Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
İslâm Dininin Dayandığı Temel Esaslar
İslâm Dininin Dayandığı Temel Esaslar
İnsanoğlu öyle devirler yaşamıştır ki, o zamanlar din namına inandığı ve tanıdığı sistem, hiç bir zaman akıl ve mantıkla bağdaşamayacak birtakım safsatalardan ibaretti. Bu sistemlerde insan, yaradılışına karşı direnmiş, kendi öz nefsine azap çektirmiş, akıl ve sağduyusuna karşı inatta İsrar etmiş ve din diye bunları telkin eden din adamlarına da boyun eğmişti. Tüm bu çileleri dolduran insanoğlu, dünyada selâmeti, ahirette saadeti elde edeceğine inanıyordu. En sonunda Ulu Allah, son elçisi Hz. Muhammed'i (s.a.s.), insanlığı kurtarmak üzere Peygamber olarak gönderdi. 0, biricik gaye-ufuk insan, Ulu Allah'ın, her yana ışık saçan ve iman hakikatine ulaştıran kurtarıcı âyetlerini; insanlara okudu. Onlara kitap ve hikmeti öğretti, insanları düştükleri sapıklık bataklığından çıkarıp, ışığa kavuşturdu. Ulu Allah'ın son ve en mükemmel dini olan İslâm’ın ilim, fikir, akıl, vicdan (hürriyet), eşitlik, adalet ve istiklâl dini olduğunu, insanın ruhu, aklı ve vicdanı üzerinde hiç bir kişinin saltanat kuramayacağını herkesin insan olmak bakımından eşit bulunduğunu, Peygamberlerin vazifelerinin bile yalnız tebliğ ve yol göstericilik olduğunu, hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıkça beyan etti.
İslâm’ın itikat, ahlâk ve amel bölümleri üzerine buraya kadar vermiş olduğumuz klsa açıklamalardan anlaşıldı ki, düşünen insanlığın aramakta olduğu, insan tabiatına en uygun din, yüce islâmdan başka bir şey değildir. Tüm insanları tatmin edecek din, yalnız İslâm'dır. Çünkü insanın ruhî ve bedenî bütün ihtiyaçlarını, birini diğerine feda etmeksizin, birlikte temin ederek, madde ile mânâyı, beden ile ruhu, dünya ile âhireti yanyana yürüten, hem akla, hem duyguya hitabeden, kişinin mutluluğunu, toplumun mutluluğuna bağlayan din, yalnız ve yalnız yüce ialâmdır. Biz bu dinin itikadında, ahlâkında, ibadetinde içtimaî ve iktisadî alanlarında, akıl, mantık ve varlık âlemi ile çatışacak hiç bir yanmı göremiyoruz. Yüce islâm dininin iman temelleri, hârikalar (akıl üstü şeyler) üzerine değil, aklın alacağı açıklıklar üzerine atılmıştır. Demek istiyoruz ki; yüce İslâm dini, pozitif (müsbet) ilimlerle, akılla, çağdaş fikirlerle asla çatışmaya düşmez.[274]