Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
Dinin Gaye Ve Hedefi
Dinin Gaye Ve Hedefi
Hak dinin bir terbiye kanunu olduğunu söylemiştik. Bu itibarla yüce Hak dinin hedef ve gayesi, kişioğlunu önce dünyada sonra da ahirette selâmet ve saadete ulaştırmaktır.
Gerçekte din, bizzat hayrolan şeylere sevk eder. Bizzat hayrolan şey sonsuz saadet demektir. Bu saadet de hem dünya ve hem de âhiret saadetini şümulü içine alır. Dinin hedef olarak aldığı sadet yalnız dünya veya yalnız ahirete ait değildir, bu saadet, mutlaktır. Bundan anlıyoruz ki Ulu Allah'ın koymuş olduğu din insanoğlunu dünyada da ahirette de huzur ve mutluluğa kavuşturucu temel prensibe dayanmaktadır. Bu yüzden, tüm ilâhî kitaplar âdemoğlunun huzur ve mutluluğu içindir.
Hak din, hayat ve hayatı bizlere bahşeden yüce Allah hakkında en doğru bilgiyi veren ve insanları yavaş yavaş dünyamızın nefsanî ve hayvanî aşağılık âlemlerinden alarak insanlığın kutsal seviyesine yükselten en doğru ve en temiz yoldur. Bu bakımdan ölçülemeyecek derecede hayatî değer taşır.
Ve esasta dindar olmak, kamçılayıcı, şehvet duygularından, aldatıcı hayvanı yaşayıştan uzak kalarak aydınlığa götürücü Hak dinin dosdoğru ve tertemiz yolunda koşar adımlarla ilerlemek demektir. Bu gerçek ilâhî yaşayışı tüm benliğinde duymaktır, insanoğlu, yüce yaratanı Ulu Allah’a karşı olan kopmaz bağlılığını ve sonsuz sevgisini ne kadar sağlamlaştırsa, onun cüz'î iradesi (küçük iradesi) ilâhî irade ile o nispette birleşir ve yükselir. İşte gerçek dinin vazifesi, insanı bu yüksek dereceye eriştirmektir.
İnsanın Ulu Allah ile münasebetinin yükseklik ve temliği onun insanlarla olan münasebetlerinin yükseklik ve temliği ile doğru orantılıdır. Yani bir insan Ulu Allah'ı ne kadar sever va sayarsa, insanları da o derece sever ve sayar. Hemen belirtelim ki dinin insanları bu yüksek gayeye sevk edişi, yukarıda da söylemeye çalıştığımız gibi cebri değil, tamamen insanın hür ve muhtar iradesine bağlı bir durumdur. Ve akim bulunması da şarttır. Özet olarak gerçek saadete kavuşmak için insanın bu gerçek aydınlık yolu kendi isteği ile tutması ve bu yolda sapmadan devamlı yürümesi gerekmektedir. Demek oluyor ki, dinin sadete yöneltmesi şüphesiz, onu yaşamamızda mümkün olacaktır. Bu sadetten de herkes ancak kabiliyeti kadarlik çalışmaları ile hakettiği nasibini alacaktır.[272]