Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
Hikâye
Hikâye
Şeytan, günlerden bir gün köşkün bahçesinde bir kazığa bağlı olan koçun bağını gevşetmiş. Koç, sağa sola çeke çekiştire kazığı yerden sökmüş ve sürükleyerek köşkün içine girmiş. Giriş salonunda bulunan büyük endam aynasına bakınca, kendi hayalini görmüş ve başka bir koç sanmış. Gerilemiş, gerilemiş olanca gücüyle bir kafa vurarak koskoca aynayı parça parça ederek kırmış. Gürültüye evin hanımı yetişmiş ve baba-dedesinden yadigâr ve antika aynanın koç tarafından kırıldığını anlayınca, hemen bir kasap çağırtarak koçu kestirmiş. Akşam, evin beyi gelmiş ve evlât gibi elinde büyüttüğü sevgili koçunun hanımı tarafından kestirildiğini öğrenince, karısına Öyle bir tokat aşketmiş ki, kadıncağız hemen oracıkta düşmüş ve ölmüş. Hanımın kardeşleri, ablalarının enişteleri tarafından bir tokat darbesiyle öldürüldüğünü öğrenince, tabancalarını ateşlemişler ve onlar da eniştelerini öldürmüşler. Öldürülen enişte beyin kardeşleri de intikam kaygusuna düşmüşler ve onlar da elbirliği ile ağabeylerini öldürenleri öldürmüşler. Neticede, daha bir gün öncesine kadar birbirlerine hısım-akraba ve canciğer olan aynı dinden, aynı milletten ve hattâ aynı aileden bu zavallı kişilerin kimisi kabre gitmiş, kimisi de zindanı boylamış.
Bütün bunlar olup bittikten sonra, şeytan saf ve masum bir ifade ile boynunu bükerek:
“Bunlara ne oldu bir türlü anlayamadım? Demiş. Hem, benim ne suçum var? Ben, yalnız koçun kazığını gevşettim o kadar.”[300]