Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim
KONU: CÖMERTLİK VE İYİLİK
KONU: CÖMERTLİK VE İYİLİK
1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir yolcu bir kavme konuk olarak indiği zaman, şayet ev sahipleri o kimseye bir şey etmezler ve o konuk aç olarak sabahlarsa, muztar durumda kalan bu kimsenin ev sahiplerinin yiyecek ve içeceklerinden karnını doyuracak kadar alıp, karnını doyurmasında dinen bir mahzur yoktur,”[302]
2- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişi misafir bulunduğu evde aç kaldığı takdirde, o civarda bulunan her Müslümanın aç kalan misafirin, misafir bulunduğu evde yiyecek ve içeceklerden alarak karnını doyurmasında, ona yardımcı olmaları lazımdır.”[303]
Ey ehl-i aşk:
İyman, cesette ruh gibi, günah ise cesette hastalık gibidir. Mademki ruhun var; cesedini bu âlemde tedavi et. Hakka lâyık hale getir.
Ey hak yolcusu:
Dünya hayatı, yalnız koşup kaçmak için değildir. İnsanoğlu dünyaya ancak mâ'buduna iyman ve ibadet etmek, Allahu Teâlâ'ya doğru bir yol açmak için gelmiştir. Bu yolun hududu, zaten mahduttur. Habl-i metin-i ilâhi olan Kur'an-ı kerime sarılan, dâr-üs-selâm olan cennât-ı âliyata elemsiz kedersiz varır gider.
Başta Fahr-i âlem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz olmak üzere bütün Enbiyâ-i mürseliyn, sahi ve câmert idiler.
3- Resulullah (s.a.v.)buyuruyor ki:
“Üç huy kimde bulunursa, o kimse nefsinin cimrilik hastalığından korunmuş olur:
a) Zekatı eda etmek,
b) Konuğu ağırlamak,
c) Din kardeşinin başına bir felaket geldiği zaman yardımına koşmak.”[304]
4- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zenginlik malla, iyi insan olmak tekva ile olur.”[305]
5- Resulullah (s.a.v.) buyuruyorki:
“Hz. Allah'ın sana nimetiyle ihsan ettiği gibi, sen de o nimeti layık olduğu yere harcamak suretiyle, kendi nefsine iyilik et.”[306]
6- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Ey Bilal), Allah'ın sana verdiği mallarından infak et. Arş sahibi Allah'ın cömertliğine şüphe ve güvensizlik ederek, sakın malının azalacağından korkma.”[307]
7- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“( Ey Ebubekir kızı Esma) Allah yolunda malını harca. ( bu veya şu kadar kaldı diye ) sayma. Yoksa Cenab-ı Hak da sana harcadığın malın yerine yenisini verirken sayılı verir. Ve malını hapsetmek ve harcamamak için kapalı olan kaplara koyup, saklama. Yoksa Hz. Allah da senden saklar.”[308]
8- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İki kişi için hazırlanan yemek üç kişiye, üç kişi için hazırlanan yemek de dört kişiye yeter. O halde yemeklerinizi ayrı ayrı yemeyiniz, topluca yiyiniz. Toplu olarak yenilen yemekte bereket vardır.”[309]
9- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kişi için hazırlanan, yemek iki kişiye, iki kişinin yemeği dört kişiye, dört kişinin yemeği de sekiz kişiye yeter. (Yemeklerinizi beraber yiyiniz.)”[310]
Cennât-ı âliyat, cömertlerin evidir. Cömertlik, cennet-i âlâdan dünyaya uzanmış bir daldır. Her kim o dala tutunursa, o dal kendisine tutunanı cennete çeker.
Ashab-ı kiram efendilerimiz, aleyhissalâtü ve sellem efendimiz hazretlerine:
“Yâ Resûlallah. Dünyada yaşamanın hayırlı olduğu zaman, ne zamandır? Dünyada yaşanmaktansa, ölümün hayırlı olduğu zaman hangi zamandır?” diye sordular.
Resûl-ü zişân efendimiz, saadetle buyurdular:
“Sizi idare eden âmirleriniz ve emirleriniz, sizlerin en hayırlı olanlarınız bulundukça, zenginleriniz cömert oldukça, bütün işleriniz şura ile görüldükçe, dünyada yaşamanız hayırlıdır. Ancak, böyle oiduğu takdirde, toprağın yüzü içinden hayırlıdır. Kötüleriniz, âmirleriniz ve emirleriniz ve tamahkâr ve hasisleriniz, zenginleriniz olunca, işleriniz kadınlara kalınca ve sizler onların hükmü altına girince, dünyada yaşamanız, yaşamamanızdan hayırlıdır. Bu takdirde de, toprağın içi size dışından daha hayırlıdır.”
Cömert, fâsık dahi olsa, ehl-i cennettir. Tamahkâr ve hasis, zahit dahi olsa cennete giremez.
Malı, gerçekten kendisine ebedî; olarak kalacak ve ebedî bir hayat verecek sanır.
İnsaf ile söyleyiniz; içinde yaşadığımız cemiyette, bu tipte insanlar yok mudur? Bu gibiler, zannederler ki, topladıkları bu mallar, onları dünyada ebedî kılacak ve ölümden kurtaracaktır. Heyhat!.. Hiç te böyle değil. Onların topladıkları mal, kendilerini ölümden kurtaramayacak, dünyada ebedî kılamayacak, hattâ kendilerine dahi kalmayacaktır. Şeref ve fazileti malda ve parada vehmedenler, cahil denîlerdir. İnsanın şerefi, fazileti ve haysiyyeti, hiç bir zaman mal ile para ile değildir. İnsanın, ind-i Bâri'de şeref ve fazileti, tahsil-i mâ'rifetullah ile yani Allahu teâlâ'yı bilmek, Allahu Teâlâ'yı bulmak ve Allahu Teâlâ'yı anmakla gerçekleşir. Riza-i Bâriye nail olmayınca; ne malla, ne güzellikle, ne mansabla, ne kasa ve kese ile şeref ve fazilet sahibi olunamaz. Eğer, kadr-şeref para ile çok mal ile olsaydı; Hz. İsa aleyhisselâm fakirliğinden ötürü semaya çıkmazdı. Karun da, zenginliği dolayısıyla yere batmazdı. Hz. İsa aleyhisselâmın, semaya urucuna sebep, dünya malına meyletmemesi, Karun'un yerin dibine batması da malının çokluğuna güvenmesi ve şımarmasıdır. Fasit zanları olanlar, başkalarında kusur ve noksan ararlar. Bu, tıpkı bir körün, diğer bir körün görmemesini ayıplaması gibidir.
İnsan-ı kâmil odur ki, kendi ayıplarını görmekten, başkalarında ayıp aramaya fırsat ve imkân bulamaz. Kendi ayıl gören ve bilen, başkalarının ayıplarını göremez;
Kimse takdir edemez âlemde,
Kendi mahiyyetinî re'yile,
Münhasır vasıta-i rü'yet iken,
Göremez kendini dide bile.
Ey hak yolcusu:
Fırsat elde iken, iraden elinde iken, zikr-i Huda di iken, ruh kuşu beden kafesinde iken ve henüz tövbe kapıları kapanmadan, çenen kilitlenmeden, nutkun tutulmadan gafletle aylak aylak vakit geçirme!.. Sana emanetullah olan bu vücudunu mâ'siyyetlerle göçürme!.. Ayağını, sırattan sürçtürme!. Vakitler geçiyor, geceler ve gündüzler, durmadan ömür kuı şını biçiyor. Gün batıyor, şafak atıyor. Her gün, nice güneş hilâller, hilâl kaşlılar, âhu bakışlılar batıyor. Selvi boylar devriliyor, taze kabirler sivriliyor. Kaçtıkça ecel ardımızdan geliyor, kaçındıkça iradelerimiz elden gidiyor. Gelin, Allahu Teâla’ya rücû edelim. İradelerimiz elde, zikr-ü tevhidimiz dilde, kuvvet ve kudret belde iken, gaflete düşmeyelim, aldanmayalım, dünyaya güvenmeyelim. Gün olur, iradelerimiz elden, zü tevhid dilden, kuvvet ve kudret belden gidiverir. Son pişmaı fayda etmez. O zaman ağlamanın ve çırpınmanın hayrı olmaz. Yalvarmak ve yakarmak, kaybettiklerimizi geri getirmez, işten geçmeden, can kuşu beden kafesinden uçmadan, fırsat elden kaçmadan hakka rücû edelim, tövbe ve istiğfarda bulunalım, doğru yolu bulalım.
10- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cömert kimsenin yemeği devadır. ( ilaçtır ) cimrinin yemeği ise zehirlidir, (Çünkü cömertin yemeğini yiyen kişi, ikramda bulunanın hoşa giden güler yüzlü halini görünce yemeği rahat ve huzurla yiyeceği için o yemeğin hazmı da kolay olur ve vücuduna bir ilaç misali fayda sağlar. Ama, cimrinin somurtkan ve ekşi yüzünü gören misafir, o yemeği değil yemek, onu yer ve asabı bozulduğundan yediği yemek kendisi için yararlı olmaz.)”[311]