Hayat | Konular | Kitaplık | İletişim

İMAN

1- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Şüphesiz, Şeytan içimizden birinin kalbine girerek şöyle bir Soru sorar:

Semayı kim yarattı? Kul, Allah yarattı cevabını verir. Yeryüzünü kim yarattı? Kul, Onu da Allah ( c.c. ) yarattı. Şeytan, “ Peki ama Allah'ı kim yarattı” diye sorar. Biri böylesine sapık bir düşüncenin, vesvesesini kalbinde bulursa, Allah'a ve Hz. Muhammed'in onun hak peygamberi olduğuna iman ettim, desin.”[45]



Ulu Allah buyuruyor ki:

Allah'ı bırakarak sana ne faydası ve nede zararı dokunmayan (aciz ve fani) şeylere tapma. Eğer böyle yaparsan, şüphesiz ki öz nefsine yazık etmişlerden olursun. Çünkü Allah senin başına bir belâ verirse bu musibeti yine ancak kendisi giderebilir. Ve yine O, sana bir iyilik di­leyecek olursa O'nun bu (cömertlik ve) faziletine hiç bir kimse engel olamaz. O, iyiliği kulları arasından dilediklerine verir. O çok bağışlayı­cı ve esirgeyicidir. [46]

2- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Şüphesiz her şeyin bir hakika­ti vardır. İman da bir hakikattir. Kişi imanın gerçeğine varabilme­si için kendisine verilen bir şeyin ezelde hükmü ilahiye dayandığı­nı ve onu geri çevirmenin mümkün olmadığını, başına gelen hallerden de kaçınmanın imkansızlığına inanmalıdır.”[47]



Ulu Allah buyuruyor ki:

De ki: biricik Allah'tır. Her şey varlığını ve hayatını O'na borçlu olduğu halde O, hiçbir şeye muhtaç olmayan Ulu'dur. O, ne doğurmuş ve ne de doğurulmuştur. Hiç bir şey O'nun dengi ve benzeri olmamış ve olamıyacaktır.

İhlas:

“De ki: Allah'la beraber, dedikleri gibi ilâhlar olsaydı, o takdirde bu ilâhlar Arş'ın sahibine (Allah'a üstün gelmek için) muhakkak ki bir yol ararlardı. Allah, onların söyledikleri şeylerden çok büyük bir yükseklikle münezzehtir. Yedi gök ve yer, bir de bunlar içinde bulunanlar (insan, cin ve melekler) Allah'ı tesbih ederler. Hiç bir varlık yoktur ki. Onu hamd ile tesbih etmesin. Fakat siz, onların tesbihini (dillerini bilmediğinizden) anlamazsınız. O, gerçekten Halim'dir, Gafur’dur.”[48] buyurulmuştur.[49]



3- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Hakkıyle İslâm dinini kabul ederek ona samimiyetle bağlanan kimse, İslâmîyeti kabul etmeden ön­ce (Cahiliyet devrinde) yapmış olduğu kötülüklerden dolayı muahaza edilmez, azap görmez.

İslamiyeti kabul ettikten sonra irtidat etmek suretiyle eski dinine dönen kimse ise hem İslâmiyetten evvel yaptığı kötülüklerden hem de sonraki yaptığı fenalıklardan dolayı ceza görecektir.”[50]



Bu hadisi şerifin yukarki hadisle manen irtibatı vardır: Yukardaki Hadisi şerifte dünya için dini terkeden kınanmakta bun da ise bunun ölçüleri anlatılmaktadır. Bunun kiriteri olarak da:

Allah ve resulünü her şeyden çok sevmek, bu sevgiyi her şeyde görmek ve imanı sevip, küfürden nefret etmek, gösterilmiştir. Bu esasa sarılanlar artık imanın hazzına varmış kimselerdir. Bu duygulara malik olmayanlar da kendilerini aldatmasınlar. Zi­ra onlar henüz imanın istediği müminler olamamışlardır.[51]



4- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Her kim Allaha şirk koşmadan (imanla) ölürse cennete girer.”[52]

5- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Kim ki, Allah (c.c) nın kazasına (kişinin leh ve aleyhine verdiği hükümlere) teslim olmaz ve ka­dere (alın yazısına) inanmaz ise Allah'tan başka bir ilah arasın.”[53]

6- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Bu ümmetin evvelkileri yekin ve zühtle (Dünyalığı hiçe sayıp, ahirete önem vermekle) kurtuluşa er­mişlerdir; sonrakiler ise cimrilik ve uzun emelle (dünyaya lüzumun­dan fazla önem vererek) helak olacaklardır.”[54]



Bu hadisi şerifteki tulu emelden murat: Dünya sevgisinin şu­ur altına yerleşmesi ve artık bir nevi mal delisi olurcasına imanın gereğini ve ibadetleri ihmal etmek demektir. Yoksa dinimizde dünya için çalışmak suç değildir. Dünya için hiç ölmeyecekmiş gibi çalış, ahiret için de yarın ölecekmiş gibi hazır ol buyuran peygamberimiz ve onun getirdiği din dünyayı ihmal etmemiş, ancak dünya için dinini ih­mal edenin kınanması gerektiğini bildirmiştir.[55]



7- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Üç şey kendilerinde bulunan kimseler imanın tadını tadarlar:[56]

a- Allah ve resulünü her şeyden çok sevmek,

b- Kişiyi ancak Allah için sevmek,

c- Allah,(c.c.)ın küfrün karanlığından çıkarıp iman nuruna kavuşturduğu kimsenin, ateşe atılmaktan hoşlanmadığı gibi, tekrar küfre girmekten de o derece hoşlanmaması.”

8- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Hiç biriniz, beni evladından, babasından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olamaz.”[57]

9- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Biriniz, kendisi için sevdiği bir şeyi diğer din kardeşleri için de sevmedikçe hakkıyle iman etmiş olamaz.”[58]

10- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Cebrail (a. s.), bana dedi ki: Allah şöyle buyuruyor:

Lailahe illallah cümlesi benim muhkem Kal'emdir. Bu kaleye kim girerse azabımdan korunur.”[59]

11- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Nerede bir kâfir kabrinden geçersen onu cehennem azabı ile müjdele.”[60]

12- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Ümmetimden iki sınıf vardır ki, onların İslamiyetten nasipleri yoktur:

a) Mürci’e: İman ettikten sonra işleyeceği küçük-büyük bütün günahların hiçbir zararı olmadığına ve küfürle taatm faydalı olmadı­ğına kani olan kimseler,

b) Kaderiyye: “Kul fiilinin hâlikidir” diye inanan yani kulun iş­lediği fiilleri kendisinin yarattığına ve Allah'ın bir yaratması bulun­madığına inanan kimseler.[61]

13- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Ümmetimden öylesine iki grup vardır ki, kıyamet günü bunlara şefaatim ulaşmayacaktır: Mürci'e ve Kaderiyedir bunlar.”[62]

14- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Ümmetimden öylesine iki sı­nıf Kimse vardır ki, kıyamet gününde havzımın kenarına gelemiyecekler ve cennete giremiyeceklerdir. Bunlar da Mürci'e ile Kaderiyedir.....”[63]

15- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Mutlak iman,bir mü'minin hile ile diğer mü’mini öldürmesine engel olacak mânevi bir kötektir; hakiki bir mü'min, hile yapmak suretiyle bir din kardeşini öldüremez. (Şayet bir kimse hile ve desise ile bir mü'mini öldürse bu ha­kiki manada bir mü'min olamaz.”[64]

16- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“İman ile amel aynı ipte bağlanan iki ortaktır, biri olmaz ise diğeri kabul olunmayacaktır.”[65]

17- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Samimi bir yürekle, Allah'tan başka hak bir mabud olmadığına şehadet eden kimse Cennet'e girer.”[66]

18- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Bir kimse samimi bir kalble, Lailahe illallah Muhammedün Resulüllah (Allah'tan başka ilâh olma­dığına ve Hz. Muhammed'in de onun Resulü olduğuna) iman ederse Al­lah ( c, c.) Cehennem'i o kimseye haram kılar.”[67]

19- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“İslâm dini artacaktır ve (hiç bir zaman) eksilmeyecektir. (Bu Hadis-i Şerif Peygamberimizin bir mucizesidir. Çünkü: Peygamber imiz bu Hadisi ile çok insanların İs­lam Dinine gireceğini ve İslâmiyetten ayrılacaklar olsa da bunlarla İslama herhangi bir noksanlık gelmiyeceğini işaret buyurmuştur. Ta­rih bunu teyit etmiştir.)[68]



“Onun imparatorluğu küçük bir şehir devletinin bazı dar sokaklarından ibaret olarak başlamış, günde ortalama bir hızla 274 mil kare genişlemiştir. On sene gibi kısa bir zaman içinde son nefesini verdiği sırada bir buçuk milyon kilometre kare genişlemiştir. Rusya hariç bugünkü Avrupa büyüklüğünde (Hz. Peygamberin Savaşla­rı, Prof. Muhammet Hamidullah).”[69]



20- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“İslamiyet, daha önceki küfür ve günahı yok eder.”[70]

21- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“İman iki kısımdır:

a) Biri (Kötülüklere karşı) sabır,

b) Diğeri ise (Emrolunan dini hükümlere karşı) şükür'dür.[71]

22- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Kemali iman, Yemenlilerin imanıdır.”[72]

23- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“İmanın alameti Medineli Sa­habeleri sevmek, Münafıklığın alameti de Ensar denilen bu kimseleri sevmemektir.”[73]



Medineli olup da oraya göç eden müslüman muhacirlere yar dunda bulunan kimselere ensar denilmiştir.

Peygamber efendimiz bu hadisi şerifinde, ilk günlerde müslümanlara maddi ve manevi yardımda bulunan bu kimseleri sevmenin her mümine vacip olduğunu hatta imanlı olup olmadığının alameti oldu­ğunu beyan buyurmuşlardır.

Mekke'de iman edip de orada din hürriyeti olmadığından Medine’ye göç eden kimselere de muhacir denilir.

Gerek muhacir gerekse ensarın İslama hizmetleri büyüktür. On­ları sevmek sonradan gelecek olan müminlere vaciptir.[74]



24- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Ey sahabilerim, Yemenliler, (İslam dinini öğrenmek için) yanınıza gelmişlerdir. Onların kalpleri katı değildir, onların kalbleri şefkat ve merhametle doludur. İslam hikmet ve bilgileri Yemenlilere mahsustur.”[75]

25- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Münafıkın alameti üçtür:

a- Konuştuğu zaman yalan söyler,

b- Verdiği sözde durmaz,

c- Kendisine bırakılan emanete ihanet eder.”[76]



Münafık: İmanlı göründüğü hâlde gerçekte inanmayan kimselere denir. Yani; kalbinde başka iman taşıyan kimse demektir. İman bir kalp işi ve inandım diyen kimseye “Sen inanmıyorsun...” deme hakkı, peygamber dahil hiç kimseye verilmediğinden bu kimseler an­cak davranışları ile bilinebilirler.[77]



26- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

Bid'at sahibi, bid'atını terk etmedikçe Cenab-ı Hak onun amelini kabul etmez.”[78]

27- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Mü'minin keskin anlayışından sakınınız, çünkü o Allah'ın nuru ile bakar.”[79]



Müminin keskin zekasından sakınınız, buyurulmak suretiy­le bazı gafil kimselerin sandığı gibi, müslüman adam saf adam aldatmışlar, sözlerinin yersiz ve yanlış olduğunu anlamak kolaydır.

Müslüman kimse her şeyden Önce akıllı ve dirayetli kimsedir. Müslümanlık akılsız kimseleri mümin saymamıştır.[80]



28- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Mü'minin benzediği bir ağacı söyleyiniz, o öyle bir ağaçtır ki yaprakları hiç dökülmez, meyvaları bir vakit yok olmaz. O işte Hurma ağacıdır.” (Mü'min de her yönüy­le başkalarına faydalı olmalı ve özviyle meyvasını dağıtmalı)[81]

29- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Bir kişinin camiye gitmeyi alışkanlık haline getirdiğini gördüğünüz takdirde onun imanına şehadet ediniz.”[82]

30- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“İyiliklerinden sevinç, kötülük­lerinden üzüntü duyduğunuz zaman sen gerçekten bir mü'minsin.”[83]

31- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“İnsanlar ile Allah'tan başka ilah olmadığını ve benim de Allah' in resulü olduğumu söyletinceye kadar uğraşmakla emr olundum. Bunu söylediklerinde, hakkın dışında, mal ve canlarını benden korumuş olurlar.”[84]

32- Resulullah (s.a.v.)buyuruyor ki:

“Beş şey İslamdandır:

a) Sünnet olmak,

b) Etek tıraşı olmak,

c) Bıyıkları kesmek,

d) Tırnakları kesmek,

e) Koltuk altlarını temizlemek.[85]

33- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Cenab'ı Allah Himyerilere, (Yemen halkına) rahmet eylesin. Çünkü onların sözleri güzel, elleri cömert, tam güvenilir ve imanlıdırlar.”[86]



34- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Bu dinin başı teslimiyettir. Allah'a teslim olan selamete erişir. Namaz, dinin direğidir. Ama en yüksek şeref ve derece Cihattır. Bu dereceye ancak en üstün Mü’minler ulaşır.”[87]



Esefle görüyoruz ki, İslam alemindeki müslümanların çoğu, cihadı fiilen terk etmiş vaziyettedir. Onların defterinin cihat faslı yoktur. Dinsizler, kafirler ve mürtedlerle mücadeleyi terk etmişler; onların dediklerine boyun bükmüşlerdir. En ufak muhalefet, direnme, itiraz yoktur.[88]



35- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Şüphesiz, Allah (c.c.) bu di­ni ahlaken güzel olmayan bir takım kimmseler ile de kuvvetlendirir.”[89]

36- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Bu ümmetin varlığı kötü olan kimseler ile kaimdir.”[90]

37- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“(Ey ashabım), bugün siz hak dini olan İslamiyet üzerindesiniz. Ben sizin çokluğunuzla diğer üm­metlere iftihar ederim. Benden sonra geri bir dönüşle (Körler gibi) dinden ayrılmayınız.[91]



Allah saklasın kafirler mürtedler namaz kılmayı men etseler, bu yüreksiz müslümanlar:

“Ne yapalım başımıza bu musibet de geldi. Artık camilerde namaz kılamıyacağız. Ne yazık, eh biz de evlerimize kapanır, ses seda çıkarmadan namazı dolapların içinde, kömürlüklerde kılarız” diyeceklerdir. Rusya'daki milyonlarca müslümanın bugünkü feci duruma düşmelerinin sebebi bu uyuşuk zihniyetten gelmiştir. Onlar vaktiyle Çarlık Rusya zamanında, 1917'den beri de Sovyet Rusya devrinde Allah yolunda gerektiği gibi cihat yapmamışlar, mallarıyla, canlarıyla meydanı mücadeleye atılmamışlar ve sonunda bu hale düşmüşlerdir.[92]



İman


Bütün kainatı yoktan var eden, kalblerimizi iman nuru ile aydınla­tan, bizleri İslam nimetiyle şereflendiren Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun. Yüce dinimiz ilahi vahye dayanan hak dinlerin sonuncusu ve en mütekamilidir. Gerçekte bütün semavi dinler tevhid akidesine dayanan ve insanları hakka, hakikate ve güzel ahlaka yönelten ilahi bir düsturdur. Bu sebeple hepsine, Allah'a iman ve teslimiyet manasına gelen İslam adı verilir.

İslam dinine girmek ve Müslüman olmak, ancak iman esaslarını, öğrenmek ve onlara inanmakla mümkündür. Şu halde her şeyden önce İslam da imanın ve esaslarının ne olduğunu bilmemiz gerekir.[93]



İmanın Lügat Manası


İmanın lügat manası: Mutlak tasdiktir. Yani bir şeye tereddütsüz, kesin olarak yürekten inanmak, haber verilen bir şeyi tasdik etmek, onun doğru olduğunu kabul edip, haber verenin doğru söylediğine inanmaktır.

İyi ameller imanın etrafında bulunan kaleler gibidir. Adap ve müstehapları terk eden, imanın etrafında ve en dışta bulunan birinci (topraktan ) kaleyi şeytana açmış olur. Sünnetleri terk eden İmanın etrafındaki ikinci (taştan yapılmış ) kaleyi, vacipleri terk eden; üçüncü (demirden) kaleyi şeytana açmış olur. Farzları terk edip haramları işleyen de, imanı kuşatan (altın ve gümüşten olan) en iç kaleyi şey­tana teslim etmiş olur. Böylelikle şeytan imana el uzatır.

Münafıklık alameti olan emanete hiyanet, yalan söz, vadinde dumamaktan ve dargınlık halinde haktan ayrılmaktan korkmamak da mü­nafıklık alametidir. Çok yemin ve mü'mine iftira etmek imana zarar verdiği gibi, yalan yemin de imanın elden çıkmasına sebep olur Kal­bimiz de parlatmış olduğumuz iman ışığının hiç sönmeden daima parlaması ve bu nurun her an bir kat daha kuvvetini artırması ve böyle­ce bütün muhitini aydınlatması için ibadet lazımdır. İnsan, sadece inanılması gereken şeyleri tasdik ederek ibadet ve taat yapmaz, son­ra da Allah'ın yasak ettiklerini işlerse, dine ve Allah'a olan kalbi bağılılığı da yavaş yavaş zayıflar ve günün birinde sönüp gider. Böylelikle Allah'ın azabını üzerine çeker. Binaenaleyh ibadet hem imam kuvvetlendirir, hem de mu'minin ahiret azabından kurtulmasına ve nimetlerine erişmesine vesile olur.

Namaz, oruç, zekat gibi Allah'ın emreylediği güzel işler ve ibadetler kalbde parlamış olan iman nurunu daha ziyade parlatır, Mü’minin ahiret azabından kurtulmasına, Allah'ın lütuf ve inayetlerini kazanmasına vesile olur. Tembellikle, nefsani arzular peşinde koşmak suretiyle bu ibadetleri bırakan kimseler de günah islemiş sayılırlar.[94]


Kategoriler

- namaz - hac - umre - dua - oruc - ashab - ashabın fazileti - ticaret - cihad - abdest - ilim - haram - ölüm - iman - iyilik - nikah - hadis - kıyamet - islam - cennet - miras - sünnet - mal - fitne - Kadın - sadaka - yemin - zina - zekat - ihram - evlilik - köle - feraiz - zikir - cemaat - kurban kesmek - mescid - kısas - hayız - günah - helal - amel - gusül - borç - kibir - cehennem - hüküm - öldürmek - kafir - takva

MollaCami.Com