Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

İmâm Mâlik

İmâm Mâlik


İmâm Mâlik de (r.a.) .yukarıda açıklanan beş hasletle süslenmiştir.

Kendisine :

“İlim talebine ne dersin?” diye sorulunca:

“Çok güzeldir, fakat öğreneceğin, günlük yaşayışında sana lâ­zım olan ilim olsun,” demiştir.

Dînî bilgilere o kadar ehemmiyet verir ve saygı gösterirdi ki bir hadis rivayet edeceği zaman hemen abdest alır, sakalını tarar koku sürünür, vakar içinde diz üstü oturur ve ondan sonra hadisi rivâvet ederdi.

“Niçin böyle yapıyorsunuz?”Diye kendisine Sorulunca:

“Pey­gamber Efendimizin mübarek ağzından çıkan değerli sözlere saygı göstermek için.” Diye cevâp verirdi.

İmâm M âl i k buyuruyor ki:

“İlim, fazla okuyup rivayet etmek değildir; belki Allahu Teâlâ'nın dilediği kimseye verdiği bir nûr’dur.” İlme olan bu saygı ve hürmeti Allahu Teâlâ'nın yüceliğini kuvvetle bildiğine bir delildir.

İlmiyle Allahu Teâlâ'nın rızâsını kasdettiğine şu sözü açıkça delâlet eder:

“Dinde mücâdele (Din mes'elelerinde münâkaşa ve adâvet) hiç bir değer taşımaz. (Mezmûm bir haslettir.)”

Yine faziletine, İmâm Şafii'nin şu sözü de delâlet etmektedir:

“Ben Mâlik hazretlerine kırk sekiz mes'eleden Sorulup da otuz iki tânesine “bilmiyorum” diye cevâb vermiş olduğunu biliyorum.” İlmiyle, gayesi Allah rızâsı olmayıp benlik olanlar “bilemiyorum” diyecek kadar semahat ve tevazu' gösteremez. Bu sebebden yine İmâm Şâfiî:

“Âlimler arasında İmâm Mâlik, parlak bir yıldız gibidir. Mâlik kadar minnetdârı olduğum kimse yoktur.” demiştir.

Rivayet olundu ki: (Halîfe) Mansûr, cebren karıyı boşa­maktan bir şey lâzım gelmediğine dâir, hadîs rivayetinden Mâlik hazretlerini men' etmişti. Sonra, bu mes'eleyi soran bir adamı gizlice kendisine gönderdi, o da halk huzurunda:

“Cebren karısını boşayanın karısı boş olmaz.” dedi. Bunun üzerine Halîfe, kendisini kamçı ile döğdüğü hâlde yine rivayetinden vaz geçmemiştir. Yine Mâlik:

“Kişi rivayet ettiği hadîsde yalancı olmaz, doğruyu söylerse, ihtiyarlığında hastalanmaz, aklı kaybolmaz, hasseleri bozulmaz, ateh getirtmez.” demiştir.

İşte İmâm Mâlik'in dünyâ'da zühdü böyle idi. Vaktâ ki ilmi etrafa ün saldı ve her taraftan bol hediyeler gelmeğe başladı, bun­ları tamamen hayır işlere taksim ederdi. Bu derece cömertliği, zühdü­nün ve dünyâya meyli olmadığının açık delilidir. Esasen zühd, fakir­lik demek değil, kalbin mal'a meyletmemesi demektir. Nitekim Süleyman (a.s.) büyük bir varlık içinde yine zâhidlerden idi. İmâm Şâfiî 'den rivayet edilen şu vak'a da onun dünyâya kıymet verme­diğinin açık bir misâlidir. İmâm Şâfi'î (r.a.) diyor ki:

“Mâ­lik'in kapısında Horasan atlarının, Mısır katırlarının en güzellerini görünce: Mâlik'e:

“Bunlar ne güzel” dedim. Mâlik:

“Benden sana hediye olsun” dedi. Ben de:

“Bir tanesini olsun kendine binek ola­rak bırak” dedim Mâlik:

“Resûlullah'ın bulunduğu beldenin top­raklarını ben atımın tırnağına nasıl çiğnetirim,” dedi. Mâlik'in, bütün hayvanları birden Şâfiî'ye hediye edişindeki cömertliği ile Peygamber Efendimiz'in medfûn bulunduğu Medine'ye olan saygısına bakın ki (saygıdan hayvana binmemiştir.)

Dünyalığa kıymet vermeyip bilgisiyle Allah rızâsını kasdettiğine, kendisinden rivayet edilen şu hikâye açıkça delâlet eder. Buyuruyor ki:

“Hârûnü'r-Reşîd'in huzuruna çıktım. Hârûnü'r-Reşîd:

“Yâ Ebâ Abdullah (Mâlik'in künyesi), buraya gelip çocuklarımı­za, Muvatta' okutsan iyi olurdu” dedi. Ben de: “Allahu Teâlâ Emîrimizi yüceltsin, bu ilim (hadîs) sizden yâni Kureyş'den çıktı. Eğer siz bunu yüceltirseniz o yücelir, eğer kıymet vermezseniz o da düşer; ilim kimsenin ayağına gitmez, ilmin olduğu yere gidilir” dedim. Bunun üzerine Hârûnü'r-Reşîd:

“Doğru diyorsun” dedikten sonra, çocuklarına:

“Siz de câmi'e gidin ve diğer kimselerle bir arada dinle­yin” diye emretmiştir.”[420]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com