Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
Uzun Emelli Olmanın Sebebleri
Uzun Emelli Olmanın Sebebleri
İnsanın kalbinden çok yaşamayı geçirmesi iki sebebledir. Biri câhillik, ikincisi dünya sevgisidir. Dünya sevgisi gaalib olunca, ölüm sevdiği şey'i ondan alır. Bunun için ölmeyi sevmez. Kendine uygun bulmaz. İnsan kendine uygun bulmadığı şey'i, kendinden uzaklaştırmak ister. Kendini yemeye, içmeye, eğlenmeye ve oyuna verir. Hepsi kendi kalbinde, kendi arzusuna uygun bir şekil alır.
İnsanlar tûl-i emelde farklıdırlar. Bâzısı devamlı dünyâda kalmak ister. Nitekim Allahü Teâlâ buyurun “Onlardan biri, bin sene yaşasaydım ne olurdu der” Bâzısı ihtiyarlamak ister, bâzısı da bir seneden fazla yaşamayı düşünmez, bir sene sonrası için hazırlıkta bulunmaz. Bâzısı da bir günden fazla yaşamayı ümîd etmez, ertesi günü aklına getirmez. Nitekim İsâ aleyhisselâm buyurdu: Yarınki gün için üzülmeyin. Yaşarsanız rızkınız da devam eder. Yaşamazsanız yarınki gün için niye üzülmüş olacaksınız. Bâzısı da bir saatten, bir ândan fazlasını düşünmez. Nitekim Resûlüllah (sallâllahü aleyhi ve sellem) küçük abdest bozunca, suyun yanına gidinceye kadar yaşayıp yaşamayacağımı bilmem buyurup. teyemmüm eylerdi. Bâzıst da ölümü dâima gözünün önünde bulundurur, hiç unutmaz. Nitekim Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) Muâz ibn Cebel'e (radıyallahü anh) îmânın hakikatini sorduğu zaman, bir adımımı atınca, diğerini atacağımı düşünemiyorum, dedi. Esved-i Habeşî namaz kılıyordu. Nereye baksa, ne için baktın? Diye sorarlardı. Ölüm meleğinin hangi taraftan geleceğini kolluyorum, derdi.
Velhâsıl insanlar tûl-i emelde farklıdırlar. Bir ay yaşamak isteyen, kırk gün yaşamak isteyenden daha faziletlidir. Bunun te'sîri işlerinde belli olur. Bir kimsenin uzakta iki kardeşi olsa, biri bir aya kadar, diğeri de bir seneye kadar gelecek olsa, önce bir ay sonra gelecek olan kardeşi İçin hazırlık yapıp, diğerini te'hir eder. Herkes kendini kısa emelli sanır. Kısa emelli olmanın alâmeti, amel etmeye başlamak, bunun için çok acele etmek ve kendisine verilen bir nefeslik zamanın kıymetini bilmekle olur. Nitekim Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem):
“Beş şey'den evvel, beş şey'in kıymetini biliniz: İhtiyarlamadan önce gençliğin, hasta olmadan önce sıhhatin, fakir olmadan önce zenginliğin, meşguliyetten önce boş zamanın ve ölmeden önce hayatın kıymetini biliniz” , buyurdu. Yine buyurdu:
“İki nîmet vardır ki, insanların çoğu bunda aldanmıştır; Sıhhat ve boş zaman” , Peygamber efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) eshâbında gaflet eseri görseydi, aralarında:
“Ölüm geldi ve götürdü, kimini şaki, kimini saîd” diye söylettirirdi. Huzeyfe (radıyalfahü anh) diyor ki:
“Hiçbir gün yoktu ki, sabahleyin bir kimse yüksek sesle bağırıp:
“Ey insanlar, göç için hazırlanın”, dememiş olsun. Dâvûd-i Tâî'yi gördüler. Acele ile namaza gidiyordu. Bu acelelik nedir? Dediler. Askerler şehirdedir beni gözlüyorlar, dedi. Yani kabristandaki ölüler, ben oraya gitmeyince yerlerinden kalkmazlar demek istedi.[207]