.


Öğrenim Hayatı:


Nesâî hadis öğrenimine pek erken bir yaşta başlamış ve h. 230 yılında henüz 15 yaşındaki iken hadis dinlemek üzere Kuteybe b. Saîd'e gitmiştir. Hocasının bulunduğu Bağlan beldesinde bir sene iki ay kadar kalmış ve ondan bol miktarda hadis Öğrenmiştir.

Ezber ve anlayış gücü bakımından emsaline az rastlanır, Allah vergisi bir istidada sahipti. Bu istidadın yanı sıra araştırma ve titizliği de meşhurdu. Bu/meziyetlerle donanmış genç bir hadis öğrencisi olarak büyük hadis imamları ve hafızlarla görüşmüş, hem ezberlemiş, hem de yazmıştır. Hafızasında topladığı hadisi le bu dalda sayılı imamlardan biri olmuştur. Başarısının ardır :ı ki en büyük etken, öğrenimini sırf Allah rızası için yapması fa uğurda uzun yolculuklara çıkarak türlü sıkıntılara göğüs ger™; sidir.

Sahih hadisleri yazdığı gibi, zayıf hadisleri de yazmıştır. 3. hadis tenkitçilerinin öteden beri yaptıkları bir şeydi. BöyleH* sağlam hadislerin çürüklerinden ayrılması daha kolay olmak;: di. Nesâî, bu alanda neredeyse hiç kimsenin ulaşamadığı bir nn tebeye ulaşmıştı. Hadis tenkidi konusunda, akranlarından ri üstün bir bilgi ve yeteneğe sahipti. O, bu meydanın en gfcü silahşoruydu. Hadisleri öyle güçlü kavrar ve incelerdi ki Hih Ebû Tâlib Ahmed b. Nasr şunu söylemek zorunda kalmıştır:

"Nesâî'nin gösterdiği sabra kimin gücü yeter ki? İbn Lehî'a rivayet ettiği hadisler bile 'an Kuteybe an İbn Lehî'a' şeklinde fa azasında mevcut olmasına rağmen birini bile nakletmemin Burada kastedilen; İbn Lehî'a'nın hadislerinin tamamını bilire ne rağmen zayıflığından dolayı nakletmemesidir.

Bu da gösteriyor ki Nesâî çok fazla hadis rivayet etmek kavı sıyla yaşı kuruyu nakletme derdinde bir insan değildi. Onun :; tün endişesi, ümmete karşı dürüst ve samimi olmak, şeriatı zzc bilgilerden korumaktı. İlimdeki üstünlüğünü de bu hassasiyet; borçludur.

Nesâî hadis dinlemede (semâ) çok titiz davrandığı gibi naV-de de (edâ) titizlenirdi. el-Hâris b. Miskîn'den bir çok hadis U miş ve nakletmiş olmasına rağmen "Bize anlattı ki (haddese:-kalıbını kullanmayıp "Ona okunurken ben dinleyerek" diye haii öğrenme şeklini zikredirdi. Bununla ilgili olarak Nesâî ile am> hoca arasında bir tatsızlık olduğu ve bu yüzden Nesâî'nin meûr< dinlemesine izin vermediği, onun da kapı arkasından dinleri: söylenmiştir. Görüldüğü gibi, buna bile dikkat eden hassas ve zzı bir kişiliğe sahipti.


Yolculukları:


Nesâî islam topraklarının doğusuna batısına bir çok yolculuk yapmış, gittiği her yerde hadis hafızları ve şeyhleriyle görüşmüş­tür.

Ziyaret ettiği beldeler: 1-Horasan, 2, Irak, Bağdat, Küfe, Bas­ra, 3- Cezire; Harran, Musul ve havalisi, 4-Şam, 5- Anadolu serhat beldeleri, 6-Hicâz, 7-Mısır.

Nesâî, bütün bu yolculuklarının ardından Mısır'da istikrar bu­larak oraya yerleşmiştir.


İlimleri:


Nesâî, şer'î ilimlerin genelinde bilgi sahibi bir âlimdi. Rivayet ve dirayet ilimlerini kendinde cem etmişti. Kıraat ilmini imamla­rından, hadis ilmini ehlinden almıştı. Çok çeşitli dallarda bilgi ve hüner sahibiydi.

1. Hadis ilmi: Bu alanda parmakla gösterilen imamlardandır. Bu alanda Buhârî ve emsali âlimlerle mukayese edilirdi. Kendisi, hadis sahasında tâbi olunacak rehberlerden, uyulacak imamlar­dandı. Hadis tarîklerini, râvilerin hâllerini, siyak ve sibakı iyi bi­lir, tahkik ve ayıklama yapardı. Bu ilimde çok güzîde eserler telif etmiştir.

2. Cerh ve Ta'dîl îlmi: İmam Nesâî bu ilim dalında eşsiz bir bilgi, tedkik ve tahkik sahibi idi. Râvilerin durumlarını cerh ve ta'dîl ibarelerinin en açık ve güzelleriyle belirlerdi. Bu tespitleri, ilim ehlinin büyük bölümü tarafından itimâda şayan görülür, en üst mertebede değerlendirilirdi. Böyle kabul görmesinin sebebi, râvilerin tenkidinde Buhârî ve Müslim'den çok daha ağır şartlar aramasıydı. Bu nedenledir ki Nesâî, cerh ve ta'dîlde katı davra­nanlar arasında sayılır. Onun ta'dîl ettiklerine sıkıca sarılmak gerekirken cerh ettiklerine dikkat ve ihtiyat ile yaklaşmak gere­kir. Ebû Yala el-Halîlî şöyle der: Cerh ve ta'dîl konusunda söyle­dikleri itimâda şayandır.

3. Hadis İlletleri (tîel): Bu ilmin ana aleti, hadis rivayet tarîk­lerine vâkıf olmaya, ihtilafları ayrıştırma ve râvilerin derecelerini iyi bilmeye dayanır. Nesâî, Ku dalda geniş bilgi sahibiydi. Bu nedenledir ki Hadis İlletleri ilminde imam sayılmıştır. O, bu ihm derinlerine nüfuz etmiş, kapalı yönlerini müdrik ve gizli haküs lerini çok iyi bilen bir âlimdi.

4. Fıkıh İlmi: Dârekutnî şöyle der: O, çağında Mısır ehlinirsı büyük fakîhi idi. el-Hâkim ise şunu söylemiştir: Nesâî'nin hadis fıkhı kon» da söylediği bir çok söz vardır. Onun Sünen adlı eserini incekjo biri, sözlerinin güzelliği karşısında şaşkınlıktan kendini alamu

Bu iki büyük imamın, Nesâî'nin fıkıh bilgisiyle ilgili şahâte rini gördük. Nitekim bir süre bulunduğu kadılık görevi de anın fıkıh bilgisinin gücünü göstermektedir. Ancak bilinen meiis imamlarından hangisine müntesip olduğu tam olarak anlasın mamaktadır. Şâfiîler onu Şafiî sayarlar. Belki de Mısır'da buk-ması ve Şafiî'nin bazı öğrencileriyle karşılaşıp onlardan rivâflfdfi bulunması sebebiyle böyle denilmiştir. Fakat bu, tek başına $m sayılması için yeterli değildir. Görünen odur ki o, Hadis Elon mezhebi üzere kalmıştır.


Hocaları:


Nesâî'nin hadis dinlediği sayısız hafız ve şeyhten bazıları su­lardır: İshâk b. Râheveyh, Hişânı b. Ammâr, Suveyd b. Nasr m b. Hammâd, Ahmed b. Abde ed-Dabbî, Ebu't-Tâhir b. es-Serlı hâk b. Şâhîn, Bişr b. Muâz el-Akdî, Bişr b. Hilâl es-Savvâf, Tüm b. el-Muntesir, el-Hâris b. Miskin, el-Hasen b. es-Sabbât i Bezzâr, Hamîd b. Mes'ade, Ziyâd b. Eyyûb, Ebû Husayn AbdoM b. el-Yerbuî, Abdülcebbâr b. el-Alâ el-Attâr, Abdurrahma: i. Ubeydullah el-Halebî, İbn Ehil-İmâm, Ebû Kudâme Ubeydok h. Saîd, Utbe b. Abdullah el-Mervezî, Ali b. Hicr, Amr ., Ait Fellâs, İsâ b. Muhammed er-Remlî, Muhammed b. Ebbân el-Böâ Muhammed b. İsmaü b. Aliye Kadı Dımeşk, Muhammen Beşşâr, Muhammed b. Zenbûr el-Mekkî, Muhammed b. el-Aii Hemedânî, Muhammed b. Hâşim el-Be'albekî, Mahmûdb. Gam MuhaUed b. Hasan el-Harrânî, Yahya b. Derst el-Basrî, Yûati Isâ ez-Zührî, Yûsuf b. Vazıh el-Mueddeb.


Menkıbeleri:


Nesâî, sahih itikâd sahibi bid'atlardan uzak bir âlimdi. Eserle­ri bunun açık kanıtlarıdır. İbn el-Mübârekle ilgili olarak rivayet edildi ki: Ona şöyle denmişti: Filanca kişi diyor ki: Her kim, "Gerçekten Ben, Ben Allah'ım, Benden başka İlah yoktur; şu halde Bana ibadet et" (Taba, 14) ayetinin yaratılmış olduğu­nu söylerse kâfirdir. İbn el-Mübârek "Doğru söylemiş" dedi. Nesâî, "Ben de bu görüşteyim" dedi. Hadis ehli selefin inana buydu.

Davranış bakımından düzgün, gece gündüz ibâdetine düşkün, Hz. Dâvud gibi günaşırı oruç tutan bir âlimdi. Hac ve cihada de­vam eder, devlet adamlarından uzak durarak hâlini ıslah etmekle meşgul olurdu. Müslümanların hayrına bir iş için olmadıkça saray kapısına varmazdı. Ümmete karşı dürüst ve samimi, halkın hâlini düzeltmek için çalışan bir insandı.

Söylediklerimizin daha iyi anlaşılabilmesi için onunla ilgili iki olayı nakletmek faydalı olacaktır.

1- Arkadaşı Muhammed b. Mûsâ el-Me'mûnî anlatır: Bir toplu­luğun Ebu Abdurrahman en-Nesâî'nin el-Hasâis li-Ali (ra) adi eserini yadırgadıklarını, çünkü Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in (r.anhümâ) faziletlerine dair eser yazmadığını söylediklerini duy muştum. Bunu kendisine anlattığımda şöyle dedi:

-Şam'a gittiğimde, Hz. Ali (ra) aleyhinde olur olmaz konuşan ların hayli fazla olduklarını gördüm. Bunun üzerine o eseri yaz dım. Dileğim Yüce Allah'ın bu insanlara Hz. Ali ve Ehli Beyt hak kında doğru yolu göstermesiydi.

Bu yanlış anlaşılmayı önlemek için çok geçmeden Fezâilu's sahabe adlı eserini kaleme aldı.

2- Bir defasında Müslümanların fidyeleri için Mısır Emîri il sefere çıkmıştı. Burada tam bir yiğitlik ve fidye konusund varolan sünnetin uygulayıcısı olarak davranmıştı. Bununla birlik temîrin meclislerine gitmezdi. Haricîler tarafından şehit edilin ceye kadar bu tutarlılığını sürdürmüştür.


Çilesi:


Bir çok büyük imam gibi, İmam Nesâî de haset ve gıybet ehli­nin zehirli oklarından kurtulamamış, şiî olduğu yönünde tama­men haksız bir suçlamayla sıkıntılı günler yaşamış ve bu iftira yüzünden şehit olmuştur. Olayın aslı şöyledir:

İmam Nesâî Şam'a vardığı zaman halkın Muaviye'ye tamamen meylederek Ali b. Ebî Tâlib'e (ra) yüz çevirdiklerini görmüştü. On­ların Ehli Sünnete aykırı bu eğilimlerini biraz olsun düzeltebil­mek için Hz. Ali'nin fazilet ve menkıbelerini anlatan bir kitap yazmaya karar verdi. Böylesine hâlis bir niyetle eî-Hasâis li-Ali kitabım kaleme aldı. Hakkında Şiîlik dedikodusu çıkartdmaması için de hemen arkasından Fezâilu's-sahâbe adlı daha geniş bir eser yazdı. Ancak o eserde de Muâviye'nin faziletlerine yer ver­medi.

Bunun sebebi sorulduğunda ise "Muâviye'nin başa baş kalması yetmez mi? Bir de üstünlüğü mü olsun?" dedi. Böyle söylemesinin sebebi, onun faziletine dair her hangi bir rivayet bulunmamasıydı. Bu yüzden ondan söz etmemişti. Buna karşın aleyhinde bir şey de söylemeyip susmayı tercih etmişti.

Muhammed b. İshâk eMsbahânî anlatıyor: Mısır'daki hocala­rımızdan dinlediğimize göre olay şöyle olmuş: Ebu Abdurrahman, ömrünün son demlerinde hacca gitmek üzere Mısır'dan ayrılmış. Şam'a uğramış. Orada kendisine Muâviye'nin faziletleri hakkında soru sorulmuş. Kendisi cevaben "Muâviye'nin başa baş kalması yetmez mi ki bir de fazilet ve üstünlüğü aransın?" Bunun üzerine yumruklamaya başlamışlar. Mescidden çıkarılıncaya kadar dayak atmışlar. O hâlde Mekke'ye götürülmüş ve orada vefat etmiş.

Hafız İbn Asâkir şöyle der: Bu vakıa, Ebu Abdurrahman'm Muaviye hakkında tarafsız bir kanaate sahip olduğunu, hakkında ne olumlu, ne olumsuz konuşmak istemediğini gösterir.

İbn Asâkir, Ebû Ali el-Hüseyn b. Ebî HilâTe isnâd ettiği şu ri­vayeti nakleder: Ebu Abdurrahman en-Nesâî'ye, Allah Resûlü'nün (sav) ashabından Muaviye b. Ebî Süfyân'ın durumu sorulunca şöy­le dedi: "İslam, kapısı olan bir ev gibidir. İslam'ın kapısı sahabedir. Sahabeye eziyet eden kimse, tıpkı girmek için kapıya yükle­nen gibi İslam'ı hedef almıştır." Ardından şöyle demiştir: "Muaviye'yi hedef alan, ancak sahabeyi hedef almıştır."

Hafız Dârekutnî ise bu olayı hasetle açıklamaktadır. Ebû Abdirrahman en-Nesâî, yaşadığı devirde Mısır'ın en büyük fakîhi idi. Sahih hadisleri en iyi o bilirdi. Râvilerin hâllerine en vâkıf olan da kendisiydi. Böyle bir makama ulaştığı için onu çekemedi­ler. Ramle'ye vardığında Muâviye'nin faziletleri hakkında soru sordular. Cevap vermeyip susmayı tercih edince onu camide döv­düler. Yanındakilere: "Beni Mekke'ye götürün" dedi. O hâlde deve sırtında Mekke'ye yetiştirdiler. Orada şehit olarak ruhunu teslim etti.

Dârekutnî'nin anlatısında, şehrin adı Dımeşk değil Ranıle ola­rak geçmektedir. Bu, yaşanan acı olayın özü üzerinde fazla deği­şikliğe yol açmaz. Neticede her ikisi de Şam diyarının şehirlerin-dendir.


Eserleri:


imam Nesâî, geniş ve derin ilmini eserlerine aktarmış ve bu eserlerden bazıları Müslümanların en mühim dayanakları ara­sında yer almıştır. Allah Teâlâ Müslümanları yüz yıllarca o eser­lerden faydalandırmıştır. Hayli çok sayıda ve büyük faydaları hâiz olan bu eserlerden bir bölümü bize ulaşırken bir bölümü henüz ulaşmamıştır.

a. Ulaşan eserleri:

1- es-Sunenu'l-suğrâ; ulemâ arasında el-Müctehâ. veya el-Müctenâ adlarıyla da bilinen ve Kütüb-i Sitte arasında sayılan meşhur Sünen-i Nesâfdir.

2- es-Sunenul-kubrâ; geç dönem ulemâsı tarafından nadiren görülen, bize ulaşmış, bir kısmı basılmış, bir kısmı hâlen yazma durumundaki eserdir.

3- el-Kunâ; yazma halindedir.

5- Amelu'l-yevmi vel-leyle; basılmıştır. Bazı rivayeti t Kubrâ'ya dâhil edilmiştir.

6- et-Tefsir; basılmıştır. Bazı rivayetlerde el-Kubrân i edilmiştir.

7- ed-Du'afâ ve'l-metrûkîn; basılmıştır.

8- Tesmiyetu fukahâıl-emsâr; (Beldelerdeki fakihlem» ri), basılmıştır.

9- Tesmiyetu men lem yervi anhu gayru raculin vahit ^ bir adamın rivayette bulunduğu kimselerin isimleri), basûnir:

10. Zikru men haddese anhu İbnu Ebî Arûbe; i 3 Arûbe'nin hadis naklettiği kimseler), basılmıştır.

b. Ulaşmayan eserleri:

1- Musnedu Ali b. Ebî Tâlib.

2- Musnedu hadîsi Mâlik. 3-Esmâu'r-ruvât ve't-temyîzu beynehum. 4-el-lhve.

5- el-Iğrâb.

6- Musnedu Mansûr b. Zâzân

7- el-Cerhu ve't-ta'dîl


Vefatı:


İmam Nesâî bereketli bir ömrün ardından Hicrî 303 n ı ayının on üçüncü pazartesi günü dünyadan göçmüştür.

Mısır'dan ayrılışı h. 302 yılı zilkade ayı idi. Hafız İbn Yww Hafız et-Tahâvî'nin beyanlarına göre Filistin'de vefat etman

Filistin'in Ramle kentinde vefat ettiği ve Beyt-i Maii ı müldüğü de söylenmiştir.

Dârekutnî ve diğerleri ise Suriye topraklarında yaşadın1 ardından yaralı hâlde Mekke'ye götürüldüğü ve orada seh.uu vefat ettiğini söylemişlerdir.

Zehebî, İbn Yûnus'un sözünü sahih saymış ve gerekçe olarak da "İbn Yûnus dikkatli bir hafız ve Nesâî'den hadis dinlemiş bir arkadaşıdır. Kendisini daha iyi tanırdı" demiştir.

İkinci görüştekilere göre Safa ile Merve arasına defhedilmiştir. Vefat ettiğinde 88 yaşında idi. Allah'ın rahmeti üzerine olsun.


Ne Dediler


İmam Nesâî'nin ilim, imamet ve fazileti, gerek hocaları ve Öğ­rencileri, gerekse daha sonraki Müslüman ulemâ tarafından kesin bir dille ikrar ve beyan edilmiştir. İşte onlardan bazıları:

1-Me'mûn el-Mısrî: Fidye yılı Nesâî ile birlikte Tarsus'a gittik. Orada, Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Muhammed b. İbrahim Mu­rabba', Ebu'1-Âzân, Keylece gibi hadis imamlarından bir topluluk bir araya gelerek kimin şeyh seçileceğini istişare ettiler. Sonunda Ebû Abdirrahman en-Nesâî'nin seçilmesi üzerinde ittifak ettiler.

2- Öğrencisi Ebu Ali en-Nisâbûrî: Müslümanların imamların-dandı. "Hiç tartışmasız hadiste imamdı."

3- Öğrencisi Ebu Bekir el-Haddâd eş-Şâfıî: Yüce Allah ile aramda hüccet olmak üzere ondan razı oldum.

4- Öğrencisi Mansûr b. İsmail el-Fakîh ile Ebû Ca'fer et-Tahâvî: Müslümanların imamlarından bir imamdı.

5- Hafız Ebû Saîd b. Yûnus: Hadiste imam, sika, sebt ve hâfiz idi.

6- el-Kâsım el-Mutarraz: İmamdır, imameti hak eetmiştir.

7- Dârekutnî: Ebû Abdurrahman, kendi devrinde bu ilimde zikredilenlerin hepsinin önünde görülmüştür.

Hamza es-Sehmî anlatıyor: Bir defasında Dârekutnî'ye sorul­muştu: "Ebû Abdurrahman en>Nesâî ve İbn Huzeyme hadis nak­lettiklerinde, hangisini üstün tutarsın?"

Dârekutnî şöyle cevap verdi: Elbette Ebû Abdirrahman. Çünkü zamanında onun dengi ve üstüne çıkarılacak kimse yoktu. Vera' bakımından da emsali yoktu.

Yine Dârekutnî şöyle demiştir: Devrinde Mısır'ın en büyükû kîhi, hadis ve rical ilmini en iyi bilendi.

8- el-Halîlî: Sağlam bir hafızdır..Diğer hafızlar ondan razı:. muş, hıfzı ve kavrayışı üzerinde ittifak etmişlerdir. Cerh ve tai. konusundaki hükümleri itimâda şayandır.

9- İbn Nokta: Dalının imamlarından bir imamdı.

10- el-Mizzî: Önde gelen imamlardan, sağlam hafızlardan meşhur âlimlerden biridir.

11- Zehebî: Anlayış, kavrayış, basiret, râvi tenkidi ve güzel;-Meriyle tam bir ilim deryası idi.

"Bütün hafızlar ondan hadis dinlemeye gitmişlerdir. Bu dalii emsali kalmamıştır."

"Üçüncü asrın başında Nesâî'den daha güçlü bir hafız yob: Hadisi, illetlerini, râvilerin durumlarını Müslim'den, Eb: Dâvud'dan ve Ebû İsa'dan daha iyi bilirdi. Bu konuda ancai Buharı ve Ebû Zur'a onunla boy ölçüşebilirlerdi."

11- İbn Kesîr: Devrinde imam, akranlarının üstünde bir âlimdi.


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com