Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

37. Cebrail'in Hz. Peygamber E İman, İslâm, İhsan Ve Kıyametin Bilgisi Hakkında Soru Sorması Ve Hz. Peygamberin Bunları Ona Açık

37. Cebrail'in Hz. Peygamber E İman, İslâm, İhsan Ve Kıyametin Bilgisi Hakkında Soru Sorması Ve Hz. Peygamberin Bunları Ona Açıklaması


Daha sonra Hz. Peygamber Bu Cibril aleyhisselamdır. Size dininizi öğretmek için geldi" buyurdu. Hz. Peygamber Cebrail'in sorduğu tüm konuları din olarak kabul etmiştir.

Hz. Peygamber'in Abdülkays heyetine imanı açıklaması

Yüce Allah'ın şu sözü: "Kim İslâm'dan başka din ararsa, bu kendisinden asla kabul edilmez.[17]

50- Ebu Hureyre rad a Birgün Hz. Peygamber adam ona gelerek sordu: İman nedir?

Hz. Peygamber satbiahu şöyle demiştir: vesefe, ashabı ile bir arada otururken bir senem: Allah'a, meleklerine, O'na kavuşmaya, peygamberlerine ue yeniden dirilmeye inanmandır.

İslâm nedir?

Allah'a ibadet etmen ve ona hiçbir şeyi ortak koşmaman, namaz kılman, farz olan zekâtı vermen ue Ramazan orucunu tutmandır. İhsan nedir?

Allah'ı görüyormuşçasına O'na kulluk etmendir. Sen Onu göremesen de O seni görmektedir.

Kıyamet ne zaman?

Bu sorunun sorulduğu kişi, bu konuda sorandan daha bilgili değildir. Sana bazı alâmetlerini bildireceğim: Cariyenin efendisini doğurması, deve çobanları­nın binaları yükseltme yarışına girmesi. Kıyametin bilgisi Allah dışında kimsenin bilmediği beş şey içindedir. (Daha sonra Hz. Peygamber şu âyeti okudu),

"Kıyamet vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağ­dırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeyden ha­berdardır.[18]

Hz. Peygamber'e soru soran adam arkasını dönerek gitti.

Hz. Peygamber Onu geri çağırın" dedi. Ashâb-ı kiram (onu aradılar fakat} hiç kimseye rastlamadılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "O Cebrail idi. Size dininizi öğretmek için gelmişti".

Ebû Abdullah (Buhârî) şöyle demiştir: Hz. Peygamber bunların tümünü din olarak kabul etmiştir.[19]


Açıklama


îman ve İslâm Aynı Şeyler midir?


Daha önce Buhârî'nin iman ve İslâm kelimelerini eş anlamlı gördüğünü söy­lemiştik. Cebrail'in iman ve İslâm hakkında soru sorması ve Hz. Peygamberin buna ayrı ayrı cevap vermesi bu ikisinin farklı olmasını gerek­tirdiğinden ve bundan imanın bazı şeyleri tasdik etmek, İslâm'ın ise bazı amelleri yapmak olduğu şeklinde bir anlam anlaşıldığından Buhârî tevil ile bunu kendi anlayışına uygun hale getirmeyi istemiştir.

Hz. Peygamber "İman nedir?" sorusuna verdiği cevabın aynısını Abdülkays heyetininin "İslâm nedir?" sorusuna da vermiştir. Bu da iman ve İslâm'ın aynı anlama geldiğini göstermektedir.

Ayet İslârn kelimesinin din anlamına geldiğini göstermektedir. Ebû Süfyan'm "İman dindir" şeklindeki haberi de bunu göstermektedir. Bu da iman ve İslâm'ın bir olmasını gerektirir.

Ebû Avâne el-İsferayinî Sahih adlı kitabında Şafiî'nin öğrencisi el-Müze-nî'den iman ve İslâm'ın kesin olarak aynı şey olduğunu aktarmış ve Müzenî'nin bunu Şafiî'den duyduğuna dair sözünü de iletmiştir.

Her iki görüşün birbiri ile tearuz eden delilleri vardır.

Hattabî şöyle demiştir: "Bu konuda iki büyük imam kitap yazmış, iki görüşe dair pek çok delil ileri sürmüşler ve bu konuda farklı iki ayrı görüş ortaya koy-muşlardır. Gerçek şu ki iman ve İslâm kelimesi arasında genel-özel ilişkisi söz konusudur. Şöyle ki: "Her mü'min Müslümandır, ancak her Müslüman mü'min değildir". Bu görüş, inanç ve amele birlikte İslâm adının verilmemesini gerektirir, iman ise her ikisine de verilebilir. Oysa "Sizin İçin din olarak İslâm'dan razı ol­dum" âyeti bunu reddetmektedir. Bu âyetteki İslâm sözcüğü inanç ve ameli aynı anda kapsamaktadır. Çünkü inançsız olarak amel eden kişi, kendisinden razı olunan bir dine bağlı değildir.

el-Müzenî ve Ebû Muhammed el-Beğavî de bunu delil getirerek ele aldığı­mız Cibril hadisi İle İlgili olarak şunları söylemişlerdir: Hz. Peygamber bu hadiste İslâm'ı görünen amellerin adı olarak kullanmıştır. İman ise içte olan inanç için kullanılmıştır. Bunu amellerin imandan olmadığını ifade etmek için söylemediği gibi tasdîkin İslâm'dan olmadığını ifade etmek için de söyleme1 mistir. Aksine bu tamamı bir bütün oluşturan şeyi detaylı olarak anlatmak için söylenmiştir ki bu bütün de dindir. Bu sebeple Hz. Peygamber O Cebrail idi. Size dininizi öğretmek için gelmişti" buyurmuştur.'Yüce Allah'ın şu âyetleri de bunu İfade etmektedir: "Sizin için din olarak İslâm'dan razı oldum [20] "Kim İslâm'dan başka bir dîn ararsa bu kendisinden asla kabul edil­mez [21] Dinden razı olunması ve kabul edilmesi ancak tasdîkin buna eklenmesi ile olur.

Delillerin tümü incelendiğinde İman ve İslâm kelimelerinin hem dinî terim hem de sözlük anlamı olarak kendilerine özgü anlamlarının bulunduğu görül­mektedir. Ancak her biri, tamamlayıcı anlamında diğerini gerektirmektedir. Amel eden kişi iman etmedikçe tam Müslüman olamadığı gibi, inanan kimse de amel etmedikçe tam mümin olamaz. İmanın İslâm, İslâm'ın iman yerine kullanılması veya birisi söylendiğinde her ikisinin de kasdedilmesi mecazdır. Bu kelimeler kullanıldığında hangi anlamın kasdedildiği bağlamdan anlaşılır. Bir soruya cevap olarak birlikte zikredîlmişlerse hakikat anlamlarına yorulur. Birlikte geçmemişse veya soruya cevap olarak zikredilmemişse karinelere göre hakikat anlamına da mecaz anlamına da yorulabilir. İsmailî bu görüşü ehl-i sünnet ve'1-cemaatten nakletmiştir. Onlar şöyle demişlerdir: "Birlikte kullanıldıklarında anlamları farklı­dır. Tek olarak kullanılırlarsa diğeri de kullanılana dahil olur." Muhammed b. Nasr'in ve ona uyarak İbn Abdilberr'in çoğunluğun Abdülkays hadisindeki iman ve İslâm kelimelerini aynı kabul ettiğine dair görüş ile, Lâlkâî ve İbnü's-Sem'ânî'nin ehl-i sünnetten rivayet ettikleri "Cibril hadisinde geçenlere göre iman ve İslâm birbirinden farklıdır" görüşü de bu şekilde anlaşılmalıdır.

Şu sorulabilir: Hz. Peygamber kıyametin kopacağı anı bil­dirmediği halde Buhârî nasıl "Hz. Peygamber'in bunları açıkla­ması" şeklinde başlık koymuştur?

Bunun cevabı şudur: Hz. Peygamber soruların çoğunlu­ğuna cevap verdiğinden Buharı bunu dikkate alarak böyle söylemiştir. Çünkü çoğunluk, bütünle aynı hükme sahiptir. Yahut da kıyametin kopuş vaktini de bunu Allah'tan başkasının bilmediğini söyleyerek açıklamıştır.

"Hz. Peygamber ashabı ile bir arada otururken": Yani onların içinde olup onlardan ayrı yerde değildi. Başkasına karıştırılması imkansızdı. İbn Ebi Fevre'nin rivayetinde şu şekilde yer almaktadır: "Hz. Peygamber ashabının arasında otururdu. Yabancı bîr kimse geldiğinde hangisinin Hz. Peygamber olduğunu bilemezdi. Biz, gelen yabancının onu tanıyabilmesi için ona bir oturma yeri yapmayı talep ettik ve ona üzerine oturacağı çamurdan bir oturma yeri yaptık". Kurtubî bu rivayetten; öğretim vb. zaruret durumlarının gerektirmesi halinde âlimin özel, yüksek bir yerde oturmasının müstehap olduğu sonucunu çıkarmıştır.


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com