Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

İslâm Dininde Aklın Yüksek Yeri

İslâm Dininde Aklın Yüksek Yeri:


Yüce İslâm dininin dayandığı birinci temel esas, akıl ve muhake­medir. Müslümanhğa göre doğru ve sarsılmaz bir imanm ilk şartı, akıl­dır. Çünkü, müslümanlığm birinci temel direği, Yüce Allah'a inanmak­tır. Ulu Allah'ı bilmek, tanımak ve O'na iman etmek, her mükellef ki­şinin üzerine ilk farzdır. Bu bilginin doğru yolu, doğru görüştür. Demek istiyoruz ki, tüm âlemi ibret gözü ile seyrederek ve bunlarda cereyan eden terbiye ve tekâmül düzenin oluş şeklini düşünerek ve de fikrî bir sonuca vararak Ulu Allah'ın varlığını, birliğini ve sonsuz gücünü anla­maya çalışmak, aklın seçtiği doğru yoldur. Önce fikri işleterek, tam ve sarsılmaz bir kanaat elde etmeksizin bir inancı yahut kendi esasların­dan birine iman müslümanlığm farzları arasında yoktur. İslâm dini, aklı hâkim tanıdığı için, yüce yaratanı bulmaya yarayacak yegâne delil, ancak kâinatımız ve varlıklar âlemi üzerinde gözlerimizi gezdirerek, de­rin derin düşünmektir. Evet, müslümanlık, aklı hâkim tanıdığı için, hü­küm ve tüm nüfuzunu ona teslim etmiştir. Ve ona, kâinatımızın koca kitabını; “Oku!” diye emretmiştir.

Akla ve düşünceye verilen önemi anlatmak için Kur'an-ı Kerim den bazı âyetlerin mânâlarını vermeye çalışalım:



“Yerin ve göklerin sahibine ve Allah'ın yarattığı şeylere bakmıyorlar mı?”[275]



“İslâm'ın hak olduğu anlaşılıncaya kadar onlara, gerek kendilerin­de ve gerekse kendi dışlarında var olan delillerimizi, gücümüzü ispat ve ilân edici hârikaları göstereceğiz.”[276]



“Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbirini iz­lemesinde, insanların menfaatini yüklenerek, denizin üzerinde akıp gi­den gemide, Allah'ın gökten indirerek kendisi ile ölmüş toprakları di­riltip, üzerinde her türlü yaratığa yaydığı su da, rüzgârların şevkin de, yerle gök arasındaki bulutlarda akıllı bir kavim ve millet için, şüphe­siz, hakkın varlığına, birliğine ve sonsuz gücüne ait yığın dolusu delil­ler vardır.” [277]



“(Ey Muhammed!) De ki: Göklerde ve yerde olanlara bir kere bakınız...”[278]



Kur'an-ı Kerim'de daha birçok âyetler, insanları, varlıklar ve ya­ratıklara üzerinde mevcut olan ve var edicinin varhğmu birliğini vej sonsuz gücünü ispatlayan birçok delilleri düşünmeye ve incelemeye sevk ediyor.

İşte tüm bunlar, şüphesiz yüce İslâm dininde akla ve muhakeme­ye verilen yüksek dereceyi göstermektedir, iman konusunda aklın hâj kim olması meselesi, islâm düşüncelerini bakınız nereye kadar götürmüştür. Sünnet ehli bilginlerinden birçoğu diyorlar ki: Gönlüne düşei şüpheyi kaydırıp atmak ve gerçeğe ulaşmak için, tüm gücünü kullandığı halde maksadına erişmeden ölen, fakat tereddüt içinde durmaya­rak, hakkı bulmak uğruna çalışmış olan kişi, selâmet ve saadeti bulmuş­tur. Çünkü bu kişi, şüphe ettiği noktada durmayarak, gerçeği aramaya koyulmuş ve aklını durmadan kullanmıştır. Şimdi insaflı vicdanlara ses­leniyoruz: gerçek uğrunda çalışan akıl ve fikir sahipleri için bundan daha büyük hoşgörü ve daha geniş hürriyeti olur mu? Hangi din bu kadar geniş serbesti ve hoşgörü tanımıştır?



“Allah, kimseye gücünün dışında bir şey teklif etmez.”[279]



“Allah, kimseye gücünün dışında bir şey teklif etmez.”[280]



“Dinde cebir ve zorlama yoktur.”[281]



Şu âyetlerde de açıkça görüldüğü gibi, din ve Allah hakkında kal­bine düşen şüpheyi defetmeye gücü yetmeyen, bununla birlikte gerçe­ği, doğruyu araştırmaktan bir an bile geri kalmayan bir müslümana, bir düşünüre böyle bir durum karşısında o zavallı kalbin kurtulduğu­na, mutluluk onun için olduğuna, yüce islâm dininden başka hükmeden yoktur.

İman konusunda akıl en önemli bir ölçü olduğu için, bir müslümanın, koca kâinat kitabım okuması ve düşünmesi engellenmemiştir. Her müslüman, çevresindeki varlıklar ve yaratıklar âlemine bakacak ve ora­da yüce yaratanın varlığını ilân edecek bir sürü deliller bulacaktır. Bir insana, “Aklın alsın almasın, iman edeceksin!” denemez. Aksine, ku­ru bir imanla kalarak, kendi iç gerçeği ile dış gerçek üzerinde düşün­meyen, göklerin ve yerin gizlediği sırlan düşünmemek tembelliğini gös­teren kişileri yerici birçok âyet ve hadisler vardır. Kur'an-ı Kerim, insanoğlunu, kendi yaratılışının ilâhî hikmetlerini, varlık âleminde cere­yan eden ilâhî gücü ispatlayıcı oluşları düşünmeye, böylece Yüce Al­lah'ı bulabileceğine gönülden bağlanması için teşvik ediyor.

Göklerin ve yerlerin akıllara durgunluk veren hârikalarını hatırla­tan Yunus sûresinin 101’inci âyetinden söz edilirken, yaratılışın hâri­kalarını düşünmeyenler hakkında biricik gaye-ufuk, insan, Hz. Muhammed'in (s.a.s.): “Yazıklar olsun, bu âyeti dudakları arasında gevele­yip de mânâsını düşünmeyen basiretsizlere...” diye buyurması kafala­rının mutlaka çalışmasını öngören bir uyarmadır. Böylesine kişilerin okumalarına, okumak bile denemeyeceğini açıkça söylemiştir. Peygamber'imiz Yüce İslâm dini, Ulu Allah'ın sahipliği içinde bulunan tüm ya­ratıklar hakkında düşünmeyi Yüce Allah'a yaklaştıran ibadetlerin en büyüklerinden sayar. Hz. Muhammed’in (s.a.s.); “Bir an düşünmek, bir yıl ibadet etmekten daha yeğdir” diye buyurması düşünmenin yer ve de­ğerini dolayisı ile mevkihi en güzel belirten bir ifadedir.

Kâinat adını verdiğimiz şu varlık âlemi üzerinde durmak ve bunu inceliyerek akim buluşları ile ulu yaratan yüce gücünü anlamaya çalış­mak her kişi için dini görevdir. Düşünün... Kur'an-ı Kerim'in insanları böyle bir incelemeye ve ilmî araştırmaya teşvik etmesi kitap ehlinin akıl ve ilim ile dinin birbirine zıt iki düşman olduğunda görüş birliğine var­dıkları bir zamandaydı. Evet, Hıristiyan dini, iman esasları ile akıl ve ılım arasındabir, çelişme olmakla birlikte gene de dinin ve imanın gösterdiklerine inanmak, akıl ve ilmi bir yana itmek, gereklidir. Hiristiyan hkta akim en ufak bir rolü yoktur. Dinde akla uymayanlar birer sırdır, bunlara düşünülmeden inanılır; din ve iman konularında düşünmek ve akıl yürütmek, küfrü gerektirir.

Batıda dinleri incelemekle meşgul olan bilginler, dinî ayrı şekil ve bi çimlerde tarif etmişlerdir. Bu tariflerden bazılarını buraya alalım.

“Din, ruhun öyle bir kuvvetidir ki, insana aklı ve duyu organların ayn olarak çeşitli isimler ve değişik rumuzlarla sonsuzu idrâk kabiliye­tini verir.” -Max Müler-

“Din, insan ruhunu gerek kendisine ve gerekse tüm kâinata hâkim olduğuna inandığı sırra ait ruhu birleştiren bir ihtisastır. Bu itibarla din, insan hayatını tehdit ve takyit etmekten ibarettir.” –Beville-

“Din insanoğlunun mutlak surette boyun eğmesini ve bağlılığına ait kalbinin derinliklerinde beslediği içten bir duygusudur.” -Ş. Maker-

Bu tarifte diğer iki tarife yaklaşan ve onlar gibi eksik olan bir tarif­tir.

“Din, insanın bilmesi imkânsız olan Mutlak zat'ı bilmek zevkinden ibarettir.” –Fuerbach-

Buna göre din, bir arzu bir şevk; Onun tezahürleri olan iman, ibadet ve kurban gibi vecibeler de bu zevkin tecellisidir.

“Din, ruhanî varlıklara inanmaktır.” Bu tarifin sahibi Dinler tarihi­nin yazarı Taylor'dur.

Büyük Filozof Kant, dini şöyle tarif eder:

“Din, vazifelerimizin ilâ­hi emirler olarak kabulü veya ahlâk kaidelerinin (kurallarının) koyucu suna karşı korku ile karışık duyalan saygıdır.”

Son zamanlarda dinler tarihine ait bir eser veren Salmon Reynah'a göre;

“Din, insanın manevi gücünün serbestçe kullanılmasını engelleyen belirli bir takım kayıt ve kuruntuların topudur.”

Bu tarif, ilhamını Polonezyalıların bir takım tabulara dayanan din­lerinden almıştır. Ve ilmî bir tarif olmaktan çok uzaktır. Çünkü diğer bü­tün tariflerde dinin konusu olan Allah fikri, sonsuzluk mefhumunu ve ruhanî varlıklar tasavvurunu içine almayan bu tarif, bu yönden ilmi olmaz. Çünkü dinler bir takım mânâsız kayıt ve kuruntulardan doğan bir vicdan rahatsızlığından ibaret olamaz. İlkel dinler bile insanların vicdan­larını huzurla dolduran bir kaynak görevi görmüştür.

Buraya kadar aktarmaya çalıştığımız Batılı yazar ve bilginlerin için­de Reynahtan başka diğerlerin hepsi dini, ruh ile ilgili bir kurum (müesse­se) olarak tanımışlardır.

Bununla birlikte en tanınmış din tarihçileri tarafından yapılan bu tariflerden hiç biri itirazdan uzak kalmamış ve daima yanlış olmakla it­ham edilmiştir.[282]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com