Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

NİYET VE İHLAS

NİYET VE İHLAS


1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Amellerin değeri niyete göredir Ve her kişi için ancak, niyet ettiği şey vardır. Öyle ise; Allah ve Resulü için memleketini terk eden kimse, Allah ve Resulü için göç etmiştir. Dünyalık bir şey elde etmek veya bir kadınla evlenmek için yurdunu terk eden kimse tse; dünyalık bir meta, veya bir kadın­la evlenmek için göç etmiş olur.” [1]

2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Şüphesiz Hz. Allah, herkesin yaptığı işin karşılığını, onun niyetindeki samimiyet kadar verir.” [2]

3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“İyi niyet, sahibini cennete sokar.” [3]



Cenâb-ı Hak buyuruyor ki:

“Halbuki onlar Allah'a, onun dininde ihlâs (ve samimiyyet) erbabı ve muvahhidler olarak ibadet etmelerinden, namazı dosdoğru kılmalarından, ze­kâtı vermelerinden başkasıyla emrolunmamışlardı. En doğru din de bu idi.”

Ey saadet yolunun yolcusu kardeşim!.. -Ulu Allah, cüm­lemize yardımıyla güç kuvvet versin- Gideceğin aydınlık yol belli olmuştur. Şimdi bu yol boyunca yol alırken işlediğin güzel amelleri, ettiğin ibadetleri fesada uğramaktan ve kaybolmaktan korumalısın. Bu, “samimiyet” ve “Allah'a karşı şükür ve minnet borcunu ödemek” ile olur. İşlenen amellerde samimiyet insanoğluna iki büyük fayda sağlar:

a) Samimi kalble edilen ibadetler Allah katında iyi kabul görür; büyük sevap ve mükâfatlara yol açar. Yalnız Allah rızası için yapılmayan ibadetler ise ya tamamı ile ya da çoğu ile redde uğrar, kabul görmez. Bu konuda sevgili peygamberimiz (s.a.s.) bir sözlerinde şöyle buyurmaktadır:

“Ulu Allah şöyle buyurur: Ben kendisine eş-ortak koşul maktan en çok uzak olanım. Yaptığı herhangi bir amelde ba­na bir başkasını ortak eden kimseyi. Kıyamet günü bana ortak koştuğu kimse ile başbaşa bırakacağım. Amelinin mükâfatını ondan alsın. Ben samimiyet taşımayan bir ameli asla kabul etmem.”

İslam, niyeti, ibadet ve muamelatta temel kabul etmiş, ceza ve mükafaat için şart kılmıştır.

Dünyada iken samimiyetten uzak kalarak işlediği amelle­rine karşılık sevap ve derece istemeğe kalkışan kimselere ulu Allah şöyle seslenecektir;

“Dünyada istediğin gibi oturup kalkmadın mı, bir yere baş olmadın mı? Dilediğin gibi alıp satmadın mı? Canının istedi­ği gibi izzet ve ikramda bulunmadın mı? Bütün bunları hep gönlünce yaptın, hiç bir zaman bizim hoşnutluğumuzu kazanmayı düşünmedin. Hiç bir hareketinde bize bağlılık göstermedin. Şimdi de kalkmış bizden ne istiyorsun?”

Bu ve bunun benzeri örnekler, edilen ibadetlerin, işlenen amellerin Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak gayesinden uzak, samimiyetsiz hareketler olduğu zaman nice tehlike ve zararlar doğuracağını bize açıkça göstermektedir. [4]



4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Halis niyyet, Arşa asılıdır... Kul, niyyetine sadık kalınca Arş-ı Ala, o kul affedilinceye kadar sallanır.” [5]

5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Bir kimse toplum arasında, (aşikarda ) namaz kıldığı zaman, namazını (farz, vacip ve sünneti­ne riayet ederek) güzelce kılar, gizli kıldığı zaman da aynı şekilde namazını güzel kılarsa Yüce Allah: “Şü benim hakkıyla bir kulumdur, buyurur.” [6]

6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Yüce Allah bir Kudsi Hadiste şöyle buyurmaktadır:

Ben ortakların ortaklığından, uzağım, Bir kimse başkasını benimle ortak tutarak bir amel işlerse, ben o kimseyi ve ortak koştuğunu terkederim. (Amelinin ecrini ortak koştuğundan alsın.)” [7]

7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Kulumun bana yaptığı ibadetlerden en çok sevdiğim ihlas ile başkasına nasihat etmektir.” [8]

8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Yalnız Allah için yapılan bir Hacc, başka gayeler için yapılan on cihaddan üstündür; yalnız Allah için yapılan bir cihad ise on defa hacc etmekten daha da üstündür.” [9]

9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Cenab-ı Hak, hitabette bulunan her hatipten hitabesi ile ne kasdettiğini, ne gibi bir gaye ile hitabette bulunduğunun hesabını soracaktır.” [10]

10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Kıyamet gününde kişiye (dün­yada) attığı her adımın hesabı Sorulacaktır.” [11]



Bu hadisi şerif İslam dininde mes'uliyet duygusunun önemini belirtmekte, hadisin ihlas bölümünde yer almasının hikmeti de inanç yönünden kişinin düşünce ve kanaatinden de Sorumlu tutulacağını an­latmak içindir. [12]



11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Gösteriş, Şaşaa uğruna batılı yükseltip, hakkı küçük düşüren her makam sahibi, bu tutumu devam ettikçe Allah'ın gazabındadır.” [13]



Gösteriş ve alayışın ihlasla bağdaşmayacağı ifham edilmektedir. Özellikle makam sahiplerini gösteriş için halkı ezmemesi öğüt lenmekte ve böyle davrananların Allah'ın gazabında olacakları ifade buyurulmaktadır. [14]



12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Birisine yaranmak maksadiyle, bir şey verilmediği halde -bana şunu şunu verdi- diyerek övücülük yapan kimse iki kat yalancılık kıyafetine bürünmüş gibidir.” [15]



Hadisin tahdis sebebi:

“Resulullah'a gelen bir kadın:

“Ya Rasulallah, kocam bana bir şey almadığı halde onun bana şunu şunu aldığını söylememde bir günah var mıdır?” diye sorması üzerine peygamber efendimiz bu hadislerini buyurdular ve bunun da günah oldu­ğunu söylemiş oldular. [16]



13- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Kuşkusuz, Allah (c.c.) an­cak kendi rızasını kazanmak gayesiyle halisane olarak yapılan amel­leri kabul eder.” [17]

14- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Muhakkak ki, Allah (c.c) si­zin şeklinize ve servetinize bakmaz fakat, işinize ve içinize bakar.” [18]

15- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Şüphesiz, her işin başında neşe, heyecan vardır ve bu heyecanın sonunda da gevşeme ve bıkkmlık vardır. Amel sahibi, amelinde ifrata kaçmadan sevap kazan­mak ve Allah rızasını kazanmak için işe itidalle başlarsa, o kimsenin gayesine ulaşacağına kanaat ediniz. Böyle itidalle değil de parmakla gösteriliyor, ifrat derecede gisterişe yer veriyorsa o kimseyi salih kullardan saymayınız.” [19]

16- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Bir kimse halkın gözü önünde namazını güzelce kılar da, yalnız başına namaz kılarken namazı güzel kılmazsa o kimse bu davranışı ile rabbini hor görmüştür.” [20]

17- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Kim Allah ile kendi arasında­ki hukuka güzelce riayet ederse, Allah o kul ile insanlar arasındaki hakların yerine getirilmesinde o kula yardımcı olmaya yeter… Kim gizli işlerini islah ederse, Allah da o kimsenin aşikar olan işlerini yoluna koyar.” [21]

18- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“İnsanlar kıyamet gününde (dünyadaki ) niyyetleri üzere dirilirler.” [22]

19- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Gizli şirk: Kişinin başkasının görmesi için yaptığı ibadettir. (Farkına varmadan, amellerde Allah’a ortak koşmak anlamına gelir.)” [23]

20- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Gizli şirk, düz kaygan taş üzerinde yürüyen karıncanın bırakacağı izden daha da gizlidir... Sana, öyle bir şey göstereceğim ki, bunu yaptığın takdirde senden şirkin büyüğü de gider. Üç defa şöyle de: “Allah'ım ben bilerek sana ortak koşmaktan sana sığınırım. Bilmeyerek yaptıklarımdan da sana istiğfar ederim.” [24]



Hadiste şirkin, tıpkı bir mikroba benzetildiğini görmekteyiz. Bir mikrobun sağlam vücudu alil hale getireceği gibi, şirkin de sağlam bir akideyi ifsat edeceği beyan edilmiştir. [25]



21- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Gizli şirk, ümmetimde ka­ranlık gecede kaygan taş üzerinde yürüyen karıncanın izinden daha gizlidir. Bu şirkin en küçüğü ise; Toplumun herhangi bir ferdine yapılan bir haksızlığı hoş görmek veya hakkaniyete uygun adaletli bir hükme (herhangi bir saikle) buğz etmektedir. Din Allah için sevmek ve Allah için buğz etmekten başka bir şey midir? Yüce mevla: “De ki, ey habibim. Siz Allah'ı seviyorsanız bana tabi olunuz ki, Allah da sizi sevsin, buyurmuştur.” [26]

22- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Şüphesiz ki, kıyamet günün­de derece bakımından en kötü durumda olan kul: Başkasının dünyası uğruna dinini yok eden kimse olacaktır.” [27]

23- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Başkasını memnun edebilmek için Allah'ın gazabını kazanmak, Allah’ın verdiği rızka karşı başkasına şükür etmek, Allah'ın (c.c.) sana vermediği şeyler için insanlara kızmak imanın zayıf olmasındandır.” [28]

24- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Her kim şöhret elbisesi giyerse, Cenab-ı Hak kıyamet günü o kimseye öyle bir elbise giydirir ki, sonra onunla ateşi alevlendirir.” [29]

25- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“(Erkeklerden) her kim dünyada ipek elbise giyerse, kıyamet günü Allah {c.c.) ona ateşten bir elbise giydirecektir.” [30]

26- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Kim duyurmak isterse, Allah (c.c.) onun gerçek niyetini herkese duyurur; kim ki, gösteriş ister­se Yüce Allah onun bu halini herkese teşhir eder.” [31]



Gösteriş, gizli ve açık olmak üzere iki rezilliğin doğmasına, sebep olur.

1- Gizli rezillik: İnsanoğlu bir amel işlediği zaman melekler sevinerek o ameli alıp ulu Allah'ın huzuruna götürürler. Fakat gösteriş için yapılan bu amel hakkında Allah melek­lere hemen emir verir:

“Çabuk, götürün o ameli kirli ve kötü amellerin atıldığı hücreye tıkın. Çünkü sahibi o ameli benim hoşnutluğumu ka­zanmak gayesini güden samimî bir yürekle işlemedi. Başkalarına gösteriş olsun diye yaptı!”

2- Açık rezillik: Bu, kıyamet günü Mahşer kalabalığı arasında vuku’ bulacaktır. Bu konuyu sevgili Peygamberimi­zin mübarek ağzından dinleyelim:

“Dünyada iken başkaları duysun diye ibadet eden kimseler, mahşer topluluğu tarafından şu dört ayrı kötü adlarla çağırılıp takdim edileceklerdir: Ey kâfir, ey günahkâr, ey hâin ve ey hüsrana düşen!... Bütün emeklerin boşa gitti.[32]



27- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Sadece Allah için olan ve se­vabı da ondan beklenilen ibadetlerin karşılığı vardır ve ameller niyyete bağlıdır.” [33]

28- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Bu ümmeti, iman nuruyla, doğru yolla, şerefle, yardımımla ve yer yüzünde sürecekleri hakimiyetle müjdele. Kim âhirete ait bir ameli dünyalık için yaparsa, onun ahirette hiç bir nasibi yoktur.” [34]

29- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Camiye giren kimsenin gayesi ne ise ancak nasibi odur.” [35]

30- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Gece namazını kılmak niyyetiyle yatağına giren kimseyi uyku galebe çalıp, uyur ve kalkamazsa o kimse için yine niyyetinin sevabı yazılır ve uykusu kendisine rabbi tarafından verilen bir sadaka olur.” [36]



Soru: Samimiyet ve gösteriş (ihlas ve riya) ne demek­tir, bunların hükmü nedir? İşlenen amellere ne gibi tesirleri olur? Cevaplandırır mısınız?

Cevap: Yetkili din bilginlerimize göre samimiyet (İhlâs) iki kısma ayrılır:

1- Amelde Samimiyet: Amelde samimiyet, Allah'a bir adım daha çok yaklaşmayı dilemek, O'nun buyruklarına derin saygı duymak ve çağrısına koşmak demektir. Sağlam ve sar­sılmaz bir inanca sahip olmak sahibini amelde samimiyet ve Allah'a bağlılığa götürür.

Samimiyetin zıddı, nifaktır. Nifak, Allah'tan başkasına ya­kınlaşmayı dilemek ve başkaları duysun diye ibadet etmek ve amel işlemek demektir.

2- Sevap Beklemede Samimiyet: Sevap beklemede samimiyet, hayırlı işler işleyerek karşılığında öbür dünyada menfaat ummak demektir.

Havariler İsâ Peygamber'e sorarlar:

“Samîmi (hâlis) amel nedir? Allah bağlısı kişi kimdir?” İsâ Peygamber buna şu ibret dolu cevabı verir:

“Samimi amel, katıksız ameldir. Yani yalnız Allah'ın hoş­nutluğunu kazanmayı gaye güden ameldir. Allah bağlısı kişi ise yaptığını sadece Allah için yapan, O’ndan başka kimsenin işlediği ameli bilmesini istemeyen kişidir.” [37]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com